Jump to content

Siyasal İslam Tam Olarak Nedir?


Recommended Posts

Bu konudaki önerilerim şunlardır:

1) Popülist, Belirli kitlelerin bilgisizliğine ve duygusallığına dayalı hareketler dünyanın her yerinde mevcuttur. Örneğin ABD'de Donald Trump göçmen alımını desteklemeyen beyaz seçmenleri hedef almakta ve onların duygularını sömürerek prim yapmaktadır. Fransa'da yıllardır buna benzer bir "Front National" hareketi vardır. Belediye seçimlerinde filan birçok ili almayı başarabilmektedirler. Fakat örneğin 2000'lerin başında, François Mitterand "Fransa'Yı utançtan kurtarmak için" diğer partilerle bu partiye karşı işbirliği yapmıştır. BUrada ve diğer ülkelerde, bu tür hareketlerin ivme kazandığı dönemlerde, siyasiler sorunu ele alıp, Türkiye'de 90'lı yıllarda yapıldığı gibi, bu tür hareketleri izole etmektedirler. Bunun dışında Sarkozy gibi kişilikler ortaya çıkıp, bu türden aşırı görüşlü kişileri de kafaya alıp kendi taraflarına çekebilmektedirler. Bunun dışında bu kitlelere yeri geldiğinde bazı "sus payı" politikalar da verilebilmektedir. Örneğin 80'lerde, 90'larda Fransa'ya öğrenci olarak giden kişilerin orada kalmaları olasılığı daha fazlaydı. Yeni düzenlemelerle bu Farnsa'da kalma olanakları da, bu kitlelerin endişelerine cevap olarak, yeri geldiğinde sol siyasetçiler tarafından azaltılmıştır. Yani modern ülkelerde bu türden sorunlar siyasetin içinde ve onun dışına çıkmadan çözülebilmektedir.

2) "Front National" ve Trump benzeri hareketleri Rusya birinci durumda para göndererek, ikinci durumda başka yollardan desteklemektedir. Rusya kendi çıkarları için başkaa ülkeleri karıştırabilen bir ülkedir. Bizdeki olayda konumları net değildir. Ancak, İran gibi ülkelerin 90'lı yıllardan beri, Refah Partisi hareketini desteklediği ve rejimini ihraç etmek istediği bilinmektedir. Salafistler, El-Kaide, İŞİD gibi hareketlerin de Sudi Arabistan gibi ülkeler tarafından parasal olarak desteklendiği bilinmektedir. AKP ile ilişkileri hakkında bir şey okumadım. Ancak şöyle bir şey de var: AKP iktidara geldiğinden beri Türkiye'de lüks tüketimde patlama olmuştur. Son model Ferrari'lere binen kıro kılıklı adamların tarım geliri ile, veya dedelerinin arsası veya küçük işletmelerle bunları elde ettiklerini düşünmek saflık olur. Almanya'da da bu arabalardan var. Peki Türkiye'nin temelde tarıma ve turizme dayalı ekonomisinde böyle bir lüks tüketim patlaması normal şartlarda mümkün müdür? Bilemiyorum. ve AKP IMF borcunu filan nasıl ödemiştir? Bir sürü özel üniversite filan nasıl açılmıştır? dediğim gibi para nereden gelmiştir? 2002'den bu yana Türkiye'de sanayi üretimi bunlara paralel olarak artmış mıdır? BU uluslar arası koşullarda bunu sormak zorundayız. 

3) İslam dünyasında bir sorunumuz var. Hatta Trump'un habence haklı olduğu kadar bir sorunumuz var. Bizim dinimiz dünyanın sayılı, önemli dinleri arasındadır ve mesajı da bir barış mesajıdır. Ancak Hem bizde hem Arap Dünya'sında geçen yüzyılın başlarından beri, masonik örgütler gibi örgütlenen bir takım "islami" hareketler vardır. "Müslüman kardeşler" bunlardan biridir. Mısır bunları akılcı ve hızlı yoldan saf dışı etme yoluna gitmiştir. Beşar Esat bunları iktidarda kalmak için kullanmaktadır. Arap monarşilerinde, Kral/Melik aileleri bunların talepleri ile halkın-dünyanın taleplerini dengeleyebilemekte, bunları bir nevi "idare" etmektedirler. Bizim cumhuriyetimizin kurucuları bu tehlikeyi görmüş, tanımış ve akılcı biçimde, zaman içinde çözme yoluna gitmişlerdir. Ancak daha aşırı İŞİD, El-Kaide, Taliban gibi hareketler tehlikenin boyutunu gözler önüne sermiş Bunların insanlık açısından tehlikeli olduklarını göstermişlerdir.Ve Müslüman nüfusa sahip her ülke açısından bu bir sorun haline gelmiştir. "Siyasal İslam" meselesinin nerde başladığı nerede bittiği de bilinmemektedir.

4) Böyle bir hareketin Demokrasi ile alakası var mıdır? Demokrasi bunlara rağmen var olabilir mi? Modern dünyada illaki bunları hesaba katarak bir demokrasi projesi yürütmeye mecbur muyuz? Bu modern Nazi hareketini daha etkili kontrol etmenin bir yolu yok mu? Mesela  kişilerin oy kullanma hakları ellerinden alınsa olmaz mı?

5) BU konu irdelendiğinde ortaya çok farklı tablolar çıkmaktadır. Özellikle Müslüman ülkelerde, eğitim, sağlık, insanca yaşama, mali bağımsızlık gibi şeylere erşimi olmayan geniş kitleler bulunmaktadır ve bu kitleler şu veya bu elitler tarafından sürekli ezilmektedir. Neden Hıristiyan dünyasındaki gibi, daha "zayıf" durumda olanlar gibi bir takım haklar, ayrıcalıklar, imkanlar sağlayamıyoruz ve bu yapılamayınca bu kitle neden her seferinde "İslama" yöneliyor.

- Bu bir yandan da bir çeşit sınıf mücadelesidir. Bir kitapta okumuştum bu kitapta Afrika'da bir köyü basan gerillalar köylülere "Biz sadece sizin elinizdekileri istemiyoruz, Biz sizin sahip olduklarına artık sahip olmamanızı istiyoruz" deyip, onlara para-mal teklif eden köylülerin hayatlarına ve mallarına kast ediyorlar. Geçmişte komünist hareketler de bu şekilde eleştirilirdi. Fakır insanlar bilinç altında daha zengin kesimlere bu şekilde "hınç" besleyebilirler ve onların bu duygularını ifade etmelerine izin veren her türlü harekete inanmaya maalesef eğilimlidirler. Sosyal devletin ardındaki mantık da budur. Bu insanlar "AKP bana şunları şunları verdi" diye düşünüyorlar. Ve ülkemiz yıllarca başarısız yöneticiler tarafından yönetildiği için, maalesef bu görüşleri konusunda haklılar. Ve geçmişteki 1980, 1970'lerdeki darbelerde, Atatürk ve İnönü'nün yerleştirmiş olduğu bazı yapı taşları yerlerinden sökülmüştür. Sosyalizm ile savaşmak için bazı ilkelerden taviz verilmiştir. Bunun sonucu da büyük olmuştur.

- Son olarak, Avrupalıları ve Amerikalıları "dindar olmayan" kişiler olarak görmek çok yanlıştır. Bu ülkelerde birçok insan kiliselerine düzenli olarak giderler ve din ile en az bizdeki laik kısım kadar ilişkilidirler. Ama dinin kendisinin çözemediği meseleler vardır. Hıristiyanlıkta "kutsal savaş" anlayışı bundan 1000 yıl önce sona ermiştir. Mehzep çalışmaları 500 yıl önce bitmiştir. Laiklik konusu 1700'lü yıllarda karara bağlanmıştır. Rönesans ve aydınlanma sayesinde, bizim diğerlerine anlatmak için çene patlattığımız bütün onular onlarda artık anlaşılmıştır. Onlarda da yobaz vardır. Ama ABD'deki Mormonlar bile bizdeki Tayyibin, Erbakanın söylevleri biri söylevler yapmamaktadırlar.

- Yine son olarak, Halkımız dinini sevmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında da halkımız CHP'ye her zaman için içerlemiştir ve o yıllardan beri sürekli daha dini olan hareketlere kendini yakın hissetmiştir. Bu yakınlığı kötüye kullanmak isteyen şeyh, şıh, dini parti filan da her zaman için olmuştur. 90'larda bunlar resmen "ordu" olmuşlardır. Başlarındaki adam başarılı olsun olmasın, Parti'nin adı değişsin değişmesin, DÜnyanın koşulları, halkın ihtiyaçları, gündemdeki sorunlar ne olursa olsun, Bu partiye her seçimde, mutlaka, ne olursa olsun %40 oy veren bir kitle ortaya çıkmıştır. Turgut Özalla yeniden yürümeye başlayan demokrasi kervanı o yıllardan beri (10 sene içinde) yeniden yeniden tehlikeye girmiştir.

- Şimdi yurt dışından kimse de bu konuya elini bile sürmez. BU açıdan bunun bir çeşit emperyalizm olabileceği sonucuna doğru gidiyorum. DÜnya'daki bütün Müslümanların başında böyle bir bela var. Öyle ki artık "ben budistim" demek işin en kolayı haline geldi. Hintliler kendi uydularını yapıyorlar. Çinliler 10 yıl içinde aya ayak basacaklar. slüman ülkelerinin ise en büyük derdi kendi dinleri. Şu aşamada Papa bile kürtaj olma, boşanma, homoseksüellik ile ilgili açıklamalar yapabiliyor. Bizde, geçmişte nezih bir ülke kabul edilen bir ülkenin eli yüzü düzgün insanları gemilerle, boğularak din teröründen kaçıyorlar.

- Ben darbeciler Fettulahçı mı bilmiyorum. Şahsen inanmıyorum. Bu nedenle, bu %40 konusunda kalıcı bir çözüm oluncaya kadar bu "Demokrasi"'yi büyük ihtimalle denetlemek zorunlu bir şey olabilir. Ülke olarak Darbe manyağı olduk. Ama islam dünyasının bu "din" meselesi çözülünceye kadar, uzun vadeli çözüm buluncaya kadar bunlara mecburuz.

- Birde ben sokakta filan insanlarla konuşurum. Mali durumu iyi olmayan insanlar bir şekilde Atatürk'ü sevmeyi başarıyorlar. O zaman bunlar nerenin manyağı? Bunları yıllardır kim yetiştiriyor? kim Eğitiyor? Modern bir ülkede bunları yetiştiren, örgütleyen, güçlendiren, ülkenin başına kadar getiren güçler hangi güçler? Ve Ordu madem ki "demokrasinin koruyucusu" 90'lı yıllarda bunu neden görmediler? bu ordu gibi kitleyi oluşturan yapılar neden kapatılamadı? Madem ki o zamanlar ülkeyi onlar idare ediyordu?

- Ve dünya bakımından da şöyle bir saçmalık var. Adam benim bayrağımla, benim dinimle sokağa çıkıyor, iş yapıyor, beni onun gibiymişim gibi gösteriyor. O zaman benim bayrağım da Japon bayrağı, dinim de Budizm olsun. O zaman o şekilde anlaşacağız.

Bide ben bu heriflerin zaten A.K.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam, yapısı itibariyle siyasi sömürü ve saltanat aracı yapılmaya musait. çünkü çevrende saygı görmek için aynı inancı taşımak zorundasın. 

İnsanlar inançlarını özgürce yaşayamaz. sürekli inanç dünyasına taciz ve dayatma yapılır. her birey onların istediği gibi yaşamaya zorlanır.

 

Dinlerin bu derece sömürü aracı yapılabilmesi, hangi amaçla icat edildiğini de gösteriyor. Amaç ne insana doğruyu öğretmek ne de tanrıya teşekkür..

öyle olsa "insana ve doğaya ne kadar sevgiyle davranırsanız, tanrıyı o kadar memnun edersiniz" denilirdi. oysaki kuran'a baktığımızda baştan sona inanç ayrımcılığı, cepheleşme ve düşmanlık var.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir şeyi atlamayın.

Sene 500. Dünyanın, en azından o gün bilinen dünyanın, en ilkel, en yoz kalmış toplumu, putperest arap toplumu.

Şimdi bu ilkel toplum... Yani içgüdüsel yaşayan, en ilkel, en vahşi, en üst beyindne yoksun yaşayan, en isnan olmaktan ırak, hayvan olmaya yakın kalmış toplum.

Ve bu topluma güya inen bir din. 

Yani, islam, insanın en ilkel, en vahşi, en hayvani duygularına hitap eder. İnsanları ne kadar insan olmaktan uzak, hayvan olmaya yakın, ilkel, cahil bırakırsanız, islama da o kadar zemin hazırlamış olursunuz.

İşte bu yüzden, bir takım ahmak bırakınız yapsınlar kafasındakiler, insanların ilkel olmasına zemin hazırlıyor.

Velakin görmedikleri şey, geçin ilkel homo sapiensis'i, mağara adamını, daldaki şebek bile atom bombasının düğmesine basabilecek teçhizata sahip. Bu ilkelliğe göz yumacaz derken, kıçlarındaki nükleer silahın azametini unutuyor insanlar. Malum, hıfzı beşer nisyanla malul ama, bu da artık iyice embesilliğe giriyor.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...