Jump to content

Ak Töre - Kara Töre


Recommended Posts

Konu yine her zamanki gibi Ahlak.

Fazla uzatmadan size özet geçeceğim.

 

Kanunlardan farklı olarak kafalarınızın içinde bulunan bazı anlayış sistemleri var.

Mesela yaşlılara otobüste yer vermek, insanlara güler yüzlü davranmak, birini öldürmemek, barışçıl olmak vs gibi şeyler iyidir.

Bazı davranışlar da kötüdür.

 

İnsanlarda bu anlayışın olmasının nedenini forumda biyolojiye ve hatta genetiğe dayandıranlar var.

Bu yanlış.

Bu anlayış sistemleri kafanızda neden var biliyor musunuz?

 

Çünkü onlar yazılı olmayan zamanlardan geliyor.

 

Yazı çıktığı zamanlara da bakarsanız yazıya dönüşen ilk şeyler bunlardır.

Onlara şimdi dinler deniyor.

 

Yani kafanızda yazılı olmayan zamanlardan size öğretilen ilk din ahlaktır.

Atalarınız bunu yazı çıkana kadar beyinlerinde taşıdı. Dinlerinin kurallarını beyinlerinde taşıdı.

Sonra yazı çıkınca onları yazıya döktüler.

 

Ancak bu sefer de şöyle bir sorun çıktı.

 

Yazıya dökülen ilk hallerini uygulamaya çalışıp duruyorlar.

Yani hristiyanı müslümanı çinlisi japonu ahlak denilen dinlerinin yazıya ilk dönüştüğü zaman ortaya çıkan öğretileri yaşıyorlar.

 

Ve bu yazıya dökülen ve sabitlenen dinde kalmayanlar (yani teistlerden olmayanlar)

Bunlar ahlak dedikleri dini kafasında yaşatmaya ve taşımaya devam ediyor

Ve bu din kafalarında evriliyor.

Kanunlar şeklinde zaman zaman yazıya dökülüyor ama dini öğretiler gibi kanunlar sabit kalmadığından, kanunlar da evriliyor.

 

Kısacası beyninizi ele geçiren ahlak denilen şey bir din.

Biyolojik temeli yok.

Bu nokta çok önemli bir nokta.

Ahlak güçlü bir dindir.

Türkçesi Ak Töredir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 46
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Başlığı açan kişi gibi sembolik etkileşimciler, “şeylere atfettiğimiz anlamlar” olan sembolleri, toplumsal yaşamın temeli olarak görürler. Onlara göre, anlamlar, bireyler arasındaki etkileşim sonucunda oluşur. Toplum, bu etkileşimin bir ürünü olarak görülür(ahlak töre dahil). Semboller insanlar arasında anlamlı iletişimi sağlayan, sözcükler, nesneler, jest ve mimiklerdir. Bütün toplumlar, mevcut sembollerin ortak anlamını paylaşırlar. Bu teori açısından sözcükler, en önemli sembollerdir. Ayrıca sözlü ya da yazılı sözcükler kadar, yüz ve el kol hareketleri de sembolik etkileşimciler için önemlidir.

İnsanoğlu mevcut canlılar içinde son derece istisnai becerilere sahiptirler. Örneğin yedi yaşına kadar ortalama bir çocuk 8000 sözcüğe hakim olabilmektedir. Çocukların ilk öğrendikleri sözcükler, ebeveyn ve aileleri (yani “anlamlı ötekiler”) ile ilgidir. Daha sonra anlamlı ötekiler arasına, arkadaşları, okul ve iş çevresi, dini ve siyasi liderler girerler. Sembolik etkileşimcilik şu  önermelere dayanır.

İnsanlar şeylere karşı, şeylerin kendilerine ifade ettiği anlamlara göre tavır alırlar.

Bu anlamlar, birinin muhataplarıyla olan etkileşimden çıkarsanır.  

Bu anlamlar yorumsal bir süreçte değişime uğrar. Bir nesnenin kendinde, kişiye anlam ifade eden bir özellik yoktur.

Örneğin,Bazıları için yılan, iğrenç bir sürüngen, doğa bilimciler için ise doğanın dengesindeki esas halkalardan birisidir. Bir insanın bahçesinde gördüğü zararsız bir yılanı düşünmeksizin öldürmesi ya da doğanın güzelliğinden büyülenmişçesine seyretmesi, o kişinin bu nesneye atfettiği anlama bağlıdır.

Bu anlamlar başkaları ile girilen etkileşimden doğar. Babası doğa bilimci olan birisinin yılana atfedeceği anlam ile, kutsal metinlerde de olduğu şekilde yılanı kötülüklerle temsil eden bir aile ortamında yetişmiş kişinin atfedeceği anlam farklı olacaktır. Anne ve baba, bir bahçe yılanından korkmayan çocuklarına, teşvik edici bir şekilde davranırlarsa, çocuk bu davranışını sürdürecektir. Fakat anne-baba veya onun arkadaşları, çocuğun davranışını tasvip etmezlerse, çocuk yalnız davranışını değil o nesneye yüklediği anlamı da değiştirecektir. Sembolik etkileşimcilik, bazı “kök imajlar” ya da temel düşünceler içermektedir.


• Toplum etkileşim halindeki insanlardan oluşur. Bu etkinlikler, birlikte eylem aracılığıyla, karmaşık bir biçimde bir araya gelirler ve örgüt ya da toplumsal yapı olarak bilinen şeyi biçimlendirirler.

• Etkileşim, başka insanların etkinliklerine karşılık olarak verilen tepkilerden oluşur. Sembolik olmayan etkileşimler, tıpkı gırtlağını temizlemek için öksürme gibi basit uyaran tepki sürecini içerir. Sembolik etkileşim, eylemin yorumlanmasıdır. Örneğin dinleyicilerden birisi, konuşmacının kendisine ters gelen ifadelerine, öksürerek tepki göstermesi durumunda öksürük sembolik hale gelir. Dil, en yaygın ve en önemli semboldür.

• Nesneler kendilerinde içsel anlamlar taşımazlar; burada anlam sembolik etkileşimin bir ürünüdür. Örneğin bir inek,Türk toplumunda süt veya et olarak algılanırken, Hindistan’da kutsal bir varlık olarak algılanmaktadır.

• İnsanlar sadece kendileri dışındaki nesneleri tanımakla kalmaz, kendilerini de nesne olarak görebilirler. Genç bir adam kendini öğrenci, koca ve yeni baba olmuş biri olarak görebilir. Kendinin bu görüntüsü de, diğer nesnelerde olduğu gibi etkileşim sürecinde oluşur.  

• İnsan eylemi, kadın ve erkekler arasında inşa edilmiş yorumsal bir eylemdir.

 • Eylem, grup üyeleri arasında birbiriyle ilişkilendirilir ve birbirine uyumu sağlanır. Birlikte eylem, farklı kişilerce sergilenen farklı eylemlerin toplumsal örgütlenişi olarak tanımlanabilir.

Sembolik etkileşimci bir zihin yapısına sahipsiniz değil mi?Doğada ahlak yoktur olgusunu savunuyorsunuz ? 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Olaya, ahlak kavramını da içine alan kültür kavramı açısından da bakmak gerekiyor.“İnsanın üretebildiklerinin tümü” , “duyuş düşünüş ve davranış biçimi”veya “bir halkın yaşam tarzı”. Kültür dediğimiz kavram günlük hayatta hemen hemen her şeyi içine alır. Örneğin eğitim, müzik ve yemek kültüründen, tarım, ticaret ve endüstriyel faaliyetlere kadar.

Ancak  kültürü, “öğrenilmiş davranış kalıpları” olarak görmek daha doğrudur.                                                           
İnsanın toplumun bir üyesi olarak elde ettiği, bilgi, inanç, sanat, ahlâk, hukuk, âdetle ve diğer yetenekler ile alışkanlıklardan oluşan karmaşık bir bütündür.Örneğin, İngiliz ve Fransız geleneğinde kültür, “uygarlık” kavramını da kapsayacak şekilde kullanılmaktadır. Buna karşılık Alman romantik geleneği içinde kültür ve uygarlık kavramları birbirinden ayrılmıştır. Onlara göre uygarlık, daha çok şehirli kitle toplumunun yarattığı bireysel kültürü tehdit eden maddi gelişme sürecidir. Buna karşılık kültür, insanların üstün meziyetlerini, sanatsal ve bireysel başarılarını ifade eder. 

Turkiye'de Ziya Gökalp, Alman geleneğine benzer biçimde, kültür ve uygarlık arasında ayrım yapmıştır. Gökalp, Batı’nın uygarlığının (yani bilim ve teknolojinin) alınmasını; fakat kültürünün (yani din, dil, ahlak, örf ve adet vb.) reddedilmesini savunmuştur. Ancak günümüz literatüründe kültür, ağırlıklı olarak uygarlığı da kapayacak şekilde kullanılmaktadır.  Toplumsallaşma yoluyla biz içinde yaşadığımız toplumun kültürünü (yani yaşam tasarımını) öğreniriz. Kedilerle büyüyen bir köpek yavrusu, miyavlamayacak ya da mırıldanmayacaktır; o her şeye rağmen, kuyruğunu sallamaya ve havlamaya devam edecektir. Buna karşılık çocuklar, genetik yollarla ebeveynlerinin dillerini bilerek dünyaya gelmeyeceklerdir. Tayın koşması ya da köpek yavrusunun havlaması ise, genetik yollarla bir kuşaktan diğerine geçmektedir. Ancak insanın kültürü öğrenme yeteneği atalarından geçecektir. Kültür, oyunlar, şiirler, dini ritüeller, şakalar ve diğer öğretim yollarıyla, bir kuşaktan diğerlerine aktarılacaktır. Örneğin cinselliğin bir çok kişi açlık ve susuzluk gibi biyolojik olduğuna inanır; ve bu güdü yetişkinlerin davranışlarında merkezi bir rol oynar. Ancak gerçekte, “cinsel güdü” olarak adlandırdığımız şey, büyük ölçüde kültürden kültüre değişmektedir.Öte yandan, toplumsal davranışı biyolojik bir temele genetik özelliklerimize dayandırmak doğru değildir. İnsan davranışları ile hayvan davranışları arasındaki benzerliğe, sosyobiyologlar dikkat çekerler. Onlara göre insanın özellikleri ve davranışı, Darwin’in “doğal seçim” (natural selection) ve evrim düşüncesinin bir ürünüdür. Doğal seçim anlayışına göre, “uygun olanlar”, ya da “uyum sağlayanlar” yaşayacaktır.Bu hala bilimsel olarak tartışma konusudur...                                                                                                                                                                                                                                                     Sonuçta  ahlak bir din değildir. Bulunduğunuz toplumun ahlak kurallarına uyduğunuz sürece adaptasyonunuz devam eder; toplumdaki  ahlaki kaideleri kaale almamak yerine çiğnemeyi deneyebilirsiniz.Yoksa sözleriniz sadece lafta kalmış olur. Otobüste yaşlı bir teyzeye yer vereceğinize, ona tecavüz edebilirsiniz. Tabii ki; sonuçlarına katlanmanız şartıyla.../ ahlak da evrimin sonucudur.Çünkü insan grup halinde yaşayabilir ve grup halinde yaşayabilmek için de bir düzene ihtiyaç vardır,bu düzen için de kurallara ihtiyaç vardır.............. nedenlerin şu nedeni, nedenin nedeni...vs vs devam eder......nedensellik-determinizm...Ahlak,kültür vs. kavramlar, evrimsel süreçlerin bir parçasıdır.Ahlaklı olmayı savunuyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 saat önce, Güçlü Ateist yazdı:

Konu yine her zamanki gibi Ahlak.

Fazla uzatmadan size özet geçeceğim.

 

Kanunlardan farklı olarak kafalarınızın içinde bulunan bazı anlayış sistemleri var.

Mesela yaşlılara otobüste yer vermek, insanlara güler yüzlü davranmak, birini öldürmemek, barışçıl olmak vs gibi şeyler iyidir.

Bazı davranışlar da kötüdür.

 

İnsanlarda bu anlayışın olmasının nedenini forumda biyolojiye ve hatta genetiğe dayandıranlar var.

Bu yanlış.

Bu anlayış sistemleri kafanızda neden var biliyor musunuz?

 

Çünkü onlar yazılı olmayan zamanlardan geliyor.

 

Yazı çıktığı zamanlara da bakarsanız yazıya dönüşen ilk şeyler bunlardır.

Onlara şimdi dinler deniyor.

 

Yani kafanızda yazılı olmayan zamanlardan size öğretilen ilk din ahlaktır.

Atalarınız bunu yazı çıkana kadar beyinlerinde taşıdı. Dinlerinin kurallarını beyinlerinde taşıdı.

Sonra yazı çıkınca onları yazıya döktüler.

 

Ancak bu sefer de şöyle bir sorun çıktı.

 

Yazıya dökülen ilk hallerini uygulamaya çalışıp duruyorlar.

Yani hristiyanı müslümanı çinlisi japonu ahlak denilen dinlerinin yazıya ilk dönüştüğü zaman ortaya çıkan öğretileri yaşıyorlar.

 

Ve bu yazıya dökülen ve sabitlenen dinde kalmayanlar (yani teistlerden olmayanlar)

Bunlar ahlak dedikleri dini kafasında yaşatmaya ve taşımaya devam ediyor

Ve bu din kafalarında evriliyor.

Kanunlar şeklinde zaman zaman yazıya dökülüyor ama dini öğretiler gibi kanunlar sabit kalmadığından, kanunlar da evriliyor.

 

Kısacası beyninizi ele geçiren ahlak denilen şey bir din.

Biyolojik temeli yok.

Bu nokta çok önemli bir nokta.

Ahlak güçlü bir dindir.

Türkçesi Ak Töredir.

Yani diyorsun ki "ben Sam Harristen daha iyi düsünüyorum" öyle mi? 

Cunku kendisi ahlak kurallarinin bilimsel temellerini arastiriyor ve makaleler yayinliyor. 

Eger sen hakliysan Sam Harris bosuna ugrasiyor demektir. Ozaman bi ingilizce yazi yazalim da beraber adama mail atalim da ugrasmasin yaziktir ?

Olaylara biraz pragmatik bakmani tavsiye ederim. Toplumla bir anlasma imzala ve tüm bu ahlak kurallarini reddediyorsan toplumdan uzakta yalniz bir sekilde bir cografyada yasayamayi kabul et.

Evet dedigin bazi sozlu ve gercekten kisiye ozel olan ve uyulmadigi takdirde topluma zarar vermeyecek olan kurallara uymak muhafazakarliktir. Mesela otobuste yaslilara yer vermek. Cunku sen yaslilara yer verdigin surece devlet hicbir zaman ulasimi gelistirip otobusleri insanlarin hepsinin oturabilecegi konuma getirmez. Senin yasliya yer vermen gelisimi yavaslatir. 

Ama bazen de bazi kurallar vardir, uyulmadigi takdirde toplum sagligini ve duzenini bozar. Mesela herkes sevmedigi insanlari öldürse toplum duzeni bozulur. Ya o toplumda en cok bilim adamlari sevilmiyorsa? Ozaman toplum ilerleyemez. 

Boyle bir random duzende toplum duzeni kurulamaz. Sadece toplum sagligi, mutlulugu, bilimsel-teknolojik gelisimi icin fayda saglayan kurallar olmasi gerekiyor diye dusunuyorum. Cunku tamamen kuralsiz bir ortamda toplum kurulamaz.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu tarz psikopat çocukların benlik kavramlarının, diğerleriyle ilişkide nasıl oluştuğunu incelemek gerekiyor.Sonuçta iyi çocuklar, çok bilinçlidirler. Yani Freud’un kavramıyla ifade edersek gelişmiş bir süperegoları vardır; engellenmişlikle başa çıkabilme, kültürel norm ve değerlerle olumlu bir biçimde kendini özdeşleştirebilme becerisine sahiptirler Buna karşılık böyle kötü çocuklar”, daha bilinçsiz, engellenmeye karşı daha az tolerans gösteren, geleneksel kültür ile daha az uyumludurlar.
                                                           
Mesela; soğuk, mesafeli bir baba ile, ne zaman ödüllendireceği ya da cezalandıracağı belli olmayan ebeveynlerin mevcut olduğu bir aile ortamında yetiştiği iddia edilen psikopatların özellikleri şu şekilde özetlenebilir; 


Toplum kurallarına uygun davranmamak  

Sahte bir sevimlilik ve olgunluk.

Hukuka aykırı ve alışılmamış biçimde davranma güdüsü.  

Ufak hileli suçları tekrar tekrar işlemek

Kronik vefasızlık  

Yapılmış olan kötü davranışlar nedeni ile bir sıkıntının veya suçluluk duygusunun olmaması  

Geçmiş deneyimlerden ders almamak  

Yetkililerle sürekli çatışma  

Yakın ve anlamlı insanlar arası ilişkileri sürdürememe

 Zevk almayı ertelemeyi istememe

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Primatrium yazdı:

Yani diyorsun ki "ben Sam Harristen daha iyi düsünüyorum" öyle mi? 

Cunku kendisi ahlak kurallarinin bilimsel temellerini arastiriyor ve makaleler yayinliyor. 

Eger sen hakliysan Sam Harris bosuna ugrasiyor demektir. Ozaman bi ingilizce yazi yazalim da beraber adama mail atalim da ugrasmasin yaziktir ?

Olaylara biraz pragmatik bakmani tavsiye ederim. Toplumla bir anlasma imzala ve tüm bu ahlak kurallarini reddediyorsan toplumdan uzakta yalniz bir sekilde bir cografyada yasayamayi kabul et.

Evet dedigin bazi sozlu ve gercekten kisiye ozel olan ve uyulmadigi takdirde topluma zarar vermeyecek olan kurallara uymak muhafazakarliktir. Mesela otobuste yaslilara yer vermek. Cunku sen yaslilara yer verdigin surece devlet hicbir zaman ulasimi gelistirip otobusleri insanlarin hepsinin oturabilecegi konuma getirmez. Senin yasliya yer vermen gelisimi yavaslatir. 

Ama bazen de bazi kurallar vardir, uyulmadigi takdirde toplum sagligini ve duzenini bozar. Mesela herkes sevmedigi insanlari öldürse toplum duzeni bozulur. Ya o toplumda en cok bilim adamlari sevilmiyorsa? Ozaman toplum ilerleyemez. 

Boyle bir random duzende toplum duzeni kurulamaz. Sadece toplum sagligi, mutlulugu, bilimsel-teknolojik gelisimi icin fayda saglayan kurallar olmasi gerekiyor diye dusunuyorum. Cunku tamamen kuralsiz bir ortamda toplum kurulamaz.

 

Action -> Reaction -> Pattern

Senin anlayacağın

-önce bir aksiyon, olay vs oluyor,

sonra bu aksiyon olay başka aksiyon ve olayları tetikliyor

en sonunda da tüm bunlar durulup ortaya bir model, bir desen yani bir düzen çıkıyor.

Bu kesin bir gerçektir.

 

Seni başka modeller, düzenler oluşmasına giden aksiyondan alıkoyan birileri varsa

Onlar o aksiyonda yok olacaklardır

 

Mesela Avrupayı ele alalım.

 

Hitler ne yaptı?

Aksiyon seviyesini hem teknoloji, hem acımasızlık, hem üretim, hem düşünce olarak bir kademe yukarı çıkardı.

Aynısını diğer tarafta japonlar da yaptı.

 

Bunun sonucu çarpışan taraflar bulundukları dönemin çok ötesinde zeka, teknoloji, plan programla hareket ettiler.

O sırada dünyaya bakarsan İkinci dünya savaşında yer almayan diğer toplumlara bakarsan farkı görürsün.

İkinci dünya savaşında dünyanın geri kalmış insanlar toplulukları yer almadı.

Yer alamadı.

Fareler gibi deliklerine çekildiler. Afrikada, güney amerikada, asyada resmen maymun sürüsü gibi kaldı hepsi.

 

Sonunda ne oldu?

 

Milyonlarca zayıfın ölümünden sonra ortaya çıkan manzara nasıl?

Sen bulunduğun toplumun bir üyesi olarak maymun gibi kalıyorsun ikinci dünya savaşının tarafları yanında.

 

Çünkü onlar leveli yükseltti.

Yüz milyonlarca zayıfın telef olmasına yol açan bir level atlama oldu ama şimdi daha iyi bir hayat sürüyorlar.

 

Ayrıca senin ikinci bir hatan daha var.

Yok edilirdi diyorsun.

 

Almanlar ve Japonlar yaptıklarından sonra diğer topolumlar tarafından yok edildiler mi?

Hayır. Yenildiklerinde de üstün bir hayatta kalma stratejisiyle yenildiler. Yani varlıklarını koruyarak teslim oldular.

 

Şimdi bu level atlayanların hepsi, ikinci dünya savaşını embesil gibi izleyenlerin kaderlerini belirliyorlar.

Kimin nüfusu ne kadar olmalı belirliyorlar.

 

Bir yıldız savaşları daha gerçekleştiğinde savaştan sonra oluşacak dünya daha akıllı, daha gelişmiş, daha güvenli olacaktır.

Çünkü en iyiler hayatta kalacak.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Tatar-Hatun yazdı:

Bu tarz psikopat çocukların benlik kavramlarının, diğerleriyle ilişkide nasıl oluştuğunu incelemek gerekiyor.Sonuçta iyi çocuklar, çok bilinçlidirler. Yani Freud’un kavramıyla ifade edersek gelişmiş bir süperegoları vardır; engellenmişlikle başa çıkabilme, kültürel norm ve değerlerle olumlu bir biçimde kendini özdeşleştirebilme becerisine sahiptirler Buna karşılık böyle kötü çocuklar”, daha bilinçsiz, engellenmeye karşı daha az tolerans gösteren, geleneksel kültür ile daha az uyumludurlar.
                                                           
Mesela; soğuk, mesafeli bir baba ile, ne zaman ödüllendireceği ya da cezalandıracağı belli olmayan ebeveynlerin mevcut olduğu bir aile ortamında yetiştiği iddia edilen psikopatların özellikleri şu şekilde özetlenebilir; 


Toplum kurallarına uygun davranmamak  

Sahte bir sevimlilik ve olgunluk.

Hukuka aykırı ve alışılmamış biçimde davranma güdüsü.  

Ufak hileli suçları tekrar tekrar işlemek

Kronik vefasızlık  

Yapılmış olan kötü davranışlar nedeni ile bir sıkıntının veya suçluluk duygusunun olmaması  

Geçmiş deneyimlerden ders almamak  

Yetkililerle sürekli çatışma  

Yakın ve anlamlı insanlar arası ilişkileri sürdürememe

 Zevk almayı ertelemeyi istememe

 

En çok da bu tür şeylere gülerim hep.

Forumda eğer silmedilerse eski yazılarda da çoktur bu.

 

Ahlakın inanç olduğunu ispatlar ispatlamaz karşıdan bir saldırı gelir.

Sen psikopatsın, senin anan, bacın, küçük çocuğun vs diyor bir menüden seçim yapılır.

 

Sen de o menücülerdensin.

 

Sizin hepinize ne diyeceğim bakın dinleyin.

 

Galile'nin siz ne derseniz deyin dünya dönüyor demesine benzer bir söz bu.

 

Anam da, bacım da, karım da, üç yağında çocuğum da sizin olsun, kesin, tecavüz edin öldürün ne yaparsanız yapın.

Bu Ahlakın inanç olduğu gerçeğini değiştirmez.

Psikopatmış :)

Psikopatlar düşünce bütünlüğü içeren yazılar yazamaz. Bilgin olsun. İlgilerini çekmez bu.

Çünkü yazı başkası içindir. Psikopatlar hiç bir şeyi başkası için yapmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 dakika önce, Güçlü Ateist yazdı:

Psikopatmış :)

Psikopatlar düşünce bütünlüğü içeren yazılar yazamaz. Bilgin olsun. İlgilerini çekmez bu.

Çünkü yazı başkası içindir. Psikopatlar hiç bir şeyi başkası için yapmaz.

Üzerine neden alındın ? zarf attım. Cevap vere vere, sadece bu yazıya mı verdin ? ahahhahaha :lol:  diğerlerine cevap ver, şu zırvalarınla. ayrıca, otobüsteki yaşlı teyze senin babannendir belki :D ahahhahhhhahaa..............zırvalarını dinliyorum. sıradan basit,psikopat taklidi yapan bir canlının zihin yanılsamalarını analiz ederim ben....hemen de ağlıyorsun :rolleyes:   ayrıca ahlak, bir inanç değildir demedim, din değildir dedim, farklı şeyler. yarın yağmur yağacağına inanarak yanıma şemsiye almam ile  din tamamen farklı olgulardır.... donk :rolleyes:

tarihinde Tatar-Hatun tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, Tatar-Hatun yazdı:

Üzerine neden alındın ? zarf attım. Cevap vere vere, sadece bu yazıya mı verdin ? ahahhahaha :lol:  diğerlerine cevap ver, şu zırvalarınla. ayrıca, otobüsteki yaşlı teyze senin babannendir belki :D ahahhahhhhahaa..............zırvalarını dinliyorum. sıradan basit,psikopat taklidi yapan bir canlının zihin yanılsamalarını analiz ederim ben....hemen de ağlıyorsun :rolleyes: 

Sen neresinin tatarısın?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, Güçlü Ateist yazdı:

Sen neresinin tatarısın?

Ne alaka? 

11.07.2016-Tatar-Hatun said:

Kırım(djankoy)...

Ailemiz surgun olarak uzbekistana gonderilmisti. 8 yil cocukligumda uzbekisyanda kaldik.sonra kirima,geri donebildik.Sonra,biz turkiye vatandaşlık alabilmek için beş yıl uğraştık.ayrica para cezasi da kesmişlerdi.(3100tl) Ama tayyip, suriyeli potansiyel teroristleri ulkeye soktu; yetmezmiş gibi bir de vatandaşlık verecegini soyledi.Tabi, bu suriyeliler baska parti nerden bilecekler, chp vs..gibi... akp ye oy verecekler. Guzel turkiyeyi mahvettiler. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, Tatar-Hatun yazdı:

o zaman açıkla;  nogay-tat-karaim :)   görünüşlerini, fiziki özelliklerini........ tatar bilimci ne demek ya? 

Nereden görünüşleri? Profilden mi, önden mi arkadan mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 dakika önce, Güçlü Ateist yazdı:

Nereden görünüşleri? Profilden mi, önden mi arkadan mı?

Komik oldugunu mu zannediyorsun ? Belalti sacma esprilerinle. Bahsettiklerimden hicbirsey anlamadin. Benden ogrendiklerini başka yerde satabilirsin izin veriyorum :) Ayrica konuyu saptirdin. Ilave olarak ogreteyim. Nogaylar ve tat tatarlar akrabadir,karaim bizden degildir. Nogaylar daha fazla mongoloid ozelliklere sahiptir.vs.vs.... Sen otobüste yaşamaya devam et :) ahahahahhhaaa.

Link to post
Sitelerde Paylaş
14 dakika önce, Tatar-Hatun yazdı:

Komik oldugunu mu zannediyorsun ? Belalti sacma esprilerinle. Bahsettiklerimden hicbirsey anlamadin. Benden ogrendiklerini başka yerde satabilirsin izin veriyorum :) Ayrica konuyu saptirdin. Ilave olarak ogreteyim. Nogaylar ve tat tatarlar akrabadir,karaim bizden degildir. Nogaylar daha fazla mongoloid ozelliklere sahiptir.vs.vs.... Sen otobüste yaşamaya devam et :) ahahahahhhaaa.

Bel altı mı? :blink:

Link to post
Sitelerde Paylaş
23 saat önce, Güçlü Ateist yazdı:

Kanunlardan farklı olarak kafalarınızın içinde bulunan bazı anlayış sistemleri var.

Mesela yaşlılara otobüste yer vermek, insanlara güler yüzlü davranmak, birini öldürmemek, barışçıl olmak vs gibi şeyler iyidir.

Bazı davranışlar da kötüdür.

 

Bazı şeylerin iyi bazı şeylerin ise kötü olduğunu sende gayet iyi biliyorsun. Neye göre iyi orası tartışılır fakat en iyi olan durumlar zamanla bulunup, toplum geliştirilebilir.

İyi ve kötü kavramları hayatı anlamlandırır.

Mesela senin şu anda deniz manzaralı bir villanın çatı katında bulunuyor olmuş olman iyi bir şeydir sana göre. Bu gerçeği değiştiremezsin.

İyi ve kötü kavramları da bu kadar gerçekçi iken ahlakı reddedemezsin çünkü ahlakın temelini oluşturan bu kavramlardır.

 

7 saat önce, Güçlü Ateist yazdı:

Bu Ahlakın inanç olduğu gerçeğini değiştirmez.

 

Ahlak zaten inançtır fakat gerçek ve zararsız bir inançtır. Tabii ki burada kötü ahlak da iyidir diyemeyiz.

Şu anda toplumda ahlaklı davranan insan sayısı her ne kadar az olsa da, bu sayının çoğalması insanlığa büyük yarar sağlar.

Yukarıda bir arkadaş otobüste yaşlılara yer verme üzerinden bir örnek vermiş; örnekte, yaşlılara yer verildikçe hükümet otobüslerin sistemini geliştirmeyecektir diyor. Bu konuda şöyle haklıdır, eğer hükümet ahlaksız bir hükümet ise elbette otobüsler için daha iyi bir sistem geliştirmeyecektir. Umursamayacaktır. Fakat ahlaklı bir toplum ve hükümetin olması ülkedeki diğer her şey gibi otobüslerin sistemini de geliştirmiş olacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...