Jump to content

Dünyadaki Sınav Adil Mi ?


Recommended Posts

Just now, intemi said:

ben demiyorum islamın kaynağı olduğu baya yaygın bir görüştür.

islamın kaynakları nelerdir ayrı bir konu bu konu altında değil bağımsız tartışılmalı ayrıca başlık açın tartışalım ana konuyu bozmayalım

Peygamberin (s.a.v.) eşi de konuyla alakasız onu da ayrıca konu açın orda tartışalım burası yeri değil.

Nasıl bir bir insan 9 yaşında bir çocuğun 50 küsur yaşında ve evli bir adamın koynuna sokulmasına bu konuyla alakasız deyip göz yumabilir, akıl alır gibi değil. Nasıl bir sapıklık, nasıl bir iğrençlik bu?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 143
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

2 dakika önce, sağduyu yazdı:

Nasıl bir bir insan 9 yaşında bir çocuğun 50 küsur yaşında ve evli bir adamın koynuna sokulmasına bu konuyla alakasız deyip göz yumabilir, akıl alır gibi değil. Nasıl bir sapıklık, nasıl bir iğrençlik bu?

konunun yeri burası değil her aklınıza geleni her yerde sormayın 1 soru 1 cevap o cevap gelince peki bu peki bu diyip konuyu piç etmeyin diye böyle yapıyorum. bahsettiğin konuya da göz yummuyorum zaten yeri bu konu değil, 

ANLAMAYANLAR İÇİN TEKRAR EDEYİM NE SORDUYSA KONUYU AÇAN ONU CEVAPLIYORUM

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 minute ago, intemi said:

konunun yeri burası değil her aklınıza geleni her yerde sormayın 1 soru 1 cevap o cevap gelince peki bu peki bu diyip konuyu piç etmeyin diye böyle yapıyorum. bahsettiğin konuya da göz yummuyorum zaten yeri bu konu değil, 

ANLAMAYANLAR İÇİN TEKRAR EDEYİM NE SORDUYSA KONUYU AÇAN ONU CEVAPLIYORUM

9 yaşında çocuk diyorum, 50 küsur yaşında ve evli kendisine ben falan tanrının elçisiyim diyen bir arap bedevisinin koynuna sokulmuş diyorum, adamın hala konu dağılmasın, insanlar bu alçaklığı, bu rezilliği, bu iğrençliği, bu pisliği görmesin derdinde. Neden hala müslüman kaldığına şaşmamalı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
15 dakika önce, sağduyu yazdı:

9 yaşında çocuk diyorum, 50 küsur yaşında ve evli kendisine ben falan tanrının elçisiyim diyen bir arap bedevisinin koynuna sokulmuş diyorum, adamın hala konu dağılmasın, insanlar bu alçaklığı, bu rezilliği, bu iğrençliği, bu pisliği görmesin derdinde. Neden hala müslüman kaldığına şaşmamalı.

bak burda cevaplamışım konuyla ilgili derdin varsa orda sor 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 minutes ago, intemi said:

 buraya da bakabilirsin 

Aişenin  evlenme yaşı 6, gerdeğe de  9 yaşında girmiş. Araplar böyle söylüyor. Arablar ne derse odur.  Turkiye tatlısu müslümlerine göre zatn arabların yaşı da sayılmıyor. Hatta, senin kız kaç yaşında diye sorsa bi arab ?  aaa, bilmiyorum ki ;  henüz adet görmedi. :) 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 minutes ago, intemi said:

Bu şarlatanın laflarına neden inanmalıyım? Orada bu dini icat edenlerin ortaya koyduğu kaynaklara bakmak varken böyle soytarıları ciddiye bile almam ben. Ben de araştıracak, okuduğunu anlayacak ve analiz edecek zeka var, senin gibi sakalı soytarılara muhtaç değilim ben.

Herif bana gelmiş, din satıcılarını kaynak veriyor, bu soytarının işi zaten din satmak, geçimini bundan sağlıyor, sen hiç malını kötüleyen tüccar gördün mü?

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, sağduyu yazdı:

Bu şarlatanın laflarına neden inanmalıyım? Orada bu dini icat edenlerin ortaya koyduğu kaynaklara bakmak varken böyle soytarıları ciddiye bile almam ben. Ben de araştıracak, okuduğunu anlayacak ve analiz edecek zeka var, senin gibi sakalı soytarılara muhtaç değilim ben.

Herif bana gelmiş, din satıcılarını kaynak veriyor, bu soytarının işi zaten din satmak, geçimini bundan sağlıyor, sen hiç malını kötüleyen tüccar gördün mü?

yaşı 6 derken inanıyorsun da 16 derken niye inanmıyorsun. işine gelince hadisleri kaynak gösterirsin işine gelmezse şarlatan dersin , sakal bırakmıyorum ben ama sen içkiliyken mesaj yazma ayıl da yaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 minutes ago, intemi said:

yaşı 6 derken inanıyorsun da 16 derken niye inanmıyorsun. işine gelince hadisleri kaynak gösterirsin işine gelmezse şarlatan dersin , sakal bırakmıyorum ben ama sen içkiliyken mesaj yazma ayıl da yaz.

Be geri zekalı, hangi hadiste Aişe 16 yaşında nişanlandı yazıyor, koy hadisi şuraya görelim. Sakallı şarlatanın birisi kıçından sallaması ile olmuyor bu işler.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
24 minutes ago, intemi said:

verdiğim linkte hz.ayşe nin kendi ağzından sözleri var yaşı ile ilgili.Kendisi hadis nakleden bir kaynaktır ve güvenilir kabul edilir.Bugün bilinen birçok hadisin kaynağıdır. Hadis kaynaklarına güvenmiyorsan zaten konu baştan boşa çıkıyor.

Hangi linki verdin? Bir saat bir şarlatanın zırvalarını mı dinleyeceğiz?

Yaz hadisi şuraya kaynaklarıyla, biz de kontrol edelim. Yok öyle link verdim diye sahtekar bir soytarının reklamını yapmak?

5575 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, ben altı yaşında iken benimle evlendi. Medine'ye geldik. Benî'l-Hâris İbnu'l-Hazrec kabilesine indik. Ben hummaya yakalandım. Saçlarım döküldü. (İyileşince) saçım yine uzadı. Annem Ümmü Rumân, ben arkadaşlarımla salıncakta oynarken, bana geldi, benden ne istediğini bilmeksizin yanına gittim. Elimden tuttu. Evin kapısında beni durdurdu. Evimizde, Ensârdan bir grup kadın vardı. "Hayırlı, bereketli olsun!", "Uğurlu mübarek olsun!" diye dualar, tebrikler ettiler. Annem beni onlara teslim etti. Onlar kılık-kıyafetime çeki düzen verdiler. Beni, (kuşluk vakti aniden) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm(ın gelişinden) başka bir şey şaşırtmadı. Annem beni O'na teslim etti. O gün ben dokuz yaşında idim."
Buhari, Nikâh 38, 39, 57, 59, 61; Müslim, Nikah 69, (1422); Ebu Dâvud, Nikâh 34, (2121); Edeb 63, (4933, 4934, 4935, 4936, 4937); Nesai, Nikah 29, (6, 82).

6542 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe radıyallahu anha ile yedi yaşında iken onunla nikahlandı, dokuz yaşında iken zifaf yaptı. Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe onsekiz yaşlarında iken vefat etti"  Kütüb-i Sitte

5607 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm benimle Şevvâl'de nikâh yapmıştı. Şevvâl'de gerdek yaptı. Yanında hangi kadını benden daha bahtlı idi?" (Urve der ki: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ) yakınlarından olan kadınları şevvâl ayında gerdeğe sokmayı müstehab addederdi."
Müslim, Nikah 73, (1423);
Tirmizi, Nikah 9, (1093);
Nesai, Nikah 77, (6, 130).


5575 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, ben altı yaşında iken benimle evlendi. Medine'ye geldik. Benî'l-Hâris İbnu'l-Hazrec kabilesine indik. Ben hummaya yakalandım. Saçlarım döküldü. (İyileşince) saçım yine uzadı. Annem Ümmü Rumân, ben arkadaşlarımla salıncakta oynarken, bana geldi, benden ne istediğini bilmeksizin yanına gittim. Elimden tuttu. Evin kapısında beni durdurdu. Evimizde, Ensârdan bir grup kadın vardı. "Hayırlı, bereketli olsun!", "Uğurlu mübarek olsun!" diye dualar, tebrikler ettiler. Annem beni onlara teslim etti. Onlar kılık-kıyafetime çeki düzen verdiler. Beni, (kuşluk vakti aniden) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm(ın gelişinden) başka bir şey şaşırtmadı. Annem beni O'na teslim etti. O gün ben dokuz yaşında idim."
Buhari, Nikâh 38, 39, 57, 59, 61;
Müslim, Nikah 69, (1422);
Ebu Dâvud, Nikâh 34, (2121); Edeb 63, (4933, 4934, 4935, 4936, 4937);
Nesai, Nikah 29, (6, 82).

6577 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında iken bebeklerimle oynardım. Aleyhissalatu vesselam da benim kız arkadaşlarımı bana gönderirdi. Arkadaşlarımla beraber oynardık."

6542 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe radıyallahu anha ile yedi yaşında iken onunla nikahlandı, dokuz yaşında iken zifaf yaptı. Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe onsekiz yaşlarında iken vefat etti"

14- Aişe(rah)anlatıyor;
‘’Resullah ‘ın yanında kızlarla oynuyordum ,benimle birlikte oynayan arkadaşlarım vardı.Resullah (s.a.) eve girdiği zaman onlar gizlenirlerdi. Kendisi evde olmadığı zaman – onları bana gönderir,benimle oynarlardı..’’204

Al, bu da bonus. Peşinde gittin herifler kızlarını nasıl birbirlerine teklif ediyorlar. Muhammed iki kızını Osman'a, Ömer ve Ebu Bekir kızlarını Muhammed'e veriyor.

5576 - İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "(Kız kardeşim) Hafsa radıyallahu anhâ, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın Bedir Gazvesi'ne katılan ashabından olup, Medine'de vefat etmiş bulunan Huneys İbnu Huzâfe es-Sehmî radıyallahu anh'tan dul kalınca (babam) Hz. Ömer radıyallahu anh, (kız kardeşimi evlendirmek için harekete geçerek bazı teşebbüslerde bulunmuştur. Bu teşebbüslerini bana şöyle) anlattı: 
"Önce Hz. Osman İbnu Affân radıyallahu anh'a rastladım, Hafsa'yı ona teklif ettim ve: "Dilersen sana Hafsa Bintu Ömer'i nikâhlayayım" dedim. 
"Hele bir düşüneyim!" dedi. Birkaç gece bekledim. Sonra ona rastladım. Teklifi tekrar arzettim. 
"Şimdilik evlenmemeyi uygun gördüm!" dedi. (Ben bu menfi cevaba kızdım.) Sonra Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh'a rastladım. O na da: "Dilersen sana Hafsa Bintu Ömer'i nikâhlayayım!" dedim. Hz. Ebu Bekr sustu ve bana hiçbir cevap vermedi. Osman'a kızdığımdan daha çok Ebu Bekr'e kızdım. Birkaç gün aradan geçti. Sonra Hafsa'yı Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm istedi ve O'na nikâhlayıp verdim. Sonra bana Hz. Ebu Bekr rastladı ve: "Hafsa'yı bana teklif ettiğin zaman sana hiçbir cevapta bulunmayışımdan dolayı belki de bana kızdın" dedi. Ben de: "Evet kızmıştım!" deyince şu açıklamayı yaptı: 
"Sen o teklifi yaptığın zaman beni cevap vermemeye sevkeden şey, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın Hafsa'yı zikretmiş olduğunu bilmemdi. Aleyhissalâtu vesselâm'ın sırrını ifşa etmek istemedim. Eğer Hafsa'yı o terketseydi teklifinizi ben kabul edecektim."
Buhari, Nikah 33, 36, 46, Megazi 11; Nesai, Nikah 30, (6, 83).

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
21 minutes ago, impressivo said:

Ceset torbası ; kardeşim şimdi aklima geldi, bebekken ölen ve cennete giden bir çocukla;  80 yıl yasayip ölup cehenneme giden moruk arasında nasıl bir adalet anlayışı olabilir ? 

Bebekken ölüp cennete giden biri olacak mı bilmiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 year later...

Allah'ın sınavının sorunları:

Alıntı

ŞANS ESERİ SEÇİLEN DİNLER

 
Tanrı adil ve düzgün bir sınav yapacaksa, insanları tek ırk yapıp hepsine eşit şartlar vermesi daha mantıklı olmaz mıydı? Gönderecekse tek bir din göndermeli ve bunun da tüm insanlara mutlaka ulaşmasını ve tüm insanların rahatlıkla anlamasını sağlaması gerekmez miydi ? Neden her dinin asılı sadece çıktığı coğrafyada yaygın olarak kullanılan dilde oluyor ? Mutlak kudretli ve aynı zamanda bilge bir tanrı herkesin anlayabileceği bir dil oluşturabilir ve bunu gönderdiği tek din için uygulayabilirdi. O dinin aslına, asıl kurallarını içeren kitaba bakan herkes direk olarak anlayabilirdi ve bu çok daha adil ve mantıklı bir insanları ‘’ uyarma ‘’ şekli olurdu. Fakat tam aksine o dinin çıktığı coğrafya haricinde hiçbir insan ‘’ çeviri ‘’ yapılmadan o dini anlayamıyor. Çeviriler ise gene mutlak doğru olarak yapılamıyor. Tanrı, en azından çevirilerin mutlak doğru olarak çevrilmesini sağlayabilirdi. Çeviriler kendi arasında çelişki gösteriyor, bazıları kabul ediliyor bazıları edilmiyor, ‘’ onun asıl anlamı o değil ‘’ iddiaları sürekli olarak kullanılıyor…
 
Mutlak kudretli bir tanrı, eğer isteseydi herkese, her çağa, her topluma uygun ve herkesin kolaylıkla uygulayabileceği bir din yapabilirdi fakat hiç bir din her topluma ve çağa uygun değil, aksine her din kendi çıktığı coğrafyaya hitap ediyor. Örneğin Kutuplarda yaşayan bir insanın, çoğunluğu çöl yaşamına uygun olarak oluşturulmuş İslamı uygulaması ne kadar mümkündür ?
 
Neden teistlerin çok çok büyük bir bölümü dinini sadece çevre baskısı ve coğrafi koşullar yoluyla seçiyor ? Her neyi iddia ederseniz edin, farklı bir ülkede, farklı bir çevre baskısı altında doğsaydınız aynı şekilde o toplumun dinini benimseyecektiniz. Belki de şuan ki dininizi savunduğunuz kadar onu da savunacaktınız.
 
Nasıl eğitildiğinizi düşünün. Ailenizin size neleri öğrettiği, çevrenizde her an gördüklerinizi, okulda gördüğünüz din derslerini düşünün. Çok büyük bir çoğunluğu aynı dinde olan ve günlük yaşayışları, dini eğitimleri hep aynı olan bir ülkedesiniz muhtemelen. Yaşadığınız her şey, tek bir din üzerine yoğunlaşmış durumda ve tek doğrunun şüphesiz o din olduğunu düşünüyorsunuz, çünkü bu şekilde eğitildiniz, gördünüz, yaşadınız, üstelik hayatınızın her saniyesini bunları görerek geçiriyorsunuz. Muhtemelen diğer dinlerin yorumunu gene sizin dininizle aynı olan kişilerden dinlediniz, kutsal kitapları (okuduysanız) taraflı okudunuz ve mutlak olarak kendi dininizi doğru olarak görerek, diğer dinleri ‘’ gene kendi dininizin yorumcularından dinlediğiniz şeylerle ‘’ yanlışladınız.
 
Şimdi bir dakikalığına durup düşünün, eğer %99'u bu dinde değil de, farklı bir dinde olan bir ülkede doğsaydınız ne olacaktı? Gerçekten şuan ki dininizi geri seçebilecek miydiniz? Yoksa doğduğunuzdan beri size dayatılan dini mi mutlak doğru olarak savunacaktınız? Objektif düşünen herkes için sorunun cevabı aynıdır.
 
Bu durumda, şans eseri doğduğunuz bölgeyle ilgili olarak bir dini seçmeniz ve o dinin doğru olma olasılığı nedir? Eğer yanlış dini seçerseniz sonsuza kadar cehennemde yanacağınızı düşünün. Bu durumda tek suçu yanlış coğrafyada, yanlış şekilde eğitilmiş ve belli kalıp fikirler dayatılmış birinin suçu nedir? Dünya'da ki en büyük kitlesi olan dini düşünelim, Hristiyanlık. Toplamda 2.5 Milyar insan bulunuyor Hristiyanlıkta. Eğer doğru din Hristiyanlıksa Dünya'nın geri kalan neredeyse 5.5 Milyarlık nüfusu cehennemde sonsuz acılar çekecek ve bu 5.5 milyarlık insanın -büyük çoğunluğunun- tek suçu sadece şans eseri doğduğu ülkenin şartlarına göre yetiştirilmesi. Her neyse, genel olarak bu durumda olan biz insanlar için, bu sınav gerçekten '' adil '' - '' mükemmel '' - '' doğru belirleyici '' midir ? Daha olduğumuz sınavın hangi dinin parametrelerine göre olduğunu bile kesin şekilde anlayamıyorsak, bu sınav ne kadar mantıklı olabilir? Ne kadar ‘adil’ olabilir?
 

ÖDÜL / CEZA

 
Yukarıda da gördüğümüz gibi parametreler belirsiz. Parametreleri belirlemek için bir dini doğru kabul edelim. Bu dinimiz X olsun. X’e göre eğer bu dine ve tanrısına inanmazsak, sonsuza kadar cehennemde yanacağımız eğer inanırsak ve iyi bir insan olursak ise mükemmel ödüller alacağımız söylensin, üstelik sınavın en başından söylensin bu.
 
Bu durumda sınav hala adil ve mantıklı bir sınav olamaz çünkü gerçekten bir sınav olacaksak ve bu adil bir şekilde gerçekten bizim iyi mi kötü mü olduğumuzu belirleyecekse bu sınavın sonucunda kazanacağımızı/kaybedeceğimizi bilmememiz gerekir. Bu şuna benziyor, bir hırsız geliyor ve kafanıza silah dayıyor ve diyor ki '' Eğer bana paranı verirsen seni serbest bırakırım eğer vermezsen seni öldürürüm, özgür olarak seçebilirsin. '' Sanki espriymiş gibi, özgür olarak sınav olacağımız iddia ediliyor, fakat eğer istenilen şeyi yapmazsak '' tanrı'ya inanmamak '' gibi cehennem'de sonsuz acılar çekeceğimiz söyleniyor. Bu sınav ne kadar özgürce yapılabilir ki? Bir sınavda kafanıza silah dayanıyor ve sizden belirli şıklar işaretlenmesi bekleniyor eğer belirli şıkları değil de kendi başka fikirlerinizi işaretlerseniz sınav sonrası kafanıza sıkılacak. Bu durumu anlayabildiğinizi düşünüyorum.
 
Ayrıca, aynı şekilde sonucunun mükemmel olduğunu bilmemiz de sınavın adilliğini bozar çünkü bir insan gerçekten '' iyi '' olmak istediği için değil de, '' sonucun da ödül var '' mantığı ile iyilik yapıyor. Eğer bir tanrı gerçekten insanların iyi mi kötü mü olduğunu adil olarak belirleyip onlara cehennem veya cennet vaat ediyorsa, bunu onlara hiç söylememesi ve yaptıklarına bakması gerekir. Eğer ödül/cezayı baştan söylerse bu sınava girecekleri psikolojik olarak etkileyecektir ve dolayısıyla sınav adil şeklini kaybedecektir.
 

ÖZGÜR İRADE

 
İlk bölümde de gördüğümüz gibi seçtiğiniz dinlerin, inandığınız kavramların çoğunluğu doğduğunuz bölge, çevre baskısı, yetiştirilme tarzı vb. ile alakalı. Bunu kanıtlayan en basit önerme örneğin X dini için inceleyecekseniz, X dininin yaygın olduğu yerde doğan çocukların belli bir yaşa gelince hangi inanışlara sahip olduklarına bakın. Çok büyük bir çoğunluğu zaten yaygın olan X dinini seçecektir. Ayrıntılı olarak birinci bölümde açıkladım. Bu durumda doğru dinin herhangi bir din olduğunu düşünürsek ve o dinde değilsek bu ne kadar ‘’ özgür ‘’ kararımız oluyor? Tam bir özgür irade ile seçim yapabiliyor muyuz?
 
İlk paragrafı unutup ‘kötülük’ ve ‘iyilik’ olarak değerlendirelim. Gene doğduğunuz andan itibaren sürekli olarak çevre sizi etkileyecektir. Eğer kötü bir ailede, kötü bir arkadaş çevresinde yetişirseniz ileri de kötü bir insan olma olasılığız daha yüksektir. Doğduğunuz an ailenizi sizin ‘özgür iradenizle’ seçemeyeceğinize göre buna tam olarak bir ‘’ özgür seçim ‘’ gözüyle bakamayız. Aynı şekilde ‘iyi’, ‘ahlaklı’ veya ‘saygılı’ gibi iyi olarak nitelendirebileceğimiz özellikleri taşıyan ve çocuğuna yani size çok iyi gösteren bir ailede yetişirseniz, ileride iyi bir insan olma ihtimaliniz çok daha artacaktır. Bu şekildeki bir sınavın ‘adilliği’ ne kadar olabilir? Daha seçimlerimiz bile kendi tam özgür irademizle değilken parametreleri bile belirsiz bir sınav sonucunda ya ‘’ sonsuz cehennem, sonsuz acı ve işkence kazanacağız ya da sonsuz cennet, sonsuz mutluluk. Oldukça sorunlu gözüküyor.
 

HER ŞEYİ BİLEN TANRI

 
Son olarak ‘’ her şeyi bilen bir tanrının ‘’ sınav yapmasının mantıksızlığına değineceğim.
 
Sorun şudur: Her şeyi bilen bir tanrının dolayısıyla bu sınavın sonucunu da kesinlikle doğru şekilde bilmesidir, tanrı her şeyi biliyor ve ‘‘ kesin’’ olarak biliyor, bu durumda tanrının bildikleri kesinlikle olacaktır, tanrının bildiği şeyden dışarı çıkamayız. Bu durumda biz ne yaparsak yapalım, daha yaratılmadan önce bile hangi tarafa gitmeye hak kazandığımızı biliyordu tanrı.
 
Bu durumu şöyle örnekleyebiliriz, geçmiş yaşantınıza Y, gelecekte yaşayacaklarınıza X diyelim. '' Her şeyi bilen '' sıfatında olan bir tanrı, tabii ki sizin geçmişinizi biliyordur ve geleceğinizde neler olacağını da biliyordur yani tanrı '' X '' i de ‘’ Y ‘’ yi de biliyor, ama tekrar hatırlatıyorum tanrı, tahmin etmiyor '' kesin olarak '' biliyor. Bu durumda, tanrının bildiği şeyler kesinlikle olacaktır değil mi ? Yani sizin '' X '' iniz de ne olacaksa, zaten tanrının bildiği şeyler olacak demektir ve tanrı '' kesin '' olarak biliyorsa, onun bildiğinin dışına çıkma, yani onun bilmediği bir şeyi yapma gibi bir ihtimaliniz de yok.
 
Yani ne yaparsanız yapın, tanrının bilmediği bir şeyi yapamazsınız. Çünkü tanrı her şeyi '' kesin '', '' %100 '' doğru olarak biliyor. Bu ihtimalin dışına çıkılamaz.
Bu durumda, tanrı zaten her şeyi biliyorsa sizi sınav yapması oldukça gereksizdir. Yani burada anlatmaya çalıştığım her şeyi %100 doğru olarak bilen bir tanrının, sanki bilmiyormuş gibi insanları sınav yapmaya çalışması oldukça mantıksızdır.
 
Tanrının bu şekilde bir sınav yapması bir yazarın kendi yazdığı öykünün karakterlerini sınav yapmaya çalışmasına benzer. Yazar kendi yarattığı karakterlere özgür irade vereceğini söyler ve sonra öykünün devamını kendi yazarak hikayeyi sonlandırır.
 
Bu duruma sürekli eleştiri olarak gelen teist çarpıtmalarından biri öğretmen-tanrı benzetmesidir.
 
Bir öğretmen, öğrencilerini sınav yapar. Hangi öğrencinin kaç alacağını aşağı yukarı tahmin edebiliyordur TEKRARLIYORUM tahmin edebiliyordur. Ama eğer, bu öğretmen hangi öğrencinin kaç alacağını '' kesin, %100 '' doğru olarak bilseydi. (ki bir insanın böyle bir özelliği olması imkansızdır) buna rağmen sınav yapması mantıklı olur muydu?
 

Tanrı ile öğretmeni bir tutup, özelliklerini aynı sayarak yapılan bu benzetme, klasik teist çarpıtmalarının ötesinde bir şey değildir

kaynak: alfa-sorgulama

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Ebu Kafir said:
 
HER ŞEYİ BİLEN TANRI
 
Son olarak ‘’ her şeyi bilen bir tanrının ‘’ sınav yapmasının mantıksızlığına değineceğim.
 
Sorun şudur: Her şeyi bilen bir tanrının dolayısıyla bu sınavın sonucunu da kesinlikle doğru şekilde bilmesidir, tanrı her şeyi biliyor ve ‘‘ kesin’’ olarak biliyor, bu durumda tanrının bildikleri kesinlikle olacaktır, tanrının bildiği şeyden dışarı çıkamayız. Bu durumda biz ne yaparsak yapalım, daha yaratılmadan önce bile hangi tarafa gitmeye hak kazandığımızı biliyordu tanrı.
 
Bu durumu şöyle örnekleyebiliriz, geçmiş yaşantınıza Y, gelecekte yaşayacaklarınıza X diyelim. '' Her şeyi bilen '' sıfatında olan bir tanrı, tabii ki sizin geçmişinizi biliyordur ve geleceğinizde neler olacağını da biliyordur yani tanrı '' X '' i de ‘’ Y ‘’ yi de biliyor, ama tekrar hatırlatıyorum tanrı, tahmin etmiyor '' kesin olarak '' biliyor. Bu durumda, tanrının bildiği şeyler kesinlikle olacaktır değil mi ? Yani sizin '' X '' iniz de ne olacaksa, zaten tanrının bildiği şeyler olacak demektir ve tanrı '' kesin '' olarak biliyorsa, onun bildiğinin dışına çıkma, yani onun bilmediği bir şeyi yapma gibi bir ihtimaliniz de yok.
 
Yani ne yaparsanız yapın, tanrının bilmediği bir şeyi yapamazsınız. Çünkü tanrı her şeyi '' kesin '', '' %100 '' doğru olarak biliyor. Bu ihtimalin dışına çıkılamaz.
Bu durumda, tanrı zaten her şeyi biliyorsa sizi sınav yapması oldukça gereksizdir. Yani burada anlatmaya çalıştığım her şeyi %100 doğru olarak bilen bir tanrının, sanki bilmiyormuş gibi insanları sınav yapmaya çalışması oldukça mantıksızdır.
 
Tanrının bu şekilde bir sınav yapması bir yazarın kendi yazdığı öykünün karakterlerini sınav yapmaya çalışmasına benzer. Yazar kendi yarattığı karakterlere özgür irade vereceğini söyler ve sonra öykünün devamını kendi yazarak hikayeyi sonlandırır.
 
Bu duruma sürekli eleştiri olarak gelen teist çarpıtmalarından biri öğretmen-tanrı benzetmesidir.
 
Bir öğretmen, öğrencilerini sınav yapar. Hangi öğrencinin kaç alacağını aşağı yukarı tahmin edebiliyordur TEKRARLIYORUM tahmin edebiliyordur. Ama eğer, bu öğretmen hangi öğrencinin kaç alacağını '' kesin, %100 '' doğru olarak bilseydi. (ki bir insanın böyle bir özelliği olması imkansızdır) buna rağmen sınav yapması mantıklı olur muydu?
 

Tanrı ile öğretmeni bir tutup, özelliklerini aynı sayarak yapılan bu benzetme, klasik teist çarpıtmalarının ötesinde bir şey değildir

 

 

Bu her şeyi bilme konusunda çok önemli bir başka nokta daha var.

 

İnsan tanrının bildiği bir şeyi yapmak zorunda olduğu gibi bizzat tanrının kendisi de kendi bildiğini bir şeyi yapmak zorundadır, yani tanrı da kendi bildiğinin dışında bir şey yapamaz.

 

Mesela İslam'a göre Allah 611 yılında Cebrail'i Muhammed'e gönderip onu elçi seçmiş, her şeyi bilme iddiasına göre Allah bunu yapmak zorunda, 611 yılı geldiğinde kararını değiştirip Muhammed yerine başka birini elçi seçemez.

 

Kısacası Allah düşünemez, karar veremez, sadece bildiğini uygulayan bir robottur o. Bildiğinin dışına çıkamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sınav tabiki adil değildir, bunu çok net görmekteyiz, bir erkek çok zengin doğuyor,diğer bir insanda çok fakir doğuyor,ama asıl sorulması gereken daha ciddi bir sorun var, sınav! gerçekten varmı? sonuçta sınav sözcüğüde insan icadı olabilir.

Dinlerin varoluşundan önceki zamanı kim? bilebilir. bundan 17. 000.000.  yıl önce belkide daha zeki insanlar vardı, ama dinler yoktu bana göre sınav gerçekten yoktur.

dinsiz yada imansız! bir sınav olamazmı? bana göre olur.burda asıl soruması gereken çok şey var, konuyu lastik gibi uzatırım ama 

 gereksiz olduğunu düşünüyorum,sınav vicdamıdır? sınav nedir? önce onu irdeliyelim. asıl soru bu. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...