Jump to content

ÜNLÜ ARAP ŞAİRİ ÜMEYYE BİN EBİS- SALTTAN KURANA ALINAN ŞİİRLER


Recommended Posts

1 dakika önce, yildizlar yazdı:

yörüngede yüzmek bir deyimdir

güneşin sabit olmadığını söylüyor

bu ayet indiğinde güneş sabit sanılıyordu

böyle açık ve net bir gerçeği kabul et

kıvırmanın manası yok

Tanrının kitabı kesin ve net olur. Apaçık şekilde indirildiğini iddia eder Kuran. Deyim diyip kıvıran sizsiniz. Güneş kendi ekseni etrafında ve samanyolu galaksisi etrafında döner dünyanın değil. https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Bakara-suresi/265/258-ayet-tefsiri https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Kehf-suresi/2226/86-ayet-tefsiri

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 81
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

iste böyleee,

                     Tanriya iFTiRA  edilen ayetler.Yaniiiii Muhammeet ve 5 ögretmeninin  düzenledigi kitaba bu kitap Allahdandir deyerek Allaha iFTiRA edillmistir.Tanri bilmezmi. neyi nasil yarattigini.

                  Iste  TANRIYA  ATILAN  iFTiRALAR.

BİLİMDIŞI AYETLER…

BİLİMDIŞI AYETLER…

Kur’an’daki Çelişkiler-4

Kur’an’daki en önemli çelişki ve yanlışlar, bilimdışı ayetlerdir. 14 yüzyıl önce yazılmış bir kitapta bu tür hataların olması gayet doğaldır. Ancak bir kitabın Allah tarafından gönderildiği iddia edildiğinde, içindeki bilimsel çelişkiler normal karşılanamaz. Böyle bir iddiaya karşın bilimsel konularda tüm yazılanların doğru olması gerekir. Aşağıda örneklerini sunacağımız ayetler, o dönemin toplumlarında yeterince bilinmediği için tepki görmeyen, ancak günümüz bilim dünyasında kabul edilemeyecek derecede akıldışı, bilimdışı iddialar içermektedir.

A- Canlıların ve organların özelliklerinin bilinmemesinden doğan çelişkiler:

 

1- Spermin testislerde üretildiğinin bilinmemesi:

Tıp biliminde dişi üreme hücresi olan “oocyte” nin yumurtalıkta, erkek üreme hücresi olan “sperm”in ise testiste üretildiği bilinmektedir. Ancak Tarık suresinde şöyle yazar:

Tarık/ 5-8. İnsan neyden yaratıldığına bir baksın. Bel kemiği ile kaburgalar arasından gelip atılan bir sudan yaratıldı. Şüphesiz (Allah), onu yeniden döndürmeye kudretlidir.

Bilime ters olan bu ayetin ikna edici bir izahı yoktur. Kimi İslamcılar, bel kemiği ile kaburgalar arasından çıkanın sperim değil, insan olduğunu iddia eder. Kimi İslamcılar, bu ayeti testislerin başlangıçta yukarıda olmasıyla izah etmeye çalışır. Kimileri ise sperm ve oocyte ile kemik iliği arasında bağlantı kurmaya çabalar. Ama hiçbiri ayetin bilime uygunluğunu ortaya koyamamıştır.

2- Kalbin beyin fonksiyonlarına sahip bilinmesi:

Kur’an’da insan beyninden hiç söz edilmemiştir, çünkü bilinmez. Halbuki beyin, insanı insan yapan organdır. Beyin bilinmediği için duygular, düşünceler kalbin fonksiyonları olarak belirtilmiştir.
Örneğin Bakara suresi 97. ayetinde; Cebrail’in Kur’an’ı peygamberin kalbine indirdiği yazılmıştır. Bilim ise, bilgilerin ve hafızanın beyinde saklandığı kanıtlamıştır.
Yine Bakara suresi 260. ayetinde İbrahim’in kalbinin tatmin olması için Allah’tan ölüleri nasıl dirilttiğini göstermesini istediği yazılıdır. Halbuki tatmin olan, ikna olan kalp değil, beyindir.
Birçok ayette de kalbin mühürlenmesinden söz edilir.

Şura-24. Yoksa onlar, senin hakkında: “Allah’a karşı yalan uydurdu” mu diyorlar? Eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler. (…)

Tegabun-11. Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah’a inanırsa,Allah onun kalbine hidayet verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

Hidayet verilecek olsa, verileceği organ kalp değil, beyin olmalıdır. İslamcılar bunu, bugün de sevginin, merhametin kalple ifade edilmesiyle açıklar. Tersine bu ifade şekli, dini inançlardan kaynaklanarak oluşmuştur. Bazı İslamcılar ise kalbin de beyinsel fonksiyonlara sahip olduğunu iddia eder. Bu iddianın hiçbir bilimsel yanı yoktur. Kalp, sadece kan pompalayan bir organdır ve beyin işlevlerinin hiçbirine sahip değildir. Bu yanlış, müteşabihlikle de izah edilemez. Kalple ilgili birkaç ayetin müteşabihliği olsa da, Kur’an’ın tamamında ve onlarca ayette bu şekilde geçmesi, böyle bilindiğinin göstergesidir.

3- Her canlının çift yaratıldığı:Bazi canlilar cift degil tek yaratilmistir.Kendi kendini hamile birakabiliyor.Buranda anlasiliyorki bu yanlislar Allahin degil FELLAHINDIR.

Zariyat-49. Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.(bazi canlilar hem disidir hemide erkek.Bundanda görülüyürki Muhammedin habari yok.

Her canlı çift değildir. Bakteriler, tüm canlılardan kat kat fazla sayıda ve etkinliğe sahip varlıklardır. Eşleri olmayıp bölünerek çoğalırlar. Ama görülüyor ki Kur’an’ın yazarı, ya bakterileri, virüsleri bilmiyor ya da onları canlıdan saymıyor.

4- İnsanlar için 8 çift hayvan yaratıldığı:

Zümer-6. Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini var etmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir. (…)

İnsanların faydalandığı hayvan sayısı sekizden çok daha fazladır. Bazı İslamcılar, ayetin çiftlik hayvanlarını kastettiğini öne sürerse de 8 çift hayvan yine çok azdır. Enam suresinde bu 8 çift hayvanın hangileri olduğu da belirtilir:

Enam-143. Sekiz çift yarattı: Bir çift koyun, bir çift keçi. (…)
Enam-144. Deveden bir çift sığırdan da. (…)

İnsanlar bu sayılan hayvanların dışında at, eşek, tavuk, ördek, hindi, tavşan, balık, lama, kanguru, geyik, fil ve daha birçok hayvandan yararlanırken sadece 4 çeşit hayvan sayılması ve 8 çift olarak ifade edilmesi ilginçtir.

5- Tatlı suda inci ve mercan yetiştiği:

Rahman suresi 19-22 ayetleri ile Furkan suresi 53. ayetinde geçen iki denizin birbirine salındığı-karıştırıldığı ama aralarında bir engel olduğunu yazan ayetlerde denizlerden birinin suyunun içilebilen tatlı su olduğu, diğerinin acı ve tuzlu su olduğu yazılıdır. Rahman-22′de her ikisinde de inci ve mercan yetiştirildiğini yazar. Halbuki tatlı suda inci ve mercan yetişmez. Suni olarak inci yetiştirilse bile mercan hiç yetişmez. Bu ayetlerin müteşabih olduğu söylenebilir. Ancak mucize uydurmacıları, ayetteki mercan ve inciyi görmezden gelip, iki denizin karışmamasını mucize diye sunmaya çabalarlar.

6- Ortadoğu dışında yetişenlerden hiç bahsedilmemesi:

Kur’an’da adı geçen bütün bitki, hayvan ve diğer doğa varlıkları Ortadoğu’ya özgüdür. Diğer bölgelere ait olan canlı-cansız varlıklardan söz edilmez. Örneğin çölden bahsedilir ama gölden, ormandan bahsedilmez. Kar, buz, dolu, sis gibi bölgede görülmeyen doğa olayları Kur’an’da geçmez. Portakal, mandalina, karpuz, kavun, ceviz, fındık, patates gibi bölge dışı bitkisel ürünlerden, kanguru, lama, pelikan, fok gibi bölge dışı hayvanlardan bahsedilmez.

B- Dünyanın ve Evrenin bilinmemesinden doğan çelişkiler:

1- Güneşin kara bir balçığa batması:

Eski toplumlar, dünyanın da güneş, ay ve yıldızlar gibi bir gök cismi olduğunu bilmezlerdi.
Yere göre güneşin hareket ettiğini sanır, doğuda bir yerden doğup batıda bir yerde battığını düşünürlerdi. Bazı filozoflar, asıl dönenin güneş değil dünya olduğunu keşfetmiş olsalar da, insanların çoğu bu bilgiden habersizdi. Kur’an’da anlatılan Zülkarneyn hikayesinde de güneşin dünyada bir çamur gözesine battığı yazılır.

Kehf-86. Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi, kara bir balçıkta batıyor buldu. (…)

Ayetten; dünyayı göğün altında uçsuz bucaksız bir yer olarak gören ve göz yanılmasından dolayı güneşin dünyanın batısında bir çamur gözesine battığını sanan bir yanlış bilgiye sahip olunduğu anlaşılmaktadır. Bu ayet, İslamcılar tarafından güneşin sanki okyanusta batıyormuş gibi görünmesi olarak açıklanmaya çalışılır. Öyle olsa, ayette “sanki” sözcüğü olurdu ama yoktur ve bazı mealciler bu kelimeyi parantez içinde ayete ekler.

2- Dünyanın tüm evrenden daha uzun zamanda ve daha önce yaratılması:

Evrende milyarlarca galaksi olduğu ve her galaksinin milyarlarca güneş sistemine sahip olduğu ve dolayısıyla dünyamız gibi sayısız gezegenin olduğu artık biliniyor. Bu bilgilerden yoksun olan eski toplumların yaratılış mitlerinde ise sadece yer-gök geçiyor. Altta uçsuz bucaksız bir yer ve üstte gök kubbe. Füssilet suresinde de yer ve göğün yaratılışı bu bakış açısıyla anlatılıyor.

 

9. De ki: “Siz gerçekten yeri iki günde yaratanı inkar edip duracak mısınız? Birde O’na eşler mi koşuyorsunuz? O, bütün alemlerin Rabbidir.

10. O, dört gün içinde, yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti.

11. Sonra göğe doğruldu da o bir duman iken ona ve yere: “İkiniz de ister istemez gelin!” dedi. İkisi de: “isteye isteye geldik.” dediler.

12. Böylece onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu ve her gökte (bulunan meleklere) işlerine ait emrini vahyetti. Dünya gökyüzünü kandillerle donattık ve koruduk, işte bu, hep o çok güçlü ve herşeyi bilenin takdiridir.

Ayetlerde dünyanın dört günde ama 7 göğün yani evrenin iki günde yaratıldığı öne sürülüyor. Evrenle kıyaslandığında; okyanusta ------bir çakıl tanesi gibi olan dünyanın-------- yaratılışının hem evrenden önce, hem de evrenin iki misli zamanda yaratıldığı iddiası bilimsel olabilir mi?

3- Yıldızların şeytanlar için atış tanesi olduğu:Tolonbeg:(Tutmayiin beni BAYILCAM  gülmekten,cahalligin bukadarinada PESSSS)

Mülk-5. Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.(TANRIYA iftiradan vaz gecin)

Kandille kastedilen yıldız. Ama sanki yıldızın ne olduğu bilinmiyor. Boyutları çok küçük sanılıyor. Güneş ile yıldızlar farklı düşünülüyor. Koca yıldız, belki de dünyanın 30-40 misli büyüklüğünde, ama ayette şeytanlara atış tanesi olarak yapıldığını söylüyor.(bilim DISI  sallarsan sonunda FOYAN cikar ortaya.)(Dedimyaaaa ,babamda din adamiydi.Askeri orta okula giderken.bir gün babamla  münakasaya tutustuk.Been dedimki baba dünya yuvarlaktir.Dünyanin günes karsisinda kendi etrafinda dönmesinden GECE ve GÜNDÜZ olusmaktadir.Imam olan baban HAYIR dünya YUVARLAK degil DÜMDÜZDÜR dedi.Pekiiii dedim gece ve Gündüz nasil olisuyor?Bakin Karadeniz siveriyle sorumu nasil yanitladi.USAGUM,ELLLAH istesa komsi köyü kice yaparda pizum köyida KUNDUZ  yapar.iki köyün arasida 4 km re.Din okullari cahal yetistirmekte birbiriyle yarisiyorlar gibi.Bazanda bu okullardan cok degerli din adamlari cikiyor.Örnegin:Hemserim Yasar Nuri Öztürk,iHSAN  ELACIK,Hüseyin Atay gibi)

4- Göğün yere düşmemesi için tutulduğu:

Hacc-65. Görmedin mi ki, Allah bütün yerdekileri sizin hizmetinize sundu. Ve emriyle denizde seyredip giden gemileri de. Göğü de izni olmaksızın yere düşmekten o tutuyor. Gerçekten Allah insanlara çok şefkatli, çok merhametlidir.(Tolonbeg ,ne demezsiniz,yüz yillar Kadar önce VEBADAN 50 milyon insani  öldürmüstü,simdide KORONAYI cikardi basimiza binlerce insan öldü ve ölüyor dünyadan.Aciyorda bukadar öldürüyor demek ACIMAZSA vay geldi basimiza.)

Göğün tutulmadığı takdirde dünya üzerine düşeceğini hangi bilim adamı söyleyebilir?:-)))
Milyarlarca galaksi, katrilyonlarca yıldız ve gezegenlerin dünyaya düşebileceği düşünülebilir mi? Ama dünya gökte bir cisim değil de, gök dünyanın üstünde sanılırsa; göktekilerin yere düşeceği zannına kapılınılabilir ki Kur’an’ın yazarı da bu yanılgıya düşmüştür.

5- Cennetin genişliği göklerle yer kadar mı?

Ali İmran-133. Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete(kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır:-))).Gercekten bunlar,YÜCEGÜCÜ tanimiyorlar.Onu BALDIRLI FELLAH gibi birsey olarak taniyorlar.Bu kafayla kalkmislar bize din dersi vermeye.Önce siz ögrenin gercekleri,sonra ögretmenlige cikin).

Yer’den kastedilen dünya gezegeni olduğuna göre; dünya da, uzayda diğer gök cisimlerinden biri olduğuna göre; “gök ile yer kadar” demek saçma bir ifadedir. Bu da, önceki örneklerde olduğu gibi göğün dünya üzerinde bir kubbe olarak algılanmasından kaynaklanmaktadır.

Tolonbeg:Ben size biraz evrendeki düzenden anlatiyim.Evrende degil evrenlerde bir cok günrs sistemleri vardir.Bu sistemlerin belirli bir ömürleri vardir.Bu ömürü Dolan sistemin GÜNESI enerjisini kaybetmeye baslayinca sistemdeki bütün canlilar yok olur ve sistem yolundan ayrilir gider KARADELiGE  girer.Tekrar ENERJiSiNi doldurmaya.Enerjisini dolduran baska bir GÜNES sistemi gelip bosalan yerde yörüngeye girer.Veeeeee bu sistemde yeniden YASAM canlanmaya baslar.Ve EVRENLER ,SiSTEMLERDE canlilar gibi enerjisi biten  ölür, kimi dogar(enerjisini) dolduran görev süresinin kendine gelmesini bekler.Her sistemin ortalama 14 milyar yil ömrü vardir.)

6- Ayın bir nur, bir ışık kaynağı olduğu:(Tolonbeg:Babama dedimki,baba Amarikalilar aya gitmisler,babamin yaniti söyle oldu.Usagum,AY  NURDUR,oraya kitilmez.Olar kitmisler Libyanun collerinde filim cekmisler bizede yutturuyorlar aya gittik deye demisti)

Yunus-5. O’dur ki Güneş’i bir ışık yaptı. Ay’ı da bir nûr kılıp, ona birtakım konaklar tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz.

Ay’ın bir nur olmadığı sadece geceleri güneşten aldığı ışığı yansıttığı biliniyor. Ama gündüz ay’ı göremeyen ve gece aydınlık verdiğini görenler onu nur sanıyor.

C- Matematiğin bilinmemesinden doğan çelişkiler:

Kur’an’da Nisa suresi 11 ve 12. ayetlerinde miras paylaşımına dair verilen oranlara göre hesap yapıldığında matematik hatası olduğu görülür. Oranlar hatalıdır ve hesap tutmaz.
Oran hatalarını giderebilmek için avliye ve reddiye yöntemine başvurulur.
İlköğretim seviyesindeki bir oran hesabında hata yapılmış olması, Kur’an’ın insan ürünü olduğunun en önemli kanıtıdır. Aşağıdaki linkden daha detaylı açıklama görülebilir:
http://www.ateizmvedin.org/kurandaki-celiskiler-4/

           1400 yil önce arabin bu yanlislarina pek suc bulmuyorum.Yalniz kizginligim suna bu yanlislari YÜCEGÜCÜCE iftira etmelerine kiziyorum.Yoksa 20 yil din okullarinda okuyupda pirofesör olupda söyle deyenler var.Gölcük depremleri gölcükde olan deniz subaylarinin birbirlerinin karilariyla dans etmelerinden dolayi Gölcük depremi olmustur demistir ilahiyatci pirof.1400 yil önce Adam ne mektep görmüs nede Medrese okadar yalnis KADI  KIZINDADA olur derler.

          Ne ise,inanc serbesttir,serbest olmasi gerekir.Isteyen TASA isteyende KUSA inanir.Buna kimse birsey demeye Hakki yoktur.Biri cikarda benimkisi HAK ama seninkisi BOK dedimi isler degisir.Avrupada 1700 yillarinda Firansada katolikler bizim mezhebimiz HAK ,PROTESTANLARADA sizin mezhebinizde BOK deyince isler karisti 3 gecede katolikler parisde 70,000 pirotestanin kafalarini kestiler.Avrupada mezhep savaslari 35 yil sürdü,PPapazlarin cikardigi bu savaslari RONESANCILAR sonlandirdi.Papazlari yetkileri ellerinden alinip kiliselere tikilinca avrupadaki mezhep savaslarida kesildi.Müslümanlarda bu mezhep savaslari hala sürmektedir.Nekadar daha sürecektir belli degil.Müslümanlarda BEYiN yoktur KALP vardir.Beynin görevlerinide müslümanlar KALBE yaptirmak istemektedirler.Ama YÜREK icinden diyürki benim tek görevim kani pompalamak öteki görevler beni ilgilendirmez.Karadenizliler yüregin dedigini söyle söylerler SEN  PAGO PAGO  BEN  ESiT HAHHA.Türkcesi söyle.Sen istedigin Kadar bagir,söylen ben duymam der TEMELLER.

TETENUZ Dolonbeg

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, yildizlar yazdı:

yörüngede yüzmek bir deyimdir

güneşin sabit olmadığını söylüyor

bu ayet indiğinde güneş sabit sanılıyordu

böyle açık ve net bir gerçeği kabul et

kıvırmanın manası yok

Başta bende cevap vermeye çalıştım. Ezberledikleri 2-3 soru var ne cevap verirsen ver aynı soruyu tekrar soruyorlar.Senin yazdıklarını okuyorlar ama okumadan ne dediğini bilmeden ret ederek okuyor baştan.Senin verdiğin cevabın içeriği hiç önemli değildir onların nezdinde. Okumadan yanlış olduğuna karar vermiş ve daha sonra okumuştur cevabını. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
39 dakika önce, kabara yazdı:

Başta bende cevap vermeye çalıştım. Ezberledikleri 2-3 soru var ne cevap verirsen ver aynı soruyu tekrar soruyorlar.Senin yazdıklarını okuyorlar ama okumadan ne dediğini bilmeden ret ederek okuyor baştan.Senin verdiğin cevabın içeriği hiç önemli değildir onların nezdinde. Okumadan yanlış olduğuna karar vermiş ve daha sonra okumuştur cevabını. 

 

 

Kankan gibi sen de zırvalamışsın.

Hele sen tam bir numuneliksin.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
35 dakika önce, kavak yazdı:

 

Kankan gibi sen de zırvalamışsın.

Hele sen tam bir numuneliksin.

 

Dur bakalım bende senin gibi cevap yazayım. Sürekli zırvalıyorsun. Maymun putuna tapıyorsun. Maymundan geldiğini sanan bir adamın kıçından uydurduğu teoriye inanacak kadar cahilsin. Hem nerde görülmüş maymunun kitap yazdığı? Evrim saçmalığına tapıyorsun. Evrim dediğin bir bunak hemde maymından geldiğini zan eden aptalın kafasından salladığı şiirsel bir kitaptan ibarettir. Madem evrim var insan oluşunca ya kadarki geçiş evrelerinde kalan kalıntılar,fosiller nerede.Nasıl güzel oluyormu böyle yazınca.Geldiğimden beri bana sürekli bu şekilde cevap yazıyorsun. Böyle yazınca ne kadar kolay oluyor.

tarihinde kabara tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Birde sizin gibi şöyle bir copy paste yapayım oğğ deyme keyfime..

1) Kuantumun Termodinamiğin 2.kanununu çökerttiği dolayısıyla evrimle fiziğin çelişmediği söyleniyor. 
2) Yasayan fosillerin aslında az da olsa evrim geçirdiği evrim geçirmeyen canlı olmadığını bazen canlının adapte olmasından ancak çevrenin değişimiyle gözle görülmeyen evrimin olduğunu dolayısıyla yaşayan fosillerin evrimi çürütmediği söyleniyor. 
3) Yararlı mutasyon örnekleri olarak sunulan delillere ne denebilir:
- Canlıların vücut boylarını küçültmeleri 
- Mongoloid ırkın gözlerinin çekik olması 
- Çöl bitkilerinde görülen bütün uyumlar mutasyonlar sonucu ortaya çıkması
- CCRS genindeki mutasyon 
- Klamidya ve karanlığa uyum 
- Domuz gribi virüsü H1N1′in geçirdiği mutasyon 
- Klebsiella aerogenes bakterisi ve fucose isomeraz enzimi
- Bakterilerdeki antibiyotik direnci
- Drosophila’da kanatların büyümesini durduran mutasyonlar
- Sitrik asit tüketmeye başlayan bakteriler
- Bulundukları zeminin rengine uyum sağlayan fareler 
- Akdeniz Kansızlığı (=Thalasemi, AK) ve sıtmaya yakalanmayan bireyler.
4) Evrim teorisini bana kısaca çökertebilir misiniz hem bilime hem de mantığa göre..   

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Soru 1:
Kuantumun Termodinamiğin 2. kanununu çökerttiği dolayısıyla evrimle fiziğin çelişmediği söyleniyor. 

Cevap 1:

Termodinamiğin ikinci kanunu her yerde geçerli olmasa bile, fiziğin bütün alanlarıyla evrimin çelişmediğini ileri sürmek, çelişki değil midir? Siz lisede fizik okudunuz. En azından bir kitabı dolduracak kadar fizik kanunları olduğunu hatırlarsınız. 

Bir fizik kanunu evrimle çelişmemiş olabilir. Bu bütün fiziğin evrimle çelişmediği şeklinde nasıl iddia edilebilir? İşte sadece bu iddia bile evrimcilerin ne kadar açmazda olduğunun en bariz bir delilidir. Kıyıda köşede bir delik arıyorlar ki, her şeyin tesadüfen olduğunu ve canlıların silsile halinde birbirinden hâsıl olduğunu kabul ettirsinler.

İsteyen onların arkalarından gidebilir. İlla bir gerekçe bulmaya da gerek yok. “Ben bir yaratıcının varlığını kabul etmiyorum.” dersin ve onların peşine takılırsın.

Allah’ın varlığını öğrenmek istiyorsanız, evrimcilerin ileriye sürdüğü delilleri çürüterek bir yaratıcının varlığını ispatlamaya gerek yoktur. Kâinattaki her bir canlının, son derece ölçülü ve düzenli yaratılışı, her an rızkının temini ve sindirilmesi, hücrelerinin yenilenmesi, sonsuz ilim, irade ve kudret sahibi Allah’ın varlığını canlılar sayısında delille göstermektedir.

Soru 2:
Yasayan fosillerin aslında az da olsa evrim geçirdiği, evrim geçirmeyen canlı olmadığını bazen canlının adapte olmasından ancak çevrenin değişimiyle gözle görülmeyen evrimin olduğunu dolayısıyla yaşayan fosillerin evrimi çürütmediği söyleniyor. 

Cevap 2:

Bunu inkâr eden yok ki. Sen dünyaya böyle mi geldin? Ayakların, ellerin ve vücudunun diğer azaları şimdiki gibi büyük mü idi? Değildi. Sen her an değişmekte ve yaşlanmaktasın. Başlangıcın bir hücre değil miydi? Seni bir hücreden bu şekle getirip, halden hale sokan kimdir? Buna Allah demeyip tabiat mı diyeceksin?

Canlılar her an değiştirilmekte, farklılaştırılmakta ve başkalaşmaları sağlanmaktadır. Ama kendi cinsi, şekli ve yapısını muhafaza ederek kalmaktadırlar. Tavuk bir hücreyle bu dünyaya ayak basıyor, civcivlikten geçerek pek çok şekil ve yapı kazanıyor. Ama yine tavuk olarak kalıyor. Gül de bülbül de insan da bu dünyaya tek hücre olarak gönderiliyor, muhtelif şekillerden geçirilerek olgunluğa ulaştırılıyorlar. Ama her birisi yine kendi cins, şekil ve yapısını muhafaza ediyor.

İşte bütün bu değişikliklere tekâmül diyoruz. Yani, bir canlının olgunluğa, mükemmelliğe ve kemale ermesi olarak ele alıyoruz.

Evrimcilerin iddia ettiği gibi, gülden bülbül meydana gelmiyor. Allah isterse onu da yapar. Gülden bülbül, bülbülden karınca halk eder. Ama bu dünyadaki kanunları böyle bir yapı göstermiyor.

Soru 3:
Yararlı mutasyon örnekleri olarak sunulan aşağıdaki delillere ne denebilir?
- Canlıların vücut boylarını küçültmeleri 
- Mongoloid ırkın gözlerinin çekik olması 
- Çöl bitkilerinde görülen bütün uyumlar mutasyonlar sonucu ortaya çıkması
- CCRS genindeki mutasyon 
- Klamidya ve karanlığa uyum 
- Domuz gribi virüsü H1N1′in geçirdiği mutasyon 
- Klebsiella aerogenes bakterisi ve fucose isomeraz enzimi
- Bakterilerdeki antibiyotik direnci
- Drosophila’da kanatların büyümesini durduran mutasyonlar
- Sitrik asit tüketmeye başlayan bakteriler
- Bulundukları zeminin rengine uyum sağlayan fareler 
- Akdeniz Kansızlığı (=Thalasemi, AK) ve sıtmaya yakalanmayan bireyler.

Cevap 3:

Canlılardaki her bir fiili yaratan Cenab-ı Hak’tır. Bu mutasyon da olsa, onu yine halk eden yaratıcıdır. Bunlar kendiliğinden olmuş hadiseler değildir.

Bu tip değişiklikler her an olabilir. Olması beklenir. Çünkü Cenab-ı Hak her bir şeyi birçok sebebe bağlamış. Bir canlının yapısı, teşekkülü, büyüyüp gelişmesi pek çok sebebin gölgesinde olmaktadır. Bu sebeplerin bir veya bir kaçının ortaya çıkması, o canlı türünde alışılmış olan şekil ve yapının dışında farklı bir yapıyı ortaya çıkarabilir. İşte bu mutasyon olarak adlandırılmaktadır. Soruda sayılanlar da bunlardan bazılarıdır.

Buradan bir genelleme yaparak canlıların birbirinden meydana geldiği görüşü ileri sürülemez. Sürülürse, bu ilmi bir delil olmaz. Sadece sık sık tekrar edildiği gibi, evrimcilerin ideolojik bir yaklaşımı olur. Hepsi o kadar.

Bunlardan bir tanesini ele alalım. Mesela, “Bulundukları zeminin rengine uyum sağlayan fareler” deniyor.

Bu uyumu fareler kendileri sağlayamaz. Onların hayatiyetlerinin devamı için, Cenab-ı Hak o farelerin genetik yapılarında mevcut olan renk farklılığını devreye sokar. Ta ki, o farelerin hayatı devam edebilsin.

Ama bu renk uyumu giderek mesela fareden tilkiyi meydana getirmez. Böyle fareden tilkinin meydana geldiği saçmalığına, farelerdeki renk uyumu mutasyonu delil gösterilemez.

Soru 4:
Evrim teorisini bana kısaca çökertebilir misiniz? Hem bilime ve hem de mantığa göre.

Cevap 4:

Evrimciler iddia ediyorlar ki, kâinat tesadüfen ortaya çıkmıştır. Cansız maddelerden kendi kendine canlı bir hücre teşekkül etmiştir. Daha sonra bütün canlılar silsile halinde bu tek hücreden meydana gelmiştir. Bu iddialarının doğru olduğunu göstermek için bin dereden su getirmekte, ilmi olmayan bir takım safsataları da kabul etmektedirler.   

Yaratılışçılar da diyorlar ki, Allah kâinatı yoktan yaratmış, her bir canlı türünü kendine has genetik yapıda ve müstakil olarak yaratmıştır. Allah isterse canlıları silsile halinde de birbirinden meydana getirebilirdi. Böyle yaratmış olsaydı. O’nun kudret ve kudretine yine noksanlık getirmezdi. O istediğini istediği tarzda yaratmaya muktedirdir. Ama, canlıların genetik yapısı, değişerek başka canlılara meydana getirecek tarzda bir farklılık göstermiyor. Şimdiye kadar bir bitkiden bir hayvanın, bir hayvandan, mesela bir kediden tavşanın, bir balıktan kurbağanın meydana geldiği görülmemiştir. Bu iddiayı doğrulayacak ilmi hiçbir delil yoktur. Ama, ateist evrimciler, bir yaratıcının olmadığını iddia ederek, evrimi buna delil getirmeye çalışıyorlar.

Hadise özet olarak budur.

Sen akıl ve mantıklı çözüm istiyorsun. Bunun için tek misal karar vermen için yeterlidir. İşte sana bir misal:

Bir vazoda yapma çiçek, bir saksıda da canlı çiçek var. Yapma çiçeğin bir ustası var mı, yok mu? Elbette var.

O zaman, canlı çiçek ondan daha mükemmel. Hem canlı, hem gelişiyor, hem çiçek açıyor ve hem meyve veriyor. Bunun ustası olmaz mı?

Sen bu ve benzer misalleri çoğaltabilirsin ve ona göre kararını verirsin.

İlave bilgi için tıklayınız:

Evrim teorisi, termodinamiğin ikinci kuralına uygun mu?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 dakika önce, kabara yazdı:

Dur bakalım bende senin gibi cevap yazayım. Sürekli zırvalıyorsun. Maymun putuna tapıyorsun. Maymundan geldiğini sanan bir adamın kıçından uydurduğu teoriye inanacak kadar cahilsin. Hem nerde görülmüş maymunun kitap yazdığı? Evrim saçmalığına tapıyorsun. Evrim dediğin bir bunak hemde maymından geldiğini zan eden aptalın kafasından salladığı şiirsel bir kitaptan ibarettir. Madem evrim var insan oluşunca ya kadarki geçiş evrelerinde kalan kalıntılar,fosiller nerede.Nasıl güzel oluyormu böyle yazınca.Geldiğimden beri bana sürekli bu şekilde cevap yazıyorsun. Böyle yazınca ne kadar kolay oluyor.

 

Baştan sona kadar zırva.

Artı; yukarıda müslüman kankanın ne tür bir zırva yazdığını da anlamayacak kadar kof birisin.

Dediğim gibi, numuneliksin.

 

Dipnot: Hani bir daha yazmayacaktın?!

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 dakika önce, kavak yazdı:

 

Baştan sona kadar zırva.

Artı; yukarıda müslüman kankanın ne tür bir zırva yazdığını da anlamayacak kadar kof birisin.

Dediğim gibi, numuneliksin.

 

Dipnot: Hani bir daha yazmayacaktın?!

 

Baştan sona ve sondan başa kadar zırva.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 dakika önce, kavak yazdı:

 

Sap gibi ortada kaldın, dii mi?

N´oldu, kankanın yazdığı zırvayı göremedin galiba!

Hani bir daha yazmayacaktın?

Sen onu boşverde bana maymundan geldiğini düşünen ve kafayı yiyen Darwin e nasıl inandın onu anlat. Adam çıktı kıçında uydurdu sizde yediniz. Fikir babanız Darwin nasıl olsa. Oda maymundan geldiğini söyledi ispatlayın.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, kabara yazdı:

Sen onu boşverde bana maymundan geldiğini düşünen ve kafayı yiyen Darwin e nasıl inandın onu anlat. Adam çıktı kıçında uydurdu sizde yediniz. Fikir babanız Darwin nasıl olsa. Oda maymundan geldiğini söyledi ispatlayın.

Bu da zırva!

Gereken lüzüm üzerine yeniden...

 

Sap gibi ortada kaldın, dii mi?

N´oldu, kankanın yazdığı zırvayı göremedin galiba!

Hani bir daha yazmayacaktın?

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Akıl var mantık var. bin sene önceki kayıtların tarihi tutuluyor. Bin yılda neden hiç evrim gerçekleşmedi. Binlerce yıldır maymunlar insan olmadı,balıklarda insan olmadı,insanlarda hayvana dönüşmedi. Olsa kayıt altına alınırdı. Dur tahmin edeyim maymunun biri çıktı dur ben kendimi insan yapayım sonra kaybolayım bir daha insan olmam dedi. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, kabara yazdı:

Akıl var mantık var. bin sene önceki kayıtların tarihi tutuluyor. Bin yılda neden hiç evrim gerçekleşmedi. Binlerce yıldır maymunlar insan olmadı,balıklarda insan olmadı,insanlarda hayvana dönüşmedi. Olsa kayıt altına alınırdı. Dur tahmin edeyim maymunun biri çıktı dur ben kendimi insan yapayım sonra kaybolayım bir daha insan olmam dedi. 

 

Zırva!

Link to post
Sitelerde Paylaş

 

koronadan çinde abd de abd iran da türkiye de her yer de ölümler oldu ancak  %90 da kendiliğinden iyileşiyor ortada ne ilaç var ne aşı adece Allah vergisi beden savunması sistemi ile iyileştiler

 

%5 civarında yoğun bakımda onlarda çoğu iyileşiyor .çok yaşlı ve savunması zayıf ve kronik vakası olanlar ise tıb aciz kalıp bir şey yapamayıp ölüyorlar

hiç biri ventilatör eksikliğinden ölmedi hepsi yoğun bakım şartlarında olmasına rağmen tıbbın son tüm çareleri kullanılmasına rağmen savunması çöktüğü için kurtulamıyorlar

yok sıtma yok bilmem çin ilacı hepsi denenmiş çare olamıyor

ancak çin iyileşen plazmadan  yoğun bakımda olanlara nakledildiğinde iyileşme görüldüğünü açıklamıştır

en umut verici çözümde şu an bu gözüküyor zaten senin aşı dediğin şey bağışıklık oluşturmaz sadece zayıf mikrob  ve sağlam bedene verilir beden antikor oluşturur. yani hastalıktan koruyan bedenin ürettiği antikordur. antikor öyle labta tıpta maymunda evrimle filimle üretilen bir şey değil.Allah yapısı beden onu üretir.o beden denilen şeyde minicik bir hücreden gelişip bu mükkemel hali alıyor öyle maymundan filan değil.

 ha üretilse de yine canlı hücre alınıp çoğaltılıyor o kadar

kopya da kolay

 

jener denen adam kafir de değil bir papazın oğlu olduğu yazılıyor papazda en azında ehli kitab yani yine ateist dinsiz değil en azında

ancak jener aşıyı 1796 da bulurken 

osmanlı istanbulunda 1714 te çiçek hastalığına karşı varilasyon metodu ile yani hasta kişiden alınan plazma nın diğer insana nakli ile aşı olduğu ortaya çıkmış

ve bunu yazan  İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu

oğlu ve kızı çiçeğe yakalanıyor istanbulda öğrendiği bu metodu uyguluyor iyileşiyorlar

sonra ingilterede hapisteki mahkumlara yapılıyor derken  ingiltere güvenilir bir metod olarak kullanıyor

yani kafir denen jener pat diye kafasına taş düştü de bulmadı aşı denilen şey insanlık birikimidir

çin hindstan orta asya osmanlı vb ülkelerde geleneksel tıp ileridir bir çok metot da modern tıbın içinde hala kullanılır temeldir o

sağlık bakanlığı sitesinde aşı ile ilgili bir yazı:

https://asi.saglik.gov.tr/genel-bilgiler/33-a%C5%9F%C4%B1n%C4%B1n-tarih%C3%A7esi.html

 

"Ülkemizde aşı üretimi için çalışmalar ilk Osmanlı İmparatorluğu Döneminde başlamıştır. 1721 yılında İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu ülkesine yazdığı bir mektupta İstanbul’da çiçek hastalığına karşı “aşı denilen bir şey” (varilasyon metodu) yapıldığını hayretle bildirmektedir. Bu mektup aşı yapımına ilişkin ulaşılmış en eski belgedir."

wikipedia çiçek aşısı ingilizce versiyonda  çiçek aşısı tarihi kısmında  İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu dan alıntıkısım:

 

https://en.wikipedia.org/wiki/Smallpox_vaccine

 

"Variolation was also practiced throughout the latter half of the 17th century by physicians in Turkey, Persia, and Africa. In 1714 and 1716, two reports of the Ottoman Empire Turkish method of inoculation were made to the Royal Society in England, by Emmanuel Timoni, a doctor affiliated with the British Embassy in Constantinople,[33] and Giacomo Pylarini. Lady Mary Wortley Montagu, wife of the British ambassador to Ottoman Constantinople, is widely credited with introducing the process to Great Britain in 1721. Source material tells us on Montagu; "When Lady Mary was in the Ottoman Empire, she discovered the local practice of inoculation against smallpox called variolation."[34] In 1718 she had her son, aged five variolated. He recovered quickly. She returned to London and had her daughter variolated in 1721 by Charles Maitland, during an epidemic of smallpox. This encouraged the British Royal Family to take an interest and a trial of variolation was carried out on prisoners in Newgate Prison. This was successful and in 1722 Caroline of Ansbach, the Princess of Wales, allowed Maitland to vaccinate her children.[35] The success of these variolations assured the British people that the procedure was safe.[33]"

 

***

işkembeden sallamak kolay az araştırma yapmak zor tabii.

***

birde şuna hayret ediyorum

adam akciğeri solunum yapmaktan zorlanan hastalanan bu yüzden hava nefes almaktan zorlanan hastaya hava vermek için mecburen ventilator kullanıyor

iyide bu akciğerli canlılar memeliler çok inekten balinaya insan dan bilmem nereye kadar ta doğuştan bu akciğer medana gelir 

körük gibi hayat boyu açılır kapanır nefes alır nefes verir bu Allah vergisi mükemmel akciğeri görme bu nimetin farkına varma sigara bilmem ne iç onu çürüt

havayı kirlet bilmem ne sonra en ufak virüste hastalansın ve nefes almakta zorlansın kaldı ki sadece yaşı ileri sigara içern kronik vakalı ve sistemi çökmüş olanlar bu ağır akciğer vakasına düşüyorlar diğer çoğu zaten hasar almadan atlatıyor

 

sen bu akciğeri görme git bilmem binde birinde meydana gelen ventilatöre tak

kaldı kı ventilatör sadece havayı pompalar o oksijeni alan karbondioksiti veren yine o hasta akciğerin kendisidir yani akciğer hala devrede ventilator sadece destek içindir 

 

ne desen boş görmüyorlar duymuyorlar anlamıyorlar.

**

lütfen sigarayı bırakın tıp mıp aşı ventilatör hikaye

siz bedeninizi koruyunuz akciğerlere iyi bakın

tıp aciz kaldı işte kaç kişi öldü

 

tarihinde nogodbutAllah tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, yildizlar yazdı:

arkadaşım ayet açık bir mücize güneşin ve gezegenlerin sabit olmadığını belli bir yörüngede hareket ettiklerini söylüyor dünyanın etrafında dönüyor demiyor neden anlamak istemiyorsun tartışmanın da bir seviyesi olmalı

mantığın dışına çıkılmamalı değil mi

Ben senin arkadaşın değilim bunu belirtiyim başta. Güneş dünya gibi bir gezegen olmadığı için belli bir yörüngesi yoktur. Adamlar çıplak gözle gözlem yapıyor. Düz dünya gibi. Adamlar güneşin doğudan doğup öğlen dünyanın tepesine çıktığını akşam ise battığını düşünüyor. Hatta kıyamet güneş batıdan doğunca kopacak diyorsunuz. Diğer attığım ayetler ve attığım hadis delildir. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, nogodbutAllah yazdı:

 

koronadan çinde abd de abd iran da türkiye de her yer de ölümler oldu ancak  %90 da kendiliğinden iyileşiyor ortada ne ilaç var ne aşı adece Allah vergisi beden savunması sistemi ile iyileştiler

 

%5 civarında yoğun bakımda onlarda çoğu iyileşiyor .çok yaşlı ve savunması zayıf ve kronik vakası olanlar ise tıb aciz kalıp bir şey yapamayıp ölüyorlar

hiç biri ventilatör eksikliğinden ölmedi hepsi yoğun bakım şartlarında olmasına rağmen tıbbın son tüm çareleri kullanılmasına rağmen savunması çöktüğü için kurtulamıyorlar

yok sıtma yok bilmem çin ilacı hepsi denenmiş çare olamıyor

ancak çin iyileşen plazmadan  yoğun bakımda olanlara nakledildiğinde iyileşme görüldüğünü açıklamıştır

en umut verici çözümde şu an bu gözüküyor zaten senin aşı dediğin şey bağışıklık oluşturmaz sadece zayıf mikrob  ve sağlam bedene verilir beden antikor oluşturur. yani hastalıktan koruyan bedenin ürettiği antikordur. antikor öyle labta tıpta maymunda evrimle filimle üretilen bir şey değil.Allah yapısı beden onu üretir.o beden denilen şeyde minicik bir hücreden gelişip bu mükkemel hali alıyor öyle maymundan filan değil.

 ha üretilse de yine canlı hücre alınıp çoğaltılıyor o kadar

kopya da kolay

 

jener denen adam kafir de değil bir papazın oğlu olduğu yazılıyor papazda en azında ehli kitab yani yine ateist dinsiz değil en azında

ancak jener aşıyı 1796 da bulurken 

osmanlı istanbulunda 1714 te çiçek hastalığına karşı varilasyon metodu ile yani hasta kişiden alınan plazma nın diğer insana nakli ile aşı olduğu ortaya çıkmış

ve bunu yazan  İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu

oğlu ve kızı çiçeğe yakalanıyor istanbulda öğrendiği bu metodu uyguluyor iyileşiyorlar

sonra ingilterede hapisteki mahkumlara yapılıyor derken  ingiltere güvenilir bir metod olarak kullanıyor

yani kafir denen jener pat diye kafasına taş düştü de bulmadı aşı denilen şey insanlık birikimidir

çin hindstan orta asya osmanlı vb ülkelerde geleneksel tıp ileridir bir çok metot da modern tıbın içinde hala kullanılır temeldir o

sağlık bakanlığı sitesinde aşı ile ilgili bir yazı:

https://asi.saglik.gov.tr/genel-bilgiler/33-a%C5%9F%C4%B1n%C4%B1n-tarih%C3%A7esi.html

 

"Ülkemizde aşı üretimi için çalışmalar ilk Osmanlı İmparatorluğu Döneminde başlamıştır. 1721 yılında İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu ülkesine yazdığı bir mektupta İstanbul’da çiçek hastalığına karşı “aşı denilen bir şey” (varilasyon metodu) yapıldığını hayretle bildirmektedir. Bu mektup aşı yapımına ilişkin ulaşılmış en eski belgedir."

wikipedia çiçek aşısı ingilizce versiyonda  çiçek aşısı tarihi kısmında  İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu dan alıntıkısım:

 

https://en.wikipedia.org/wiki/Smallpox_vaccine

 

"Variolation was also practiced throughout the latter half of the 17th century by physicians in Turkey, Persia, and Africa. In 1714 and 1716, two reports of the Ottoman Empire Turkish method of inoculation were made to the Royal Society in England, by Emmanuel Timoni, a doctor affiliated with the British Embassy in Constantinople,[33] and Giacomo Pylarini. Lady Mary Wortley Montagu, wife of the British ambassador to Ottoman Constantinople, is widely credited with introducing the process to Great Britain in 1721. Source material tells us on Montagu; "When Lady Mary was in the Ottoman Empire, she discovered the local practice of inoculation against smallpox called variolation."[34] In 1718 she had her son, aged five variolated. He recovered quickly. She returned to London and had her daughter variolated in 1721 by Charles Maitland, during an epidemic of smallpox. This encouraged the British Royal Family to take an interest and a trial of variolation was carried out on prisoners in Newgate Prison. This was successful and in 1722 Caroline of Ansbach, the Princess of Wales, allowed Maitland to vaccinate her children.[35] The success of these variolations assured the British people that the procedure was safe.[33]"

 

***

işkembeden sallamak kolay az araştırma yapmak zor tabii.

***

birde şuna hayret ediyorum

adam akciğeri solunum yapmaktan zorlanan hastalanan bu yüzden hava nefes almaktan zorlanan hastaya hava vermek için mecburen ventilator kullanıyor

iyide bu akciğerli canlılar memeliler çok inekten balinaya insan dan bilmem nereye kadar ta doğuştan bu akciğer medana gelir 

körük gibi hayat boyu açılır kapanır nefes alır nefes verir bu Allah vergisi mükemmel akciğeri görme bu nimetin farkına varma sigara bilmem ne iç onu çürüt

havayı kirlet bilmem ne sonra en ufak virüste hastalansın ve nefes almakta zorlansın kaldı ki sadece yaşı ileri sigara içern kronik vakalı ve sistemi çökmüş olanlar bu ağır akciğer vakasına düşüyorlar diğer çoğu zaten hasar almadan atlatıyor

 

sen bu akciğeri görme git bilmem binde birinde meydana gelen ventilatöre tak

kaldı kı ventilatör sadece havayı pompalar o oksijeni alan karbondioksiti veren yine o hasta akciğerin kendisidir yani akciğer hala devrede ventilator sadece destek içindir 

 

ne desen boş görmüyorlar duymuyorlar anlamıyorlar.

**

lütfen sigarayı bırakın tıp mıp aşı ventilatör hikaye

siz bedeninizi koruyunuz akciğerlere iyi bakın

tıp aciz kaldı işte kaç kişi öldü

 

Sırf batı bilim yapıyor diye sırf bati ilaç tıbbı cihaz üretiyor diye batıya düşman bir zavallının tekisin. Az haber izlesen tıbbi cihaz eksikliğini bilirdin. Sen yoğunbakımda çalıştın mı hiç? O beğenmediğin kafir icadi ventilatör kaç kişinin hayatını kurtardığı görmüş biriyim. https://tr.wikipedia.org/wiki/Edward_Jenner  https://www.bilgiustam.com/cicek-asisi-mucidi-edward-anthony-jenner-kimdir/ size göre müslüman olmayan herkes kafirdir. Bilim zaten önceki çalışmalarla gelişir. A kişisi bir şey bulur B kişiside ya onu ispatlarıyla yanlışlar veya üstüne birşeyler ekler. Bilimin B'sini bilmeyen bir yobaz birisi olduğun için bilmemen normal. Ateizm 21. yy'da yaygınlaştı. Bilim geliştikçe dinler tanrılar çöpe gidiyor. Senin öve öve bitiremediğin akciğer hiçbir sorun yokken neden kendi kendine söner? Ventilatör akciğerin işini yapamadığı zaman kullanır. Bir nevi kişinin akciğeri olur. Doğada mükemmel hiçbir şey yoktur. Ne senin akciğerin ne de başka bir yerin. Tıp mıp hikaye ha? Senin ciddi psikolojik sorunların var. Sen o zaman ağrı kesici ateş düşürücüsünden tüt travma bile geçirsen(Kafan gözün bacağın kolun koptuğunda) hastaneye gitme. Tıp, sağlığın korunması ve hastalığın giderilmesi, yatıştırılması veya önlenmesi ile ilgilenen bilim ve sanat dalıdır. Tıp bunu yarın öbür gün bulur. Ama tıp senin gibilere çare bulamaz. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, kabara yazdı:

Akıl var mantık var. bin sene önceki kayıtların tarihi tutuluyor. Bin yılda neden hiç evrim gerçekleşmedi. Binlerce yıldır maymunlar insan olmadı,balıklarda insan olmadı,insanlarda hayvana dönüşmedi. Olsa kayıt altına alınırdı. Dur tahmin edeyim maymunun biri çıktı dur ben kendimi insan yapayım sonra kaybolayım bir daha insan olmam dedi. 

@nogodbutAllah Adlı şahsiyet gibi kendini acınası ve komik duruma düşürme. Bilmediğin bir konu hakkında boş yorum yapma.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...