Jump to content

Allah insanları yakmak için yaratır.


Recommended Posts

  • İleti 73
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

On 22.02.2017 at 01:55, Rhodium yazdı:

Var olmak öyle güçlü bir bencil gen ki; sonsuz acı karşısında dahi yokluğa tercih edilir belki.

Insanın "fıtrat"ının "cehennem de olsa beka isterim" dediği savı, dinci bir sav ve özelde Said Nursi iddiası. Fakat anlamsız. Çünkü yok olmak diye bir olay olamayacağı için yoktur. Yok olmaya çalışsanız da yok olamazsınız. Yok olmamak için tanrıya zerre kadar ihtiyaç yoktur. Bunu geçtim, olmayana ergi yapalım; tanrı olsa, bir şeyi yok edemezdi. 

Yokluk diye bir şey olamaz Yokluk kavramı göreceli bir kavramdır. Buna dayanarak tanrının var olmasını dilemek saçma ve gereksiz.

Müslümler bu iletiyi yazmamın bile  "fıtrat"ımın "beka isterim" dediğinden kaynaklı olduğunu iddia edeceklerdir. Fakat yerçekimi yer bizi çeksin  ki ayağımız yere bassın isteğimiz için var iddiası kadar komiktir.

Tanrıcıların argüman üretmek için çırpınsalar da yırtınsalar da şansı sıfır. Tanrının en küçük bir varolma gerekçesi yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 hours ago, democrossian said:

Insanın "fıtrat"ının "cehennem de olsa beka isterim" dediği savı, dinci bir sav ve özelde Said Nursi iddiası. Fakat anlamsız. Çünkü yok olmak diye bir olay olamayacağı için yoktur. Yok olmaya çalışsanız da yok olamazsınız. Yok olmamak için tanrıya zerre kadar ihtiyaç yoktur. Bunu geçtim, olmayana ergi yapalım; tanrı olsa, bir şeyi yok edemezdi. 

Yokluk diye bir şey olamaz Yokluk kavramı göreceli bir kavramdır. Buna dayanarak tanrının var olmasını dilemek saçma ve gereksiz.

Müslümler bu iletiyi yazmamın bile  "fıtrat"ımın "beka isterim" dediğinden kaynaklı olduğunu iddia edeceklerdir. Fakat yerçekimi yer bizi çeksin  ki ayağımız yere bassın isteğimiz için var iddiası kadar komiktir.

Tanrıcıların argüman üretmek için çırpınsalar da yırtınsalar da şansı sıfır. Tanrının en küçük bir varolma gerekçesi yoktur.

Ben düşüncemi kendi öz düşüncemle yazdım. Benden önce birinin benzer bir şey dediğini bilmiyordum.
 
Yokluğun tasvir edilememesi zaten materyalizmin bir  ispat kuralıdır. Bunu başka bir iletide belişmiştim. Ama bazı tenekelere vurunca boş bir ses alıyoruz.
 
İnsan duvarların içinden geçmeyi kafasında tasarlayabilir. Madem ki yaşam materyalist kurallar ile işler (ki kesinlikle böyledir) ve madem ki zihin; bu kuralların bir sonucudur; O zaman zihin nasıl oluyorda materyalist kuralların dışında bir sonuç tasarlıyor?
 
Hani derler ya ey ateistler sıkıysa bi tane sinek yapın. İşte onun gibi zihnimizin dışında bir tane daha kural dışı sonuç çıkartan dron robot varmı? Yok.
 
Bu başlıklar bana arebeks bir Tanrı isyanı gibi geliyor. Oha bak bizi yakacak işte gördünmü fake bu Tanrı demek için gibi gelmiyor.
 
Çünkü; yokluğu tasarlayamayan zihin; süperman insanı tasarlarken; aslında var olmak yani süper insan olmak istiyor. Var olmayı tercih etmenin alt metni aslında süper insan olmakdır. Yani materyalist kuralların dışında olmayı "bencil gen" istiyor. 
 
Aslında küme anlamında; sadece bu uzay. Sadece materyal kural.
Denilince "Ateist insan";
Zihnin tasarladığı süper insan ve cennet cehennem kümesinden kendini ayırmış oluyor. 
Bu kümede Tanrı yok çünkü bu kümenin Tanrısı benim, Tanrı bilim Tanrı gerçekler diyor.
 
Ve Kümesinin dışındaki dinlerin veya korkularının Tanrı algısı Ateiste soruyor; sen her şeyin bilgisine sahipmisin? Sen süpermenmisin? 
 
İşte cevap hayır olduğu için bilinç acı çekiyor. Ve isyan ediyor. Bu isyanlar üzüntümü gülerek söylemek isterimki ateistlerin bilinç altı teist olma adımlarıdır.
Link to post
Sitelerde Paylaş

"Var olmak öyle güçlü bir bencil gen ki; sonsuz acı karşısında dahi yokluğa tercih edilir belki."

Rhodium,Bu saçmalığın üzerine saçma çıkarımlarda bulunmuşsunuz. İlkönce deneysel olarak şu sonsuz acıyı kendiniz üzerinde bir test edin.Bekliyorum testinizi.Ayrıca kime teneke dediniz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
19 saat önce, Rhodium yazdı:
...........

Duvarların içinden geçen maddeler var. İnsanların duvarların içinden geçememesi maddeselliği bozmuyor yani. Bunu hayal edebilirsin çünkü zaten böyle şeyler var.

Daha sağlam örnekler vermen gerek. Hadi bana maddesel hatta daha genel olarak enerji tabanlı olmayan bir şey hayal et. 

 

tarihinde NotImportant tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 25.02.2017 at 21:31, NotImportant said:

Duvarların içinden geçen maddeler var. İnsanların duvarların içinden geçememesi maddeselliği bozmuyor yani. Bunu hayal edebilirsin çünkü zaten böyle şeyler var.

Daha sağlam örnekler vermen gerek. Hadi bana maddesel hatta daha genel olarak enerji tabanlı olmayan bir şey hayal et. 

 

Anlayamadım; anlayamadığım şey neden yazdığımı anlayamadığın. 
Gelişmiş materyalizm ise herşeyin değiştiğini söyler. 
İşte bu değişim olayında hem fikiriz sanırım.
Bu değişimde; sonuçlar her zaman bilimsel kanunlarla olur. Ve nicel sonuç her zaman materyaldir. Buna kuantum kafa karışıklığı yapmanın da manası yok enerji, kara madde vb... Sonuç daima materyalizmin devamlılığıdır.
Ancak; beynimiz zihnimiz de bu sonuçlar gibi bir sonuç iken; onunda zihinsel sonuçları olarak materyal dışı tasavvur yapabiliriz. Örneğin insanlar uçmaz süperman gibi. Ama onun filmini çeker ve milyonlarca hayranı var değilmi? Cennet mesela. Yada ruh. Yada Tanrı.
 
Burda kast edilen şey; eskiden uçmak bir fantezileri idi şimdi uçaklar var. Şeklinde değil yani. Yada zihnin düşünce elemanlarının maddesel  olması da değil. Örneğin; bir çiçek yapraklarını güneşe döndürür elemanları ve değişim hareketi sonucu her zaman yine mantıklılık esastır. Ama cennet mantıksızlık içeriyor. Bunu anlatabiliyormuyum?
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 22.02.2017 at 19:04, Tremor yazdı:

Allah,benim kafir olarak öleceğimi, kendimi değiştiremeyeceğimi,gönderdiği kitapları okusam da red edeceğimi biliyor.

Bunları bilmesine rağmen beni yaratmaktan çekinmiyor.

Kafir olacağını bildiğin bir insanı niye yaratırsın ki?

Yani,sırf beni yakmak için yaratıyor.Benim anladığım bu..

Bunlar sadece bahane üretmek. Yahu sen de, evrenin var olma nedenini, rastgele gelişen maddesel-fiziksel olaylar saçmalığına mı bağlıyorsun ? 

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 minutes ago, Dindar007 said:

Bunlar sadece bahane üretmek. Yahu sen de, evrenin var olma nedenini, rastgele gelişen maddesel-fiziksel olaylar saçmalığına mı bağlıyorsun ? 

Sen neye bağlıyorsun? Arap palavraları ile masallarına mı? Senin var olma sebebin araplara tapınıp arap kıçı yalamak mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 hours ago, Dindar007 said:

Bunlar sadece bahane üretmek. Yahu sen de, evrenin var olma nedenini, rastgele gelişen maddesel-fiziksel olaylar saçmalığına mı bağlıyorsun ? 

Kaç bilimsel makale okudun da sana saçma geldi?

Senin Allah masalların çok mantıklı ya canım..Mantığın m'si bile yok,uyumaya devam et..Mantıkla açıklayamadığım bir Tanrı'ya inanmam için hiçbir sebeb yok.Vicdanımın sesini dinlerim ben.Kimseyi dinlemem.

Senin inandığın Allah masalındaki baş karakter sadist ve kötü niyetli,nereden bakarsan bak bu böyle,belki de senin aradığın vicdanının karşılığı bu,çözüm bu senin için.Mantık burada bitiyor senin için.

Sadist ve kötü niyetli bir tanrıya mantıksız da olsa inanmaya devam etmen,senin içindeki sadizm ve kötülüğü temize çıkarmaktan başka bir işe yaramıyor.Bu yüzden mantığı bazen devre dışı bırakmak zorunda kalıyorsun.

tarihinde Tremor tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 years later...

Peki allah denilen bu tanrı profili bu insanları nasıl yaratıyor? Doğum yoluyla. Çocuk yapanlar aracılığıyla varoluşa zorlatıyor ve cehennemine yakıt ürettiriyor. Düşünün. Üreme özelliği olan insanı yaratmış, yakıt ürettiriyor cehennemine ya. Adem ile Havva yeryüzüne sürüldükten sonra allah doğum yoluyla sınamak için yaratmaya, şeytan da doğum yoluyla tuzağa düşürüp, yeryüzüne sürülmeye neden olmaya başlamıştır. Yani doğum şeytani bir tuzaktır. Allah sizleri kullanıyor. Sizler de bu tanrı profilinin yalaka ve yancılığını yapıp, ona tapınıyorsunuz. İşte allah böyle alçak bir tanrı profilidir. Tuzakçı, acımasız, sinsi.

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 22.02.2017 at 20:04, Tremor yazdı:

Allah,benim kafir olarak öleceğimi, kendimi değiştiremeyeceğimi,gönderdiği kitapları okusam da red edeceğimi biliyor.

Bunları bilmesine rağmen beni yaratmaktan çekinmiyor.

Kafir olacağını bildiğin bir insanı niye yaratırsın ki?

Yani,sırf beni yakmak için yaratıyor.Benim anladığım bu..

 

 

 

kendini neden değiştiremiyorsun

hem kendin inkar ediyorsun hem de suçu tanrıya atıyorsun

istesen şuan iman edebilirsin,kafir olarak ölüp ölmemen senin elinde 

tanrı sana zorla kafir ol demiyor ki

Link to post
Sitelerde Paylaş
50 minutes ago, Kirli Sakal said:

kendini neden değiştiremiyorsun

hem kendin inkar ediyorsun hem de suçu tanrıya atıyorsun

istesen şuan iman edebilirsin,kafir olarak ölüp ölmemen senin elinde 

tanrı sana zorla kafir ol demiyor ki

 

Bir insan yalan olduğunu bildiği bir şeye nasıl inansın?

 

Ayrıca Allah her şeyi biliyor deyip neden iman etmiyorsun demek nasıl bir mantık?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, sağduyu yazdı:

 

Bir insan yalan olduğunu bildiği bir şeye nasıl inansın?

 

Ayrıca Allah her şeyi biliyor deyip neden iman etmiyorsun demek nasıl bir mantık?

 

Allah'ın  ezeli  bilgisi  senin  ne  yaptıklarını belirlemez  ki  sadece  bilir  sen  iradenle  seçersin.Ayni  2 araba  carpişacak  diyorsunuz  sonra  bi  süre  sonra  çarpışıyor  siz  dediniz  diye  mi  çarptı  yoksa  carpacagı  için mi  siz  bildiniz  ?Tabiki  carpacagi  için  siz  bilmiş  olursunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
39 minutes ago, akılsızşuursuzatom said:

Allah'ın  ezeli  bilgisi  senin  ne  yaptıklarını belirlemez  ki  sadece  bilir  sen  iradenle  seçersin.Ayni  2 araba  carpişacak  diyorsunuz  sonra  bi  süre  sonra  çarpışıyor  siz  dediniz  diye  mi  çarptı  yoksa  carpacagı  için mi  siz  bildiniz  ?Tabiki  carpacagi  için  siz  bilmiş  olursunuz.

 

İnsan mantıktan bihaber olunca böyle saçmalaması normaldir. Bu irade denen mekanizmayı da her boku bilen Allah yapmıyor mu? Bu her boku bilen Allah kendi tasarladığı mekanizmanın nasıl çalışacağını bilmiyor mu? Ama sen benim put bu irade mekanizmasını kendi yapmıyor, başka bir tanrıdan satın alıyor, dolayısıyla nasıl çalıştığını bilmiyor diyorsan o başka.

 

Verdiğin örnekte başka bir salaklık örneği, arabaları yapan, nasıl hareket edeceğini tasarlayan ben değilim ama sizlerin iddia ettiğine göre iradeyi yapan ve nasıl çalışacağını belirleyen put.

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, sağduyu yazdı:

 

İnsan mantıktan bihaber olunca böyle saçmalaması normaldir. Bu irade denen mekanizmayı da her boku bilen Allah yapmıyor mu? Bu her boku bilen Allah kendi tasarladığı mekanizmanın nasıl çalışacağını bilmiyor mu? Ama sen benim put bu irade mekanizmasını kendi yapmıyor, başka bir tanrıdan satın alıyor, dolayısıyla nasıl çalıştığını bilmiyor diyorsan o başka.

 

Verdiğin örnekte başka bir salaklık örneği, arabaları yapan, nasıl hareket edeceğini tasarlayan ben değilim ama sizlerin iddia ettiğine göre iradeyi yapan ve nasıl çalışacağını belirleyen put.

iradeyi  yaratmiştir  ama  nasıl  caliştirilmasi  gerektiğine  karışmaz.Size  şu an  karışan var  mı  gidip  kitap  alsanız  size  engel  kim  olabilir?

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, akılsızşuursuzatom said:

iradeyi  yaratmiştir  ama  nasıl  caliştirilmasi  gerektiğine  karışmaz.

 

Bu Allah kendi yaptığı iradenin nasıl çalışacağını bilmiyor mu? Baştan nasıl çalışacağını ayarladığı mekanizmaya daha sonra karışıp karışmaması neyi fark ettiriyor? Ki karışmadığı iddiası da koca bir yalandan ibaret, Kuran'da yazmıyor mu ben dilediğimi doğru yola iletir, dilediğimi saptırırım, onların kalplerini, kulaklarını, gözlerini mühürledim diye. Bu karışmak olmuyor mu?

 

2 hours ago, akılsızşuursuzatom said:

Size  şu an  karışan var  mı  gidip  kitap  alsanız  size  engel  kim  olabilir?

 

Ortada karışacak bir Allah mı var ki, bunu soruyorsun? Allah'ın olduğunu varsaydığımız bir durumu konuşuyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 dakika önce, sağduyu yazdı:

 

Bu Allah kendi yaptığı iradenin nasıl çalışacağını bilmiyor mu? Baştan nasıl çalışacağını ayarladığı mekanizmaya daha sonra karışıp karışmaması neyi fark ettiriyor? Ki karışmadığı iddiası da koca bir yalandan ibaret, Kuran'da yazmıyor mu ben dilediğimi doğru yola iletir, dilediğimi saptırırım, onların kalplerini, kulaklarını, gözlerini mühürledim diye. Bu karışmak olmuyor mu?

 

 

Ortada karışacak bir Allah mı var ki, bunu soruyorsun? Allah'ın olduğunu varsaydığımız bir durumu konuşuyoruz.

peki klasik  kader algisina  göre yani  ehli  sünnetin  kader  anlayışında ; bir  adam  birini  öldürdüğünde  adam  ölünce  o  eceli  geldiği  için  mi  ölmüştür  yoksa  adam  onu  vurduğu  için  ecelinden  evvel  mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

peki klasik  kader algisina  göre yani  ehli  sünnetin  kader  anlayışında ; bir  adam  birini  öldürdüğünde  adam  ölünce  o  eceli  geldiği  için  mi  ölmüştür  yoksa  adam  onu  vurduğu  için  ecelinden  evvel  mi?

Bir adam birini öldürdüğünde onu o adam mı öldürmüştür, yoksa allah mı?

Bir hastalık birini öldürdüğünde onu o hastalık mı öldürmüştür, yoksa allah mı?

Biri depremle öldüğünde, onu deprem mi öldürmüştür, yoksa allah mı?

Bu allah ölüm nerede olursanız olun sizi bulur, benim birini var etmem, onu öldürdüğüm anlamına gelir demiyor mu? Ama kendisi bir insanın bir insan tarafından öldürülmesine, bu ölüm şekline karşı. Bu da her zaman için geçerli değil tabi.  Bozgunculuk yapanları, allahı inkar edenleri, islam karşıtı düşüncelerini yayan bozguncuları öldürün, fitne kalmayıncaya dek savaşın felan diyor. Haitide bir deprem oluyor 360.000 kişi ölüyor. Ama bu allahın zoruna giden birinin intihar etmesi, bu ölüm şekline karşı. Siz de aynı kafadasınız. Bu allah da işte sizin gibi zihinlerin ürünü. Her doğumda ölüme yeni bir kurban verilirken, bunda bir sıkıntı görmüyor, bunun ölüm şekilleriyle bir sıkıntısı var. Ölümle, öldürülme ile değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

aynı teraneler

 

yok zaten kalbini mühürlemiş oda inkara sapmış ama yinede ceza veriliyormuş bu adaletsizlik değil mi

yok hem irade vermiş nasıl çalıştığını bilmiyor mu  demek hem inkar eden irade vermiş hemde ceza veriyor filan

iyide aynı irade imanı da seçiyor demek ki külli manada irade inkarı seçmiyor

 

sen tren değilsin ki hattın hep sabit olsun

sen araba gibisin belki bir çok rota var kavşakta tabelaya bakıp birini seçersin veya tank gibisin istediğin yerden gidersin

irade bir alettir amaç değildir.bıçak tabibte hayat kurtarır katilde hayat söndürür yani netice bıcağa yüklenmez o kişinin kasdına bakar

irade  yi yönlendiren bir çok şey var ilim nefis cehalet şeytan alışkanlıklar öfke korku sarhoşluk v.s

şimdi içen kişi sarhoş olduğunu bilir ama sarhoş olduktan sonra direksiyona geçer yakalanır ben sarhoşum ne yağtığımı bilmem diyemez

içtiği yani aklı başında olduğu dem de içip içmeme kararından içmeyi seçtiyani seçim yaparken aklı başında idi.

bu yüzden  bundan sonraki olanlar sarhoşluğa verilemez mazeret kabul edilmez

 

mühürleme  vb ayetlerin istisnasız hepsinde kesbten bahseder yani onlar aynen sarhoş gibi içe içe bu hale düştüler sonra bağımlı hale gelip bırakamaz oldular bundan sonra isimleri ayyaş sarhoş damgası oldu 

mühür  bilerek isteyerek kasden inkar ede ede artık geri dönülemez noktaya geldi sonra artık ne dışardan bir şey kalbe girse tesir eder nede içerden bir şey çıksa yani mühürlenmiş

ama buna sebeb kendi yaptıkları Allah mühürlediği için kafir olmamış küfür yapa yapa kalbini bir nevi kendisi mühürlemiş

yüksek sesli müzik dinleye dinleye sağır olan kimse gibi artık sağır damgası yediğinde bu damga onu kesbi ile olmuş.

Link to post
Sitelerde Paylaş
15 dakika önce, Buzul yazdı:

Bir adam birini öldürdüğünde onu o adam mı öldürmüştür, yoksa allah mı?

Bir hastalık birini öldürdüğünde onu o hastalık mı öldürmüştür, yoksa allah mı?

Biri depremle öldüğünde, onu deprem mi öldürmüştür, yoksa allah mı?

Bu allah ölüm nerede olursanız olun sizi bulur, benim birini var etmem, onu öldürdüğüm anlamına gelir demiyor mu? Ama kendisi bir insanın bir insan tarafından öldürülmesine, bu ölüm şekline karşı. Bu da her zaman için geçerli değil tabi.  Bozgunculuk yapanları, allahı inkar edenleri, islam karşıtı düşüncelerini yayan bozguncuları öldürün, fitne kalmayıncaya dek savaşın felan diyor. Haitide bir deprem oluyor 360.000 kişi ölüyor. Ama bu allahın zoruna giden birinin intihar etmesi, bu ölüm şekline karşı. Siz de aynı kafadasınız. Bu allah da işte sizin gibi zihinlerin ürünü. Her doğumda ölüme yeni bir kurban verilirken, bunda bir sıkıntı görmüyor, bunun ölüm şekilleriyle bir sıkıntısı var. Ölümle, öldürülme ile değil.

Cenâb-ı Hak bu âlemde hikmetiyle, her müsebbebi bir sebebe bağlamıştır. Bu hakikat, kaderin sebeple müsebbebe bir taallûk ettiği, şeklinde ifâde edilmiştir. Meselâ, bir çocuk müsebbeb, anne ve babası ise sebeptir. Cenâb-ı Hak o çocuğun yaratılmasını o anne ve babadan takdir etmiştir.

İşte Cebriye, sebeple müsebbebe ayrı birer kader tevehhüm etmekte, yâni ebeveyn ile çocuğu ayrı ayrı nazara almaktadır. Bunun neticesi olarak, dünyaya gelmiş bulunan bir çocuk için, mademki onun kaderi dünyaya gelmektir. Ebeveyni olmasa da o çocuk dünyaya gelirdi, gibi hatâlı bir fikre sapmaktadır. Mûtezile ise sebeplere tesir vererek, ebeveyni olmasaydı o çocuk dünyaya gelmezdi, gibi yine bâtıl bir fikir ileri sürmektedir.

Ehl-i Sünnet âlimleri, kaderin sebeple müsebbebe bir baktığını ve sebeplerin yokluğu farzedildiğinde müsebbeb için bir şey söylenemeyeceğini ifâde etmişlerdir. Yâni, yukarıdaki misâl için, “Eğer söz konusu ebeveyn olmasaydı çocuk dünyaya gelir miydi?” sorusuna Ehl-i Sünnet âlimlerinin cevabı, “Ne olacağı bizce meçhûldür.” şeklindedir. Zira, ortada bir vak’a vardır. Söz konusu çocuk, o ebeveynden dünyaya gelmiştir. Ebeveynin yokluğu farz edilince, çocuğun dünyaya gelip gelmeyeceğine nasıl hükmedilecektir? Cenâb-ı Hakk’ın o çocuğu bir başka ebeveynden dünyaya gönderip göndermeyeceği hakkında bir tahmin yürütülemez.

Diğer bir misâl: Birisi Erzurum’dan, diğeri İstanbul’dan gelen iki kişinin Ankara’da buluştuklarını farzediniz. Bunlardan birisi, Mûtezile görüşüne uygun olarak, “Buraya gelmeseydik görüşemezdik.” diğeri ise Cebriye görüşü istikametinde, “Kaderde, görüşmemiz yazılmıştır. Buraya gelmeseydik de görüşürdük.” dese, her iki ifâde de hatalı ve bâtıldır. Ortada bir buluşma vardır ve bu hâdise daha meydana gelmeden, Cenâb-ı Hakk’ın malûmudur. O halde kader, söz konusu iki kişinin o mekân ve zamanda buluşmalarıdır. Onların Ankara’ya gitmemeleri farzedildiğinde, bir başka yerde buluşup buluşamayacakları hususunda hiçbir şey söylenemez.

İşte, bu iki misâl gibi, bir adamın ateş etmesiyle diğerinin ölmesi hâdisesinde de kader sebeple müsebbebe bir bakmaktadır. Ortada bir öldürme hâdisesi vardır ve bu hâdise daha meydana gelmeden Cenâb-ı Hak tarafından bilinmektedir. Dolayısıyla, kader, “birinin ateş etmesiyle diğerinin ölmesi”, şeklindedir. Adamın ateş etmediği farz edilince, mevcut hâdisenin bir tarafı, yâni sebep yönü, yok kabul edilmektedir. Bu durumda karşı taraf hakkında hiçbir şey söylenemez.

Öldürme olayında katilin kabahati Cenâb-ı Hakk’ın yasakladığı öldürme fiiline teşebbüs etmesi ve ölüme sebep olmasıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...