Jump to content

Nemfoman Aişe annemizden nakiller


Recommended Posts

Tanrı elçisi ile birlikte her ikimizde cünup iken bir kaptan yıkanırdık. Adet gördüğüm de onun emri ile altıma futa (altlık) bağlardım. ben hayız iken teni tenime dokunurdu'' 
Gazali İlyahü..D. cilt II S.131 

'Biz eşlerinden biri adet gördüğü zaman Allah resulü adet gören eşine altlık giymesini emreder, sonra onun memelerine yönelirdi.'' 
Sahih-i Buhari I, S 222 hadis no 208. 

'Peygamber oruçlu iken kadınlarını takbil (öper) eder, mulamese (temas) ve muaneka (sarılıp sevişme) buyururdu.'' Sahih-i Buhari cilt VI S 273. Hadis:916.. 

'Tanrı elçisi oruçlu iken beni öper dilimi emerdi'' sahih-i Buhari Muhtasarı ve al-Katib'te bölüm VII, S 427. 

Bir de tabi bu meshur olay var: 

Aişe’nin yanına gitmiştim. Yanında süt kardeşi vardı. Kendisine, Rasul’ün cenabetten nasıl yıkandığını sorduk. Bir sa miktarında bir kap getirtti ve onunla yıkandı. Aişe ile aramızda bir perde vardı. Yıkanırken üzerine üç kere su döktü ve dedi ki: “Rasulullah’ın zevceleri, saçları kulak memesi civarında olması için, saçlarının başlarını alırlardı.”

(Buhari, Müslim, Muvatta, Ebu Davud)

Link to post
Sitelerde Paylaş

İtinayla her nevi hadis uydurulur! Allah'ı biçimlendirme sanatı; Hadis ve ayet uydurmak. 
Allah'ı insan diliyle konuşturmak ! 
İnsanı allah yetkisiyle donatmak ! 
"Hadis var 16 nisan'da nasıl zaferle çıkılacağını müjdeleyen" Şevki Yılmaz.

Önceden hadislerin insan uydurması, ayetlerin evren güncesi olduklarını sanırdım ama aynılar.  Hadisler de insan uydurması, ayetler de  insan uydurması. Şevki Yılmaz 2017'de siyasi vizyonuna göre hadis uydurabiliyorsa, aynı şeyi muhammed 610 yılında niye yapmasın? 

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/itinayla-her-nevi-hadis-uydurulur-41821yy.htm
https://www.facebook.com/Milat.Live/videos/622633314594746/

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Tanrı elçisi ile birlikte her ikimizde cünup iken bir kaptan yıkanırdık. Adet gördüğüm de"

Bak burada hata buldum. Cunup erkeklere deniyormuş. Sonradan öğrendim. Kadınlara cenabet deniyormuş. Cenabet karı gibi. Komik ama,ben de turkiyede öğrendim. Ama gerçekten bu cenabet kelime çok komik. :)))) Ayrıca bu hatadan dolayı, bu hadis reddedilen olur:))). 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şevki Yılmaz konuya duygu sömürüsü ile başlamış ama devam ettirememiş. Ömer Halisdemir 16 nisan akşamını bekliyor dedikten sonra ağlamalı konuşmasını değiştirdi. Duygu sömürüsünden coşku sömürüsüne dönüştürdü konuşmasını. Kendisi karakter olarak da gel-git, git-gel bir adamdır zaten. Hemşehrisi Tayyip gibi !  

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ifk hadisesi:

Zâhiren îmân etmiş görünüp, hakikatte îmân etmemiş münâfıklar gürûhu, her zaman her fırsatta Resûl-i Ekrem Efendimiz ve Ashabını rahatsız etmek gayret ve maksadını taşıyorlardı. Bu maksatlarına muvaffak olmak için de ellerinden gelen her yola başvurmaktan asla çekinmiyorlardı. Öyle ki Kâinatın Efendisinin lekesiz, tertemiz mahrem hayatına dil uzatacak kadar küstah ve âdice hareket edebilme cü'retini bile gösterebiliyorlardı.

İfk hâdisesi, Hz. Âişe (r.a.) Validemize münâfıkların reisi Abdullah bin Übeyy tarafından yapılan iftira hâdisesidir. Hâdise şöyle cereyan etmiştir:

Hz. Âişe'den (r.a.) öğrendiğimize göre, Resûlullah (a.s.m.) herhangi bir sefere çıkacakları zaman Ezvâc-ı tâhirat arasında Kur'a çeker, kime düşerse onu beraberinde götürürdü.1 Benî Müstalık Gazâsında ise Kur'a Hz. Âişe Validemize çıkmıştı.2
Hâdisenin bundan sonrasını bizzat Hz. Âişe Validemiz şöyle anlatmıştır:
"Resûlullah ile beraber sefere çıkmıştım. Bu sefer, tesettür âyeti inzâl buyrulduktan sonra idi. Bunun için ben hevdeçin içinde taşınır, konak yerine de hevdeç içinde indirilirdim. Bu suretle gittik.
"Resûlullah (a.s.m.) Benî Müstalık gazâsından dönüyordu. Medine'ye yaklaştığımızda bir konak yerine indi. Gecenin bir bölümünü orada geçirdi. Sonra göç edilmesini emretti.

"Hareket emri verildiği zaman, ben kalkıp ihtiyacımı gidermek için yalnız başıma ordudan ayrılıp gittim. Kazâ-yı hâcet ederek dönüp bindiğim devemin yanına geldim. Göğsümü yokladığımda, Yemen göz boncuğundan dizilmiş gerdanlığımın kopmuş olduğunu farkettim. (Bu gerdanlığı annesi Ümmü Rumân düğün hediyesi olarak takmıştı.) Dönüp gerdanlığımı aramaya koyuldum. Fakat onu aramak beni yoldan alıkoymuştu. Ben öyle zannetmiştim ki, sefere iştirak etmiş olanlar bir ay bekleseler dahi, benim devemi, ben hevdeçte bulunmadıkça sevk etmezler. Halbuki yolda bana hizmet edenler gelip hevdecimi yüklemişler, bindiğim deveyi de hareket ettirmişlerdi. Onlar beni hevdeç içinde sanıyorlarmış.

"Çünkü o zaman kadınlar hafif idi. İri ve ağır vücutlu değillerdi. Yemek de az yerlerdi. Bu sebeple hizmetçiler hevdeci yüklemek üzere kaldırdıklarında hevdecin ağırlık derecesinin farkına varamayarak yüklemişler. Hem ben, küçük ve zaif bir kadındım. Deveyi sürüp gitmişler.

"Gerdanlığımı, ordu ayrılıp gittikten sonra buldum. Hemen dönüp ordugâha geldim. Fakat onlardan kimseyi bulamadım. Hepsi çekip gitmişti. Bende orada evvelce bulunduğum yere geldim. Çarşafıma bürünü yanımın üzerine uzandım. Hevdeç'te beni bulamayınca, aramak için yanıma gelirler sandım.

"O sırada gözlerimi uyku bürüdü, uyumuş kalmışım.

"Safvan bin Muattal, ordunun arkasına kalır, halkın mallarını araştırır, bir şey kalmışsa, kaybolmamak için alıp diğer konak yerine götürürdü.

"Safvan, askerin arkasından yürüyerek, sabaha karşı bulunduğum yere doğru gelmiş. Uyuyan bir insan karaltısı görünce, gelip başucuma dikilmiş ve beni görür görmez tanımış. Çünkü, bize hicâb âyeti inmeden evvel, onun beni görmüşlüğü vardı.

"Safvan, beni görünce şaşırarak 'İnna lillahi ve inna ileyhi racîun [Biz Allah'ın kullarıyız ve muhakkak Ona dönüp varıcıyız>' dedi.
"Hemen onun sesine uyandım. Çarşafımla yüzümü örtüp büründüm.

"Vallahi, onunla ne bir kelime konuşmuşuzdur, ne de 'İnna lillahi ve inna ileyhi raciûn' ifâdesinden başka ondan bir kelime işitmişimdir.
"Bundan sonra Safvan, devesini ıhdırdı. Beni, binsin diye ayağını devesinin ön ayağına bastı. 'Bin' dedi ve kendisi geri çekildi.
"Ben de hemen kalkıp deveye bindim. Kendisi de devenin başını, yularını çekerek askere yetişmek için sür'atle ilerlemeye başladı. Sabaha kadar askerin arkasından yetişemedik.

"Nihayet asker, konak yerine inip yerleştiği sırada idi ki Safvan'ın, devemin yularını çekerek konak yerine getirdiği görüldü."3
Başmünafığın Durumu Değerlendirmesi

Safvan bin Muattal, Hz. Âişe Validemizi deve üzerinde getirirken, münafıkların başı Abdullah bin Übeyy'le karşılaşmışlardı. Abdullah bin Übeyy, "Bu kimdir?" diye sordu.

"Âişe'dir" dediler.

Kavmi arasında itibarı oldukça sarsılan, bütün nazarları menfi şekilde üstüne toplamış bulunan başmünâfık bu masum hâdiseyi diline dolamak istedi. Bu meş'um niyetini hemen orada izhar etti:

"Vallahi" dedi, "ne Âişe, o adamdan dolayı kurtulur, ne de o adam, Âişe'den dolayı kurtulur.
"Daha bir sürü alçakça laf etti.4

Ordugâh, başmünâfık Abdullah bin Übeyy bin Selûl'ün yaptığı iftira ile çalkalandı.

İşte, gerçek mânâda bir mü'min ve Müslüman olan, hattâ erkeklik özelliğinden bile mahrum bulunan Safvan bin Muattal da dininin gereği olan bu vazifeyi yapmıştır.5

Ne var ki, kalblerinde hastalık bulunan, dilleriyle îmân ettik deyip, kalben îmân erişmemiş bulunan ve işleri güçleri mü'minleri birbirine düşürmek olan münafıklar, hususan Abdullah bin Übeyy bin Selûl, bunu bir ganimet bilmiş ve diline dolayarak Hz. Âişe Vâlidemize şen'ice iftirada bulunmuştur. Maksadı üzerine toplanan nazarları dağıtmak, Resûl-i Kibriyâ Efendimizin nazik ruhunu rencide etmek ve Müslümanları birbirine düşürmek, onların birbirine karşı olan itimatlarını sarsmaktı.6

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...