Jump to content

Kuran'ın Çelişkilerine Örnekler 2


Recommended Posts

1 dakika önce, esra sengul yazdı:

her şeyi bilmesi ve mekandan münezzeh olmasını mı anlamadın tam olarak kendini ifade edemediğini düşünüyorum. açıklama yaparsan sevinirim.

 

Merhaba,

-Zamandan ve mekandan bağımsız bir tanrı ile yarattığının ilişkisi nasıl olur?

-Her şeyi bilen bir tanrı neden sınav yapar?

-zamandan bağımsız ise neden kutsal kitaplarda zaman tanımı (6 gün, 7 gün vs) var.

Saygılar,

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 1,1k
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Sayın esra sengul,

Öğretmen-öğrenci örneği, yaratıcı-kul örneği gibi değil ki. 

Öğretmen , öğrencilerin neyi bilip bilmediğini ortaya çıkarmak için sınav yapar. Yani onların doğru yapıp yapmayacağını sınavdan önce bilmiyor. 

Tanrının ise bunu bildiği söyleniyor.

Bu nasıl olur?

 

 

tarihinde Rookie Explorer tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, profer yazdı:

O şekilde bir yorum yapılamaz çünkü geleceği bilmesi, Allah katında "geçmiş algısı var" demek olur. Ve bunu temellendirecek bir bilgimiz yok. Bizim yaşadığımız zaman algısı geçmiş-gelecek şeklindedir. Ama bir yaratıcı için bu şu şekilde düşünülebilir Allah(geçmiş+gelecek) = An (Not: Kur'an'ın kendi iddiası bağlamından konuyu cevaplıyorum. Yani Metodolojime göre öncelik Kur'an'ın iddiaları arasında çelişkinin olup olmaması şeklinde... Böyle bir şeyin mümkün olup olmaması başka bir konuya girer) Saygılar,

 

Burada gözden kaçırdığınız şey şudur:  muhammedin tanrısının önce ve sonra, geçmiş ve gelecek içinde, şu anda yaşamakta olduğu ve hiçbir şekilde geleceği bilmememktedir .

 

Örnek:

isra 8

Rabbinizin size acıyacağı umulur, fakat tekrar kötülüğe dönerseniz biz de döner, cezânızı veririz ve biz, cehennemi kâfirlere bir zindan olarak halkettik.

 

Buradaki şartı görüyorsunuz. Bu tanrı geleceğe haiz olsa, bu şartı koymaz.

 

enfal 65

Ey Peygamber, inananları savaşa teşvik et. Sizden yirmi tane sabırlı er bulunsa onların iki yüzüne üst gelir ve siz yüz kişi olsanız kâfirlerin bin tânesine üst olursunuz, çünkü onlar, hiçbir şeyden anlamaz bir topluluktur.

 

enfal 66

Fakat şimdi Allah size savaştaki hükmü hafifletti ve bildi ki sizde muhakkak bir zaaf var. Artık sizden yüz tane sabır ve sebat sâhibi, ikiyüzü yener ve siz bin kişi olsanız Allah'ın izniyle iki binini altedersiniz ve Allah, sabır ve sebât edenlerle berâberdir.

 

Burada iki ayet artarda yer alıyor ve bir önce söylediğinden cayan bir tanrı söz konusu. Bu senaryoyu şu bilgi ile harmanlayın. Bu tanrı diyor ki: elindeki kitap en başından beri katımızdadır, iyice anlayasınız diye onu parça parça indiriyorum. Yani bu tanrının katındaki kitapta da yukardaki iki ayet artarda yer alıyor :D

 

Bunu örnekle açalım isterseniz: Bir kitap yazıyorum ve orada bir savı sürdürüyorum. Diyorum ki: konu hakkındaki hükmüm a'dır. Ama hemen sonraki sayfada diyorum ki, vazgeçtim, konu hakkındaki hükmüm b'dir. Kitabı okuyan kişi doğula olarak şunu düşünebilir: ulan kitabı bastırmadan önce a hükmünü silsene madem fikir değiştirdin.

Burada sözü edilen tanrı da her iki hükmü içeren ayetleri en başından bu şekilde kurgulamış. Yani alemi yaratmayı, insanları yaratmayı, sonra o insanları birbirleri ile savaştırmayı, sonra o avaşanlardan bir kısmına önce bir hükmü, hemen sonra onu geçersiz kılan başka bir hükmü göndermeyi; bunların hiçbiri ortada yokken tasarlamış. Yani masala göre geleceği bilen, ama kurgu içinde geleceği bilemediği için hükmünü değiştiren gülünç bir tanrı söz konusu.

 

Kuranda mantık ve tutarlılık aramaya kalkınca bu tür saçmalıklarla karşılaşmak sıradandır. Sıkıntı kuranda değil, onu bir üstün varlığın yarattığını sanmaktadır. Kuran, önce dediklerini unutan, günün gerekliliklerine göre tanrı ağzından emirler savuran savaş lordlarının zırvalarından oluşmaktadır ve bu tür çelişkiler, saçmalıklar; siyaset sonucu akışa son derece uygundur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 03.03.2017 at 15:34, Agnostik Ludingirra yazdı:

Not: Bu mesajım mealcilere(Sadece Kur'an diyenlere) yöneliktir. Zira mezhepçiler nasih mansuh vs. gibi bir çok şeyi kabul ettikleri için bu tür metinsel çelişkilere  tevil üstüne tevil getirebiliyorlar..

 

İçki Haram mı yoksa değil mi?

Kur'an yazarının bu konuda bir türlü karar verememiş olması fazlasıyla garip.. Görelim;

  • 16:116 - Dillerinizin yalan yere nitelendirmesinden ötürü 'Bu helaldir, bu haramdır,' demeyin. Böylece ALLAH'a yalan yakıştırmış olursunuz. ALLAH'a yalan yakıştıranlar başarıya ulaşamazlar.

Burada Kur'an yazarı haram helal belirleme yetkisini kendi üzerine alıyor..

  • 2:219 - Sana içkiden ve kumardan soruyorlar. De ki; "O ikisinde büyük günâh ve insanlara bazı yararlar vardır. Fakat onların günâhı yararından büyüktür."

Burada Kur'an yazarı  içkinin büyük günah yani orjinal haliyle ismun kebîrun olarak tanımlıyor.

  • 6:145- De ki: "Bana vahyolunan Kur'an'da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah'tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum.

Bu ayette Kur'an yazarı gıda olarak tüketim konusunu belirleyen  tüm haramları belirlediğini söylüyor hatta burada durmayarak bunu ayrıca peygambere bizatihi söyleterek anlatımı mühürlemekte ve gıda türü  yeni haram helal listesinin gelmeyeceğini belirtmekte ve bu ayet tüm Kur'an boyunca defalarca tekrarlanmakta..

  • 7:33  - De ki: Rabbım, açığıyla, gizlisiyle tüm hayasızlıkları, günahı(İSM), Allah'a şirk koşmanızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.

Bu ayet de günah'ın yani İSM'in haram olduğunu söylüyor. Alllah'ın İSM denilen şeyi haram kıldığını söylüyor..

.

Şimdi olayı derleyip toparlarsak..

16:116 - Bu ayet ile Allah'ın haram demediği şeye haram demek yasaklanıyor

7:33 - İsm(günah) haram

2:219 -  İçki; büyük günah(ismun kebîr)

6:145 - haram listesinde içki yok. ve bu listenin haricinde gıda türü haram yok.

Şimdi gelelim mesajın girişinde sorduğum soruya..

İçki bu durumda haram mı değil mi?

 

 

Kısa cevap:
Ayet “Bütün gıda” tüketimlerinden bahsetmiyor.
Ayette “leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilmiş hayvandan” Yani ayet “yiyecek” lerden bahsediyor. Hatta “yiyecek hayvanlar” bile denilebilir.

 

Uzun cevap ve yapılabilecek itiraz,
“Kan” yiyecek mi?

Cevap,
Öncelikle ayette “akıtılmış kan” denmesi bunun “hayvan etiyle” ilişkilendirildiğini gösterir (içecek kategorisinde sayılmadığını) mesela Maide Suresinin 3. Ayetinde aynı maddeler sayılır ve Maide Sure’sinin başında “aşağıda size sayılacak hayvanlar dışında” diye ifade vardır.

 

Ayrıca her sıvı olan madde ve sıvı formuna geçebilen madde “içecek” olarak nitelenemez (mesela sidik) biz insanların kokteyl olarak tükettikleri şeylere içecek diyoruz...

 

Diğer bir nokta “kan” pıhtılaşan bir özelliğe sahip, ve hemen hemen hiç kimse heralde “içecek” diye saymıyordur. Hatta biraz düşünürsek “don yağı” ile arasında benzerlik vardır. İkisi de hayvandan çıkar. Birinin “pıhtılaşması” diğerinin “donması” söz konusudur. Hiç kimse “don yağını” içecekten saymaz... (çünkü değildir)

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, bir_akil_insan yazdı:

 

Burada gözden kaçırdığınız şey şudur:  muhammedin tanrısının önce ve sonra, geçmiş ve gelecek içinde, şu anda yaşamakta olduğu ve hiçbir şekilde geleceği bilmememktedir .

 

Örnek:

isra 8

Rabbinizin size acıyacağı umulur, fakat tekrar kötülüğe dönerseniz biz de döner, cezânızı veririz ve biz, cehennemi kâfirlere bir zindan olarak halkettik.

 

Buradaki şartı görüyorsunuz. Bu tanrı geleceğe haiz olsa, bu şartı koymaz.

 

enfal 65

Ey Peygamber, inananları savaşa teşvik et. Sizden yirmi tane sabırlı er bulunsa onların iki yüzüne üst gelir ve siz yüz kişi olsanız kâfirlerin bin tânesine üst olursunuz, çünkü onlar, hiçbir şeyden anlamaz bir topluluktur.

 

enfal 66

Fakat şimdi Allah size savaştaki hükmü hafifletti ve bildi ki sizde muhakkak bir zaaf var. Artık sizden yüz tane sabır ve sebat sâhibi, ikiyüzü yener ve siz bin kişi olsanız Allah'ın izniyle iki binini altedersiniz ve Allah, sabır ve sebât edenlerle berâberdir.

 

Burada iki ayet artarda yer alıyor ve bir önce söylediğinden cayan bir tanrı söz konusu. Bu senaryoyu şu bilgi ile harmanlayın. Bu tanrı diyor ki: elindeki kitap en başından beri katımızdadır, iyice anlayasınız diye onu parça parça indiriyorum. Yani bu tanrının katındaki kitapta da yukardaki iki ayet artarda yer alıyor :D

 

Bunu örnekle açalım isterseniz: Bir kitap yazıyorum ve orada bir savı sürdürüyorum. Diyorum ki: konu hakkındaki hükmüm a'dır. Ama hemen sonraki sayfada diyorum ki, vazgeçtim, konu hakkındaki hükmüm b'dir. Kitabı okuyan kişi doğula olarak şunu düşünebilir: ulan kitabı bastırmadan önce a hükmünü silsene madem fikir değiştirdin.

Burada sözü edilen tanrı da her iki hükmü içeren ayetleri en başından bu şekilde kurgulamış. Yani alemi yaratmayı, insanları yaratmayı, sonra o insanları birbirleri ile savaştırmayı, sonra o avaşanlardan bir kısmına önce bir hükmü, hemen sonra onu geçersiz kılan başka bir hükmü göndermeyi; bunların hiçbiri ortada yokken tasarlamış. Yani masala göre geleceği bilen, ama kurgu içinde geleceği bilemediği için hükmünü değiştiren gülünç bir tanrı söz konusu.

 

Kuranda mantık ve tutarlılık aramaya kalkınca bu tür saçmalıklarla karşılaşmak sıradandır. Sıkıntı kuranda değil, onu bir üstün varlığın yarattığını sanmaktadır. Kuran, önce dediklerini unutan, günün gerekliliklerine göre tanrı ağzından emirler savuran savaş lordlarının zırvalarından oluşmaktadır ve bu tür çelişkiler, saçmalıklar; siyaset sonucu akışa son derece uygundur.

1. Örnek:

 

“dönerseniz biz de döner, cezânızı veririz”

 

Kur’an’ın şu iddiaları dikkate alınırsa:

1-) Her şeyi yaratan Allah.

2-) İnsanları imtihan yapan Allah.

3-) İnsanlarla Elçileri vasıtasıyla ve insanların “konuştuğu dil” ile iletişim kuran Allah.

 

Eğer imtihan oluyorsak yaratıcının “Ben senin ne yapacağını zaten biliyorum o yüzden senin kötülüğe döneceğini de biliyorum al sana ceza” demesi yeterince mantıksızdır. Bu kendi imtihan iddiası ile çelişir. Yani bu ifade tam tersi bu şekilde olmasa ayette çelişki var denebilir.

 

Diğer bir nokta Yaratıcının insan seviyesinde iletişim kurması gerekir. Kendi katındaki ilim ile iletişim kursa; hem kendisinin “imtihan” iddiası ile çelişir, hemde insanlar bir şey anlamaz.


Ayrıca her şeyi yaratan bir Allah, herşeyi bilen Allah ve imtihan eden bir Allah söz konusuysa, mesela senin yaptığın her hangi bir şeyi de o yaratmalıdır. Aynı zamanda ”Senin ne yapacağınıda” bilmelidir. Dolayısıyla senin ne yapacağını bilse” bile sana öncesinde uyarı yapmalıdır ve tercihine karışmamalıdır. Yoksa bu yine “imtihan” iddiası ile çelişir.

 

2. Örnek

 

Enfal Suresi 65-66

 

Bu ayetlerde bir hüküm yok, tespit var yani “ilk başta söylenilen tepitin, geçerli olmadığı bunun nedeninin ise ayette bahsedilen kişilerin zaafının olduğu” şeklinde bir tepit. Burada ki kilit nokta Eğer herşeyi bilen bir Allah varsa pekala o kişilerin durumlarını da biliyor demektir. Ki bunu, öncesinde kayıt etmesi bu ayetlerin, Kur’an’ın kendi iddiaları içerisinde bir çelişkisi olmadığı sonucuna götürür. Çünkü senin ne yapacağını da bilen bir Allah söz konusu...

 

Ayrıca ayetlerde geçen ifadelerin "insanlar" ile iletişim şeklinde olduğu da unutlmamalı. Yani olacak olan olayı Allah biliyor ama insanlar bilmiyor dolayısıyla ayetlerin bir akış şeklinde ilerlemesi gayet normal gözküyor. Allah hüküm değiştiremez gibi bir mantığın dayanağı nedir? Hiç birimiz bir tanrı görmediğimize göre?

 

SONUÇ

 

Her şeyin katında kayıtlı olması demek, “irade ile tercihte bulunulan şeylerde” kayıtlı demek olduğundan,

bu ayetlerde, Kur’an’ın kendi iddia bütünlüğü içerisinde bir çelişki yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Rookie Explorer yazdı:

 

Merhaba,

-Zamandan ve mekandan bağımsız bir tanrı ile yarattığının ilişkisi nasıl olur?

-Her şeyi bilen bir tanrı neden sınav yapar?

-zamandan bağımsız ise neden kutsal kitaplarda zaman tanımı (6 gün, 7 gün vs) var.

Saygılar,

 

 

Önceki yazdığın cevap ile ilgili,

"bazı" şeyleri değil, her şeyi kudretinde tutuyor iddiası var. Yani evreni düşün onu da kontrol ediyor demektir bu... Şimdi düşünelim sen evrenin içinde evreni nasıl kontrol edebilirsin? Ha şöyle denebilir; uzaktan kumanda mantığıyla içeriden de yönetilebilir. Ama o zamanda uzaktan kumandanın çalışmasını sağlayan mekanizma evren dışında olmuş olur. Yani senin evreni yönetebilmen için illaki evren dışı müdahale şarttır.

 

Eğer herşeye kudreti yeten bir yaratıcı varsa o zaman, insanlarla "elçi" vasıtasıyla iletişim kurması gayet normal olmuş olur. Ve iletişim kurduğu için "evrenin içinde" gibi bir sonuç çıkmaz çünkü aksini iddia edecek bir belgemiz yok. Sonuç olarak  bu mantık ile Kur'an'ın kendi iddiası arasında bir çelişki yok.

 

Zaten Allah katında değişen bir şey olmuyor(onun katında her şey yaşandı ve bitti biz şuan cennette ya da cehenmendeyiz). Her şeyi bilen bir tanrı imtihan yapmazsa "o zaman imtihan gerçekleşmemiş olur." İmtihanın sonucunu biz bilmiyoruz. Bizim öğrenmemiz için yaşamamız gerekiyor... Yani imtihan olarak biz yaşıyoruz, Allah için değişen bir şey yok...

 

Bizimle iletişim kurması ve bizim zamana bağımlı olmamız, tam tersi bizle başka şekilde iletişim kurmasını mantıksız kılar. Ayrıca ayetlerde "gün" değil "devir" ibaresi geçiyor. Bu konuda şu videoyu izlemeni tavsiye ederim çok net anlatım var:

iyi günler...

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, profer yazdı:

1. Örnek:

 

“dönerseniz biz de döner, cezânızı veririz”

 

Kur’an’ın şu iddiaları dikkate alınırsa:

1-) Her şeyi yaratan Allah.

2-) İnsanları imtihan yapan Allah.

3-) İnsanlarla Elçileri vasıtasıyla ve insanların “konuştuğu dil” ile iletişim kuran Allah.

 

Eğer imtihan oluyorsak yaratıcının “Ben senin ne yapacağını zaten biliyorum o yüzden senin kötülüğe döneceğini de biliyorum al sana ceza” demesi yeterince mantıksızdır. Bu kendi imtihan iddiası ile çelişir. Yani bu ifade tam tersi bu şekilde olmasa ayette çelişki var denebilir.

 

Diğer bir nokta Yaratıcının insan seviyesinde iletişim kurması gerekir. Kendi katındaki ilim ile iletişim kursa; hem kendisinin “imtihan” iddiası ile çelişir, hemde insanlar bir şey anlamaz.


Ayrıca her şeyi yaratan bir Allah, herşeyi bilen Allah ve imtihan eden bir Allah söz konusuysa, mesela senin yaptığın her hangi bir şeyi de o yaratmalıdır. Aynı zamanda ”Senin ne yapacağınıda” bilmelidir. Dolayısıyla senin ne yapacağını bilse” bile sana öncesinde uyarı yapmalıdır ve tercihine karışmamalıdır. Yoksa bu yine “imtihan” iddiası ile çelişir.

 

2. Örnek

 

Enfal Suresi 65-66

 

Bu ayetlerde bir hüküm yok, tespit var yani “ilk başta söylenilen tepitin, geçerli olmadığı bunun nedeninin ise ayette bahsedilen kişilerin zaafının olduğu” şeklinde bir tepit. Burada ki kilit nokta Eğer herşeyi bilen bir Allah varsa pekala o kişilerin durumlarını da biliyor demektir. Ki bunu, öncesinde kayıt etmesi bu ayetlerin, Kur’an’ın kendi iddiaları içerisinde bir çelişkisi olmadığı sonucuna götürür. Çünkü senin ne yapacağını da bilen bir Allah söz konusu...

 

Ayrıca ayetlerde geçen ifadelerin "insanlar" ile iletişim şeklinde olduğu da unutlmamalı. Yani olacak olan olayı Allah biliyor ama insanlar bilmiyor dolayısıyla ayetlerin bir akış şeklinde ilerlemesi gayet normal gözküyor. Allah hüküm değiştiremez gibi bir mantığın dayanağı nedir? Hiç birimiz bir tanrı görmediğimize göre?

 

SONUÇ

 

Her şeyin katında kayıtlı olması demek, “irade ile tercihte bulunulan şeylerde” kayıtlı demek olduğundan,

bu ayetlerde, Kur’an’ın kendi iddia bütünlüğü içerisinde bir çelişki yok.

 

Ne yazık ki yine gözden kaçırdığınız şeyler var.

 

Yukarda diyorsunuz ki: tanrı, sınava sokacağı kişiye, ben senin ne yapacağını biliyorum derse, mantıksız olur.  Bu durumda, ya tanrı benim ne yapacağımı bilmiyordur ya da biliyordur ama yine de beni sınava sokuyordur, sanki farklı bir sonuç alma olasılığı varmış gibi. 1. durumda aciz, ikinci durumda en iyi olasılıkla canı sıkılan, en kötü olasılıkla da kendi yeteneklerinden bile haberdar olmayan aptal bir tanrı söz konusudur.

 

Diğer yandan, insanın iradesinin tanrıdan bağımsız olduğunu kabul eden bir olasılığı değerlendirmişsiniz. Bu durumda, söz konusu tanrı için evrende bilinmezlikler söz konusudur. Bu tanrı, bu olasılık doğrultusunda, irademize hiçbir şekilde hakim ya da ulaşabilir durumda değildir. Bu da, biz eylemi gerçekleştirene kadar bu tanrının herhangi bir şey bilmeyeceği, yani bu tanrının bizim zaman dilimimize hapsolduğu ve bizimle yaşayarak olayları öğreneceğini gösterir. Bu olasılıkta da, aciz, bilgisiz ve zaman/mekana hapsolmuş bir tanrı söz konusudur.

 

enfallerle ilgili olarak da, gözden kaçırdığınız durum şudur: bu bir tanrı ise, bu tanrı her şeyi bildiğini öne sürüyorsa, bir öyle, bir böyle konuşmaz. burada çok ilginç bir durum var. bizler, aciz olan  insanlardan tutarlılık beklerken, niyeyse tanrıya sonsuz bir hoşgörü gösteriyoruz. örneğin: çok eminim, yanımda 10 lira var, karnımızı doyururuz deyip, yemekleri ısmarladıktan sonra: ya cebimde bir boşluk hissettim, yanımda iki lira olabilir derseniz, yemeğe götürdüğünüz kişi sizi iyi şekilde yargılamayacaktır.

ama her şeyi hakkıyla bilen tanrı aynısını yapınca, ne dandirik tanrıymışsın, hani her şeyi hakkıyla biliyordun demiyor insanlar. onun yerine: ya işte her şeyi olduğu gibi söylerse ne anlamı kalır, gibi gülünç şeylere sığınıyorlar.

 

oysa, burada sizin değerlendirmenize göre yine yukardaki sonuç çıkıyor: tanrı biliyor ama, söylemiyor ki şeyler şey olmasın. tanrı biliyorsa, sınavı neden yapıyor, başka bir sonuç mu bekliyor? aynı soru ve benzerleri bu forumda birçık kereler soruldu, yinelemenin bir anlamı bulunmuyor. özetle: kuranın tanrısı herhangi bir şey bilmiyor ve olaylar gerçekleştikçe ancak o konularda ahkam kesiyor.

 

iyi niyetle, kuranı aklama çabalarında olduğunuzu düşünüyorum, fakat ne tarafa çekerseniz çekin, tanrı ya aciz, ya akılsız çıkıyor.

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, bir_akil_insan yazdı:

 

Ne yazık ki yine gözden kaçırdığınız şeyler var.

 

Yukarda diyorsunuz ki: tanrı, sınava sokacağı kişiye, ben senin ne yapacağını biliyorum derse, mantıksız olur.  Bu durumda, ya tanrı benim ne yapacağımı bilmiyordur ya da biliyordur ama yine de beni sınava sokuyordur, sanki farklı bir sonuç alma olasılığı varmış gibi. 1. durumda aciz, ikinci durumda en iyi olasılıkla canı sıkılan, en kötü olasılıkla da kendi yeteneklerinden bile haberdar olmayan aptal bir tanrı söz konusudur.

 

Diğer yandan, insanın iradesinin tanrıdan bağımsız olduğunu kabul eden bir olasılığı değerlendirmişsiniz. Bu durumda, söz konusu tanrı için evrende bilinmezlikler söz konusudur. Bu tanrı, bu olasılık doğrultusunda, irademize hiçbir şekilde hakim ya da ulaşabilir durumda değildir. Bu da, biz eylemi gerçekleştirene kadar bu tanrının herhangi bir şey bilmeyeceği, yani bu tanrının bizim zaman dilimimize hapsolduğu ve bizimle yaşayarak olayları öğreneceğini gösterir. Bu olasılıkta da, aciz, bilgisiz ve zaman/mekana hapsolmuş bir tanrı söz konusudur.

 

enfallerle ilgili olarak da, gözden kaçırdığınız durum şudur: bu bir tanrı ise, bu tanrı her şeyi bildiğini öne sürüyorsa, bir öyle, bir böyle konuşmaz. burada çok ilginç bir durum var. bizler, aciz olan  insanlardan tutarlılık beklerken, niyeyse tanrıya sonsuz bir hoşgörü gösteriyoruz. örneğin: çok eminim, yanımda 10 lira var, karnımızı doyururuz deyip, yemekleri ısmarladıktan sonra: ya cebimde bir boşluk hissettim, yanımda iki lira olabilir derseniz, yemeğe götürdüğünüz kişi sizi iyi şekilde yargılamayacaktır.

ama her şeyi hakkıyla bilen tanrı aynısını yapınca, ne dandirik tanrıymışsın, hani her şeyi hakkıyla biliyordun demiyor insanlar. onun yerine: ya işte her şeyi olduğu gibi söylerse ne anlamı kalır, gibi gülünç şeylere sığınıyorlar.

 

oysa, burada sizin değerlendirmenize göre yine yukardaki sonuç çıkıyor: tanrı biliyor ama, söylemiyor ki şeyler şey olmasın. tanrı biliyorsa, sınavı neden yapıyor, başka bir sonuç mu bekliyor? aynı soru ve benzerleri bu forumda birçık kereler soruldu, yinelemenin bir anlamı bulunmuyor. özetle: kuranın tanrısı herhangi bir şey bilmiyor ve olaylar gerçekleştikçe ancak o konularda ahkam kesiyor.

 

iyi niyetle, kuranı aklama çabalarında olduğunuzu düşünüyorum, fakat ne tarafa çekerseniz çekin, tanrı ya aciz, ya akılsız çıkıyor.

 

 

 

 

 

Öncelikle bahsettiğimiz kavramın bir “Tanrı” olduğunun farkındasınız öyle değil mi? Yani burada yaptığım önermelerde benim iddiam; “sonsuz güçte, herşeyi yaratan bir insan” değilki...

 

Bir de burada benim metodolojim “Kur’an’ın kendi iddiaları arasında çelişki olup olamaması” Kullandığım önermeler bunun üzerine, bunun ne kadar mümkün olduğu üzerine değil, o başlı başına ayrı bir konu...

Mesela sizin şu cümlenize bir bakalım:

ikinci durumda en iyi olasılıkla canı sıkılan, en kötü olasılıkla da kendi yeteneklerinden bile haberdar olmayan aptal bir tanrı söz konusudur.” burada insan-tanrı karışımını ortaya çıkardınız Kur’an’ın başka iddiası olan “Hiç bir şeye benzemez” iddiasını görmezden geldiniz... Burada konuştuğumuz varlık yazının başında da dediğim gibi “Sonsuz yaratma kabiliyetine sahip bir insan değil” (not: bunun olma ihitmali ayrı bir konu burada Kur’an iddiaları içerisinde bir çelişki var mı onu inceliyoruz)

 

Sizin kurduğunuz mantıklardaki sıkıntı; parça parça alıp mantık kurmanızdan dolayı yani, siz Kur’an’dan bir iddia alıyorsunuz ama; ama yaptığınız yorumu Kur’an’ın başka iddialarıyla kıyaslamıyorsunuz...

 

Devam edelim,

 

Yaptığım önerme şuydu: Ben senin ne yapacağını zaten biliyorum o yüzden senin kötülüğe döneceğini de biliyorum al sana ceza” demesi mantıksız olur. Bu önermemdeki son kısmı yani “al sana ceza” ifadesini çıkarmışsınız.

 

Burada ben "kuru kuruya mantıksız" olacağını iddia etmedim ki... Kur’an’ın başka iddiası olan “imtihan” iddiasından dolayı çelişki olacağını söyledim. Çünkü bir yaratıcınn “herşeyi bilmesi(dolayısıyla imtihanın sonucunu bilmesi)” ayrıdır. “İmtihan içerisinde bu bilgisini kullanarak ceza vermesi” ya da “müdahalede bulunması” ayrıdır. Hiçbir hoca imtihanın sonucunu bilse bile, bitmeden imtihanın değerlendirmesine geçmez...

 

Hatta şöyle de düşünülebilir,

Allah katında değişen bir şey olmuyor(onun katında her şey yaşandı ve bitti biz şuan cennette ya da cehenmendeyiz). Her şeyi bilen bir tanrı imtihan yapmazsa "o zaman imtihan gerçekleşmemiş olur." ve herkes muhtemelen Allah’a itiraz eder... İmtihanın sonucunu biz bilmiyoruz. Bizim öğrenmemiz için yaşamamız gerekiyor... Yani imtihan olarak biz yaşıyoruz, Allah için değişen bir şey zaten yok...

 

SONUÇ

 

Kurduğunuz mantıklarda “insan-tanrı” karışımı yapıp, Kur’an’ın başka iddialarını görmezden geliyorsunuz... Dolayısıyla mantığınız yeterince geçersiz...

Sayılar,

 

 

 

 

 

 

 

tarihinde profer tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, profer yazdı:

Öncelikle bahsettiğimiz kavramın bir “Tanrı” olduğunun farkındasınız öyle değil mi? Yani burada yaptığım önermelerde benim iddiam; “sonsuz güçte, herşeyi yaratan bir insan” değilki...

 

Bir de burada benim metodolojim “Kur’an’ın kendi iddiaları arasında çelişki olup olamaması” Kullandığım önermeler bunun üzerine, bunun ne kadar mümkün olduğu üzerine değil, o başlı başına ayrı bir konu...

Mesela sizin şu cümlenize bir bakalım:

ikinci durumda en iyi olasılıkla canı sıkılan, en kötü olasılıkla da kendi yeteneklerinden bile haberdar olmayan aptal bir tanrı söz konusudur.” burada insan-tanrı karışımını ortaya çıkardınız Kur’an’ın başka iddiası olan “Hiç bir şeye benzemez” iddiasını görmezden geldiniz... Burada konuştuğumuz varlık yazının başında da dediğim gibi “Sonsuz yaratma kabiliyetine sahip bir insan değil” (not: bunun olma ihitmali ayrı bir konu burada Kur’an iddiaları içerisinde bir çelişki var mı onu inceliyoruz)

 

Sizin kurduğunuz mantıklardaki sıkıntı; parça parça alıp mantık kurmanızdan dolayı yani, siz Kur’an’dan bir iddia alıyorsunuz ama; ama yaptığınız yorumu Kur’an’ın başka iddialarıyla kıyaslamıyorsunuz...

 

Devam edelim,

 

Yaptığım önerme şuydu: Ben senin ne yapacağını zaten biliyorum o yüzden senin kötülüğe döneceğini de biliyorum al sana ceza” demesi mantıksız olur. Bu önermemdeki son kısmı yani “al sana ceza” ifadesini çıkarmışsınız.

 

Burada ben "kuru kuruya mantıksız" olacağını iddia etmedim ki... Kur’an’ın başka iddiası olan “imtihan” iddiasından dolayı çelişki olacağını söyledim. Çünkü bir yaratıcınn “herşeyi bilmesi(dolayısıyla imtihanın sonucunu bilmesi)” ayrıdır. “İmtihan içerisinde bu bilgisini kullanarak ceza vermesi” ya da “müdahalede bulunması” ayrıdır. Hiçbir hoca imtihanın sonucunu bilse bile, bitmeden imtihanın değerlendirmesine geçmez...

 

Hatta şöyle de düşünülebilir,

Allah katında değişen bir şey olmuyor(onun katında her şey yaşandı ve bitti biz şuan cennette ya da cehenmendeyiz). Her şeyi bilen bir tanrı imtihan yapmazsa "o zaman imtihan gerçekleşmemiş olur." ve herkes muhtemelen Allah’a itiraz eder... İmtihanın sonucunu biz bilmiyoruz. Bizim öğrenmemiz için yaşamamız gerekiyor... Yani imtihan olarak biz yaşıyoruz, Allah için değişen bir şey zaten yok...

 

SONUÇ

 

Kurduğunuz mantıklarda “insan-tanrı” karışımı yapıp, Kur’an’ın başka iddialarını görmezden geliyorsunuz... Dolayısıyla mantığınız yeterince geçersiz...

Sayılar,

 

 

Savınızda yine gözden kaçırdığınız ya da görmezden geldiğiniz kısımlar bulunuyor; gösterelim:

 

- tanrı hiçbir şeye benzemiyor

- fakat tanrı, insanlar gibi, sözle ve yazıyla ya da aktarımla iletişim kuruyor

- fakat tanrı, insanlar gibi, bir şeyler istiyor; örneğin: ona inanmamızı, güvenmemizi istiyor; tıpkı insanlar gibi

- fakat tanrı, insanlar gibi, önce ve sonraya bağımlı, şartlara bağımlı hareket ediyor

...

 

yine de bunları görmezden gelip de tanrı hiçbir şeye benzemez, o yüzden insana ait şeyleri yakıştıramazsınız demek tutarlı değil.

 

Sınav benzetmesi ne yazık ki tanrı konusunda işe yaramıyor. Çünkü:

 

- bir hoca sınavın sonucunu bilemez, ama sonuçta ne şekilde davranacağını bilir (adil ya da değil)

- bir öğrenci, bu sınava kendi isteği ile girer ve sonuçta kazanacaklarını bilmektedir

- tanrı sınavın sonucunu, daha kullarını yaratmadan, daha hiçbir şeyi yaratmamışken de bilir

- kulun sınava girmemek gibi bir seçimi yoktur, akıl hastası bir tanrı tarafından yoktan varedilecek, tanrının tasarladıkları dışında hiçbir şey yapmaya yetisi olmayacak ve tanrının tasarladığı şekilde davrandığı için de sınavı geçecek ya da sınavdan kalacaktır

 

Bu durumda, tanrıda mantık var diyorsanız bunu ancak şu şekilde söyleyebilirsiniz: kulların iradesi, tanrının erişemeyeceği bir şeydir ki, kullar sınavda kendi istedikleri gibi davranabilirler. Bu da, tanrının aciz olduğunu, evrende hüküm geçiremeyeceği en az bir şey olduğu ve bunun da kul iradesi olduğudur.

 

Bu durumda, bu aciz tanrı:

- iradesine hüküm geçiremediği bu kullarının  ne şekilde davranacağını bilmediği için, doğal olarak geleceği de, hiçbir şey gerçekleşmemişken bilememektedir.

- her şey ta en başından katımızdaki kitapta yazılıdır sözü yalandır

- kullarına şah damarından daha yakın değildir, ancak gözcü ya da gözlem sürecinde katılımcı olabilir. Yani en fazla, ringdeki bir başka karakter olur, daha da fazlası olamaz.

...

 

Bu listeyi detaylandırdıkça görürüz ki, bu tanrı oldukça sınırlı yeteneklere sahip, neredeyse ancak kuranını yazıldığı dönemdeki bir insandan daha farklı bir figür değildir.

 

Son savınız, tanrıyı zamandan çıkartmak üzerine. yani tanrı zamanın dışındı olduğu için, geçmiş-gelecek, olmuş-olacak  onun için aynı andan ibarettir ve bizlerin aynı zamanda sınavı bitmiş ve cehennem ya da cennetteyiz diyorsunuz. Bu oldukça kısır düşünülmüş bir senaryo.

 

Çünkü: tanrıyı zamandan çıkarttığınızda, bizleri de çıkartmanız gerekir. Bir örnek:

 

cehennemde cezasını çekip, cennete gidecek olanlar, cezayı hatırlayacak mıdır?

- cezayı hatırlayacaklarsa

   - bundan azap duyacaklarsa, cennet hiç de vadedildiği gibi eğlenceli bir yer olmayacak, çünkü sürekli olarak cezanın azabı ve yeniden başa gelme korkusu ile dolu olacaklardır. bu durumda tanrı yalancıdır

   - bundan azap duymayacaklarsa, bu durumda ceza anlamsızdır ve istedikleri günahı şimdi işleyebilirler. bu durumda tanrı boş beleş işlerle uğraşan bir akılsızdır.

- cezayı hatırlamayacaklarsa

   - öldükleri andan sonra kendilerini cennette bulacaklardır, çünkü cehennemde ne kadar uzun kalsalar da, nasılsa hatırlamayacakları ve bu sürede de herhangi bir şeyi, bir gelişmeyi kaçırmamış olacakları için, ceza ve sınav son derece anlamsızdır ve istedikleri günahı şimdi işleyebilirler. bu durumda tanrı yine boş beleş işlerle uğraşan bir akılsızdır. 

 

ne yazık ki, tanrı ve sınav kavramı neresinden tutulursa tutulsun, gülünç masallardan öteye gidemiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, bir_akil_insan yazdı:

 

Savınızda yine gözden kaçırdığınız ya da görmezden geldiğiniz kısımlar bulunuyor; gösterelim:

 

- tanrı hiçbir şeye benzemiyor

- fakat tanrı, insanlar gibi, sözle ve yazıyla ya da aktarımla iletişim kuruyor

- fakat tanrı, insanlar gibi, bir şeyler istiyor; örneğin: ona inanmamızı, güvenmemizi istiyor; tıpkı insanlar gibi

- fakat tanrı, insanlar gibi, önce ve sonraya bağımlı, şartlara bağımlı hareket ediyor

...

 

yine de bunları görmezden gelip de tanrı hiçbir şeye benzemez, o yüzden insana ait şeyleri yakıştıramazsınız demek tutarlı değil.

 

Sınav benzetmesi ne yazık ki tanrı konusunda işe yaramıyor. Çünkü:

 

- bir hoca sınavın sonucunu bilemez, ama sonuçta ne şekilde davranacağını bilir (adil ya da değil)

- bir öğrenci, bu sınava kendi isteği ile girer ve sonuçta kazanacaklarını bilmektedir

- tanrı sınavın sonucunu, daha kullarını yaratmadan, daha hiçbir şeyi yaratmamışken de bilir

- kulun sınava girmemek gibi bir seçimi yoktur, akıl hastası bir tanrı tarafından yoktan varedilecek, tanrının tasarladıkları dışında hiçbir şey yapmaya yetisi olmayacak ve tanrının tasarladığı şekilde davrandığı için de sınavı geçecek ya da sınavdan kalacaktır

 

Bu durumda, tanrıda mantık var diyorsanız bunu ancak şu şekilde söyleyebilirsiniz: kulların iradesi, tanrının erişemeyeceği bir şeydir ki, kullar sınavda kendi istedikleri gibi davranabilirler. Bu da, tanrının aciz olduğunu, evrende hüküm geçiremeyeceği en az bir şey olduğu ve bunun da kul iradesi olduğudur.

 

Bu durumda, bu aciz tanrı:

- iradesine hüküm geçiremediği bu kullarının  ne şekilde davranacağını bilmediği için, doğal olarak geleceği de, hiçbir şey gerçekleşmemişken bilememektedir.

- her şey ta en başından katımızdaki kitapta yazılıdır sözü yalandır

- kullarına şah damarından daha yakın değildir, ancak gözcü ya da gözlem sürecinde katılımcı olabilir. Yani en fazla, ringdeki bir başka karakter olur, daha da fazlası olamaz.

...

 

Bu listeyi detaylandırdıkça görürüz ki, bu tanrı oldukça sınırlı yeteneklere sahip, neredeyse ancak kuranını yazıldığı dönemdeki bir insandan daha farklı bir figür değildir.

 

Son savınız, tanrıyı zamandan çıkartmak üzerine. yani tanrı zamanın dışındı olduğu için, geçmiş-gelecek, olmuş-olacak  onun için aynı andan ibarettir ve bizlerin aynı zamanda sınavı bitmiş ve cehennem ya da cennetteyiz diyorsunuz. Bu oldukça kısır düşünülmüş bir senaryo.

 

Çünkü: tanrıyı zamandan çıkarttığınızda, bizleri de çıkartmanız gerekir. Bir örnek:

 

cehennemde cezasını çekip, cennete gidecek olanlar, cezayı hatırlayacak mıdır?

- cezayı hatırlayacaklarsa

   - bundan azap duyacaklarsa, cennet hiç de vadedildiği gibi eğlenceli bir yer olmayacak, çünkü sürekli olarak cezanın azabı ve yeniden başa gelme korkusu ile dolu olacaklardır. bu durumda tanrı yalancıdır

   - bundan azap duymayacaklarsa, bu durumda ceza anlamsızdır ve istedikleri günahı şimdi işleyebilirler. bu durumda tanrı boş beleş işlerle uğraşan bir akılsızdır.

- cezayı hatırlamayacaklarsa

   - öldükleri andan sonra kendilerini cennette bulacaklardır, çünkü cehennemde ne kadar uzun kalsalar da, nasılsa hatırlamayacakları ve bu sürede de herhangi bir şeyi, bir gelişmeyi kaçırmamış olacakları için, ceza ve sınav son derece anlamsızdır ve istedikleri günahı şimdi işleyebilirler. bu durumda tanrı yine boş beleş işlerle uğraşan bir akılsızdır. 

 

ne yazık ki, tanrı ve sınav kavramı neresinden tutulursa tutulsun, gülünç masallardan öteye gidemiyor.

Sizin mantığınızla şu şekilde bir önermede kurulabilir: “Ben bilgisayar programlama dili ile bilgisayarı programlıyorum”

*Ben şimdi bilgisayarın diliyle iletişim kurdum diye bilgisayarla “benzer” mi oldum?

*Ben bilgisayarın dili ile iletişim kurdum, demekki ben bilgisayardan üstün değilimiyim?

*Ya da “bilgisayarın dili” ile “insanın dili” aynı dil olarak mı düşünülmeli?

Gibi sonuçlar çıkar ki bu önermeler ne kadar saçmaysa sizin kurduğunuz önermede o kadar saçma.

 

O zaman sizin atladığınız noktalarıları listeleyelim;

1-) Tanrı “insanların özgür iradesini yaratamaz” sonucuna nereden varıyorsunuz?

2-) Sonuçta herşeyi yaratan bir Tanrı varsa “imtihan” içerisinde “senin tercihinide” yaratması neden mümkün değil? (dikkat et “tercihinide” diyorum.)

 

Mesala size bir önerme kurayım;

Biz insanoğlu olarak harika bir robot icat ettik ve bu robot çok iyi resim çizebiliyor ve bu robotun içine resim çizerken kendisi bir şeyler ortaya koyması için olabilecek bütün ihtimalleri yükledik, ve bu ihtimaller arasında bağlantı kurabilecek ve tercih edebilecek lojik devrelerde icat ettik (yapay zeka).

Hiçbir robot görmemiş teknolojiden de haberi olmayan “izole bir kabileyi” bir insan vasıtasıyla bu robotlarla tanıştırsak,

onlar şu yorumları yapsalar:

 

1-) Sen özel bir laboratuvarda tasarlandığını söylüyorsun “Bu robot resim çizebiliyor. Ayrca ben labaratuvar dediğin yer neresi bilmiyorum ve görmedim demekki tasarlamamış” demesi,

“Tasarlandığı” gerçeğini değiştirir mi?

2-) Sen “resim çizmeyi başarabilecek mi diye test ediyoruz diyorsun ama bu robot kendi başına hareket edebiliyor gibi görünüyor. O yüzden niye test ediyorsunuz ki ne gerek var” demesi,

o robotun “Test” edildiği gerçeğini değiştirir mi?

3-) Sen “biz bu robotun hangi resim çizebileceğini biliyoruz diyorsun. Bu mümkün değil çünkü bu şey sana ihtiyaç duymadan hareket ediyor. Yani senden bağımsız” demesi,

bilgileri o robota yükleyen kişilerin, robotun “ne çizeğini bilebileceği” gerçeğini değiştirir mi?

Not: Robotun ne çizebileceğini bile bilmeleri (bilgileri onlar yüklediler ve nasıl çalıştığını kısaca herşeyini biliyorlar), robotun “yapay zeka” sayesinde kendisinin tercih yapmadığını göstermez...

.

.

.

Buna benzer önermeler çoğaltılabilir... Dolayısıyla Kur’an’ın kendi iddiaları arasında her hangi bir çelişki söz konusu değil...

 

Sınav ile ilgili cevap;

-Benim kurduğum önermede “bilse bile” kısmını kesmişsiniz. Benim kurduğum önerme, şartlı bir önerme bu yüzden şartını dikkate alarak yorum yapmanız gerekirdi...

 

mesela şu söyleminize bakalım:

“bir öğrenci, bu sınava kendi isteği ile girer ve sonuçta kazanacaklarını bilmektedir”

-Yani size göre mesela, lisede okuyan öğrenci “kendi” isteğiylemi sınava giriyor? Yoksa okumak zorunda olduğu için mi? Ve bir öğrenci sınavda ne kazanacağını bilir mi? Yoksa tahmin mi eder? (ilginç bir iddia)

 

-Mesela ben “bilinç” sahibi olmanın mükemmel bir şey olduğunu düşünüyorum. Sorgulayabilmek düşünebilmek, keşfedebilmek. Her kimden kaynaklıysa bu(bana göre Allah) o kişiye ne kadar teşekkür etsem az hiç bir şeyin farkında değilken, farkında olabilmemi sağladığı ve bana sorgulama fırsatı verdiği için... Ayrıca sınavı senin tercih etmemiş olman, “imtihan” da olmadığın anlamına gelmeyeceğinden Kur’an’ın kendi iddiaları açısından yine bir çelişki yok...

 

Kur’anda “cehennemden cennete geçileceğine” dair bir iddia olmadığı için bu konuyla ilgili kurduğunuz mantıklarda geçersiz...

 

SONUÇ

 

İnsan+tanrı karması yaparak mantık kurarsanız, kendi dünyanızda takılırsınız...

Dolayısıyla Kur’an’ın kendi iddiası içerisinde bir çelişki sizin açınızdan “maalesef” yok...

Saygılar,

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 saat önce, profer yazdı:

...

 

Daha önceki iletilerimde yazdığım gibi, insanlardan beklediğimiz şeyleri niyeyse tanrıda göz ardı ediyoruz. Şöyle ki:


tanrı dediğiniz varlık, bildiğimiz hiçbir şeye benzemiyor. Bu durumda, bildiğimiz şeylerin dışında bir şeylere sahip olması, bildiğimiz şeylerden ari olması gerekiyor. Eğer bildiğimiz şeylerden ari değilse, bildiğimiz şeylere benziyor ama bazı özellikleri farklı ya da fazla demektir.  sizin tanrınız, yukarda verdiğim liste çok çok küçük bir örneği olmak üzere, hemen hemen pek çok konuda, çok iyi bildiğimiz bir şeye benziyor: bir insana.


- ağzı, elleri, baldırı, oturabilmesini sağlayan kısımları var

- kızıyor, lanet ediyor

- hareket ediyor

- testlere sokuyor, geleceği bilemiyor

- geçmişi de iyi bilmiyor, hafızası zayıf ve aynı konuyu birkaç kere, birbirinden farklı ve hatta yanlış şekilde anlatıyor

...


Bilgisayar örneğiniz tutmuyor. Çünkü, bilgisayar yerinde biz, bizim yerimizde tanrınız var. tanrınızı değerlendiren biziz, ama örneğinizde de bizi değerlendiren yine biziz. diğer bir yandan,  tanrınızı bizimle karşılaştırıyor olmanız, sizin de tanrınızı çok iyi bildiğiniz bir şeye, insana benzetmenizden kaynaklanıyor. tanrınızı önceki iletimde başka tarafları ile de bir insana benzetmiştim, fakat onları atlayıp dile takılmışsınız. o zaman oradan yürüyelim:


eğer tanrınız bizimle, diğer insanların yöntemleri ile iletişim kuruyorsa, bu tanrı diğer insanlardan pek de farklı değildir. ama şu an bildiğim hiçbir insan benimle etkileşime girmeden iletişim kuramıyor. hiçbir insan doğrudan beynimde fikirler oluşturamıyor -henüz-. bunu, yardımcı aygıtlar kullanmadan yapabilen herhangi bir şey, bildiğim hiçbir şeye benzemeyen bir özelliğini ortaya koymuş olacaktır. böyle bir varlık yok ve hiç olmadı.


robot örneğinde yine tanrınızı insanlaştırmışsınız. bunu hatalı benzetmelerle yapmanız pek bir yarar sağlamıyor. örneğinizde yine kuru kuruya inanç söz konusu ve durumumuzla ilgisizliğini göstermek amacıyla basit bir bilgi sokayım araya:


- robotu biz yaptık diyorsak, inanmayanların gözü önünde bir daha yaparız. herkes robotu inşa ederken göreceği için, evet yapan senmişsin, evet bu tasarlanmış der.

- tanrınız bundan acizdir. tanrınızın sözde sözcüleri yukardaki basit yöntem olmaksızın kuru kuruya inanmamızı isterler.


diğer yandan, tanrınızı insanlaştırma kısmına dönersek, robotu test ederiz, çünkü biz insanlar mükemmeli  üretme yeteneğine sahip değiliz. olasılıklar içinde bir sonuç alacağımızı biliriz ve bu olasılıklar içinde, isteklerimize ve beklentilerimize ne kadar uygun bir sonuç ürettiğimizi görebilmek için test ederiz. robotun resim çizmek yerine, çevresindekileri öldürmesi de bir olasılıktır ve bu olasılık pek de istediğimiz bir şey değilse, bunu test etmemiz gerekir. çünkü bizler, tanrınızı hayal ettiğinizin aksine, robotun tüm çevre değişkenler içindetam olarak ne sayıda ve nitelikte sonuçlar üretebileceğini asla bilemeyiz. tanrınız ise, bunu bildiği kurgusu ile tasarlanmıştır. yani tanrınız kimin ne şekilde davranacağını, onu yaratmadan önce bilmektedir. sizi, bu evreni yaratmadan önce, günün birinde burada tam olarak bunları yazacağınızı bilmektedir. bu yüzden, tanrınızı savunurken onu insanlaştırmanız pek doğru değil. bu örnekler, yeni yetmelerin kafasını karıştırabilir, fakat bizler için pek bir şey ifade etmiyor.


sınav konusunda: lise öğrencileri sınavlara kendi istekleri ile girerler. sınava girmeyip sokakta sürtme olasılıkları da vardır. okuldan kaçıp bir hayat kurma olasılıkları da vardır. örneğin: ailelerinden ayrılmak, onlarla ters düşmek istemiyorlarsa, okula bunun zoruyla gidip, sınava bunun zoruyla girebilirler. bu da yine onların hesaplarının sonucu olan bir istekleridir. kendi iradeleri ile girdikleri sınavın sonucunda da bir not alacaklarını bilirler.


tanrınızın sınavında: ortada hiçbir şey yoktur. ortada insan yoktur. tanrınız insan yaratıp onu sınava sokmak ister. orada sınava girmemek gibi bir olasılık yoktur. yani iradeniz ile sınavı seçmiş olmak gibi bir olasılık da yoktur. sınav zaten varlığınızdadır. e tanrınız da sizi var ettiğine göre, sınava girmemeyi seçemezsiniz.

 

sınavın sonucunda kafirler dışında herkes cennete gidecektir, ama önce herkes cehenneme uğrayacak ve cezasını çekecektir. herkes orada, cezası oranında kalacaktır. bu, inandığınız kitapta şu şekilde yazılıdır:

Meryem 70:
Sonra elbette biz daha iyi biliriz cehenneme girmeye daha lâyık olanı.

Meryem 71:
Sizden bir tek kişi bile yoktur ki oraya uğramasın; bu, Rabbinin takdîr ettiği bir şeydir.

Meryem 72:
Sonra çekinenleri kurtarırız, zâlimleriyse dizüstü çökmüş bir halde bırakırız orada.

Ayrıca, ayetlerde cehennemde ebedi kalacak olanların kafirler olduğunu anlatır. Demek ki, günahkarlar
vb cehennemde ebedi kalmayacaktır, cezalarını çekip çıkacaktırlar. Bunlardan ve yukardaki ayetlerden
haberiniz yok sanıyorum. Okumadığınız bir kitabı savunuyor gibisiniz. 

 

Tek bir konuya odaklanıp devam ederseniz daha iyi olur. Gereksiz uzun iletiler haline geliyor. zaman kaybı...
 

Link to post
Sitelerde Paylaş
14 saat önce, bir_akil_insan yazdı:

 

Daha önceki iletilerimde yazdığım gibi, insanlardan beklediğimiz şeyleri niyeyse tanrıda göz ardı ediyoruz. Şöyle ki:


tanrı dediğiniz varlık, bildiğimiz hiçbir şeye benzemiyor. Bu durumda, bildiğimiz şeylerin dışında bir şeylere sahip olması, bildiğimiz şeylerden ari olması gerekiyor. Eğer bildiğimiz şeylerden ari değilse, bildiğimiz şeylere benziyor ama bazı özellikleri farklı ya da fazla demektir.  sizin tanrınız, yukarda verdiğim liste çok çok küçük bir örneği olmak üzere, hemen hemen pek çok konuda, çok iyi bildiğimiz bir şeye benziyor: bir insana.


- ağzı, elleri, baldırı, oturabilmesini sağlayan kısımları var

- kızıyor, lanet ediyor

- hareket ediyor

- testlere sokuyor, geleceği bilemiyor

- geçmişi de iyi bilmiyor, hafızası zayıf ve aynı konuyu birkaç kere, birbirinden farklı ve hatta yanlış şekilde anlatıyor

...


Bilgisayar örneğiniz tutmuyor. Çünkü, bilgisayar yerinde biz, bizim yerimizde tanrınız var. tanrınızı değerlendiren biziz, ama örneğinizde de bizi değerlendiren yine biziz. diğer bir yandan,  tanrınızı bizimle karşılaştırıyor olmanız, sizin de tanrınızı çok iyi bildiğiniz bir şeye, insana benzetmenizden kaynaklanıyor. tanrınızı önceki iletimde başka tarafları ile de bir insana benzetmiştim, fakat onları atlayıp dile takılmışsınız. o zaman oradan yürüyelim:


eğer tanrınız bizimle, diğer insanların yöntemleri ile iletişim kuruyorsa, bu tanrı diğer insanlardan pek de farklı değildir. ama şu an bildiğim hiçbir insan benimle etkileşime girmeden iletişim kuramıyor. hiçbir insan doğrudan beynimde fikirler oluşturamıyor -henüz-. bunu, yardımcı aygıtlar kullanmadan yapabilen herhangi bir şey, bildiğim hiçbir şeye benzemeyen bir özelliğini ortaya koymuş olacaktır. böyle bir varlık yok ve hiç olmadı.


robot örneğinde yine tanrınızı insanlaştırmışsınız. bunu hatalı benzetmelerle yapmanız pek bir yarar sağlamıyor. örneğinizde yine kuru kuruya inanç söz konusu ve durumumuzla ilgisizliğini göstermek amacıyla basit bir bilgi sokayım araya:


- robotu biz yaptık diyorsak, inanmayanların gözü önünde bir daha yaparız. herkes robotu inşa ederken göreceği için, evet yapan senmişsin, evet bu tasarlanmış der.

- tanrınız bundan acizdir. tanrınızın sözde sözcüleri yukardaki basit yöntem olmaksızın kuru kuruya inanmamızı isterler.


diğer yandan, tanrınızı insanlaştırma kısmına dönersek, robotu test ederiz, çünkü biz insanlar mükemmeli  üretme yeteneğine sahip değiliz. olasılıklar içinde bir sonuç alacağımızı biliriz ve bu olasılıklar içinde, isteklerimize ve beklentilerimize ne kadar uygun bir sonuç ürettiğimizi görebilmek için test ederiz. robotun resim çizmek yerine, çevresindekileri öldürmesi de bir olasılıktır ve bu olasılık pek de istediğimiz bir şey değilse, bunu test etmemiz gerekir. çünkü bizler, tanrınızı hayal ettiğinizin aksine, robotun tüm çevre değişkenler içindetam olarak ne sayıda ve nitelikte sonuçlar üretebileceğini asla bilemeyiz. tanrınız ise, bunu bildiği kurgusu ile tasarlanmıştır. yani tanrınız kimin ne şekilde davranacağını, onu yaratmadan önce bilmektedir. sizi, bu evreni yaratmadan önce, günün birinde burada tam olarak bunları yazacağınızı bilmektedir. bu yüzden, tanrınızı savunurken onu insanlaştırmanız pek doğru değil. bu örnekler, yeni yetmelerin kafasını karıştırabilir, fakat bizler için pek bir şey ifade etmiyor.


sınav konusunda: lise öğrencileri sınavlara kendi istekleri ile girerler. sınava girmeyip sokakta sürtme olasılıkları da vardır. okuldan kaçıp bir hayat kurma olasılıkları da vardır. örneğin: ailelerinden ayrılmak, onlarla ters düşmek istemiyorlarsa, okula bunun zoruyla gidip, sınava bunun zoruyla girebilirler. bu da yine onların hesaplarının sonucu olan bir istekleridir. kendi iradeleri ile girdikleri sınavın sonucunda da bir not alacaklarını bilirler.


tanrınızın sınavında: ortada hiçbir şey yoktur. ortada insan yoktur. tanrınız insan yaratıp onu sınava sokmak ister. orada sınava girmemek gibi bir olasılık yoktur. yani iradeniz ile sınavı seçmiş olmak gibi bir olasılık da yoktur. sınav zaten varlığınızdadır. e tanrınız da sizi var ettiğine göre, sınava girmemeyi seçemezsiniz.

 

sınavın sonucunda kafirler dışında herkes cennete gidecektir, ama önce herkes cehenneme uğrayacak ve cezasını çekecektir. herkes orada, cezası oranında kalacaktır. bu, inandığınız kitapta şu şekilde yazılıdır:

Meryem 70:
Sonra elbette biz daha iyi biliriz cehenneme girmeye daha lâyık olanı.

Meryem 71:
Sizden bir tek kişi bile yoktur ki oraya uğramasın; bu, Rabbinin takdîr ettiği bir şeydir.

Meryem 72:
Sonra çekinenleri kurtarırız, zâlimleriyse dizüstü çökmüş bir halde bırakırız orada.

Ayrıca, ayetlerde cehennemde ebedi kalacak olanların kafirler olduğunu anlatır. Demek ki, günahkarlar
vb cehennemde ebedi kalmayacaktır, cezalarını çekip çıkacaktırlar. Bunlardan ve yukardaki ayetlerden
haberiniz yok sanıyorum. Okumadığınız bir kitabı savunuyor gibisiniz. 

 

Tek bir konuya odaklanıp devam ederseniz daha iyi olur. Gereksiz uzun iletiler haline geliyor. zaman kaybı...
 

Ben en baştan beri tartıştığım şeyin; ”Kur’an’ın kendi içerisindeki iddialarda çelişkisi” olup olmaması olduğunu vurguladım konuyu değiştirerek, Allah’ın olup olmamasına getiren sizssiniz ve konu uzuyor çünkü kapsamlı bir konu...

 

Öncelikle kendi metodolojimi belirtiyim;

 

1-) “Kendi söyledikleri” arasında bir çelişki olup olmadığına bakarım öncelikle bunun “ne kadar mümkün olduğuna değil...” Önemli olan bana “mantıksız” gelmesi değil, “Kendi içinde bir çelişkisi” olup-olmamasıdır...

Mesela,

Her şey benim kudretimde” iddiası var ya, bunu başka bir ayette “Bazı şeyler benim kudretimin dışındadır” demesi kendi içerisinde bir çelişkidir. Bu zaten mümkün değil dersen mesela “hristiyanlığı” ele alalım hem “hiç bir şey benzemeyen tanrı” var hemde “doğuran bir” tanrı var. Yani kendi içlerinde “İsa adında” 2. Bir tanrı var bu kendi içerisinde bir çelişkiye örnek mesela...

 

2-) Bu aşamayı başarıyla geçerse daha sonra “delili” var mı diye bakarım. Kafamdan bir delil anlayışıyla “delil” aramam. Yani şu şöyle olursa “delildir” ama şöyle olmazssa “delil” değildir gibi... Bunun en önemli nedeni, her delil beklediğimiz gibi olmayabiliyor (örn: bilim bulguları)

 

3-) Sonuçta bu tartışmanın “felsefi” olduğu unutulmamalı. Bilim bize “gözlem” sunduğuna göre, sen bu gözlem için “kendi kendine” oluyor dersende felsefe yaparsın. “Bir bilinç sahibi” yapıyor dersende “felsefe yaparsın”. “Bilemeyiz” dersende felsefe yaparsın. Önemli olan hangi felsefe daha tutarlı?

 

1.İddianıza cevap,

Tanrının iddiası “Herşeyi yaratan”, “Hiçbir şeye benzemeyen”, “Hiçbir şeye muhtaç olmayan” vs. ise tabiiki de ben bu özellikleri taşıdığını söyleyen bir varlığı, “insan” dan ayırırım. Çünkü insandan farklı bir modelden bahsediliyor... Sizin yaptığınız mantık hatası buradan kaynaklanıyor.

 

Benim önermemdeki “sorulara” cevap vermemişssiniz. Konuyu farklı bir noktaya çekmissiniz ve “konu uzuyor” diyorsunuz...

Devam edelim,

Yine mantık hatası yapıyorsunuz; neden,

 

*Siz daha önce görmediğiniz bir şeyi “bak tarifine göre bizim bildiğimiz şu şey gibi” diyerek nitelemeniz “o görmediğiniz şey” ile “benzettiğiniz şey” in aynı olduğu sonucuna götürmez. Yani bu benzetmeyi “siz” yapmış olursunuz. O görmediğiniz şeyi “tariflere” göre sizin bildiğiniz bir şeyle açıklamış olursunuz. Kısaca ne benim ne de Sizin tanrıyı benzettiğimiz bi şey ile açıklamamız “demek ki o da bize benziyor” sonucuna götürmez...

 

*Eğer derseniz ki “ee tanrının kendisi mesela “gördüğünü” söylüyor” Bende size, “tanrı gözleriyle gördüğünü söylemiyor ki derim” ya da mesala siz deseniz ki “her şeyi kudretinde “tutttuğunu” söylüyor” bende size “avcumda tutuyorum” demiyor derim... Ayrıca burada bizim tersimiz bir durumda söz konusu... Yani biz “tanrının” özelliğini kendi algımızla anlamak için kullanıyoruz. “Tanrıda” bizim özelliğimizi kullanarak kendisini anlatıyor = sonuçta kendisinin bize benzediği sonucuna yine gidemiyoruz...

 

Bana göre felsefede “tanrı argümanı” oz yüzden güçlü... Bu argümanı ancak kendi içinde bir çelişki yakalarsak veya bizim daha sonra öğrendiğimiz bir bilginin “tanrının o konu hakkında söylediği bilgi” ile uyuşmaması söz konusu olursa geçersiz kılabiliriz...

 

2. İddianıza cevap,

Bilgisayar önermemde bir yanlışlık yok, çünkü orada çıkardığım sonuç: “Bilgisayarın dili ile iletişim kurmamız, bilgisayara benzediğimizi” göstermez şeklinde... Yani bu önermede dikkat çektiğim şey “sizin” önermemle ilgili iddianızdan farklı...

 

Aynı şekilde “ “robot” önermemdede” bir yanlışlık yok çünkü önermemden çıkardığım sonuç: “Karşıdaki kişilerin robot ile ilgili yaptığı iddialar, robot ile ilgili gerçekleri değiştirmez” şeklinde... Yani bu önermede dikkat çektiğim şey “sizin” önermemle ilgili iddianızdan farklı...

 

Dolayısıyla “bilgisayar” ve “robot” önermelerimden çıkardığım “sonuç” farklı olduğu ve sizin mantığınızın benim “çıkardığm sonuca” yönelik olmamasından ötürü, o konularda yaptığınız mantıklarda geçersiz olmuş oluyor...

 

3. İddianıza cevap,

Lise” de okumak zorunlu yani kişi “ben okumayacağım” diyemez dolayısıyla yine “sınava isteksiz” girmesi mümkündür...

 

4. İddianıza cevap,

Ayetin başını almadan yani bağlamından kopararak sunuyorsunuz, Ayet “cehennemi hakedenlerden” bahsediyor yani cenennemi hakedenlerin hepsinin cennete uğrayacağından bahsediyor. Eğer, 66. Ayetten itibaren bakarsanız. Görürsünüz...

 

Dolayısıyla Ayetlerde herhangi bir çelişki yok.

Sayılar,

 

19-MERYEM:

66-İnsan demektedir ki: 'Ben öldükten sonra mı, gerçekten diri olarak çıkarılacağım?'

67-İnsan önceden, hiç bir şey değilken, gerçekten onu yaratmış olduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu?

68-Andolsun Rabbine, onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız.

69-Sonra, her bir gruptan Rahmana karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız.

70-Sonra biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz.

71-Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, profer yazdı:

4. İddianıza cevap,

Ayetin başını almadan yani bağlamından kopararak sunuyorsunuz, Ayet “cehennemi hakedenlerden” bahsediyor yani cenennemi hakedenlerin hepsinin cennete uğrayacağından bahsediyor. Eğer, 66. Ayetten itibaren bakarsanız. Görürsünüz...

 

Dolayısıyla Ayetlerde herhangi bir çelişki yok.

Sayılar,

 

19-MERYEM:

66-İnsan demektedir ki: 'Ben öldükten sonra mı, gerçekten diri olarak çıkarılacağım?'

67-İnsan önceden, hiç bir şey değilken, gerçekten onu yaratmış olduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu?

68-Andolsun Rabbine, onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız.

69-Sonra, her bir gruptan Rahmana karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız.

70-Sonra biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz.

71-Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır.

 

 

Yazık ki, kendi düşünceleriniz arasında boğulmaktasınız. Doğrudur, mantıklıdır dediğiniz her şey için birer kaçış noktası yaratmışsınız ve buradaki belirsizliklere sığınıyor, belirsizlik yoksa da yaratıyorsunuz. Değerlendirmelerinizin tamamı kusurlu ve yanlış. Yeniden ele almanız yararlı olacaktır.

 

Basit bir örnek olarak meryem suresini ele alalım:

 

70-Sonra biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz.

71-Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır.

 

Bu kimin rabbinin aldığı karardır? Muhammed'in. Muhammed'in rabbi kimlerden bahsediyor? Sizden. Bunu kime bildiriyor? Muhammede, çünkü sen diye konuştuğu muhammeddir.  Yani muhammedin ümmetinden ya da insanlardan cehenneme girmeyecek olan kimse yoktur.

 

Sonrasında ise, sakınanları oradan çıkartacağını bildiriyor 72de. Bu kısmı alıntılamamışsınız. öncesi sonrası derken, sonrasını dıyarda bırakmanız iyi olmamış

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, bir_akil_insan yazdı:

 

Yazık ki, kendi düşünceleriniz arasında boğulmaktasınız. Doğrudur, mantıklıdır dediğiniz her şey için birer kaçış noktası yaratmışsınız ve buradaki belirsizliklere sığınıyor, belirsizlik yoksa da yaratıyorsunuz. Değerlendirmelerinizin tamamı kusurlu ve yanlış. Yeniden ele almanız yararlı olacaktır.

 

Basit bir örnek olarak meryem suresini ele alalım:

 

70-Sonra biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz.

71-Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır.

 

Bu kimin rabbinin aldığı karardır? Muhammed'in. Muhammed'in rabbi kimlerden bahsediyor? Sizden. Bunu kime bildiriyor? Muhammede, çünkü sen diye konuştuğu muhammeddir.  Yani muhammedin ümmetinden ya da insanlardan cehenneme girmeyecek olan kimse yoktur.

 

Sonrasında ise, sakınanları oradan çıkartacağını bildiriyor 72de. Bu kısmı alıntılamamışsınız. öncesi sonrası derken, sonrasını dıyarda bırakmanız iyi olmamış

 

Benim "kendimi haklı çıkarma" gibi bir gayretim yok, "ben yanlış mantık kuruyorsunuz" diyorum. Hayır diyorsanız bunu göstermeniz gerekir ki: bende "doğru söylüyorsunuz yanlış düşünmüşüm" diyebileyim...

Tabii kide ayetin sonrasına da bakalım buyur,

19-MERYEM:

71-Sizden ona girmeyecek(veradûhâ) hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır.

72-Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz.

Bide 68. Ayeti yeniden hatırlayalım:

68-Andolsun Rabbine, onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları “cehennemin çevresinde” diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız.

Ayetteki koyu-tırnak içerisine dikkat edelim.

 

Aynı sonuca Enbiya Suresinde de varabiliriz,

21-ENBİYA:

98-Gerçekten siz de, Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız.

99-Eğer onlar (gerçek) ilahlar olsalardı, ona girmeyeceklerdi(veradûhâ). Oysa onların tümü içinde temelli kalıcıdırlar.

100-Orda kendileri için, 'kemikleri çatırdatan inlemeler' vardır. Onlar orada işitmezler de.

101-Ama bizden kendilerine güzellik geçmiş bulunanlar; işte, onlar, ondan uzaklaştırılmışlardır.

 

Dolayısıyla ayetlerin kimlerden bahsettiği çok açık,

Ayetlerde herhangi bir çelişki yok,

Saygılar,

 

tarihinde profer tarafından düzenlendi
Ekleme
Link to post
Sitelerde Paylaş
16 dakika önce, profer yazdı:

Benim "kendimi haklı çıkarma" gibi bir gayretim yok, "ben yanlış mantık kuruyorsunuz" diyorum. Hayır diyorsanız bunu göstermeniz gerekir ki: bende "doğru söylüyorsunuz yanlış düşünmüşüm" diyebileyim...

Tabii kide ayetin sonrasına da bakalım buyur,

19-MERYEM:

71-Sizden ona girmeyecek(veradûhâ) hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır.

72-Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz.

Bide 68. Ayeti yeniden hatırlayalım:

68-Andolsun Rabbine, onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları “cehennemin çevresinde” diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız.

Ayetteki koyu-tırnak içerisine dikkat edelim.

 

Aynı sonuca Enbiya Suresinde de varabiliriz,

21-ENBİYA:

98-Gerçekten siz de, Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız.

99-Eğer onlar (gerçek) ilahlar olsalardı, ona girmeyeceklerdi(veradûhâ). Oysa onların tümü içinde temelli kalıcıdırlar.

100-Orda kendileri için, 'kemikleri çatırdatan inlemeler' vardır. Onlar orada işitmezler de.

101-Ama bizden kendilerine güzellik geçmiş bulunanlar; işte, onlar, ondan uzaklaştırılmışlardır.

 

Dolayısıyla ayetlerin kimlerden bahsettiği çok açık,

Ayetlerde herhangi bir çelişki yok,

Saygılar,

 

 

 

71de açıkça rabbin diye muhammede sen diye hitap ederken ve ona sizden kimse yok ki cehenneme girmeyecek olsun derken, 5 ayet öncesinden bir grup sözcükten anlam çıkartıp taşıyıp getirmeniz hoşmuş, fakat geçerli değil.

 

hadislere pek dokunmuyorsunuz ama, buyrun, ek bilgi iyidir :

 

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Meryem (a.s.) Suresi|müslim|Ümmü Mübeşşir el-Ensariyye|Resulullah (sav)'ı dinledim şöyle buyurmuştu: "(Hudeybiye biatına katılan) ashabu'ş-şecere'den hiç kimse inşaallah cehenneme girmeyecektir." Bunun üzerine Hafsa (ra) validemiz: "Hayır ey Allah'ın Resulü!" dediyse de Resulullah (sav) onu azarladı. Bunun üzerine Hz. Hafsa (ra) şu ayeti okudu: "Sizden cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin, yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür" (Meryem 71). Resulullah (sav) ona şu cevabı verdi: "Allah şöyle de buyurmaktadır: "Sonra biz, Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanları kurtarır, zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakırız" (Meryem 72). |Müslim, Fedailu's-Sahabe 163, (2496)|706

 

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Meryem (a.s.) Suresi|tirmizi|Süddi|Mürre el-Hemedani'ye "Sizden cehenneme uğramayacak yoktur" (Meryem 71) ayetinden sordum. Bunun üzerine bana İbnu Abbas (ra)'ın Hz. Peygamber (sav)'den rivayet ettiği şu hadisi rivayet etti: "İnsanlar ateşe girerler, sonra amellerine göre ondan çıkarlar: Onların ilk grubu şimşek hızıyla çıkar, ikinci grub rüzgar gibi çıkar. Sonra at süratiyle, at binicisi süratiyle, sonra yaya koşusuyla, en sonra da yaya yürüyüşüyle çıkar." |Tirmizi, Tefsir, Meryem (3158)|707

Neyse, bu tür konular, sonunda örnekler üzerinde tartışılmaya dönüyor ve genellikle savunucuların sözcükler üzerinde dans etme çabaları ile uzayıp gidiyor.

incelemek istersniz, kuranın çelişkileri sayısızdır, forum bunlarla doludur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, bir_akil_insan yazdı:

 

 

71de açıkça rabbin diye muhammede sen diye hitap ederken ve ona sizden kimse yok ki cehenneme girmeyecek olsun derken, 5 ayet öncesinden bir grup sözcükten anlam çıkartıp taşıyıp getirmeniz hoşmuş, fakat geçerli değil.

 

hadislere pek dokunmuyorsunuz ama, buyrun, ek bilgi iyidir :

 

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Meryem (a.s.) Suresi|müslim|Ümmü Mübeşşir el-Ensariyye|Resulullah (sav)'ı dinledim şöyle buyurmuştu: "(Hudeybiye biatına katılan) ashabu'ş-şecere'den hiç kimse inşaallah cehenneme girmeyecektir." Bunun üzerine Hafsa (ra) validemiz: "Hayır ey Allah'ın Resulü!" dediyse de Resulullah (sav) onu azarladı. Bunun üzerine Hz. Hafsa (ra) şu ayeti okudu: "Sizden cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin, yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür" (Meryem 71). Resulullah (sav) ona şu cevabı verdi: "Allah şöyle de buyurmaktadır: "Sonra biz, Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanları kurtarır, zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakırız" (Meryem 72). |Müslim, Fedailu's-Sahabe 163, (2496)|706

 

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Meryem (a.s.) Suresi|tirmizi|Süddi|Mürre el-Hemedani'ye "Sizden cehenneme uğramayacak yoktur" (Meryem 71) ayetinden sordum. Bunun üzerine bana İbnu Abbas (ra)'ın Hz. Peygamber (sav)'den rivayet ettiği şu hadisi rivayet etti: "İnsanlar ateşe girerler, sonra amellerine göre ondan çıkarlar: Onların ilk grubu şimşek hızıyla çıkar, ikinci grub rüzgar gibi çıkar. Sonra at süratiyle, at binicisi süratiyle, sonra yaya koşusuyla, en sonra da yaya yürüyüşüyle çıkar." |Tirmizi, Tefsir, Meryem (3158)|707

Neyse, bu tür konular, sonunda örnekler üzerinde tartışılmaya dönüyor ve genellikle savunucuların sözcükler üzerinde dans etme çabaları ile uzayıp gidiyor.

incelemek istersniz, kuranın çelişkileri sayısızdır, forum bunlarla doludur.

Bakın, benim gözlemlediğim şudur lütfen üstünüze alınmayın...

Kur'an üzerinden iddialarını "temellendiremeyen" ateistler,

"müşrikler" gibi "Hadis" lere sarılıyor...

Ne diyim,

Kur'an gerçekten de ilginç bir kitap,

"İnkar eden" ile "Sözde İman ettiğini" söyleyenleri aynı çatı altında toplayabiliyor,

Samimi olduğunuzu dşündüğüm için cevap yazıyorum yoksa çalışmam gereken sınavım(dgs) var. Ve bu benim için yeterince vakit kaybı...

Bence yeniden sorgulamalasınız... Ön yargılı olduğunuzu görüyorum...

Size önerdiğim kitapları bence mutlaka okuyun ve "müşrikler" ile "müslümanları" bir birine karıştırmayın...

İyi akşamlar,

Saygılar,

Link to post
Sitelerde Paylaş
34 dakika önce, profer yazdı:

Bakın, benim gözlemlediğim şudur lütfen üstünüze alınmayın...

Kur'an üzerinden iddialarını "temellendiremeyen" ateistler,

"müşrikler" gibi "Hadis" lere sarılıyor...

Ne diyim,

Kur'an gerçekten de ilginç bir kitap,

"İnkar eden" ile "Sözde İman ettiğini" söyleyenleri aynı çatı altında toplayabiliyor,

Samimi olduğunuzu dşündüğüm için cevap yazıyorum yoksa çalışmam gereken sınavım(dgs) var. Ve bu benim için yeterince vakit kaybı...

Bence yeniden sorgulamalasınız... Ön yargılı olduğunuzu görüyorum...

Size önerdiğim kitapları bence mutlaka okuyun ve "müşrikler" ile "müslümanları" bir birine karıştırmayın...

İyi akşamlar,

Saygılar,

 

Savlarımız oldukça temelli ve açıkça görülebilen şeylerdir. Sıkıntı, kuran savunucularının sözcükler arasında kendilerine yol bulmaya çalışması ile konuların uzayıp gitmesinden kaynaklanır.

 

Bizler, kuranda hata var, bu yüzden allah yoktur demiyoruz; yanlış bir sanıya kapılmayın. Bizler tanrı diye bir şey yoktur, bu yüzden kuran da, diğer bütün her şey gibi insan ürünüdür diyoruz. İnsan ürünü, özellikle en iyi olasılıkla 7.yy arabının ürünü olduğunu açıkça gösteren bir sürü de örnek öne sürüyoruz. Bu örnekleri, yapısal ve anlamsal bütünlük içinde dstekleyen hadisleri de, bulabildiğimiz kadarı ile ortaya koyuyoruz.

 

Sizin inancınız ise, allah vardır ve kuran onun ürünüdür temelinden ortaya çıktığı için, okuduğunuz her şeyi buna göre yorumluyorsunuz. Sizde sorgulama değil, inancınıza uydurma söz konusu. Bu yüzden, kendi tutarsızlıklarınızı da farkedemiyorsunuz.

 

Yukardaki açıklamayı dikkatle okursanız göreceksiniz ki, size kendimizi ya da inancımızı kanıtlamak için bir şeyler öne sürmüyoruz. Size, kendi metinlerinizini ipe sapa gelmez şeyler olduğunu göstermek için, onlardan yararlanıyoruz. 

 

Tanrı yoktur konusu, allah yoktur konusundan tümden ayrıdır ve tanrı diye bir şeyin olmadığı, tanrı tanımının olanaksızlığı ile açıktır. yani allahınızın varlığı ya da yokluğu aslında zaten konumuz bile değildir.

 

Bunun için şu konuyu inceleyeilirsiniz.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
50 dakika önce, bir_akil_insan yazdı:

 

Savlarımız oldukça temelli ve açıkça görülebilen şeylerdir. Sıkıntı, kuran savunucularının sözcükler arasında kendilerine yol bulmaya çalışması ile konuların uzayıp gitmesinden kaynaklanır.

 

Bizler, kuranda hata var, bu yüzden allah yoktur demiyoruz; yanlış bir sanıya kapılmayın. Bizler tanrı diye bir şey yoktur, bu yüzden kuran da, diğer bütün her şey gibi insan ürünüdür diyoruz. İnsan ürünü, özellikle en iyi olasılıkla 7.yy arabının ürünü olduğunu açıkça gösteren bir sürü de örnek öne sürüyoruz. Bu örnekleri, yapısal ve anlamsal bütünlük içinde dstekleyen hadisleri de, bulabildiğimiz kadarı ile ortaya koyuyoruz.

 

Sizin inancınız ise, allah vardır ve kuran onun ürünüdür temelinden ortaya çıktığı için, okuduğunuz her şeyi buna göre yorumluyorsunuz. Sizde sorgulama değil, inancınıza uydurma söz konusu. Bu yüzden, kendi tutarsızlıklarınızı da farkedemiyorsunuz.

 

Yukardaki açıklamayı dikkatle okursanız göreceksiniz ki, size kendimizi ya da inancımızı kanıtlamak için bir şeyler öne sürmüyoruz. Size, kendi metinlerinizini ipe sapa gelmez şeyler olduğunu göstermek için, onlardan yararlanıyoruz. 

 

Tanrı yoktur konusu, allah yoktur konusundan tümden ayrıdır ve tanrı diye bir şeyin olmadığı, tanrı tanımının olanaksızlığı ile açıktır. yani allahınızın varlığı ya da yokluğu aslında zaten konumuz bile değildir.

 

Bunun için şu konuyu inceleyeilirsiniz.

 

Benim söylediğim iddialara cevap veremiyorsunuz,

Şuan bile konuyu başka tarafa çekme girişimi içerisindesiniz,

Ayetlerlede iddialarınızı temellendiremiyorsunuz,

Ayetlerdeki çelişki sandığınız iddialara cevap veriyoruz,

Özetle,

Sonra çark edip, "biz zaten Tanrı olamaz diyoruz" demektesiniz o zaman Kur'an'da neden çelişki arıyorsunuz? Siz zaten "Tanrı kavramına" ön yargı ile bakıyorsunuz...

Demek ki Kur'an'da çelişki yok... Bunu sizde itiraf ediyorsunuz anladığım kadarıyla... Ve tanrı kavramı pekala olabilir... Burada da ayrı bir mantık hatası yapıyorsunuz. En kötü ihtimalle "bilemeyiz" demeniz beklenir. Ama siz "kesinlikle olamaz" diyorsunuz...Bu da nasıl "ön yargılı" olarak baktığınızı gösterir...

Saygılar,

Link to post
Sitelerde Paylaş
24 dakika önce, profer yazdı:

Benim söylediğim iddialara cevap veremiyorsunuz,

Şuan bile konuyu başka tarafa çekme girişimi içerisindesiniz,

Ayetlerlede iddialarınızı temellendiremiyorsunuz,

Ayetlerdeki çelişki sandığınız iddialara cevap veriyoruz,

Özetle,

Sonra çark edip, "biz zaten Tanrı olamaz diyoruz" demektesiniz o zaman Kur'an'da neden çelişki arıyorsunuz? Siz zaten "Tanrı kavramına" ön yargı ile bakıyorsunuz...

Demek ki Kur'an'da çelişki yok... Bunu sizde itiraf ediyorsunuz anladığım kadarıyla... Ve tanrı kavramı pekala olabilir... Burada da ayrı bir mantık hatası yapıyorsunuz. En kötü ihtimalle "bilemeyiz" demeniz beklenir. Ama siz "kesinlikle olamaz" diyorsunuz...Bu da nasıl "ön yargılı" olarak baktığınızı gösterir...

Saygılar,

 

 

ileri sürdüğünüz iddiaları yanıtladım ve yanlışlıklarını gösterdim, yanıtları yukarda bulabilirsiniz.

 

kuranda çelişki aramıyoruz, kuranda açık biçimde görülen çelişkileri yazıyoruz.

 

ne yazık ki, açık biçimde yazdığım şeyleri de anlamamışsınız :)

 

konuyu başka bir yöne çekmiyorum. bir daha okuyun:

 

kuran çelişki doludur, bunlar her yandan kendini ele verir. bunun nedeni, insanlar tarafından, tarihin masallarından derlenmiş ve bir savaş lordunun siyaset malzemesi olmasıdır.

 

siz, tanrı ön kabulü ile yola çıktığınız için, arabın zırvalarını aklamak adına taklalar atıyorsunuz. yukarda yazdıklarım da bunlardan ibaret.

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, bir_akil_insan yazdı:

 

 

ileri sürdüğünüz iddiaları yanıtladım ve yanlışlıklarını gösterdim, yanıtları yukarda bulabilirsiniz.

 

kuranda çelişki aramıyoruz, kuranda açık biçimde görülen çelişkileri yazıyoruz.

 

ne yazık ki, açık biçimde yazdığım şeyleri de anlamamışsınız :)

 

konuyu başka bir yöne çekmiyorum. bir daha okuyun:

 

kuran çelişki doludur, bunlar her yandan kendini ele verir. bunun nedeni, insanlar tarafından, tarihin masallarından derlenmiş ve bir savaş lordunun siyaset malzemesi olmasıdır.

 

siz, tanrı ön kabulü ile yola çıktığınız için, arabın zırvalarını aklamak adına taklalar atıyorsunuz. yukarda yazdıklarım da bunlardan ibaret.

Öncelikle çelişki diye sunduğunuz Ayetlere ben cevap verdikten sonra,

"Hayır senin iddia ettiğin gibi bir şey söz konusu değil ayetlerde işte nedeni" gibi bir şey yazdınız da ben mi görmedim. Ayetlere cevabımdan sonra susuyorsunuz, sonra cevap verdim diyorsunuz emin misiniz?

Kur'an'da "açık" şekilde çelişki yok diyorum. Çelişki bulmak için, "ayetler çok açık" olmasına rağmen siz sıfırdan çelişki üretmeye kalkışıyorsunuz... E zaten cevapta veremiyorsunuz çünkü sizde anlıyorsunuz ne kadar mantıksız bir yorumda bulunduğunuzu ama bir türlü "hata" yaptığınızı kabul etmek istemiyorsunuz...

O kadar tartıştıktan sonra mı aklınız başınıza geldi de şöyle bir yorumda bulunabiliyorsunuz: "Bizler, kuranda hata var, bu yüzden allah yoktur demiyoruz; yanlış bir sanıya kapılmayın. Bizler tanrı diye bir şey yoktur, bu yüzden kuran da, diğer bütün her şey gibi insan ürünüdür diyoruz."

Kur'an'da çelişki var diyorsunuz (yani ben dersem olur arkadaş, çelişki var diyorsam çelişki var gibi bir şey söylüyorsunuz heralde) zira ben cevabınızda öernek her hangi bir ayet göremedim "çelişkili"...

Saygılar,

tarihinde profer tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...