Jump to content

Beyin plastitesi ve Allah inancı..


Recommended Posts

Beyin plastitesi denen kavram, beyindeki nöronların iç ve dış uyaranlara karşı gösterdikleri yapısal ve işlevsel değişiklerdir.

Basit bir örnekle açıklayacak olursak,beyinin hızlı geliştiği bebeklik ve çocukluk dönemlerinde dış uyaranlara karşı beyin kendini yapısal olarak değiştirme özelliğindedir.Örneğin, bebeğin işitme merkezi,görme merkezi dışarıdan uyaran aldıkça gelişmektedir.40 yaşındaki bir insana bir biyonik kulak takarsanız hiçbir sonuç elde edemezsiniz ama beynin geliştiği dönemde yani çocukluk döneminde takarsanız o çocuk sesi duyar ve anlar,konuşur.Bu beynin dış uyarana göre adaptasyonudur,yani nöronal sinapslar,insanların bebek ve çocukluk döneminde dış uyaranlarla çok büyük farklılık kazanır.

Tanrı inancı da böyledir,bir çocuğa kadar erken din ve tanrı inancı verilirse,beyin artık o formasyona göre çalışır.Mantıksız olsa da dinlere inanmaya devam eder.Bu nedenle hiçbir çocuğa din eğitimi,tanrı inancı,dış uyaran olarak verilmemelidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Din yaşama anlam katan,mutluluk,huzur veren kutsal bir uyuşturucudur.Bağımlılık yapar.O yüzden de,insanlar kutsal uyuşturucularını kaybedip boşluğa düşmemek için,direnç gösterirler.Gerçek islam bu değil sözü de kutsal uyuşturucusunu kaybetmek istemeyen,kutsal uyuşturucusunu kaybetme korkusu yaşayan bir beynin ürünüdür.Bu tür bağımlılar,ne yardan ne serden geçerimci,orta yolcu bağımlılardır.İslamın tüm gerçekliğiyle kabul edip,benimseyemedikleri için,kutsal uyuşturucularını kaybetmemek için farklı yollar ararlar,eğip,bükerler,kıvırırlar,kuranı benimseyebilecekleri bir biçime getirmeye çalışırlar.Bu tür bağımlıların islam konusundaki görüşlerine,yazılarına da önem,değer verilmemelidir.Çünkü kutsal uyuşturucuyu kaybetme korkusu yaşayan beyin,kendini aldatma,kandırma yoluna gittiği için,bu tür kişilerin islam konusundaki yazıları da aldatıcı,yanıltıcı olabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ancak ergenlik döneminde zihin bir tür format çekiyor kendine. Bir de orta yaş döneminde. Bu iki formatta empozelerden kurtuldu kurtuldu, zihnini kurtardı. Yoksa gitti gider. Bir daha şansı yok. Paslı çivi gibi saplı kalır. Gerçeği gözüne soksan faydası olmaz.

Ben şahsen ergenliği atlatınca bir sorgulama dönemine girdim. Bu din neyin nesidir diye bir merak geldi. Ancak sorgulamamın sonucunu kısa sürede alamadığıma yanıyorum. Müslümler beni çok oyaladı. Bir sürü lüzumsuz bilgi taradım. Direk Kuran'ı okuyuversem, o olacakmış. Neden sonra boşa patinaj yaptığımı anladım. Arapça bilmiyorsam da karşılaştırmalı olarak çözümleyecektim.

Çalışmam ilerledikçe hiç de zor olmadığını gördüm. Bir bölümde ne dediğini anlamak son derece kolay. Bu genellikle bir sayfayı geçmez zaten. Konu bütünlüğü yoktur. Bir konu ile ilgili tüm pasajları araştırmak zor bir çalışma değil. Hatta çoğu kez önü arkası ile bağlantısız kısa bir kaç cümle vardır, çok basit bir anlatımı vardır Kuran'ın.

Çalışmam bittiğinde bu metnin doğru dürüst bir şeyler bilen kişilerce oluşturulmamış olduğunu apaçık anladım. Son satırı okuyup kapağı kapatana kadar karar vermekte acele etmedim. Kapağını kapattığımda artık Müslüm değildim. Bütün Kuranları din kitaplarını ya çöpe attım ya yaktım, hepsini hayatımdan çıkardım. Ateist olduğumu netleştirmem ise çok daha uzun sürdü. Bu pek kolay değil. Hatta tamam Müslüm değilim artık ama öyle görünmekte yarar var dediğim gereğinden uzun bir dönem oldu.

Bu islamın hayatımdan çaldığı yıllara acıyorum. Lüzumsuz bir şeyin lüzumsuz olduğunu anlamam bir sürü zamanımı çaldı. Sonraki bilinç düzeyim bunun lüzumsuz olmanın ötesinde ne kadar zararlı olduğunu kavradığım dönemde gerçekleşti. Bu bilinç düzeyini şart görüyorum. Bu din lüzumsuz boş bir saçmalık demek yetmiyor. Bu insanlık tarihinde icat edilmiş en zararlı şey ve bundan kurtulunması insanlığın en birinci önceliği. Bundan kurtulmadan insan olamayız. Bu kesin.

İnsanın biyolojik evriminden sonra kültürel evrimi başladı, arkasından teknolojik evrimi başladı ama evrim durmaz. Kültürel evrimin bundan sonraki aşaması dinin yok edilmesi olacaktır. Daha sonra da sıra tanrının yok edilmesine gelecek. Sonra bir tersinir evrim gerçekleşip yeniden bu hayaletlerle boğuşma konumuna geri de dönebiliriz. Asla tüm sorunlar kökten ve tamamen çözülmez. Ya da şu an öngöremediğimiz yeni sorunlar çıkacak. Ne bileyim uzaylılara iman edenlerle boğuşacağız. Uzaylılar mesaj yolluyor bana diyenler çıkacak, örgütlenecekler belki.

Sahte bilim her zaman olacak örneğin. Bununla mücadelenin kesin bir zafere ulaşması olanaksız. Bilimi birileri daima çıkarları için kötüye kullanacak. İnsanları uyduruk bilimle gerçek bilim kılıfında gizleyip aldatacaklar. Ama bunları sonra düşünürüz. Şimdi öncelik dinin ve tanrının ortadan kaldırılması, bunların insanlık için sorun olmaktan çıkması.

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
42 minutes ago, democrossian said:

Kültürel evrimin bundan sonraki aşaması dinin yok edilmesi olacaktır. Daha sonra da sıra tanrının yok edilmesine gelecek.

Bunların hepsi gerçekleşti çok önceleri. Yok edilecek olan antroposentrik anlayış olacaktır. Canlı bir evrenden cansız bir evrene doğru hızla ilerliyoruz. Bizi biz yapan değerlerin ötesinde bir anlayışla anlam veremediğimiz bilgi karmaşasında ve yoğunluğunda evriliyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, democrossian said:

Ancak ergenlik döneminde zihin bir tür format çekiyor kendine. Bir de orta yaş döneminde. Bu iki formatta empozelerden kurtuldu kurtuldu, zihnini kurtardı. Yoksa gitti gider. Bir daha şansı yok. Paslı çivi gibi saplı kalır. Gerçeği gözüne soksan faydası olmaz.

Ben şahsen ergenliği atlatınca bir sorgulama dönemine girdim. Bu din neyin nesidir diye bir merak geldi. Ancak sorgulamamın sonucunu kısa sürede alamadığıma yanıyorum. Müslümler beni çok oyaladı. Bir sürü lüzumsuz bilgi taradım. Direk Kuran'ı okuyuversem, o olacakmış. Neden sonra boşa patinaj yaptığımı anladım. Arapça bilmiyorsam da karşılaştırmalı olarak çözümleyecektim.

Çalışmam ilerledikçe hiç de zor olmadığını gördüm. Bir bölümde ne dediğini anlamak son derece kolay. Bu genellikle bir sayfayı geçmez zaten. Konu bütünlüğü yoktur. Bir konu ile ilgili tüm pasajları araştırmak zor bir çalışma değil. Hatta çoğu kez önü arkası ile bağlantısız kısa bir kaç cümle vardır, çok basit bir anlatımı vardır Kuran'ın.

Çalışmam bittiğinde bu metnin doğru dürüst bir şeyler bilen kişilerce oluşturulmamış olduğunu apaçık anladım. Son satırı okuyup kapağı kapatana kadar karar vermekte acele etmedim. Kapağını kapattığımda artık Müslüm değildim. Bütün Kuranları din kitaplarını ya çöpe attım ya yaktım, hepsini hayatımdan çıkardım. Ateist olduğumu netleştirmem ise çok daha uzun sürdü. Bu pek kolay değil. Hatta tamam Müslüm değilim artık ama öyle görünmekte yarar var dediğim gereğinden uzun bir dönem oldu.

Bu islamın hayatımdan çaldığı yıllara acıyorum. Lüzumsuz bir şeyin lüzumsuz olduğunu anlamam bir sürü zamanımı çaldı. Sonraki bilinç düzeyim bunun lüzumsuz olmanın ötesinde ne kadar zararlı olduğunu kavradığım dönemde gerçekleşti. Bu bilinç düzeyini şart görüyorum. Bu din lüzumsuz boş bir saçmalık demek yetmiyor. Bu insanlık tarihinde icat edilmiş en zararlı şey ve bundan kurtulunması insanlığın en birinci önceliği. Bundan kurtulmadan insan olamayız. Bu kesin.

İnsanın biyolojik evriminden sonra kültürel evrimi başladı, arkasından teknolojik evrimi başladı ama evrim durmaz. Kültürel evrimin bundan sonraki aşaması dinin yok edilmesi olacaktır. Daha sonra da sıra tanrının yok edilmesine gelecek. Sonra bir tersinir evrim gerçekleşip yeniden bu hayaletlerle boğuşma konumuna geri de dönebiliriz. Asla tüm sorunlar kökten ve tamamen çözülmez. Ya da şu an öngöremediğimiz yeni sorunlar çıkacak. Ne bileyim uzaylılara iman edenlerle boğuşacağız. Uzaylılar mesaj yolluyor bana diyenler çıkacak, örgütlenecekler belki.

Sahte bilim her zaman olacak örneğin. Bununla mücadelenin kesin bir zafere ulaşması olanaksız. Bilimi birileri daima çıkarları için kötüye kullanacak. İnsanları uyduruk bilimle gerçek bilim kılıfında gizleyip aldatacaklar. Ama bunları sonra düşünürüz. Şimdi öncelik dinin ve tanrının ortadan kaldırılması, bunların insanlık için sorun olmaktan çıkması.

Beyinleri yeni gelişen ve dış ortamdan aldığı bilgilere göre beyin formasyonu değişip şekillenen çocuklara asla ve asla abuk subuk din bilgileri ve tanrı kavramı verilmemelidir.

Bu çocuklar büyüdüklerinde dini çelişki ve saçmalıkları görseler bile kavrayamıyorlar,redediyorlar,çünkü beyinler din formasyonuyla şekilleniyor..Beyin algıları, din lehinde işliyor.

Bu da dinleri ve tanrıyı yok etmek için bir bilgi olabilir.

Siz belki bir istisnasınız,ama bu istisnalar gerçekten çok az..Çünkü çocukken din ve tanrı ile zehirlenmeyen çocuk sayısı yok gibi,bu işimizi gerçekten zorlaştırıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, Tremor yazdı:

Beyin plastitesi denen kavram, beyindeki nöronların iç ve dış uyaranlara karşı gösterdikleri yapısal ve işlevsel değişiklerdir.

Basit bir örnekle açıklayacak olursak,beyinin hızlı geliştiği bebeklik ve çocukluk dönemlerinde dış uyaranlara karşı beyin kendini yapısal olarak değiştirme özelliğindedir.Örneğin, bebeğin işitme merkezi,görme merkezi dışarıdan uyaran aldıkça gelişmektedir.40 yaşındaki bir insana bir biyonik kulak takarsanız hiçbir sonuç elde edemezsiniz ama beynin geliştiği dönemde yani çocukluk döneminde takarsanız o çocuk sesi duyar ve anlar,konuşur.Bu beynin dış uyarana göre adaptasyonudur,yani nöronal sinapslar,insanların bebek ve çocukluk döneminde dış uyaranlarla çok büyük farklılık kazanır.

Tanrı inancı da böyledir,bir çocuğa kadar erken din ve tanrı inancı verilirse,beyin artık o formasyona göre çalışır.Mantıksız olsa da dinlere inanmaya devam eder.Bu nedenle hiçbir çocuğa din eğitimi,tanrı inancı,dış uyaran olarak verilmemelidir.

40 yaşını geçtim.Tanrı inancından nasıl kurtulabilirim?

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 hours ago, democrossian said:

Yeterince yaygın olarak değil.

Antroposentrik anlayışın alternatifi uzaylılar olmasın yalnız, dikkat et... Kendimizden başka kimseden medet ummamak da antroposentrik bir tavır ama doğru...

Dünya dışı canlı varlıkların  ötesinde de canlılık barındırmayan bir tür olabilir.

tarihinde Abdul Alhazred tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, Buzul yazdı:

Din yaşama anlam katan,mutluluk,huzur veren kutsal bir uyuşturucudur.Bağımlılık yapar.O yüzden de,insanlar kutsal uyuşturucularını kaybedip boşluğa düşmemek için,direnç gösterirler.Gerçek islam bu değil sözü de kutsal uyuşturucusunu kaybetmek istemeyen,kutsal uyuşturucusunu kaybetme korkusu yaşayan bir beynin ürünüdür.Bu tür bağımlılar,ne yardan ne serden geçerimci,orta yolcu bağımlılardır.İslamın tüm gerçekliğiyle kabul edip,benimseyemedikleri için,kutsal uyuşturucularını kaybetmemek için farklı yollar ararlar,eğip,bükerler,kıvırırlar,kuranı benimseyebilecekleri bir biçime getirmeye çalışırlar.Bu tür bağımlıların islam konusundaki görüşlerine,yazılarına da önem,değer verilmemelidir.Çünkü kutsal uyuşturucuyu kaybetme korkusu yaşayan beyin,kendini aldatma,kandırma yoluna gittiği için,bu tür kişilerin islam konusundaki yazıları da aldatıcı,yanıltıcı olabilir.

Din tarihinin bu kadar eski olma nedeni de bu .

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 hours ago, TENTEN said:

40 yaşını geçtim.Tanrı inancından nasıl kurtulabilirim?

Beynindeki nöronların yaptığı sinapslara bağlı,Eğer yeterince yeterli bir zekan varsa olayları mantık süzgecinden geçirebilir ve kurtulabilirsin

Bak mesela şu hikayeyi oku,Eğer gerçek olabilir veya gerçektir diyorsan, mantık kurma ile ilgili sinapsların yeterince gelişmemiş demektir,ümitsiz vaka olduğun açıktır,ne yazık ki kurtulamazsın..

Hz. Davud vefat ettiği zaman on dokuz oğlu vardı. Hz. Süleyman'da bunlardan biri idi. Hz. Davud oğiu Süleyman'ı çok çok severdi. Çünkü o daha küçücükken bile, insanlar arasında hüküm verirken oldukça doğru ve olgun kararlar vererek babasının gözüne girmişti. Bu yüzden oniki yaşında olduğu halde babası Hz. Davud'un vefatından sonra hükümdar olup ülkesini yönetmeye başladı.

Tahta çıkarken Yüce Allah ona:
- "Arzu ettiğin herşeyi sana vereceğim" buyurmuştu. Hz. Süleyrnan'da
- Ya Rabbi şüphesiz sen bağışta bulunanların en hayırlısısın. Öyleyse bana hiç kimsenin ulaşamayacağı bir saltanat bağışla. Bunun üzerine; Yüce Allah rüzgarlan cinleri hayvanları onun emrine verdi. Kuşların dilini ögretti. Hz. Süleyman kuşlardan, cinlerden ve insanlardan meydana gelen büyük bir ordu kurdu. Bu ordu ile isyancıları bastırdı.     s r

Hz. Süleyman ordusuyla uzun mesafeleri kısa zamanda
alıyordü' Karıncalar vadisinden geçerken, karıncaların
endişelendiğini farkedince onları ezmemeye özen
gösterdi.
Örduya su arayıp bulma gibi önemli bir görevi ofeh Çavuş Kuşu, uzun süredir ortalıkta görünmüyordu. Diğer kuşlarda onun nerede oldugundan haberdar değildi. Hz. Süleyman ise bu duruma oldukça kızmıştı. Çok geçmediki Çavuş Kuşu göründü. Telaş içinde Hz. Süleyman'ın huzuaına çıktı.

- Sizin bilmediğiniz bir'şeyi öğrendim. Sebe ülkesine ulaşüm. Orada hükümdar Belkıs'ı gördüm Allah'ı bırakmış puta tapıyorlar.
Hz. Süleyman önce inanmadı. Çavuş Kuşu habersiz aynlışının suçunu örtmek için bunlan uyduruyor sandı. Sonra Çavuş Kuşuna dönerek.
- Bakalırn doğru mu söylüyorsun. Şimdi bir mektup yazacağım. Bunu bahsettigin kadın hükümdara götürüp vereceksin.


Mektubu verdikten sonra aradan ayrılıp bir yere gizlen.Mektubu okuduktan sonraki tavrını bana haber ver.
Belkıs mektubu alınca çok heyecanlandı. Vezirlerini toplayıp durumu haberdar etti.
- Süleyman isminde bir hükümdardan mektup aldım. Güneşe tapmayı terketmemizi, bir olan Allah'a ibaret etmemizi istiyor. Ne yapalım.- Vezirler, korkmadıklannı gerekirse savaşabileceklerini
söylediler.


Ancak Belkıs sultan işi barışçı yoldan halletmeyi düşünüyordu. Bu nedenle Hz. Süleyman'a hediyeler göndermeyi daha uygun buldu.
Bütün bu olanları izleyen Çavuş Kuşu, gördüklerini Hz. Süleyman'a bildirdi.
Hz. Süleyman elçileri karşılamak için büyük hazırlıklar yaptırdı. O kadar muazzam bir karşılama töreni yaptırdıki elçilerin adeta dili tutuluverdi. Gördükleri saltanat onlan büyülemişti.


Hz. Süleyman'ı dinlerken onu hayran hayran süzmekteydiler.
- Hediyeleriniz için çok sağolun. Görüyorsunuz ki Yüce Allah bana bol bol nimetler vermiş. Sizin hediyelerinize ihtiyacım yok. Beni memnun etmek istiyorsanız  
Güneşe tapmayı bırakınız. Yalnız Yüce Allah'a ibadet ediniz. Eğer söylediklerimi kabul etmezseniz, ülkenizi bu gördügünüz muhteşem ordumla darmadağın ederim.


Elçiler bu muhteşem manzara karşısmda zaten ürpermişlerdi. Hz. Süleyman'ın sözleriyle iyice titrediler, "Emredersiniz" diyerek oradan aynldılar.Sebe hükümdan Belkıs elçilerin anlatükian karşısında çok şaşırmış ve oldukça da etkilenmişti. Hz. Süleyman'a karşı direnemeyeceğini, anlamıştı. Çaresiz onun dediklerini kabul edecekti. Hz. Süleymanja gitmeye karar verdi. Vezirleride onaylamışlardı.


Belkıs yola çıKmadan önce, dünyada daha bir benzeri olmayan eşsiz tahtını sağlam bir sandığa yerleştirip,sadece kendinin girebildiği bir odaya kilitledi.Hz.Süleyman, Belkıs'ın iman etmeye niyetli olduğunu biliyordu. Bir mucize göstererek onların imana gelmelerini kolaylaştırmak istiyordu.Bu nedenle emrinde çalışan bütün insanları, cinleri ve hayvanlan bir araya topladı.


- Belkıs bize geliyormuş. O buraya gelmeden onun tahtını bana getirecek biri var mı içinizde.Vezirlerinden bilgili ve oldukça dindar birisi Hz. Süleyman gözünü açıp kapayıncaya kadar Belkıs'ın tahtını getirivermişti.
Hz. Süleyman tahtı inceledikten sonra biraz degiştirmelerini emretti.
Billurdan bir saray yaptırıp tahtı buraya yerleştirdi.


Hz. Süleyman Belkıs'ı karşüayıp doğruca bu saraya getirtti. Belkıs tahtı görünce şaşkınlıktan donakaldı. "Tıpkı benim tahtım" diye mınldanıyorken, Hz.
Süleyman;
- Sizi karşılamak için ülkenizden getirttim buyrun oturun.
Belkıs tahta oturacakken etekleri ıslanmasın diye eteğini toplayacaküki, Hz. Süleyman havuzun üstünün camla kaplı oldugunu eteğinin ıslanmayaca§ını söyledi.


Belkıs her geçen an dahada şaşırıyordu. Gördükleri onun imana gelmesine yetmişti. Güneşe tapmakla ne kadar hata ettiğini anlıyordu. Işte Yüce Allah peygamberi olan Hz. Süleyman'a neler neler vermişti.
Belkıs imana gelmişti. Alemlerin tek yaratıcısı Yüce Allah'a inandıgmı açıkladığında, ortalığı sevinç çığhklan kaplamıştı. Hz. Süleyman daha sonra Belkıs ile evlenip onu kendi ülkesine hükümdar olarak gönderdi.


Hz, Süleyman 40 yıl saltanat sürmüştü. Vefatına yakın bir saray yaptınyordu. Yine birgün inşaatı kontrole gelmiş asasına yaslanarak çalışanları seyrediyordu.     . Ancak asaya yaslanmış bir vaziyette ruhunu Yüce Allah'a teslim etmişti. Cinler bu durumu farketmemişlerdi. Olacakları ewelden bildiklerinı sanan cinler Hz. Süleyman'ın vefatını anlamamışlardı.         Hz. Süleyman asasına yaslanmış vaziyette günlerce kaldı.


Hiç kimse yanına gelip birşey sormaya cesaret edemiyordu. Bu sırada bir ağaç kurdu Hz. Süleyrnan'ın asasını kemiriyor, her geçen gün iyice yontuyordu. Mabedin inşaatı bittiği zaman ağaç kurduda asayı içten içe yeyip bitirmişti. Bu duruma gelen asa Hz. Süleyman'ın ağırlığını taşıyamayınca çatırdayıp kırılmıştı. Dolayısıyla Hz. Süleyman'da yere devrilmişti.
Bu olaya şahit olan insanlar ve cinler hemen koştular. Birde gördüler ki Hz. Süleyman çoktan vefat etmişti.


Bunun üzerinc cinler kendi aralannda.
- Eğer.biz olacakları, görünmeyen gizli şeyleri bilmiş olsaydık Hz. Süleyman'ın öldüğünden haberimiz olurdu. Demekki bu söylenenler yalanmış.
Böylece Yüce Allah Hz. Süleyman'ın vefatı ile onlara gereken derside vermiş oluyordu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 saat önce, TENTEN yazdı:

40 yaşını geçtim.Tanrı inancından nasıl kurtulabilirim?

Bunun için dinlerden kurtulmuş olmak şart. Bunu başarmış veya başarabilecek olduğunu varsayarasak, tanrı işine gelelim.

Dinlerden kurtulduğuna göre, inandığın tanrı deistik bir tanrı. Hiç bir şeye karışmaz. Bundan kurtulmanın çok da öyle aciliyeti yok. Bu tamamen senin seçimine bağlı bir şey. Deistik de olsa tanrıdan kurtulmak isteyip istemediğini düşünmelisin. Bundan da kurtulmak istersen kurtulacaksın. İstemezsen kurtulamazsın.

Deistik tanrıdan kurtulmak çok da şart değil. Onunla idare etmende çok da sakınca yok. Bunu bırakman için deistik de olsa tanrı inancının teizme destek verdiğini düşünmen gerekiyor. Böyle düşünürsen tanrı inancına karşı bilinçlenir ve radikalleşirsin.

Tanrı inancını neden bırakmalıyız? Çünkü zararı var, faydası yok. Zararı belli, sömürü ve aldatma aracı. Faydası neden yok, çünkü tanrıya ihtiyacımız yok. Çünkü yaratılmadığımız için yok da olmayız. Yok olmak olanaksızdır.

Ancak teistler iddia ediyorlar ki tanrı seni sen olarak ebedi hayata kavuşturacak. Bu vaade inanmak isteyip kanarsan teizm sömürüsüne hem destek, hem malzeme oluyorsun. Bu vaatle seni kandıran teistler seni alabildiğine kullanıp sömürüyorlar. Biz ateistler sana sonraki hayatında da sen olacağın garantisini vermiyoruz. Sadece yok olma diye bir şeyin olmadığını bildiriyoruz. Ne olacağını kimse bilemez. Ama yok olmayacaksın. Yok olmak olanaksızdır.

Aynı evrim sürecini paylaştığımız diğer canlılara çok iyi davranın. Gelecekte yer değiştirebilirsiniz. Bu ahlak anlayışını evrimden başka hiç bir fikir insana aşılayamaz. Bu, yaratılabilecek en yüksek ahlak anlayışıdır. Hiç bir din bu ahlak anlayışının yakınından bile geçemez. Sadece tanrısız bir din olan Budizm buna yakın bir Karma ahlakı aşılar. Budizm de zaten dinden çok felsefi bir öğretiye benziyor. 

İnanç dini olmak zorunda değildir. Felsefi inançlar da vardır. Hiç bir zaman ölmeyeceğine, paralel evrenlerde daima yaşayacağına da inanabilirsin. Paralel evrenler felsefi bir inançtır. Her farklı olasılığın başka bir evren yarattığına inanmaktır. Evrenin birinde çocukken ölen bir kişi, paralel bir evrende hayatına devam etmiş ve doktor olmuştur. Başka bir paralel evrende işçi olmuştur. Tüm paralel evrenlerin hepsinde yaşam süresini doldurup tüm evrenlerden kaybolmak diye bir şey yoktur, çünkü evrenlerde zaman faklıdır. Üstelik evrenler tekrarlanırlar. Paralel evrenler inancı bu.

Ateistin dini inancı elbette olmaz da, felsefi inancı olabilir mi? Olabilir. Ben örneğin deterministim. Felsefede determinizme inanıyorum. Elbette maddesel determinizme. Deizmi yaratan klasik determinizme değil. Yani aynı zamanda materyalistim. Ateistin hiç bir inancı olmaz şeklinde bir iddia saçma olur. Yarın yağmur yağacak deniyor ama ben yağmayacağına inanıyorum. Ateistlik güme mi gitti? Niye gitsin de? Bunun gibi... Ya da Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin ilelebet payidar kalacağına inanıyorum. Bu olanaksız elbet, güneş bir milyar yıl sonra dünyaya dostça ışımayı bırakıp düşmanlaşmaya başlayacak. Ama olsun, TC bir milyar yıl payidar kalacak niye diyeyim ki? Ha bir milyar, ha ilelebet. Ne farkeder? :D 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Biz insan olarak yaratıldık ve hep insan olarak kalacağız, hayvanlar hayvan olarak yaratıldı ve yok olacaklar inancı, en ahlaksız ve bencilce, rezil bir inançtır. Bu insanlardan bir bot olmaz. Bunlar en ahlaksız kişilerdir. Bunlardan her türlü acımasızlığı, kötülüğü, ahlaksızlığı, rezilliği beklemelisiniz. Bunlar canlılar arasında ayrım yaptıkları gibi insanlar arasında da yaparlar. Biz cennete gideceğiz, ötekiler cehenneme gidecek diye inanırlar. Bu inanç, dünyada icat edilmiş en rezil ahlaksızlıktır.

Bu inançtan kurtulmak şarttır. Yoksa ahlak olamaz. Ahlaksızlığın baş kaynağı bu inançtır. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, malta erigi yazdı:

Kesin olmamakla birlikte, neanderthal kuzenlerimizin de dini rituelleri oldugu dusunuluyor. 

Bu olasılık çok yüksek görülüyor. Şamanizmin Neandarthallerden miras kaldığı düşünülüyor. Tanrıya inanmakla görevli bir beyin birimi yoktur. Fakat insanlar ilk icatları olan taş aletleri yaptıklarında şöyle düşündüler, ister istemez: Bu aleti ben bir amaçla yaptım. Peki beni kim, ne amaçla yaptı? Ben niye varım?

Olay sadece bu. Başka yönü yok. Tanrıya inanmaya programlanmış filan değiliz. Öyle olsa ben örneğin tanrıya inanmadığım için sürekli bir huzursuzluk hissetmem gerekirdi. Tam tersine, tanrıya inanırken hiç huzurlu değildim. Tanrıya inanmak kafayı yemenin başlıca sebebidir. Tanrıya inanmayan, olanlardan kimseyi sorumlu tutmadığı için rahattır. Bütün olanlardan birini sorumlu tutsaydım çoktan kafayı yemiştim. Başıma kötü bir şey gelmesi filan gerekmez. Duyarlı insanlar buna gerek duymazlar. Gözlemledikleri olayların hepsini içlerinde duyumsarlar. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 minutes ago, malta erigi said:

Kesin olmamakla birlikte, neanderthal kuzenlerimizin de dini rituelleri oldugu dusunuluyor. Bu da bana inanc isinin genetik faktorlerinin oldugunu dusundurtuyor.

Ben din konusunda genetik faktörlerin etkili olduğunu düşünmüyorum.Tamamen psikososyal bir olgu..İnsanların hayat karşısında bilgisizliği,çaresizliği,korkuları çözülmedikçe bu din olgusu kaybolmayacak gibi geliyor..

Bilim bu çaresizliği çözdükçe din olgusu da mezarlığı boylayacak.Eskiden,hastalıklar karşısında dualar edilirken,hacı,hocadan çare aranırken,şimdi hastane kapıları aşındırılıyor.Bu bir gelişme..İnsanlar öğreniyor yani..Bir gün gelecek ve insan bütün çaresizliklerini çözecek..O zaman Tanrı'ya ihtiyaç kalmayacak.İnanç,genetik bir şey değil,hayatta ki korkularının toplamıdır.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...