Jump to content

Üçüncü dünyaya sıranın gelmesi


Recommended Posts

Dün izlediğim bir haberin detaylarına göre ülkelerin mutluluk sıralamasında, Finlandiya, İsveç, Norveç, İzlanda gibi ülkeler başta gidiyor.

Fransa/Almanya/İngiltere gibi ülkeler 15-20'inci sıralarda yer alıyor.

 

Üsteki ülkelerin belirleyici özelliği, demokrasinin çok gelişmiş olması, sosyal devletin yaygın olması ve çocuk sayısının düşük, aileden ayrılma yaşının erken olmasıdır. (yani 5 çocuk yaparak filan değil)

Alttaki ülkelerde, ABD'de filan büyük sorunlar olabildiğini deneyim olarak biliyorum. Örneğin Fransa'da bu sıralar genç birinin kalıcı bir iş bulma sorunu vardır. İngiltere'de fakir insanların kamusal yardımlara erişimleri azdır ve bütün bu ülkelerde ciddi fakirlik vardır. Tabi bir de göç sorunu bu durumu kolaylaştıran bir etken olmadığı için, İngiltere AB'den çıkmaya kadar işi ilerletmiştir.

 

Üçüncü dünyada, Feto gibi kişilerde, "Batının teknolojisini, ekonomisini aldık mı kurtarırız" anlayışı vardır. Birçok ülke (Çin gibi) Demokrasi, insan hakları, hukuk üstünlüğü, sosyal devlet gibi yapıları almadan, direk pastanın kremasını istemektedir. Ama eldeki veriler bunun işe yaramayacağı yönünde. Yani Çin, Hatta Japonya gibi sanayileşebilirsiniz. Ama sırf bunu yaptınız gibi mutluluk sıralamasında en üste çıkmazsınız.

 

Bir de sosyalizme değineceğim. Bazı solcular Sovyetler birliğini kabul etmezler. Ben şahsen Leninizmi ve Stalinizmi çok katı bulurum. Stalin tabi ki "demir adadır" ama, Troçky'yi öldürmeseydi birçok şey farklı olabilirdi.  

- En çok kızdığım nokta da, Belki küba haricinde, gelişmemiş ülkeler için hiçbir şey yapmamış olmalarıdır. Dedikleri kadar iyi olsalardı, nükleer silahlanma yerine orta-doğu, Afrika, Güney-Amerika, Asya gibi ülkelere yardım edip onları emperyalizmin pençesinden kurtarsalardı ya. Bunun yerine bu yerleri ABD ile karşılıklı satranç tahtasına çevirip, silahlanma / uzay yarışı gibi şeylere girmişlerdir.

(Gördüğünüz gibi, sosyalizmin bile farklı anlaşılma durumu diye bir şey var)

 

/Bugünün küresel kapitalizminde de sorun aynıdır. Artık herkesin cebi var ve millet komple internete bağlanmış. Yine de fark dağlar kadar, özellikle ülkeler arası fark büyümeye devam ediyor. Kapitalizmin de turizm, veya yabancı yatırım haricinde bir aracı da yok. Tayyoş bu ülkede topu kapmış gidiyor, ve yaptıklarını durduracak uluslar arası mekanizma bile yok (AB adayı ve NATO üyesi olmamıza rağmen).

- Kapitalizmin olumlu yönlerine inanıyorum. Ama durumu daha beter olan ülkelerde, belli bir sosyalist anlayış olmadan (mesela Afrika'da) küresel bir bütünlük sağlanabilir mi? bu "üçüncü dünya" denen konuda bir şey yapılabilir mi bilmiyorum.

Hatta, mesela Cezayir açısında, Suriye açısından "keşke sömürge olmaya devam etselerdi" diyorum. Da o dönem de bitmiş, Çok büyük mülteci sorunları filan var. BM filan bunları aşabilir mi? aşamaz mı? tüm bunlar hep soru işaretidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Heriflerin Hepsi Hırsız

 

Ayrı başlık olmasın dedim. Diğer üçüncü dünya ülkelerinde de sorunlar o kadar benzer ki. Örneğin din adamlarının siyasete girip kendi halklarını sömürmeleri Hindistan, Nepal gibi ülkelerde de var. Oralarda da "gerçek Budistler" tıpkı bizim gibi din ile siyasetin ayrılması gerektiğini söylüyorlar, kimseye dinletemiyorlar.

- Bu ülkelerde yaşanan nüfus patlaması ve bütün bu ülkelerde herkesin derdinin Amerika'ya veya Avrupa'ya göç etmek olmasına da inanamıyorum.

Çin'de yapılanları da mantıklı buluyorum. Mao Çin'e düzen getirmeseydi bugün halen Hindistan ile Türkiye arası bir şey olacaklardı.

Nasıl olsa atış serbest. Ben

A) Sömürgeciliğe dönülsün istiyorum.

veya

B ) bu ülkelerinin tamamına (Türkiye dahil) bağımsız olma koşulu olarak hukuk üstünlüğü, güçler ayrılığı, bir partinin 2 kereden fazla seçilememesi ve demokratik seçimler yapma koşulu getireceksin. Rusya/Çin/İran/Sudi Arabistan gibi ülkeleri de bu tür ülkeleri karıştıracak hareketler yapmamaları konusunda uyaracaksın.

 

Bugünün dünyasının en büyük sorunu bence kim kime dum duma olması. Hiçbir düzenleme/denetim yok. Herkes kafasına göre takılıyor.

Burada, kendi kentimde bile, 4-5 hepsi türk ama farklı dünya, farklı millet var.

Mesela sosyetik bir AVM'ye gidiyorum. zengin yemenliler, Selçuklular var. Kent merkezine iniyorum, ayrı bir manzara, diğer bölgelerde aşırı fakirlik var, başka yerde aşırı zenginlik var, kimisi 21 yy insanı gibi, kimisi Orta çağda nasılsa öyle, kimisi çok idealist/modern, kimisi tamamen dejenere/ Araplaşmış.

 

Bu işin içinden nasıl çıkılır?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, leonardo18 yazdı:

Bu işin içinden nasıl çıkılır?

 

Şirket devletler modeli olabilir mi? Yani şirketler tarafından yönetilen coğrafyalar. Böylece rekabet artacak ve gereksiz insan sayısı yok olacak çünkü aptal kalmak yok olmak demek olacak, sınır dışı edilecekler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İki çok önemli unsur var:

1) Mantık

2) Doğaya, doğa kanunlarına, insan tabiatına uygunluk.

 

Medeni olmayan ülkede yaşadığım için en çok bu gözüme çarpıyor.

1) Mantık, felsefe, akla uygunluk, ortak fayda, kamusallık çöpe atılıyor. Güçlü olanın sözü geçiyor.

2) Din ile veya başka araçlar ile, insan sürekli eğilip bükülmeye, değiştirilmeye çalışıyor, terbiye edilmesi gereken bir çeşit hayvan olarak görülüyor. BU baskının sonunca insanlar iyice bozuluyor.

 

- Benim ve diğerlerinin en çok sorduğumuz soru şudur:

1) Gözünün önünde örnek var. Niye bakıp işe yarayan şeyi kendin için uygulamıyorsun?

2) Bilgi akışı çok arttı. Çin'e gidip Kung-Fu / Akupunktur bile öğrenebilirsin (biraz paran ve uçak biletin varsa), hiçbir şey sır değil (büyük askeri projeler haricinde), Bir ülkede kaynak var, mesela TV imal etmek istiyorsan, nasıl yapılacağı bilgisini de elde edebiliyorsun. Orta çağdaki gibi Çin'de barut icat edilmişken, Batı'da millet okla savaşmıyor.

 

Yani ben ülke çapında olmaktan çok, uluslar arası düzeyde de çok daha kontrollü ve sosyalist anlayışa yakın zihniyetten yanayım. Liberalizmin bu dediklerimin çoğunu yaptığı doğrudur. Ama yapmadığı, asla da yapamayacağı şeyler var. Onun için biri çalışıyor, üretiyor, hammadde alıp ürün satıyor. Öteki TV / Araba alıp çocuk ve tarım üretiyor. Küresel kapitalizm 'de bu konuya eğilme eğilimi göremiyorum. "Z.kimde bile olmaz" deyip geçiyor.

/ Sudi Arabistan, Rusya, İran, Çin ondan da beter. "Bana da verin yoksa yakarım burayı" filan diyor.

- Kapalı Çarşı'da esnafla aynı düzeyde adamı başbakan yapmak o açıdan gayet mantıklı. Cidden, anlamaya çalışmak lazım.:)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu tür zengin-ülke / fakir-ülke yaklaşımları hem vardı. Eski Mısırlılar güneydeki Afrikalılardan sürekli almışlar, Persler sürekli Batıya doğru genişleyip Doğu-Yunanlıları kendilerine bağlamışlar. Osmanlı herkesten haraç toplamış. Bir tek Arap medeniyeti daha çok ticaret ile gelişmiş, Sovyetler, en azından kendi müttefiklerine yardım etmeye çalışmışlar.

- Günümüzde o kadar İnternet var. Dünyanın her yeri her yeri ile bağlantılı, Benim sorduğum soru, tek dünya olma yolunda gerçekten ilerliyor muyuz? Kapitalizm bunu tek başına başarabilir mi? Yoksa sosyalizm'den bu konuda yardım alması zorunlu mu?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...