Jump to content

Recommended Posts

TANRI VE ANARŞİST ÇOCUKLARI
“Bu, modern insancıklara karşı bir saldırıdır! Söylediğim her şey çelişki içerecek ve eğer beni gerçekten duymak istiyorsan tutarsızlığın da kendi içinde tutarlı olduğunu kabul etmen gerekiyor. Ben bilimsel konuşmuyorum ama bilimde bunu destekliyor. Sürekli yeni bilimsel doğrular ortaya çıkıyor ve eskiler çürütülüyor. Anlamak kavramı ancak sabit bir gerçeklik mevcutsa geçerlidir. Ama sabitlik yok, gerçeklik ölü değil, o canlı ve hareket ediyor, asla aynı kalmıyor.  Anladığını sandığın her şey değişmeye devam ediyor. Eğer hâlâ anlıyorsan anlamıyorsun demektir, peki şimdi anlıyor musun?” Sokrates şöyle dedi “Ben bir şey bilmiyorum. Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.” Bu güzel bir nokta ama başka yönlere saptırılabilecek bir söz. Çünkü kesinlikle varlığın gerekçesi bilgi değildir. Varlık bilgiye gerek duymaz, varlık zaten bilgiden oluşmaktadır. Bunu tarif etmek için sözcüklere bakalım. TANRI sözcüğü TANRININ kendisi değildir, bu sadece ifade edilme biçimidir. Güneş her gün doğar ve kimse bunu fanatikçe savunmaz çünkü gerek yoktur bunu herkes bilir. Gerçeklik fanatikçe savunuluyorsa yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. Gerçeğin savunması kendisidir, onun dikte edilmesine gerek yoktur. Ne söylersen söyle güneş yarın doğacak. Tanrı hakkında konuşan insanlar ve tanrıya inanmayan karşıtları var. Bu iki grupta çok komik durumdalar. Tanrı bir sözcük değil sen onu savunamazsın veya yalanlayamazsın. Tanrıyı bilmiyorsan senin için yoktur, biliyorsan vardır. Kimse bunu kimseye dayatamaz. Başka insanlara Tanrıyı anlatmış olanlarsa sadece kendilerini kandırır çünkü sadece TANRI kelimesi dayatılmış olacaktır; istediğin kadar biber acıdır, kırmızıdır, yemeklerin yanında güzel olur demeye devam et biberi yemeyen birisi kelimelerin ötesine geçemez, peki tanrıyı bilmiyorsan kelimelerle ne yapacaksın, kelimelerin içi boş kalacak. Bilmediğin şeyleri istediğin yere çekebilirsin. Bu yüzden ben Sokrates’e katılıyorum hiç kimse hiçbir şey öğretemez ama sen öğrenirsin. Deneyim senin dünyanda varlık kazanmadığı sürece anlamı yakalayamazsın. Kör bir insana renkleri tarif etmek ne kadar imkânsızsa senin yaşamadıklarını, deneyimlemediklerini anlamlandırman işte o kadar zordur. Yaşamlarımızda ki ikinci el bilgiyi görüyor olmalısınız. Bütün eğitim sistemi ikinci el bilgiyi sana aşılamak amacıyla kurulmuştur. “Senin, benim, bizim, onun…” sahiplenmeye o kadar meyilliyiz ki bunun sayesinde bizi kullanıyorlar. Bütün uyduruk ve çatışma yaratan kavramların doğum noktası sahiplenme isteğinden ibaret. “Benim; ÜLKEM, TANRIM, DÜŞÜNCEM, KÜLTÜRÜM, TARİHİM…” bu kavramlardan öncelikle “TARİHLE” başlayalım. Tarih geçmişten ibarettir ve geçmiş insanlara hâlâ dayatılıyor. Oysa geçmişte her ne olmuşsa savaşlar ya da anlaşmalar bunları yapan başkalarıydı, sen orada bile değildin. Bunu sana dayatmalarının sebebi çok basit; geçmişin varlığı senin varlığında bir alan kaplayacak, bir zincir görevi görecek. Eğer bu tarih seninse bunu koruman gerekiyor ve komikliğe bak tarih senin olsa bile koruyamazsın çünkü tarih yaşandı ve bitti. Kimse geçmişe dönüp ona saldıramaz veya onu koruyamaz bu imkânsız. Çocuklara bile geçmişi bırakması söylenir. “Eskiden altına yapıyordun ama artık yapmıyorsun bunu düşünüp durmanın bir faydası yok. Geçmişte bir bebektin, ne yapabilirsin süreç böyle işliyor.” Bunlar senin tarihin diyerek insanları fanatikleştiriyorlar ve her şeyi geçmişte senden önce yaşamış senin hiç tanımadığın insanlar yaşadı, karşı tarafta da aynısı gerçekleşti ve bu insanlar arasında savaşlar yapıldı. İnsanlar geçmişte savaşmışsa senin de şimdi onun torunlarının torunlarıyla savaşman gerektiğine dair büyük bir kitle hipnozu uygulanıyor. İsteyen herkes bunu inkâr edebilir çünkü hipnotize edildiysen uyanman çok zordur. Parmakların şaklatılması gerekiyor bunu senin için kimse yapmayacak sen ayağa kalkmak zorundasın. Ama insanlar uyumayı kalkmaya tercih eder. Bu yüzden uyanmış birisi dünyanın en tehlikeli adamıdır çünkü uyanmışsan milyonlarca insanı uyandırabilirsin. Eğer uyumuyorsan müzik senin için artık ninniden ibaret değildir, dans etmek, coşkulu yaşamak için bir ritimdir. Uykuda değilsen artık uyuyanlar için tehlikeli hale gelmişsindir. Oysa sadece gerçeğe geri dönmüşsündür ve rüyayı terk etmişsindir ama bu çağlar boyu korku yarattı. Bütün uyuyanları uyanmaları için sarsabilirsin ve bu meydan okumaya karşılık verebilmek için bile yataklarından doğrulmak ve uyanmak zorundalar. Rüyalar âleminden kurtulmuşsan rüyanın kuralları seni bastıramaz ya da rüyanın zenginlikleri seni satın alamaz. Bu sana yeni bir nitelik kazandırmıştır ve bu TANRISAL bir nitelik ve sen artık “anarşist” olursun. Oysa anarşizmin derinlerine inerseniz “anarşist” olamayacağınızı görürsünüz çünkü anarşist olmak bir kalıplaşma, tanımlanma getirir. En kaotik varoluş artık bir isime ve çağrışımlara indirgenerek sistemleştirilmiştir ve sistemi reddederken kendini sistemleştirmiştir. Tanım aralığına girmiş bir kavram gerçekliğini yitirmeye mahkûmdur. Tanrı kelimesine bakın,hâlâ etkisini sürdürüyor çünkü insanlar Tanrıyı henüz kendi tanım aralıklarına sığdıramıyor ve böyle olması gayet iyi. Tanrı dünya üzerinde en üst güce sahip varlık olarak alındığında bu onun anarşist olduğuna kanıt olmaya yeterlidir. En üst tabakayı yani politikacıları, zenginleri ve din adamlarını kurallar hiç bağlamaz. Kuralları satın alabilirler ya da kuralları değiştirebilirler ve zaten önceki kuralları da kendileri koymuştur. Canları nasıl isterse öyle davranırlar ve kimseye hesap vermek zorunda değiller. Onlar Tanrıya ait olan anarşizmi eksik kullanıyor. Başkalarına kendi doğrularını ve üstünlüklerini dayatıyorlar ama anarşizmin özgürlüğe müdahale etmesi olanaksız. Anarşizm karşı koymayı, kabul etmemeyi, özgürlüğü kast ediyor ama onlar kendilerini dayatmaya çalışıyor. Kendi doğrunu en üstte tutabilirsin ama insanlara da bunu en üste tutmaları gerektiğine dair yönlendirme yapamazsın bu anarşizmle ilgili değil bu kendi egolarının doymak bilmez açgözlülüğüyle ilgili. Mevlana şöyle söylemişti “Dünya hayatı bir rüyadan ibarettir…”Bu tanrıya bir meydan okuyuştur. Burada itiraz edebilirsiniz ama herkes farklı gözlerle bakar ve bu yazıyı eğer okuyorsanız benim gözlerimden bakmanız için sizi davet ettiğimin farkındasınız. Mevlana diyor ki sen rüyada eğer bir tanrı bulmuşsan bu tanrıda rüyadan ibaret olacak. İnsanlarda kendi rüyalarında tanrı olabilir başka hiç kimse rüyada yoktur bu yüzden bütün yaratım ve kontrol sana aittir. Ama rüyada senin yaratımın olan binlerce varlık vardır ve o varlıklar ne kadar gerçek dışı olursa olsun rüyadan uyanmadığın sürece gerçekliklerini korurlar. Asıl olarak hepsi farklı varlıklar olarak gözükse de hepsini sen kendi zihninde kendinden oluşturmuş olursun yani özde hepsi senden oluştu. Bütün rüya boyunca her şey senden oluşmuştur hatta bütün varlık sadece sensindir. Bunu okuyucu için biraz açacağım. Bir rüya görüyorsun rüyanda sen, annen ve baban var. Şimdi asıl sorum şu; rüyayı gören asıl kişi sensin ama rüyada bir tane daha sen var ve o sahte hatta senin bir yaratımın ama rüyadan uyanmadığın sürece rüyadaki o sahte yaratım olarak kalacaksın, anlıyor musun? Rüyada yaratmış olduğun anne ve babada senden oluşuyor. Yani bütün bir rüya boyunca tanrıyı ararsan asla bulma imkânın yok çünkü yaratıcı sensin ama rüyadaki sen değilsin. Şimdi olayı daha da karmaşıklaştırıyorum. Çünkü Mevlana’nın dediği gibi dünya bir rüya ise bu şu anlama geliyor sen bir rüya karakterisin ve aradığın tanrı zaten senin aracılığını kullanarak rüyada bir şeyler yapıyor. Bütün rüyayı zaten o görüyor ve zaten sen bile onun hayal gücüsün yani sen her parçanla o’sun ve onun yaratımısın ancak SEN TANRI DEĞİLSİN ama TANRI kesinlikle SEN!
 

Link to post
Sitelerde Paylaş
30 dakika önce, umutsuzluközlemi yazdı:

DİN NEDİR?

Din ,

İnsanlara

Hayvanlara

Bitkilere

Onu Allahın yarattığını bilip her canlıya saygı duymaktır.

 

Kısaca

İnsan olabilmenin gereğini yerine getirebilmektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, bilgivehis yazdı:

Anlar gibi olmak ve meydan okumak.

Sen çelişkiye taptığının dahi farkında değilsin, iyi rüyalar...

Neden çelişkili olmamam gerekiyormuş? Senin eğitim sistemin sana çelişkinin yanlış olduğunu öğretmiş olabilir. Ama doğa buna tamamen ters işler. Doğanın uyulması gereken kuralları yok. Tanrı tamamen kuralsız anarşist ve çelişkili bir doğa yaratıyor. Ama sen sistemin empoze edilmiş düz mantığına bağlısın. Ben ying ve yang gibiyim her siyahın için de bir beyaz ve her beyazın içinde bir siyah vardır. Mükemmeliğe doğada yer yoktur. Sen doğanı unutmuşsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 dakika önce, Hankah yazdı:

Din ,

İnsanlara

Hayvanlara

Bitkilere

Onu Allahın yarattığını bilip her canlıya saygı duymaktır.

 

Kısaca

İnsan olabilmenin gereğini yerine getirebilmektir.

Dinin saygıyla hiç bir ilgisi yoktur. Saygı küçüklük belirtisidir. Saygı doğanın baskılanmasıdır. Sevmiyirsan tepki gösterirsin bu doğaldır ama saygı göstermek kendini baskılamak anlamına gelir ve sistem yıllarca bunu aşıladı uyanın artık! Tepki gösterin. Din tamamen içsel bir kaosa ve devrime izin vermektir. Tanrı kurallara uymaz o halde sen kimsin ki boyun eğiyorsun!

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 dakika önce, umutsuzluközlemi yazdı:

Neden çelişkili olmamam gerekiyormuş? Senin eğitim sistemin sana çelişkinin yanlış olduğunu öğretmiş olabilir. Ama doğa buna tamamen ters işler. Doğanın uyulması gereken kuralları yok. Tanrı tamamen kuralsız anarşist ve çelişkili bir doğa yaratıyor. Ama sen sistemin empoze edilmiş düz mantığına bağlısın. Ben ying ve yang gibiyim her siyahın için de bir beyaz ve her beyazın içinde bir siyah vardır. Mükemmeliğe doğada yer yoktur. Sen doğanı unutmuşsun.

Çelişkiye tapacaksan o halde bilim senin neyine, oysa bilim çelişkinin kaynağını bulmak ve tapma yanlışını kanıtlandırmak içindir. Bir yandan diğer doğmaların empoze edildiğini iddia ederken diğer yandan çelişkiye tapan bir düşünce yapısı, o halde yanlış dediğinden bir farkın kalmıyor. Bu durumda çelişkinin tapılası bir olgu veya varsayım iddian kendi kendini çürütüyor.

Ha çürümeye de tapıyorum dersen tekrar iyi rüyalar...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, bilgivehis yazdı:

Çelişkiye tapacaksan o halde bilim senin neyine, oysa bilim çelişkinin kaynağını bulmak ve tapma yanlışını kanıtlandırmak içindir. Bir yandan diğer doğmaların empoze edildiğini iddia ederken diğer yandan çelişkiye tapan bir düşünce yapısı, o halde yanlış dediğinden bir farkın kalmıyor. Bu durumda çelişkinin tapılası bir olgu veya varsayım iddian kendi kendini çürütüyor.

Ha çürümeye de tapıyorum dersen tekrar iyi rüyalar...

Tapınmak senin için ne anlam ifade ediyor bilmiyorum. Ama tapmak benim için içi boş bir kelimeden ibaret. Çelişkiye izin vermekle tapmak arasında uçurumlar var. Bilimin yöntemini incelemiş birisi olarak şöyle söyleyebilirim. Bilim analiz etme yöntemine dayanır. Analiz parçalamak ve parçaları daha da parçlayarak ilerler. Ama din tam tersi şekilde ilerler. Keşke biraz Tao üzerine okuma yapmış olsaydın. Ama din bütünselliği kavramak üzerinedir. Sonsuz bir Tanrı varoluşunu kavramak için analiz değil sentez yapılması gerekir. Bir gülün güzelliği bütünündedir yaprağının tek bir kesitini koparırsan tabi kavrayamazsın. Ve çürümek doğaldır. Her şey çürür ve toprağa karışır. Ama görüyorum ki sen eskimiş ve çürümüş düşünce kalıplarını bırakmak niyetinde değilsin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çelişkiyi savunmuyor ona tapıyorsun, bu yüzden yapılan her tanımı tarih ile eski ile bağdaştırarak çelişkiyi yeni bir din tipinde tasarlıyorsun. Bu senin hayallerinle süslediğin bir kurgudan ibaret. Oysa eleştiri için dahi o konu üzerinde birikim gerekir, bu da bilim ve anlamaktan geçer. Anlayamayan veya anlamayı küçük görenin eleştiriye hakkı da olmaz, çünkü anlamayanın eleştirisi hiç kadar dahi anlamı yoktur. Zaten bahsettiğim gibi rüyaları-kurguları yücelterek hiççilige laf sokman niyetini belli ediyor "ne din ne nihilizm yaşasın düşlerim" diyorsun. Burada yemezler, forumun en cahılı ben dahi yemedikten sonra işin zor...

Link to post
Sitelerde Paylaş
46 dakika önce, bilgivehis yazdı:

Çelişkiyi savunmuyor ona tapıyorsun, bu yüzden yapılan her tanımı tarih ile eski ile bağdaştırarak çelişkiyi yeni bir din tipinde tasarlıyorsun. Bu senin hayallerinle süslediğin bir kurgudan ibaret. Oysa eleştiri için dahi o konu üzerinde birikim gerekir, bu da bilim ve anlamaktan geçer. Anlayamayan veya anlamayı küçük görenin eleştiriye hakkı da olmaz, çünkü anlamayanın eleştirisi hiç kadar dahi anlamı yoktur. Zaten bahsettiğim gibi rüyaları-kurguları yücelterek hiççilige laf sokman niyetini belli ediyor "ne din ne nihilizm yaşasın düşlerim" diyorsun. Burada yemezler, forumun en cahılı ben dahi yemedikten sonra işin zor...

Ne nihilistler ne varoluşçular ne mistikler hiç ne kendi düşlerim... Ben bir şeyi savunmuyorum. Ben fanatik değilim. Fanatik insanlar cehalete karşı gelebilirler. Ben sürekli kitap okuyan birisi olarak cehaletin her zaman kazandığını gördüm. Çünkü bilgi dışarıdan alınır oysa cehalet öze aittir. Bu yüzden Yunus Emre bile kendini bilmekten bahseder. Bütün Budizim ve tasavvuf dindarları kendini bilmekten bahseder. Doğuda din gelişmiştir ve batı dünyasındaysa bilim. Bilimin dinden üstünlüğü diye bir şey söz konusu olamaz. Din tamamen içsel bir yolculukla ilgilidir ama bilim bu dünyadan ibarettir. Ben ikisinide kullanabilirim çünkü böyle bir ayrım yapmak zorunluluğu hissetmiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Abuk subuk laf salatası ..mistik,sufi bir boka yaramayan cümleler kurup etkileyici olmaya çalışmış..

Bıktık artık sizin gibi mistik gerizekalılardan..!

Bilimsel,nesnel verilerle konuşmayıp kelime salatası yapan insan net olarak sahtekardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Beelzebub yazdı:

Abuk subuk laf salatası ..mistik,sufi bir boka yaramayan cümleler kurup etkileyici olmaya çalışmış..

Bıktık artık sizin gibi mistik gerizekalılardan..!

Bilimsel,nesnel verilerle konuşmayıp kelime salatası yapan insan net olarak sahtekardır.

Niye bu kadar öfkeli olduğunu anlayamadım. İnsanlar bir şeyleri anlayamadığı zaman yanlış anlamaya başlıyor. Tarih boyunca bilimin ne kadar insan katlettiğini gördük. Mistiklerin ve sufilerin nedense savaşlarda hiç adı bile geçmez. Çünkü şu açıktır bir çiçeğin güzelliğini bilen bir göz onun üzerine atom bombası atmaz. Bunu yapay olan uydurulmuş bilim yapabilir. Sizin biliminizin doğayla ne ilgisi var? Çiçek açmakla, çiçeğin neden açtığını incelemek arasında büyük fark vardır. Senin sözlerin fanatik ve saldırı amacı güdüyor. Sen kalıplaşmış,çürümüş ve köle gibi kokular yayıyorsun. Eğtim sisteminin sana ne aşıladığı ve seni neye dönüştürdüğüne bir bak! Köleye indirgenmişsin. Yazık,çok yazık.

Link to post
Sitelerde Paylaş
30 dakika önce, leonardo18 yazdı:

kitap oku olm. kitap.

test çöz biraz. sonra gene kitap oku. sonra gene test çöz ve gene kitap oku.

COunterStike'ı filan kapat biraz.

Test çözmek kadar saçma bi olay yok. Ama olsun eğitim sistemi size ne öğretiyorsa doğru kabul etmek zorundasınız. Çünkü köleye dönüştürülüyorsunuz ve kölenin, köle olduğunu fark etmesini kimse istemez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilimin doğa ile alakası onun içeriğini sana göstermekte ve gerçeklikte onun ötesine yol almanı somut kanıtlarla sağlamakta. Ölümsüzlük gibi bir buluşu  kabul etmezmiydin, senin bahsettiğin doğanında ötesinde?  Yazdıkların kötü değil birşeyler kendine göre yorumlayıp anlatmak istemişsin, ama yorumlarkende realiteden sapmamak gerek. Özellikle tarihten.

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 minutes ago, Sonradanolma said:

Yazıyı okumak istedimde gece gece gözüm kesmedi.Sonuç olarak ne diyor bu yazı ?

Paragraf kullanmak bazen iyi olabilir.

 

Kuantum fiziğinde ders işleyince yazılan türkçe kelime nedir veya ve gibi şeyler oluyor. Geri kalan her şey matematik. Diferansiyal felan. İşte kuantum fiziği ile uğraşmak, bilim, evrim, entropi felan bazı insanlara zor geliyor.

 

Bu yüzden doğa karmaşıktır. Herşey rengarenk, doksan derece yoktur vs diyorlar. Sonrada materyalizm karşısında "kedi deneyi" ile nedenselliği çökerttik zannediyorlar. Ama otur şu belirsizlik ilkesinin formülünü yaz dediğin de o zor oluyor. Felsefe kolay.

 

"dil" ve metaryalizm den sapmanın sonucu olarak; algı bozukluğuna bağlı; sistematik hatalı düşünceler bütünü. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 dakika önce, Rhodium yazdı:

Paragraf kullanmak bazen iyi olabilir.

 

Kuantum fiziğinde ders işleyince yazılan türkçe kelime nedir veya ve gibi şeyler oluyor. Geri kalan her şey matematik. Diferansiyal felan. İşte kuantum fiziği ile uğraşmak, bilim, evrim, entropi felan bazı insanlara zor geliyor.

 

Bu yüzden doğa karmaşıktır. Herşey rengarenk, doksan derece yoktur vs diyorlar. Sonrada materyalizm karşısında "kedi deneyi" ile nedenselliği çökerttik zannediyorlar. Ama otur şu belirsizlik ilkesinin formülünü yaz dediğin de o zor oluyor. Felsefe kolay.

 

"dil" ve metaryalizm den sapmanın sonucu olarak; algı bozukluğuna bağlı; sistematik hatalı düşünceler bütünü. 

Neyse önemli birşey değilmiş:D

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...