Jump to content

Tanrı'yı Devre Dışı Bırakan Açıklamalar


Recommended Posts

       

Tanrı inancının temelinde yoktan var oluş vardır. Bu bağlamda en önemli ilk sorun evrenin kendiliğinden nasıl ortaya çıktığıdır. Ayrıca evrende gözlemlenen düzenin mükemmel olduğu  inancı ve canlıların varlığı da bir Tanrı'nın varlığını kurgulanma nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu gözlemleri onlardan sorumlu bir Tanrı ile değil de, bazı bilimsel bulgularla açıklamak mümkün müdür?

Bu başlık altında bu ve benzeri soruları yanıtlayacağız.

 

    

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 80
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

 

Evrenimiz, eski evren artığı iki karadeliğin çarpışmasının yarattığı big bang ile ortaya çıkmıştır.

 

Bu fantezi bile olamayacak kadar uçuk bir teori...

 

Karadelikler nasıl ortaya çıktı? Tanrı mı yarattı onları?.. Karadeliklerden önce ne vardı? Başka karadelikler mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

  Yaratılışçıların konuya yaklaşımında hata olduğu için doğru sonuca ulaşmaları da imkansız bir hale gelmektedir, şu ana kadar yapılan bilimsel gözlemler “hiçlik” diye bir şeyin olmadığını, uzay boşluğunun vakum ortamında bile enerji dalgalanmaları bulunduğunu bu dalgalanmalar vasıtasıyla highs bozonu gibi parçacıkların enerjiyi maddeye çevirebildiği yakın zamanda kanıtlanmıştır, dolayısıyla hiçten var olmak gibi bir durum söz konusu değildir ama kuantum mekaniksel dalgalanmalar vasıtasıyla enerji-madde dönüşümü, maddenin ortaya çıkması olasıdır.

  Evrende gözlemlenen düzenin mükemmel olduğu inancı ise bir safsatadan ibarettir, insan ömrü evrene kıyasla çok kısa olduğu için kısacık ömrümüzde evrene bakınca sanki ezelden beri bu şekildeymiş gibi bir algı oluşmaktadır, halbuki bu çok yanlış bir çıkarımdır, zaman skalasını kozmik ölçeğe çevirdiğimizde oldukça kaotik gözlemler yapmaya başlarız, sadece dünyada en az 5 ayrı toplu yok oluş yaşanmış (Ordovisyen-Silüryen  / Geç Devoniyen /Permiyen dönemi /Triyas-Jurassic / Kretase-Tertiyer   kitlesel yok oluşları)  bu toplu yok oluşlar sonucu tüm türlerin yaklaşık 90% yeryüzünden silinmiştir, ayrıca dünya daha oldukça gençken theia isimli bir bebek gezegenle çarpışmış, defalarca buzul çağı dönemlerinden geçmiş, ve meteor çarpmasına maruz kalmıştır. Kozmik ölçekte bir düzen yoktur, tam aksine kaos ortamı vardır.    

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

  Yaratılışçıların konuya yaklaşımında hata olduğu için doğru sonuca ulaşmaları da imkansız bir hale gelmektedir, şu ana kadar yapılan bilimsel gözlemler “hiçlik” diye bir şeyin olmadığını, uzay boşluğunun vakum ortamında bile enerji dalgalanmaları bulunduğunu bu dalgalanmalar vasıtasıyla highs bozonu gibi parçacıkların enerjiyi maddeye çevirebildiği yakın zamanda kanıtlanmıştır, dolayısıyla hiçten var olmak gibi bir durum söz konusu değildir ama kuantum mekaniksel dalgalanmalar vasıtasıyla enerji-madde dönüşümü, maddenin ortaya çıkması olasıdır.

  Evrende gözlemlenen düzenin mükemmel olduğu inancı ise bir safsatadan ibarettir, insan ömrü evrene kıyasla çok kısa olduğu için kısacık ömrümüzde evrene bakınca sanki ezelden beri bu şekildeymiş gibi bir algı oluşmaktadır, halbuki bu çok yanlış bir çıkarımdır, zaman skalasını kozmik ölçeğe çevirdiğimizde oldukça kaotik gözlemler yapmaya başlarız, sadece dünyada en az 5 ayrı toplu yok oluş yaşanmış (Ordovisyen-Silüryen  / Geç Devoniyen /Permiyen dönemi /Triyas-Jurassic / Kretase-Tertiyer   kitlesel yok oluşları)  bu toplu yok oluşlar sonucu tüm türlerin yaklaşık 90% yeryüzünden silinmiştir, ayrıca dünya daha oldukça gençken theia isimli bir bebek gezegenle çarpışmış, defalarca buzul çağı dönemlerinden geçmiş, ve meteor çarpmasına maruz kalmıştır. Kozmik ölçekte bir düzen yoktur, tam aksine kaos ortamı vardır.    

 

Güzel ve bilimsel bir açıklama... Ama ince ayrıntılara ihtiyaç var. Onlara teker teker değinmemiz gerekiyor. Ben ayrıntılara da değineceğim ama, yukardaki açıklamalardan edindiğim izlenime dayanarak,  Ebu Kafir'in tek başına da olsa  bunu başarabileceğini düşünüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

  Bilindiği üzere evrim kuramı canlılığın nasıl başladığıyla ilgilenmez, canlılığın bir şekilde başladıktan sonra nasıl çeşitlendiği ile ilgilenmektedir, canlılığın başlangıcı ile ilgili kuram, biyokimya bilim dalının altında bulunan Abiyogenez kuramıdır, bu kuram canlılığın cansız maddeden nasıl evrimleştiğini gayet net biçimde açıklamaktadır.

   Var olan tüm canlıların ataları, koaservatlar veya önhücreler adını verdiğimiz canlı-benzeri yapılarda birleşmektedir. Onlardan birkaç adım geriye gittiğimizde ise, nihayetinde evrimsel sürecin başına, cansızlığa ulaşırız.
 

   Canlılar, en nihayetinde cansızlar yığınıdır. Dolayısıyla cansızlığın nerede bitip, canlılığın nerede başladığı net bir şekilde tespit edilemez. Sadece bazı önkabuller yapmamız gerekir. Yani hücresel boyuta kadar her şey canlı gibi gözüküyor olsa da, hücre altı boyutta keşfettiğimiz her şeyin, normalde "cansız" olarak nitelediğimiz moleküller ve atomlar yığınıdır. Bilimsel olarak hiçbir şey, esasında, ne "canlı"dır, ne de "cansız"dır. İnsanoğlu, etrafına bakıp varlıkları sınıflandırmak istemiş ve belli başlı özellikler taşıdığı için bazı varlıklara "canlı" demiş, bu özellikleri taşımayan varlıklara ise "cansız" demiştir.

   Bir demir, oksijenin bulunduğu uygun bir ortamda sürekli tepkimeye girerek paslanmaktadır. Aynı oksijen, hücrelerimiz içerisinde bulunan bir diğer kimyasal olan şekerler ile tepkimeye girerek enerji üretimini sağlamakta ve bu, hücrenin "canlılığını" sürdürmektedir. Peki, demiri "cansız", hücreyi "canlı" yapan nedir öyleyse? İnsanlığın uydurduğu tanımlar haricinde, hiçbir şey. İkisi de, sıradan atomlar ve moleküller yığınıdır. 
 
Bazı "cansız" olarak görülen varlıklar ciddi biçimde "canlı" gibi gözüken özelliklere sahip olabilmektedir. Örneğin virüsler ve priyonlar, bunlar teknik olarak cansız varlıklar olmalarına rağmen canlı hücrelerle etkileşime geçip hücreyi ele geçirmekte ve kendi kopyalarını üretmesini sağlayarak diğer hücrelere yayılmaktadırlar.

 
Canlılar ve cansızlar arasındaki tek fark, kimyasal evrimdir. ( canlıların vücudunun çok büyük bir kısmını oluşturan karbonun, tamamen doğal süreçlerin etkisi altında, cansız olan kömür ve elmasa evrimi gibi) Canlıları oluşturacak olan kimyasallar belli bir yönde evrimleşmişken, cansızları oluşturacak daha geniş bir grup farklı bir evrimsel süreç izlemiştir.

 
 
Doğada, hiçbir varlığın doğa üstü bir özelliğine rastlanmamıştır ve şimdiye kadar ortaya atılan tüm doğa üstü iddialar, bilimsel gerçeklerle düzeltilmiş ve etkisiz kılınmıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Bu fantezi bile olamayacak kadar uçuk bir teori...

Karadelikler nasıl ortaya çıktı? Tanrı mı yarattı onları?.. Karadeliklerden önce ne vardı? Başka karadelikler mi?

 

Bu yanlış bir üslup.

 

Ne tanrı yaratması? Tanrı diye bir şey yok ki yaratsa? Karadeliklerden önce evrenler vardı elbette. Evrenler ölür, karadelikler kalır. Bunda anlamayacak ne var anlamadım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Bu yanlış bir üslup.

 

Ne tanrı yaratması? Tanrı diye bir şey yok ki yaratsa? Karadeliklerden önce evrenler vardı elbette. Evrenler ölür, karadelikler kalır. Bunda anlamayacak ne var anlamadım.

 

Anlaşılmayacak birşey değil elbette. Ama kabul edilmesi imkansız bir teori. Biz bu başlık altında karadelikler gibi çok sonraları ortaya çıkan oluşumları evrenin başlangıcı olarak kabul eden görüşü kabul edemeyiz. Çünkü o bir başlangıç değil. Biz sizden başlangıç olacak bir teori bekliyoruz. Karadeliklerin çarpışması başlangıç değil. Bizim evren iki karadeliğin çarpışması sonucu ortaya çıkmış olsa bile, karadeliklerin nasıl ortaya çıktığını açıklayamıyorsunuz.. Bu Lee Smolin'e ait bir teoridir. Kendisi çok değerli bir teorik fizikçidir ama teorisi hiç de mantıklı olmayıp yapılan gözlemlerle uyumlu değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

kabul edilmesi imkansız bir teori.

 

Ben öyle düşünmüyorum. Bundan başka bir gerçeğin olmasını olanaksız görüyorum. Evrenimizi oluşturan big bangın patlamasının başka bir yolu olamayacağını düşünüyorum. Karadelikler nerden geldi, ölen evrenlerden. Ölen evrenler nerden geldi, karadeliklerden. Onlar nerden, ölen evrenlerden, Onlar? Karadeliklerden.

 

Döngü sonsuz. Döngünün sonsuz olmamasının hiç bir yolu yoktur. İlk diye bir şey olamayacağı için yoktur. İlk diye bir şeyin olanaksızlığı, son diye bir şeyin de olanaksızlığı anlamına gelir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Herşeyden önce evrenin sonsuz bir boşluk içinde genişlediğini kesin olarak biliyoruz.

Bundan hiç kuşkumuz yok..

Neden yok?

Çünkü evren ya sonsuz bir boşluk içinde genişliyor, ya da genişlediği için sonsuz boşluğu oluşturuyor.

 

Her iki durumda da sonsuz bir boşluk söz konusu.

Evreni sıfırdan başlayarak bu sonsuz boşluk içinde oluşturmak zorundayız.

Sonsuz boşluğun özellikleri nelerdir? Önce buna konzantre olmalıyız..

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Ben öyle düşünmüyorum. Bundan başka bir gerçeğin olmasını olanaksız görüyorum. Evrenimizi oluşturan big bangın patlamasının başka bir yolu olamayacağını düşünüyorum. Karadelikler nerden geldi, ölen evrenlerden. Ölen evrenler nerden geldi, karadeliklerden. Onlar nerden, ölen evrenlerden, Onlar? Karadeliklerden.

 

Döngü sonsuz. Döngünün sonsuz olmamasının hiç bir yolu yoktur. İlk diye bir şey olamayacağı için yoktur. İlk diye bir şeyin olanaksızlığı, son diye bir şeyin de olanaksızlığı anlamına gelir.

İyi de bu teoriyi destekleyen gözlemler ve deliller nelerdir? Big Bang'in delilleri ve gözlemleri var. Bu teorinin de var mı? Aynı deliller bu teori için de geçerli olabilir mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

İyi de bu teoriyi destekleyen gözlemler ve deliller nelerdir?

 

Bu bilimsel bir teori değil. Felsefi kategoride henüz. Bilimsel teori kategorisine yükseltilmesi için çalışılıyor ama bu elbette çok zor. Çünkü evrenin tamamını bile gözlemleyemiyoruz.

 

Bilimsel kanıt kabul edilemiyor ama bir simülasyon deneyi yapıldı. İki karadeliğin çarpıştırılması çok küçük açı değişiklikleri denenerek defalarca simüle ediidi ve sonunda bugün gözlemlenen kozmik artalan ışıması desenine çok benzeyen desen elde edilebildi.

 

Mantıksal kanıtlar ise çok güçlü. Tekillikten patlayan bir big bangda madde topaklaşması olanaksız. Madde homojen dağılır ve galaksiler asla topaklaşamaz. Ama iki karadelik çarpıştığında dalga girişimleri kozmik fon radyasyonu desenlerini oluşturarak galaksi topaklaşmasını sağlar. Yayıkta çalkalanan ayrandan tereyağı topaklaşması gibi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Her galaksinin merkezinde dev bir karadelik vardır. Bu karadelikler galaksilerin ürünüdür.

 

Aynen öyle. Galaksimizin merkezindeki Sagittarus adlı karadelik galaksi merkezindeki yıldız yoğunluğunu sağlıyor ve bu topladığı yıldızları sürekli ve düzenli biçimde yutuyor. Milyarlarca yıl sonra Samanyolu - Andromeda birleşmesi ile çok daha güçlü bir karadelik ortaya çıkacak. Süperkümemizde The Great Attractor adlı süper aşırı güçlü bir karadelik belirlendi.

 

Buna göre bir evren Büyük Yırtılma ile dağılıp parçalandığında birkaç tane çok süper güçlü karadelik serbest kalacak. Evrenin genişlemesine karşın böyle toplanma merkezleri var.

 

Tabii Büyük Yırtılma ile evren kütlesinin çoğu dağılacak. Bu karadelikler ne kadar devasa olsa da ikisi bir evren etmez. Ya da eder mi bilemiyorum. Ama Ebu Kafir'in dediği gibi uzay mutlak boşluk değil. Yani tohumlara tarlanın katkısını düşünmek gerekiyor. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Bu bilimsel bir teori değil. Felsefi kategoride henüz. Bilimsel teori kategorisine yükseltilmesi için çalışılıyor ama bu elbette çok zor. Çünkü evrenin tamamını bile gözlemleyemiyoruz.

 

Bilimsel kanıt kabul edilemiyor ama bir simülasyon deneyi yapıldı. İki karadeliğin çarpıştırılması çok küçük açı değişiklikleri denenerek defalarca simüle ediidi ve sonunda bugün gözlemlenen kozmik artalan ışıması desenine çok benzeyen desen elde edilebildi.

 

Mantıksal kanıtlar ise çok güçlü. Tekillikten patlayan bir big bangda madde topaklaşması olanaksız. Madde homojen dağılır ve galaksiler asla topaklaşamaz. Ama iki karadelik çarpıştığında dalga girişimleri kozmik fon radyasyonu desenlerini oluşturarak galaksi topaklaşmasını sağlar. Yayıkta çalkalanan ayrandan tereyağı topaklaşması gibi.

Felsefi kategoride çok sayıda teori ortaya atılabilir. Biz sizden gözlem ve delillerle desteklenebilir bir teori bekliyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Felsefi kategoride çok sayıda teori ortaya atılabilir.

 

Elbette öyle. Ama bu aklına her geleni teori diye ortaya atabiliriz anlamına gelmez. Mantıksal delillerinin kusursuz olması gerekir. Kusursuz mantık yürütmelerle tanrının olmadığı da kanıtlanır. Ama bilimin tanrının olmadığını kanıtlamak gibi bir görevi de zaten yok, böyle bir görevi üstlenmez de.

 

Yani felsefeyi dışlayamazsınız, insanlık kültürünü salt bilime indirgemek bugün için olanaksız.

 

Dünya için örneklemek yanlış olur, çünkü dünyada en uzak nokta ufuk ve ufku gündüz gibi aydınlatacak projektörler yapılabiliyor. Noktasal olarak tabii, tüm çepeçevre ufku değil. Ama ufku tarayabiliriz. O yüzden düz bir denizde bir adada olduğumuz varsayalım. Yapabildiğimiz en güçlü projektörlerin ışığının ulaştığı yerleri dürbün veya teleskoplarla gözlemleyebiliriz. Bunları fotoğraflar, arşivler, kaydederiz. Bu örnek bilimi temsil etti.

 

Ama son teknolojiyi kullanmamıza rağmen ışığın erişemeyeceği bir uzaklık olacaktır. İşte o çemberin ötesi felsefeyi temsil eder. Bu nedenle felsefeyi asla kenara itemezsiniz. Uzaydaki konumumuz aynen o hayali düz denizdeki o hayali ada gibidir. Zamandaki konumumuz da budur.

 

Yani en azından ışık hızı ile sınırlıyız. Diyelim çok uzaklara ışık gönderecek güçteyiz, ama gözlememiz gereken uzaklık öyle çok ki, yolladığımız ışık yansıyıp geri döndüğünde güneş kızıl dev olup dünyayı yutmuş, dünya diye bir şey kalmamış!!! :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Elbette öyle. Ama bu aklına her geleni teori diye ortaya atabiliriz anlamına gelmez. Mantıksal delillerinin kusursuz olması gerekir. Kusursuz mantık yürütmelerle tanrının olmadığı da kanıtlanır. Ama bilimin tanrının olmadığını kanıtlamak gibi bir görevi de zaten yok, böyle bir görevi üstlenmez de.

 

Yani felsefeyi dışlayamazsınız, insanlık kültürünü salt bilime indirgemek bugün için olanaksız.

 

Dünya için örneklemek yanlış olur, çünkü dünyada en uzak nokta ufuk ve ufku gündüz gibi aydınlatacak projektörler yapılabiliyor. Noktasal olarak tabii, tüm çepeçevre ufku değil. Ama ufku tarayabiliriz. O yüzden düz bir denizde bir adada olduğumuz varsayalım. Yapabildiğimiz en güçlü projektörlerin ışığının ulaştığı yerleri dürbün veya teleskoplarla gözlemleyebiliriz. Bunları fotoğraflar, arşivler, kaydederiz. Bu örnek bilimi temsil etti.

 

Ama son teknolojiyi kullanmamıza rağmen ışığın erişemeyeceği bir uzaklık olacaktır. İşte o çemberin ötesi felsefeyi temsil eder. Bu nedenle felsefeyi asla kenara itemezsiniz. Uzaydaki konumumuz aynen o hayali düz denizdeki o hayali ada gibidir. Zamandaki konumumuz da budur.

 

Yani en azından ışık hızı ile sınırlıyız. Diyelim çok uzaklara ışık gönderecek güçteyiz, ama gözlememiz gereken uzaklık öyle çok ki, yolladığımız ışık yansıyıp geri döndüğünde güneş kızıl dev olup dünyayı yutmuş, dünya diye bir şey kalmamış!!! :D

 

Kara deliklerin çarpışması teorisini içinde yaşadığımız evrenin oluşumu için kabul etsek bile, bu süreç madde ve enerjinin başlangıcını açıklamaktan çok uzak...

Herşeyden önce karadeliklerin nasıl ortaya çıktığını açıklamak zorundayız.. Başka bir deyişle bu teoriye sıcak baksak bile, ondan önceki aşamaları açıklamak zorundayız. Onlar karadeliklerin nasıl oluştuğunu açıklamak zorundalar..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Döngü sonsuz dedim ya... İlk diye bir şey yok dedim ya... Başlangıç diye bir şey yok dedim ya...

 

Tamam ilk evren karadeliklerden oluştuysa diye bir sorun yok. Çünkü ilk evren diye bir şey yok. İlk karadelik diye bir şey olmadığı gibi. Bunların başı ve sonu yoktur.

 

Madde/enerji/uzay/zaman. Bunları ayrımsayamaz, ayrı ele alamazsınız. Bunlar tümel bir doku olarak sonsuzdur. Uzay var ama boş, içi hiçlikle dolu diye bir şey olmaz. Madde var ama zaman yok diye bir şey olmaz. Madde var ama enerji yok ya da enerji var ama madde yok diye durumlar olamaz.

 

Bunlar son derece sağlam mantıksal çıkarımlardır. Bilimsel verilerle de tam uyum içindedir. Tanrıya hiç bir şekilde ihtiyaç olmadığı bir yana, tanrı zaten olanaksız. Tanrının olmasının hiç bir yolu yok. Var edilmedik ve yok olmamız olanaksız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evrenin hiçlikten oluşabileceğine dair matematiksel bir çalışma..

 

https://arxiv.org/pdf/1404.1207.pdf

 

Makalenin özet kısmı burada ..

 

"Özet olarak, bu makalede evrenin hiçlikten, kendi kendine (spontane olarak) yaratılabileceğinin matematiksel bir kanıtını sunduk. Küçük bir gerçek vakum balonu, metadengeli sahte vakumda meydana gelen bir kuantum dalgalanmayla yaratıldığında, eğer ki düzenleme faktörü p, -2'ye ya da 4'e eşitse eksponansiyel olarak (giderek hızlanan biçimde) genişleyebilir. Bu sayede, erken evren geri döndürülemez biçimde var olur. Burada, kuantum potansiyelinin, baloncuğun eksponansiyel olarak büyümesi için gereken gücü verdiğini gösterdik. Dolayısıyla, erken evrenin doğumu, tamamen kuantum mekanizmaları tarafından belirlenmektedir.
 
Kişi; zaman, uzay ve maddenin erken evren içinde hiçlikten nasıl var olduğunu sorabilir. Baloncuğun eksponansiyel genişlemesiyle, uzay ve zamanın oluşacağı şüphesizdir. Heisenberg'ün Belirsizlik İlkesi'ne göre, kuantum dalgalanmaları sonucu sanal parçacıklar oluşacaktır. Genel olarak konuşacak olursak, sanal bir parçacık, doğumundan hemen sonra yok olacaktır. Ancak tek bir çifte ait 2 sanal parçacık, yok oluşlarından hemen önce, baloncuğun eksponansiyel genişlemesi nedeniyle ayrılabilir. Bu nedenle, vakum balonu eksponansiyel olarak genişlerken büyük miktarda gerçek parçacık oluşur. Baloncuğun eksponansiyel genişlemesiyle oluşan parçacık yaratılışının karmaşık matematiksel hesaplamalarını, ilerleyen çalışmalarımızda göstereceğiz."
 
 
 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...