Jump to content

Tanrı'yı Devre Dışı Bırakan Açıklamalar


Recommended Posts

Acaba madde / enerji / uzay / zaman dokusunun içinde hiç evren olmadığı zaman dilimleri olmakta mıdır? Bu elbette ki çok zor soru. Ya da sadece uzay dokusunun sonsuz olduğu ve hiç evren, dolayısıyla karadelik olmadığı bir geçmiş var mıydı? Yani sonsuz olan evrenlerin nesli değil, uzay dokusu muydu?

 

Bu sorulara yanıt vermek son derece zor. Ama akıl hiç bir zaman çaresiz değildir. Bilim bize tüm yanıtları veremez. Ama yeterince çalıştırırsak aklımız felsefe yoluyla tüm yanıtları bulabilir.

 

Tavuk - yumurta döngüsünü ele alalım. Tabii ki ilk tavuk ve ilk yumurta diye bir şey yok. Yeterince geçmişe gidildiğinde tavuğun çıktığı yumurtayı yumurtlayan canlının pek de tavuğa benzemediği bir güne gideriz. Yumurtadan çıkan canlı da pek tavuğa benzememektedir tabii. Daha çok yeterince geçmişe gidersek tavuk diye bir şey yoktur, ama sorunun muhatabı olan günümüz tavuğunun atası bu canlıdır. Yeterince geri gitmeye devam edersek tavuğun ataları bir hücreli canlılardır.

 

Yani alt döngüler var, bunların üst döngüleri var ve üst aşamalar nerede biter, tüm döngü kendini toptan bir kez daha yenilemeye nerde başlar, bunu artık bilemeyiz, bunu bilmemize gerek de yok. Bunun çetelesini tutabilsek zaten hiç bir şey sormanın bir anlamı kalmazdı. Düşünecek hiç bir şey de kalmazdı.

 

Burada can alıcı bir soru daha geliyor: Her şey kendini sonsuzca aynen mi tekrar etmektedir? Yine yeni bir evren, yine savaşan insanlar, yine birbirlerini yiyen canlılar... Bunlar hiç değişmeden takılmış disk gibi tekrarlayıp duruyor mu?

 

Burada olasılık kuramı devreye girip "hayır" diyor. Hiç bir şey kendini asla aynen tekrarlayamaz. Bu olanaksızdır. Çünkü Başlangıç Durumuna Hassas Bağlılık kuramı, buna izin vermez. Buna göre olasılık kombinasyonları sonsuza gider. Hesaplanamaz bir düzeye yükselir ve artık olasılıklar sonsuz denir. Süper kuantum bilgisayar yapsak o bile artık olasılık sayısını hesaplayamayacağı bir konum vardır. Bu konumda sonsuzluk başladı deriz. O yüzden bu, yani olasılıkların sonsuz kombinasyona gitmesi durumu yüzünden hiç bir şey kendini bir daha aynen tekrarlayamaz. Ha, farkına varılamayacak kadar aynı görünebilir. Çocuğunuz size çok benzeyebilir, klonlattın mı bunu diyebilirler. Ama bu çok geçici bir durumdur. Kısa sürede tekrar olasılıklar karmaşaya gider. Ormanda aynı damar desenine sahip iki yaprak eşleştiremezsiniz. Bu olanaksızdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 80
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Yani özetle şunu demek istedim: Rasgele çok büyük bir sayı söyleyelim. Ama çok büyük bir sayı olsun. On üzeri 100 milyon gibi. Başın mı ağrıyacak, 10 üzeri 100 milyar olsun. Tabii bunlar öyle korkunç büyüklükte sayılar ki, hayal etmek bile istemezsiniz.

 

Soru şu: Bu sayı kadar yıl geçmişe gitsek, yine bir evren, içinde bir gezegen, içinde canlılar... Bunları bulur muyuz?

 

Soru bu... Bu şimdi ama çok zor soru... Bula da biliriz, bulamaya da biliriz. Şöyle düşünmek lazım: Belirlenimin kesinliği, değişken sayısıyla ters orantılıdır. Az değişkenin kontrolündeki olaylar belirlenebilirdir. Değişken sayısının sonsuza gitmesi, belirlenimi olanaksızlaştırır.

 

Akıl çok eşsiz bir enstrümandır. Kılı da, balinayı da tartan bir terazi gibidir. Aklın bir dengi, eşi, benzeri bulunmaz. Akıl tanrı tanımı yapılırken uydurulan argümanları karşılayan yegane, eşsiz, ortaksız bir enstrümandır.

 

Fakat aklın bile sınırları bulunuyor. Daha ilkçağda Yunan filozofları, doğaya tanrılar dışında bir seçenekle eğilmek gerektiğini farkettiklerinde aklın gücünü keşfetmişlerdi. Sorunların çoğunu çözmüşlerdi aslında. Bilim her gün onların çözümlerinin doğruluğunu maddesel olarak kanıtlayarak ilerliyor. Maddesel kanıt zor tabii, bilim yavaş ilerliyor o yüzden. Ama bilimden beklentimizin aşırı yüksek oluşu bile bilimin göz kamaştırıcı başarısını kanıtlıyor. Bilimin başarıları o kadar parlak ki insanlık neredeyse tanrı bilimdir dendiğinde inanmaya hazır bekliyor. (:D Ama daha bu aşmaya biraz var! Tanrılık iddiası için biraz erken!)

 

Yoksa yani benim ikonum olduğu için adını veriyorum, daha çok var ama en önemlileri olarak gördüğüm Demokritos, ortaya çıkamazdı. Yani düşünün, ortada bilim yok, bir şey yok, hiç bir bilimsel bulgu, ölçüm, hassas gözlem, hassas deney, hiç bir doğru dürüst teknolojik aygıt yok... Adam materyalist... Tanrıyı kabul etmiyor. Adam determinist... Nedenlerden başka hiç bir kontrol gücü yoktur diyor.

 

Bu adam bu gücü ve cesareti nerden alıyor, karanlık, tanrıların her yerde fink attığı ilkel bir çağda? Aklından alıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yani işin daha da özeti: Sonsuz zaman önce bizim gibi bir evrenin bir gezegeninde zeki bir tür var mıydı... Can alıcı soru bu.

 

Yanıtlaması en zor soru da bu. İçinde zeki bir tür olan bir gezegen ve onun da içinde olduğu bir evren, sonsuz zaman önce de var mıydı???

 

Gel de şimdi bu soruya yanıt ver!!!

 

Bu çok zor soru. Beyin yakan soru bu.

 

Bugün gördüğümüz bildiğimiz ne varsa sonsuz zaman önce de var olmak zorunda mıdır? Madem sonsuz, bugün varsa sonsuzdan beri var olmak zorundadır mı?

 

Peki bu soruya yanıt vermenin güçlüğü, biz ateistleri köşeye sıkıştırır mı?

 

Hayır, Sorun olmaz. Diyelim bu soruya evet yanıtını verdik. Bu, tanrının zaten güçlü ve zeki olarak sonsuzdan beri var olmasıyla aynı şey değil. Çünkü tanrı ölüp ölüp tekrar var olan ve evrim geçiren bir şey olarak tanımlanmıyor. Tanrı tanımını değiştirip böyle tanımlamaya karar verirlerse ne olur teistler?

 

Merak etmeyin ateist dostlar, bunu yapamazlar, çünkü o zaman tanrı biz oluruz! :lol: Bizi tanrı yapmak istemeyeceklerdir! :D Bu hiç işlerine gelmez! :D

 

Ayrıca teizm salt tanrı var demek değildir. Tanrının varlığının gereklerini de ortaya koyar. Deizm gibi değildir yani. Biz adeist değiliz, ateistiz. Biz tanrıya ve onun dinlerine karşıyız. O yüzden, tanrı bizsek bu tanrıya ne yapmamız lazım sorunu da ortaya çıkar. Kendimize mi tapacağız sorunu gündeme gelir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Peki sonsuzluğu sevmeyen ateistler olabilir mi? Yani tesadüfen var olduk ve sonsuza kadar yok olacağız diye inanmak isteyen ateist var mıdır? Herhalde vardır. Nihilist ateistler böyle düşünür sanıyorum.

 

Ama bunların tesadüfen nasıl var olduğumuza dair bilimsel bir açıklama aramalarına gerek yok ki? Nasılsa nasıl, tesadüfen işte, ne bilelim deyip çıkmaları gerekir. Asıl sorgulanması gereken, tesadüfen var olduğumuza inanmak istemeleri değil, sonsuza kadar yok olmak istemeleri. Varlığa çıkmaktan bu kadar pişman olmak nasıl bir psikoloji?

 

Bu gerçekten bazıları için berbat bir deneyim olabiliyor. Ne yazık hayatları kötü bir tecrübeden ibaret bazı insanlar çok çok yazık ki var. Ama bunun sonsuza kadar yok olmayı değil, başka şansları da olması gerektiğini düşündürtmesi lazım.

 

Bilmiyorum. Ben nihilist psikolojisini çözümleyemiyorum. Bir bunalım psikolojisi olduğu muhakkak. Bir nihiliste laf anlatmanın, bir teiste anlatmaktan zor olduğunu yaşamışımdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Döngü sonsuz dedim ya... İlk diye bir şey yok dedim ya... Başlangıç diye bir şey yok dedim ya...

 

......

 

Bunlar boş cümleler, havaya konuşuyorsun. 

 

2 kara deliğin çarpışması sadece başka bir kara delik doğurur. Başka bir evren oluşturmaz. 

 

Bahsi geçen düşünce şudur:

 

Karanlık madde şu anki düşünceye göre kütle çekimine ters etki eder ve galaksileri birbirinden iter, eğer yeterince karanlık madde yoksa kütle çekimi zamanla bu itmeye baskın gelmeye başlar ve evrenin genişlemesi durup tersine döner. Evren ısınmaya başlar ve galaksilerin merkezlerindeki kara delikler her şeyi yutar. Sonuçta tek ve büyük bir kara delik doğar. Buradan da yeni bir büyük patlama tetiklenebileceği iddia edilir. 

 

Ne yazık ki olası son bu olarak görülmüyor. Big freeze evrenin en olası kaderi olarak düşünülüyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Her iki durumda da sonsuz bir boşluk söz konusu.

Evreni sıfırdan başlayarak bu sonsuz boşluk içinde oluşturmak zorundayız.

Sonsuz boşluğun özellikleri nelerdir? Önce buna konzantre olmalıyız..

 

Boşluk diye bir şey yoktur evrenin dışı ifade edilemez.  Evren boşluğa doğru genişlemez tanımı gereği evrenin dışı diye bir şey yoktur sadece evren vardır. Evren kendi üzerine doğru genişler.  Evrenin genişlemesi sınırlardan değil aynı anda her yerdendir. Etrafınızda her an yeni uzay oluşmaktadır. 

 

Burada mantıksız, daha çok insan sağduyusuna uymayan bir şey var zaten uymasına da gerek yok. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

  Evrenimizin ortaya çıkışıyla ilgili teorilerden birisi de çoklu (paralel) evrenler teorisidir, bu teoriye göre evrenimiz sonsuz sayıdaki paralel evrenlerden bir tanesidir, bazı evrenlerde fizik kuralları tıpkı bizim evrenimiz gibi oluşmakta, maddenin ortaya çıkmasına müsaade etmekte, bazı evrenlerde ise fizik kanunları biraz daha farklı olduğu için madde ortaya çıkamamakta ve mutlak bir karanlık ve soğuk ortam hüküm sürmektedir. Bizim evrenimiz fizik kanunlarının denge bulduğu az sayıdaki evrenlerden bir tanesi olmalıdır.

 

  Bigbang kuramı şimdiye kadar yapılan gözlemlerle en uyumlu kuram olmasıyla beraber yine de eksik tarafları vardır, paralel evrenleri gözlemlemek neredeyse imkansız olduğu için bu teori revaçtadır, öyle ki, fizikçiler bu kurama tezat oluşturacak kanıtlara rastladıklarında dahi gözlemden çıkan sonucu bigbang kuramına göre uyarlamaya çalışmaktadırlar. Evrenimizin doğumu bigbang anında bile olsa bu patlamaya birbirine çarpan iki paralel evrenin sebep olabileceğini düşünen kuramsal fizikçiler vardır.


  Bigbang kuramıyla uyumsuz fenomenlerden bir tanesi de süper kütleli (süper massive black hole) kara deliklerdir, yapılan bilimsel gözlemlere göre süper kütleli kara deliklerin mevcut kütlelerini kazanmaları için gereken süre evrenimizin doğumundan sonra hesaplanan zamandan çok daha yüksek çıkmaktadır, bu hesaplara göre süper kütleli kara delikler bigbang olayından sonra oluşmuş olamaz görünmektedir.
 

  Paralel evrenlerin gözlemlenmesi şimdilik imkânsız olsa da bazı dolaylı yollardan tespit çalışmaları devam etmektedir, henüz yeterli kanıtlara ulaşılamamışsa da bilim sürekli soru sorup araştırmakta ve karanlıkta kalan noktalar yavaşta olsa aydınlanmaya devam etmektedir, örneğin astrofizik üzerine higgs bozonunun  bulunmasından sonraki ilk devrim niteliğinde buluş 11 Şubat 2016’da LIGO (Lazer Girişimli Yerçekimi Gözlemevi) ‘ya bağlı araştırmacılar tarafından uzak yerçekimi dalgalarının tespit edildiğinin bildirilmesiyle yapıldı. LIGO yerçekimi detektörleri 14 eylül 2015 tarihinde iki karadeliğin çarpışmasından gelen sinyalleri yine LIGO yerçekimi dalgası gözlem evi aracılığıyla tespit ettiler.
 

(Kozmik çarpışmalarla oluşan yerçekimi dalgaları çarpışma bölgesinden dışarıya doğru ışık hızında yayılan ve uzay zaman yapısını etkileyen dalgalanmalar gönderirler. Bu durum tıpkı durgun bir havuza düşen çakıl taşının düştüğü noktanın etrafına dalgalar yaymasına benzer.

Araştırmacıların belirttiğine göre, meydana gelmiş olan söz konusu çarpışma 1,3 milyar yıl önce sırasıyla güneşimizden aşağı yukarı 29 ve 32 kat daha büyük kütleli iki karadelik arasında gerçekleşti. Çarpışma esnasında, bir saniyeden daha az bir zamanda güneşimizin kütlesinin üç katı civarındaki bir kuvvet yerçekimi dalgasına dönüştürüldü. Çarpışma sırasında meydana gelen gücün doruk noktasında ortaya çıkan enerji görülebilir evrendeki bilinen objelerin enerjisinden 50 kat daha büyüktür.)

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 hours ago, haci said:

       

Tanrı inancının temelinde yoktan var oluş vardır. Bu bağlamda en önemli ilk sorun evrenin kendiliğinden nasıl ortaya çıktığıdır. Ayrıca evrende gözlemlenen düzenin mükemmel olduğu  inancı ve canlıların varlığı da bir Tanrı'nın varlığını kurgulanma nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu gözlemleri onlardan sorumlu bir Tanrı ile değil de, bazı bilimsel bulgularla açıklamak mümkün müdür?

Bu başlık altında bu ve benzeri soruları yanıtlayacağız.

 

    

 

Kaku bir şeyler söylemiş.

 

http://sciencevibe.com/2017/05/01/shocker-sub-atomic-particles-are-evidence-of-that-the-universe-was-created-kaku-says/

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kafir, çoklu evren modellerinden birisi paralel evrenler kuramı. İkisi arasında eşittir yok. Gazoz kabarcıkları evrenler kuramı da var. Paralel evrenler kuramı her bir evrende bizim evrenimizdeki akışın farklı olasılıklarla farklı biçimlerde geliştiği savını ileri sürer. Yani paralel evrenlerde bir sürü Ebu Kafir var ama aynı değiller. Biri sınava giderken kimliğini kaybettiği için sınava girememişken, öbürüne öyle bir şey olmamış filan... Her evrende farklı bir yaşantımız var. Gazoz kabarcıkları evrenler modelinde ise böyle bir durum yok. Paralel Evrenler Everett'in kuramı ve en fanatik inanırı kızı olmuştur. Öyle ki Everett öldüğünde kızı onun ayrılığına dayanamayıp intihar etmiş ve bıraktığı notta paralel evrenlerde babası ile buluşmaya gittiğini yazmıştır.

 

Lafım sana değil, sakın üzerine alınma ama iti an çomağı hazırla atasözü gerçek oldu desem çok mu sert olur! Bu bazı kişiler niye ağzına geldiği gibi, tükürür gibi konuşur hiç anlamıyorum. Ona yanıtı sen direk değil dolaylı vermiş olduğun için benim yanıtıma gerek yok. Ama kısa bir ekleme yapayım:

 

Çarpışan karadelikler çok muazzam kütleli, koca koca evren artığı karadelikler. Üstelik ait oldukları evren Büyük Yırtılma ile dağılıp kütleçekimden kurtuldukları için uzay / zaman / madde / enerji dokusunu süpürerek korkunç hızla mermi gibi gidiyorlar. Bunlar etrafta başka çekim alanı olmadığı için, birbirlerinin çekim alanını çok uzaktan hissettikleri zaman devasa kavisler çizerek daha da artan bir hızla birbirlerine yöneliyorlar. Sonuç bummmm... Big bang...  

 

Kısa dedim ama az uzayacak: Karadelikler öyle yıldızları hüp diye yutmuyorlar. Yıldızlar da öyle hışım gibi karadeliğin üzerine gitmiyorlar. Yavaş yavaş yıldızın dış katmanları sarmallar çizerek karadeliğe dökülüyor. Muazzam kütleli ve hızlı iki karadeliğin çarpışması çok farklı bir olay. Aslında big bangın kanıtı, karadelik çarpışmasının da kanıtı. Hatta ötesi. Çünkü tekillikten patlama, kozmik fon radyasyonundaki dalgalanma desenini açıklayamıyor. Ama karadelik çarpışması, şok dalgalarının girişimi ile desen oluşumunu mükemmel açıklıyor. Ki süper bilgisayar simülasyonlarında mevcut evrenimizin fon radyasyon desenini çok andıran desenler üretilmiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Daha ilkçağ filozoflarının aklının kestiği bir konuyu bu çağda anlayamayan basit insanlar nasıl oluyor anlamıyorum. Yanlış hatırlamıyorsam Anaksimandes adlı bir Yunan filozofu uzayın sınırı, evrenin sonu ve ondan sonra hiç bir şey yok diye saçma sapan bir durum olamayacağını apaçık söylemiştir. Hayır yani evrenin sonuna giden bir uzay gemisinden bakanlar buradan sonra ne var acaba demeyecek mi, tamam sona geldik bitti mi diyecekler! Saçmalamanın da bir sınırı var!

 

Yok şimdi bu gemiden bir mekik kalktı ve uzayın, evrenin sınırını geçti. Nereye gitti bu mekik? Yok oldu, hiçliğe mi gitti? Böyle bir şeyin olamayacağını normal bir zeka kavrar. Evrenin sınırını geçemez, yanar mı? Niye? Sebep ne yanması için? Allahın sınırını mı geçer? Teistler saçmalar ama teist olmadığını iddia edenler nasıl böyle saçmalar hiç anlamam.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, ANTİATEİST said:

 

https://innotechtoday.com/michio-kaku-clears-god-discovery/

 

Dememiş. Bir teist geleneği olarak cımbızlanmış, çarpıtılmış...Buraya kadar getirmeden önce eyice araştırsan ya.

Bu adam en iyi ihtimalle bir panteist. Sicim teorisi ve çoklu evren taraftarı. Kurandaki akıllara zarar 19 sistemini(!) henüz görmemiş sanırsam.

Yalnız netteki vaziyet oldukça trajikomik..Hristiyanlar falan coşmuş akabinde kulaktan kulağa misali..

Neyse konuyu dağıtmayayım..

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu Müslümler şaka mı, yalanın dibi mi nedir? Michael Kaku beni kasıtlı yanlış alıntılayan bir web sitesi var diye şikayet ediyor yahu! Bu sahtekarlar benim tanrının varlığının kanıtlanabilir olduğunu söylediğimi iddia ediyorlar diyor! Benim bakış açım bu değil diyor. Bakış açısının tanrının kanıtlanamayacağı ve yokluğunun da kanıtlanamayacağı şeklinde olduğunu söylüyor.

 

Hayır yalan dolan sahtekarlıktan başka işiniz gücünüz yok mu sizin Müslümler! Yalancı şahitlikle işe başlanınca olacağı bu! 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evren yoktan var olmadı... Doğası hiç bilinmeyen ve kılıktan kılığa giren bir enerji evrenden ve muhtemelen evrenlerden sorumlu... Bu enerji hala azalmadan bir şekilden başka bir şekle girerek varlığını sürdürmekte. Bu enerjinin üç  büyük özelliği var. İlki doğasının bilinmemesi. İkincisi yok olmaması. Üçüncüsü kılık değiştirmesi. Evrende gözlemlenen her olgu enerjinin bu davranışlarının ürünüdür. Canlılık dahil her süreci enerjinin bu davranışları ile açıklamak  mümkündür. Bu konuya geniş bir şekilde kitabımda yer verdim.

 

http://haci-haci.typepad.com/maddenin_canli_davrani_se/

 

Bu başlık altında konunun özetine yer vereceğim. Ama önce maddeyi oluşturmak zorundayız. Enerji maddeye nasıl ve neden dönüşmüştür? Bu sorunun cevabını verirsek sorun kolaylaşıyor. Ama daha da önce enerjinin kökenini araştırmamız gerekiyor. Böyle bir enerji neden vardır? Fiziksel bir açıklaması yapılabilir mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Madde/enerji/uzay/zaman. Bunları ayrımsayamaz, ayrı ele alamazsınız. Bunlar tümel bir doku olarak sonsuzdur. Uzay var ama boş, içi hiçlikle dolu diye bir şey olmaz. Madde var ama zaman yok diye bir şey olmaz. Madde var ama enerji yok ya da enerji var ama madde yok diye durumlar olamaz.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Madde/enerji/uzay/zaman. Bunları ayrımsayamaz, ayrı ele alamazsınız. Bunlar tümel bir doku olarak sonsuzdur. Uzay var ama boş, içi hiçlikle dolu diye bir şey olmaz. Madde var ama zaman yok diye bir şey olmaz. Madde var ama enerji yok ya da enerji var ama madde yok diye durumlar olamaz.

 

Democrassian... Kimsenin böyle bir iddiası olmadı..Konu dağılmasın...

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Madde yokken gizemli bir enerji vardı söylemine karşılık olarak maddesiz salt ve saf enerjinin olamayacağını söylüyorum.

Olur ve olmak zorundadır da.. Evrende herşey enerjidir ve enerji maddeye dönüşmüştür. Enerjinin maddeye dönüşmesi demek, madde olmadan önce enerjinin var olması demektir.  Sen neye dayanarak bu iddiayı yapıyorsun bilmiyorum ama konuyu dağıtıyorsun.  Gizemli enerji Feynman'ın enerji tanımıdır. Sen bu tanıma ters düşen bir spekülasyon yapıyorsun. Bilimsel olmayan iletileri sileceğim. Felsefenin bu tartışmalarda yeri yok...

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Feynman'ın enerji konusunda yaptığı açıklamaları aşağıdaki adresden okuyabilirsiniz.

 

http://www.feynmanlectures.caltech.edu/I_04.html

 

Hiçlik, boşluk, hiçbirşeylik gibi terimler enerji içeren kavramlardır. Her boşlukta enerji vardır ve bu enerji Feynman'ın tanımladığı gibi doğası bilinmeyen gizemli bir enerjidir.

Yazılanların  ilerisine gidiyorsunuz.. Biraz sabredin.. Her şey yerine oturacak. Ama felsefi olarak değil. Bilimsel olarak....

 

Feynman'ın şu cümlelerine dikkatinizi çekerim.

It is important to realize that in physics today, we have no knowledge of what energy is. We do not have a picture that energy comes in little blobs of a definite amount. It is not that way. However, there are formulas for calculating some numerical quantity, and when we add it all together it gives 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...