Jump to content

Hakaret de ifade özgürlüğü sayılmalıdır


Recommended Posts

Yavuz Bahadıroğlu, Mustafa Armağan ve Süleyman Yeşilyurt gibilerin Atatürk hakkındaki iddialarının büyük bir kısmının yalan ve uydurma olduğuna ben de katılıyorum. Ancak bu iddiaları savundukları için cezalandırılmalarını açıkçası yanlış buluyorum. Çünkü hakaret dediğimiz şeyin kesin ve nesnel bir tanımı yok. Birine göre hakaret sayılan bir ifade başka birine göre hakaret sayılmayabiliyor.

Tayyip Erdoğan mesela bir hırsız ve sahtekardır. Bu bir gerçek. Ama bu dile getirdiğiniz zaman "son nosol holkon yozdo ollo okosonon oyono olmoş bor comhorboşkonono hokorot odorson!" şeklinde bir tepki alabiliyorsunuz. Hırsız bir adama hırsız demek niye suç olsun?

O yüzden ister Atatürk olsun, ister Muhammed ya da ister başka biri. Kimin için olursa olsun hakaret bir suç sayılmamalıdır. Sadece küfür suç sayılmalıdır.

Ha tabi bu şartlar altındayken elbette ki Yavuz Bahadıroğlu, Kadir Mısıroğlu ve Mustafa Armağan gibilerin de tutuklanmasını da isterim çifte standart olmaması için.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Yavuz Bahadıroğlu, Mustafa Armağan ve Süleyman Yeşilyurt gibilerin Atatürk hakkındaki iddialarının büyük bir kısmının yalan ve uydurma olduğuna ben de katılıyorum. Ancak bu iddiaları savundukları için cezalandırılmalarını açıkçası yanlış buluyorum. Çünkü hakaret dediğimiz şeyin kesin ve nesnel bir tanımı yok. Birine göre hakaret sayılan bir ifade başka birine göre hakaret sayılmayabiliyor.

Tayyip Erdoğan mesela bir hırsız ve sahtekardır. Bu bir gerçek. Ama bu dile getirdiğiniz zaman "son nosol holkon yozdo ollo okosonon oyono olmoş bor comhorboşkonono hokorot odorson!" şeklinde bir tepki alabiliyorsunuz. Hırsız bir adama hırsız demek niye suç olsun?

O yüzden ister Atatürk olsun, ister Muhammed ya da ister başka biri. Kimin için olursa olsun hakaret bir suç sayılmamalıdır. Sadece küfür suç sayılmalıdır.

Ha tabi bu şartlar altındayken elbette ki Yavuz Bahadıroğlu, Kadir Mısıroğlu ve Mustafa Armağan gibilerin de tutuklanmasını da isterim çifte standart olmaması için.

 

Aşırı bir genelleme.. Herkese hakaret edemezsin ama, halkın seçtiği politik figürleri sert bir dille eleştirebilmelisin. Atatürk ve it Tayyip onların arasında yer almalıdır. Ama bu  Türkiye gibi düşünce özgürlüğü ve insan haklarından mahrum geri ve ilkel demokrasiler için mümkün değil. Hiç bir zaman ABD ve Avrupa düzeyinde bir ülke olamayacağız..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Son zamanlarda, bizim salaklar ifade özgürlüğünü kendine göre keyfi olarak biçimlendirip ona kişisel değer ve hassasiyetleri üzerinden sınır koyuyor(bkz. @Khan). Bu yüzden de hür bir ülke konumuna gelemiyoruz. Charlie Hebdo'nun Muhammed karikatürünü köşesine taşıyan iki Cumhuriyet Gazetesi yazarı, ikişer seneyle hapse çarptırıldı bu memlekette. Hakim kararı okuduktan sonra kirli sakallı leş kargaları coşkuyla mahkeme salonunu tekbirleriyle inletti. 'İnanmıyorsan saygu duy' mantelitesi sorunun kökeni. Hiçbir fikir ve ideolojiye ya da siyasi figüre saygı göstermek zorunda değilsin(bazı şeyleri de ayıp diye akıl et), ifade hürriyetinin sınırları bellidir. Türkiye, Amerikan tipi ifade özgürlüğünü örnek almalıdır.

 

*Şiddet ile tehdit

*terör ve şiddete teşvik ve terör eylemini övmek(doğrudan birinin zarar görmesine vesile olursa)

*Şantaj, defamation(iftira ile kişinin itibarını köreltmek)

*Dolandırıcılık(sözel olarak) 

*Gereksiz gürültü ve taciz

 

Yok sen benim duyarlı noktama dokundun, yok aman kutsalına girme, yok o adam ülkenin cumhurbaşkanı, yok aziz devlete ve millete saygısızlık taşkınlıktır vs. türünden söylemlerin hepsi çöptür, ifade özgürlüğü kişilerin duygusal olarak incilmesine de olanak sağlar. Çocuklar değiliz, birinin sözünden rahatsız olduk diye onu sansürleyecek rezilliğe düşmeyelim.

 

Not: Bu kuralları devletler uygulamalıdır, ama özel kurumlar diledikleri kuralları koyabilirler. Ben, kendi sosyal medya sayfamdaki yorumları silebildiğim gibi, Ateistforumun idaresi de kendi istediği yönetmeliği yürürlüğe koyabilir. Yukarıdaki sınırlar, devlet için geçerlidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 hours ago, Meritocracy said:

O yüzden ister Atatürk olsun, ister Muhammed ya da ister başka biri. Kimin için olursa olsun hakaret bir suç sayılmamalıdır. Sadece küfür suç sayılmalıdır.

 

Küfür niçin suç sayılıyor? Bence küfür hakaretten daha masum.

 

Nedir küfür? Türkiye'de anaya yapılan küfür, en ağır küfür sayılıyor. Ne o? Çok özür dileyerek yazıyorum, ananı s.keyim. Niye suç olsun bu? Adam bir temennisinden bahsediyor. Annenle cinsel ilişkiye girmek istiyorum diyor ve aslında hepimiz biliyoruz ki bunu gerçekte istemiyor. Anneni alıp o adamın yanına götürsen, büyük bir ihtimalle utanacak ve öyle bir eyleme girişmeyi aklından bile geçirmeyecektir. Peki bunu söylemek niçin suç olsun?

 

Küfür ve hakaret kimi zaman insanın kendini rahatlatmak, içindeki kızgınlığı dışa yansıtmak için kullandığı bir araçtır. Bu hali ile aslında masum birşeydir. Adama sinirlersin, arkasından bir küfür sallarsın, biraz rahatlarsın. Ancak siyasi kimliği olan, belli değerlerin sembolü haline gelmiş olan insanlara hakaret ve küfür etmek başka bir anlama gelir. Yayın organları aracılığı ile sembolleşmiş insanlara yapılan hakaret ve küfürler birer siyasi eylemdir.

 

Toplumun bir kesimi tarafından belli değerlerin sembolü haline gelmiş olan isimlere belli bir amaç için küfür ve hakaret edilir. Bireysel bir iş değildir. Toplumu şekillendirmeyi, zihinlerde bir değişim yaratmayı amaçlar.

 

Muhammed peygambere televizyon ve gazetelerde sürekli olarak küfür ve hakaret edildiğini düşünelim. Bunun sonucunda, Muhammed'e saygı duyan kesimlerde bir gerginlik oluşacak, Muhammed'in karşıtları cesaretlenecek, ılımlı kesimlerde ise Muhammed'in düşüncelerine karşı sorgulayıcı ve ret edici eğilimler doğacaktır. Dolayısı ile sembol isimlere yapılan hakaret ve küfürler aslında birer toplum mühendisliğidir.

 

Meseleyi bireysel özgürlükler çerçevesinde ele almaya çalışmak oldukça yanlış ve sığ bir yaklaşım olacaktır. Atatürk, Muhammed başta olmak üzere, Osman Gazi, Pir Sultan Abdal, Mevlana, Fatih Sultan Mehmet, Şeyh Bedreddin, Aziz Nesin, Necip Fazıl Kısakürek gibi siyasi olarak sembolleştirilmiş insanlara yönelik küfür ve hakaretler, aslında bir siyasi operasyondur. Mesele bu şekilde ele alınmalıdır.

 

Atatürk'e hakaret eden insanların belli bir amacı var. Bunu hepimiz biliyoruz. Peki niçin meseleyi gerçek yönleri ile konuşmak yerine, ifade özgürlüğü gibi son derece soyut ve şekilsiz bir kavramın içine hapsetmeye çalışıyoruz? 

 

Siyasi sembollere küfür ve hakaret, ifade özgürlüğü kavramı etrafında tartışılmayacak kadar önemli konulardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Küfür niçin suç sayılıyor? Bence küfür hakaretten daha masum.

 

Nedir küfür? Türkiye'de anaya yapılan küfür, en ağır küfür sayılıyor. Ne o? Çok özür dileyerek yazıyorum, ananı s.keyim. Niye suç olsun bu? Adam bir temennisinden bahsediyor. Annenle cinsel ilişkiye girmek istiyorum diyor ve aslında hepimiz biliyoruz ki bunu gerçekte istemiyor. Anneni alıp o adamın yanına götürsen, büyük bir ihtimalle utanacak ve öyle bir eyleme girişmeyi aklından bile geçirmeyecektir. Peki bunu söylemek niçin suç olsun?

 

Küfür ve hakaret kimi zaman insanın kendini rahatlatmak, içindeki kızgınlığı dışa yansıtmak için kullandığı bir araçtır. Bu hali ile aslında masum birşeydir. Adama sinirlersin, arkasından bir küfür sallarsın, biraz rahatlarsın. Ancak siyasi kimliği olan, belli değerlerin sembolü haline gelmiş olan insanlara hakaret ve küfür etmek başka bir anlama gelir. Yayın organları aracılığı ile sembolleşmiş insanlara yapılan hakaret ve küfürler birer siyasi eylemdir.

 

Toplumun bir kesimi tarafından belli değerlerin sembolü haline gelmiş olan isimlere belli bir amaç için küfür ve hakaret edilir. Bireysel bir iş değildir. Toplumu şekillendirmeyi, zihinlerde bir değişim yaratmayı amaçlar.

 

Muhammed peygambere televizyon ve gazetelerde sürekli olarak küfür ve hakaret edildiğini düşünelim. Bunun sonucunda, Muhammed'e saygı duyan kesimlerde bir gerginlik oluşacak, Muhammed'in karşıtları cesaretlenecek, ılımlı kesimlerde ise Muhammed'in düşüncelerine karşı sorgulayıcı ve ret edici eğilimler doğacaktır. Dolayısı ile sembol isimlere yapılan hakaret ve küfürler aslında birer toplum mühendisliğidir.

 

Meseleyi bireysel özgürlükler çerçevesinde ele almaya çalışmak oldukça yanlış ve sığ bir yaklaşım olacaktır. Atatürk, Muhammed başta olmak üzere, Osman Gazi, Pir Sultan Abdal, Mevlana, Fatih Sultan Mehmet, Şeyh Bedreddin, Aziz Nesin, Necip Fazıl Kısakürek gibi siyasi olarak sembolleştirilmiş insanlara yönelik küfür ve hakaretler, aslında bir siyasi operasyondur. Mesele bu şekilde ele alınmalıdır.

 

Atatürk'e hakaret eden insanların belli bir amacı var. Bunu hepimiz biliyoruz. Peki niçin meseleyi gerçek yönleri ile konuşmak yerine, ifade özgürlüğü gibi son derece soyut ve şekilsiz bir kavramın içine hapsetmeye çalışıyoruz? 

 

Siyasi sembollere küfür ve hakaret, ifade özgürlüğü kavramı etrafında tartışılmayacak kadar önemli konulardır.

İşte tam da bu yüzden hakaretin ifade özgürlüğü olduğunu düşünüyorum. Hakarette bir amaç var. Muhammed bir pedofildi dediğin zaman bir amacın olduğu anlaşılır. Muhammed gerçekten de pedofilse bunu söylemek niye suç olsun?

Ama Muhammed'i s..eyim demenin bir amacı olamaz. Bu sıradan bir nefret söylemidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Meritocracy said:

İşte tam da bu yüzden hakaretin ifade özgürlüğü olduğunu düşünüyorum. Hakarette bir amaç var. Muhammed bir pedofildi dediğin zaman bir amacın olduğu anlaşılır. Muhammed gerçekten de pedofilse bunu söylemek niye suç olsun?

Ama Muhammed'i s..eyim demenin bir amacı olamaz. Bu sıradan bir nefret söylemidir.

 

Birisinden nefret etmek niçin suç olsun? İnsanların birbirini sevmemeye, birbirinden nefret etmeye hakkı yok mu? Nefret suçu, hayatım boyunca duyduğum en aptalca söz.

 

90'larda MHP'nin bir sloganı vardı, ya sev ya terk et. Solcular bu sözü çok eleştirirdi. Ama şimdi liberal sol onun bir adım ötesine geçti. MHP'liler beni sevmiyorsan git diyordu, liberal sol beni sevmiyorsan seni hapse atıp süründüreceğim diyor. MHP net şekilde daha insancıl.

 

Adolf Hitler'e batıda günde 5 vakit küfür ediyorlar. Sanırım dünya üzerinde sadece Adolf Hitler'e küfür etmek serbest.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

 

Kimsenin kimseye ne küfür ne de hakaret etmeye hakkı vardır.

Özgürlük falan da değildir, ki olsaydı, üç kiși bir araya gelip köy bile olușturamazdı.

Dolayısıyla küfürü ve hakareti, ifade ve fikir özgürlüğüne bulaștırmayalım.

 

Kimseyi sevmek yada kimseye saygı durmak zorunda da degilsiniz, ama bu ağzını bozmaya açık bir çek olmamalı.

Eleștirmek bașka,  küfür ve hakaret bașkadır. Bana burada bunları șirin bir șeymiș gibi göstermeye kalkmayınız.

Birine küfür yada hakaret mi edeceksiniz, o zaman gidersiniz kimsenin duymayacağı ıssız bir yere, ne haliniz varsa orada görürsünüz.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mesele biraz teorik düzleme kayıp özünden uzaklaşmış. Mesele Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik aşağılayıcı ve itibarsızlaştırıcı söz ve davranışların yaygınlaşmasıdır. Bu davranışlara karşı tavır ne olmalıdır? Mesele bu. Yoksa adamın birisinin adamın birisine küfür ve hakaret etmesinin tartışılacak bir yönü yok. Küfür ve hakaret çirkin davranışlardır. Hiç kimsenin kimsenin haysiyetini, kişiliğini incitmeye hakkı yok.

 

Atatürk meselesi ise bence siyasi bir konudur. Atatürk bu ülkedeki 200 yıllık aydınlanma birikimini temsil eder. Atatürk itibarsızlaştırılırsa, bunun sonucunda medeni kanun elimizden gider. Atatürk'ü itibarsızlaştırmak isteyen insanların siyasi amaçları yok mu sizde? Bu işleri entelektüel bir tarih tartışması olsun diye mi yapıyorlar? Niçin meseleyi bu yönü ile ele almak yerine, teorik bir şekilde "hakaret ifade özgürlüğü müdür" gibi bir kısır entelektüel tartışmanın içine sokmak istiyorsunuz? 

 

İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi kavramlar, toplumun çıkarları yönünde kullanıldığında anlamlıdır.

Atatürk'ün itibarsızlaştırılmasının halka ne faydası olacak? Atatürk'ü itibarsızlaştırmak isteyenler kimlerdir? Bu itibarsızlaştırma faaliyeti yaklaşık 25 senedir sürüyor, bu işin sonucunda toplum ne elde etti ne kaybetti? Bence konu bu çerçevede tartışıldığında bir anlam kazanır. Konu entelektüel bir gevezeliğin içine sığmayacak kadar büyük ve derindir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Mesele biraz teorik düzleme kayıp özünden uzaklaşmış. Mesele Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik aşağılayıcı ve itibarsızlaştırıcı söz ve davranışların yaygınlaşmasıdır. Bu davranışlara karşı tavır ne olmalıdır? Mesele bu. Yoksa adamın birisinin adamın birisine küfür ve hakaret etmesinin tartışılacak bir yönü yok. Küfür ve hakaret çirkin davranışlardır. Hiç kimsenin kimsenin haysiyetini, kişiliğini incitmeye hakkı yok.

 

Atatürk meselesi ise bence siyasi bir konudur. Atatürk bu ülkedeki 200 yıllık aydınlanma birikimini temsil eder. Atatürk itibarsızlaştırılırsa, bunun sonucunda medeni kanun elimizden gider. Atatürk'ü itibarsızlaştırmak isteyen insanların siyasi amaçları yok mu sizde? Bu işleri entelektüel bir tarih tartışması olsun diye mi yapıyorlar? Niçin meseleyi bu yönü ile ele almak yerine, teorik bir şekilde "hakaret ifade özgürlüğü müdür" gibi bir kısır entelektüel tartışmanın içine sokmak istiyorsunuz? 

 

İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi kavramlar, toplumun çıkarları yönünde kullanıldığında anlamlıdır.

Atatürk'ün itibarsızlaştırılmasının halka ne faydası olacak? Atatürk'ü itibarsızlaştırmak isteyenler kimlerdir? Bu itibarsızlaştırma faaliyeti yaklaşık 25 senedir sürüyor, bu işin sonucunda toplum ne elde etti ne kaybetti? Bence konu bu çerçevede tartışıldığında bir anlam kazanır. Konu entelektüel bir gevezeliğin içine sığmayacak kadar büyük ve derindir.

Hakaret suç olmaktan çıkarılırsa olan Atatürk düşmanlarının putlarına olur. En başta Muhammed'in itibarı yerle bir olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 Ancak siyasi kimliği olan, belli değerlerin sembolü haline gelmiş olan insanlara hakaret ve küfür etmek başka bir anlama gelir. Yayın organları aracılığı ile sembolleşmiş insanlara yapılan hakaret ve küfürler birer siyasi eylemdir.

 

Toplumun bir kesimi tarafından belli değerlerin sembolü haline gelmiş olan isimlere belli bir amaç için küfür ve hakaret edilir. Bireysel bir iş değildir. Toplumu şekillendirmeyi, zihinlerde bir değişim yaratmayı amaçlar.

 

Muhammed peygambere televizyon ve gazetelerde sürekli olarak küfür ve hakaret edildiğini düşünelim. Bunun sonucunda, Muhammed'e saygı duyan kesimlerde bir gerginlik oluşacak, Muhammed'in karşıtları cesaretlenecek, ılımlı kesimlerde ise Muhammed'in düşüncelerine karşı sorgulayıcı ve ret edici eğilimler doğacaktır. Dolayısı ile sembol isimlere yapılan hakaret ve küfürler aslında birer toplum mühendisliğidir.

 

Meseleyi bireysel özgürlükler çerçevesinde ele almaya çalışmak oldukça yanlış ve sığ bir yaklaşım olacaktır. Atatürk, Muhammed başta olmak üzere, Osman Gazi, Pir Sultan Abdal, Mevlana, Fatih Sultan Mehmet, Şeyh Bedreddin, Aziz Nesin, Necip Fazıl Kısakürek gibi siyasi olarak sembolleştirilmiş insanlara yönelik küfür ve hakaretler, aslında bir siyasi operasyondur. Mesele bu şekilde ele alınmalıdır.

Bunlar, kalınlaştırdığım cümle haricinde doğru ve mantıklı tespitlerdir. Atatürk düşmanlığının meşrulaştırılması ve normalleştirilerek yeni 'norm' haline getirilmesi hedeflenmektedir, bu aşikar.

 

 

Birisinden nefret etmek niçin suç olsun? İnsanların birbirini sevmemeye, birbirinden nefret etmeye hakkı yok mu? Nefret suçu, hayatım boyunca duyduğum en aptalca söz.

Nefret suçu(hate crime)da, benim az önce belirttiğim gibi, ifade özgürlüğünü keyfi olarak, göreceli mazeretlerle sınırlandırmak için uydurulmuş bir kavramdır. Malesef, Batı'da, Avrupa ülkeleri ve Kanada'da suç teşkil etmektedir. ABD, neyseki ifade hürriyetinin beşiği olarak bu 'nefret söylemi' safsatasına kapılmamıştır. Genel olarak, azınlıklara karşı ayrımcılığı, ırkçılığı kast eden bir ifadedir. Ben, Müslümanlar Manchester'da terör saldırısı gerçekleştirince 'barbar müslümanlar' diye tweet atsam, İngiltere'de bu 'nefret suçu' kapsamına girer ve gözaltına alınabilirim. O yüzden haklısın, nefret suçu aptalca bir sözdür.

 

 

90'larda MHP'nin bir sloganı vardı, ya sev ya terk et. Solcular bu sözü çok eleştirirdi. Ama şimdi liberal sol onun bir adım ötesine geçti. MHP'liler beni sevmiyorsan git diyordu, liberal sol beni sevmiyorsan seni hapse atıp süründüreceğim diyor. MHP net şekilde daha insancıl.

İşte bak, senin en büyük zaafın da bu. Akılcı şeyler söylüyorsun, sana arada hak veriyorum. Ama her seferinde saçmalayarak cümlene devam ediyorsun yada mantıklı bir yargıyla başlayıp saçma bir sonuca bağlıyorsun. Hiçbir zaman mantıksallıkta kombo yapmıyorsun, hep gidişati araya bir zırvalık serpiştirerek bitiriyorsun.

 

tamam o zaman, bende sana, ''al komünizmini de defol git Küba'ya lanet kızıl'' diyorum. Ya da, bir İslamcı gelip senle bana ''al laikliğini de ataputunu da Fransa'ya ikile'' diyor. Nasılmış? 

 

Bir kişi, Türkiye'yi mevcut durumuyla, haklı olarak beğenmiyor olabilir. Hatta, Türkiye'ye manevi olarak aidiyet duymuyor bile olabilir. Fakat, buna rağmen koşullar gerektirdiği için Türkiye'de yaşamaya mahkum olabilir, veya Türkiye'yi düzeltmek, ıslahat yapmak ve sevebileceği bir yer haline getirmek istiyor olabilir. Bunlara verilecek olan karşılık, ''aileni de, anılarını da, malını da mülkünü de alıp defol'' mudur? Peki öyleyse, bavulları topla gidiyoruz. Türkiye'yi de İslamcıların egemenliğine bırakıyoruz, hayırlısı.

 

 

90'larda MHP'nin bir sloganı vardı, ya sev ya terk et. Solcular bu sözü çok eleştirirdi. Ama şimdi liberal sol onun bir adım ötesine geçti. MHP'liler beni sevmiyorsan git diyordu, liberal sol beni sevmiyorsan seni hapse atıp süründüreceğim diyor. MHP net şekilde daha insancıl.

Yapma ya? Vah o liberal despotlar! Liberal solun diktası yüzünden nice özgür düşünürümüz hapiste, nice hakkımız gasp edilmiş durumda. Başımızdaki gaddar liberallerden bi kurtulalım da, sonrası zaten gelir. 

 

Cidden, Robes sen ne kullanıyorsun? Narkotik madde falan. Nasıl, güzel kafa yapıyormu hacı? Tercihin hangisinden yanaysa, bana da onu tavsiye et. Çünkü sen belli ki bizden başka bir alemde, alternatif bir 'Türkiye' gerçekliğinde yaşıyorsun. Ben de, liberal solun farklı düşünürleri hapsetme eğilimine sahip olmasıyla MHP'li sağdan ayrıldığına inanacak kadar sarhoş olmak istiyorum.

 

 

 

Kimsenin kimseye ne küfür ne de hakaret etmeye hakkı vardır.

Özgürlük falan da değildir, ki olsaydı, üç kiși bir araya gelip köy bile olușturamazdı.

Dolayısıyla küfürü ve hakareti, ifade ve fikir özgürlüğüne bulaștırmayalım.

 

Kimseyi sevmek yada kimseye saygı durmak zorunda da degilsiniz, ama bu ağzını bozmaya açık bir çek olmamalı.

Eleștirmek bașka,  küfür ve hakaret bașkadır. Bana burada bunları șirin bir șeymiș gibi göstermeye kalkmayınız.

Birine küfür yada hakaret mi edeceksiniz, o zaman gidersiniz kimsenin duymayacağı ıssız bir yere, ne haliniz varsa orada görürsünüz.

 

 

Yanlış bir yaklaşım. Hakaret davaları falanda, ancak Petrolsüz Arabistan(Türkiye'ye atfettiğim yeni takma isim, nasıl?) gibi geri kalmış üçüncü dünya ülkelerinde olur. Birinci dünyanın büyük kısmında şuan küfretmek serbesttir ve ifade özgürlüğüne dahildir. 

 

Ek olarak, bazı durumlarda küfürden faydalanma gerekliliği var. Tamam,sana kaba geliyor olabilir. Boş küfretmek, durduk yere sayıp sövmek hanzoluktur. Ama, bazen vurguyu güçlendirmek için, dilimizde de, İngilizce'de de küfür kullanılır. Mesela, ben ''bıktım şu bilgisayardan'' diye eskimiş(varsayım) bilgisayarıma sitem ettiğimde mi anlam daha kuvvetlidir, yoksa ''bıktım şu 's....min bilgisayarından'' dediğimde mi? Veya, ''umuysamıyorum'' mu, ''s*mde değil'' mi daha sivri ifadelerdir? Gördün mü büyüyü, bir kelimeyle vurgu değişti.

 

 

Meseleyi bireysel özgürlükler çerçevesinde ele almaya çalışmak oldukça yanlış ve sığ bir yaklaşım olacaktır. Atatürk, Muhammed başta olmak üzere, Osman Gazi, Pir Sultan Abdal, Mevlana, Fatih Sultan Mehmet, Şeyh Bedreddin, Aziz Nesin, Necip Fazıl Kısakürek gibi siyasi olarak sembolleştirilmiş insanlara yönelik küfür ve hakaretler, aslında bir siyasi operasyondur. Mesele bu şekilde ele alınmalıdır.

 

Atatürk'e hakaret eden insanların belli bir amacı var. Bunu hepimiz biliyoruz. Peki niçin meseleyi gerçek yönleri ile konuşmak yerine, ifade özgürlüğü gibi son derece soyut ve şekilsiz bir kavramın içine hapsetmeye çalışıyoruz? 

 

Siyasi sembollere küfür ve hakaret, ifade özgürlüğü kavramı etrafında tartışılmayacak kadar önemli konulardır.

 

Atatürk meselesi ise bence siyasi bir konudur. Atatürk bu ülkedeki 200 yıllık aydınlanma birikimini temsil eder. Atatürk itibarsızlaştırılırsa, bunun sonucunda medeni kanun elimizden gider. Atatürk'ü itibarsızlaştırmak isteyen insanların siyasi amaçları yok mu sizde? Bu işleri entelektüel bir tarih tartışması olsun diye mi yapıyorlar? Niçin meseleyi bu yönü ile ele almak yerine, teorik bir şekilde "hakaret ifade özgürlüğü müdür" gibi bir kısır entelektüel tartışmanın içine sokmak istiyorsunuz? 

 

İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi kavramlar, toplumun çıkarları yönünde kullanıldığında anlamlıdır.

Atatürk'ün itibarsızlaştırılmasının halka ne faydası olacak? Atatürk'ü itibarsızlaştırmak isteyenler kimlerdir? Bu itibarsızlaştırma faaliyeti yaklaşık 25 senedir sürüyor, bu işin sonucunda toplum ne elde etti ne kaybetti? Bence konu bu çerçevede tartışıldığında bir anlam kazanır. Konu entelektüel bir gevezeliğin içine sığmayacak kadar büyük ve derindir.

Özgürlük, benim hayattaki birinci temennimdir, benim için ekonomiden de, güvenlikten de önemlidir, öyle ki, sokaklarda zırhlı emniyet güçlerinin yürüdüğü, terör saldırılarının kolayca etkisiz hale getirildiği ve kimsenin can verme tehditiyle yaşamadığı ancak ağzını açana hapis cezası verildiği bir açık hava hapishanesinde yaşamaktansa, her hafta canlı bombaların iflak ettiği, buna karşın herkesin kanaatini(İslamcılar hariç :D) serbestçe ifade edebildiği hür bil ülkede yaşamayı tercih ederim. Bu yüzden ifade özgürlüğü, bir 'entellektüel gevezelik' nitelendirmesine indirgenemeyecek kadar hayati bir husustur. 

 

Mesele her siyasi olgu gibi çok yönlüdür, 'yeni rejim-eski rejim' ekseninde tartışmalara zaten her yerde oturtulmaktadır. Biz, olayı farklı boyutlarından biriyle ele aldık, özgürlük boyutu. Bu, meseleyi tek bir boyuta hapsetmek istediğimiz anlamına gelmez. Biz, Atatürk'e saldırarak ne yapmaya çalıştıklarının, neyi hedeflediklerinni farkındayız. Cumhuriyet'in değerlerini aşındırmaya çalışıyorlar, bunu azcık beyni olan herkes görebiliyor. 

tarihinde Godless Crusader tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Küfür için "Kendini net ifade edemeyen insanlar küfüre başvurur" derler.

 

benim açımdan şöyle: Adamın gerçekten haysiyetsizlik yapması ve bu konuda uyarılmasına rağmen bu tutumunu sürdürmesi lazım. Bir süre sonra da alışkanlık yapıyor. Ama insan beyni böyle işliyor. Mesela AKP ve AKP ile bağlantılı kişiler, Fettulah Gülen gibi tarikatlar dahil, bir şey söyleyip başka bir şey yaparlar. Mesela Sayın başbakanımız sıklıkla laiklikten söz eder, Ama eşi emine hanım her zaman ve sürekli örtünmektedir.

 

Ben mesela Kenan Evren'e çok kızarım. Gencecik insanların öldürülmesinden, sistemli olarak tecavüz edilmesinden ve işkence edilmesinden sorumlu tutarım. Putin'e de çok kızarım / öfkelenirim. Ama bu ikisine pek, hatta hiç küfür etmedim.

 

Küfür bende psikolojik bir sürecin sonunda ortaya çıkar. Yalan söyleyen, dolandıran, kandıran kişi aslında sizi manipüle etmek isteyen kişidir. "O öyle zannederse, böyle yapar" zihniyeti ile alakalıdır ve karşındaki insana değer vermemenin en büyük işaretidir. Yani bu durumda, o kişi bana doğru olmayan bir bilgiyi bir şekilde aktardığında bana zaten ağır hakaret etmiştir. Çoğu insan böyle düşünmez, Ama ben dürüst insanımdır ve bunu böyle görüyorum. Mesela Ateist olup da kanserden ölen çocuğu "Baba sence Tanrı var mı? Ölümden sonra cennete gidecek miyim?" diye sorduğunda "Hayır, ölümden sonra bir şey yoktur ve her şey bitecek" yanıtını verebilen bir insan tipi bile vardır.

 

+ Küfür edildiğinde, genelde yoklamak gerekir. Dayak gibi düşünün. Çoğu insan bu yöntemlere hemen başvurmaz. Sokakta binlerce insan hep bir ağızdan küfür edecek hale gelmişse (Bildiğim gkadarıyla Trump, Bernuscolli, Sarcozy gibi adamlarda bile böyle bir şey olmadı) biraz da sebebini araştırmak gerek.

 

Ben dediğim gibi en çok yalan ve iki-yüzlülüğe kızarım. Bunu yapan kişi zaten hakaret ediyordur. Kaldı ki, genelde ben küfür noktasına gelmişsem, adam yalan söylemeyi huy edinmiş psikolojik açıdan da karakter eksikliği belirtileri gösteriyordur.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 26.05.2017 at 22:04, Godless Crusader said:

Son zamanlarda, bizim salaklar ifade özgürlüğünü kendine göre keyfi olarak biçimlendirip ona kişisel değer ve hassasiyetleri üzerinden sınır koyuyor(bkz. @Khan). Bu yüzden de hür bir ülke konumuna gelemiyoruz. Charlie Hebdo'nun Muhammed karikatürünü köşesine taşıyan iki Cumhuriyet Gazetesi yazarı, ikişer seneyle hapse çarptırıldı bu memlekette. Hakim kararı okuduktan sonra kirli sakallı leş kargaları coşkuyla mahkeme salonunu tekbirleriyle inletti. 'İnanmıyorsan saygu duy' mantelitesi sorunun kökeni. Hiçbir fikir ve ideolojiye ya da siyasi figüre saygı göstermek zorunda değilsin(bazı şeyleri de ayıp diye akıl et), ifade hürriyetinin sınırları bellidir. Türkiye, Amerikan tipi ifade özgürlüğünü örnek almalıdır.

Tam bir liboş yorumu. Türk toplumunda geleneksel olarak temeli olmayan ABD tipi özgürlüklerin kalıp olarak alınıp Türkiye'de uygulanabileceğini sanmak ahmaklığı. Ütopist bir dünya yaklaşımı. Bir liboşun subjektif olan ifade özgürlüğünü kendi açısından değerlendirip ABD toplumundaki geleneğe dayanan ABD tipi özgürlüklerin objektif olduğunu ve bunların örnek alınmasını iddia etmesi. Üstelik ülkenin hür olmasının yolunun buradan geçmesi şartını öne sürmesi. Şaşırtmadı. 

 

3 hours ago, Godless Crusader said:

Özgürlük, benim hayattaki birinci temennimdir, benim için ekonomiden de, güvenlikten de önemlidir, öyle ki, sokaklarda zırhlı emniyet güçlerinin yürüdüğü, terör saldırılarının kolayca etkisiz hale getirildiği ve kimsenin can verme tehditiyle yaşamadığı ancak ağzını açana hapis cezası verildiği bir açık hava hapishanesinde yaşamaktansa, her hafta canlı bombaların iflak ettiği, buna karşın herkesin kanaatini(İslamcılar hariç :D) serbestçe ifade edebildiği hür bil ülkede yaşamayı tercih ederim.

VEEE BOMBA! Akıl sınırlarını terk ettiğimiz nokta. Gördüğüm en saçma cümlelerin başında yerini aldı. İki tane, içindeki kavramlar sığ düşünülerek(güvenlik ve özgürlük) kurulmuş argüman ve (hayatında yüksek ihtimal gerçek bomba patlamasını görmeyen birinin)bunların birbirine göre tercih edilmesini açıklayan cümleler. Fantezi dünyası. 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

@leonardo18 Putin diktatör biri ama aynı zaman da zeki ve entellektüel bir adam. Ayrıca Amerika gibi terörü desteklemiyor. Işid ve El Kaideyi Amerika kurdu.

 

- Yok öyle bir şey. Ucuz medya takip ettiğin için sen öyle zannediyorsun.

 

 

Tam bir liboş yorumu. Türk toplumunda geleneksel olarak temeli olmayan ABD tipi özgürlüklerin kalıp olarak alınıp Türkiye'de uygulanabileceğini sanmak ahmaklığı. Ütopist bir dünya yaklaşımı. Bir liboşun subjektif olan ifade özgürlüğünü kendi açısından değerlendirip ABD toplumundaki geleneğe dayanan ABD tipi özgürlüklerin objektif olduğunu ve bunların örnek alınmasını iddia etmesi. Üstelik ülkenin hür olmasının yolunun buradan geçmesi şartını öne sürmesi. Şaşırtmadı. 

 

- Bu da güzel yaklaşım "Evrensel değerler vardır ama bizim kültürümüze uymuyor"

yaklaşımı. Bunlar "evrensel" değerlerdir. Yani insan olan herkes içindir. Ütopya da değildir. Türk halkının da, İran/Rusya halkının da layık oldukları şeylerdir. "Batı değer", "ütopik değer" filan da değildir.

 

 

- Özgürlük, benim hayattaki birinci temennimdir, benim için ekonomiden de, güvenlikten de önemlidir, öyle ki, sokaklarda zırhlı emniyet güçlerinin yürüdüğü, terör saldırılarının kolayca etkisiz hale getirildiği ve kimsenin can verme tehditiyle yaşamadığı ancak ağzını açana hapis cezası verildiği bir açık hava hapishanesinde yaşamaktansa, her hafta canlı bombaların iflak ettiği, buna karşın herkesin kanaatini(İslamcılar hariç :D) serbestçe ifade edebildiği hür bil ülkede yaşamayı tercih ederim.

 

-VEEE BOMBA! Akıl sınırlarını terk ettiğimiz nokta. Gördüğüm en saçma cümlelerin başında yerini aldı. İki tane, içindeki kavramlar sığ düşünülerek(güvenlik ve özgürlük) kurulmuş argüman ve (hayatında yüksek ihtimal gerçek bomba patlamasını görmeyen birinin)bunların birbirine göre tercih edilmesini açıklayan cümleler. Fantezi dünyası. 

 

 

 

- Bomba tabi, ta 1400'lü yıllarda patlatıldı ve bütün dünyanın görüntüsünü değiştirdi. Da siz Müslüman olduğunuz için engellersiniz inşallah (İtalyan malı arabanız, Çin malı akıllı telefonlarınızla)

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, leonardo18 said:

Bu da güzel yaklaşım "Evrensel değerler vardır ama bizim kültürümüze uymuyor"

Evrensel olduğunu iddia eden sensin. Ben onların Amerikan geleneklerinin kağıt üzerine dökülmüş Amerikanvari değerler olduğunu iddia ediyorum(Amerikan tipi özgürlüklerin teferruatından bahsediyorum). Kalıp olarak alınıp Türkiye'de uygulanamaz, zaten olmuyor. Genel olarak Batı'dan aldığımız özgürlüklerin pratikte nasıl işlediğini görüyoruz. Bunların altyapısı, tecrübe edilmiş veya ibret alınacak bir geçmişi Türkiye'de yok. Merak ediyorsanız: AKP ile başlamadı bu. 

 

1 hour ago, leonardo18 said:

- Bomba tabi, ta 1400'lü yıllarda patlatıldı ve bütün dünyanın görüntüsünü değiştirdi. Da siz Müslüman olduğunuz için engellersiniz inşallah (İtalyan malı arabanız, Çin malı akıllı telefonlarınızla)

Liboş liboşa saçmalamacalar. Avrupa'nın rönesans ve reform hareketi ile onun yazdıklarının ne alakası var?

@Godless Crusader'in yazdıklarını okumadın sanırım. Elemanın hayattan haberi yok. İkiniz de 'Maslow Piramidi'ni detaylı bir çerçevede inceleyin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Tam bir liboş yorumu. Türk toplumunda geleneksel olarak temeli olmayan ABD tipi özgürlüklerin kalıp olarak alınıp Türkiye'de uygulanabileceğini sanmak ahmaklığı. Ütopist bir dünya yaklaşımı. Bir liboşun subjektif olan ifade özgürlüğünü kendi açısından değerlendirip ABD toplumundaki geleneğe dayanan ABD tipi özgürlüklerin objektif olduğunu ve bunların örnek alınmasını iddia etmesi. Üstelik ülkenin hür olmasının yolunun buradan geçmesi şartını öne sürmesi. Şaşırtmadı. 

Gene başladık. İyiki de liberal olduğumuzu söyledik, hemen özgürlüğe tiksinti duyanların klasik hakareti, 'liboş'.

 

Okuman da yok, o yüzden ben sana, ilkokul öğrencisine anlatır gibi tane tane anlatacağım artık. Başka şekilde kafa almıyor, sanırım aşırı yükleme yapıyoruz altyapı kaldırmıyor.

Ben, birebir kopyalanarak, kalıp şekilde Türkiye'ye uygulanmalıdır demedim. Örnek alınmalıdır dedim. Nefret suçunu ifade özgürlüğüne sınır olarak belirlemiş Kanada ve Avrupa ülkelerinden ve de 'kutsal' nitelik atfedilen değerlerinin korunmasını isteyen Müslümanlardan ayrılmak için ABD modelini örneklendirdim, prensip olarak oranınkini benimsiyorum. En akıl kârı olan oranınki çünkü. ABD tipi ifade özgürlüğünün Türkiye'ye uyarlanmasını savunuyorum, nasıl bir ayar verilerek uyanlanır, o başka tartışma.

 

(Şu cümleleri @Robespierre de okusun, STK konusunu eski başlıkta açmıştı). Batı coğrafyasına ait değerleri Türkiye'ye birebir uygulamak, başta halkın cahilliği ve İslamcılardan dolayı olanaksız. Nüfusun çoğu müslüman bir ülkeye, mesela okullarda sınırsız müfredat özgürlüğü tanırsan, sana çocukları indoktrine ederek militan yetiştirirler. STK özerkliği verirsen, cemaat ve tarikatlar gibi terör ve pislik yuvaları kurup yoksul halk çocuklarını orda zehirlerler. Basın özgürlüğü verirsin, Yeni Akit tipi gazeteler basıp milleti radikalleştirirler sonra da Atatürk'e söven, hilafeti yücelten haberler yapıp ifade özgürlüğüne sığınırlar(Akit TV muhabiri aynen bunu yaptı). O yüzden ben İslamcıları istisna tutmayı savunuyorum, ama onları istisna tuttuktan sonra istisna torbasına başka kimleri ekleyeceksin? Bunun sonu nereye varır? İstisnaların sınırları ve kapsamları nelerdir? Bunlar derin kafa yorumlası gereken konular.

 

 

VEEE BOMBA! Akıl sınırlarını terk ettiğimiz nokta. Gördüğüm en saçma cümlelerin başında yerini aldı. İki tane, içindeki kavramlar sığ düşünülerek(güvenlik ve özgürlük) kurulmuş argüman ve (hayatında yüksek ihtimal gerçek bomba patlamasını görmeyen birinin)bunların birbirine göre tercih edilmesini açıklayan cümleler. Fantezi dünyası. 

O cümleler saçmaysa, güvenlik ile özgürlük arası bir zıtlık kurduğumdan dolayı saçmadır. Güvenlik ile özgürlük arasında ters orantıdan söz edilemez, biri için ötekini feda etmek gerekmese de geçici olarak biri için ötekinden sınırlı oranda tavizler verilebilir(OHAL durumu gibi).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Godless Crusader said:

O yüzden ben İslamcıları istisna tutmayı savunuyorum, ama onları istisna tuttuktan sonra istisna torbasına başka kimleri ekleyeceksin? Bunun sonu nereye varır? İstisnaların sınırları ve kapsamları nelerdir? Bunlar derin kafa yorumlası gereken konular.

 

Burada anlaştık. Ama bu İslamcı pislikleri batı başımıza musallat etti. 2003 yılına kadar T24'deki dallamalar dahil, ne kadar liberal varsa alayı Tayyip şekeri yalıyordu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...