Jump to content

Evren hassas ayarlı mıdır?


Recommended Posts

Evren hassas ayarlımıdır?


-4 kuvvet açısından ince ayarın olmayışı:
Evren oluşması için 4 kuvvet lazım 
Kütle çekimi (yerçekimi),elektromanyetizma
(Elektrik),2 zayıf kuvvet bu 4 kuvvet büyük patlama ile oluşur o zaman bir arada idiler zamanla(soğuyarak) birbirinden ayrıştılar .
Yaratılışçılar (bu  kuvvetleri bilenler) biri değişince (4 kuvvetten) Evren oluşmaz diyorlar.
Gerçekte ise bu 4 kuvvet ten biri değişirse diğer 3 ü de değişir ve Evren oluşur biz bunu bilgisiyar modellemelerinde görebiliriz.
(İnce ayar argümanının temel düşüncesi doğa yasalarındaki küçücük bir değişimin bile evrenin oluşmasını veya yaşamın oluşumunu engelleyeceği fikridir. )
Dünya güneşe 1metre yakın veya uzak olunca gözlenen değişimin olmaması(ince ayarın olmayışı)

Mit: “Dünya, Güneş’e 1 santim/metre/kilometre bile daha yakın olsa sıcaktan kavrulur, 1 santim/metre/kilometre uzak olsa soğuktan donardı." 

Gerçek: Dünya Güneş'e şu anda olduğundan biraz daha yakın veya daha uzak olsa, dikkate değer herhangi bir değişim yaşanmazdı. Zaten Dünya, Güneş etrafındaki yörüngesi boyunca Güneş'e milyonlarca kilometre yaklaşıp uzaklaşmaktadır. İddia tamamen hatalıdır.(hatta güneş de de bazı oynamalar gözlenmekte )

Not: şuanki  iklim düzensizliğinin olmasının sebebi küresel ısınmadır

Bilgi-1: Yaygın kanının aksine, Dünya ile Güneş arasındaki mesafe sabit değildir. Bırakın 1 metre yakınlaşmayı, eliptik yörüngesi nedeniyle yıl içinde Dünya Güneş’e birkaç milyon kilometre yakınlaşır ve tekrar uzaklaşır. Her yıl kış mevsiminin başlangıcında Güneş’e uzaklığımız 147.500.000 kilometre iken, yaz başlarken 152.500.000 kilometredir. Aradaki fark 5 milyon kilometredir. Bu uzaklık iddia edilen 1 metrelik değişimin tam 5.000.000.000 (5 milyar) katıdır!

Bilgi-3: Bu miti birçok diğer mitten ayıran özellik, aslında kısmen "deneysel" olarak iddianın saçmalığını ispatlayabiliyor olmamızdır. Mart 2011'de meydana gelen 9.0 büyüklüğündeki deprem öylesine güçlüydü ki Dünya'nın dönüş hızını arttırarak günleri 1.8 mikrosaniye kısaltmakla kalmadı, gezegenimizin kendi etrafında dönerken eksen eğikliği nedeniyle yalpalama miktarına tam 17 santimetre ekleme yaptı! Bu da, Dünya'nın Güneş etrafındaki hareketi sırasında kendi etrafındaki her bir dönüşünde Güneş'e fazladan 8.5 santimetre yaklaşıp, fazladan 8.5 santimetre uzaklaşması demektir. Hepimiz halen burada olduğumuza göre, iddia uydurmadır. Bu kadar basit. Üstelik bu, ilk defa da olmuyor. 2004'te Hint Okyanusu ve Sumatra bölgesinde meydana gelen 9.1 büyüklüğündeki deprem gibi diğer birçok deprem Dünya'nın yalpalamasına değişen miktarlarda eklemeler yapar (örneğin bu sözünü ettiğimiz son deprem 9 santimetre kadar ekleme yapmıştır).

Not:MİT'in söylediği bu yalanı çürüttük zaten örnekler artırılabilir.(bu kadar yeter)

Yanlış bilinenlerden kurtarılalım:(terim)

Bizim var olmamız için mi evren ince olarak ayarlanmış yoksa evrende bu değerler olduğu için mi biz varız?

Cevap:Evren'de bu değerler olduğu için biz varız.(yaşamın ya da herhangi bir durumun, içinde bulunduğu ortamın bir yan ürünü olduğunu düşünmek daha doğru olur.)

Örneğin: hava dalış sporunu düşünün; eğer yerçekimi olmasaydı hava dalış sporu gerçekleşemezdi. Bernoulli prensibi var olmasaydı veya bu prensip şu ankinden daha farklı işliyor olsaydı yine hava dalış sporu gerçekleşemezdi. Peki, buradan çıkan sonuç “Bernoulli prensibi ile yer çekimi, özel olarak hava dalış sporu gerçekleşsin diye özel ve hassas olarak tasarlanmıştır.” ifadesi mi olmalıdır yoksa “Bu ilkeler bu değerde olduğu için hava dalış sporu mümkündür, hava dalış sporu mümkün olsun diye bu değerler hassas olarak ayarlanmamıştır. Hava dalış sporu, bu sabitlerin bir tür yan ürünüdür. Herhangi bir değerin veya sabitin yan ürünü olarak ortaya çıkan şeyler o değerle uyumlu olmak zorundadır ve bu uyum elbette tesadüf değildir. Eğer şu an hava dalış sporu yapılıyorsa zaten fiziksel yasalar bunu mümkün kıldığından dolayı yapılabiliyordur. 


İnsan ve mükemmel düzen:
DNA yapımızda (genlerimizde) çok sayıda mutasyon vardır.tasarımcı mı bunu yaptı ?
Yapamaz çünkü o akıllı tasarımcı tek seferde yaratır(geliştirmez)
Şu soruya gelir;
Tasarımcı Evrim'i tasarlayabilir mi?
Cevap;tasarlayamaz 
Örneğin gözün (insan) günümüzdeki şeklini alması için 40 kez evrimleştiği söylenir.

Sabit kalmayıp değişen argümanlar:
Temel sabitlerin zaman ve mekana göre değişebilecek olduğuna yönelik kanıtlar, Evren'in her yerinde ve her anında fizik yasalarının aynı olmayacağı ve değişebileceği anlamına gelmektedir. Bu da, birçok farklı deneysel yaklaşımla test edilmesi gereken inanılmaz bir olasılıktır. 
Hesaplamalar;
NPL araştırmacıları α sabitinin değişiminin yılda −0.7±2.1×10-17, μ sabitinin değişiminin yılda −0.20±20×10-16olduğunu; PTB araştırmacıları ise α sabitinin değişiminin yılda -0.2±1.1×10-16, μ sabitinin değişiminin yılda −0.5±1.6×10-16olduğunu ilan etmişlerdir.
 Not;güneşimiz bu şekli alabilmesi için 13,72 milyar yıl boyun ca evrimleşmiştir.

Bir patlama ile nasıl olurda yaşanabilir  gezegen oluşur:milyonlarca gezegen var bir çoğunda yaşam Yok (kimisi çok sıcak,kimisi çok soğuk,kimisi zehirli...)
Bir gezegende yaşam olması sizce inçe ayar mı argümanıdır?
Cevap;değildir

Yaratılışçıların savunduğu düşünceye bitirici darbe:
bilimsel yönteme uygun olarak çıkarılabilecek tek mantıklı sonuç şudur: Şu an için bilinemeyen mekanizmalarla, temel fiziksel değerlerin oluşturduğu dengeler evrenin ilk anlarında ortaya çıktı, zaman içinde giderek galaksiler, yıldızlar ve gezegenler oluştu, bu süreçte dünyanın ortaya çıkması yaklaşık 10 milyar yılı buldu, dünya üzerinde yaşamın ortaya çıkması da yaklaşık 1 milyar yıl süre aldı, bundan sonraki 3 milyar yıl boyunca yaşam formları biyolojik evrim sonucu giderek çeşitlendi, gelişti ve bu çok uzun sürecin sonunda diğer canlıların yanısıra, adına insan denilen, bilinçli bir canlı ortaya çıktı; yani, evrendeki fiziksel sabitlerin insan ortaya çıksın diye şu anki değerlerini aldığını gösteren bir veri yoktur, çok büyük olasılıkla, insanın ortaya çıkması varolan fiziksel değerler üzerinden gelişen bir evrende çok uzun sürede ortaya çıkan bir adaptasyonun sonucudur.
Peki, yüce bir yaratıcı bu sürecin neresinde?
“O varsayıma gerek duymadım.”

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 100
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

 

Aksini öne süren oturaklı bir delil olmadıkça hassas ayarlı olduğunu varsaymalıyız. 

Sen önündeki delilleri göremiyor musun bre cahil...

Ay dünyadan her yıl birkaç cm uzaklaşıyor. Dünya güneşten her yıl birkaç cm uzaklaşıyor..

Bu uzaklaşma milyonlarca yıldır devam ediyor.

Canlılık uzlaşmalı bir düzen..Canlılıkla ilgili süreçler stokastik. Yani kaotik düzen izleyen bir düzensizlik. Fizik kanunlarının bile kesinliği yok, belirsizliği var...

Bunlar oturaklı deliller değil mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
39 minutes ago, haci said:

Sen önündeki delilleri göremiyor musun bre cahil...

Ay dünyadan her yıl birkaç cm uzaklaşıyor. Dünya güneşten her yıl birkaç cm uzaklaşıyor..

Bu uzaklaşma milyonlarca yıldır devam ediyor.

Canlılık uzlaşmalı bir düzen..Canlılıkla ilgili süreçler stokastik. Yani kaotik düzen izleyen bir düzensizlik. Fizik kanunlarının bile kesinliği yok, belirsizliği var...

Bunlar oturaklı deliller değil mi?

 

Güneş bir santim yer değiştirirse kül oluruz ıvır zıvırlarını bahsetmiyor hassas ayar.

 

Atomlar oluşmaz, evren olmaz diyor. 

 

Atomdan oluşmayan canlı varlıklara inanıyorsan hassas ayardan bahsedemeyiz tabii.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Güneş bir santim yer değiştirirse kül oluruz ıvır zıvırlarını bahsetmiyor hassas ayar.

 

Atomlar oluşmaz, evren olmaz diyor. 

 

Atomdan oluşmayan canlı varlıklara inanıyorsan hassas ayardan bahsedemeyiz tabii.

Neye dayanarak böyle bir iddiada bulunuluyor? Bu iddialar zırva..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu iddia antropik ilke ile ilgili bir zırva... Bu konuya daha önce değinmiştik..

 

ANTROPİK İLKE

Anthropic Principle...

Antropik ilke terimi 1973 yılında Copernicus’un 500’üncü doğum yıldönümünu kutlamak üzere Polonya’da yapılan bir toplantı sırasında İngiliz fizikçisi Brandon Carter tarafından ortaya atılmış ve hızla popülerite kazanmıştır. Carter bilim adamlarının dikkatini o zamana kadar gözden kaçan ilginç bir duruma çekmistir. Buna göre dünyada yaşamın olabilmesi için bazı fiziksel değerlerin son derece dar sınırlar içinde kalması gerekmektedir. Yapılan hesaplar bu değerlerin şimdikinden çok az farklı olması durumunda bile, dünyada canlıların ortaya çikmasinin mümkün olamayacağını göstermektedir. Görünüşe göre canlılar varlıklarını son derece hassas bir dengeye sahip ve ince bir şekilde ayarlanmış olan bu fiziksel değerlere borçludur. Evren sanki onların ve insan bilincinin ortaya çikmasini sağlamak için bu şekile tasarımlanmıştır.

Hristiyan din adamlarına göre antropik ilke, Tanrı’nın var olduğunun insanlığa müjdesidir. Bu fiziksel değerler o kadar dar sınırlar içinde tutulmuşlardır ki, en ufak bir sapma yaşamla asla bağdaşmayacaktır. 

Bu değerler nelerdir? 

a. Çekim gücü, elektromanyetizmadan 10^39 kere daha zayıftır. Çekim elektromanyetizmadan 10^33 kere daha zayıf olsaydı, yıldızların yoğunluğu bir milyar kere daha az olacak ve yıldızlar yakıtlarını bir milyon kere hızlı tüketeceklerdi….

b. Zayıf nükleer güç, çekimden 10^28 kere daha güçlüdür. Bu güç biraz daha az olsaydı, evrendeki bütün hidrojen, helyuma dönüşürdü. Su ortaya çikamazdi.

c. Kuvvetli nükleer gücün yüzde 2 az olması durumunda proton ve dolayısıyla atom oluşamazdı.

d. Protonla nötron arasındaki kütle farkı bir elektronun kütlesinin iki katıdır. Bu fark olmasaydı atomaltı zerrelerin hepsi ya proton ya da nötron olurdu. Atom oluşamazdı.

e. Karbon elementinin sentezi ve diğer elementlerle bağlar kurması için kuvvetli nükleer gücün, elektromanyetik güce oranı şimdiki gibi olmalıydı. En ufak bir sapmada bu mümkün olamazdı. 

Copernicus insanı evrenin merkezinden uzaklaştıran müthiş bir bilim adamıdır. İroniye bakın ki onun doğum yıl dönümünde bir fizikçi insanı tekrar evrenin merkezine yerleştirmeye çalışmaktadir. Yahudi-Hristiyan’lar bu yaklaşimı son derece benimsemişler ve evrenin bir tasarımcısı ve yaratıcısı olduğu görüşünün kanıtı olarak kabul etmede gecikmemişlerdir. Bizim cahil Müslüman’lar, Harun Yahya aracılığı ile, ancak son yıllarda bu görüş üzerinde fikir yürütmeye başlamışlardır.

Bütün bunların anlamı nedir? Allah evreni bilerek mi bu şekilde tasarımlamıştır?

Antropik demek insanla ilgili demektir. 

Üç türlü antropik ilke vardır.

1)Zayıf antropik ilke: Buna göre evrendeki fizik değerler karbon bazlı canlıların ortaya çikmasi için ayarlanmıştır. Daha derin bir anlamı yoktur.

2)Güçlü antropik ilke: Evren içinde entel olan ve olmayan karbon bazlı canlıların yaşaması için yaratılmıştır.

3)Nihai (en son) antropik ilke ye göre, evren entel yaratıkların ortaya çikmasi için tasarımlanmıştır. Onlar ortaya çiktiktan sonra yaşam artık asla yok olmayacakdır.

Copernicus’un 500’üncü doğum yıldönümünde bilim, bir İngiliz fizikçisi olan Brandon Carter tarafından beklenmedik bir saldırıya maruz kalmıştır. Carter’a göre dünyada yaşamın ve daha sonra bilinç, entelletüalite ve zekanın ortaya çikabilmesi için, bazı fiziksel değerlerin son derece dar sınırlar içinde olması gerekmektedir. Bu değerlerden en ufak bir sapma evrenin şimdiki fiziksel varlığı ile bağdaşmayan çok farklı bir evrenin ortaya çikmasi demektir. Bu gözlemlerden hareket eden bazı bilim adamları farklı fiziksel yapı ve yasalara sahip sonsuz evrenlerin, multiverslerin, olduğu kurgusunu ortaya atmışlardır. Fizik-metafizik sınırında yer alan bu spekülasyonlardan yararlanan din sektörü ise, bu gözlemlerin Tanrı’nın varlığını kanıtlayan bir müjde olduğu fantazisine bütün güçleri ile sarılarak, konunun ilahi boyutlar kazanmasına neden olmuşlardır…

Antropik ilke kavramı kısa bir zaman içinde hızla yayılmış ve Hristiyan doktrininde yeni bir devrimin temellerini atmıştır. Copernicus insan ve dünya merkezli anlayışı yıkarak, astronomide devrim yapan bir devdir. Onun doğum gününde ortaya atılan bu şanssız iddia onun bilimsel mirasına indirilen kaba bir darbedir.

Bu ince ayarlar neyi kanıtlamaktadır?

Multiverslerin varlığını mı? Yoksa akıllı bir tasarımcının varlığını mı?

Evren son derece büyük ve karmaşik olduğu için bir yaratıcının tasarımlayamayacağı kadar büyük bir mekan mıdır?

Yalnız bir yaratıcı mı vardır?

Yoksa yaratıcı sayısı birden fazla mıdır?

Herşeyden önce mevcut değerlerin neden dar sınırlar içinde kalmış olduklarını açıklamak gerekmektedir. Daha sonra bu değerlerin değişebilir olup olmadıkları tartışılabilir.

Enerji maddeye nasıl dönüşmüştür?

Enerjinin maddeye nasıl dönüştüğünü bilmeden, bu soruları yanıtlamak olanaksızdır. Maddenin enerjiye dönüştüğünü biliyoruz ve atom reaktörleri, atom ve hidrojen bombaları ile bunu başarıyoruz. Ama henüz enerjiden madde oluşturmanın mekaniğini bilmiyoruz. Buna gereksinim de duymuyoruz. Çünkü etrafta yeterince madde mevcut. Bize maddeden çok, enerji gerekli.

Görüldüğü üzere konu birden basit bir gözlemden, son derece karmaşik bir soruna dönüşüyor. Tanrı, evrenin varlığını açıklayan teorilerden yalnız biridir. Tanrı kavramı ile rekabet eden daha çok sayıda kuram vardır. 

Daha da ötesi, bir yaratıcının varlığı kuramı, diğer kuramlardan daha olası değildir. Skeptical Inquirer’ın September/October 2004 sayısına göre, Bayes teoremi ile yapılan hesaplamalar doğaüstü bir yaratılışın daha olası olmadığını ortaya koymuştur. 

Bu durumda antropik ilkeyi reddetmekten ve gözlemleri mantıklı bir şekilde aşağıdaki gibi açıklamaktan başka yapacak bir şey yoktur.

Fizik değerlerinin dar sınırlar içinde kalması canlıların ve insan gibi entellektüel yaratıkların ortaya çikmasi için gerekli koşulların akıllı bir yaratıcı tarafından tasarımlanması demek değildir. Bu değerler böyle oldukları için canlılar vardırlar. Bu değerlerin onlar için tasarımlanmış olduğu iddiası temelsizdir. Bu değerlerin neden böyle olduklarını bilmeye olanak yoktur. Çünkü enerjinin maddeye nasıl dönüştüğü bilinmemektedir. Bu değerlerin başka türlü olmasına da olanak yoktur. Çünkü o zaman o değerlerin neden farklı olduğunu sorgulayabilecek entellektüel bir yaratığın ortaya çikmasi mümkün değildir. 

Fiziksel değerlerin farklı olduğu başka evrenler var olabilir mi?

Bu soruyu da kesin olarak yanıtlamak mümkün değildir. Bu konuda bilinen hemen hiç bir şey yoktur. Dolayısıyla multiversler spekülasyon olmaktan bile ötede yer alan fantazilerdir.  Bu konuda bir evren varsa birden fazla evrenler olabilir demekle yetiniyoruz.

Bütün bunlara rağmen bilim son zamanlarda giderek metafiziğe doğru kaymakta, ünlü ve değerli bilim adamları kendi fantazileri ile bilimi zenginleştirmektedirler. Bunun temel nedeni bilim adamlarının, yapılan gözlemleri açıklamada güçlük çekilmesinden yararlanarak, ün ve para peşinde koşmalarıdır. Din de, bilimi yakından izlemekte ve her seferinde yapılan gözlemlerin açıklanamamalarından yararlanarak, Tanrı’nın varlığının kanıtlandığını ileri sürmektedir.

Her ilginç ve şaşirtıcı gözlemde Tanrı’yı aramak ve bulmak yeni değildir. İnsanlık Tanrı’yı binlerce yıldır aramakta ve her seferinde bulmaktadır. Bulunan bu Tanrı, hemen her seferinde, tekrar bulunmak üzere, yok olmaktadır. İlerde bilim Tanrı’nın varlığına işaret eden daha sayısız gözlemler yapacaktır. Sürekli bir Tanrı arayışı içinde olan insanlık, bilimin yaptığı gözlemleri ilahi bir tasarımcının varlığı ile açıklamaktan asla yorulmayacakdır…

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Güneş bir santim yer değiştirirse kül oluruz ıvır zıvırlarını bahsetmiyor hassas ayar.

 

Atomlar oluşmaz, evren olmaz diyor. 

 

Atomdan oluşmayan canlı varlıklara inanıyorsan hassas ayardan bahsedemeyiz tabii.

Benim en üstte yazdığım yazı yı okursanız faydalı olur aslında hassas ayar olmadığını anlarsınız

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çok sayıda evrenden söz ediliyor, büyük patlamadan sonra yeterli koşulların oluşması için süre geçmiş. Bizim 100 yıllık hayatımızla pek anlayabileceğimiz bi konu değil bu. Oldukça kibirli ve insan odaklı bir bakış açısı olurdu bu. Sonsuz ihtimal söz konusu olduğunda  yeterli şartların oluşması her zaman daha kolaydır. 

 

Evrenin aşırı hassas ve mükemmel olduğunu düşünüyorsanız lütfen "entropi" başlıklarını inceleyiniz. Ortada mükemmel olan bişey yok, aksine her şey kötüye gidiyor. 

tarihinde Taykob tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, haci said:

Sen önündeki delilleri göremiyor musun bre cahil...

Ay dünyadan her yıl birkaç cm uzaklaşıyor. Dünya güneşten her yıl birkaç cm uzaklaşıyor..

Bu uzaklaşma milyonlarca yıldır devam ediyor.

Canlılık uzlaşmalı bir düzen..Canlılıkla ilgili süreçler stokastik. Yani kaotik düzen izleyen bir düzensizlik. Fizik kanunlarının bile kesinliği yok, belirsizliği var...

Bunlar oturaklı deliller değil mi?

bu uzaklaşmanın nedeni evrenin şişmesi mi yoksa farklı bir nedeni de var mı

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

bu uzaklaşmanın nedeni evrenin şişmesi mi yoksa farklı bir nedeni de var mı

Bu uzlaşmanın nedeni içinde yaşadığımız evrende madde ve enerjinin davranış  şekilleri ile ilgili...

Başka evrenlerde madde ve enerjinin davranışları farklı olabilir. Buna fizik kanunları farklı olabilir de diyebiliriz.

Evrenin şişmesinin bir etkisi olacağını sanmıyorum. Çünkü şişme atom düzeyinde etkili değil.

Atom düzeyinde etkilli olan fizik kanunlarıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
46 minutes ago, haci said:

Bu uzlaşmanın nedeni içinde yaşadığımız evrende madde ve enerjinin davranış  şekilleri ile ilgili...

Başka evrenlerde madde ve enerjinin davranışları farklı olabilir. Buna fizik kanunları farklı olabilir de diyebiliriz.

Evrenin şişmesinin bir etkisi olacağını sanmıyorum. Çünkü şişme atom düzeyinde etkili değil.

Atom düzeyinde etkilli olan fizik kanunlarıdır.

şişme nin galaksilerarası etkili olduğunu biliyorum; galaksi içinde de geçerli mi

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu iş biraz karışık... Evren giderek artan bir hızla genişliyor. Bu genişleme sırasında galaksiler birbirlerinden uzaklaşıyorlar.

Bir kurama göre bu genişleme devam edecek ve galaksiler de parçalanacak.. Daha ileri dönemlerinde parçalanma atom düzeyine inecek ve atomlar parçalanacak..

Karamaddeye ne olacağı bilinmiyor. Çünkü bu maddenin doğası bilinmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Sen önündeki delilleri göremiyor musun bre cahil...

Ay dünyadan her yıl birkaç cm uzaklaşıyor. Dünya güneşten her yıl birkaç cm uzaklaşıyor..

Bu uzaklaşma milyonlarca yıldır devam ediyor.

Canlılık uzlaşmalı bir düzen..Canlılıkla ilgili süreçler stokastik. Yani kaotik düzen izleyen bir düzensizlik. Fizik kanunlarının bile kesinliği yok, belirsizliği var...

Bunlar oturaklı deliller değil mi?

Evrenin sebebini bilmeksizin verdiğin örnekler teistlerin verdikleriyle çakışmaktan başka bir işe yaramaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Evrenin sebebini bilmeksizin verdiğin örnekler teistlerin verdikleriyle çakışmaktan başka bir işe yaramaz.

Evrenin neden var olduğunu,"varoluş nedenini", her seferinde ve her iletide açıklamak zorunda değiliz.. Kısaca bildiğimiz kadarıyla:

 

Evren, vaküm enerjisinden sorumlu yalancı parçacıklardan (virtual particle) birinin, belirsizlik ilkesine uyarak, false vacuum olmasından ortaya çıkan bir oluşumdur..

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...