Jump to content

Sahte Tevrat'ta yaratılmışların Tanrı Zannedilmesi


Recommended Posts

Müslümler cudi'ye oturma konusunu kurcalamışlar! :D Eğlenceli bir mevzu bence.

 

Tabii ben de bu bizim bildiğimiz Cudi dağı değilse bile yüksek bir dağdır diyorum zaten. Ordan tartışacak bir mevzu çıkmıyor.

Ama gemi yorulduğu için mi karaya oturur, oturup da dinlenir mi mevzusu... :D

 

Yok daha neler artık! Gemi yorulur mu yorulmaz mıyı tartışacağız! :D

 

Orda dediğim mevzu herhalde "istiva" fiilinin anlamı be! Mallık yapmaya da gerek yok artık! İstiva oturmak demek. Yani allah godunu tahtına yerleştirip yayılmış. Geminin karaya oturduğu gibi! Altı günden sonra godu bir yerleşecek yer görmüş! :D

 

Hayır bu şimdi bir de sanki biz allah yorulmuş diye iddia etmişiz gibi yorulmamış bak yorulmadım diyor, sen kendinden daha mı iyi bileceksin filan diyor yahu! Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Hiç kimsenin bu kadar da geri zekalı olması mümkün değil. Mevzunun son derece açık net oluşu karşısında ipe un sermekten başka çıkar yol bulamamaktan başka bir şey değil bu!  

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 122
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

5 hours ago, Emre_1974tr said:

İncil'le ilgili soruya gelince, şu an piyasadaki İnciller adı altındaki insan yazımı kaynaklar hadis kitaplarıdır ve ortada bir İncil yoktur.

 

Zaten Kuran bu hadis kitaplarının yanlışlarını suratlarına çarpıyor.

 

Kuran İbrahim'in kitabını da över, ve şu an elimizde İbrahim'in kitabı da yok.

 

Selam

 

 

Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun.
Elinizdeki Tevrat’ı tasdik edici olarak indirdiğimize (Kur’an’a) iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki olmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının. 
Bakara 40-41
Muhammed zamanındaki yahudilerden "gizlenen" veya "değişen" değil, "ellerindeki" Tevratı tasdik edici olan Kurana iman etmeleri isteniyor.


Yanlarında, içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar, sonra bunun ardından verdiğin hükümden yüz çeviriyorlar? İşte onlar (kendi kitaplarına da, sana da) inanmış değillerdir. Maide 43
"Sakladığınız" veya "değiştirdiğiniz" değil "yanınızda bulunan" Allahın hükümleri yazılı Tevrat varken nasıl Muhammedin hakemliğini istersiniz.


Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır.... Maide 44
"Vardı" değil "vardıR"

 

Ölü Deniz Tomarları
1947 Mart ayında, Filistin’de Ölü Deniz (Lut Denizi) yakınlarında Müslüman bir çoban, Ta’amireh bedevi Muhammed al-Dhıb adında bir çocuk, çölde kaybolmuş bir keçi arıyordu.  Çocuk bu sırada Eriha şehrinin 8 mil güneyinde bulunuyordu.  Aynı zamanda burası Ölü Deniz gölünün kuzey batı tarafındaydı, Kumran köyünün harabeleri yanında.  Muhammed al-Dhıb dik bir yerde bir mağaraya rastladı ve bu mağaraya bir taş attı.  Bu taşın bir şeyi kırdığını farketti.  İçeri girdiğinde kırılan şeyin toprak bir vazo olduğunu gördü.  Bu vazo dışında içerde yedi vazo daha vardı.  Vazoların içinde deriden yapılmış el yazması tomarlar bulunuyordu ve bu tomarlar keten bezi ile sarılmıştı.  Çocuk bir tomar alıp babasına götürdü.  Babasıda bu tomarı bir arkeolog uzmana götürdü.  Bunun üzerine arkeologlar Kumran’daki tüm mağaraları araştırdılar ve birçok vazo ve tomar buldular.

 

Tarihsel  araştırmalara   göre,  tarihçiler   bu metinlerin orada Yahudilerin 200 kişilik bir tarikatı olan Esseniler tarafından M.S. 70 yılında koyulduğu fikrine varmışlardır.  Yazım biçimi ve dil özelliklerinden anlaşıldığına göre bu yazmalar M.Ö. 2. yüzyıl ve M.S. 70 yılların arasında yazılmıştır.  


Ölü Deniz Tomarları bulunmadan önce, Eski Ahit’in mevcut olan en eski el yazmaları M.S. 1000 yılına ait idi.   M.S. 1000 yılına ait İbranice olarak yazılmış el yazmaları “Mazoretic Metinler” olarak bilinir.  Kumran’daki bulunan Eski Ahid nüshâlarının yazılması M.Ö. 2. yüzyıl ile M.S. 70 yılları arasındaki tarihlere ait olduğu halde, bu Eski Ahit metinleriyle 1008 tarihli Leningrad Kodeks Mazoretic Metni arasında manayı değiştirecek  bir fark  yoktur.


Kumran’da bulunan tomarlar arası 
İşaya’nın tam bir metni ortaya çıktı.  Eski devirlere ait yazıları okuma bilginlere göre bu metnin yazılış tarihi M.Ö. 125’e ait civarındadır.  Bu 125’e ait tomar ve M.S. 916 ait olan Mazoretik tomar arasında fazla bir fark yoktur.  Geisler ve Nix’e göre, “İşaya 53. bölümün 166 kelimelerden ancak 17 tane harf farklılık göstermektedir.  Bunların 10 tanesi ancak imlâ farklarıyla ilgilidir, ve bunlar metinin manasını hiç bir şekilde etkilemez.  Dört tane harf ise küçük üsluba ait farklılık göstermektedir; örneğin birleşme harfleri...  Kalan üç tane harf ise, “nur” kelimesi ile ilgilidir, ve bunlar 11. ayetinde eklenmiştir(Allahın "vardıR" dediği "nur" olmasın ;-))  Bu da anlamı fazla etkilemez.  Ayrıca, bu “nur” kelimesi Septuagint tarafından desteklenmektedir.  Dolayısıyla, bin senelik bir metnin kopyası yapıldıktan sonra, 166 kelimeler arasında ancak üç tane harf tek bir ayet için herhangi bir soru yaratmıştır, ve bu da ayetin manası için çok önemli bir fark göstermemektedir.

 

Ölü Deniz Tomarları araştırmasında yer alan uzmanlardan birisi olan Profesör Geze Vermes, konuyla ilgili olarak şu gözlemlerde bulunuyor:  “Kutsal Kitab’ın Kumran dökümanları, Ester kitabı dışında Yahudilerin Kutsal Yazılarının tümünü kapsamaktadır ve ondan önceki en eski elyazası metinlerden yaklaşık 1000 yıl daha eskidir.  Uzmanlar, Kutsal Kitap metninin son şeklini alış biçimini böylelikle ortaya çıkarabilirler.  Dahası var:  Bu bulgular son iki bin yılda Kutsal Yazıların kesinlikle değişmemiş bir durumda olduklarını da kanıtlamaktadır"
 
Bu “Ölü Deniz Tomarları” bugün İsrail’de “Shrine of the Book” adlı bir müzede sergilenmektedir.  Dileyen herkes bu tomarları görebilir.  Ayrıca bazı metinler Internet’te görülebilir.

 

 

İncil (sizin de "meal" adı altında yaptığınız gibi) değisikliklere uğruyor 
ama bu sizlerin dedigi gibi bütün hikayenin değişimi veya kitabın tamdan değiştirilip BAŞKA bir kitabın okunması değil!
Ayrıca
İncil Allah tarafından İsaya yazdırılmadı, İsa öldükten sonra, yaşayan insanlar tarafından yazıldı.
Ve Muhammedin gördüğü/duyduğu İncil de bu İncildir.

 

 

 

"papağan ölü değil" diye inat etme ;)

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayır poiuz, Kuran'a göre İsa Peygambere İncil verildi, nokta.

 

Senin bahsettiğin kitaplar hadis kitapları.

 

Bu arada Ölü Deniz Tomarlarını da bir zahmet okuyuver, öyle 2 satırlık internet aktarımıyla konunun içyüzünü anlayamıyorsun gördüğün üzere.

 

Selam

tarihinde Emre_1974tr tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
5 minutes ago, Emre_1974tr said:

Hayır poiuz, Kuran'a göre İsa Peygambere İncil verildi, nokta.

 

Senin bahsettiğin kitaplar hadis kitapları.

 

Bu arada Ölü Deniz Tomarlarını da bir zahmet okuyuver, öyle 2 satırlık internet aktarımıyla konunun içyüzünü anlayamıyorsun gördüğün üzere.

 

Selam

 

Beni kanıtlarınla boğdun,

gösterdiğin ayetlerle feleğimi şaşırttın

 

Pes :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
En'am Suresi 91 Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. De ki "Mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği Kitap'ı kim indirdi? Siz o Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "Allah" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar.
Link to post
Sitelerde Paylaş
16 minutes ago, Emre_1974tr said:

Anlamadıysan şöyle belirtelim, Kuran'ın onayladığı eski kitaplar şu an elimizde yok. Ortaya çıkarlarsa zaten Yahudi ve Hıristiyanların çoğunluğu Müslüman olacaktır.

 

Hele ki üçleme inancı vs. tarih olacaktır.

 

Selam

 

 


Tevrat ve İncil gerçekten değiştirildi mi


İslamcı camiada Tevrat ve İncil'in Allah tarafından gönderildiği, ancak bu kitapların zaman içerisinde insan eli ile değiştirildiği, asıl hallerinin korunamadığı, sadece Kur'an'ın hiç bir değişikliğe maruz kalmadan korunmasının başarıldığı iddia edilir. Peki gerçekten Tevrat ve İncil Tanrı kelamı mıdır? Eğer öyle ise zaman içerisinde insan müdahalesine maruz kalarak değiştirilmiş midir? En önemli soru ise; Eğer bu iddiaların her ikisi de doğru değilse, o halde İslamcılar neden böyle bir yalan söylemektedirler? Hem de ortaya çıkarılması bu denli kolay bir yalan neden söylenir? Daha açık bir şekilde soracak olursak, Kur'an Allah'ın kelamı ise, İslamcılar neden Kur'an'da Tevrat ve İncil hakkında alenen yazılanları çarpıtmak pahasına bu iki kitap hakkında yalana başvurmaktadırlar?

 

Tevrat ve İncil'in değiştirildiğini söylemek İslamcıların müminleri bu iki kitaptan uzak tutmak için uydurdukları bir yalandan ibarettir, bu karışık mevzuyu nedenleri ile yazımızın içerisinde iyice açacağız, Tevrat ve İncil'i tasdik ettiğini söyleyen Kur'an bu konuda asıl kaynağımız olacak. İddia odur ki, Allah hep aynı inancı, aynı kitabı, yani Kur'an'ı ve İslam'ı göndermekteydi, fakat insanlar zamanla inancı bozuyor ve değiştiriyorlardı, bu sebeple Allah bir kez daha gönderiyordu, fakat yine aynı şey oluyordu, ta-ki Muhammed Peygamber'e son kez indirilene kadar. Bu argüman Allah'ın dönemsel olarak fikir değişikliğine gitmediğini, sürekli farklı dinler göndermediğini, hep aynı dini gönderdiğini ancak insanların o inancı bozduklarını iddia etmektir ki zihinlerde Allah'a ve dine karşı çelişik bir durum var intibası oluşmasın.

 

 NEDEN BUNA İNANIYORLAR

 

Burada dikkatinizi çekmek istediğim iki husus bulunmaktadır, insanların Tevrat'ın değiştirildiğine inandırılmak istenmelerinin altında farklı sebepler yatmaktadır, bu kitapların değiştirildiklerine inanacak olursanız, onları okuduğunuzda Kur'an ile aralarındaki çelişkiler zihninizi fazla kurcalamayacaktır, değiştirildiklerini düşünerek asıl kaynağın Kur'an olması gerektiğine kanaat edeceksiniz ve neden bu kitapların çeliştiklerini düşünerek zihninizi yorup bulandırmayacaksınız.

Mevcut dizimde ikinci sırada bulunan ve Muhammed Peygamber'in Medine'ye hicretinden sonra yazılan Bakara suresi, aynı zamanda Kur'an'ın bir özeti gibidir. Oldukça uzun olan bu surenin ayetlerinde Yahudiler hakkında çok sayıda bölüm bulunur, aynı zamanda bilhassa Tevrat hakkında ihtiyacımız olan bilgi de bu surenin içeriğinde sık sık tekrar edilir. Fakat İslamcılar da çok iyi biliyorlar ki, Türkiye'de Müslümanların büyük bir kesimi Kur'an'ı baştan sona Türkçe okumamışlardır ve okuduklarını sandıkları Arapçayı da bilmezler. O halde kitabın içerisinde ne anlatıldığını da bilmediklerine göre, bilhassa Tevrat konusunda kandırılmaları pek kolaydır. Halbuki sadece Bakara suresini okumak dahi Tevrat ve İncil hakkında söylenen ''değiştirildiler'' yalanını ortaya çıkarmaya yetecektir.

 

Ya da belki de İslamcılar haklıdırlar, Tevrat ve İncil gerçekten zaman içerisinde insan eliyle değiştirilmiştir, peki o halde Kur'an'da hatalı bilgi mi verilmektedir?

Bakara suresinin henüz başında, dördüncü ayette şöyle demektedir, ''Onlar (takva sahipleri) ki, sana indirilene ve senden önce indirilenlere (bütün semavî kitaplara) îmân ederler...''

Bakara suresi Tevrat'ı tasdik eden ve ''kutsayan'' sözler ile doludur, bakınız 41. ayette ne deniyor?

''Sizin yanınızda olanı (Tevrat’ı) tasdik edici olarak indirdiğim şeye (Kur’ân’a) îmân edin ve O’nu inkâr edenlerin ilki siz olmayın.''

 

 DEĞİŞTİRİLDİĞİNİ SÖYLEMEK KURAN'I İNKAR

 

 Henüz surenin ilk başında ''iyi bir mümin'' nasıl olur sorusuna yanıt verir gibi yapılan açıklamalardan bir tanesi ''bütün semavi kitaplara'' iman etmekten geçiyor. Buradan anlamamız gereken, Kur'an mümin için ne denli önemliyse, Tevrat ve İncil de o denli önemli olmalıdır, Kur'an ne kadar okunuyorsa, Tevrat ve İncil de aynı oranda okunmalıdır, çünkü bu anlatıma göre Kur'an kendinden önceki kitapların devamıdır ve onları tasdik eder, yani sadece Kur'an okunduğunda bilginin tamamını alamayacaksınız. Fakat birileri her üç kitaba da eşit oranda iman etmenizi istemiyor olmalılar ki, Kur'an'da yazan bilgiler ile çelişmek pahasına size öteki iki kitabın Allah kelamı olmadığını, insanlar tarafından değiştirildiklerini söylüyorlar. Tekrar ve tekrar aynı alternatif soruyu zihinlerde yer etmesi için soralım, ya Tevrat ve İncil'in insan elinde değiştiğini söyleyenler haklılarsa o halde Kur'an mı hatalıdır?

 

Yazının ilerleyen kısımlarında Bakara suresine ve daha başka surelere tekrar başvuracağız, ancak önce size yanıtı vereyim ve sonrasında gerçek hikayeyi anlatayım istiyorum. Evet, aslında İslamcılar haklılar, Tevrat da İncil de insan eliyle yazılmış kitaplardır, fakat dikkatinizi çekerim, Kur'an her kim tarafından yazıldıysa bu gerçeği o günlerde ya bilmemektedir ya da bilmezden gelmektedir ve her ikisinin de Allah tarafından tasdik olunmuş iman edilmesi gereken kitaplar olarak tanıtır.

 

TEVRAT NEDEN KORUNAMADI

 

 İlk olarak Tevrat'ın hikayesine ve ne şekilde yazıldığına bakalım, ancak şundan eminim, büyük çoğunluğunuz ya hiç Tevrat okumadınız, ya da okuduysanız da şöyle bir göz attınız ve fazla önem vermediniz, öyle ya asıl kitap Kur'an varken Tevrat'a ne gerek kalır? Halbuki Kur'an tam tersini, Kur'an'ın Tevrat'ın devamı olarak geldiğini söylemektedir.

Rivayet odur ki, Tevrat Musa Peygamber'e Allah tarafından gönderilmiştir ancak Yahudiler kitabın bu halini koruyamamışlardır. Musa Peygamber'e indirildiği iddia edilen bir değil beş kitaptır, bu beş kitap bir kitap olarak derlenmiştir ve Tevrat oluşturulmuştur. Musa'ya gönderildiği iddia edilen beş kitaba Pentateuch adı verilir ve Tekvin (Yaratılış), Exodus (Çıkış), Leviler, Sayılar, Tesniye adları ile anılırlar.

 

 Doğrudur, Yahudiler Pentateuch'ı koruyamadılar ve kaybettiler, peki o halde mevcut Tevrat nedir?

 İşte bu biraz karışık bir konu, Tevrat iki unsurun bir araya gelmesinden oluşur, Musa Peygamber'e indirildiği rivayet edilen kitaptan kalan bilgiler, Kral Peygamberlerin eklemeleri ve ''Filozof Peygamberlerin'' sözlerinden derlenenler. Öyle ya, nasıl Kur'an aslında bir ölçüde dinleyenlerin zihinlerinde kalanlardan kağıda aktarılmıştır, Yahudilerin de ezber kabiliyetleri fena değildir ve onlar da ezberlediklerini zamanla yazıya dökmüşlerdir. Peki ya bu 'Filozof Peygamberler' kimlerdir ve nasıl oluyor da sözleri Tevrat'a girmektedir?

 

Yahudiler yazıyı ilk kullanan toplumlardan biridir, bu sebeple tarihleri boyunca Tevrat'ı sık aralıklarla bakır levhalara yazmışlar, bakır zamanla yıprandığı ve yazılar okunmaz hale geldiği için yaklaşık 50-100 senede bir bu yazıları yeni levhaların üzerine temize çekmişlerdir. Bu esnada Peygamberlerin sözlerinden uygun gördüklerini Tevrat'a eklemeye zaman içerisinde devam etmişler, Peygamberlerin bazı sözlerini ise zamanla benimsemekten uzaklaşarak Tevrat'tan çıkarmışlardır.

 

 KİM BU PEYGAMBERLER

 

 Bu noktada durup ''kim bu Peygamberler?'' sorusunu sormamız gerekiyor.

 

 Yahudilik inancında üç çeşit Peygamber bulunur,

 1- Allah'ın vekil tayin ettiği Musa, İbrahim gibi Peygamberler.

 2- Kral olmayı başararak Yahudi geleneklerine göre aynı zamanda Peygamber sayılanlar, Davut gibiler.

 3- Filozof Peygamberler, İslam'da yüz binin üzerinde olarak verilen

 

Peygamberlerin çoğunluğu işte bu adı sanı bilinmeyen Filozof Peygamberlerdir, Yahudi tarihinde bu kişiler hakkında verilen bilgiler ziyadesi ile enteresandır.

 Önce en çarpıcı olanına, yani Filozof Peygamberler kimlerdir bu konuya değinelim. Bu konuda anlatacaklarımın kaynağı 2000 yılında Pozitif Yayıncılık tarafından basılan Paul Johnson'ın eseri olan ''Yahudi Tarihi'' adlı kitaptır, rahatsız olacak kimse çıkarsa meselesini P. Johnson ile halletsin.

 

 İslam'da dünyaya 124.000 Peygamber gönderildiği rivayet edilir. Anlaşıldığı kadarı ile İbrani toplulukları kendi içlerinde Peygamber olarak anılan çok sayıda insan çıkarmışlardır, yaşadıkları kentlerde, kendilerine seçtikleri bir meydan, bir köşede konuşlanan Filozof Peygamberler asla çalışmazlar, vakitlerini büyük ölçüde içki ve uyuşturucu tüketerek geçirirler, insanlar din ve yaşamsal konular ile ilgili akıllarına takılan soruları bu bu kişilere sorarlar, onlar da inanca uyan ya da uymayan bir yanıt verirlerdi, bu yanıtların en kabul görenleri ve beğenilenleri Tevrat'a eklenir, kitap bu şekilde adım adım çok uzun bir sürecin ardından ortaya çıkmıştı, işte bu sebeple Tevrat herhangi bir Peygambere gönderilmiş bir kitap değil, onbinlerce insanın yüzlerce senede yazdıkları bir tarihi dökümandır.

 

 Zamanla Yahudi toplumu bu Peygamber kalabalığından bir şekilde rahatsızlık duymaya başlamışlardı, Peygamberlik anlaşıldığı kadar ile zamanla kontrolden çıkan bir meslek grubuna dönüşmüş ve aşırı tükettikleri alkol ve uyuşturucunun etkisinde söyledikleri sözler ile davranışlarının inanca zarar verdiği, bazen aşırı sarhoşluktan Filozof bir Peygamberin dilinin dahi dönmediği ve saçma sapan yanıtlar verebildiklerini düşünerek bu insanları dışlamaya karar vermişlerdi. Babil'e gerçekleşen büyük sürgün esnasında Ezekiel'in ve Babilli rahiplerin katkıları ile son halini alan Tevrat'ın daha fazla değişmesini istemeyen Yahudi seçkinler topluluğu halklarını Peygamberlere karşı kışkırtmaya başlamışlar, bu insanları bir çok yaşam alanından tekme tokat kovuluyorlar hatta bazıları öldürülüyor ve Filozof Peygamberler gittikleri yerlerde sadece kızgın ve saldırgan kalabalıklar bulmaya başlıyorlardı, kısa sürede ortalıkta Peygamber kalmamıştı. Bu sebeple ilerleyen dönemlerde Yahudiler sadece İsa'yı değil birden fazla Peygamberi öldürmekle suçlanmışlardır. Bakara suresinde bu konu da ele alınmakta ve Yahudilerin birden fazla Peygamberi öldürdükleri belirtilmektedir, kaldı ki Yahudiler de bu tarihi olayı gizleme ihtiyacı hissetmezler.

 

Yahudi tarihinin dönüm noktası M.Ö. 597 yılında gerçekleşir, Babil Kralı Nebuchudnezzar (Nebukadnezar) Kudüs'ü ele geçirir, kralı, soyluları ve din adamlarının önde gelenlerini esir alarak Babil'e götürür, Yahudilerin ''büyük sürgün'' olarak andıkları bu olay zihinlerde çok acı bir dönem olarak kalmakla birlikte Yahudi inancının son şeklini alacağı dönem olarak bilinir, Yahudilere soracak olursanız bu sürgün hayatı sanki bin yıl sürmüş gibidir, ancak hepi topu 50 sene sürmüş, ardından bağışlanarak ülkelerine geri dönmüşlerdir.

 Babil'e sürgüne gönderilen seçkin İbraniler arasında bir isim var ki, daha sonra Peygamber sayılmış ve Judaizm'in ortaya çıkmasında etkili olmuş rahip Ezekiel'dir, gördüğü bir takım hayallerin ardından verdiği mesajlar ile Peygamber olduğuna kanaat getirilmiştir, dinsel saflığın elde edilmesi durumunda kurtuluşun mümkün olacağını söylemiştir, elde ettiği güç ile Yahudi inancına son şeklini vermeyi başarmıştır, Babil'den ülkelerine geri dönen seçkinler Judaizm'i topluluğun geri kalanına kabul ettirmeyi başarmışlardı. Böylelikle Yahudiler için ''Peygamberler dönemi'' kapanma aşamasına gelmişti, çünkü kitaplarının daha fazla değişmesini istememektedirler. Verdiğim tarihlere dikkat edecek olursanız, bu olay Muhammed doğmadan bin sene ve hatta daha fazla zaman önce gerçekleşmiştir. Kısacası Kur'an, Muhammed doğmadan bin sene önce değiştirilmiş bir kitabı tasdik etmektedir.

 

 İşte Tevrat bu şekilde ortaya çıkmıştır, çok sayıda kaynaktan gelen bilgiler derlenmiş, Babil sürgününün ardından Tevrat'a son şekli verilmiştir, Musa'ya gönderdiliği iddia edilen Tevrat kaybolmuş, dönemler içerisinde o günlerden kalan bilgiler yeni bilgiler ile güncellenerek harmanlanmıştır.

 

BİR DE İNCİL'E BAKALIM

 

 Peki günümüze kalan en eski Tevrat kaç seneliktir? 2000 senelik, yani Kur'an'dan daha eskidir. Anlaşılacağı üzere Muhammed Peygamber yaşarken Tevrat vardı ve anlattığım şekilde kaleme alınmıştı. O halde eğer Kur'an Allah'ın kelamı ise, ''her şeyi bilen'' Allah Tevrat'ın durumunu da gayet iyi bilmelidir, Kur'an'da Tevrat'ı tasdik ettiğini ve o kitaba da iman edilmesini söylerken kitabın değiştirildiğini bilmiyor muydu? Yoksa Allah Tevrat'ın insanlar tarafından değiştirilmiş halini mi kutsamaktadır?

 Aslında son bir olasılık daha var fakat onu da yazımızın sonunda söyleyelim, isterseniz önce Kur'an'da tasdik edilen bir diğer kitap olan İncil'e bakalım.

 Öncelikle bir konuyu açıklığa kavuşturmakta fayda var, tarihte hiç bir belge yoktur ki İsa'ya bir kitap indiğinden söz etsin. İsa'nın zaten yeni bir din yaratmak gibi bir derdi de yoktu, kaldı ki İsa'nın gerçekten yaşadığına dair bir belge de bulunmaz. Fakat yaşadığını varsayarak yazmaya devam edeceğiz, İsa aslında bir Yahudi reformcusudur ve Roma'dan önce Ortadoğu'da söz sahibi olan Yunan toplumunun yaka silktikleri Yahudi inancını dönüştürme gayretlerinin bir uzantısıdır. Boşuna ilk İnciller Yunanca değildi hani.

 

 İsa, Yahudi inancının aşırı katı kurallara sahip olduğunu, barışçıl olmadığını düşünen ve bu inancı daha yumuşak başlı bir inanç sistemi haline getirmek isteyen kişidir. Bu sebeple herhangi bir kitap yazmamıştır, Filozof Peygamberlerin sonuncusudur ve Tevrat'ın elden geçirilerek içerisindeki şiddet öğelerinden ve insan hayatını zorlaştıran unsurlardan arındırılmasını, evrensel bir hale getirilmesini istemiştir. İsa'nın öldürüldüğü söylenen tarihten onlarca yıl sonra ortaya çok sayıda İncil çıkmıştır ve ancak yüzlerce sene sonra bunlardan dört tanesi kabul görerek geriye kalanlar yasaklanmıştır, yine bütün bunlar Muhammed doğmadan yüzlerce sene önce yaşanmış ve nihayete ermiş konulardır.

 

 İSA NEDEN UNUTULDU

 

 Peki sonra ne oldu? Yahudiler Babil sürgününden sonra kendisini peygamber ilan eden herkese saldırdıkları gibi İsa'yı da Romalılara öldürtürler, çarmıha gerilerek öldürülen İsa nasıl oluyorsa bir anda herkes tarafından unutulur. Kimi rivayete göre aradan 30-35 sene geçer, Hatay'da doğmuş Yahudi bir ailenin çocuğu olan Pavlus adında bir tüccar, Şam'a giderken yolda mola verdikleri esnada ufak bir gezintiye çıkar ve çalılıkların arasından çıktığını iddia ettiği İsa'nın ruhu ile karşılaşır. İsa, Pavlus'a hikayesini anlatır ve söylendiğine göre Pavlus bu olaydan çok etkilenerek 50.000 sayfaya yakın yazı yazar (şimdiki sayfa ve harf boyutlarına göre değil elbette), ancak Pavlus sadece İsa'nın son üç günü hakkında yazılar yazmaktadır, çünkü iddiası o ki kendisine anlatılan hikaye İsa'nın son üç gününde yaşadıklarından ibarettir. Bir şekilde bu hikaye okuyanlar tarafından çok tutulur ve hemen ardından geliştirilerek İsa'nın doğumundan başlayıp ölümüne ve hatta ölümünden sonra yaşananlara dair farklı varyasyonlar halinde, farklı kişiler tarafından tekrar yazılmaya başlanır. Birbirinden farklı İncil varyasyonları olmasının sebebi de bu farklı yazarların hikayeyi yorumlama şekilleridir.

 

 Bir diğer iddiaya göre Pavlus zaten varolan ve yeni bir inanç sistemi olan Hristiyanlar ile mücadele etmek üzere Şam'a gitmektedir, ancak bir tüccarın neden böyle bir işe kalkıştığı soru işaretidir. Bu konuda çok çeşitli rivayetler bulunmaktadır, okur rivayetlerin bir diğerine inanmış ve bu anlattıklarıma muhalefet olmak isteyebilir, her ne ise, Pavlus Hristiyanlık inancının asıl mimarıdır. Yahudilikten daha esnek kuralları olan bir inanç sistemi hayata geçirildiğinde, insanlar adım adım Yahudilikten ya da Pagan inancından Hristiyanlığa doğru geçiş yapmaya başlamışlardır.

 

İNCİL NEDEN KUTSAL

 

 Dönelim tekrar konumuza, İncil'in insanlar tarafından yazıldığı alenen bilinen bir gerçektir ve Hristiyanlar dahil kimse bu gerçeği inkar etmez, peki ama o halde Allah'ın kitaplarını övüp insanların yazdıkları kitapları küçümseyen Kur'an neden İncil'i tasdik etmekte ve kutsal kabul etmektedir?

 

 Bakalım Kur'an'da bu konuda neler yazıyor?

 Kur'an'da Bakara suresine göre Allah Musa'ya kitap indirmiştir, ancak İsa'ya kitap verdiğini söylemez, aksine sadece ''beyyineler'' verdiğini, yani açık deliller verdiğini söyler.

 Bakara 87: ''Andolsun ki, Biz, Musa’ya kitap verdik ve ondan sonra ardarda resûller gönderdik. Ve Meryem’in oğlu İsa’ya beyyineler (açık deliller) verdik ve onu Ruh’ûl Kudüs ile destekledik.''

 Peki Allah İsa'ya kitap verdiğini söylemezken, Müslümanlar neden İsa'ya indirilen bir İncil olduğunu ancak tahrif edildiğini iddia ederler? Bir diğer soru, Allah İsa'ya kitap indirmediyse, İncil'i neden tasdik eder? Daha sonra Bakara 136'da İsa'ya bir şey verildiğinden bahsedilir ancak bu 'şey' kitap olarak tarif edilmez.

 Bakara 89: ''Ve onlara, Allah katından onların beraberindeki şeyi (Tevrat’ı) tasdik eden bir Kitap, (Kur’ân) geldiği zaman (o’nu kabul etmediler).'

 Bakara suresi'nde açıkça Kur'an'ın Tevrat'ı tasdik ettiği söyleniyor, Muhammed Peygamber hayattayken varolan, hatta Muhammed Peygamber doğmadan önce de varolan Tevrat örnekleri halen bulunmaktadır, bunlar şimdiki Tevrat ile karşılaştırıldığında aralarında hiç bir fark yok, Muhammed Peygamber'in yaşadığı ve Kur'an'ın yazıldığı dönemde Allah Tevrat'ı tasdik ediyorsa, Müslümanlar neye dayanarak Tevrat'ın tahrif edildiğini iddia etmektedirler?

 

 Bakara 91: 'Ve onlara: “Allah’ın indirdiğine îmân edin.” denildiği zaman: “Biz, bize indirilene îmân ederiz.” dediler. Ve, onun arkasındakini (ondan sonra geleni) inkâr ederler. Ve, o haktır ve onların yanındakini tasdik edicidir.''

 Bakara suresi'nde olduğu kadar başka surelerde Tevrat'ın içeriği onaylanmaktadır;

 Kasas-49 “De ki “Eğer doğru sözlü iseniz, Allah katından, bu ikisinden (Kuran ve Tevrat) daha doğru bir Kitap getirin de ona uyayım.”

 Âli İmran-93 “Tevrat’ın indirilmesinden önce İsrail’in kendisine haram ettiğinden başka bütün yiyecekler İsrailoğullarına helal idi. De ki: “Doğru sözlü iseniz Tevrat’ı getirip okuyun”.

 Maide-43 ”İçinde Allah ın hükmü bulunan tevrat ellerinde varken, gelip senden hüküm vermeni istemesinler”

 Enam-91 “Musa ya Tevrat ı indirdik. İnsanlar için bir nur ve hidayet var Tevrat ta”

 Bu tarz örneklerin sayısı çok fazla, göründüğü kadarıyla Tevrat'ın değiştirildiğine dair hiç bir şey söylemez Kur'an, ancak içeriğindeki sözlerin farklı yorumlandıklarını söylemektedir.

 Bakara-75 “Şimdi, onların tebliğ ettiğimiz şeye inanacaklarını bekliyor musunuz? Aksine, bir çoğu Allah’ın kelamını dinler ama onu anladıktan sonra bile bile çarpıtırlar. “

 Aslında bu tam olarak günümüzde Müslümanların da yaptıkları bir hareket olarak tanımlanabilir, her biri Kur'an'ı okur ve farklı anlamlar çıkarırlar.

 

 NEDEN "DEĞİŞTİRİLDİ" DİYORLAR

 

 Peki gelelim bazı Müslümanların Tevrat ve İncil'in değiştirildiğini söylemelerinin sebeplerine, bu konuda farklı fikirler ortaya atabiliriz. En önemli sebep şu olabilir, her ne kadar çok benzeseler de Tevrat ile Kur'an arasında bazı çelişkiler ortaya çıkabilmektedir. Konu İncil olunca bu çelişkiler daha üst bir seviyeye çıkar ve İncil zaten tek kitap olmadığı için hem farklı versiyonları hem de kendi içinde çelişmesi ayrıca kafa karışıklığı yaratır.

 

 Bu sebeple Müslümanlar bu çelişkiler müminlerin inançlarını zedelemesinler diye Tevrat ve İncil'in tahrif edildiği iddiasını ortaya atmışlardır. Fakat kendi kitapları olan Kur'an bu iddiayı yalanlamaktadır. Muhammed'in yaşadığı dönem bulunan Tevrat ile günümüzdeki Tevrat arasında hiç bir fark olmadığını daha önce defalarca söylemiştik.

O halde şu soruyu sormakta fayda var, İslam inancı zaman içinde değiştirilmiş olabilir mi? Ya da Tevrat ve İncil'in aslında insan eli ile yazıldığını birileri bilmiyor olabilir mi?

 

 Yanıtı vermeyi okura bırakıyorum. Fakat şundan emin olabilirsiniz, birileri sizi fena kandırıyorlar

 

Şıvan Okçuoğlu

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dediğim gibi hadis kitaplarından medet ummayı bırak Poiuz.

 

En'am Suresi 91 Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. De ki "Mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği Kitap'ı kim indirdi? Siz o Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "Allah" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar.
Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Dediğim gibi hadis kitaplarından medet ummayı bırak Poiuz.

 

En'am Suresi 91 Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. De ki "Mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği Kitap'ı kim indirdi? Siz o Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "Allah" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar.

Burda öncelikle bu çeviri sorunlu Elmalılı 'yı verelim:

 

Enam 91 - Onlar: "Allah insanlara hiçbir şey göndermemiştir" demekle, Allah'ı gereği gibi tanıyamadılar. De ki: Musa'nın insanlara aydınlık ve hidayet olmak üzere getirdiği, sizin parça parça kâğıtlara çevirdiğiniz, bir kısmını belli ettiğiniz, birçoğunu gizlediğiniz; sizinle babalarınızın, sayesinde bilmediğiniz birçok şeyleri öğrendiğiniz Kitab'ı kim gönderdi? (Onlara karşı sen) "Allah" de. Sonra onları bırak, boş laflara dalarak oyalansınlar

 

Burda saklanılan kitaptan kastı açıklayayım diğer mesajda kendi fikrime göre. 

tarihinde Tanah-Gospel Theologist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Hayır senin verdiğin tercüme sorunlu, ben doğru çeviriyi verdim misyoner arkadaş.

 

Selam

Gerizekalı, Elmalılı çevirisi doğru. Şimdi de senin bir diğer salakça iddian saklanmış kitaplara gelelim. 

 

Kanonizasyonla(kitapların Kutsal kabul edilip edilmemesi) ilgili iki önemli  kavram var Yahudilik'te

 

Bunlardan ilki“(kitabı) rafa kaldırma/lignoz (sefer)” 
kavramıdır. Bu kavram bir kitabın hem yazım hatalarından dolayı kullanıl-
maz hale geldiğini, hem de kutsal metin koleksiyonuna alınmamasını ifade 
eder.Kavram uzmanlar tarafından de-
taylıca ele alınmamışsa da bir kitabı kanonik kabul etmemeyi ifade ettiği 
aşikârdır. Bir kitabın rafa kaldırılması, kullanımdan kaldırılarak kutsal me-
tin koleksiyonuna girmemesi demektir. Rabbani kaynaklarda olumlu veya 
olumsuz bağlamda birtakım eşyaların ve yazıların rafa kaldırılmasından 
bahsedilir. Konuyla ilgili Hezekiel, Vaiz ve Süleyman’ın Meselleri kitapları-
nın rafa kaldırılması önerilse de bu önerinin kabul edilmediği bellidir. 
Kaynaklarda geçtiği üzere Ben Sira, Sefer Refuot ve Sefer Yuhasin adlı kitap-
lar ise rafa kaldırılmış, yani kutsal metin kanonuna alınmamıştır. Yine 
Tanah’ta atıf yapılan Sefer ha-Yaşar, Sefer Milhamot Ha-Şem, Sefer Divrey 
Şlomo ve benzeri kitapların Masoretik metinde yer almamaları, onların da 
kullanımdan kaldırıldığına işaret etmektedir.

 

Konuyla ilgili üzerinde durulması gereken diğer bir kavram da 
“dış(lanan) kitaplar” kavramıdır. Zeitlin bu kavramın apokrif literatürü ifade ettiğini öne sürer.Rabbiler “dış(lanan) kitaplar”dan bahsederek bun-
ların okunmaması gerektiğini ifade etmişlerdir. Gelecek dünyada İsrailoğul-
ları’ndan kimlerin nasibinin olmayacağı hakkında bahsederken R. Akiba “… 
dış(lanan) kitapları da okuyan birisi” ifadesini kullanmış, fakat bu kitapların 
hangi kitaplar olduğunu açıklamamıştır. Bir rabbi burada Sadukiler’in kitaplarının, başka birisi Ben Sira’nın kitabının kastedildiğini belirtmişler-
dir.Yine Ben Laana’nın da kitapları reddedilmiş, Homer’in ve sonradan
yazılan kitapların okunması anlamsız sayılmıştır. Bu görüşler, Ferisiler’in 
Helen kültürüne karşı olumsuz tutumlarının, kutsal metinlerin meşruiyeti 
konusunda da etkin olduğuna yorumlanabilir. Dış(lanan) kitapların ortak 
özelliği bunu söylemeye imkân vermektedir. Şammay okulunun Vaiz kita-
bını reddetme sebebinin de bu kitapta görülen Helen kültürü etkisinin oldu-
ğu tahmin edilebilir. Helen kültürünün İsrailoğulları arasında hâkim ol-
maya başlaması son peygamber Malaki’den sonraya tesadüf etmektedir ve 
bundan dolayı bu döneme ait literatür kutsal metinlerden sayılmamıştır.
Homer’e ve Yahudi geleneğinde Tyana’lı Apollonius’la özdeşleştirilen Ben 
Laana’ya atfedilerek dışlanan kitapların ortak özelliği Helen kültürüne aidi-
yettir. Yine ister o dönemde Helen kültür zemininde yayılan Hıristiyanlar 
olsun, isterse Romalılarla iyi ilişkiler içerisinde olan ve Helen kültürünü 
benimseyen Sadukiler olsun, kitapları dışlanan heretiklerin kesin özelliği 
Helen kültürüne ait olmalarıdır. Bu olgudan hareketle, kutsal metin kanoni-
zasyonunda Ferisilerin asabiyetçi bir tutum içerisinde olduklarını ve Helen 
kültürüyle temasta olmayı bir kitabın dışlanması için yeterli saydıklarını 
söylemek mümkündür. Nitekim Alon, kitapların dışlanması olgusunun 
eskiye dayandığını, R. Akiba’nın da son noktayı koyduğunu söyleyerek 
meselenin daha kadim olduğunu ileri sürmektedir...

tarihinde Tanah-Gospel Theologist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu arada Hıristiyan misyonerlerin neden Elmalılı'nın yanlış tercümelerine sarıldığını açıklamaya gerek bile yok.

 

Mesela, önce Sad 44. ayetin doğru çevirisini sonra da Elmalılı'nın hatalı tercümesini verelim:

 

Sad 44: "Eline bir demet sap al da onunla vur ve yeminine ters düşmüş olma!" dedik. Biz onu sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu o! Bize yönelen, yakaran biriydi o. (Yaşar Nuri Öztürk çevirisi)

 

Ama bakın Elmalılı bu ayetin tercümesine nasıl bir ekleme yaparak anlamını değiştiriveriyor:

 

Bir de: «Elinle bir demet al da onunla (eşine) vur, yemininde durmamazlık etme.» dedik. Gerçekten Biz onu sabırlı bulduk, ne güzel kul! Hakikaten o bir evvabtır (daima Allah'a yönelmektedir).

 

Ayette hiç geçmediği halde "eşine" ifadesini parantez içinde ekleyerek anlamı yüz seksen derece değiştiriveriyor.

 

Selam 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konu kaynamasın diye Enam 91. ayetin doğru tercümesini de tekrar verelim:

 

En'am Suresi 91 Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. De ki "Mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği Kitap'ı kim indirdi? Siz o Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "Allah" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar.
Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Bu arada Hıristiyan misyonerlerin neden Elmalılı'nın yanlış tercümelerine sarıldığını açıklamaya gerek bile yok.

 

Mesela, önce Sad 44. ayetin doğru çevirisini sonra da Elmalılı'nın hatalı tercümesini verelim:

 

Sad 44: "Eline bir demet sap al da onunla vur ve yeminine ters düşmüş olma!" dedik. Biz onu sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu o! Bize yönelen, yakaran biriydi o. (Yaşar Nuri Öztürk çevirisi)

 

Ama bakın Elmalılı bu ayetin tercümesine nasıl bir ekleme yaparak anlamını değiştiriveriyor:

 

Bir de: «Elinle bir demet al da onunla (eşine) vur, yemininde durmamazlık etme.» dedik. Gerçekten Biz onu sabırlı bulduk, ne güzel kul! Hakikaten o bir evvabtır (daima Allah'a yönelmektedir).

 

Ayette hiç geçmediği halde "eşine" ifadesini parantez içinde ekleyerek anlamı yüz seksen derece değiştiriveriyor.

 

Selam 

 

 

Saf yemini ne için edicek başka dağa taşa vurmak için mi YNÖ öyle bir meal verir ki kuasarlar çıkar Kurandan Elmalılı da bazen saçmalıyor Nuh'un gemisi buharlı gemiydi diyerek ama en güvenilir çevirilerden biri ;)

tarihinde Tanah-Gospel Theologist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Sad 44: "Eline bir demet sap al da onunla vur ve yeminine ters düşmüş olma!" dedik. Biz onu sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu o! Bize yönelen, yakaran biriydi o.

 

Ne sapı nereye vurması ne yemini, bunları hadisleri kabul etmeyen biri olarak nasıl açıklayacaksın? 180 derece anlam nasıl dönüyor eşine deyince? Eşine değil kime vuracağını nerden biliyorsun da anlamın kaç derece döndüğünü hesaplayabiliyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Bu arada Hıristiyan misyonerlerin neden Elmalılı'nın yanlış tercümelerine sarıldığını açıklamaya gerek bile yok.

 

Mesela, önce Sad 44. ayetin doğru çevirisini sonra da Elmalılı'nın hatalı tercümesini verelim:

 

Sad 44: "Eline bir demet sap al da onunla vur ve yeminine ters düşmüş olma!" dedik. Biz onu sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu o! Bize yönelen, yakaran biriydi o. (Yaşar Nuri Öztürk çevirisi)

 

Ama bakın Elmalılı bu ayetin tercümesine nasıl bir ekleme yaparak anlamını değiştiriveriyor:

 

Bir de: «Elinle bir demet al da onunla (eşine) vur, yemininde durmamazlık etme.» dedik. Gerçekten Biz onu sabırlı bulduk, ne güzel kul! Hakikaten o bir evvabtır (daima Allah'a yönelmektedir).

 

Ayette hiç geçmediği halde "eşine" ifadesini parantez içinde ekleyerek anlamı yüz seksen derece değiştiriveriyor.

 

Selam 

 

 

 

Yanlış yer değirmenine savaş açmışsınız.

 

Elmalılı Hamdi Yazır :
Bir de al bir demet elinle de vur onunla hânis olma, hakıkat biz onu sabırlı bulduk, ne güzel kul, hakıkaten o bir evvabdır
Elmalılı (sadeleştirilmiş) :
Bir de: «Elinle bir demet al da onunla (eşine) vur, yemininde durmamazlık etme.» dedik. Gerçekten Biz onu sabırlı bulduk, ne güzel kul! Hakikaten o bir evvabtır (daima Allah'a yönelmektedir).
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) :
(Bir de dedik ki): «Eline bir demet al da onunla (eşine) vur; yemininde durmamazlık etme.» Doğrusu biz onu sabırlı bulduk. O ne güzel kul! O hakikaten daima Allah'a yönelmektedir.
 
Sadeliştirilmiş elmalılıları elmalılı yazmamıştır.
 
Diğer yandan; tanrınız ne yazık ki konunun detayını kuranda vermediği için, insanlar doğal olarak diğer kaynaklara yöneliyorlar. olayın aslı ise tevratta anlatıldığı gibi. 
 
 
tanrınız tevrattan çalıntılarken, yarım yamalak dinlediği için, olayların detayını veremiyor doğal olarak. eyüp ise ancak değnek sözünü tutan ve hasta olup iyileşen birisi olarak kalıyor kuranda.
 
kepazeliğe bakar mısınız? bir ömür yaşıyorsunuz. alemleri yaratan, akıl almaz bir varlık sizinle iletişim kuruyor. bir sürü iş yapıyorsunuz. sonra bu varlık sizden hastaydı iyileşti, bir de karısını dövecekti, izin verdik diye söz ediyor.
 
üstelik tanrınız, kendinden daha büyük bir merci olmadığının farkında değil. demiyor ki, eyüp tamam biz seni anladık, sözün kabul olmuştur, dövmene gerek yok. onun yerine sen yine sözünü yerine getir diyor. kime karşı sorumlularsa, kimi memnun etmeye çalışıyorlarsa artık?
 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran'ın dışında kaynak edinmenin hazin sonuçlarından biri işte.

 

Aynı yönde benzer bir başka örnek daha:

 

Hadislerin-rivayetlerin Kuran’ı açıklamak şöyle dursun, tam tersine ayetlerin verdiği mesajı engelleyici, hatta çarpıtıcı özellikleri olduğuna en net örneklerden birini de Sad Suresi’ni okurken algılayabiliriz:

SAD


20. Yönetimini güçlendirdik; ona bilgelik ve çok iyi bir yargılama gücü verdik

21. Davacıların haberi sana ulaştı mı? Hani mabedine tırmanmışlardı.

22. Davud'un yanına girdiklerinde onlardan irkilmişti. "Korkma" demişlerdi, "Bir birinin hakkını çiğneyen iki davacı... Aramızda gerçeğe göre hüküm ver, haksızlık etme. Bize yolun ortasını göster."


23. "Bu benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu, benim ise bir tek koyunum var. Böyle iken, "Onu da bana ver," dedi ve tartışmada bana üstün geldi.

24. Dedi ki, "Senin koyununu kendi koyunlarına katmayı istemekle sana haksızlık etmiştir. Doğrusu, ortakçıların çoğu bir birinin hakkına el uzatır. İnanıp erdemli davrananlar bunun dışındadır, onlar ise sayıca ne kadar azdır!" Davud, kendisini sınadığımızı sanarak bağışlanma diledi, eğildi ve tevbe etti.

25. Böylece onu bağışladık. Yanımızda onun yakınlığı ve güzel bir yeri vardır.

26. Ey Davud, biz seni yeryüzünde yönetici kıldık. Halkın arasında adaletle yargı ver, hevesine ve duygularına kapılma, sonra seni ALLAH'ın yolundan saptırır. ALLAH'ın yolundan sapanlara, Hesap Gününü unuttukları için çetin bir ceza vardır.

Burada Davut Peygamber neden imtihan edildiğini ve hatta bir günah işlediğini düşünüp af diliyor?

Çünkü davacılarından birini dinleyip, henüz diğerini dinlemeden acele hüküm vermişti. Ve hiçbir delile de bakmamıştı bunu yaparken.

O ilk dinlediği davacı yalan söylüyor olabilirdi veya eksik bilgi vermiş olabilirdi. Örneğin o bir koyunu olanın belki de diğer çok koyunu olan kardeşine büyük bir borcu vardı da, bu yüzden istemişti?

İşte burada Davut Peygamber diğer kardeşi dinlemeden ve de delillere bakmadan hemen bir hükme vardığı ve de henüz dinlemediği kişiyi rencide edecek ağır sözler söylediği için hata yapmış oluyor. Ayrıca 26. ayette de bu durum vurgulanıyor. Adaleti hakkıyla yerine getirmesi gerektiği yönünde de bir uyarı alıyor.

Eğer Kuran’a hiçbir kaynağı ortak koşmadan ayetleri okursak bunu görebiliriz.

Ama ya Kuran’ın yanında hadisleri ve/veya değiştirilmiş İncil, Tevrat gibi diğer kaynakları da dine ortak ederek ayetleri okusaydık nasıl bir tablo çıkacaktı karşımıza?

Veheb Bin Münebbih'in Rivayetinden alıntı

"Derler ki, Davut’un ayakta durmuş, kendisini
seyrettiğini görünce o, kadın saçlarını açarak
vücudunu saçlarıyla örtmeye çalıştı ve bu da Davut’un
gönlünü çelmeye yetti. Davut yerine dönüp Zebur
okumaya başladıysa da o kadını bir türlü zihninden
silip atamadı, ona gönlü kaymıştı.

Nihayet Davut bir savaş için ordu hazırladı ve o
kadının kocasını da savaşa gönderdi. Ehl-i Kitab'ın
dediğine göre ordu komutanına, o adamı en ön saflara
sürmesini emretti, en tehlikeli görevlere onun
gönderilmesini istedi ve böylece adam o savaşta öldü.
Davut da zaten bunu istiyordu. Davut’un 99 karısı
olduğu halde kocası öldükten sonra dul kalmış olan o
güzel kadına da elçi gönderdi ve onunla da evlendi."

***************************
Kitab-ı Mukaddes’te de geçen bu öyküye göre, Davut Peygamber aşık olduğu evli kadını haremine katmak için onun kocasını savaşa gönderip dul kalmasını sağlıyor.

Yani bu hikâyeye göre, iki davacının meselesine bazı paralel yönleri olan bir olayı Davut peygamber evvelden yaşamıştı .

Bu rivayetteki iftiraya inanacak olan bir Müslüman, Davut peygamberin bu kötülüğü yaptığından ve dul eşi haremine kattığından dolayı tövbe ettiğini düşünecektir. Olayın sembolize edilerek ona hatırlatıldığı düşüncesine kapılacaktır hemen, ayetleri diğer kaynaklarla beraber ele alanlar.

Başka bir deyişle rivayette söylenene inanan bir Müslüman, ayetteki gerçeği göremeyecektir. Yani aslında Davut'un adaletle hükmetmediği için günaha girdiğini anlayamayacaktır
bile.

Ayetler yanlış algılanacağı gibi, peygambere atılan iftirada anlatılanın da gerçek olduğu fikrine kapılanılacaktır.

Kuran’a başka dini kaynaklar eklemenin yaratacağı sonuçlara önemli bir örnek gerçekten.

 

Elimizdeki İnciller, Tevrat sahte kitaplar, hadis kitapları olduğu için dinin kaynağı değiller. Aynı şekilde rivayetlerden oluşan diğer  hadis kitapları da…

Rabbimizin dediği gibi “yalnızca Kuran” din alanında bize ışık tutmalıdır.

Yoksa görüldüğü üzere, hadisler Kuran süzgecinden geçirilmiyor, farkında olmadan tam tersine ayetler rivayetlerin etkisinde yorumlanıveriyor.

Selam ve sevgiler.

tarihinde Emre_1974tr tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...