Jump to content

Hız mı yoksa yavaşlık mı?


Recommended Posts

Günümüzde her şey hız üzerine kurulmuş gözüküyor. Her geçen gün daha hızlı ulaşım araçları yapılıyor ve hız rekorları kırılıyor, işler daha hızlı yapılmaya çalışılıyor, bilgiye çok daha hızlı ulaşılıyor, işlemler daha hızlı yapılıyor. Hatta futbol ve basketbol gibi oyunlar bile çok daha hızlı oynanıyor, oynanması için kural değişikliğine bile gidiliyor.

Durum böyle olunca yani günümüzde daha hızlı eşittir daha iyi inancı yerleşince, hayatın her alanında daha yüksek bir hıza ulaşılmaya çalışılıyor.

Peki, bu inanç ne kadar doğru? Bence bu inancın haklı olduğu noktalar var,yanıldığı noktalar da.

Evet, daha süratli ulaşım araçlarının yapılması, daha hızlı bilgisayarların yapılması, bunlar hızın gerekli ve güzel olan yanları. Ama bu demek değildir ki her alanda her zaman daha hızlı eşittir daha iyi. Bazı durumlarda yavaş ve sabırlı olmak hızlı olmaktan daha güzel ve faydalıdır. Ve de üstündür.

Bir kere insan için hız, yaratıcılığı öldüren bir unsur olabilmektedir. Aşırı tempolu bir yaşam uzun vadede insanı yıpratır ve dejenerasyona sebep olabilir. Çok çalışmak, oraya buraya koşturmak, hiç dinlenmemek ve tatil yapmamak… Ve buna benzer şeyler ilk başta bir şeyler kazandırıyor gibi görünse de daha sonraları götürüsünün getirisinden çok olduğu görülür.

Sakin yaşam sürenler ise uzun vadede daha çok ve güzel şeyler üreteceklerdir. Ve kesinlikle daha yaratıcı olacaklardır. Zaten tarihte yaratıcı beyinler hep çalışkanlıkla, tembelliğin dengelendiği bir yaşam sürmüşlerdir.

Bugün bunu oyunlarda da görebiliriz. Daha hızlı ama daha fakir ve düz oyunlar. Bugün basketbolu hızlandıracağız diye yeni kurallar koydular ve bu basketbolun yok olma noktasına gelmesine sebep oldu. Çünkü artık herkes tek düze ve yaratıcılıktan uzak oynuyor.

Ama bunun dışında hızın nimet ve güzelliklerini inkâr edecek değiliz. Bence yapılması gereken, hızın faydalı olduğu ve zararlı olduğu alanların, durumların iyi belirlenmesi ve dengenin sağlanmasıdır. Ne hız lehindeki çalışmalardan vazgeçilmelidir ne de tembellik ve durağanlığın önemi gözden kaçırılmalıdır. İkisinin birbirinin tamamlayıcısı olduğu fark edilmeli ve buna göre yeni bir gelişim, yaşam felsefesi geliştirilmelidir.

***

Yıllar önce yukarıdaki yazıyı kaleme almıştım. Aslında yaşama dini açıdan baktığımızda daha da önem kazanmaktadır konu.

Şu  dünyada yaptıklarımız sonsuz yaşamımızdaki, yani ahiret yaşantımızdaki konumumuzu belirleyecek. Gerçi Rabbimiz sonsuza dek sonsuz şıklarda denenseydik ne yapacağımızı biliyor ve bize 2 günlük bir örnek imtihan, bir kendimizle yüzleşme ortamı sağlıyor. Ama biz imtihanın sonucunu bilmiyoruz ve  bu hayatımızdaki her adımımızı büyük bir dikkatle atmalıyız.

Bir satranç oyununda bile bazen bir hamle üzerinde uzun uzadıya düşünürüz. Kaldı ki bu dünya hayatı bir oyun da değil, çok ciddi ve önemli bir dönemdir. Alacağımız kararlar sadece bu dünyayı değil, ahiret dünyamızı da şekillendireceğinden, acele etmeden, derin düşünerek davranışlarımızı sergilemeliyiz.

İnsanlara yardım eli uzatmak, ibadetler için hergün mutlaka geniş bir vakit ayırmak, hem kendimiz hem de tüm insanlık için güzellikler-iyilikler üretmek bizi gerçek ve sonsuz mutluluğa götürecek anahtar olacaktır.


Selam ve sevgiler. 

 

http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2011/07/hz-m-yoksa-yavaslk-m.html

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 weeks later...
 


Bugün bunu oyunlarda da görebiliriz. Daha hızlı ama daha fakir ve düz oyunlar. Bugün basketbolu hızlandıracağız diye yeni kurallar koydular ve bu basketbolun yok olma noktasına gelmesine sebep oldu. Çünkü artık herkes tek düze ve yaratıcılıktan uzak oynuyor.
 

Doğrusu buna katıldım. Basketi 24 saniye yaptılar, kurallar fauller üç saniye teknik faul, sanki bunu profesörler oynuyor. Takımın kaç faul hakkını doldurduğu ne kadar önemli olabilir? Oyun bu. Her dakikanın önemsizleştiği bir garip matematik oldu, oyunun tadı kaçtı.

 

Yani burada hemfikiriz hocam, sonsuz mutluluk diye bir şey yok, hayat mükemmeldir, adlldir, sonsuz, iyilik mutluluk, cennet gibi şeyler düşünmeye başladığın zaman en yakın hastanenin yoğun bakım kliniğine gitmeni öneririm, sonra çıkarken de kan ver.

 

Ne derler bilirsin, mezarlıkta ve düşen uçakta Allah çoktur, ama nedense hastanede hiç yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kendine mantıksal bir çerçeve çizmişsin ve bu sana ikna edici görünüyor ama değil. Çok temel bir yanılgı içindesin. İnançlı da bir insansın anladım kadarı ile, ki zaten genelde inançlı insanların düştüğü hataya sen de düşmüşsün. İncelediğim kavramların, doğalarını yanlış algılamışsın. Açıklaması şu:

 

Şöyle demişsin: "Durum böyle olunca yani günümüzde daha hızlı eşittir daha iyi inancı yerleşince..." İşte bu noktadaki yanılgın, tüm metnini geçersize yakın kılıyor çünkü hızı, bir amaç gibi ele alıyorsun. Sen çivi çakmanın iyi bir şey olduğundan bahsediyorsun ama her çivi, bir amaç için çakılır. Sen çivi çakma eylemine odaklanmış durumdasın.

 

Sandalye iyi bir şeydir. Onu istersen çivi çakarak elde et, istersen tutkal kullanarak. Bana sandalye lazım. Herkes sandalyeyi çivi çakarak elde ediyor ise sen "herkes çivi çakıyor, çivi çakmak iyi bir şey olarak algılanıyor artık" demiş olursun. Hızın ne olduğunu anlayamamışsın. Her şeyin daha hızlı olması, bir gereklilikten doğuyor. Hız bir araç, hızın kendisi iyi olduğu için her şey hızlanmıyor. Hız, sevdiğim insanlarla daha fazla zaman geçirmemi sağlıyor. Sen sevdiğin insanla zaman geçirirken hızlı olmaya çalışıyor musun? Hayır. Hani hız iyiydi? Ama otomobil, tren, bilgisayar daha hızlı olursa ben sevdiğim insana daha erken ulaşıyorum. 

 

Buna göre, motor sporları, 100 metre koşu falan yapmıyorsak hız iyi falan değil. Kimse böyle bir şeyi iddia etmiyor, sen yanlış anlamışsın. İddia eden de hızı, bir görev bir gereklilik olarak değerlendirip övüyor. Sen ise bir yaşam dinamiği olarak algılıyorsun. 

 

Çok basit bir şey söyleyeyim: Bilgisayarlar 20 sene önceye göre daha hızlı değil mi? Hayır. Herkes öyle sanıyor ama değil. Fark: Bilgisayarlar, 20 sene önceki bilgisayarların yapabildiklerinin 1000 katını onlarla aynı sürelerde yapıyor. Çok daha hızlı yapmıyor. Aynı sürede çok daha fazla iş yapıyor. HIzlanmadı, güçlendi. Çünkü insanın çeşitli alet makineleri, örneğin daktilo, bilgisayar, otomobil, çekiç, bıçak vs. kullanma dinamikleri var. İnsanın yaşam dinamikleri var. Bıçak çok daha keskin olsa sen ekmeği 10 saniyede kesiyor iken 1 saniyede kesmeye uğraşmazsın. Klavyede 60 kelime yazıyorsan 600 yazmazsın. Gerek yok. Gereken alanlarda daha hızlı olmak istiyoruz. İlk 300 km sınırını aşan otomobil, Lamborghini Miura... Yıl? 1970 falan. 50 sene önce! 300 yapabiliyor muşuz. E 300 halen çok büyük bir sürat. Bunu geçen bir çok araç elbet oldu ama neden 300 artık normal bir hız değil? Çüknü yaşam dinamiklerimizin ihtiyaçlarımızın üzerinde. GErek yok yani. 

 

Ha... Haklı olduğun ama tam olarak farkında olmadığını düşündüğüm ayrıntı şu: Acelecilik sebebi ile insanların iç ritmleri de biraz hızlandı, bu doğru. Bu özellikle sanatta ortaya çıkıyor. Örnek verdiğin gibi sporda ortaya çıkmasının bir önemi yok çünkü performans işidir spor. Elbette her zaman daha hızlı çabuk vs. olmak avantajdır. Ama insanların yaşam ritmleri de hızlanıyor, haklısın. Ama bu iyi demek değil. iyilik de değil. Mecburiyet.

 

Hız gerekli. İyi falan değil. Olaya bu pencereden bakarak tekrar düşünmeni öneririm... 

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Hayır bilgisayarlar hem hızlandı hem de güçlendi. Mantığın ve sorgulama düzeyin çok kötü durumda ekinegemen. Zaten öyle olmasa ateist olamazdın öyle değil mi.

 

Ve tabii ki yazdıklarımı yanlış algılamışsın. Beklenildiği üzere...

 

Selam

 

 

Peki. Senin dediğin gibi olsun. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

  ekinegemen. Zaten öyle olmasa ateist olamazdın öyle değil mi.

...

 

Selam

 

 

Emre bey,

 

Ben tamamen , nefsi , keyfi olarak keyfe. Keder yaşamak içinde ben ateistim diyen ateist de gördüm. ( ateist değilim)

 

Ama , 

Bu tip denk geldiğim ateist ler %10 ya çıkar ya çıkmaz ateistlerin % 90 i ( şahsi fikrimdir, şahsi tecrübemdir) 

 

 

ateist ler  bahsini ettiğin gibi sorgulamayan tipler değil bu bağlamda objektif olmalı yiğidi öldürsende hakkını vermelisin.

Ve verdiğim oran (yine kendi tecrübeme göre) dindar güruh da tam tersi dir. 

 

%10 bilinçli ,araştıran soruşturan , %90 gördüğü duyduğu , kulağına dolan ile hayatını geçiren , merak etmeyen bu böyle

Hele hele forum içinde dede fark edileceği üzere burdaki insanlar da ekser, kulağına ezan la doğmuş ama bi takım sorgular süzgeci sonrasında burda olan insanlar ve hatta camideki. Cemaatten de dini daha çok araştırmış insanlar var.

 

Yani , objektif olarak yanlış sınız

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...