Jump to content

Aziz Sancar: Sözlerim bilerek yanlış yansıtıldı, evrim gerçektir!


Misafir

Recommended Posts

2015 yılında Nobel Kimya Ödülü'nü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar, kamuoyuna “Ben Allah’a inanırım, isteyen evrime isteyen Allah’a inansın" şeklinde yansıyan ifadesine ilişkin olarak açıklama yaptı. Sancar, o gün aslında "Ben Müslümanım ve Allah’a inanıyorum. Evrime inanmak gibi bir şey yoktur, Evrim bir gerçektir ve inanç meselesi değildir" dediğini söyledi. Sancar, söz konusu açıklamasının kamuoyuna "bilerek yanlış yansıtıldığını düşündüğünü" de sözlerine ekledi.

Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı'nın, Sancar'ın açıklamalarına da yer verdiği (29 Haziran 2017) yazısı şöyle:

“Aziz Sancar evrime inanmıyor, diyor ki: ben Allah’a inanırım, isteyen evrime isteyen Allah’a inansın...” Bu sözler Türkiye’de yankılanınca, inanmadım. Sancar, evrim konusunu bir “inanç meselesi” asla yapmaz. Bir çarpıtma vardı. Bu sözler ona ait olamaz, dedim. 
Çünkü Aziz Hoca, yaptığı araştırmalarda evrimsel gelişim - değişime bizzat tanık olmuş bir bilim insanı. Ayrıca bilim dünyasında ciddi bir bilim insanı “Evrime inanmıyorum” demez. Aziz Hoca inançla bilimi her zaman ayrı tutar...

Sancar, bizzat kendi araştırmalarında canlılardaki evrimsel gelişmeye - değişime tanık olmuş bir insan. Örneğin, bitkilerde ve bazı canlılarda ışıkla harekete geçerek DNA bozulmalarını onaran Fotoliyaz enzimi üzerine neredeyse 40 yıl çalıştı. Bilim insanları bu enzimi insanlarda çok aradılar, hatta buldukları bazı genleri “Fotoliyaz” diye isimlendirdiler.

Nobel’in Öyküsü kitabı

Sancar ise, Fotoliyaz geninin - proteininin insanlarda tam karşılığı olmadığını kanıtladı. Ama bu enzimin insanda başkalaşarak yine ışığa duyarlı, 24 saatlik biyolojik saatimizi ayarlayan bir başka gene - proteine dönüştüğünü gösterdi ve bu geni Kriptokrom adıyla tescilledi! 

Bu 40 yıllık muhteşem öyküyü ve Aziz Sancar’ı “Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü” kitabımda anlattım. 

Sancar araştırma makalelerinde evrimsel gelişmeye göndermeler yapan bir insan. Biyolojik varlığımızı evrimsel gelişmeden ayrı tutmak asla olası değil. Bunları bildiğim için Sancar’a sordum, nedir bu? Nihayet Gürcistan’dan önceki gün döndü ve yanıtladı: Evrim gerçektir!

 

Sancar konuşuyor

Aziz Hoca ile birbirimize güveniriz. Bizi derin yurtseverlik ve bilim bağlar öncelikle. Verdiği yanıtı yayımlama izni de verdi ama şunu da yazmak koşuluyla: 
“Aziz’i en çok üzen Türkiye’de üstümüze aptal tozu serpilmiş gibi durmadan akla mantığa sığmayacak sebepler bulup, tüm enerjimizi bu suni kavgalara harcıyor ve ülkemize zarar veriyoruz, bu büyük bir günahtır...” 

Tamamen katılıyorum. Yazıktır, günahtır bu ülkeye 

Peki, gerçek neydi? 

“Bir gencimiz bilim ve inanç konusunda soru sordu. Ona şu yanıtı verdim: ‘Ben Müslümanım ve Allah’a inanıyorum. Evrime inanmak gibibir şey yoktur, Evrim bir gerçektir ve inanç meselesi değildir.” 

Aziz Hoca: “Suni kavgalar çıkarıp ülkemizi krizlere sürüklüyoruz... Bence busuni kavga başka şeylerde olduğu gibi maalesef Amerika’dan ithaldir.Dünyanın en albenili ‘yaratılış müzesi’ benim eyaletimin batısındakiTennessee’dedir ve Türkiye’deki birçok ‘creationist’ buradaki yobazlardan ithal malı fikirlerle maalesef ülkemizi fuzuli işlerle mesgul ediyor”.

İlk evrimciler Müslüman bilimciler

Sancar şunları da ekledi: “En eski evrimciler İslamın Altın Çağı denen dönemde şimdiki Irak’taki Müslüman bilim adamlarıydı; bunu evrim fikrinin tarihçesi üzerine bir kitapta okudum.” 

Aziz Hoca, kimya profesörü eşi Gwen’den önce evrim fikrini öğrendiğini söylüyor. Nedeni, Gwen’in okuduğu yıllarda Teksas’ta ortaeğitimde evrim okutulmamasıydı. Evrimi yine reddeden bir Methodist üniversitede okudu. Teksas’ta evrime karşı savaş açanlar o zaman başarı kazanmışlardı. Hoca diyor ki, “Şimdi ikimiz de evrim ve Allah hakkında benzer fikirdeyiz.Amerikalıların dediği gibi ‘you can’t cover the sun with mud’ (Güneşibalçıkla sıvayamazsın). Evrim vardır ve kim ne derse desin bu gerçekortadadır.”

 

Bilerek yanlış yansıtıldı"

Aziz Hoca, Azerbaycan’daki konuşmasının Türkiye’ye bilerek yanlış yansıtıldığını düşünüyor. Medyaya hiç de çıkmak istemediğini biliyorum. Kendisine gelen görüşme, söyleşi vb. taleplerine yok diyor. Çünkü bu anlamsız tartışmaların içine çekilmek istemediğini belirtiyor. 

Şu sözleri ne kadar doğru:

“Bu gibi abes işlerle uğraşsaydım sigaranın DNA’da kanserojentahribatının haritasını, “Piri Reis Haritası”nı yapabilir miydim..” 
Sigaranın etkisi üzerine dünyada büyük ses getiren araştırmasını, HerkeseBilim Teknoloji dergisinde okuyabilirsiniz.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şengör: evrim son derece basit 


Celal Şengör’ün notunu yayımlıyorum: 
Milli Eğitim Bakanlığı, orta müfredattan Darwin’in doğal seçme kuramını kaldırmış. Ben bunu New York Times’da okudum. New York Times’ın haberinde Milli Eğitim Bakanlığı’nda bu değişikliği yapanların ortaöğretim düzeyindeki kişilerin bu kuramı anlayabilecek düşünsel ve bilgisel altyapıdan mahrum olduklarını öne sürdükleri kaydedilmiş. Bundan neyin kastedildiğini anlayamadım, zira hem genelde evrim kuramı (ki bunu Darwin oluşturmamıştır; evrim ta Anaksimander’den beri gelişmekte olan bilimsel bir kuramdır. Ondan önce ise mitolojilerde dahi vardı. Hesiod’un çağları buna örnektir) hem de doğal seçme son derece basit kavramlardır: 
1.Evrim: Canlıların türlerinin zaman içinde değiştiğini, bazı türler yok olurken diğerlerinin ortaya çıktığını savunur. 
2.Doğal seçme kuramı: Türlerin ortamdaki besin kısıtlaması nedeniyle bir rekabet içinde olduklarını, bu rekabette en avantajlı olan canlıların türlerini sürdürebileceklerini, diğerlerinin ise nesillerinin tükeneceğini söyler. Türler içinde zamanla çeşitli iç ve dış nedenlerle değişimlerin olması (mutasyon, yani Türkçesiyle “değişim”: ilk defa Hollandalı botanikçi Hugo de Vries tarafından 1900’de ortaya atılmış bir kavram) kaçınılmazdır ve her hayvan ırkı ıslahçısının da bildiği gibi sürekli olmaktadır. 
 
Bu değişimlerde bazı canlılar ötekilerden daha avantajlı hale gelirler ve onların soyları artarken, başarısız olanlarınki azalır. Bu şekilde dünyamızın milyarlarca yıllık yaşamı süresince yaşam büyük bir çeşitliliğe ulaşır. Dış etkenlerin zorladığı büyük kriz zamanlarında ise bu çeşitlilik azalır (örneğin 250 milyon yıl önceki Perm-sonu krizi; 65 milyon yıl önceki Kretase sonu krizi). 
Türlerin zaman içindeki değişimlerine günümüzden en güzel örnek bakterilerin antibiyotiklere dayanıklı türler geliştirmeleridir. İlaç endüstrisi için yaşamsal bir önemi olan bu konuyu bir lise öğrencisinin anlayamayacağını sanmak iyi niyetle açıklanamaz. Böyle bir şeyi iddia eden insanın ya aptal, ya zır cahil veya kötü niyetli olması gerekir. Bilakis doğal seçme kuramının lise müfredatında bulunması, bu yaştaki çocuklardan bazılarının konuya olan ilgilerinin erken uyanmasını sağlayarak ülkemize kıymetli biyologlar kazandırabilir. 
Ancak doğal seçme kuramı, Ortadoğu’dan yayılmış Sâmi dinlerin (ve diğer pek çok dinin) ta Sümer’den beri gelen yaradılış masalıyla çelişir. Doğal Seçme kuramı bilimsel bir kuramdır ve gözlemle sınanabilir ve sayısız defalar da sınanmış ve bu sınavlardan başarıyla çıkmıştır. Yaradılış masalı ise, nihayet bir masaldır ve gerçekle ilgisinin olmadığı defaatle ispat edilmiştir. 
Sanırım doğal seçme kuramını yasaklamanın asıl amacı, yaradılış masalı hakkında ortaöğretimdeki gençlerimizin kafasında bir sorunun uyanmasına engel olmaktır. Bu akla, bilime ve insanlığa ihanettir, milletimize büyük bir zarar verecektir ve yukarıda vurguladığım gibi aptallık, cehalet veya kötü niyetten başka bir açıklaması olamaz.

 

Orhan Bursali

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

New York eyaletindeki Rochester Üniversitesi, 2013 yılında Prof. Miron Zuckerman’ın yönettiği bir araştırma ekibinin “dindarlık ile zekâ ilişkisi” konulu sentez çalışmasını yayımladı. 
Geçmişte konuyla ilgili yapılan 63 araştırmayı inceleyen ekibin vardığı sonuç, “dindarların inançsızlardan daha az zeki oldukları” yönündeydi. 
The Independent gazetesinin geniş yer verdiği araştırma sonuçları, Türkiye’de lafı dolandırmadan “Ateistler dindarlardan daha zeki” başlığıyla açıklandı. 
Sentez sonuçlarından biri, 1921’den beri IQ’su 135’in üstünde 15 çocuğu ömür boyu izleyen ve hâlâ devam eden bir araştırma, ortalama zekâ sahibi olup inançsız bir yaşam süren kişiler ölüm sürecine doğru imana gelirken; bu üstün zekâlı çocukların yaşamlarının sonuna kadar inançsızlıklarını koruduklarını ortaya koyuyor. 
Başka deneylere dayalı diğer sonuçlar da farklı değil. 
Deneklerin cinsiyet ve eğitiminin, inanç ile zekâ arasındaki ters orantıyı değiştirmediğini vurgulayan bilimci ekipteki üç psikolog, zekâyı şöyle tanımlıyor: Mantık yürütmek, öngörmek, sorun çözmek, soyut düşünmek, karmaşık fikirleri anlamak, çabuk öğrenmek ve deneyimlerden ders çıkarmak kapasitesi. 
Zuckerman ekibinin sentezi, dini inançların mantık ve bilim dışı, doğrulanamaz ve kanıtlanamaz olmaları yönünden, “rasyonel anlamda zeki” kişilere çekici gelmediğini ileri sürüyor.

***

Şimdi bir ülke düşünün ki, bir yanda Nobel ödüllü bilimci Aziz Sancar’ı ve geleceğin Sancar’ı olmaya aday daha nice üstün zekâlı milli değerler yetiştiriyor; öte yandan ümmi ramazan eğlencemiz Nihat Hatipoğlu ile kendisine “banyoda çıplak olarak yıkanılır mı” ya da “oruçluyken sigara içilir mi” gibi “hayati” sorular soran müminler üretiyor. 
Bu ülkeyi ceberut bir zihniyetle, kimseye hesap vermeden sömürmeye ve semirmeye devam etmek isteyen müptezel oportünist bir iktidar, sizce hangi tür insan yetişsin ister? 
Mantık yürütüp “Sen kamu malını hangi yetkiyle talan edersin? Hangi yetkiyle tarımını tarumar eder, dışa bağımlı hale getirirsin? Kimin cebini doldurmak için askerimi zehirlersin? Doğacak çocuğumu nasıl borçlandırırsın” ve daha pek çok konuda hesap soracak, ceza kesmeye kalkacak akıllı insanlar mı?.. 
Yoksa “Uzaya çıkmak günah mı?”, “Erkeklerin kadınlar gibi babet çorap giymesi caiz midir?” diye soran erkekler ve “Gözümde sürme varken aldığım abdest geçerli mi?”, “Oruçluyken botoks yaptırmak orucu bozar mı?” türünden abesliklerle televizyona çıktım diye sevindirik olan kadınlar mı üresin ister?

***

Tıpta yapılan tüm devrimlerin, canlı varlıklara ilişkin tüm bilimlerin ilerlemesine temel olan Evrim Kuramı, ki Big Bang Kuramı’yla bir bütün oluşturur; okullardan işte tam bu yüzden kaldırıldı! 
Çünkü AKP iktidarının, bu ülkeyi talan ve yağmaya devam edebilmesi için yemesi haram domuzun kalp kapakçığının, Evrim yok ve her canlı ayrı ayrı yaratıldıysa, nasıl olup da insan kalbine takılabildiğini sorgulamayacak mankafalara ihtiyacı var! 
Haram domuzdan insana organ naklini hangi Kuran, hangi ayet, hangi sureye dayanarak “helal” ilan edebildiği sorgulanmayan ilahiyatçı tayfaya daha da çok ihtiyacı var! 
Ülkenin besin bağımsızlığını sattığı uluslararası tohum şirketlerinin, Evrim kuramına dayanarak GDO’lu tohum üretebildiklerinin, çünkü genetik bilimin Evrim’in birebir kanıtlanmasından ibaret olduğunun BİLİNMEMESİNE ihtiyacı var, iktidarın. 
Biraz aklı ve vicdanı olanın, artık “milli eğitim” demekten utanç duyduğu bakanlığın; okul çocuklarına “muamelat” ve “ukubat” dersleri koyması da tam bu yüzden! 
Marmelat nasıl yapılır, hububat türleri (elbette Evrim sayesinde) nasıl ıslah edilir, nasıl korunur öğretselerdi, daha yararlı olurdu, ama hayır…

***

Şeriat’ın ceza hukuku demek olan Ukubat’ın sıraladığı ve hepsi insanlık tarihinin ortaçağına göre düzenlenmiş (yoksa “yaratılmış” mı demeliydim?) suçlardan birincisi, zina… 
Çünkü çağdışı iktidarın, Nihat Hatipoğlu’nun ağzına bakan çağdışı seçmenlere ve pipisini kukusunu keşfeden çocuk zekâsından bir gıdım ileri gidemeyen dişisi “Eşimin dayısı bana helal midir?”, erkeği ise “Komşu kızına yürümek günah mıdır?” sorularına yanıt arayan eblehlere ihtiyacı var! 
Zaten Nihat Hatipoğlu da tam bu yüzden YÖK üyesi yapılmadı mı? 
Ama nafile… 
Su tersine akmaz. 
Zekâ da su gibidir, yolunu bulur. 
Seksen milyonluk Türkiye, bir avuçluk bedevi kabilesi değildir. 
Cehalet bezirgânlığını er ya da geç, ait olduğu yer ve çağa gömer.

 

Mine G. Kırıkkanat

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...