Jump to content

Mülkiyet Üzerine


Recommended Posts

  • İleti 109
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

"Neden aptal, kafasi calismayan bir fakirle bu adamlarin esit olmasini istiyoruz ki?"

 

investor!

 

bu cümle tam olarak senin aptal olduğunu göstermiyor mu? . Aptal fakirdir demek zengin akıllıdır demekle aynı şey değil mi?... Zaten Aklın para ile ölçüldüğü kapitalist sistem eleştiriliyor. Anasından milyon dolarlık servetle gelenler, akıllı mı oluyor?

tarihinde zombi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
 

"Neden aptal, kafasi calismayan bir fakirle bu adamlarin esit olmasini istiyoruz ki?"

 

investor!

 

bu cümle tam olarak senin aptal olduğunu göstermiyor mu? . Aptal fakirdir demek zengin akıllıdır demekle aynı şey... Zaten Aklın para ile ölçüldüğü  o sistemdir eleştirilen...

zombi,

 

Ben tam olarak oyle demek istemedim aslinda. Sonradan duzelttim, okursan gorurdun. Para kazanmak icin birazcik aklin yeterli oldugunu, asil onemli seyin, disiplin ve calismak oldugunu soyledim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ok .

 

düzeltilmiş metni görmedim. Bunun yanlış olduğunu biliyorsan sorun yoktur. 

 

İkinci olarak şunu da ilave edeyim: Ben aklıyla dünyayı yıkacak zeki insanlar tanıyorum. Fakat bir türlü  bu çürük sisteme ayak uydurup zengin olmadan/olamadan yaşıyorlar. Şans faktörü bence çok etkili...

 

Sert çıkışım için de ayrıca özür dilerim:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Ok .

 

düzeltilmiş metni görmedim. Bunun yanlış olduğunu biliyorsan sorun yoktur. 

 

İkinci olarak şunu da ilave edeyim: Ben aklıyla dünyayı yıkacak zeki insanlar tanıyorum. Fakat bir türlü  bu çürük sisteme ayak uydurup zengin olmadan/olamadan yaşıyorlar. Şans faktörü bence çok etkili...

 

Sert çıkışım için de ayrıca özür dilerim:)

Sans degil, onemli olan nasil para kazanilacagini bilmek. Para, borsadan ve ticaretten kazaniliyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On Friday, July 07, 2017 at 14:16, Liberte von Skepticus said:

@Rhodium 

Ya tamamda kardeşim hala daha aynı şeyi söyleyip duruyorsun. Ben bir insan topluluğunun parasız, mülkiyetsiz vs. varolmayacağını iddia etmedim ki? Küçük bir toplulukta olabilir. Ama kafanı çevirip dünyaya baktığında milyarlarca insandan oluşan bir nüfusa sahip insan türüyle karşılaşırsın. Bu türün zenginlik üretmesi ve bu zenginliği olabilecek en iyi yolla dağıtması gereklidir. 

 
Bunu kapitalizm sağlıyor. Peki nasıl sağlıyor? Piyasa mekanizması ile. Piyasa mekanizması mülkiyet kurumu sayesinde talebi karşılayan kişileri ödüllendirir ve karşılamakta başarısız olan kişileri zarar ettirerek cezalandırır. Buda bireylerin insanlığın ihtiyaç ve isteklerini tespit edip onları tatmin etmesi için bir teşviğin olduğu manasına gelir. Paranın ve mülkiyet kurumunun olmadığı bir dünyada insanları neyle teşvik edeceksin? Patates? Cennet? 

 
Ekonomik eşitsizlik iki durumda meşrudur. 1) Eşitsizlikte üst olan aşağı olana fayda sağlıyor ise ve 2) Eşitsizlik zorbalık yoluyla varlığını sürdürmüyor ise. Kapitalist sistemde üst olan aşağı olana fayda sağlar daha doğrusu sağlamak zorundadır çünkü üst olanın aşağı olandan daha fazla birikime sahip olması ve bu birikimi sürdürmesini sağlayan şey zaten kaynaklarını öteki insanların talebini karşılamak için kullanmak zorunda olmasıdır. Feodalizmde bir soylu kaynaklarını kendinden aşağı olanların ihtiyaç ve isteklerini karşılamak için kullanmak zorunda değildi ama feodalizmde bir kapitalistin böyle bir zorunluluğu var. Ayrıca piyasa mekanizmasında insanlar kendi ihtiyaç ve isteklerini karşılayan ürünleri satın aldığı ve bu ürünlerin kârlarıda kapitalistin elinde biriktiği için eşitsizlik zorbalık üzerine değil gönüllülük üzerine temellidir. 

 
Aslında para, mülkiyet kurumu ve piyasa mekanizmasının olayı teşvik meselesinden daha da derinde yatıyor. Bunların asıl olayı kıt kaynakların yönetimini en iyi şekilde yapılmasını sağlayan fiyat mekanizmasıdır. Örneğin sen bir ev inşa edeceksin. Ama bu evi inşa etmek konusunda karşına iki yol çıkıyor. Hangi yolu kullanıpta evi inşa edersen daha az maliyetle işi kapatıp kaynaklarını en iyi kullanırsın bunu nereden bilirsin? Fiyatlar sayesinde. Fiyatlar bize piyasada ki herşeyin bilgisini verir ve asıl olayı sürekli bir şekilde güncellenmesidir. Dolayısıyla A metodu beş birimlik fiyata sahipse ve B metodu on birimlik fiyata sahipse sen A yolunu tercih ederek daha az kaynak kullanarak işini halletmiş olursun ki buda piyasa mekanizmasınca mülkiyet kurumu sayesinde belirlenen fiyatların kaynakların nasıl kullanılırsa daha verimli olacağını hesaplayabilmene imkan tanır ve bu şekilde sen kaynakları israf etmekten kurtulursun. Bunu sadece sen değil piyasa mekanizmasına dahil tüm aktörler yapar dolayısıyla genelde koskoca toplum kaynaklarını en az kullanarak en iyi sonucu elde eder. 

 
Peki mülkiyet kurumu, piyasa mekanizması vs. nin olmadığı bir toplumda ne olur? Yukarıda bahsettiğim gibi üretimin maliyetini hesaplamanın bir yolu kalmayacağı için kaynak israfı gerçekleşecektir. Sosyalist deneyimler buna en büyük örnek. Ekonominin amacı zaten kıt kaynaklarla insanların ihtiyaç ve isteklerini olabilecek en iyi şekilde karşılamakken ve kapitalizm bu işi başarabilme konusunda alternatiflerine karşı üstünlüğünü kanıtlamışken anti-kapitalistliğin ne anlamı var?

 
Neden mülkiyet kurumu olmayınca insanların anti-sosyal davranışları birden bire ortadan kalkacakmı ki hapisanelere ihtiyaç kalmayacak? Saçmalıyorsunuz. Dünya iyinin ve kötünün savaştığı bir savaş meydanı değildir çünkü iyi veya kötü yoktur, bunu insan zihni uydurur. Sizde mülkiyet kurumunu kendi kafanızda şeytanlaştırmışsınız ve aklınıza ne kadar olumsuz şey geliyorsa mülkiyet etiketi altında topluyorsunuz. Saçmalık bu. 

 
Doğrudan veya dolaylı olarak venus project, zeitgeist gibi saçmalıklar kafanızı karıştırmış belli ki. Panzehir olarak herhangi bir iktisat kitabını okuyabilirsiniz. 

 

On Friday, July 07, 2017 at 13:42, Türk Ateist said:

 

Çok ciddi düşünce ve bilgi eksikliği var burada. Parasız olmaz. Ürün çeşitliliği arttıkça onu nasıl paylaşacak, dağıtacak veya değiş tokuşa sokacağız?

Bu konuda yazılmış nefis bir ileti vardı forumda, direkt onu kopyalayayım.

 

"Para olmayan ekonomide N tane mal varsa N*(n-1) / 2 tane işlem yapmak zorunda kalabilirsin ki istediğin, ihtiyacın olan ürüne ulaşabilesin.

Senin elinde patates var ve karpuz istiyorsun, bulman gereken kişi patates ihtiyacında olan karpuz sahibi bir insan,

Senin elinde patates var ve ve karpuz istiyorsun, ancak karpuz takas eden adam çilek istiyor, sen gidip patatese ihtiyaç duyan çilek sahibi birini bulacaksın ve onunla takasını yapıp çileği karpuz takas eden adama verip karpuzu alacaksın.

Senin elinde patates var ve karpuz istiyorsun, ancak karpuz takas eden adam çilek istiyor, karpuz satanın istediği çileği takas edecek adam ise karşılığında kiraz istiyor. Sen patates isteyen kiraz sahibi kişiyi bulup patatesi verip kirazı alacaksın, kirazı çilek sahibi kişiye verip çileği alacaksın. Çileği karpuz sahibine götürüp teslim edecek ve karpuzunu alacaksın..

Senin elindeki patatesiii var yaa..

Neymiş! Mallar çoğaldıkça ihityaç sahipleri arasındaki dağılımı yapabilmek zorlaşıyormuş. Sadece avcılık toplayıcılıkla yaşama devam etsek sorun olmazdı...

Paranın ana işlevlerinden biridir bu, bunun için var. İnsanlık aptal değil."

 

 

 

 

 

On Friday, July 07, 2017 at 08:38, investor said:

Senin kafan baya karismis. :)

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kapitalizm; Dikatli bir matematik olarak bakarsaniz ulkeye ve halkina "kaynaklari yetersiz" kildigini gorebilirsiniz..

Cunku belli bir zumrenin hak ettiginden fazlasini ona verir. Bunu anlamak icin kitaplara ihtiyaciniz bulunmuyor. Sosyalizm pratiginin israfi cok spesifik bir ornek biraz etrafimiza bakmaniz yeterli bence.

 

Kaynaklarinin yeterli olmayacagini bati blogu ulkeler cok onceden farkina varmistir. Bu ulkeler; sirketlerini globallestirir. Somurgelestirme ile Kuresellesme ile yol aldiklarini biliyoruz. Aydin elitlerin bize ornek alinacak ulke diye nitelediklerine bakalim. Abd almanya vb. Bu ulkelerin ic kavrami; "demokratik ve hukuk" isleyen halki kapiralizm ve sanayi sayesinde refah icinde yasayan ulkeler diyebiliriz. Hatta ulkemiz yada islam ulkeleri neden bu degerlere sahip degil diyerek bilime dine bilimum seye de gecebiliriz. Oysaki gercek sebep ust paragrafta anlatigimdir. Kaynaklar yetersiz kilinmistir. Halkiniza kapitalizm ile refahi ancak kuresellesme ile saglayabilirsiniz.

 

Aslinda kuresellesmedeki amac; kulturel turizm veya sirketlerin cok uluslu olmasi degildir. Ambargo ic karisikliklar ve savastir. Bu sayade kendi ulkenizde yetmeyen kaynaklari yeterli hale getirirsiniz. Buradaki jan janli sirketleri eskiden ganimeti toplayan savas sonrasi davranislar gibi de dusunebilirsiniz.

 

Ancak hangi halk yedigi yemekte bindigi arabada veya aldigi petrolde; kan gozyasi ve savas cinayetleri oldugunu bilerek yasayabilirdiki. Simdi biz bu ulkelerin kanmis kandirilmis halklarinin kapitale entegrasyonunu goruyoruz. Gordugumuz zenginlik vs. Aslinda sadece budur.

 

Bakiniz dunyada isid var. Ulkemiz de her gun teror yuzunden insanlar oluyor. Tum ortadogu kan golune dondu. Ama kapitalizm daha cok istiyor. Bunu anlamak zorundasiniz. Kapitalizmi savaslardan bagimsiz dusunme luksunuz varmi?

 

Karpuza ihtiyaci olan elinde uzum olan portakal sahibine gidicek ve portakal sahibinin aslinda findigi olacak vs. Vs. Bu durumda N inci kisi satis... Kanmayin lutfen bunlara.  Bakiniz; turkiye 20 yil once bir tarim ulkesiydi. Bu on bin yillik bir kulturdu. Para bu on bin yillik kulturu 50 yilda linc etti.  Bireyin bir seyi istemesi ve almasi icin BIR KARSILIK VERMEK zorunda degildir. Sadece isteyip almasi gerekmektedir. Bu durumda insan ac gozludur her seyi alacaktir diyebilirsiniz.

 

Yeterince al basit bir ahlaktir. Egerki insanlari para konusunda psikopat haline getirmisseniz akliniza direkt yagma da gelir. Oysaki insan boyle bir varlik degildir.

 

Para ornek olarak verimlilik ve en ideal cozumle ev yapim maliyetini puanlar diyorsunuz. Dusunun ki bir kitap veya cd almaya calisan genc bir insan; parasi olmadigi icin alamiyor. Yani insan "para" olmadigi icin alamiyor. Alamiyor fiili o kadar cokdur ki aliyor fiilinin en az yuz kati kadar. Insan onurunun yapamadigi alamadigi bilinc adina soruyorum. Bu verimlilik bu en ekonomik yol mu?

 

Ozetle para ve kapitalizm satilan her birim yaninda satin alinmak istenen ama asla alinamayan yuz birim olusturuyor. Ve nedense her kes sadece satin alinmis yuzde 1 icin konusuyor.

 

Oturup bir tv dizisi veya bir reklamlar izleyin. Oyuncular  icinde hic akbil parasi bulamayan bir genc gordunuz mu? Yada para puan ile ucak bileti alin dediginiz tekstil iscisini bir dusunun. Olanlar kitaplarda tvde anlatilan satin almalardir. Oysaki gercek hic bir zaman alinamamis olanlardir. Yokluk kapitalizmin gercek sonucudur. Yokluk karsinda bir en iyi secenekden veya bir verimlilikden bahsetmek abes kacar. Sansli olan varlik sahibi eylemini yaparkende en karli sekilde yapmasini anlam vererek para piyasa belirler diyemem.

 

Esitsizlige riza gostermek; Benim mulkiyet veya kapitalizm karsitligi olmam; bir romantizm degildir. Hapisanedeki mahkumlara daha iyi yemek icin isyani ozgurluk olarak sunuyorsunuz. Oysa ki aydinlatma bir gorevdir. Bu mesru degildir..

 

Insanlarin amac edinmeleri; daha orta ogretimde "en iyi parayi" kazanacagin meslek nedir ile yetistirilen milyonlar adina soruyorum; siz gercekten kapitalizmin ve paranin (para ile puanlanmis mallarin) insan yasam gudusunun temel kaynagi olarak nasil goruyorsunuz? Ticaret yap isyeri kur. Muhendis olki iyi para kazansin gibi mi? Batan tuccarlari idam edelim o zaman. Madem ceza da bir mesru. Insan yapmak istegini yapar. Bu sanat bilim felsefe ve ahlak ile ilgilidir. Para ile ilgili degildir.

 

Bizler hirsizi; evi soydugu icin cezalandiriyoruz. Oysaki hirsizliga giden yasam surecini ele almiyoruz. Para mulkiyet ve kapitalizm; sonucu bireyler yokluk mutsuzluk icindeler. Bu yokluklar sonucunda bunalim halinde bir halk ile karsi karsiya kaliyoruz. Bu bir surectir ve surecin sorumlusu bu sistemdir. Insanlarin icinde iyi ve kotu olmasi sorunlara goz yummak bence.

 

Zeitgeist veya venus projesi belkide wikiles belgeleri. Ben bu tarz seylere dogruyuda soylese karsiyim. Cunku  "bir kotu var" seklinde "bunlar cok guclu" seklinde bir tersine psikolojik propaganda olusturdugunu dusunuyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Liberal ekonomiyi savunanlar, bu şekilde sistemin bir  "en iyiye" varacağını savunuyor. Bu doğru, ancak eksik bir yaklaşımdır.

Her sistemin bir optimum(en iyi) noktası vardır. Diyelim ki bir iş kurdunuz. 10 bilgisayara ihtiyacınız var. 10 tane alırsınız. Kalanlar sizi ilgilendirmez. Çünkü siz en iyiyi bulmuşsunuzdur. İşte bilgisayar yerine insanı koyun.

Dünyada milyarlarca insan var. İnsanlığın kendine yetmesi için örneğin 1 milyar kişi yeterken, gereğinden çok insan var. İşte bu insanlar varken üstteki en iyi duruma ulaşamazsınız. Köpek gibi yaşar onlar. Sistemde gereksiz oldukları için girmeye çalışırlar ve çok şey feda ederler. Çünkü sistem en iyinin bu yolla olacağını söyler. Sen 8 saat çalışırken, o 12 saat çalışır. Senin 10'da 1'in kadar maaş alır. Sen de buna en iyi dersin. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Rhodium: "Kapitalizm; Dikatli bir matematik olarak bakarsaniz ulkeye ve halkina "kaynaklari yetersiz" kildigini gorebilirsiniz..

Cunku belli bir zumrenin hak ettiginden fazlasini ona verir. Bunu anlamak icin kitaplara ihtiyaciniz bulunmuyor. Sosyalizm pratiginin israfi cok spesifik bir ornek biraz etrafimiza bakmaniz yeterli bence."

 

- "Hak ettiği" ifadesi yanlış. "İhtiyaç duyduğu" veya "Gerçek anlamda kullanabileceği" demek daha doğru olur (Güvenin bana, biliyorum)

 

"Kaynaklarinin yeterli olmayacagini bati blogu ulkeler cok onceden farkina varmistir. Bu ulkeler; sirketlerini globallestirir. Somurgelestirme ile Kuresellesme ile yol aldiklarini biliyoruz. Aydin elitlerin bize ornek alinacak ulke diye nitelediklerine bakalim. Abd almanya vb. Bu ulkelerin ic kavrami; "demokratik ve hukuk" isleyen halki kapiralizm ve sanayi sayesinde refah icinde yasayan ulkeler diyebiliriz. Hatta ulkemiz yada islam ulkeleri neden bu degerlere sahip degil diyerek bilime dine bilimum seye de gecebiliriz. Oysaki gercek sebep ust paragrafta anlatigimdir. Kaynaklar yetersiz kilinmistir. Halkiniza kapitalizm ile refahi ancak kuresellesme ile saglayabilirsiniz."

 

- Bunu biraz tartışmak gerek. Nasıl yetersiz kılınmıştır?

 

"Aslinda kuresellesmedeki amac; kulturel turizm veya sirketlerin cok uluslu olmasi degildir. Ambargo ic karisikliklar ve savastir. Bu sayade kendi ulkenizde yetmeyen kaynaklari yeterli hale getirirsiniz. Buradaki jan janli sirketleri eskiden ganimeti toplayan savas sonrasi davranislar gibi de dusunebilirsiniz."

 

-  Bu aşırı karamsar olmuş. Benim düşüncem: Trump gibi adamlar, Tayyip gibi adamlar mevcut fakirlikten / yaratılan fakirlikten, faydalanarak sıradan halkı iyice fakirliğe itiyorlar. Değişmesi gereken de budur.

 

"Ancak hangi halk yedigi yemekte bindigi arabada veya aldigi petrolde; kan gozyasi ve savas cinayetleri oldugunu bilerek yasayabilirdiki. Simdi biz bu ulkelerin kanmis kandirilmis halklarinin kapitale entegrasyonunu goruyoruz. Gordugumuz zenginlik vs. Aslinda sadece budur."

 

- Bu hem abartılı, hem de yanlış. 20 yy. ortalarına kadar sömürdüler. Doğrudur. Ama bugün için doğru değil.

Şöyle düşün: Türkiye'de Yıllardır düzgün yönetim yok. Ülke Şeriatçının / ülkücünün eline geçmiş. Ama sokağa çıkıyorsun, yollar iyi kötü düzgün, bi sürü insanda cip / Ferrari var, Sıradan insan da "Başbakan çok yaşa" diyerek sokağa inebiliyor.

- Düşün ki onlarda, Çoğunda bilimsel, hukuka dayalı, mantıklı bir sistem var. Mesela seçim rüşveti veremiyorsun. Popülist parti gelmesin diye iki dereceli seçim sistemi var. Gece gürültü yaparsan nerede olursan ol, polis anında gelir. Bizdeki gibi yazlıkların yanına disco kurup, o kadar insana gece boyunca eziyet edemezsin, polise rüşvet veremezsin. vs. vs.

 

Peki o zaman, bunların refah seviyesinin daha yüksek olması, ekonominin daha iyi olması normal değil mi?

- AB Uyum yasalarının Türkiye'deki olumlu etkilerini düşün.

 

 "Ozetle para ve kapitalizm satilan her birim yaninda satin alinmak istenen ama asla alinamayan yuz birim olusturuyor. Ve nedense her kes sadece satin alinmis yuzde 1 icin konusuyor. "

 

- İktisatçı değilim ama saçma bu dediğin. Marksizmde öyle bir teori bile yok.

 

"Oturup bir tv dizisi veya bir reklamlar izleyin. Oyuncular  icinde hic akbil parasi bulamayan bir genc gordunuz mu? Yada para puan ile ucak bileti alin dediginiz tekstil iscisini bir dusunun. Olanlar kitaplarda tvde anlatilan satin almalardir. Oysaki gercek hic bir zaman alinamamis olanlardir. Yokluk kapitalizmin gercek sonucudur. Yokluk karsinda bir en iyi secenekden veya bir verimlilikden bahsetmek abes kacar. Sansli olan varlik sahibi eylemini yaparkende en karli sekilde yapmasini anlam vererek para piyasa belirler diyemem. "

 

- Yanlış anlama ama sıcaktan bunalmışsın bence biraz.

 

"Insanlarin amac edinmeleri; daha orta ogretimde "en iyi parayi" kazanacagin meslek nedir ile yetistirilen milyonlar adina soruyorum; siz gercekten kapitalizmin ve paranin (para ile puanlanmis mallarin) insan yasam gudusunun temel kaynagi olarak nasil goruyorsunuz? Ticaret yap isyeri kur. Muhendis olki iyi para kazansin gibi mi? Batan tuccarlari idam edelim o zaman. Madem ceza da bir mesru. Insan yapmak istegini yapar. Bu sanat bilim felsefe ve ahlak ile ilgilidir. Para ile ilgili degildir."

 

- Şimdi hem evet hem hayır. Diğer bir mesajımda yazmıştım. Kapitalizm öncesinde de bu böyledir. Toplumsal sözleşmenin işleyiş biçimi vardır. Düzenli ve çok çalışırsan, diğerlerine daha çok çok şey veriyorsundur. Geri dönüş olarak da daha fazla şey alıyorsundur. Bunu etraflıca tartışabiliriz. Para bu "çalışma" olayını ölçmek içindir. Özünde mantıklıdır. Önemli olan fazla açık verilmemesi. Mesela Eroin ticareti, arsa zengini vs. gibi şeyler olacak ama çok olmayacak. Temel anlamda, adamın elinde Samsung G8 varsa, çalışmış almış diyebileceksin. Sermaye de öyle. İş yeri kurmayı, işletmeyi sen kolay mı zannediyorsun?

 

"Insanlarin amac edinmeleri; daha orta ogretimde "en iyi parayi" kazanacagin meslek nedir ile yetistirilen milyonlar adina soruyorum; siz gercekten kapitalizmin ve paranin (para ile puanlanmis mallarin) insan yasam gudusunun temel kaynagi olarak nasil goruyorsunuz? Ticaret yap isyeri kur. Muhendis olki iyi para kazansin gibi mi? Batan tuccarlari idam edelim o zaman. Madem ceza da bir mesru. Insan yapmak istegini yapar. Bu sanat bilim felsefe ve ahlak ile ilgilidir. Para ile ilgili degildir."

 

- İşte cahil ve mal oldukları için (Çoğumuzun ebeveyni - öğretmeni ama) öyle zannediyorlar. Ben anladığım kadarıyla senden bayağı büyüğüm. Asıl mesele ile bu dediğinin hiçbir alakası yoktur. Mesela kapıcılık yapmayı sen kolay mı zannediyorsun. her saat hazır olacaksın, sabahın köründe ekmek/gaste getireceksin, çöp at, apartman temizle. Geçmişte bir çok acayıp kapıcımız vardı (en sonunda emekli oldu gitti) şimdi çok daha düzgün bir kapıcı var. Bu adam sabah ekmeği getirmezse ben mesela işe nasıl yetişirim? Çıkıp apartmanı kendim mi sileceğim? Dahası iyi biri olmaszsa gece nasıl rahat uyuyacağım?

"Büyüklük" senin anladığım gibi bir şey değil. Benim mesela Zibidi üniversite hocam oldu. Ne oldu mesela? - Neye yarar o kadar bilgi/diploma? - gereksizlik.

+ 100 kere söyledim, Bill Gates üniversiteyi bırakıp Microsoftu kurdu. Mühendisin çok kazandığı sonucuna nasıl vardır. Asgari ücretli doktor bile var.

Yani doğru anlatmışlar ama eksik anlatmışlar.

 

 

"izler hirsizi; evi soydugu icin cezalandiriyoruz. Oysaki hirsizliga giden yasam surecini ele almiyoruz. Para mulkiyet ve kapitalizm; sonucu bireyler yokluk mutsuzluk icindeler. Bu yokluklar sonucunda bunalim halinde bir halk ile karsi karsiya kaliyoruz. Bu bir surectir ve surecin sorumlusu bu sistemdir. Insanlarin icinde iyi ve kotu olmasi sorunlara goz yummak bence. "

 

- Sosyalizmin bu konuda karşı tezleri vardır. Doğrudur. Bunları da ele almanı tavsiye ederim. Ama yukarıda dediklerim Sosyalizm'de de, yozlaşmış olmayan bütün sistemler için geçerlidir. Yozlaşmamış krallık'ta bile bu böyledir. Her şey "Ben topluma ne veriyorum?" ile ilgilidir. Çocukluktan itibaren çok çalışan çocuklar bu yüzden "aferin" alır. Amaç senin dediğin şey değil. Çalışmak insan doğasına uygun bir şeydir. O yüzden sosyalizm de çok çalışmayı teşvik eder. Hatta Sabancı açık oturumdaki bir gence "Ben senden daha sosyalistim, çünkü ben senden daha çok çalışıyorum" demiştir.

 

Batı'yı övüyoruz, çünkü ABD 1920'lerde mafya'Nın yönettiği bir ülkeydi. Sonra Hukuk'a, Adalet'e saygı olayını çok geliştirdiler. Böylece büyüyebildiler. Rusya ABD'ye Putin ile bile yetişemez çünkü Rusya'nın daha işlevsel bir hukuk devleti yok.

 

Kemal Kılıçdaroğlu şu anda yaşına rağmen yürüyor. Bu yüzden yürüyor. O kadar laf atıp duruyorlar. O zaman Tayyip Samsun'a kadar yürüsün. Yürüyebilir mi? - Yürüyemez.

 

 

Sen anlamiyor musun? Kapitalizmden baska hangi sistem ile duzeni saglayip, dunyayi gelistireceksin?

 

- Heo alaya alıyorsun. Sosyalist bir proje halen vardır. Millet anlasaydı, Ülke normal olsaydı, şimdi AKP / MHP kadar 1 sosyalist 1 de komünist partimiz olacaktı (Kenan Evren Sağ olsun ki yok)

 

 

Liberal ekonomiyi savunanlar, bu şekilde sistemin bir  "en iyiye" varacağını savunuyor. Bu doğru, ancak eksik bir yaklaşımdır.

Her sistemin bir optimum(en iyi) noktası vardır. Diyelim ki bir iş kurdunuz. 10 bilgisayara ihtiyacınız var. 10 tane alırsınız. Kalanlar sizi ilgilendirmez. Çünkü siz en iyiyi bulmuşsunuzdur. İşte bilgisayar yerine insanı koyun.

Dünyada milyarlarca insan var. İnsanlığın kendine yetmesi için örneğin 1 milyar kişi yeterken, gereğinden çok insan var. İşte bu insanlar varken üstteki en iyi duruma ulaşamazsınız. Köpek gibi yaşar onlar. Sistemde gereksiz oldukları için girmeye çalışırlar ve çok şey feda ederler. Çünkü sistem en iyinin bu yolla olacağını söyler. Sen 8 saat çalışırken, o 12 saat çalışır. Senin 10'da 1'in kadar maaş alır. Sen de buna en iyi dersin. 

 

- Onun aritmetiğini yapanlar da sosyalistlerdir. Liberallere kalsa 3 kişiyi 24 saat çalıştırırlar ("herkes öyle yapıyor" diyerek) hatta kaçak işçi, çoluk, çocuk ne varsa çalıştırırlar (eskiden öyleymiş, Emile Zola'nın Germinal romanını okuyun). Biz muhalefet ola ola Fransa'da 35 saate kadar düşürdük. Liberaller şimdi onu da kaldırmaya uğraşıyorlar.

 

- Sence bu mantıklı mı? Birileri para kazansın diye, "insan nasıl olsa bol" diyerek, adamı 50 saat çalıştıracaksın. - Hayır, iki kişi al. Hem işsizlik azalsın, hem adamın verimi artsın.

+ Senin başbakanın "5 çocuk yap" diyor.

Liberalizmin 1 numaralı koruyucusu da sosyalistler. Sosyalistler olmasa, Aha Türkiye gibi olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

@Rhodium

 

"Kapitalizm; Dikatli bir matematik olarak bakarsaniz ulkeye ve halkina "kaynaklari yetersiz" kildigini gorebilirsiniz..
Cunku belli bir zumrenin hak ettiginden fazlasini ona verir. Bunu anlamak icin kitaplara ihtiyaciniz bulunmuyor. Sosyalizm pratiginin israfi cok spesifik bir ornek biraz etrafimiza bakmaniz yeterli bence."
 
 
Kimin neyi hakettiğini kim/ney/nasıl belirliyor? Kapitalizmde piyasa mekanizmasında insanların ihtiyaç ve isteklerini yani tüketicilerin taleplerini karşılayan kişiler para ile ödüllendirilir. Bundan ötürü piyasa açısından sahip olduğu şeyleri talebi karşılamak için kullananın para kazanmask haktır. Sahip olduğu kaynakları talebi karşılamaya yönelik kullanan kapitalistin geri dönüş olarak gelen kârlar ile para biriktirmesi de haktır. Mantıklı düşünelim la kapitalist dediğin adama parayı allah vermiyor. Bu herif kıt kaynakları tüketicilerin ihtiyaçlarını-isteklerini karşılayacak şekilde kullandığı için tüketiciler tarafından ödüllendiriliyor. Bırakalım bu zırvaları, piyasada kapitalistler başkalarının pahasına refah elde etmezler, başkalarını refaha kavuşturarak refah elde ederler. 


"Kaynaklarinin yeterli olmayacagini bati blogu ulkeler cok onceden farkina varmistir. Bu ulkeler; sirketlerini globallestirir. Somurgelestirme ile Kuresellesme ile yol aldiklarini biliyoruz. Aydin elitlerin bize ornek alinacak ulke diye nitelediklerine bakalim. Abd almanya vb. Bu ulkelerin ic kavrami; "demokratik ve hukuk" isleyen halki kapiralizm ve sanayi sayesinde refah icinde yasayan ulkeler diyebiliriz. Hatta ulkemiz yada islam ulkeleri neden bu degerlere sahip degil diyerek bilime dine bilimum seye de gecebiliriz. Oysaki gercek sebep ust paragrafta anlatigimdir. Kaynaklar yetersiz kilinmistir. Halkiniza kapitalizm ile refahi ancak kuresellesme ile saglayabilirsiniz."


Sömürgecilikle küreselleşmeyi neden bir tutarmış gibi konuştun? Neoliberal küreselleşmenin temelinde ticaret yatar yani dahi olan aktörlerin ikiside win-win durumu yaşar, fayda sağlar. Sömürgecilikte bir taraf zorbalık aracılığı ile hiçbir şey kazanmaz hatta zarar ederken öteki taraf kazanmaktadır. Neoliberal küreselleşme -ki küreselleşme dendiğinde bu ifade edilir genellikle- SÖMÜRGECİLİK DEĞİLDİR. Rahatça ifade edilebilir ki neoliberal küreselleşme halklara refah getirmektedir yani win-win durumu vardır. Mutlak yoksullukla alakalı bir istatistik: http://i.hizliresim.com/EgNjqq.png (mavi mutlak yoksullukta olmayan kişiler, kırmızı ise mutlak yoksullukta olan kişileri ifade etmekte). Küreselleşmeden kimlerin ne kazandığında dair bir istatistik: http://i.hizliresim.com/vbV3Qr.png yoksulluğa dair farklı önlemlerle alakalı olan ise: http://i.hizliresim.com/8M5jlA.png bu tip neoliberalizmin insanlığın günümüze dek bulamadığı nimet olduğunu gösteren istatistikler varken solcu-chomskyvari zırvalar ile karşı çıkılması hiç hoş değil. Evet küreselleşme ile refah sağlanabilir çünkü yıl olmuş 2017, en basit tüketim maddesi için bile bilmem kaç ülkede ortaya çıkartılan şeye ihtiyaç varken kendini dışa dünyaya yalıtırsan kuzey kore olup çıkarsın. Kaldı ki günümüzde hala kıtlık falan yaşayan insanların kıtlık yaşamasının sebebi onların devletlerinin güttüğü yalıtımcı politikalar ile paralarının değersizleşmesi dolayısıyla öteki ülkeler ile hiçbir alışveriş yapamamasıdır. Küreselleşme fakir yanlısıdır çünkü insanların daha aynı malın daha ucuz versiyonlarına olan erişimini sağlamaktadır. Örneğin aynı A malının alman üretimi olan pahalı versiyonunu satın almak varken küreselleşme aynı işlevleri yerine getiren A malının çin malı versiyonunu fakirlerin satın almasına açarak fakirlere fayda sağlamaktadır. Birilerini suçlamak mı istiyorsun? O halde neoliberal küreselleşmenin nimetlerinden yararlanmanı engelleyen korumacı/müdahaleci devletine-devletlerine laf söylemelisin, küreselleşmeye değil. 
 
"Aslinda kuresellesmedeki amac; kulturel turizm veya sirketlerin cok uluslu olmasi degildir. Ambargo ic karisikliklar ve savastir. Bu sayade kendi ulkenizde yetmeyen kaynaklari yeterli hale getirirsiniz. Buradaki jan janli sirketleri eskiden ganimeti toplayan savas sonrasi davranislar gibi de dusunebilirsiniz."

 
(Bknz: önceki paragrafa verdiğim cevap)

  
"Ancak hangi halk yedigi yemekte bindigi arabada veya aldigi petrolde; kan gozyasi ve savas cinayetleri oldugunu bilerek yasayabilirdiki. Simdi biz bu ulkelerin kanmis kandirilmis halklarinin kapitale entegrasyonunu goruyoruz. Gordugumuz zenginlik vs. Aslinda sadece budur."


(Bknz: önceki paragrafa verdiğim cevap)
 

"Bakiniz dunyada isid var. Ulkemiz de her gun teror yuzunden insanlar oluyor. Tum ortadogu kan golune dondu. Ama kapitalizm daha cok istiyor. Bunu anlamak zorundasiniz. Kapitalizmi savaslardan bagimsiz dusunme luksunuz varmi?"

 
Var. Devletlerin kendi hegemonyalarını arttırmak için yaptıkları ve birilerini destekleyip yaptırttıklarını kapitalizme atfedemezsin. Devlet, kapitalizm varolmadan öncede vardı ve kapitalizm varolmadan öncede devletler barbarlık yapıyor/yapanı kendi çıkarı adına destekliyordu. Kapitalizmi savaşlardan bağımsız düşünebiliriz hatta düşünmemiz gerekli zira kapitalizm savaşların panzehiridir. Bir alıntıyla anlatmaya başlayayım "Sınırdan mallar geçmezse ordular geçer" -Friedrich Bastiat. Dünyanın en kanlı savaşları geçtiğimiz yıl yaşandı ve her ne hikmetse dünya üzerinde ki hakimiyet sağasını arttırmak isteyen devletlerce bu savaşlar ortaya çıkartıldı -şirketler çıkartmadı. Özelinde biz liberal-liberteryenlee olarak pro-rich yani zengin yanlısı gibi algılanırız ancak biz pro-rich değil pro-free market yani serbest piyasa yanlısıyız ki devletlerin çıkarttığı savaşlar ve bu savaşlardan çıkar sağlayan -ve genellikle piyasa sayesinde değil devletin imtiyazları sayesinde zengin olmuş- bir avuç zenginin karşısındayız. Savaş devletin sağlıdır, piyasanın değil. Özünde savaş, devletin özel mülkiyet ve piyasanın canına okuduğu bir faaliyettir. Savaşı çıkıp kapitalizmle bağdaştırmanız kendi içinde çelişkilidir ve bunu bağdaşmayı gerekçelendirmek için savaşların özel mülkiyeti ve piyasayayı güçlendirdiğine yönelik kanıt getirmelisiniz ki bunu kanıtlayan tek bir delilin bulunduğuna bile şüpheliyim. 

 
Aksine, kapitalizm savaşları engeller zira temeli ticarete dayanır, ordulara değil. Kapitalist küreselleşme birbiriyle alakasız ülkelerin ekonomilerini birbiriyle bağladığı için bu ülkelerin birbirlerine saldırmalarının hiçbir çıkarı olmamasını hatta iki ülke içinde zararlı olmasını sağlamıştır. Özünde kapitalizm, fetih-yağma-istila-haydutluk kültürünün tasfiyesiyle varolmuş bir sistemdir. 

  
"Karpuza ihtiyaci olan elinde uzum olan portakal sahibine gidicek ve portakal sahibinin aslinda findigi olacak vs. Vs. Bu durumda N inci kisi satis... Kanmayin lutfen bunlara.  Bakiniz; turkiye 20 yil once bir tarim ulkesiydi. Bu on bin yillik bir kulturdu. Para bu on bin yillik kulturu 50 yilda linc etti.  Bireyin bir seyi istemesi ve almasi icin BIR KARSILIK VERMEK zorunda degildir. Sadece isteyip almasi gerekmektedir. Bu durumda insan ac gozludur her seyi alacaktir diyebilirsiniz.
 
 
Yeterince al basit bir ahlaktir. Egerki insanlari para konusunda psikopat haline getirmisseniz akliniza direkt yagma da gelir. Oysaki insan boyle bir varlik degildir."

 
Yine insan özünde iyi-erdemli ancak paramı onu bozdu? Cool story bro. Romantizmi, polyannacılığı bırakalım. İnsan bencilliğe meyilli, çıkarcı bir yaratık olarak her daim çeşitli şekillerde sınırlandırılmalıdır. İnsanın hakları ve özgürlüğü toplum tarafından oluşturulmuş olduğu için toplumun varlığını sürdürecek düzeni sağlayacak şeylere ihtiyacı vardır. Para, insanlar arasında ki değişimin barbarca, vahşice yollarla değil barışçıl ve piyasa mekanizmasıyla birleşince hakkaniyetli ayrıca verimli, kaliteli olarak gerçekleşmesini sağlayarak düzene hizmet etmektedir. Ayrıca para bireyin toplumsal işbölümüyle ortaya çıkartılmış nimetler arasından ihtiyaç duyduğu/istediğini seçip almasını sağlar. Bu söylediklerinizi ancak insanı tanımayan-bilmeyen biri iddia edebilir. Parasız bir dünyanın nasıl olduğunu anlamak için bazıları gibi kendinizi dağa taşa vurabilirsiniz, uygundur, kimse sizi engellemiyor.

 


 
"Para ornek olarak verimlilik ve en ideal cozumle ev yapim maliyetini puanlar diyorsunuz. Dusunun ki bir kitap veya cd almaya calisan genc bir insan; parasi olmadigi icin alamiyor. Yani insan "para" olmadigi icin alamiyor. Alamiyor fiili o kadar cokdur ki aliyor fiilinin en az yuz kati kadar. Insan onurunun yapamadigi alamadigi bilinc adina soruyorum. Bu verimlilik bu en ekonomik yol mu?"


İktisadi hesaplama olmaksızın en basit tüketim mallarının dahi üretimi zorlaşır hatta imkansızlaşabilir. 10 kişiden birinin A ürününü satın alamamasındansa 10 kişinin 7sinin A ürününü satın alabileceği bir düzen yeğlenemezmidir? Saçmalamaya lüzum yok. 
 

"Ozetle para ve kapitalizm satilan her birim yaninda satin alinmak istenen ama asla alinamayan yuz birim olusturuyor. Ve nedense her kes sadece satin alinmis yuzde 1 icin konusuyor."


Sizin senaryonuza göre insanlığın %99 açlıktan-yoksulluktan kırılıyor. Bubun gerçek olmadığı ortada. Feodalizmde değilsiniz, lüks olan şeylerin kısa süre içinde toplumun çoğunun satın alabileceği düzeye geldiği kapitalizmdesiniz. Kapitalizm zenginlik üretmek ve bunu en fazla insana yaymak konusunda ki inanılamaz başarısıyla öteki sistemlere üstündür, babasının hayrına değil. 
 
 
"Oturup bir tv dizisi veya bir reklamlar izleyin. Oyuncular  icinde hic akbil parasi bulamayan bir genc gordunuz mu? Yada para puan ile ucak bileti alin dediginiz tekstil iscisini bir dusunun. Olanlar kitaplarda tvde anlatilan satin almalardir. Oysaki gercek hic bir zaman alinamamis olanlardir. Yokluk kapitalizmin gercek sonucudur. Yokluk karsinda bir en iyi secenekden veya bir verimlilikden bahsetmek abes kacar. Sansli olan varlik sahibi eylemini yaparkende en karli sekilde yapmasini anlam vererek para piyasa belirler diyemem."

 
1) Şanslı olan para sahibidir anlayışı yanlış, en ufak vasıf sahibi kişi bile piyasada iş bulabilir. "O zaman türkiye ne la.." dersen ekonomik-sosyal-siyasi özgürlükler bakımından türkiyenin gayet geride yer aldığını ve batı tipi liberal kapitalizme değil faşist tipte ki korporatizme uygun sisteme sahip olduğunu hatırlatır saygılarımı iletirim. 2) Herkes kapitalizm adına felaket senaryosu sunuyorda hani nerde la bu kıtlık-felaket? Birkaç haydutun yönettiği devletler dışında hiçbir yerde bu şartlar yoktur kendimizi kandırmayalım. Zaten en baştan daha devletçiliğe karşı çıkan bizede bu argümanla gelemezsiniz zaten. 
 
 
"Esitsizlige riza gostermek; Benim mulkiyet veya kapitalizm karsitligi olmam; bir romantizm degildir. Hapisanedeki mahkumlara daha iyi yemek icin isyani ozgurluk olarak sunuyorsunuz. Oysa ki aydinlatma bir gorevdir. Bu mesru degildir.."
 
 
Küçük topluluklar harici eşitsizlik imkansızdır ve büyük topluluklarda ki eşitsizlikte 1) insanlığa olan fayda 2) gönüllülüğe dayalı olması ile kapitalizmde gayet meşrudur. Gerekçelerini öğrenmek istiyorsanız konuda yazdığım öteki yorumlara tekrar bir göz atabilirsiniz. 

 
"Insanlarin amac edinmeleri; daha orta ogretimde "en iyi parayi" kazanacagin meslek nedir ile yetistirilen milyonlar adina soruyorum; siz gercekten kapitalizmin ve paranin (para ile puanlanmis mallarin) insan yasam gudusunun temel kaynagi olarak nasil goruyorsunuz? Ticaret yap isyeri kur. Muhendis olki iyi para kazansin gibi mi? Batan tuccarlari idam edelim o zaman. Madem ceza da bir mesru. Insan yapmak istegini yapar. Bu sanat bilim felsefe ve ahlak ile ilgilidir. Para ile ilgili degildir."

 
Zırva. İnsan yapmak istediğini yapamaz. Nimetlerinden yararlandığı toplumla kendi varlığını tehdit etmediği sürece uyumlu olmalıdır -hakları varsa aramalıdır tabii. Ben kapitalizmi canlının hayatta kalma güdülerine bağlarsak 1) güvenlik 2) yaşam standartlarını yükseltmesi ile insan türüne hizmet etmesiyle ilintili olduğundan bahseder kapitalizmin egemen sistem oluşundan bu yana devasa nüfus artışından dem vurur ancak hayatta kalma konusunda başarı sağlayabilen türlerde böyle bir nüfus artışının bulunduğunu hatırlatır kapitalizmin insan türü için bulunmamış nimet olduğundan bahseder saçmalamamanızı arzederim. 

 
"Bizler hirsizi; evi soydugu icin cezalandiriyoruz. Oysaki hirsizliga giden yasam surecini ele almiyoruz. Para mulkiyet ve kapitalizm; sonucu bireyler yokluk mutsuzluk icindeler. Bu yokluklar sonucunda bunalim halinde bir halk ile karsi karsiya kaliyoruz. Bu bir surectir ve surecin sorumlusu bu sistemdir. Insanlarin icinde iyi ve kotu olmasi sorunlara goz yummak bence."


Sabahtan beri devletçiliğe gömerek yoksulluğun baş sebeplerinden birinin devletçilik olduğundan bahsediyorum. Yaşam standartları açısından sosyalizmde ki sıradan vatandaş ekonomik sistemlerinin planlayıcılarının nasıl talebi karşılayacak şekilde üreteceklerini çözemediği için oturma organını silecek tuvalet kağıdından yoksunken tipik bir iskandinav ülkesinde ki garsonun yaşam standartları türkiyede ki ortasınıftan yüksektir. Bu sanırım durumu açıklamaya yetmiştir. 
 
Tanrı liberal kapitalist sistemi faşist, komünist ve avcı toplayıcı farketmeksizin her türlü mülkiyet düşmanından korusun ve kutsasın. Baba, oğul ve kutsal ruh adına, amen. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Liberal ekonomiyi savunanlar, bu şekilde sistemin bir  "en iyiye" varacağını savunuyor. Bu doğru, ancak eksik bir yaklaşımdır.

Her sistemin bir optimum(en iyi) noktası vardır. Diyelim ki bir iş kurdunuz. 10 bilgisayara ihtiyacınız var. 10 tane alırsınız. Kalanlar sizi ilgilendirmez. Çünkü siz en iyiyi bulmuşsunuzdur. İşte bilgisayar yerine insanı koyun.

Dünyada milyarlarca insan var. İnsanlığın kendine yetmesi için örneğin 1 milyar kişi yeterken, gereğinden çok insan var. İşte bu insanlar varken üstteki en iyi duruma ulaşamazsınız. Köpek gibi yaşar onlar. Sistemde gereksiz oldukları için girmeye çalışırlar ve çok şey feda ederler. Çünkü sistem en iyinin bu yolla olacağını söyler. Sen 8 saat çalışırken, o 12 saat çalışır. Senin 10'da 1'in kadar maaş alır. Sen de buna en iyi dersin. 

Hocam kapitalist sistem boyutları aynı kalan sadece sahip olanların sahipliklik oranlarının değiştiği bir pasta değildir. Kapitalizm sürekli büyüyen bir pastadır ve hep daha fazla insana yer açılmaktadır. Ha yer açılmayanlara dahi sosyal devlet aracılığıyla pastadan payına kalanı dağıtabiliriz. Kaldı ki kapitalizmde günümüzde ki en baba üretim aracı beyindir. Sağlam kafaya sahip olanlar kendilerini hiç ummadıkları yerlerde bulabilirler. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Libertée: "Sömürgecilikle küreselleşmeyi neden bir tutarmış gibi konuştun? Neoliberal küreselleşmenin temelinde ticaret yatar yani dahi olan aktörlerin ikiside win-win durumu yaşar, fayda sağlar. Sömürgecilikte bir taraf zorbalık aracılığı ile hiçbir şey kazanmaz hatta zarar ederken öteki taraf kazanmaktadır. Neoliberal küreselleşme -ki küreselleşme dendiğinde bu ifade edilir genellikle- SÖMÜRGECİLİK DEĞİLDİR. Rahatça ifade edilebilir ki neoliberal küreselleşme halklara refah getirmektedir yani win-win durumu vardır. Mutlak yoksullukla alakalı bir istatistik: http://i.hizliresim.com/EgNjqq.png (mavi mutlak yoksullukta olmayan kişiler, kırmızı ise mutlak yoksullukta olan kişileri ifade etmekte). Küreselleşmeden kimlerin ne kazandığında dair bir istatistik: http://i.hizliresim.com/vbV3Qr.png yoksulluğa dair farklı önlemlerle alakalı olan ise: http://i.hizliresim.com/8M5jlA.png bu tip neoliberalizmin insanlığın günümüze dek bulamadığı nimet olduğunu gösteren istatistikler varken solcu-chomskyvari zırvalar ile karşı çıkılması hiç hoş değil. Evet küreselleşme ile refah sağlanabilir çünkü yıl olmuş 2017, en basit tüketim maddesi için bile bilmem kaç ülkede ortaya çıkartılan şeye ihtiyaç varken kendini dışa dünyaya yalıtırsan kuzey kore olup çıkarsın. Kaldı ki günümüzde hala kıtlık falan yaşayan insanların kıtlık yaşamasının sebebi onların devletlerinin güttüğü yalıtımcı politikalar ile paralarının değersizleşmesi dolayısıyla öteki ülkeler ile hiçbir alışveriş yapamamasıdır. Küreselleşme fakir yanlısıdır çünkü insanların daha aynı malın daha ucuz versiyonlarına olan erişimini sağlamaktadır. Örneğin aynı A malının alman üretimi olan pahalı versiyonunu satın almak varken küreselleşme aynı işlevleri yerine getiren A malının çin malı versiyonunu fakirlerin satın almasına açarak fakirlere fayda sağlamaktadır. Birilerini suçlamak mı istiyorsun? O halde neoliberal küreselleşmenin nimetlerinden yararlanmanı engelleyen korumacı/müdahaleci devletine-devletlerine laf söylemelisin, küreselleşmeye değil. "

 

- Ben o kadar iyimser de değilim. Üçüncü dünyanın 1 numaralı sorunu düzgün yönetilememektir. Halen din / aşiret / çete savaşlarına gömülmüş, hukuk devletini / demokrasiyi oturtamamış yerlerden söz ediyorum. "Pazarları kapatalım" da demiyorum. Fakat örneğin Afrika'ya Çin ve Avrupa hammadde için gidiyor. Hammadeye verilen paralar diktatörlük tarafından iç ediliyor. Halk da habire çoğaldığı için, yoksullaşmaya devam ediyor. Ve daah önce de söyledim. Afrika kıtası tekrar sömürge olsa herkes daha rahat eder.

Türkiye'ye gelelim: Ben aşırı uç küreselleşmeci değilim. Bir mal Türkiye'de daha pahallı üretilse bile, o fabrikanın kapatılmasındansa desteklenmesi / açık tutulması daha iyidir. Mesela herkeste araba var. Peki Türkiye'de araba üretilmemesi mantıksızlık değil mi?

Küreselleşme adama acımaz. Çin gibi üretebiliyorsan sorun çıkmaz. Ama üretemiyorsan, o zaman ara sürekli ülkeden çıkar önüne de geçemezsin. O açıdan AB üyeliği iyi olurdu. Pramız zaten hep çıkıyor, gene çıkardı ama bir sürü sübvansiyon filan alırdık. Borçlanmadan idare edebilirdik.

 

"Var. Devletlerin kendi hegemonyalarını arttırmak için yaptıkları ve birilerini destekleyip yaptırttıklarını kapitalizme atfedemezsin. Devlet, kapitalizm varolmadan öncede vardı ve kapitalizm varolmadan öncede devletler barbarlık yapıyor/yapanı kendi çıkarı adına destekliyordu. Kapitalizmi savaşlardan bağımsız düşünebiliriz hatta düşünmemiz gerekli zira kapitalizm savaşların panzehiridir. Bir alıntıyla anlatmaya başlayayım "Sınırdan mallar geçmezse ordular geçer" -Friedrich Bastiat. Dünyanın en kanlı savaşları geçtiğimiz yıl yaşandı ve her ne hikmetse dünya üzerinde ki hakimiyet sağasını arttırmak isteyen devletlerce bu savaşlar ortaya çıkartıldı -şirketler çıkartmadı. Özelinde biz liberal-liberteryenlee olarak pro-rich yani zengin yanlısı gibi algılanırız ancak biz pro-rich değil pro-free market yani serbest piyasa yanlısıyız ki devletlerin çıkarttığı savaşlar ve bu savaşlardan çıkar sağlayan -ve genellikle piyasa sayesinde değil devletin imtiyazları sayesinde zengin olmuş- bir avuç zenginin karşısındayız. Savaş devletin sağlıdır, piyasanın değil. Özünde savaş, devletin özel mülkiyet ve piyasanın canına okuduğu bir faaliyettir. Savaşı çıkıp kapitalizmle bağdaştırmanız kendi içinde çelişkilidir ve bunu bağdaşmayı gerekçelendirmek için savaşların özel mülkiyeti ve piyasayayı güçlendirdiğine yönelik kanıt getirmelisiniz ki bunu kanıtlayan tek bir delilin bulunduğuna bile şüpheliyim. 

 
Aksine, kapitalizm savaşları engeller zira temeli ticarete dayanır, ordulara değil. Kapitalist küreselleşme birbiriyle alakasız ülkelerin ekonomilerini birbiriyle bağladığı için bu ülkelerin birbirlerine saldırmalarının hiçbir çıkarı olmamasını hatta iki ülke içinde zararlı olmasını sağlamıştır. Özünde kapitalizm, fetih-yağma-istila-haydutluk kültürünün tasfiyesiyle varolmuş bir sistemdir."

 

- Buna ben de katılıyorum. Yine de Kant felsefesinde mesela uluslar arası bir devletler hukuku vardır. Küreselleşme ise fakirlerin daha da fakirleşmesine yol açıyor.

2) Liberteryanlar kapitalizmin faydalarını abartıp sıradan insanın durumunu hafife alıyorlar.

3) Gerçek dışı işler yapıyorlar (çöken sistemi korumak ister gibi) Bakınız Trump COP21 iklim konferansından çıkıp G20 zirvesine (taş gibi hatun) kızını yollamıştır.

Çin bile "İklim zirvesinde varım" diyor. Trump, bitik kömür endüstrisini canlandırmaya kalkıyor.

Yani denetimsiz kapitalizm noktasına geldiysek ben karşıyım.

 

 "Yine insan özünde iyi-erdemli ancak paramı onu bozdu? Cool story bro. Romantizmi, polyannacılığı bırakalım. İnsan bencilliğe meyilli, çıkarcı bir yaratık olarak her daim çeşitli şekillerde sınırlandırılmalıdır. İnsanın hakları ve özgürlüğü toplum tarafından oluşturulmuş olduğu için toplumun varlığını sürdürecek düzeni sağlayacak şeylere ihtiyacı vardır. Para, insanlar arasında ki değişimin barbarca, vahşice yollarla değil barışçıl ve piyasa mekanizmasıyla birleşince hakkaniyetli ayrıca verimli, kaliteli olarak gerçekleşmesini sağlayarak düzene hizmet etmektedir. Ayrıca para bireyin toplumsal işbölümüyle ortaya çıkartılmış nimetler arasından ihtiyaç duyduğu/istediğini seçip almasını sağlar. Bu söylediklerinizi ancak insanı tanımayan-bilmeyen biri iddia edebilir. Parasız bir dünyanın nasıl olduğunu anlamak için bazıları gibi kendinizi dağa taşa vurabilirsiniz, uygundur, kimse sizi engellemiyor. "

 

- Liberal ekonomide yaşayan herkesin sıklıkla kendilerini dağa/taşa vurmaları gerektiğini düşünüyorum. Düzen insanları doğadan ve kendi gerçek doğalarından uzaklaştırmaktadır. Doğal insan, kent insanından çok daha iyi bir mahluktur. Rousseau okuyalım. Hele Rousseau bugünleri görseydi kıyameti kopartırdı. Çocuklar atari / telefon karşısında, okullarda sadece teorik bir takım bilgiler öğretiliyor. Kaç kişi büyüteçle ateş yakmayı biliyor, o bile belli değil.

- Ve, insanın çalışmayı seven bir varlık olduğunu biz düşünürüz.

+ Bencillik konusu da tamamen yanlıştır. Doğa'da, kendi yavrusu hariç türün bireylerini koruyan tek canlı herhalde insandır.

Ve: Bu medya, oyuncaklar, hatta mülkün kendisi genç bireyleri bencilliğe itiyor. Bir süre sonra bu "normal olan" davranış aline eliyor.

/Tabi bu dediğim Hippi rüyasına girer. Ama girsin. Ben bir noktada paranın kalkacağına inanıyorum.

 

"Sizin senaryonuza göre insanlığın %99 açlıktan-yoksulluktan kırılıyor. Bubun gerçek olmadığı ortada. Feodalizmde değilsiniz, lüks olan şeylerin kısa süre içinde toplumun çoğunun satın alabileceği düzeye geldiği kapitalizmdesiniz. Kapitalizm zenginlik üretmek ve bunu en fazla insana yaymak konusunda ki inanılamaz başarısıyla öteki sistemlere üstündür, babasının hayrına değil. "

 

- O kadar iyimser olunamaz. Ben bugünün Avrupası yerine 1960'ların 70'lerin Avrupa'sında olmayı tercih ederdim Çünkü kapitalizm canımıza okudu. Bir yandan köpekler için akıllı telefon bile ürettiler, bir yandan millet okul bitirip iş bulamıyor (Fransa'da). İspanyol gençleri de Almanca öğrenip oralarda iş arıyor. 70'li yıllarda ise adam 3-4 sene dağda hippilik yaptıktan sonra, yayladan inip lise veya altı diploması ile işe başlıyordu. Bu adamların çoğu şimdi müstakil evde filan yaşıyor.

Yani Adam Smith'in fikirleri o zaman için çok mantıklıydı (Marks'ın fikirleri de zamanının ilerisindedir) Da Kapitalizmi Tanrı da yapmam. Yapamam. İsviçre'de bile sokakta yatıp kalkan, gece uyurken kaçırılıp organları çalınan adamlar var. Yani liberalizmin her şeyi çözdüğü inancı Trump gibilerin yaydıkları kocaman bir yalandır.

 

 "1) Şanslı olan para sahibidir anlayışı yanlış, en ufak vasıf sahibi kişi bile piyasada iş bulabilir. "O zaman türkiye ne la.." dersen ekonomik-sosyal-siyasi özgürlükler bakımından türkiyenin gayet geride yer aldığını ve batı tipi liberal kapitalizme değil faşist tipte ki korporatizme uygun sisteme sahip olduğunu hatırlatır saygılarımı iletirim. 2) Herkes kapitalizm adına felaket senaryosu sunuyorda hani nerde la bu kıtlık-felaket? Birkaç haydutun yönettiği devletler dışında hiçbir yerde bu şartlar yoktur kendimizi kandırmayalım. Zaten en baştan daha devletçiliğe karşı çıkan bizede bu argümanla gelemezsiniz zaten. "

 

- Batı bunu çoktan aşmıştır. Fakat Üçüncü dünyada belli oranda devletçilikten (devlet eliyle yatırım yapılmasından) bir şey olmaz. Mesela Aselsan olmasın mı? Ya da devlet kendi eliyle yerli otomobil / uçak fabrikası açamaz mı?

- Özel sermaye bir işe girmiyorsa, Onlar karar verinceye kadar, önemli alanlarda (Habire İthal etmek yerine) üretim yapılabilir.

 

"Zırva. İnsan yapmak istediğini yapamaz. Nimetlerinden yararlandığı toplumla kendi varlığını tehdit etmediği sürece uyumlu olmalıdır -hakları varsa aramalıdır tabii. Ben kapitalizmi canlının hayatta kalma güdülerine bağlarsak 1) güvenlik 2) yaşam standartlarını yükseltmesi ile insan türüne hizmet etmesiyle ilintili olduğundan bahseder kapitalizmin egemen sistem oluşundan bu yana devasa nüfus artışından dem vurur ancak hayatta kalma konusunda başarı sağlayabilen türlerde böyle bir nüfus artışının bulunduğunu hatırlatır kapitalizmin insan türü için bulunmamış nimet olduğundan bahseder saçmalamamanızı arzederim."

 

- Kapitalizm olsa da olmasa da tür gibi üremeye devam edemeyiz. Bu da aklıma yine üçüncü dünya sorununu getiriyor. Üçüncü dünya veya küresel ısınma konusunda kapitalizm bir şey yapmaz, çünkü kapitalizm "bir şey yapmak" ile alakalı değildir "bir şey yapmamak" ile alakalıdır. Peki o zaman çalışma saatlerini kim aşağı çekecek? Çocuk işçiliğini, çocuk askerleri kim yasaklayacak? İklim zirvesine uyması için Trump gibi adamları kim zorlayacak? bu liste uzatılabilir. "Sol" yaklaşım olmadan liberalizm zaten olamaz (Keynes filan da bir nevi solcudur) Gelecekte de, Bakınız Yunanistan, Liberaller kendi başlarına sorun çözememektedirler. Onlar saydığınız alanlarda başarılılar. Ama ülkede kriz çıkınca birbirlerini suçluyorlar ve Sipras gibi birinin halk desteği ile gelip surumu (sosyalist biçimde) ele alması gerekiyor.

 

"  Sabahtan beri devletçiliğe gömerek yoksulluğun baş sebeplerinden birinin devletçilik olduğundan bahsediyorum. Yaşam standartları açısından sosyalizmde ki sıradan vatandaş ekonomik sistemlerinin planlayıcılarının nasıl talebi karşılayacak şekilde üreteceklerini çözemediği için oturma organını silecek tuvalet kağıdından yoksunken tipik bir iskandinav ülkesinde ki garsonun yaşam standartları türkiyede ki ortasınıftan yüksektir. Bu sanırım durumu açıklamaya yetmiştir. 
 
Tanrı liberal kapitalist sistemi faşist, komünist ve avcı toplayıcı farketmeksizin her türlü mülkiyet düşmanından korusun ve kutsasın. Baba, oğul ve kutsal ruh adına, amen.  "

 

- Sanada Hayırlı bayramlar.

 

-

 

Hocam kapitalist sistem boyutları aynı kalan sadece sahip olanların sahipliklik oranlarının değiştiği bir pasta değildir. Kapitalizm sürekli büyüyen bir pastadır ve hep daha fazla insana yer açılmaktadır. Ha yer açılmayanlara dahi sosyal devlet aracılığıyla pastadan payına kalanı dağıtabiliriz. Kaldı ki kapitalizmde günümüzde ki en baba üretim aracı beyindir. Sağlam kafaya sahip olanlar kendilerini hiç ummadıkları yerlerde bulabilirler. 

 

- Kapitalist sistem yine de insanların akdenizde boğulmasına yol açıyor. Dediğim gibi, üçüncü dünya meselesi var. Bu şuna benziyor. Ben eğitimli, iş güç sahibi biraz da zengin biriyim. Gördüğüm dilenciye "e iş bul o zaman" diyorum. Ama o kadar kolay değil. O çocuğun dilenmemesi için ona okul lazım, iş lazım, altyapı lazım, şu veya bu şekilde bunun parasının da benden çıkması lazım.

 

- Rusya'ya bakın. tam dediğiniz "pasta" zihniyeti. Şirketler, ülkeler, Rusyaya deli gibi daldılar. 10 sene içinde kadınların yarısı O erkeklerin yarısı alkolik oldu. Çok büyük krizler yaşandı. MHP'li Türkler "üçüncü Romayı yıkacağız" diye konuşmaya başladılar. Ülke sahipsiz kaldı ve sonunda Putin'e yöneldi.

 

Liberal Batı diyelim. Niye Rusya'ya bu kadar saldırgan davrandı?

- "Ülkeye girmeyin" demiyorum. Fakat kantçı düşünceye göre,Bu ülkeye yavaş yavaş yardım edilir. rejim değişmiş. Ülke çökmesin, servet 3-5 kişide odaklanmasın, Mafya cirit atmasın, KGB tekrar yönetime müdahele etmesin. bunlara hep bakılır.

 

Ama Kantçı zihniyet bunu önerir. Liberal zihniyet, "girelim, yatırım yapalım, yiyelim" diye yola çıkar, Sonra Üçüncü dünya savaşı çıkarsa, o işten nasıl kar edrim, onu düşünür.

 

Liberalizmin ideoloji olması için bu büyük kapitalistlerin melek olmaları gerekirler. Ki değiller.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Libertée: "Sömürgecilikle küreselleşmeyi neden bir tutarmış gibi konuştun? Neoliberal küreselleşmenin temelinde ticaret yatar yani dahi olan aktörlerin ikiside win-win durumu yaşar, fayda sağlar. Sömürgecilikte bir taraf zorbalık aracılığı ile hiçbir şey kazanmaz hatta zarar ederken öteki taraf kazanmaktadır. Neoliberal küreselleşme -ki küreselleşme dendiğinde bu ifade edilir genellikle- SÖMÜRGECİLİK DEĞİLDİR. Rahatça ifade edilebilir ki neoliberal küreselleşme halklara refah getirmektedir yani win-win durumu vardır. Mutlak yoksullukla alakalı bir istatistik: http://i.hizliresim.com/EgNjqq.png (mavi mutlak yoksullukta olmayan kişiler, kırmızı ise mutlak yoksullukta olan kişileri ifade etmekte). Küreselleşmeden kimlerin ne kazandığında dair bir istatistik: http://i.hizliresim.com/vbV3Qr.png yoksulluğa dair farklı önlemlerle alakalı olan ise: http://i.hizliresim.com/8M5jlA.png bu tip neoliberalizmin insanlığın günümüze dek bulamadığı nimet olduğunu gösteren istatistikler varken solcu-chomskyvari zırvalar ile karşı çıkılması hiç hoş değil. Evet küreselleşme ile refah sağlanabilir çünkü yıl olmuş 2017, en basit tüketim maddesi için bile bilmem kaç ülkede ortaya çıkartılan şeye ihtiyaç varken kendini dışa dünyaya yalıtırsan kuzey kore olup çıkarsın. Kaldı ki günümüzde hala kıtlık falan yaşayan insanların kıtlık yaşamasının sebebi onların devletlerinin güttüğü yalıtımcı politikalar ile paralarının değersizleşmesi dolayısıyla öteki ülkeler ile hiçbir alışveriş yapamamasıdır. Küreselleşme fakir yanlısıdır çünkü insanların daha aynı malın daha ucuz versiyonlarına olan erişimini sağlamaktadır. Örneğin aynı A malının alman üretimi olan pahalı versiyonunu satın almak varken küreselleşme aynı işlevleri yerine getiren A malının çin malı versiyonunu fakirlerin satın almasına açarak fakirlere fayda sağlamaktadır. Birilerini suçlamak mı istiyorsun? O halde neoliberal küreselleşmenin nimetlerinden yararlanmanı engelleyen korumacı/müdahaleci devletine-devletlerine laf söylemelisin, küreselleşmeye değil. "

 

- Ben o kadar iyimser de değilim. Üçüncü dünyanın 1 numaralı sorunu düzgün yönetilememektir. Halen din / aşiret / çete savaşlarına gömülmüş, hukuk devletini / demokrasiyi oturtamamış yerlerden söz ediyorum. "Pazarları kapatalım" da demiyorum. Fakat örneğin Afrika'ya Çin ve Avrupa hammadde için gidiyor. Hammadeye verilen paralar diktatörlük tarafından iç ediliyor. Halk da habire çoğaldığı için, yoksullaşmaya devam ediyor. Ve daah önce de söyledim. Afrika kıtası tekrar sömürge olsa herkes daha rahat eder.

Türkiye'ye gelelim: Ben aşırı uç küreselleşmeci değilim. Bir mal Türkiye'de daha pahallı üretilse bile, o fabrikanın kapatılmasındansa desteklenmesi / açık tutulması daha iyidir. Mesela herkeste araba var. Peki Türkiye'de araba üretilmemesi mantıksızlık değil mi?

Küreselleşme adama acımaz. Çin gibi üretebiliyorsan sorun çıkmaz. Ama üretemiyorsan, o zaman ara sürekli ülkeden çıkar önüne de geçemezsin. O açıdan AB üyeliği iyi olurdu. Pramız zaten hep çıkıyor, gene çıkardı ama bir sürü sübvansiyon filan alırdık. Borçlanmadan idare edebilirdik.

 

"Var. Devletlerin kendi hegemonyalarını arttırmak için yaptıkları ve birilerini destekleyip yaptırttıklarını kapitalizme atfedemezsin. Devlet, kapitalizm varolmadan öncede vardı ve kapitalizm varolmadan öncede devletler barbarlık yapıyor/yapanı kendi çıkarı adına destekliyordu. Kapitalizmi savaşlardan bağımsız düşünebiliriz hatta düşünmemiz gerekli zira kapitalizm savaşların panzehiridir. Bir alıntıyla anlatmaya başlayayım "Sınırdan mallar geçmezse ordular geçer" -Friedrich Bastiat. Dünyanın en kanlı savaşları geçtiğimiz yıl yaşandı ve her ne hikmetse dünya üzerinde ki hakimiyet sağasını arttırmak isteyen devletlerce bu savaşlar ortaya çıkartıldı -şirketler çıkartmadı. Özelinde biz liberal-liberteryenlee olarak pro-rich yani zengin yanlısı gibi algılanırız ancak biz pro-rich değil pro-free market yani serbest piyasa yanlısıyız ki devletlerin çıkarttığı savaşlar ve bu savaşlardan çıkar sağlayan -ve genellikle piyasa sayesinde değil devletin imtiyazları sayesinde zengin olmuş- bir avuç zenginin karşısındayız. Savaş devletin sağlıdır, piyasanın değil. Özünde savaş, devletin özel mülkiyet ve piyasanın canına okuduğu bir faaliyettir. Savaşı çıkıp kapitalizmle bağdaştırmanız kendi içinde çelişkilidir ve bunu bağdaşmayı gerekçelendirmek için savaşların özel mülkiyeti ve piyasayayı güçlendirdiğine yönelik kanıt getirmelisiniz ki bunu kanıtlayan tek bir delilin bulunduğuna bile şüpheliyim. 

 
Aksine, kapitalizm savaşları engeller zira temeli ticarete dayanır, ordulara değil. Kapitalist küreselleşme birbiriyle alakasız ülkelerin ekonomilerini birbiriyle bağladığı için bu ülkelerin birbirlerine saldırmalarının hiçbir çıkarı olmamasını hatta iki ülke içinde zararlı olmasını sağlamıştır. Özünde kapitalizm, fetih-yağma-istila-haydutluk kültürünün tasfiyesiyle varolmuş bir sistemdir."

 

- Buna ben de katılıyorum. Yine de Kant felsefesinde mesela uluslar arası bir devletler hukuku vardır. Küreselleşme ise fakirlerin daha da fakirleşmesine yol açıyor.

2) Liberteryanlar kapitalizmin faydalarını abartıp sıradan insanın durumunu hafife alıyorlar.

3) Gerçek dışı işler yapıyorlar (çöken sistemi korumak ister gibi) Bakınız Trump COP21 iklim konferansından çıkıp G20 zirvesine (taş gibi hatun) kızını yollamıştır.

Çin bile "İklim zirvesinde varım" diyor. Trump, bitik kömür endüstrisini canlandırmaya kalkıyor.

Yani denetimsiz kapitalizm noktasına geldiysek ben karşıyım.

 

 "Yine insan özünde iyi-erdemli ancak paramı onu bozdu? Cool story bro. Romantizmi, polyannacılığı bırakalım. İnsan bencilliğe meyilli, çıkarcı bir yaratık olarak her daim çeşitli şekillerde sınırlandırılmalıdır. İnsanın hakları ve özgürlüğü toplum tarafından oluşturulmuş olduğu için toplumun varlığını sürdürecek düzeni sağlayacak şeylere ihtiyacı vardır. Para, insanlar arasında ki değişimin barbarca, vahşice yollarla değil barışçıl ve piyasa mekanizmasıyla birleşince hakkaniyetli ayrıca verimli, kaliteli olarak gerçekleşmesini sağlayarak düzene hizmet etmektedir. Ayrıca para bireyin toplumsal işbölümüyle ortaya çıkartılmış nimetler arasından ihtiyaç duyduğu/istediğini seçip almasını sağlar. Bu söylediklerinizi ancak insanı tanımayan-bilmeyen biri iddia edebilir. Parasız bir dünyanın nasıl olduğunu anlamak için bazıları gibi kendinizi dağa taşa vurabilirsiniz, uygundur, kimse sizi engellemiyor. "

 

- Liberal ekonomide yaşayan herkesin sıklıkla kendilerini dağa/taşa vurmaları gerektiğini düşünüyorum. Düzen insanları doğadan ve kendi gerçek doğalarından uzaklaştırmaktadır. Doğal insan, kent insanından çok daha iyi bir mahluktur. Rousseau okuyalım. Hele Rousseau bugünleri görseydi kıyameti kopartırdı. Çocuklar atari / telefon karşısında, okullarda sadece teorik bir takım bilgiler öğretiliyor. Kaç kişi büyüteçle ateş yakmayı biliyor, o bile belli değil.

- Ve, insanın çalışmayı seven bir varlık olduğunu biz düşünürüz.

+ Bencillik konusu da tamamen yanlıştır. Doğa'da, kendi yavrusu hariç türün bireylerini koruyan tek canlı herhalde insandır.

Ve: Bu medya, oyuncaklar, hatta mülkün kendisi genç bireyleri bencilliğe itiyor. Bir süre sonra bu "normal olan" davranış aline eliyor.

/Tabi bu dediğim Hippi rüyasına girer. Ama girsin. Ben bir noktada paranın kalkacağına inanıyorum.

 

"Sizin senaryonuza göre insanlığın %99 açlıktan-yoksulluktan kırılıyor. Bubun gerçek olmadığı ortada. Feodalizmde değilsiniz, lüks olan şeylerin kısa süre içinde toplumun çoğunun satın alabileceği düzeye geldiği kapitalizmdesiniz. Kapitalizm zenginlik üretmek ve bunu en fazla insana yaymak konusunda ki inanılamaz başarısıyla öteki sistemlere üstündür, babasının hayrına değil. "

 

- O kadar iyimser olunamaz. Ben bugünün Avrupası yerine 1960'ların 70'lerin Avrupa'sında olmayı tercih ederdim Çünkü kapitalizm canımıza okudu. Bir yandan köpekler için akıllı telefon bile ürettiler, bir yandan millet okul bitirip iş bulamıyor (Fransa'da). İspanyol gençleri de Almanca öğrenip oralarda iş arıyor. 70'li yıllarda ise adam 3-4 sene dağda hippilik yaptıktan sonra, yayladan inip lise veya altı diploması ile işe başlıyordu. Bu adamların çoğu şimdi müstakil evde filan yaşıyor.

Yani Adam Smith'in fikirleri o zaman için çok mantıklıydı (Marks'ın fikirleri de zamanının ilerisindedir) Da Kapitalizmi Tanrı da yapmam. Yapamam. İsviçre'de bile sokakta yatıp kalkan, gece uyurken kaçırılıp organları çalınan adamlar var. Yani liberalizmin her şeyi çözdüğü inancı Trump gibilerin yaydıkları kocaman bir yalandır.

 

 "1) Şanslı olan para sahibidir anlayışı yanlış, en ufak vasıf sahibi kişi bile piyasada iş bulabilir. "O zaman türkiye ne la.." dersen ekonomik-sosyal-siyasi özgürlükler bakımından türkiyenin gayet geride yer aldığını ve batı tipi liberal kapitalizme değil faşist tipte ki korporatizme uygun sisteme sahip olduğunu hatırlatır saygılarımı iletirim. 2) Herkes kapitalizm adına felaket senaryosu sunuyorda hani nerde la bu kıtlık-felaket? Birkaç haydutun yönettiği devletler dışında hiçbir yerde bu şartlar yoktur kendimizi kandırmayalım. Zaten en baştan daha devletçiliğe karşı çıkan bizede bu argümanla gelemezsiniz zaten. "

 

- Batı bunu çoktan aşmıştır. Fakat Üçüncü dünyada belli oranda devletçilikten (devlet eliyle yatırım yapılmasından) bir şey olmaz. Mesela Aselsan olmasın mı? Ya da devlet kendi eliyle yerli otomobil / uçak fabrikası açamaz mı?

- Özel sermaye bir işe girmiyorsa, Onlar karar verinceye kadar, önemli alanlarda (Habire İthal etmek yerine) üretim yapılabilir.

 

"Zırva. İnsan yapmak istediğini yapamaz. Nimetlerinden yararlandığı toplumla kendi varlığını tehdit etmediği sürece uyumlu olmalıdır -hakları varsa aramalıdır tabii. Ben kapitalizmi canlının hayatta kalma güdülerine bağlarsak 1) güvenlik 2) yaşam standartlarını yükseltmesi ile insan türüne hizmet etmesiyle ilintili olduğundan bahseder kapitalizmin egemen sistem oluşundan bu yana devasa nüfus artışından dem vurur ancak hayatta kalma konusunda başarı sağlayabilen türlerde böyle bir nüfus artışının bulunduğunu hatırlatır kapitalizmin insan türü için bulunmamış nimet olduğundan bahseder saçmalamamanızı arzederim."

 

- Kapitalizm olsa da olmasa da tür gibi üremeye devam edemeyiz. Bu da aklıma yine üçüncü dünya sorununu getiriyor. Üçüncü dünya veya küresel ısınma konusunda kapitalizm bir şey yapmaz, çünkü kapitalizm "bir şey yapmak" ile alakalı değildir "bir şey yapmamak" ile alakalıdır. Peki o zaman çalışma saatlerini kim aşağı çekecek? Çocuk işçiliğini, çocuk askerleri kim yasaklayacak? İklim zirvesine uyması için Trump gibi adamları kim zorlayacak? bu liste uzatılabilir. "Sol" yaklaşım olmadan liberalizm zaten olamaz (Keynes filan da bir nevi solcudur) Gelecekte de, Bakınız Yunanistan, Liberaller kendi başlarına sorun çözememektedirler. Onlar saydığınız alanlarda başarılılar. Ama ülkede kriz çıkınca birbirlerini suçluyorlar ve Sipras gibi birinin halk desteği ile gelip surumu (sosyalist biçimde) ele alması gerekiyor.

 

"  Sabahtan beri devletçiliğe gömerek yoksulluğun baş sebeplerinden birinin devletçilik olduğundan bahsediyorum. Yaşam standartları açısından sosyalizmde ki sıradan vatandaş ekonomik sistemlerinin planlayıcılarının nasıl talebi karşılayacak şekilde üreteceklerini çözemediği için oturma organını silecek tuvalet kağıdından yoksunken tipik bir iskandinav ülkesinde ki garsonun yaşam standartları türkiyede ki ortasınıftan yüksektir. Bu sanırım durumu açıklamaya yetmiştir. 
 
Tanrı liberal kapitalist sistemi faşist, komünist ve avcı toplayıcı farketmeksizin her türlü mülkiyet düşmanından korusun ve kutsasın. Baba, oğul ve kutsal ruh adına, amen.  "

 

- Sanada Hayırlı bayramlar.

 

-

 

- Kapitalist sistem yine de insanların akdenizde boğulmasına yol açıyor. Dediğim gibi, üçüncü dünya meselesi var. Bu şuna benziyor. Ben eğitimli, iş güç sahibi biraz da zengin biriyim. Gördüğüm dilenciye "e iş bul o zaman" diyorum. Ama o kadar kolay değil. O çocuğun dilenmemesi için ona okul lazım, iş lazım, altyapı lazım, şu veya bu şekilde bunun parasının da benden çıkması lazım.

 

- Rusya'ya bakın. tam dediğiniz "pasta" zihniyeti. Şirketler, ülkeler, Rusyaya deli gibi daldılar. 10 sene içinde kadınların yarısı O erkeklerin yarısı alkolik oldu. Çok büyük krizler yaşandı. MHP'li Türkler "üçüncü Romayı yıkacağız" diye konuşmaya başladılar. Ülke sahipsiz kaldı ve sonunda Putin'e yöneldi.

 

Liberal Batı diyelim. Niye Rusya'ya bu kadar saldırgan davrandı?

- "Ülkeye girmeyin" demiyorum. Fakat kantçı düşünceye göre,Bu ülkeye yavaş yavaş yardım edilir. rejim değişmiş. Ülke çökmesin, servet 3-5 kişide odaklanmasın, Mafya cirit atmasın, KGB tekrar yönetime müdahele etmesin. bunlara hep bakılır.

 

Ama Kantçı zihniyet bunu önerir. Liberal zihniyet, "girelim, yatırım yapalım, yiyelim" diye yola çıkar, Sonra Üçüncü dünya savaşı çıkarsa, o işten nasıl kar edrim, onu düşünür.

 

Liberalizmin ideoloji olması için bu büyük kapitalistlerin melek olmaları gerekirler. Ki değiller.

Hocam senin liberalizm/liberteryenizmle alakalı olan konularda yapılan konuşmalarda gördüğüm ve acayip büyük olan bir hata var, oda şu: Trumpı liberal/liberteryen sanman. Açıkçası trumpı liberal sanan ilk senle karşılaşıyorum. Trump bir alt-rightçıdır ve bu herifler "ılımlı faşist" olarak adlandırılır. Zaten alt-rıght akımı faşizmin devamı gibi görülür. Hadi liberal ilkelerle trumpın savunduklarını karşılaştıralım. Liberal (L) Trump (T). /Serbest piyasa (L). Devlet kontrollü piyasa (T). /Küreselleşme (L). Ekonomik korumacılık, izolasyon (T). /Barışçıl dış politika (L). Şahin dış politika (T). /Bireycilik (L). Kimlik ayrımcılığı, ırkçılık, beyaz üstünlükçülük, anti semitizm (T). /Rasyonellik (L). İrrasyonellik ve irrasyonelliğin müthiş övülmesi (T). Trump gibi bir alt-rıghtçıyı nasıl olurda liberal olarak görürsün aklım almıyor. Herif her yönüyle müdahale ederek piyasanın içine ediyor ama denetimsiz piyasamı getirdiğini düşünüyorsun? Ciddi?

 
Enerjiyle ve askeriyeyle alakalı şeylerde devletin bulunmasını destekliyorum. Ancak geri kalan sektörlerde devletin zorlamasını anlamsız buluyorum. Madem ki biz X sektöründe başkalarıyla rekabet edemiyoruz, piyasayı kendi haline bırakalım ve işi en iyi yapan o sektörde takılsın. Bu şekilde bizim kaynaklarda adam akıllı bir şekilde iş yapabileceğimiz ve gelişebileceğimiz sektörlere akarak en azından bir işe yarasın, ölü yatırım olmasın. Kapitalistin kaynaklarını nereye harcaması gerektiğini bu tip konularda kapitalistin belirlemesi gerekli, devletin değil. Sonuçta fayda/zarar analizini yapma konusunda başarılı olan ve kaynaklarını yönetmeyi bilen herif kapitalist zaten. Tuzu kuru olan devlete bırakırsan bu tip işleri sağın solun akpartili amcasıyla, dayısıyla parayı bulmuş heriflerle dolup taşar. 

 
Kapitalist sistemin ortaya çıkardığı sonuçlar ile kendi iktidar arzusuyla ülkesini dış dünyaya yalıtan diktatörlerin ortaya çıkardığı sonuçları birbirinden ayırmak gerekiyor. Bu diktatörlerin ve teröristlerin insanlığa olan zararlarını sanki kapitalizmin ortaya çıkarttığı sonuçlarmış gibi göstermenizi hiç hoş karşılamıyorum. Amerika almanyaya, italyaya ve japonyaya "demokrasi" götürdüğünde herifler kangren olmuş uzuvu kesilmiş gibi daha sağlıklı olarak hayata döndüler. Ama ortadoğuda ki ülkelere "demokrasi" getirmeye çalıştığında sonuçları görüyoruz. Gerçek şu ki geri kalmış milletlerin toparlanması için öteki devletlerin yapabileceği pekte bir şey yok/olsa bile neden yapsın, bunda ne çıkarı var? İnsan türü bencildir, çıkarcıdır, bu hep böyle olmuş ve böyle olacaktır. İdealist politikacılar bulunmadığı müddetçede kendi çıkarları için hareket ederler emin ol. 

 
Sanırım sen verdiğim üç grafiğe bakmadın. O grafiklerde kapitalizmin mutlak yoksulluğu azalttığı, yoksulluğun en işlevsel önleminin neoliberal küreselleşme olduğu ve küreselleşmenin asyalı ortadireğe olan katkılarını gösteren istatistikler var. Kaldı ki 60-70-80 li yıllar batılı ülkelerin keynesyen talep yönetimi stratejisinin sonuçlarını çektiği "refah devletinin mali krizi" dönemleridir. Daha az sayıda insanın çalıştığı ve işletmelerin kârlarının düşük olduğu bir dönemdir o dönem. Piyasanın verimliliğini tamir etme çabasına girmeseler dahada büyük sıkıntılar ortaya çıkardı. 

 
Fransada ki aptal düzenin mimarının sosyalist hükümetin "üstün başarıları" olduğunu neden söylemedin? Ekonomide ki her bir şeyin nasıl olacağını devlet belirlerse sonuç bu oluyor. Sol liberal Macronun vaatlerinden biride zaten sosyalist hükümetin yaptığı saçmalıkları düzelterek ekonomiyi canlandırmak. 

 
İnsanlar doğaları gereği bencilliğe meyilli, çıkarcı yaratıklardır. Zaten benlik sahibi bir canlının kendini düşünmesinden daha normal ne olabilir ki? Şu insanın akrabaları dışında ki insanlara yardım etme meselesi ise genel olarak seçilimin biriminin değişmesiyle alakalı bir şey. Dahada açık konuşmak gerekirse, insan tek başına hayatta kalabiliyorsa birey olarak kendi çıkarlarını düşünür. Ailesiyle birlikte hayatta kalabiliyorsa ailesinin çıkarlarını kendininkinin önüne koyar. Eğer ki ailedende geniş bir birimle hayatta kalabiliyor ise o birimin çıkarlarını gözetmeye başlar. Esas olan budur. Öteki taraftan iletişim teknolojisinin gelişmesiyle insanlar öteki insanlardan daha çok haber alır olmuş, onların içinde bulunduğu durumu daha iyi bilip anlayabilir olmuş dolayısıyla daha empatik bir varlık haline gelmiştir. Olayı romantize etmeye gerek yok. 

 
Eğer ki ciddi ciddi devletleri de kontrol edip denetleyebilecek bir devletler üstü yapı kurulursa bu yapıdanda çıkar grupları fayda sağlar, insanlık değil. Kaldı ki böyle bir yapı var. Ama sadece kağıt üzerinde, pratikte nerdeyse yok. Zaten dünyanın büyük askeri güce sahip devletlerinin bu gücün sınırlanmasını isteyeceğinimi zannediyorsunuz?

 
Bizim serbest piyasayı desteklememizin sebebi kapitalistleri kendi başına, tüketicilere bağımlı bir şekilde bırakmaktır. Aksi takdirde devletin gücünü arkasına almış imtiyazlı herifin parazitten farkı yoktur. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 hours ago, Liberte von Skepticus said:

 Bizim serbest piyasayı desteklememizin sebebi kapitalistleri kendi başına, tüketicilere bağımlı bir şekilde bırakmaktır. Aksi takdirde devletin gücünü arkasına almış imtiyazlı herifin parazitten farkı yoktur. 

 

Saf çocuk!

 

Yeryüzünde devlet desteğini arkasına almadan zenginleşmiş bir tek insan yoktur! Trump Arap ülkelerine gidip yüz milyarlarca dolarlık satış anlaşmaları yaptı. O satışı kim yapacak? Amerikan Sümerbank'ı mı? Tabii ki özel girişim işletmeleri adına gidip iş görüşmeleri yaptı. Üstelik Arap devletlerini demir göstererek tehdit etti. Bizimkilerden mal almazsanız sizi mermi manyağı yaparım dedi. Arap liderleri de özgür iradeleri ile bu serbest ticarete onay verdiler.

 

Ama tabii siz Trump'ı beğenmiyorsunuz değil mi? Trump kaka. Onun yaptıklarından siz sorumlu tutulamazsınız.  Hadi ya? Peki Obama ve Saksafoncu Bill ABD şirketleri adına hiç iş görüşmesi yapmadı mı sanıyorsun? Saksafoncu Bill ordu ile tehdit ederek iş anlaşması imzalatmadı mı kimseye? Emin misin?

 

7 hours ago, Liberte von Skepticus said:

İnsan türü bencildir, çıkarcıdır, bu hep böyle olmuş ve böyle olacaktır. İdealist politikacılar bulunmadığı müddetçede kendi çıkarları için hareket ederler emin ol. 

 

Liberaller insanın içindeki yıkıcı yönü öne çıkarmayı pek severler. İnsanın doğası böyle, ne yapalım, birbirimizi ezerek yaşamak zorundayız derler. Peki gerçek bu mu? İnsanın doğasında sadece bencillik, yıkıcılık, bir çöp öğütme makinası gibi çevresindeki herşeyi yutarak yok etme özellikleri var? İnsanı bu şekilde tanımlamak, ideolojik saplantılardan kaynaklanan bir körlük.

 

İnsanın içinde hem yıkıcılık hem de sevgi vardır. Hem hırsızlık hem de dayanışma vardır. İnsanın bir alt benliği bir de üst benliği vardır. Diğer insanlara zarar veren insanlar aslında bunu kendilerine yakıştıramaz. Sürekli olarak bu yaptıklarını haklı gösterecek bahaneler bulmaya çalışırlar. En azından kendilerine kendi yaptıklarını haklı göstermek için bir gayrete girerler. Niçin? Çünkü insanın bir üst benliği, bir özsaygısı vardır.

 

İnsanın kafasının içinde bir hayvan beyni vardır, bir de bu hayvan beyninin üzerini saran insan beyni bulunur. Hayvan beyni liberallerin övmeyi pek sevdiği beyindir. Yak, yık, tüket, sik, dağıt! Bu kapitalist beyindir. Ama bir de kendi yaptığı kötülüğe için için pişmanlık duyan, üzülen, kendini affettirmek isteyen başka bir beyin daha vardır. O beyin insan beynidir ve hayvan beyninin üzerinde bir katman olarak yayılmıştır. Aslında insanı diğer primatlardan ayıran yegane şey budur. Uygarlığı kuran, bilimi geliştiren, edebiyatı yaratan bu beyindir. Sosyalistler insanın içindeki insan beynine seslenir. O beyni geliştirmeye çalışır. Kapitalistler ise hayvan beynini över. Onun zincirlerini kırmaya çalışır. Aradaki fark budur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Saf çocuk!

 

Yeryüzünde devlet desteğini arkasına almadan zenginleşmiş bir tek insan yoktur! Trump Arap ülkelerine gidip yüz milyarlarca dolarlık satış anlaşmaları yaptı. O satışı kim yapacak? Amerikan Sümerbank'ı mı? Tabii ki özel girişim işletmeleri adına gidip iş görüşmeleri yaptı. Üstelik Arap devletlerini demir göstererek tehdit etti. Bizimkilerden mal almazsanız sizi mermi manyağı yaparım dedi. Arap liderleri de özgür iradeleri ile bu serbest ticarete onay verdiler.

 

Ama tabii siz Trump'ı beğenmiyorsunuz değil mi? Trump kaka. Onun yaptıklarından siz sorumlu tutulamazsınız.  Hadi ya? Peki Obama ve Saksafoncu Bill ABD şirketleri adına hiç iş görüşmesi yapmadı mı sanıyorsun? Saksafoncu Bill ordu ile tehdit ederek iş anlaşması imzalatmadı mı kimseye? Emin misin?

 

 

Liberaller insanın içindeki yıkıcı yönü öne çıkarmayı pek severler. İnsanın doğası böyle, ne yapalım, birbirimizi ezerek yaşamak zorundayız derler. Peki gerçek bu mu? İnsanın doğasında sadece bencillik, yıkıcılık, bir çöp öğütme makinası gibi çevresindeki herşeyi yutarak yok etme özellikleri var? İnsanı bu şekilde tanımlamak, ideolojik saplantılardan kaynaklanan bir körlük.

 

İnsanın içinde hem yıkıcılık hem de sevgi vardır. Hem hırsızlık hem de dayanışma vardır. İnsanın bir alt benliği bir de üst benliği vardır. Diğer insanlara zarar veren insanlar aslında bunu kendilerine yakıştıramaz. Sürekli olarak bu yaptıklarını haklı gösterecek bahaneler bulmaya çalışırlar. En azından kendilerine kendi yaptıklarını haklı göstermek için bir gayrete girerler. Niçin? Çünkü insanın bir üst benliği, bir özsaygısı vardır.

 

İnsanın kafasının içinde bir hayvan beyni vardır, bir de bu hayvan beyninin üzerini saran insan beyni bulunur. Hayvan beyni liberallerin övmeyi pek sevdiği beyindir. Yak, yık, tüket, sik, dağıt! Bu kapitalist beyindir. Ama bir de kendi yaptığı kötülüğe için için pişmanlık duyan, üzülen, kendini affettirmek isteyen başka bir beyin daha vardır. O beyin insan beynidir ve hayvan beyninin üzerinde bir katman olarak yayılmıştır. Aslında insanı diğer primatlardan ayıran yegane şey budur. Uygarlığı kuran, bilimi geliştiren, edebiyatı yaratan bu beyindir. Sosyalistler insanın içindeki insan beynine seslenir. O beyni geliştirmeye çalışır. Kapitalistler ise hayvan beynini över. Onun zincirlerini kırmaya çalışır. Aradaki fark budur.

Trump ve destekçisi iş adamları veya daha genel konuşmak gerekirse devlet adamları ve onların destekçisi kodamanların devlet eliyle yaptıkları şey bizim desteklediğimizin tam tersidir dolayısıyla sorumlu tutulamayız, saçmalamışsın. Serbest piyasayı savunan adamlara trump gibi bir faşoyu getirip "al bak herif nabıyor yae hep sizinkiler yüzünden" diye iki saat anlatmak bir dünyalıya marslının tekinin gelip "venüsteki küresel ısınma sizin sonucunuz yağ" demesi veya bir kediye gidip "kardeş, siz neden yumrtluyorsunuz? Öteki dünyada yaradan sormayacakmı?" demek kadar konu/kişiyle alakasız absürt bir şey. Ulan korporatist kapitalizmin liberal kapitalizm/teşebbüs kapitalizminin tam zıttı olduğunudamı bilmiyorsunuz? Herifin bizle alakası yok, tek bir söylemi dahi uyuşmuyor, güttüğü/güdeceği tek bir politika bile liberal çizgide değil ama her ne hikmetse paralel evrende yaşayan alternatif gerçekliğe sahip solcular trump adlı kertenkeleyi liberallere saldırmak için kullanıyor. Ne diyeceğimi bilemiyorum millet. 

 
Bizim anlayışta devlet yardımıyla elde edilen para haydutluğun getirisi olarak hak değildir, çünkü devlet elde ettiği parayı zorbalık aracılığıyla elde eder. Bundan ötürü insanların gönüllü mübadelesini mümkün kılan dolayısıyla hakkıyla para kazanabileceği serbest piyasa ekonomisini destekliyoruz. 

 
La wikileaksta yayınlanan belgelerden arapların ne kadar "abd karşıtı" olduğunu gördük hiçkimse boş laf kalabalığı yapmasın şimdi. Clinton vakfına hayvan gibi "yardım" (rüşvetmi demeli?) yapıp foşik emperyalik ultra kötü ulusal güvenlik konseyi üzerinden abd dış politikasını kendi çıkarları doğrultusunda düzenlemeye çalışan arap kodamanlarından banane? Herifler hem yerel hem küresel çıkarları doğrultusunda abdyi, abde de hem o bölgede ki hemde küresel çıkarları doğrultusunda o herifleri destekliyor, olan bu. 

 
Kaldı ki siz muhabbeti anlamadınız herhalde. Ben abdyi liberal kapitalizmi desteklediği ölçüde savunuyorum. Piyasanın içine ettiği ve öteki insanlara zorbalık yaptığı ölçüde de savunmuyorum. Benim bütün devletlere karşı tutumum bu. 

 
İlk dönem liberaller insanları doğaları gereği iyi görmüşlerdir. Günümüzde insanları bencil, çıkarcı olarak görenler sadece liberaller değil esasen tüm ideolojilerdir. Anarşist tayfasının klasiklerinde bile "iktidar arzusu" kötü kabul edilirken artık insan doğasından iktidad arzusunu söküp alamayacağımız, onu yatay olarak örgütlenmiş örgütlere kanalize etmemiz gibi fikirlere sahipler. Bunların bir adıda vardıda kitabı bulup açmaya üşendim şimdi. Herneyse, piyasa mekanizması dışında insanın bencilliği yıkıcıdır. Sözgelimi feodalizmde soylunun bencilliği öteki insanlara zulmetmesine sebebiyer verir. Kapitalistinki ise talebi karşılayacak mallar üretip para kazanöaya yöneltir ki buda insanların istek-ihtiyaçlarının karşılanması demektir. Yani doğal durumda öteki insanlar için yıkıcı olabilecek bencil davranışlar teşebbüs kapitalizminde yapıcı olurlar. Bireysel çıkar, kolektif faydayı ortaya çıkartır. Öteki düzenlerim temeli iki insan arasında ki kaba kuvvete dayandığı için win-lose durumu yaşanıyor idi. Ancak kapitalizmin temeli ticaret olduğu için win-win durumu yaşanıyor yani herkes ticaret öncesi durumdan ticaret sonrası durumda daha kazançlı çıkıyor. İnsanı şeytanmış gibi tanımlayıp sonra bu tanımı liberalizme atfetedip laf atmaya çabalaman straw man argumanını hatırlattı, ilginç. 
 
 
Üstbenlik dediğin şey toplum tarafından oluşturulur yani insanın beşeri koşullandırmalarıyla alakalı bir şeydir. Bahsi geçen konu ise "insan doğası" ile ilgili. Ne bileyim, karen waynmıydı neydi o kadının araştırmalarından bahsetmeni beklerdim. Bende birey hangi insan birimi ile (kendi başına-aile-grup-ulus vs.) hayatta kalıyorsa onun çıkarlarını düşündüğü ve "öteki" nin çıkarlarını düşünmediğini hatırlatırdım. Sosyal yaratıklar olup kendimiz dışında ki insanların çıkarlarını düşünmemizin sebebi tek başımıza değil öteki insanlarla birlikteyken hayatta kalabilmemiz, onlara ister maddi ister manevi ihtiyaç duymamız. Yani bununda temelinde kişinin "ben" i var. 
 
 
"Yak, yık, tüket, sik, dağıt!" kapitalizm yağma ve istila kültürünün tasfiyesi sayesinde hayat bulur, emperyalizmle değil. Emperyalizm devletler varolduğu zamandan beri vardır ve devletler hala varolduğu için hala vardır. Bunu kapitalizmle ilişkilendirmek anlamsız. (Bknz: kapitalizmde ısrar insan olmakta ısrardır), (Bknz: özel mülkiyeti sevmeyen insanıda sevmez) Şahsen ben sosyalizmde oturma organımı silecek tuvalet kağıdı bulamayan, merkezi otoriteye itaat etmek dışında hiçbir amacı olmayan bir insan olmak yerine kapitalizmde ki fakir olmayı tercih ederim. En azından yaşam standartları daha yüksek, modern zamana uygun. Anlarsın ya, insani şeyler işte. 

 
O değil, o bahsettiğine "insan beyni" değik primat beyni diyorlardı ve öteki primatlarda da vardı diye hatırlıyorum. Yanılıyorsam düzeltin. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kapitalizm her zaman insanın içindeki hayvana seslenir. Onu besler ve onun zincirlerini çözmeye çalışır. Kapitalizm insanı homo economicus diye tanımlar. Yani kendi çıkarlarından başka hiçbir şey düşünmeyen bir insan. Oysa bu ideolojik bir hurafedir. İnsan sürü halinde yaşar, sosyal bir varlıktır. Ayrıca gelişmiş üst benliğe sahiptir. Kendini diğer insanların yerine koyma, onların acılarını hissetme yeteneğine sahiptir. Kapitalizm ve liberaller bunu görmeye yanaşmaz, aksine insanın insani olarak kabul ettiğimiz özelliklerini aşağılamayı, bunu yok etmeyi kendilerine iş edinirler.

 

Basit bir örnek vereceğim Skepticus. Ben comics okumayı çok severim. (Evet. Aq ABD emperyalizmi çocukluğumda beni spider-man'a, batman'a, avengers'a, x-men'a bağımlı kıldı. Anti emperyalizmimin yumuşak karnı burası.) 2000'lerden sonra bu comics'lerde ve genel olarak bütün kültür ürünlerinde iyi-kötü ayrımı silikleşti. Kötü olan daha karizmatik ve haklı olarak görülmeye başlandı. Çok bariz iki örnek Magneto ile Joker'dir. Bu iki karakter 90'lara gelene kadar nedensizce ve hunharca kötülük yapardı. Kötü olmalarının sebebi aranmazdı, onlara hak vermek, onları anlamak gibi bir dert yoktu. Oysa 2000'lere geldiğimizde iyiler sıkıcı ve aptal olmaya başladı. Magneto ve Joker asıl kahramana dönüşmeye başladı. Çocukluğumun Cyclops'unun Magneto'ya katıldığı bir macera vardı. Ciddi olarak sarsılmıştım. Son X-Men filminde Magneto son derece karizmatik ve haklı, acılı bir babaya dönüştü. Joker'i söylemeye gerek yok, Christopher Nolan'ın Kara Şovalye serisinden sonra, asıl kahraman Batman değil, Joker oldu. Muhtemelen üzerinde Joker fotoğrafı olan malzemeler, Batman'lı olanlardan daha fazla sattı. Ben bunun bir zihin kontrolü, bir toplum mühendisliği olarak görüyorum. İnsan zihninin temel mekanizmalarından birisi olan iyi-kötü ayrımı kapitalizme uygun insanlar yetiştirmek amacı ile özellikle tahrip edildi, edilmeye devam ediyor.

 

Yani Skepticus, kaç yaşındasın bilmiyorum ama sen zihni modifiye edilmiş insanlardan birisin. Magneto'ya katılmış bir Cyclops'sun. Hormonlu ve zehirli bir alemde büyüdüğün için, yağmacıları, katilleri, gözlerinde toz zerresi kadar değerin olmayan insanları savunmaya çalışıyorsun. İnsanın insanı ezdiği bir sistem içinde moral değer arıyorsun. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

 

-

 

Hocam senin liberalizm/liberteryenizmle alakalı olan konularda yapılan konuşmalarda gördüğüm ve acayip büyük olan bir hata var, oda şu: Trumpı liberal/liberteryen sanman. Açıkçası trumpı liberal sanan ilk senle karşılaşıyorum. Trump bir alt-rightçıdır ve bu herifler "ılımlı faşist" olarak adlandırılır. Zaten alt-rıght akımı faşizmin devamı gibi görülür. Hadi liberal ilkelerle trumpın savunduklarını karşılaştıralım. Liberal (L) Trump (T). /Serbest piyasa (L). Devlet kontrollü piyasa (T). /Küreselleşme (L). Ekonomik korumacılık, izolasyon (T). /Barışçıl dış politika (L). Şahin dış politika (T). /Bireycilik (L). Kimlik ayrımcılığı, ırkçılık, beyaz üstünlükçülük, anti semitizm (T). /Rasyonellik (L). İrrasyonellik ve irrasyonelliğin müthiş övülmesi (T). Trump gibi bir alt-rıghtçıyı nasıl olurda liberal olarak görürsün aklım almıyor. Herif her yönüyle müdahale ederek piyasanın içine ediyor ama denetimsiz piyasamı getirdiğini düşünüyorsun? Ciddi?

 
Enerjiyle ve askeriyeyle alakalı şeylerde devletin bulunmasını destekliyorum. Ancak geri kalan sektörlerde devletin zorlamasını anlamsız buluyorum. Madem ki biz X sektöründe başkalarıyla rekabet edemiyoruz, piyasayı kendi haline bırakalım ve işi en iyi yapan o sektörde takılsın. Bu şekilde bizim kaynaklarda adam akıllı bir şekilde iş yapabileceğimiz ve gelişebileceğimiz sektörlere akarak en azından bir işe yarasın, ölü yatırım olmasın. Kapitalistin kaynaklarını nereye harcaması gerektiğini bu tip konularda kapitalistin belirlemesi gerekli, devletin değil. Sonuçta fayda/zarar analizini yapma konusunda başarılı olan ve kaynaklarını yönetmeyi bilen herif kapitalist zaten. Tuzu kuru olan devlete bırakırsan bu tip işleri sağın solun akpartili amcasıyla, dayısıyla parayı bulmuş heriflerle dolup taşar. 

 
Kapitalist sistemin ortaya çıkardığı sonuçlar ile kendi iktidar arzusuyla ülkesini dış dünyaya yalıtan diktatörlerin ortaya çıkardığı sonuçları birbirinden ayırmak gerekiyor. Bu diktatörlerin ve teröristlerin insanlığa olan zararlarını sanki kapitalizmin ortaya çıkarttığı sonuçlarmış gibi göstermenizi hiç hoş karşılamıyorum. Amerika almanyaya, italyaya ve japonyaya "demokrasi" götürdüğünde herifler kangren olmuş uzuvu kesilmiş gibi daha sağlıklı olarak hayata döndüler. Ama ortadoğuda ki ülkelere "demokrasi" getirmeye çalıştığında sonuçları görüyoruz. Gerçek şu ki geri kalmış milletlerin toparlanması için öteki devletlerin yapabileceği pekte bir şey yok/olsa bile neden yapsın, bunda ne çıkarı var? İnsan türü bencildir, çıkarcıdır, bu hep böyle olmuş ve böyle olacaktır. İdealist politikacılar bulunmadığı müddetçede kendi çıkarları için hareket ederler emin ol. 

 
Sanırım sen verdiğim üç grafiğe bakmadın. O grafiklerde kapitalizmin mutlak yoksulluğu azalttığı, yoksulluğun en işlevsel önleminin neoliberal küreselleşme olduğu ve küreselleşmenin asyalı ortadireğe olan katkılarını gösteren istatistikler var. Kaldı ki 60-70-80 li yıllar batılı ülkelerin keynesyen talep yönetimi stratejisinin sonuçlarını çektiği "refah devletinin mali krizi" dönemleridir. Daha az sayıda insanın çalıştığı ve işletmelerin kârlarının düşük olduğu bir dönemdir o dönem. Piyasanın verimliliğini tamir etme çabasına girmeseler dahada büyük sıkıntılar ortaya çıkardı. 

 
Fransada ki aptal düzenin mimarının sosyalist hükümetin "üstün başarıları" olduğunu neden söylemedin? Ekonomide ki her bir şeyin nasıl olacağını devlet belirlerse sonuç bu oluyor. Sol liberal Macronun vaatlerinden biride zaten sosyalist hükümetin yaptığı saçmalıkları düzelterek ekonomiyi canlandırmak. 

 
İnsanlar doğaları gereği bencilliğe meyilli, çıkarcı yaratıklardır. Zaten benlik sahibi bir canlının kendini düşünmesinden daha normal ne olabilir ki? Şu insanın akrabaları dışında ki insanlara yardım etme meselesi ise genel olarak seçilimin biriminin değişmesiyle alakalı bir şey. Dahada açık konuşmak gerekirse, insan tek başına hayatta kalabiliyorsa birey olarak kendi çıkarlarını düşünür. Ailesiyle birlikte hayatta kalabiliyorsa ailesinin çıkarlarını kendininkinin önüne koyar. Eğer ki ailedende geniş bir birimle hayatta kalabiliyor ise o birimin çıkarlarını gözetmeye başlar. Esas olan budur. Öteki taraftan iletişim teknolojisinin gelişmesiyle insanlar öteki insanlardan daha çok haber alır olmuş, onların içinde bulunduğu durumu daha iyi bilip anlayabilir olmuş dolayısıyla daha empatik bir varlık haline gelmiştir. Olayı romantize etmeye gerek yok. 

 
Eğer ki ciddi ciddi devletleri de kontrol edip denetleyebilecek bir devletler üstü yapı kurulursa bu yapıdanda çıkar grupları fayda sağlar, insanlık değil. Kaldı ki böyle bir yapı var. Ama sadece kağıt üzerinde, pratikte nerdeyse yok. Zaten dünyanın büyük askeri güce sahip devletlerinin bu gücün sınırlanmasını isteyeceğinimi zannediyorsunuz?

 
Bizim serbest piyasayı desteklememizin sebebi kapitalistleri kendi başına, tüketicilere bağımlı bir şekilde bırakmaktır. Aksi takdirde devletin gücünü arkasına almış imtiyazlı herifin parazitten farkı yoktur. 

Paragraf paragraf gidiyoruz:

- Bu doğru bir tespit. Ben eski nesilim. Mesela Emmanuel Macron'a bu tarz "liberal" yapıştırması yapılamaz. Macron da liberal, ama üstüne bastığın gibi, Donald Trump'un tam tersi bir liberal. Buna katılıyorum.

 

- Uygulama faslının problemli olabileceğini ben de kabul ediyorum. Ama devletçilik olayı birçok Avrupa ülkesinde de var. Bir de piyasayı biraz olsun korumak zorundasın. Her sektörde bunu yapamazsın. Mesela Vestel Türk malı telefon imal etti (Venüs modeli) iyi kötü satıyor. Bu tür girişimleri teşvik etmek gerek. Bir de üretimin hiç olmadığı alanda, mesela otomobil. Devlet niye yapmasın? 40 sene öncesinin mantığı ile konuşmuyorum. Türkler arabayı ve lüks arabayı seviyorlar. Yap bir araba, daha pahallı olsun, millet "bu daha pahallı" deyip alır bence. Ben özel sektörün olmadığı alandan söz ediyorum. Mesela Arçelik gibi bir şey kurup onla rekabet etmesi saçma olur.

2) Afrika ülkeleri / Rusya filan ne olacak o zaman? Kapitalizm çok güzel. Sipariş veriyorsun, geliyor. Halka satıyorsun. Peki o halk nasıl çalışacak? Nasıl üretecek?

- Gayet liberal bir özelliğim: Kamuda gereksiz çalışanlara karşıyım. Mesela Halk kütüphanesine gidiyorum. 15 kişi var. Kütüphanede doğru dürüst kitap yok. Bir sürü (yararlı) kiti özelleştirdiler, orası duruyor. Bu mantıklı mı?

/Ben pazarı biraz koruyalım diyorum. sadece ölçülü olarak. Üretim teşvik edilmelidir. Çünkü Çin dediğin yer demokratik değildir. Liberalizm sayesinde her şey çinde üretiliyor. Tamam bunlar da gelişsinler, Beyaz olmayıp da gelişebilen dünyada iki tane bari ülke olsun.

Da bu dönemde Avrupalı bile şirket çine gittiği için işsiz kalıyor. Sebep? Çinde ucuz işgücü + diğer imkanlar var.

Peki bu dediklerim adil şeyler mi? - değil. Uluslar arası düzeyde de daha çok denetim / kontrol / düzenleme gerek. hemde her alanda. Macron gibi veya senin gibi daha ileri görüşlü liberallerin de bu konuyu biraz olsun anladığınızı veya anlamanız gerektiğini düşünüyorum.

 

- bu berbat bir benzetme. Orta Doğu hep sömürgeydi bugün de sömürgedir. İran'In derdi Atom bombası yapmak, Sudi Arabistan'ın derdi Kendi İslam anlayışını yaymak. 1960'larda hepsi bir olup bir İsrailer baş edemediler. İsrail hepsinin canına okudu, şimdi de canına okuyor. Onlar bağımsız bile değildir. Bu da dünyanın politik gerçeği.

- İtalya ayrı mesele. Almanlar ve Japonlar savaş öncesinde de hızla sanayileşen ülkelerdi. ABD bir de bunları himayesine alınca (soğuk savaş döneminde) geleni ekonomiye yatırdılar. Orduya 3-5 senedir para harcıyorlar. Tabi ki de çok geliştiler (gelişsinler, ben kıskanmıyorum).

- Afganistan ve Irak'ta ekonomik gelişme olacağına ben inanıyorum. Terörist/diktatör rejimini kimse istemez. Ben istemem, kapitalist zaten istemez.

Ama benim dediğim: Venezüella'daki gibi bir baş kaldırı (şu anda başkaldırıya baş kaldırıyorlar) tamamen yanlış değildir. Piyasa acımasızdır. Çin Buzdolabını yarı fiyatına satmaya başlarsa bizim Arçeliğe ne olur? - kapanır.

Bir de önemli fay hatları var. AB uyum yasaları bunları gidermeyi amaçlıyordu. Bu yüzden bu uyum süreci mutlaka devam etmelidir.

Madencileri düşün. ben o kömürü kendim Güney Afrika'dan / Çinden yarı fiyatına internetten sipariş edip getiririm.

+ Almanya 1950'Li yıllarda riskli bulduğu kömür madenlerini "benim insanım oraya giremez" deyip kapatmıştır.

Bu tür meseleleri nasıl çözeceksin? - Liberalleri bıraksan, ki onlara bırakılmış. hala insan kullanıyor.

Çinde "open field" olayı vardır. Tarla gibi kömür yatağını açıyorlar. Üzerinden kepçe ile alıyorlar. Bazı durumlarda (elmas filan) Robotlar giriyor. İnsan hayatı riske atılmıyor. Bunlar hep devlet düzenlemesi. Bizdeki gibi serbest bırakırsan, Aha gözünün önünde her şey. Yani devlet (sen) düzenleyeceksin, Uluslar arası cemmat de öyle. Biz düzenleyip kural koyarız. Mantıklı olanı belirleriz. Bunlar da akılcı çözüm üretip, basket maçındaki gibi, çözüm üretmede yarışırlar, o zaman da olur sana gelişmiş ülkelerdeki gibi, işleyen kapitalizm.

 

- Sağlık / eğitim de diğer tartışma. ABD'de paran yoksa okul da yok, hastane de yok. Sen bu konuda ne öneriyorsun?

Şurada anlaşabiliriz: Keynes döneminden beri "klasik liberal" diye bir şey yok. Çok daha akılcı, bu "denge" unsurunun arayışında olan anlayış var. Ben yine de halkın yanında dururum. Sebep: Adını ne koyarsan koy, sermaye sahibi azınlık, halkı kendinden önce düşünmez. En çok Sabancı gibi "Allah bana, ben halkıma" filan der. Bunu dediği için Sabancıya saygım var, ama tek başına bu yeterli olur mu? Bence yolmaz. Bakınız Yunanistan. Liberaller 10 yıllarca çözemediler, Sosyalist lider (Sipras) geldi 1-2 senede halletti. Günümüzün mantığı bence bu olmalıdır.

 

"
Sanırım sen verdiğim üç grafiğe bakmadın. O grafiklerde kapitalizmin mutlak yoksulluğu azalttığı, yoksulluğun en işlevsel önleminin neoliberal küreselleşme olduğu ve küreselleşmenin asyalı ortadireğe olan katkılarını gösteren istatistikler var. Kaldı ki 60-70-80 li yıllar batılı ülkelerin keynesyen talep yönetimi stratejisinin sonuçlarını çektiği "refah devletinin mali krizi" dönemleridir. Daha az sayıda insanın çalıştığı ve işletmelerin kârlarının düşük olduğu bir dönemdir o dönem. Piyasanın verimliliğini tamir etme çabasına girmeseler dahada büyük sıkıntılar ortaya çıkardı. "

 

--Kusura bakma. Quote diye bir seçenek vardı, şimdi yok.

Kapitalizme karşı değilim. Bana göre sosyalizm temelde kapitalistlerin işi çok abarttığı durumlarda olayı devralmak için her an hazır bulunması gereken bir müessese'dir. Liberalizmin faydalarını ret eden biri değilim. Ama sosyalizm hem bir seçenektir. Hem de bence gelecekte, sosyalizme yakın bir çeşit anlayış ortaya çıkacaktır.

Neden? - mesela para çok hızlı akıyor. Millet cep telefonuyla her şeyi satın almaya filan başladı. Peki o zaman ileride para niye kalkmasın? Komple kalksın. herkes istediğini alsın. Olamaz mı? Bence olabilir.

 

"Fransada ki aptal düzenin mimarının sosyalist hükümetin "üstün başarıları" olduğunu neden söylemedin? Ekonomide ki her bir şeyin nasıl olacağını devlet belirlerse sonuç bu oluyor. Sol liberal Macronun vaatlerinden biride zaten sosyalist hükümetin yaptığı saçmalıkları düzelterek ekonomiyi canlandırmak. "

 

- Ben eski kafalıyım. Yeni liberalleri şeytan olarak görmüyorum. Ama 2000 yılında haftalık çalışma saati 35 saate indi. Şimdi yok "ekstra çalışma saati" yok "sosyal güvenliğin şuradan buradan kırpılması", Macron'un gayet mantıklı önerileri var. Ama bir yerde duracaksam her zaman karşısındayım. Yani halktan yanayım. Macron "ne sağ, ne sol" klasik anlayıştan çıkan değişik bir anlayışa sahip. Bilmiyorum yani, belki de iyi olur.

 

- Ama düzen "aptal" filan değil. Öyle olacak ve gittikçe öyle olacak. Sebebi de eski usül iktisat. yani çalışan / sermaye ilişkisi. Artık kendi kendini süren traktörleri piyasaya sürüyorlar. Bunları bırakırsan, millet zaten işsiz, makineleri çalıştırıp çalıştırıp parayı götürecekler. Bence o iş öyle olmaz. Halk tabi ki gitgide daha çok yardım, hak, sosyal güvence vb. elde edecek. Olay oraya gidiyor çünkü.

 

"İnsanlar doğaları gereği bencilliğe meyilli, çıkarcı yaratıklardır. Zaten benlik sahibi bir canlının kendini düşünmesinden daha normal ne olabilir ki? Şu insanın akrabaları dışında ki insanlara yardım etme meselesi ise genel olarak seçilimin biriminin değişmesiyle alakalı bir şey. Dahada açık konuşmak gerekirse, insan tek başına hayatta kalabiliyorsa birey olarak kendi çıkarlarını düşünür. Ailesiyle birlikte hayatta kalabiliyorsa ailesinin çıkarlarını kendininkinin önüne koyar. Eğer ki ailedende geniş bir birimle hayatta kalabiliyor ise o birimin çıkarlarını gözetmeye başlar. Esas olan budur. Öteki taraftan iletişim teknolojisinin gelişmesiyle insanlar öteki insanlardan daha çok haber alır olmuş, onların içinde bulunduğu durumu daha iyi bilip anlayabilir olmuş dolayısıyla daha empatik bir varlık haline gelmiştir. Olayı romantize etmeye gerek yok."

 

- belli bir yaşa kadar. Bazılarında 30'undan sonra akrabasının bile yüzünü görmüyor. İskandinavya'da 16'sından sonra bazısı annesini / kardeşini bile aramıyor.

Romantize de edilmiş zaten: Afrika'da adam çocuk askerlerin gözünü bağlıyor. Sökülmüş silahı ilk toplayan iki çocuktan biri diğerini vuracak. Biri gözünü açıyor. ona da bir şey demiyor. Sonra silahı ilk toplayan çocuk asker diğer çocuk askeri vuruyor. bunu yaptıran da başlarındaki "komutan" ya da "baba" dedikleri şahsiyet. (Vay be! Adam hayatın özünü çözmüş baksana). Ya da Sinemaya bak. 40 tane uzaylıların dünyayı ele geçirme senaryosu.

Romantize eden de yok. İnsan tarihte filan birbirine neler yapmış. Hep böyleydi.

Da şimdi Romalının, Hititlerin o şekilde davranması ile ABD / Rusya'nın o şekilde davranması aynı şey değil. O yüzden 80'lerde Gorbatchev ve Reagan bir araya gelip çözüm üretmişler. Benim çocukluğumda (90'larda) uzay istasyonunda Rus ve Amerikalı astronotların bir arada neleri başardıklarını izlerdik. Mars Pathfinder (1996 yılı filan) Rus uzay bilimcilerinin tasarımının ABD'liler tarafından daha da geliştirilmiş halidir. ESA bugün Rus Soyuz füzelerinin gelişmiş versiyonlarını kullanmaktadır. Son olayda da senin liberal-faşist başkanın (Trump) COP 21 anlaşmasından çıktı. hiç beklemeyeceğin ülke, insan haklarını ezen ülke (Çin) koşa koşa gelip, "ben gezegen olmadan yapamam, gelin beraber gezegeni kurtaralım" diye Avrupalılara yanaştı. ve Putin (göstermelik de olsa) "ben de varım" der gibi yapıyor.

/ Yani Bu "önce ben, sonra..." zırva bir meseledir. Gerçek hayatta o kadar basit değil.

 

"Eğer ki ciddi ciddi devletleri de kontrol edip denetleyebilecek bir devletler üstü yapı kurulursa bu yapıdanda çıkar grupları fayda sağlar, insanlık değil. Kaldı ki böyle bir yapı var. Ama sadece kağıt üzerinde, pratikte nerdeyse yok. Zaten dünyanın büyük askeri güce sahip devletlerinin bu gücün sınırlanmasını isteyeceğinimi zannediyorsunuz?"

 

- Ben bazen siyaset bilimi okumamış olmama üzülüyorum. Bu tür dinamiklerin detayını bilmem. felsefi temelini bilirim. Bu dediğim fikri ortaya atan 1700'lerin sonunda İmanuel KAnt'dır. Uygulamada milletler cemiyeti vardı. Çöktü. BM var. Halen var. Ama ABD'nin rolü daha büyük. Trump şimdi "Avrupa kendi kendini korusun" da dedi, oysa ki demokratlar her zaman ABD'Yi dünya polisi yapmak istiyorlardı. Çin değişik bir ülke olarak da karşımıza çıkıyor. O açıdan işin nereye varacağını kestirmek güç

- Ama "milletler cemiyeti" felsefi bir yaklaşımdır. Tıpkı "Toplum sözleşmesi" gibi. Ben mantıklı buluyorum. Mantıklı ise bundan kaçınılamaz demektir.

+ yukarıda saydığım sebeplerden dolayı kaçınılamaz. Yoksa millet fikirleri bulup bulup Çinde üretim yapsın. Bu iş olur mu?

 

- Ben işçi haklarını savunuyorum. Üzerimdeki pantolonu Malezya'da çocuklar üretsin. Benim solculuğumun ne anlamı kalır o zaman?

-Ben bilinçli olup çocuk işçinin ürettiği malı almam mesela. Peki yeter mi? -Yetmez. Bir noktada Malezya'ya da "Ne iş, sen niye çocuk çalıştırıyorsun?" diyebilmen gerekir.

Şimdi romantizme, Bilim-kurguya girdik. Şimdi küreselleşme konuşuyoruz.

Ama ben iyimserim. Bir şeyin olması gerekirse + biz bunu istersek, yavaş yavaş olacak başka yolu yok. "Başka yolu var" diyorsan sen "çocuk işçiliği ile yapılmış pantolonu giyiyorum, çocuklarıma da giydiriyorum" diyorsundur. Onu diyemeyeceğin için, işin teknik yönünü bilmiyorum. ama böyle daha sosyalist bir yaklaşım geleceğini düşünüyorum.

 

"

Bizim serbest piyasayı desteklememizin sebebi kapitalistleri kendi başına, tüketicilere bağımlı bir şekilde bırakmaktır. Aksi takdirde devletin gücünü arkasına almış imtiyazlı herifin parazitten farkı yoktur. "

 

- İşte bir çok etkenden söz ettik. Ben sermaye sahibi adamın da 1 günde güme gitmesini istemiyorum.

 

Da ben kendimi aştım. Resmen iktisatçıların bileceği konulara girdik.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...