Jump to content

ATEİSTLER CEVAP VERSİN


Recommended Posts

  • İleti 374
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

 

demekki 100 salak atom biraraya gelip beyni oluşturmuşla iş bitmiyormuş...gözümüzün gördüğü her şeyi bu salak atomlar oluşturmuş...işin kötü tarafı bilim bilim adamı dediklerimiz bu salak atomlar kadar olamamış...

 

Yok tam tersine 100 salak atom bir araya gelip bilinç oluşturmakla oluyor.

 

100 salak atom bir araya gelip nasıl pompa (kalp) oluşturuyorsa, 100 salak atom bir araya gelip nasıl piston (kas) oluşturuyorsa, 100 salak atom bir araya gelip nasıl manivela (kemik) oluşturuyorsa işte aynen öyle 100 salak atom bir araya gelip bilinç (beyin) oluşturuyor.

 

Anlamadığın o 100 salak atomun bir araya gelmesinin 4,5 milyar yıllık nesilden nesile aktarılabilen doğal bir kayıt olgusu sayesinde bunu başarabildiği. Ama bunu anlayabilmek için önce biraz biyoloji, fizik, matematik, olasılık, kimya bilmen lazım.

 

Daha hangi organ ne işe yarar haberin olmadan anlayabilmen mümkün değil.

 

O yüzden de burada bilgisayarların sonsuz loopa girmesi gibi sonsuz bir döngüde dönüp dolaşıp aynı şeyleri söylemen, buradaki ateistlerin önüne serdiği gerçeklere cevap veremeyip laf cambazlığına başvurmaktan başka çaren yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

ben ne diyorum ??????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????şimdi sen yine anlamazsın......yaratıcı size tüm savaşları kazandıracağım diyor da bunu yapmıyor mu ??????

O zaman Uhud savaşındaki yenilgi neydi? İçinde bir veya bir kaçını çıkardığımızda tümden bahsedebilir miyiz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, gringer80 said:

secde suresi  7 - Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayan O'dur.

8 - Sonra da onun soyunu süzülmüş bir özden, değersiz bir sudan yaratmıştır.

9 - Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfürdü. Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti. Siz pek az şükrediyorsunuz!

9.ayete göre içimize cebrail kaçmış....

 

Allah insani düzenledi ...

sonra  onun içine emrini ÜFLEDi 

nefeha fîhi min rûhihî 

 

Buradaki emr Allah'in isidir, Allah'in vahy etmesi  yani "Ol!" demesi

tipki Ademe, Isa'ya "Ol!" demesi gibi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Allah insani düzenledi ...

sonra  onun içine emrini ÜFLEDi 

nefeha fîhi min rûhihî 

 

Buradaki emr Allah'in isidir, Allah'in vahy etmesi  yani "Ol!" demesi

tipki Ademe, Isa'ya "Ol!" demesi gibi.

Oysa sadece İsa'ya Kelimetullah deniyor bu Kuran'ın Logos öğretisini yanlış anlamasıdır net.

tarihinde Desert Wind tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Desert Wind said:

Oysa sadece İsa'ya Kelimetullah deniyor bu Kuran'ın Logos öğretisini yanlış anlamasıdır net.

 

 

Vahiy sözdür, kelimedir

o halde bütün yaratilanlar "kelimetullah"tir.

Bütün yaratilanlar "Ol!" diyen Allah'in 

kelimesi ile var oldu, var oluyor.

 

Birileri "kelimetullah"taki ilk harfi K yazdi diye Allah'in kelimesi Isa'ya indirgenivermez.

 

rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ

Rabbimden gelen emirdir ruh, size verilen bilgi çok azdir. 

 

O yetersiz bilgiyle çok bilmis ayaklarina yatmanin lüzumu yok, 

"Insanda Allah'tan ruh denen bi parça var" diye insani Allahlastirip şirke batmanin lüzumu yok,

Allah bir.

.

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bi de

Kuran'daki NEFS kelimesi

ruh diye çarpitiliyor.

 

Oysa NEFS canli demek,

çogulu ENFUS 

 

Zümer 42:

 

CanlarAllah ölüm anında alır. الله يتوفي الانفس حين موتها
Ölmeyenleri ise uyku anında. والتي لم تمت في منامها
Sonra, eceli gelenleri alikor; فيمسك التي قضي عليها الموت
ötekileri belli bir süre için salıverir... ويرسل الاخري الي اجل مسمي

Görüldügü gibi Allah

ölen insanin canini alir,

ruhunu degil
 
CAN = DiRiLiK + iRADE + HiSLER + HAREKETLİLİK...

 

Ölüm aninda Allah canin bütün bu bilesenlerini alır;

uykuda ise kisinin DiRi kalmasina izin verir.

Ahzab 72:

Emaneti Biz göklere, yere ve dagara sunariz 

انا عرضنا الامانة علي السماوات والارض والجبال
yüklenmezler onu, çekinirler.  Ama insan yüklenir... 
 
Ahzab 72'den anlasilan,

insanın emaneten sahip oldugu sey "irade"dir yani tercih hakki, 

ki insan onu yalniz bu dünyada kullanabilir.

 

Örnegin

Allah'in varligi ya da yokluguna dair karar vermede

yalnizca yaşiyorken özgürdür insan.

 

Ölüm aninda irade emaneti geri alinir.
 
"Can"in öteki bilesenleri yani biyolojik var olus, hareket yetisi, duyular ...  

yeniden dirilis aninda insana geri verilir.

Çünkü insan öteki dünyada da var olacak, hareket edecek, aciyi ve sevinci duyumsayacak.
 
*
 
En’âm 60’taki

YETEVEFFA

ilginç görünüyor.

 

Huvellezîne yeteveffakum bi’l leyl:
 
Y N Öztürk: O ki geceleyin sizi öldürür …
Diyanet: O; geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan (uyutan)…
 
Diyanet lafzî çeviri ile yetinmeyip (uyutan) diye eklemis

her halde "sizi öldürür"ü caninizi tamamen alir diye algiladiklari için.

 

Oysa buradaki ÖLDÜRÜR,

anlaminin kapsami açisindan, 

tutuklar fiiline benziyor.

 

Bir insani tutuklayanlar

onun özgürlügüne tamamen el koyamazlar;

örnegin düsünmesine engel olamazlar.
 
Allah ta

geceleyin uykunuzda sizi öldürdügü zaman özgürce karar vermenizi,  hareket etmenizi, duyumsamanızı… engelliyor

ama diri kalmaniza da izin veriyor.
 
YETEVEFFA  Y N Öztürk’e göre demek budur.
 

Özetle 

NEFS, mevcut meallere göre "ruh"tur

ama dogru degil bu.

 

NEFS, 

canli varlik demek

yani tek kelimeyle canli.

Örneğin Nisâ 1:

 

Sizi tek bir (disi) canlidan yaratan Rabbiniz...

Rabbikumu’llezî halakakum min nefsin vâhide 

.

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

 

Vahiy sözdür, kelimedir

o halde bütün yaratilanlar "kelimetullah"tir.

Bütün yaratilanlar "Ol!" diyen Allah'in 

kelimesi ile var oldu, var oluyor.

 

Birileri "kelimetullah"taki ilk harfi K yazdi diye Allah'in kelimesi Isa'ya indirgenivermez.

 

rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ

Rabbimden gelen emirdir ruh, size verilen bilgi çok azdir. 

 

O yetersiz bilgiyle çok bilmis ayaklarina yatmanin lüzumu yok, 

"Insanda Allah'tan ruh denen bi parça var" diye insani Allahlastirip şirke batmanin lüzumu yok,

Allah bir.

.

Sadece İsa için kullanılıyor teşekkürler. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Doğru ama şimdi... Vahiy dediğin üfürükten başka bir şey değil. İslam da üfürük dini...

 

Yok o da değil de şimdi... Hangi cahil adi sıradan bir geri, hem melekten hem onun getirdiğinden aynı isim ile bahseder yahu? Birine bir bilgi bir mesaj iletmeye üflemek demek nasıl geri cahil odun bir kişinin işidir?

 

Hayır ben anlamıyorum, bu kuran denen uyduruk zırvada nasıl bir özellik, bir üstünlük, bir keramet görmeyi başarıyor bunlar yahu! Hayır ben bunda en küçük bir ayrıcalık, bir özellik bir güzellik hiç göremiyorum. Olsa gördüğüm bir şeyi niye inkar edeyim? Kepazeliğe bak, yok Ademi yarattı ruhundan üfledi yok Meryem'e üfürüğünü gönderdi üfledi... Bu kadar cahilce zırvalar olur mu yahu!

 

Rivayet o ki çömlekçiler şekillendirdikleri toprak kapları fırına sürmeden önce içine üflerlermiş. Püf noktası deyimi buradan gelirmiş. Bu doğru mudur bilmem. Fakat Allahın da çömlekçi ustası gibi üfürmesi nasıl adi sıradan bir yakıştırmadır! Hayır şu laf mı şimdi... Ruhundan üfledi! Size ruhtan çok az bildirildi! Şunlar da lafsa, ben bunları bir laf, bir keramet, bir şey sananlarda akıl olma olasılığını hiç göremiyorum.

 

Nasıl bu cahil çöl yağmacılarının zırvalarında bir keramet gördüklerine şaşıyorum. Koşullandırma denen şey demek böyle bir şey. Alla pulla yaldızla, süsle, bir matah bir şeymiş gibi bir kılığa sok. Aman haaa aptessiz dokunma çarpılırsın diye küçük yaştan zihinleri koşullandır. İyice zihnine yerleşsin ki bu çokkk kutsal çokkk yüksek acayip bişiy! Halbuki içinde bir bot yok ama koşullandırma işte!

 

Ben dünyada bundan vahim bir yalan, kandırmaca ve sahtecilik bilmiyorum. Pis çıkarlar için bu şey hâlâ revaç görüyor, kullanılıyor, çıkara alet ediliyor. Bu şeyin oldu olası görevi, pis çıkarlara hizmet etmektir. Arapların yaşadıkları yarımadayı Yahudilerden arındırıp Araplaştırması amacıyla imal edilmiştir. Bunun için Arap kabilelerini tek otorite altına sokmak, bunun için de tek otorite tanrı gerekiyordu. Sayısı belirsiz iğrenç katliamlarla, soykırımla yarımadayı Araplaştırdılar.

 

Bu gerçekleri anlatıldığı, açıkça gösterildiği halde göremeyen anlayamayanları kimse kusura bakmasın ama bitin yavşağı yerine dahi koyamam. Bu kadar aptallık olmaz! Pavlov'un köpeği bile her zil çaldığında yemek gelmeyeceğini anlar, bunlar islamın uyduruk bir cahil çöl yağmacısı icadı olduğunu asla anlayamazlar.

 

Yok hayır şimdi yok mu müslümüm mantıklısı, akıllısı, tabii ki var. Ya tamam da bizim asker allah allah diye savaşmış, biz bağımsızlığımızı allah allah diye taarruza kalkarak, allah allah diye canlar vererek kazanmışız, olmaz, sen ne kadar çabalasan sökemezsin bu halkın içinden bu imanı diye eğri de otursa düzgün bir fikir söyleyen Müslüm tanımıyor değilim. Bu dediğini şimdi kabul etmekten başka çıkar yol görünmüyor zaten. Bu şartlanmayı evet kırmayı başaramıyoruz, çok büyük direnç var. Laf anlatamıyoruz yani, doğruya ne denir, doğru denir. 

 

Bu işin son derece güç olduğunu biz de görüyoruz zaten. Ama doğru, gerçek dediğimiz kavram o kadar büyük kavramdır ki... Bir kırıntısı dünyalara değişilmez. Evrene değişilmez. Evren bir gün Büyük Yırtılma ile ortadan kalkacak. Ama gerçek ölmeyecek. Gerçek asla ölmez. Evrenler sonsuzca tekrarlanır. Gerçek böyle bir şeydir. Gerçek diye bir şey yoktur diye bu serabın peşinden koşmaktan yorulanlar da çok olmuştur. Bende en derin duygular uyandıran sözcük budur. Gerçek... Gerçek gerçek gerçek diye transa geçebilirim. O derece duygu yoğunluğuna yol açar.

 

Asla tam olarak ulaşamadığımız ama var olduğunu bildiğimiz bir kavram... Gerçek... Gerçek nedir, asla bilinemeyecek. Böyle uyduruktan terelelliden üfürükten saçmalıkların gerçekle yakından uzaktan en küçük alakalarının olmadığını bilmek, ama gerçeğin tam olarak ne olduğunu da bilmemek biraz acı da veren bir durum. Kendini kandırıp uyuşturmak daha pratik bir çözüm.

 

Ama bilinçlilik, farkındalık, acılı sos gibidir. Acı olsa da iştah açar. Buradaki bahsettiğim iştah, bilimsel meraktır. İşte bu, insanı ölene veya Alzheimer olana kadar diri tutar. Hatta Alzheimer olmanı da önler, son nefesinde bile bilinçli olmanı sağlar. İnsanların hayatları ise, nehirdeki pırıltılar gibidir, anlıktır. İnsanların hayatları da bir şey mi, evrenler bile öyledir.

 

Bu varlık, bu zaman niye tek yönlü çalışıyor, bilim de felsefe de bu konuda bir olasılık bile öne süremedi. Bilinen en büyük gizem bu. Bu niye böyle, en küçük bir olası çözüm önerimiz bile yok. Allah böyle yaratmış da ondan deyip kafayı rahatlatmak belki pratik bir çözümdür. Ama bu kolaycılığa yanaşmayan büyük beyinler daima olacaktır. Cahil çoğunluk sürüleri bu büyük beyinleri, örneğin Darwin'i dışlamıştır. Bilim daima bir yerlerden kovulmuş ve bir yerlere sığınıp gelişmiştir. Kovanlar cahil kalmış, sahiplenenler ilerlemiştir. 

 

İlerleyenler gerçeğe mi erdi, hayır. Gerçek, erişilmezdir. Ona kimse asla tam olarak erişemedi. Dinle minle, şunla bunla gerçeğe eriştik diyen basit beyinli cahiller öyle komiktir ki... Görebilene... Gerçeğin bir ucunu yakalamak çok büyük bir hazdır. Bu haz süreklidir, çünkü gerçek hiç bir zaman tam olarak yakalanmaz.

 

Aslında yanıt var. Başka türlü çalışamayacağı için tek yönlü çalışıyor. Yanıt elbette bu. Felsefenin yanıtı da bu. Ama bilimsel merak, hep ayrıntıları ister ve arar. Ayrıntılar ise sonsuz olduğu için bilimin sonu yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gece Gerçeğe Çağrı filminin yeni versiyonunu izledim. Çok şey düşündüm, neredeyse transa geçtim ama tek söz söyleyeceğim: Bunların bu kadar zekice senaryoları düşünebilmeleri, canlandırabilmeleri... Beri yanda cahil yığınların hiç bir şeyden anlamayıp hiç bir düzgün bir şey üretemeyişleri... Ancak işit gibi şeyler üretebilmeleri...

 

Korkunç... Vahim... Skandal... Daha da ne diyeyim bilemiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 17.7.2017 at 09:14, gringer80 said:

seni ve ilahlarını???????????? sen cahilsen ben ne yapayım..........malum firavunların tanrı kanı  taşıdığına inanılır ve yarı tanrı kabul edilirdi.başka tanrılarda vardı eski mısır inancında...

 

Firavun, “Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir de bana bir kule yap! Belki Mûsâ’nın ilâhına çıkar bakarım(!) Şüphesiz ben onun mutlaka yalancılardan olduğunu sanıyorum” dedi. Kasas 38

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Firavun, “Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir de bana bir kule yap! Belki Mûsâ’nın ilâhına çıkar bakarım(!) Şüphesiz ben onun mutlaka yalancılardan olduğunu sanıyorum” dedi. Kasas 38

 

Haman adsdfggghhhh.Haman'ın ne işi var firavun zamanında?

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Firavun, “Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir de bana bir kule yap! Belki Mûsâ’nın ilâhına çıkar bakarım(!) Şüphesiz ben onun mutlaka yalancılardan olduğunu sanıyorum” dedi. Kasas 38

 

eski mısırda sadece 1 firavun varsa ve oda Hz. Musa dönemindekiyse sen haklısın...

Antik Mısır dini

Vikipedi, özgür ansiklopedi
 
 
Mısır tarihi
All Gizah Pyramids.jpg
Bu madde Mısır kategorisi ile ilişkilidir.
Hanedan öncesi Mısır MÖ 3100'den Önce
Antik Mısır
Erken Hanedan Dönemi MÖ 3100–2686
Eski Krallık MÖ 2686–2181
Birinci Ara Dönem MÖ 2181–2055
Orta Krallık MÖ 2055–1650
İkinci Ara Dönem MÖ 1650–1550
Yeni Krallık MÖ 1550–1069
Üçüncü Ara Dönem MÖ 1069–664
Geç Dönem MÖ 664–332
Klâsik Antik
Ahameniş Mısırı MÖ 525–332
Ptolemaios Mısırı MÖ 332–30
Roma & Bizans Mısırı MÖ 30 – MS 641
Sâsânî Mısırı 621–629
Ortaçağ
Arap Mısırı 641–969
Fâtımî Mısırı 969–1171
Eyyûbî Mısırı 1171–1250
Memlûk Mısırı 1250–1517
Modern Çağ
Osmanlı Mısırı 1517–1867
Fransız İşgali 1798–1801
Muhammed Ali yönetimi 1805–1882
Mısır Hidivliği 1867–1914
Modern Mısır
İngiliz İşgali 1882–1922
Mısır Sultanlığı 1914–1922
Mısır Krallığı 1922–1953
Cumhuriyet 1953–günümüz
Mısır 
220px-Philae_Temple_Egypt_Goddess_Isis_A
 
Mısır tanrıçası İsis
180px-Stele_rom.jpg
 
Mısır tanrılarını gösteren bir tablet

Antik Mısır dini Antik Mısır toplumunun ayrılmaz bir parçası olan ve çok tanrılı ve ritüelleri karmaşık bir inanç sistemi vardı. Mevcut olduğuna inanılan ve kuvvetler ve doğa unsurları, kontrolünde olan birçok tanrılar ile Mısırlıların etkileşimi üzerinde yoğunlaşmıştır. Mısırlı din uygulamalarını tanrılar sağlamakta ve halk ise onların beğenisi kazanmak için bir çabaları vardı. Mısır'ı tarihteki kral ile aynı statüsü ile aynı olan ve aynı zamanda tanrı olan Firavunlar yönetirdi.[1] Firavunlar bir insan olmasına rağmen, Firavunların tanrıların soyundan olduğuna inanılıyordu. Firavunlar insanlar ve tanrılar arasında arabulucu olarak görev aldılar, evrendeki düzeni korumak ve tanrıların tekliflerini yerine getirmek zorundaydılar. Mısırlılar tanrılar için muazzam tapınaklar yapmışlardır.

 

 

Önemli Tanrılar[değiştir | kaynağı değiştir]

Başlangıçta, Mısır'da insanların beş farklı dini gruplar vardı. Her grup farklı inançları vardı ve farklı yerlerde yerleşmişlerdi.

Grup Şehir Baş Tanrı
Ennead Heliopolis Atum (genelde kullanılan Atum-Ra)[2]
The Ogdoad Hermopolis Thoth.
Chnum-Satet-
Anuket triad
Elephantine
 
Chnum
 
Amun-Mut-
Khons triad
Teb
 
Amon
 [3]
Ptah-Sekhmet-
Nefertem triad
Memfis
 
Ptah[2]

Mısır tarihi boyunca, inançlar lideri değişti. Birisi iktidara yükseldi, onların inanç sistemi de yükseldi. Yeni inançlar zaten vardı ve diğer inançlar ile kaynaştılar. Bu bile bugün bilindiği gibi eski Mısır uygarlığının sona ermesinden sonra gerçekleşti. Bunun bir örneği, Yeni Krallık olabilir. Onun süre zarfında, tanrılar Ra ve Amun, Amun-Ra oldu. Bir tanrı oluşturmak için genellikle buna sinkretizme denir.[4]

Tanrıların Tarihi[değiştir | kaynağı değiştir]

150px-Amun-Ra_head.jpg
 
Amon-Ra'nın başı
 
 
Soldan sağa sırayla tanrılar Osiris, Anubis ve Horus.

Mısırlılar başlangıçta evrenin kaosun karanlık sularıyla dolu olduğuna inanırlardı. İlk tanrı, Re-Atum, sudan geldi. Atum yere tükürdü ve bu tanrılar Şu (hava tanrısı) ve Tefnut (nem tanrıçası) yarattı. Dünya yaratıldığında Şu ve Tefnut iki çocuk dünyaya getirdi: Nuit (gökyüzü tanrıçası) ve Geb (yeryüzü tanrısı). Şu ve Tefnut karanlıkta yürürken kaybolduğu zaman insanlar yaratıldı. Re-Atum onları bulmak için gözünü gönderdi. Onları bulduktan sonra, sevinç gözyaşları insanlara dönüştü.

Nuit ve Geb arasında bir ilişki vardı. Şu bunu duydu ve onlarla birlikte olmamaya karar verdi. Bu yüzden gökyüzü ve toprakarasında hava oldu. Nut ise bu çocuğu doğurmayacağını söyledi. Nuit Thoth'dan yardım istedi. Thoth ay-tanrısı Khons ile kumar oynadı. Thoth kazanarak 360 günlük yıla 5 gün daha ekledi. Nut bu günlerin her biri için çocuklarına şu isimleri verdi: Osiris, İsis, Set, Neftis ve Horus.

Osiris Mısır kralı oldu. Kardeşi Set, onu öldürdü ve kral oldu. Onu öldürdükten sonra, Set Osiris'in cesedini parçaladı. İsis kardeşinin parçalarını kurtardı. Daha sonra tapınağın altında parçaları gömmek istedi. Set kral olduktan sonra, Horus Osiris'in oğlu ile savaştı. Set kaybetti ve çöle gönderildi. Set korkunç fırtınalarıntanrısı oldu. Osiris Anubis tarafından mumyalanarak ve ölülerin Tanrısı haline getirdi. Horus yeni kral oldu. Antik Mısır'da, bu firavunlar Horus'un soyundan olduğuna inanılırdı.

Eski Yunanlar kendi tanrı ve tanrıçaları Mısır tanrı ve tanrıçalarının ataları olduğuna inanıyordu. Eski Yunan mitolojisi'nde Titan Tifon serbest kaldığında tüm Yunan tanrıları Mısır'a kaçar. Mısır'da, tanrıların çoğu kendilerini Tifon'dan kendilerini gizlemek için hayvana dönüştürdü ve çoğalmaya başlayarak Mısır tanrı ve tanrıçaları doğmuştur.[5]

190px-Krukkerberlin.jpg
 
4 canopic kavanoz.

Ölüm ve Mumyalama[değiştir | kaynağı değiştir]

Eski Mısırlılar, ölümün hayatın bir sonu olduğunu düşünmemekteydiler. Ruhun insan vücudunu terk etmesinden itibaren, ruhun yeraltı dünyaısnda ölüm Tanrısı Osiris ile yargıçlarını tarafından sorgulandığını düşünürlerdi. Mısırlılara göre, ölen bir insanın ruhu öteki dünyaya gidiyordu. Diriler ve ölüler ülkesi arasındaki korku ülkesini geçince, büyük yargıcın karşısına, Anubis veya Horus tarafından getirilirdi. Orada bir tören düzenleniyor, bu törende ölenin kalbi tartılıyordu. Bu tören sırasında yeraltı tanrısı Anubis elinde bir terazi tutardı. Ölünün kalbi bu terazinin kefelerinden birine konurdu. Öteki kefede ise adaleti ve doğruluğu ölçebilecek bir tüy bulunurdu. Eğer ölü adil ve dürüst bir yaşam sürmüş ise kefeler dengelenirdi. Eğer kalp tartıda eksik gelirse, yemesi için Ament adlı canavara verilirdi. Bütün bu olup biteni Tanrıların katibi Thoth kayda geçirirdi. Eski Mısırlılara göre ölümden sonra ruh ağızdan bir kuş şeklinde çıkardı. Bunun için Tanrı Anubis, elindeki aletle ölünün ağzını açar, bu sayede ölünün ruhu rahatça gidip gelirdi. Yine öteki dünyanın kapılarını da Tanrı Anubis açardı. Batıda olduğu düşünülen ölüler ülkesinin kapılarında Tanrı Amente bekler, yeni gelenleri kapıda karşılardı. Öteki dünyayı batıda düşünen Mısırlı, bu yüzden ölülere batının halkı da derdi. Mısır dinine göre, insanda, biri Ba, biri Ka adını taşıyan iki ruh vardır. Bunlardan ikincisi, insan öldükten sonra varlığını onun heykelinde sürdürür. Bu nedenle, Mısır'da, Ka tapımı ile heykel tapımı arasında sıkı bir ilişki vardır. Mısır'da mumyacılığın, aradan geçen binlerce yıla karşın canlılığını korumasının nedeni de aynı inançtır.

Eski Mısır'da mumyalamanın amacı ise ölünün gövdesini sonsuza kadar yaşayacak hale getirmekti. Ve kültün işlevi, cismani ruhla (Ba), ölümle gövdeden uçmuş olan cismani olmayan enerji öğesini (Ka), büyü yoluyla yeniden bir araya getirmekti. Bu yapıldığında ölümün ortadan kalkacağına inanılıyordu." Öbür dünyaya giden ruhun (Ba) bazı törenler sayesinde geri geleceği düşünüldüğünden ölünün uzuvları tekrar hareket kabiliyeti kazansınlar diye, mezara koymadan evvel rahip ölünün ağzını açardı.[kaynak belirtilmeli]

Eski Mısırlılar biri öldüğünde öbür dünyaya gitmeden önce ölünün yer altı dünyasını geçmesi gerektiğine inanıyordu. Yer altı dünyası korkunç canavarlar ve tehlikeli hayvanlarla doluydu. Ölünün bu tehditleri atlatabilmesi için sihire ihtiyacı vardı. Eski Mısırlılar bu yolculukla onlara eşlik edecek büyüleri seçebiliyordu.

Büyüler Ölüler Kitabı'ndan seçilip papirüse yazılarak tabutun içerisine konuluyordu. İlk olarak ölü "ibu" yani arınma yeri olarak bilinen çadıra getirilirdi. Burada mumyalayışılar ölünün vücudunu güzel kokan palmiye şarabıyla yıkar ve Nil suyuyla durulardı.

Ardından ölünün sol tarafında bir kesik açılır ve iç organlarının çoğu çıkarılırdı. Organların çıkarılmasının sebebi bunların vücudun ilk çürüyen bölümleri olmasıdır. Karaciğer, akciğerler, mide ve bağırsaklar yıkanır, ardından natron olarak bilinen doğal sodyum karbonat ile kaplanırdı. Bu sayede organların kuruması sağlanırdı. Kalp vücuttan çıkarılmazdı. Çünkü kalp ölümden sonraki yaşam için gerekli olacak akıl ve duyguların merkeziydi. Beyin burundan sokulan bir kanca yardımıyla ezilerek burun deliğinden çıkarılırdı.

Vücudun tamamı ve içi natron ile kaplanırdı. Mumyalama işlemi sırasında kullanılan tüm bez parçaları ve sıvılar ölüyle birlikte gömülürdü.

40 gün sonra vücut tekrar Nil suyuyla yıkanır ve cildin esnek kalmasını sağlayacak yağlarla kaplanırdı. Kurumuş organlar vücuda geri konar ve içi talaş, yaprak ve bez gibi kuru materyallerle doldurulurdu. Son olarak vücuda yeniden güzel kokan yağlar sürülürdü.

Geçmişte iç organlar vücuttan çıkarıldığında kavanozlara konurdu. Ancak yıllar içerisinde mumyalama şekilleri değişti ve organlar kuruduktan sonra vücuda geri konmaya başladı. Ancak odun veya taştan oyulmuş kavanozlar organları koruması amacıyla yine de mumyayla birlikte gömülüyordu.

İnsan başlı tanrı İmset karaciğeri korurdu. Babun başlı tanrı Hapi akciğerleri korurdu. Çakal başlı tanrı Duamutef mideyi korurdu. Şahin başlı tanrı Kebehsenuef ise bağırsakları korurdu. Mumyanın sarılması İlk olarak baş ve boyun ardından el ve ayak parmakları teker teker kaliteli keten ile sarmalanırdı. Kollar ve bacaklar ayrı sarılır, katmanların arasına vücudu koruyacağına inanılan muskalar yerleştirilirdi.

Sarma işlemi esnasında bir rahip yüksek sesle büyüler okurdu. Bu dualar kötü ruhların kovulması ve ölünün sağlıklı bir şekilde öteki hayata geçmesi için gerekliydi. Daha sonra kollar ve bacaklar da bir araya sarılırdı.

Üzerinde Ölüler Kitabı'ndan alınmış dualar ve sihirlerin olduğu bir papirüs rulosu konurdu. Daha fazla bez kullanılarak beden sarılır, her seferinde bandajların arasına birbirlerine yapışmalarını sağlayacak reçine konurdu. Vücudun etrafında bir kıyafet giydirilir ve üzerine tanrı Osiris'in ismi çizilirdi. Ardından mumya tabutların içine yerleştirilirdi.[6]

Tanrılar ve Görevleri[değiştir | kaynağı değiştir]

220px-La_salle_dAkhenaton_%281356-1340_a
 
Firavun Akhenaton ve ailesi Aton için dua ederken.
  • Anubis: Ölen Osiris'i mumyaladığı için mumyalama tanrısı olmuştur. Görevi tüm ölüleri korumak ve yüceltmektir.
  • Ptah: Antik Mısır'da evreni ve diğer her şeyi yarattığına inanılan tanrıdır.
  • Ra: Mısır mitolojisinde güneş tanrısıdır.
  • Osiris: Ölüler Tanrısı.
  • Isis: Analık ve Bereket Tanrıçası.
  • Horus: Eski Mısır mitolojisinde gök (Güneş) tanrısıdır.
  • Nephthys: Kötü bir tanrı olan Seth'in karısıdır.
  • Seth: Kuraklık ve Kötülük Tanrısı
  • Ma'at: Ma'at, Mısır'ın doğruluk ve adalet tanrıçasıdır.
  • Bes: Dans, müzik ve savaş (isyan) tanrısıdır.
  • Sobek: Sular Tanrısı
  • Sekhmet: Savaş ve yıkımın tanrıçasıdır.
  • Min: Erkeklikte seksin tanrısı ve çöllerdeki seyyahların koruyucusu ve Hasat Tanrısı.

Ayrıca bakınız[değiştir | kaynağı değiştir]

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 7/16/2017 at 16:11, gringer80 said:

kuranda tost yemenin orucu bozacağıda yazmıyor ama oruç bozuluyor istemediğin kadar ara...

 

Tecavüz modern toplumlarda bir suç. Kuran'ın erkek egemen sapık düşünce şekline göre suç değil.  

Tost ise her zaman her yerde bir yemek. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Tecavüz modern toplumlarda bir suç. Kuran'ın erkek egemen sapık düşünce şekline göre suç değil.  

Tost ise her zaman her yerde bir yemek. 

 

Kuranda tecavüz diye bir kavram yoktur.

 

Kadının zaten cinsel ilişki ile ilgili bir hakkı yoktur.

 

Kuran'da cinsel ilişki için tek kriter evliliktir. 

 

Erkeğin cinsel ilişki talebi karşısında, kadının herhangi bir seçeneği yoktur.

 

İstekli olmayan bir kadının zorla ırzına geçilmesinin, kadının isteği ile cinsel ilişkiye girmesinden farkı yoktur.

 

Eğer ortada evlilik varsa cinsel ilişki uygundur, eğer ortada evlilik yoksa cinsel ilişki zinadır.

 

Dolayısıyla evliliğin söz konusu olmadığı bir tecavüz olayında İslam'a göre erkek ve kadın zina suçu işlemiştir.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Tecavüz modern toplumlarda bir suç. Kuran'ın erkek egemen sapık düşünce şekline göre suç değil.  

Tost ise her zaman her yerde bir yemek. 

tecavüzcüler islamda ödüllendiriliyor...hadi gene iyisin.istediğin oldu..artık müslüm bile olursun.

tarihinde gringer80 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
6 hours ago, gringer80 said:

eski mısırda sadece 1 firavun varsa ve oda Hz. Musa dönemindekiyse sen haklısın...

 

....

....

 

 
 

 

Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: “Sen (sihirbazları cezalandıracaksın da) Mûsâ’yı ve kavmini, bu ülkede fesat çıkarsınlar, seni ve ilâhlarını terk etsinler diye bırakacak mısın?” Firavun, “Biz onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onların üzerinde ezici bir güce sahibiz?” dedi. Araf 127

 

Firavun, “Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir de bana bir kule yap! Belki Mûsâ’nın ilâhına çıkar bakarım(!) Şüphesiz ben onun mutlaka yalancılardan olduğunu sanıyorum” dedi. Kasas 38

 

Ne başka zaman dilimi,

ne de başka bir firavun.

 

İki ayette de Musa zamanında yaşayan firavun söz konusu!

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: “Sen (sihirbazları cezalandıracaksın da) Mûsâ’yı ve kavmini, bu ülkede fesat çıkarsınlar, seni ve ilâhlarını terk etsinler diye bırakacak mısın?” Firavun, “Biz onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onların üzerinde ezici bir güce sahibiz?” dedi. Araf 127

 

Firavun, “Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir de bana bir kule yap! Belki Mûsâ’nın ilâhına çıkar bakarım(!) Şüphesiz ben onun mutlaka yalancılardan olduğunu sanıyorum” dedi. Kasas 38

 

Ne başka zaman dilimi,

ne de başka bir firavun.

 

İki ayette de Musa zamanında yaşayan firavun söz konusu!

 

 

iyide sana 2 sayfa yazı yazdık bi zahmet okusan ya....

 

Antik Mısır dini

Vikipedi, özgür ansiklopedi
 
Antik Mısır dini Antik Mısır toplumunun ayrılmaz bir parçası olan ve çok tanrılı ve ritüelleri karmaşık bir inanç sistemi vardı. Mevcut olduğuna inanılan ve kuvvetler ve doğa unsurları, kontrolünde olan birçok tanrılar ile Mısırlıların etkileşimi üzerinde yoğunlaşmıştır. Mısırlı din uygulamalarını tanrılar sağlamakta ve halk ise onların beğenisi kazanmak için bir çabaları vardı. Mısır'ı tarihteki kral ile aynı statüsü ile aynı olan ve aynı zamanda tanrı olan Firavunlar yönetirdi.[1] Firavunlar bir insan olmasına rağmen, Firavunların tanrıların soyundan olduğuna inanılıyordu. Firavunlar insanlar ve tanrılar arasında arabulucu olarak görev aldılar, evrendeki düzeni korumak ve tanrıların tekliflerini yerine getirmek zorundaydılar. Mısırlılar tanrılar için muazzam tapınaklar yapmışlardır.
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...