Jump to content

Ateistler size göre enerji ve bilginin kökeni nedir?


Recommended Posts

15 hours ago, Ten Ten said:

https://phys.org/news/2013-01-gas-temperature-absolute.html

 

Bu linkte sadece geçildiği yazıyor detayına inilmemiş.

 

Milyarda bir gibi geçildiği yazıyor.Bu mutlak sıfırın geçildiği anlamına gelmez.mutlak sıfırın yanlış hesaplandığı anlamına  gelir.

 

Işık hızınında geçildiği yazılıyordu. Daha sonra hata olduğu meydana çıktı.

 

Termodinamik denge için ısı  kaçağı olması şart demedim.Demediğim şeyler hakkında yazmayınız.:276:

 

Çok uzun yazmışsın.Ateizminde dogmaları var.

:)

 

Hemen trolleşme eğilimi göstermesen bişeyler olacak belki ama..

 

Mutlak sıfır yanlış hesaplanmış demek :)..Bunu hemen ilan et bilim dünyasına da nobeli falan kap o zaman. Deneyi yapanlar bunu düşünememiş.. Koş!

Anlamamazlık hususunda samimi isen o vakit aynı sayfada hemen altta yer alan iki linki de vereyim de, oradan kopartırsın belki mevzuyu. Boltzmann dağılımlarından falan da anlaşılabiliyor.

https://phys.org/news/2013-01-atoms-negative-absolute-temperature-hottest.html#nRlv

https://phys.org/news/2007-06-probing-upper-limits-temperature.html#nRlv

 

Aslen hem o linki düzgün okumadığın için, hemi de deneyin sonucuna dikkat etmediğin için meseleyi anlamamışsın. Oysa deneyin sonucu zaten durumu açık ediyor.Buradaki püf noktası ise şu: -273'ü geçtik -274 varmış değil.. -273'ü geçince aslen çember şeklinde düşünmen gereken derece üzerinden nereye vardığın..Gene şarj etmezsen vakit bulur bir ara ben yazarım.

 

Mevzunun ışık hızı geçti geçilmedi tipi bir durum ile alakası yok, sulandırmaya kalkışma.

 

Quote

Dış  enerji girdisi varsa evren neden soğuyor?evrende enerji kaçağı var.

Evren mükemmel kapalı sistem  olsaydı soğumazdı.

 

 

Yukardakileri ben mi yazdım?! Dediğin şeyler hakkında yazıyoruz merak etme.

 

Uzun mu olmuş?

İşin ironisi de burada işte. Şu yukarıda yazdıklarım buzdağının olsa olsa görünen kısmıdır.

Ve ben o görünen kısımdan mümkün olduğunca küçük kupleler alarak yazdığımda çıkan sonuç bu.

Sen ise yukarıdaki içeriğe dair tek bir lakırdı etmeden dahi "aman da 2. yasa var o zaman tanrı" gibisinden atıp tutmuşsun.

 

Demek ki mesele 2. kanun var o zaman kakamı çişimi yapıyom popom kuru kalıyodan ibaret değilmiş ten ten'cim..

Sen ve olasılıksız+mümkünsüz tanrın sıranızı bekleyeceksiniz. Önce bu meseleler nihayete erecek.

Araya kaynak yapmak yok.

 

O sıra gelene kadar hangi pozisyonu şecersen seç. Sıranın hiçbir zaman gelmeyebileceğini de hesaba kat tabi.

 

Ateizm saplantından da kurtularak düşün. O mesajda yazılanlar ateizm değil, bilim.

Onca yaz yaz, akabinde ne idüğü belirsiz bir "ateizmin de dogmaları var" cümlesine binaen topukla. Oldu mu şimdi?

 

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 390
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

 

 

Hemen trolleşme eğilimi göstermesen bişeyler olacak belki ama..

 

Mutlak sıfır yanlış hesaplanmış demek :)..Bunu hemen ilan et bilim dünyasına da nobeli falan kap o zaman. Deneyi yapanlar bunu düşünememiş.. Koş!

Anlamamazlık hususunda samimi isen o vakit aynı sayfada hemen altta yer alan iki linki de vereyim de, oradan kopartırsın belki mevzuyu. Boltzmann dağılımlarından falan da anlaşılabiliyor.

https://phys.org/news/2013-01-atoms-negative-absolute-temperature-hottest.html#nRlv

https://phys.org/news/2007-06-probing-upper-limits-temperature.html#nRlv

 

Aslen hem o linki düzgün okumadığın için, hemi de deneyin sonucuna dikkat etmediğin için meseleyi anlamamışsın. Oysa deneyin sonucu zaten durumu açık ediyor.Buradaki püf noktası ise şu: -273'ü geçtik -274 varmış değil.. -273'ü geçince aslen çember şeklinde düşünmen gereken derece üzerinden nereye vardığın..Gene şarj etmezsen vakit bulur bir ara ben yazarım.

 

Mevzunun ışık hızı geçti geçilmedi tipi bir durum ile alakası yok, sulandırmaya kalkışma.

 

 

Yukardakileri ben mi yazdım?! Dediğin şeyler hakkında yazıyoruz merak etme.

 

Uzun mu olmuş?

İşin ironisi de burada işte. Şu yukarıda yazdıklarım buzdağının olsa olsa görünen kısmıdır.

Ve ben o görünen kısımdan mümkün olduğunca küçük kupleler alarak yazdığımda çıkan sonuç bu.

Sen ise yukarıdaki içeriğe dair tek bir lakırdı etmeden dahi "aman da 2. yasa var o zaman tanrı" gibisinden atıp tutmuşsun.

 

Demek ki mesele 2. kanun var o zaman kakamı çişimi yapıyom popom kuru kalıyodan ibaret değilmiş ten ten'cim..

Sen ve olasılıksız+mümkünsüz tanrın sıranızı bekleyeceksiniz. Önce bu meseleler nihayete erecek.

Araya kaynak yapmak yok.

 

O sıra gelene kadar hangi pozisyonu şecersen seç. Sıranın hiçbir zaman gelmeyebileceğini de hesaba kat tabi.

 

Ateizm saplantından da kurtularak düşün. O mesajda yazılanlar ateizm değil, bilim.

Onca yaz yaz, akabinde ne idüğü belirsiz bir "ateizmin de dogmaları var" cümlesine binaen topukla. Oldu mu şimdi?

 

Ateizm  deney ve gözlem ile doğrulanmayan bilimsel dogmaları savunuyorsa ateizmde dogmadır.

 

Mutlak sıfır sıcaklığı kesin olarak saptanamaz.Saptanır diyen delilini getirir.

 

Mutlak sıfır –273,15 santigrat derece olarak gösterilsede artı eksi tolerans değeri vardır.

 

https://www.cohassetk12.org/cms/lib010/MA01907530/Centricity/Domain/345/Adv Chem/3 Gas Laws/Absolute Zero Solution.pdf

 

Bu pdf doyasında mutlak sıfırın nasıl bulunduğu yazıyor.

 

Mutlak sıfırı ellerindeki deneysel verilere göre -272,4 santigrat derece bulmuşlar.Hata her zaman vardır.:ders:

 

Mutlak sıfırın tolerans değeri kaç bulamadım.

 

Milyarda bir değişim bu tolerans değerleri içinde kalıyorsa  mutlak sıfır geçilmiş sayılmaz.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mutlak sıfırdan sonra geriye dönülüp ısınma olması olanaksızdır. Böyle bir şey asla olamaz ve tartışmaya da gerek yoktur. Evrenin döngüye girip kendini tekrarlayacağı görüşlerinin hiç birisine en küçük prim tanınamaz. Bu olanaksızdır. Kendi kendine sonsuza kadar büzüşüp büzüşüp geri açılan bir evren, anlattığım bodrumdaki yerçekiminden elektrik üreten düzeneğin sürekli çalışması gibi olanaksızdır. Çünkü ağırlık indikçe dinamonun ürettiği elektrikle yanan ampülün yaydığı ışık enerjisi geri ampüle dönüp elektrik olup dinamoyu ters çevirip ağırlığı yukarı kaldırmaz.

 

Lambanın karşısına ışıktan elektrik üreten bir fotosel hücresi koyup ışıkla elektrik üretmesini sağlasan ve bu elektriği dinamoyu ters çevirip ağırlığı geri kaldırmak ve böylece devridaim makinesi, daha esprili deyişle Con Ahmet makinesi yapmaya kalkışsan gülünç olursun. Bu ancak bir çocuğun daha bilim ve teknoloji ile yeni tanıştığında ilk aklına gelen en basit ve en yanlış fikirdir.

 

Her evren, sonsuz kaynak olan uzay/zaman/madde/enerji kaynağından dolum yapıp patlayarak yaşamına başlamak ve o yaşamı noktalamak zorundadır. Patlamadan gidersek... Namludan çıkan kurşun, mekanizmadan çıkan kovan, namlunun ucundan püsküren barut dumanı geri dönüp tüfeğin içine girip yeniden patlamamış fişek olmaz. Yeni bir atış için yeni bir fişek gerekir. Bunun için de kaynak gerekir.

 

Bu, evrenin tekrar tekrar büzüşüp açılması ve böylece atan bir yürek gibi kendini sonsuza kadar tekrarlaması fikrini hemen şu saniyeden sonra unutun. Böyle bir şey olanaksızdır. Bunu hemen şu saniyeden sonra bir daha da düşünmeyin. Bu, olanaksızlığı en kesin gerçeklerden. Bundan daha olanaksız bir şey zor bulunur. Bundan daha olanaksız bir şey ancak tanrının var olduğu iddiasıdır. O daha olanaksız tabii... :D

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 hours ago, democrossian said:

Mutlak sıfırdan sonra geriye dönülüp ısınma olması olanaksızdır. Böyle bir şey asla olamaz ve tartışmaya da gerek yoktur. Evrenin döngüye girip kendini tekrarlayacağı görüşlerinin hiç birisine en küçük prim tanınamaz. Bu olanaksızdır. Kendi kendine sonsuza kadar büzüşüp büzüşüp geri açılan bir evren, anlattığım bodrumdaki yerçekiminden elektrik üreten düzeneğin sürekli çalışması gibi olanaksızdır. Çünkü ağırlık indikçe dinamonun ürettiği elektrikle yanan ampülün yaydığı ışık enerjisi geri ampüle dönüp elektrik olup dinamoyu ters çevirip ağırlığı yukarı kaldırmaz.

 

Lambanın karşısına ışıktan elektrik üreten bir fotosel hücresi koyup ışıkla elektrik üretmesini sağlasan ve bu elektriği dinamoyu ters çevirip ağırlığı geri kaldırmak ve böylece devridaim makinesi, daha esprili deyişle Con Ahmet makinesi yapmaya kalkışsan gülünç olursun. Bu ancak bir çocuğun daha bilim ve teknoloji ile yeni tanıştığında ilk aklına gelen en basit ve en yanlış fikirdir.

 

Her evren, sonsuz kaynak olan uzay/zaman/madde/enerji kaynağından dolum yapıp patlayarak yaşamına başlamak ve o yaşamı noktalamak zorundadır. Patlamadan gidersek... Namludan çıkan kurşun, mekanizmadan çıkan kovan, namlunun ucundan püsküren barut dumanı geri dönüp tüfeğin içine girip yeniden patlamamış fişek olmaz. Yeni bir atış için yeni bir fişek gerekir. Bunun için de kaynak gerekir.

 

Bu, evrenin tekrar tekrar büzüşüp açılması ve böylece atan bir yürek gibi kendini sonsuza kadar tekrarlaması fikrini hemen şu saniyeden sonra unutun. Böyle bir şey olanaksızdır. Bunu hemen şu saniyeden sonra bir daha da düşünmeyin. Bu, olanaksızlığı en kesin gerçeklerden. Bundan daha olanaksız bir şey zor bulunur. Bundan daha olanaksız bir şey ancak tanrının var olduğu iddiasıdır. O daha olanaksız tabii... :D

 

 

 

Çok yanlış gitmişsin sen fizikte bir yerlere..

 

Bodrumdaki dönergeç müştemilatı ile evreni karıştırma.. Evet, lambadan ışık olarak enerji çıkıp gidecek ve onu yerine koyman lazım. Ama evrendeki enerjinin çıkıp gidebileceği bir yer yok. Bunu ten ten ergeni de anlayamadı bir türlü. 

 

Evrenin büzüşüp tekrar patlaması vs. ayrı bir tartışma, ama bunu yapabilir mi, evet kesinlikle yapabilir. Tek gereken, evrenin geri toplanacak kadar kütlesinin olmasıdır. 

 

Evren söz konusu olunca, dışarısı denen şey yok, haliyle enerjinin falan gidebileceği bir yer yok. Ama olay bundan ibaret değil.

 

Evrende, gözardı ettiğiniz çok acayip şeylerde var. En başında gelen, yerçekimi. Daha doğrusu, mekanın kütleye olan tepkisi. Mutlak sıfır dediğiniz noktada, protonlar bile parçalanıp enerjisiz kaldığı noktada, yerçekiminin, yani uzayın dokusunun buna cevabı ne olacaktır, bu zor bir soru. Sizin yaklaşımınız, öyle toz gibi dağılacak madde falan gibi bir şey. Fakat bu durumda, maddenin kalan bileşenleri arası, mutlak vakum olacaktır ve işin rengi değişiverir, zira vakumda enerji olmadık yerden çıkıp gelebilir. Entropinin, mevcut enerjiyi, mekana dağıtması ile, bunun vakum enerjisi olarak kuantum seviyesinde öyle işlere sebep olacağını öngörmek yanlış olmayacaktır. 

 

Algınızdaki yanlış, enerjinin yok olacağı, basıp çıkıp gideceği mantalitesi. Ama bu imkansız, evrenden enerjinin gidebileceği  bir yer yok. Yani, her durumda, enerji evrenin içinde kalacak. Sen mutlak sıfıra ulaşırsan, o enerji vakumda toplanmış olacak ki, bu durumda quantum hareketleri, akla ziyan işler yapmakta son derece kabiliyetlidir, basitçe, kedinin hem ölü hem sağ olması gibi mesela..

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evrenin enerjisi yok olmaz ama iş yapabilirliğini yitirir. Elektrik akımı gibi. Elektronlar maddelerde hep var, bir yerlere yok olmuyorlar. Elektrik akımını sağlamak için manyetik kuvvet uyguluyoruz. Elektronlar harekete geçiyorlar ve elektrik akımı oluşuyor. Kuvvet uygulanmadan kablolar elektronlarla dolu ama akmıyorlar. Akmadıkları zaman da iş yapamıyorlar. Bir tarafta elektron vakumu, bir tarafta elektron basıncı olacak ki elektrik akımı oluşabilsin. Harcadığımız elektrik enerjisi ısı şeklinde yayılır ve kullanımdan çıkar. Isı geri toplanıp elektronları geri gönderip yeniden potansiyel fark yaratmaz. Evrenin sıcak ve soğuk kısımları, parçaları olduğu için hayat var. Isı dengelendiği zaman evren ölür, buna termodinamik ölüm diyoruz. Entropi de ısının geri bir tarafa toplanıp ısı akışının yeniden başlamasına engel. Silahın doldurulması gibi yeni bir Big-Bang gerekiyor. Bunun başka yolu yok. Silahı dolduran mermiler de karadelikler. Kaynak, uzay/zaman/madde/enerji dokusu. Bu kaynak sonsuz olduğu için tükenmiyor.

 

Multiverse kuramları ölmüş evrenlerin artığı karadeliklerin çarpışması ile yeni Big-Bang'lerle yeni evrenlerin oluşması kuramı ile sınırlı değil tabii. Son çıkan ve Michael Kaku'nun da desteklediği bir kurama göre anti-karadelikler var. Bunlara beyazdelikler deniyor. Bunlar evrenimizde değil, bizim boyutlarımızda bile değil. Yeni evrenleri bu beyazdelikler yaratıyor. Bu kurama göre evrenler hep farklı boyutlarda ortaya çıkıyor. Bunları algılamamız olanaksız. Bu tabii felsefi bir kuram oluyor. Çünkü algı, dolayısıyla gözlem dışı. Kanıtlanması olanaksız. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 hours ago, Ten Ten said:

Ateizm  deney ve gözlem ile doğrulanmayan bilimsel dogmaları savunuyorsa ateizmde dogmadır.

Mutlak sıfır sıcaklığı kesin olarak saptanamaz.Saptanır diyen delilini getirir.

Mutlak sıfır –273,15 santigrat derece olarak gösterilsede artı eksi tolerans değeri vardır.

https://www.cohassetk12.org/cms/lib010/MA01907530/Centricity/Domain/345/Adv Chem/3 Gas Laws/Absolute Zero Solution.pdf

Bu pdf doyasında mutlak sıfırın nasıl bulunduğu yazıyor.

Mutlak sıfırı ellerindeki deneysel verilere göre -272,4 santigrat derece bulmuşlar.Hata her zaman vardır.:ders:

Mutlak sıfırın tolerans değeri kaç bulamadım.

Milyarda bir değişim bu tolerans değerleri içinde kalıyorsa  mutlak sıfır geçilmiş sayılmaz.

 

Tenten, sana peşisıra iki link daha verip yolu işaret ettiğim halde halen ısrarla aynı hatayı ve şeyi yapmayı, atgözlüğü ile bakmayı sürdürüyorsun. Ve cahil cesareti ile yazıyorsun. Ama gringer80 fiaciasını gördükten sonra sana kızamıyorum....

 

Mutlak sıfırın ne olduğu belli. Şu veya bu derece; nedir? Atomların titreşiminin hepten durduğu noktadır. Bu kadar. Yanılma durumun falan olamaz. Bu kadar kesin. Atomlar durmuşsa, mutlak sıfırdasındır. Klasik doğrusal mantıkla derece sayılarına takılarak düşünmeyi bırak. Olaya bu gözle bak. Sorun, tanımı itibari ile yerleşik hale gelmiş sıcak-soğuk kavramları üzerinden düşünmemizden kaynaklanıyor. Israrla mutlak sıcaklık -274 olmuş falan demememe ve, "negatif sıcaklık" yanı sıra "daha fazla soğutmak aslen ısıtmaktır" benzeri tabirler kullanmama rağmen, sen halen o zaman -275'miş minvalinde birşeyler sayıklıyorsun..Ula deney de, yapan kurumlar da (Ludwig-Maximilians University Munich and the Max Planck Institute of Quantum Optics) deneyin sonuçları yani atomların daha fazla soğumak yerine hızla ısınmasıyla sonuçlanması da orada işte..-273'ün ötesi daha soğuk değil, daha sıcak, hatta "en sıcak" güzel kardeşim. Bu çelişki gibi gözküyor ama değil işte. Termodinamikle de gayet uyumlu için rahat olsun.

 

Nasıl ki mutlak sıfırın üstündeki cisimler etrafı ısıtarak soğumaya çalışıyor, mutlak sıfırın altındaki atomlar da etraftı soğutarak ısınmaya çalışıyor. Velhasılı mutlak sıfırdan daha soğuk olan atomlar, düşük enerji düzeyinden yüksek enerji düzeyine geçmeye çalışıyor.

 

Klasik anlamdaki sıcak soğuk kavramlarını bir kenara alıp, sıcaklıkları doğrusal olarak değil, öncelikle daire üzerinden tahayyül etmek sureti ile sıfırdan başlamak gerekiyor işe.  Dairenin üst yarısı pozitif, allt yarısı negatif sıcaklıklara karşılık gelecek. Bu kadar. Bak verdiğim diğer iki linkteki Boltzmann dağılımları meseleyi gayet güzel gösteriyor. Negatif sıcaklıklar ayrıca fizikte yeni bir kavram da değil. Şimdi ek bir ecnebi linkle birlikte, iki adet türkiş link de veriyorum. Uzun uzun açıklamaya ve çeviriye lüzum kalmaması açısından. Aslında pek hoşlanmasam da..

 

http://www.acikbilim.com/2013/02/dosyalar/yakan-soguk-negatif-sicakliklar.html

https://phys.org/news/2011-12-webs-lasers-entropy-quantum-gases.html#nRlv

http://superileri.com/bilim-adamlari-mutlak-sifirdan-daha-soguga-ulasti-kadar-dusuk-bir-sicaklik-ki-sonsuz-dereceden-bile-daha-sicak/

 

Bunları oku. Sonra gene konuşalım. Bakalım hala daha tolerans molerans hata bilmemne diye sayıklayacak mısın..?

 

Yahu ateizm ateizm diye diye şiştin. Aklın sıra laf sokmadan için rahat etmiyor. Haçan; verilen linklerin, deneylerin ve açıklamaların neresinde ateizm yazıyor!?

Hem ne saçmalamaktasın? Kel alaka bir şekilde dogma dogma diye araya attırıp duruyorsun. Kara delikleri önce gözlemledik mi? Einstein evreni gezip gördükten sonra mı kurdu teorilerini? Bilim zaten "ilerleyerek ilerliyor", sen kalkmış ilerlemekte, devam etmekte olan bir süreci, "neden son durakta değiliz" benzeri bir mantıkla ipsiz sapsız eleştiriyorsun. Boş atıp dolu tutturma, suyu bulandırma çabaları, başka bir şey değil.

 

Üzüm yemek için yaz, bağcıyı dövmek için değil. Termodinamik diye hopladın zıpladın, netice ortada işte. Yok uzun yazdın, yok evren hava..pardon enerji kaçırıyor:), aman da dogma(?) bıdı bıdı bıdı..

 

Bak kardeşim biz bilimin yanında trafikte akıyoruz.. Kimi zaman aheste aheste, kimi zaman tıngır mıngır ilerliyoruz. Kimi zaman kırmızı ışık yanıyor, kimi zaman sarı, zaman zaman da yeşil.

Sen ve senin gibilerin ne idüğü belirsiz tanrısı içinse hep ve de halen kırmızı ışık yanıyor. Muhtemelen ilelebet de öyle olacak. O yüzden bekle.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, democrossian said:

Evrenin enerjisi yok olmaz ama iş yapabilirliğini yitirir. Elektrik akımı gibi. Elektronlar maddelerde hep var, bir yerlere yok olmuyorlar. Elektrik akımını sağlamak için manyetik kuvvet uyguluyoruz. Elektronlar harekete geçiyorlar ve elektrik akımı oluşuyor. Kuvvet uygulanmadan kablolar elektronlarla dolu ama akmıyorlar. Akmadıkları zaman da iş yapamıyorlar. Bir tarafta elektron vakumu, bir tarafta elektron basıncı olacak ki elektrik akımı oluşabilsin. Harcadığımız elektrik enerjisi ısı şeklinde yayılır ve kullanımdan çıkar. Isı geri toplanıp elektronları geri gönderip yeniden potansiyel fark yaratmaz. Evrenin sıcak ve soğuk kısımları, parçaları olduğu için hayat var. Isı dengelendiği zaman evren ölür, buna termodinamik ölüm diyoruz. Entropi de ısının geri bir tarafa toplanıp ısı akışının yeniden başlamasına engel. Silahın doldurulması gibi yeni bir Big-Bang gerekiyor. Bunun başka yolu yok. Silahı dolduran mermiler de karadelikler. Kaynak, uzay/zaman/madde/enerji dokusu. Bu kaynak sonsuz olduğu için tükenmiyor.

 

Multiverse kuramları ölmüş evrenlerin artığı karadeliklerin çarpışması ile yeni Big-Bang'lerle yeni evrenlerin oluşması kuramı ile sınırlı değil tabii. Son çıkan ve Michael Kaku'nun da desteklediği bir kurama göre anti-karadelikler var. Bunlara beyazdelikler deniyor. Bunlar evrenimizde değil, bizim boyutlarımızda bile değil. Yeni evrenleri bu beyazdelikler yaratıyor. Bu kurama göre evrenler hep farklı boyutlarda ortaya çıkıyor. Bunları algılamamız olanaksız. Bu tabii felsefi bir kuram oluyor. Çünkü algı, dolayısıyla gözlem dışı. Kanıtlanması olanaksız. 

 

 

Gene bir şeyleri kaçırıyorsun..

 

Mutlak sıfırdan bahsediyorsun. bu, elektronların dahi hareket edecek takatı bulamayacağı kadar düşük enerji demek.

 

Tamam, oldu, entropi aldı başını gitti (ki gidecek), homojen enerji dağıldı evrenin içi soğudu. O kadar enerji nereye gidecek? Vakumda dağılacak falan... 

 

Fakat, maddede artık var olmayacağı için, nükleer kuvvet, zayıf kuvvet falan artık etkisiz olacak, son protonda parçalanığ gidecek. Bugün görünen bu.

 

Gene ve daha büyük bir fakat, kara delikler ne olacak? Başka kuvvetin olmadığı yerde, meydan yerçekimine kalacak ki, karadelikte ondan herkese yetecek kadar var. 

 

Sonuçta, madde veya enerji olmayan, zamandan münezzeh karadeliklerin yerçekiminden başka evrende bir kuvvet kalmayacak. Meydan ona kaldıysa, o karadeliklerin toplanması ve devleşip, oratada kalan highs alanı bozonlarını vs toplaması sadece bir zaman meselesi olacak. Unutma, bunu engelleyeceki birbirini iten yüksler falan yok artık. 

 

Peki, koca bir evren, tek bir karadelikte toplanırsa ne olur? Oluşacak hawing ışıması falan? Dahası, big bang için gereken devasa tekillikte bu değil mi?

 

 

Ha, bu arada yerçekimin mekanı da, yani boşluğu, vakumu da büküp yutacağını unutma. 

 

Basitçe, en kötü durumda bile, evrenin bir "Big bang: Episode X" ile yeniden başlaması gayet fizik kuralları gereğince makul bir durum olmayacak mı?

 

Buyur sana süper devirdaim makinesi, turşusunu kur...

 

tarihinde anibal tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Tenten, sana peşisıra iki link daha verip yolu işaret ettiğim halde halen ısrarla aynı hatayı ve şeyi yapmayı, atgözlüğü ile bakmayı sürdürüyorsun. Ve cahil cesareti ile yazıyorsun. Ama gringer80 fiaciasını gördükten sonra sana kızamıyorum....

 

Mutlak sıfırın ne olduğu belli. Şu veya bu derece; nedir? Atomların titreşiminin hepten durduğu noktadır. Bu kadar. Yanılma durumun falan olamaz. Bu kadar kesin. Atomlar durmuşsa, mutlak sıfırdasındır. Klasik doğrusal mantıkla derece sayılarına takılarak düşünmeyi bırak. Olaya bu gözle bak. Sorun, tanımı itibari ile yerleşik hale gelmiş sıcak-soğuk kavramları üzerinden düşünmemizden kaynaklanıyor. Israrla mutlak sıcaklık -274 olmuş falan demememe ve, "negatif sıcaklık" yanı sıra "daha fazla soğutmak aslen ısıtmaktır" benzeri tabirler kullanmama rağmen, sen halen o zaman -275'miş minvalinde birşeyler sayıklıyorsun..Ula deney de, yapan kurumlar da (Ludwig-Maximilians University Munich and the Max Planck Institute of Quantum Optics) deneyin sonuçları yani atomların daha fazla soğumak yerine hızla ısınmasıyla sonuçlanması da orada işte..-273'ün ötesi daha soğuk değil, daha sıcak, hatta "en sıcak" güzel kardeşim. Bu çelişki gibi gözküyor ama değil işte. Termodinamikle de gayet uyumlu için rahat olsun.

 

Nasıl ki mutlak sıfırın üstündeki cisimler etrafı ısıtarak soğumaya çalışıyor, mutlak sıfırın altındaki atomlar da etraftı soğutarak ısınmaya çalışıyor. Velhasılı mutlak sıfırdan daha soğuk olan atomlar, düşük enerji düzeyinden yüksek enerji düzeyine geçmeye çalışıyor.

 

Klasik anlamdaki sıcak soğuk kavramlarını bir kenara alıp, sıcaklıkları doğrusal olarak değil, öncelikle daire üzerinden tahayyül etmek sureti ile sıfırdan başlamak gerekiyor işe.  Dairenin üst yarısı pozitif, allt yarısı negatif sıcaklıklara karşılık gelecek. Bu kadar. Bak verdiğim diğer iki linkteki Boltzmann dağılımları meseleyi gayet güzel gösteriyor. Negatif sıcaklıklar ayrıca fizikte yeni bir kavram da değil. Şimdi ek bir ecnebi linkle birlikte, iki adet türkiş link de veriyorum. Uzun uzun açıklamaya ve çeviriye lüzum kalmaması açısından. Aslında pek hoşlanmasam da..

 

http://www.acikbilim.com/2013/02/dosyalar/yakan-soguk-negatif-sicakliklar.html

https://phys.org/news/2011-12-webs-lasers-entropy-quantum-gases.html#nRlv

http://superileri.com/bilim-adamlari-mutlak-sifirdan-daha-soguga-ulasti-kadar-dusuk-bir-sicaklik-ki-sonsuz-dereceden-bile-daha-sicak/

 

Bunları oku. Sonra gene konuşalım. Bakalım hala daha tolerans molerans hata bilmemne diye sayıklayacak mısın..?

 

Yahu ateizm ateizm diye diye şiştin. Aklın sıra laf sokmadan için rahat etmiyor. Haçan; verilen linklerin, deneylerin ve açıklamaların neresinde ateizm yazıyor!?

Hem ne saçmalamaktasın? Kel alaka bir şekilde dogma dogma diye araya attırıp duruyorsun. Kara delikleri önce gözlemledik mi? Einstein evreni gezip gördükten sonra mı kurdu teorilerini? Bilim zaten "ilerleyerek ilerliyor", sen kalkmış ilerlemekte, devam etmekte olan bir süreci, "neden son durakta değiliz" benzeri bir mantıkla ipsiz sapsız eleştiriyorsun. Boş atıp dolu tutturma, suyu bulandırma çabaları, başka bir şey değil.

 

Üzüm yemek için yaz, bağcıyı dövmek için değil. Termodinamik diye hopladın zıpladın, netice ortada işte. Yok uzun yazdın, yok evren hava..pardon enerji kaçırıyor:), aman da dogma(?) bıdı bıdı bıdı..

 

Bak kardeşim biz bilimin yanında trafikte akıyoruz.. Kimi zaman aheste aheste, kimi zaman tıngır mıngır ilerliyoruz. Kimi zaman kırmızı ışık yanıyor, kimi zaman sarı, zaman zaman da yeşil.

Sen ve senin gibilerin ne idüğü belirsiz tanrısı içinse hep ve de halen kırmızı ışık yanıyor. Muhtemelen ilelebet de öyle olacak. O yüzden bekle.

 

Bende bilimin yanındayım ama herşeyi kabul etmiyorum.

Verdiğin linklere bakacağım. mutlak sıfırın kaç olduğu tolerans değeri ile  yazmıyorsa mutlak sıfırı şu kadar geçtik demeleri benim için anlamsız olur.

 

sorarım o bilimadamlarına ellerinde milyarda bir hata ile  sıcaklık ölçen aletleri mi var?:blink:

 

Ben bilimadamı değilim  ama mesleğim ile ilgili ölçme laboratuvarlarında çalıştım.

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 hours ago, democrossian said:

Mutlak sıfırdan sonra geriye dönülüp ısınma olması olanaksızdır. Böyle bir şey asla olamaz ve tartışmaya da gerek yoktur. Evrenin döngüye girip kendini tekrarlayacağı görüşlerinin hiç birisine en küçük prim tanınamaz.

 

Her evren, sonsuz kaynak olan uzay/zaman/madde/enerji kaynağından dolum yapıp patlayarak yaşamına başlamak ve o yaşamı noktalamak zorundadır. Patlamadan gidersek...  Bunun için de kaynak gerekir.

 

Bu, evrenin tekrar tekrar büzüşüp açılması ve böylece atan bir yürek gibi kendini sonsuza kadar tekrarlaması fikrini hemen şu saniyeden sonra unutun. Böyle bir şey olanaksızdır. Bunu hemen şu saniyeden sonra bir daha da düşünmeyin. Bu, olanaksızlığı en kesin gerçeklerden. Bundan daha olanaksız bir şey zor bulunur. Bundan daha olanaksız bir şey ancak tanrının var olduğu iddiasıdır. O daha olanaksız tabii... :D

 

 

Demo üstte detayı verdim. Birkaç tane de link.

Ortada "kastedilen anlamı ile" geriye dönüp ısınmak diye bir şey yok. Bunlar sıcak soğuk kavramları üzerine yapılmış yerleşik tanımlar üzerinden hareket edildiği vakit içine düşülen yanılsamalar. Buyur işte deney de, sonuçları da, fizikteki "negatif sıcaklık" kavramarı da orada.

 

Kaynak mevzusuna gelirsek..İlk mesajda yazdığım üzere kaynak "bu da olabilir"..Sıfır nokta enejisi, ya da başka tabirlerle karanlık enerji falan..önemli değil.

Evren döngüye girip kendini tekrarlıyor diyen de olmadı ki? O hakikaten ayrı bir mevzu olabilir, ama olmadı.

 

2 hours ago, democrossian said:

Evrenin enerjisi yok olmaz ama iş yapabilirliğini yitirir. Elektrik akımı gibi. Elektronlar maddelerde hep var, bir yerlere yok olmuyorlar. Elektrik akımını sağlamak için manyetik kuvvet uyguluyoruz. Elektronlar harekete geçiyorlar ve elektrik akımı oluşuyor. Kuvvet uygulanmadan kablolar elektronlarla dolu ama akmıyorlar................

 

Buna katılıyorum. Tam olarak evet. Bütün hadise de bu noktadan sonra başlıyor işte. Evren genişliyor, genişliyor..Tabi dokunun, yani uzay zamanın kendisi..En nihayetinde atom altı parçacıklarına kadar ayrışıp parçalanacak. Ortada evren enerji falan kalmayacak ama hangi hangi anlamda, senin kastettiğin şekli ile iş görememezlik anlamında. İşte tam bu nokta mutlak sıfır ve ötesindeki "negatif sıcaklıklar" devreye giriyor.. yeniden ısınma başlayacak. Geriye kalan vakum, boşluk..her ne tabir eder isen. Bir nevi tekrardan şarj olmak gibi..Anibal'in de dediği üzere, mutlak sıfır anına evrenin ya da "geriye kalanın" dokusunun cevabı ne olacak ..belki de bu olacak. Kaynak yine ve tam olarak sonsuz. ....

 

Marşı çevirmek için gerekli olan enerji buradan geliyor.. Akabinde sanal parçacıklar, kuantum dalgalanmaları, false vacuum ve yeni bir doğum. Her evren kendi uzayını yarattığı üzere eski evrenle direkt bir ilgisi olmadığı gibi, onun enerji izini de taşımayacak. O yüzden döngüsel olsa dahi(ki tam olarak öyle değil) termodinamik anlamında bir badire yok.

 

Ayrıca poplawski'nin kuramı da gayet üzerine düşünülesi kanımca. Bir taşla neredeyse tüm kuşları vuruyor. ,Ayrıca kuramın detayı ve önemli bir kısmında akdelikler de var.

Bunların herhangi birisine daha yakın ya da uzak olmadığımı en başta belirttim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Anibal, son söylediklerin benim söylediklerimle neredeyse aynı olmuş. Bu noktada tek sorun kalmış oluyor. Yani benim söylediklerimle senin söylediklerinin arasında bir tane fark kalmış oluyor. Sen evrenden arta kalan süper dev karadeliğin evreni yeniden yaratacağını söylüyorsun. Ben ise bunu yeterli görmüyorum, iki tane ölmüş evrenden arta kalmış süper dev karadeliğin çarpışmasının gerektiğini söylüyorum.

 

Yani benim söylediğim canlıların eşeyli üremesine benziyor. Evrenlerin nesli bu şekilde devam eder diyorum. Evrenler canlılar gibi doğar, büyür, ölür ve nesillerini sürdürürler. Evrenler de evrilir. Hep aynen tekrarlanmaz. Hiç bir şey aynen tekrarlanmaz. Tekrar olanaksızdır. Kimse aynı nehirde iki kez yıkanamaz. Diyalektik materyalizm. Ama tabii bir seferden bir sefere çok ani sıçramalar olmaz. Birikimli seçilim.

 

Benim görüşlerim özetle bunlar. Yeryüzünde hayat güneş ile sınırlı. Evrenler ise sonsuz uzay/zaman/madde/enerji dokusundan beslendikleri için nesilleri sonsuz.

 

Teflon, genişleyen evren. Uzay dokusu değil. Seninle de bu ayrıntı dışında anlaşıyoruz. Bunu da açıklığa kavuşturalım. Uzay/zaman/madde/enerji dokusu genleşmez. Bu doku içinde evren genlşler. Çünkü yakınlaşan galaksiler de var. Doku genişlese bu olmazdı. Big-Bang nerede patladı? Tabii ki bu doku içinde. Teistlerin zırvaladığı uzay da evrenle birlikte Big-Bang ile oluştu saçmalığı aptalca bir şey. Öyle bir şey tabii ki olamaz. Salaklar tanrı dışında her şeyi hiçten tanrıya yarattıracağız diye saçmalamadık zırva bırakmıyorlar. Onların saçma sapan zırvalarını tabii ki bit yavşağı kadar bile kaale almayacağız.

 

Uzay dokusu genleşseydi evrenin genişlediğini anlayamazdık. Çünkü evrenle birlikte biz de genişlerdik. Ortam genleşmiyor, galaksiler birbirinden kaçarcasına uzaklaşıyorlar. Ama yakın olan galaksiler yakınlaşıyor, hatta birleşiyorlar. Galaksilerin kendileri de genleşmiyorlar. Evrenin genişlemesi demek, galaksilerin birbirlerinden uzaklaşmaları demek.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 akdelikler de var.

 

Ne delikler ne delikler! Ak mııı!!! :D

 

Aslında doğru. Karadeliğin negatifi akdelik olur. Galiba benim ak şu ak bu deyince sinirlerim zıpladığı için... Akdöner bile açmışlar ak... Bir Allahlarının adını Aktanrı diye değiştirmedikleri kaldı!  :D Bunların her şeyi ak da bir godları bir de vicdanları kara! Galiba o yüzden ben beyazdelik demeyi tercih etmişim!!! :lol: Aktan da nefret ettirdiler ak... :D Yumurtanın akını bile atıp yemeyeceğim nerdeyse! :D

 

Bu ak aklarının yüzünden daha ne noktalara geleceğiz bakalım... Bu daha başlangıç. On küsür senedir hâlâ başlangıçtalar. Senin kırmızı ışıkta bekleyip duran tanrıcılar gibi... Daha hiç bir halt becerdikleri yok. Kendilerini bir halt yemiş gibi lanse ediyorlar ve millet de öyle algılıyor ama daha yiyecekleri boklar önlerinde... Onlar önlerindekileri yedi mi millet de ne bok yediğini anlayacak.

 

Düşünüyorum da ulan yoksa ben bunların yüzünden mi ateist oldum diye kendimden kuşkulanıyorum. Ama değil tabii... Bunlar olmasa en fazla olacağı gizli ateist olurdum. Yani ateistsem tamam ateistim niye reklamımı yapacağım diye düşünürdüm. Ama şimdi bunlar İslam dedi mi, bi Cumaya git bir gün bari bir oruç tut adam dediler mi var ya... Cinler adamın tepesinde horon teper mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 hours ago, democrossian said:

Anibal, son söylediklerin benim söylediklerimle neredeyse aynı olmuş. Bu noktada tek sorun kalmış oluyor. Yani benim söylediklerimle senin söylediklerinin arasında bir tane fark kalmış oluyor. Sen evrenden arta kalan süper dev karadeliğin evreni yeniden yaratacağını söylüyorsun. Ben ise bunu yeterli görmüyorum, iki tane ölmüş evrenden arta kalmış süper dev karadeliğin çarpışmasının gerektiğini söylüyorum.

 

Yani benim söylediğim canlıların eşeyli üremesine benziyor. Evrenlerin nesli bu şekilde devam eder diyorum. Evrenler canlılar gibi doğar, büyür, ölür ve nesillerini sürdürürler. Evrenler de evrilir. Hep aynen tekrarlanmaz. Hiç bir şey aynen tekrarlanmaz. Tekrar olanaksızdır. Kimse aynı nehirde iki kez yıkanamaz. Diyalektik materyalizm. Ama tabii bir seferden bir sefere çok ani sıçramalar olmaz. Birikimli seçilim.

 

Benim görüşlerim özetle bunlar. Yeryüzünde hayat güneş ile sınırlı. Evrenler ise sonsuz uzay/zaman/madde/enerji dokusundan beslendikleri için nesilleri sonsuz.

 

.........

 

Ben evrenden kalan süper dev karadelik filmi başa saracak demiyorum, evrende bu potansiyel var diyorum, önce bunu bir ayırt etmek lazım.

 

Bak başka bir şey göstereyim sana, evrenin dışına dokunabiliyormuyuz, görebiliyor muyuz, hayır... Şimdi 3 boyutun ötesinde bir küre hayal et. Bu kürenin yüzeyi, yani tıpkı senin odadaki topun yüzeyi gibi, temel olarak iki boyutlu bir yüzey olacak mıdır, evet aynen... Kainatın bir su damlası gibi olduğunu düşün, gelip küreye çarpsın. Bu durumda kainat, yüksek dereceden boyutları olan kürenin, 3 boyutlu dış yüzeyine yayılacak mıdır, elbette.. Peki, yayılma ilerledikçe, olması gerekenden, yani 3 boyutlu düzlemsel genişlemeden çok daha büyük bir hızla genişleyecek midir? Bu da öyle elbette. Bu bahsettiğin, o olması gerekenden yüksek hız, garip şekilde kara enerji tanımına nasıl uyuyor di mi?

 

Şimdi evren, kürenin yüzeyinde genişleyerek giderken, çap kesiti noktasından sonra ne olacak? Gene toplanmaya başlayacak di mi? Toplanacak, toplanacak, kürenin öbür ucunda gene bir su damlası gibi olacak, ama enerjisi sabit kalmış olarak ve döngü gene başlayacak, bu sefer tersine doğru... 

 

Eğer kainat, çok boyutlu uzayda, bu tür bir evren dışı çok boyutlu kürenin yüzeyinde salınan bir dalga, bir kuantum kabuğu ise, ki gayet mümkün, big bang, enflasyon, evrenin sonu vs. hepsi ve bu abes tartışma ne olur o durumda?

 

Ha, böyle midir, bilemeyiz, ama, kainatlar ölçüsünde büyük düşünürsen, böyle büyük gariplikler ve fenomenleri de kabullenebilmek zorundasın.

 

Ve ilginç bir not. CERN'de keşfedilen en garip şey, ilk dönem kainatın bir plazma, gaz falan gibi değil, sıvı karakteristiğine sahip olduğuydu... Biraz ilginç değil mi?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Küre ile çarpışmak, su damlasına enerji kaybettirir. Bunu sonsuz kez yapamaz. Sonunda enerjisi durağan hale gelir, enerji yok olmaz ama akışkanlığı biter ve su damlasının hareketi sona erer.

 

Uzay/zaman/madde/enerji kaynağından dolum yapıp ani bir patlamayla bu enerjiyi salması gerek.

Link to post
Sitelerde Paylaş
26 minutes ago, democrossian said:

Küre ile çarpışmak, su damlasına enerji kaybettirir. Bunu sonsuz kez yapamaz. Sonunda enerjisi durağan hale gelir, enerji yok olmaz ama akışkanlığı biter ve su damlasının hareketi sona erer.

 

Uzay/zaman/madde/enerji kaynağından dolum yapıp ani bir patlamayla bu enerjiyi salması gerek.

 

Küre ile çarpışması da gerekmez.. Orada olması kafi, Sonsuz kerede yapabilir, çünkü enerjisi kaybolmuyor asla. Akışkanlık dediğin falan da yitmez, çünkü o akışkanlık, vizkozite değil, kainatın boyutlar arası sınırdaki hali sadece, sürtünme vs. yok elbette bu halde. 

 

Böyle midir, hiç sanmam..Ama olmaması için hiç sebep yok. Basitçe, kainat bizim algımızdan, kainat içi fiziğimizden çok çok daha öte bir şey. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Enerji akışının sıvıların viskozitesi ile hiç alakası yok. Su damlası yüzeye yayılırken enerji kaybeder. Bu enerjiyi de geri toplayamaz. Enerji akışını elektrik akımı ile açıkladım. Elektronlar bir yere kaybolmuyor, elektrikle yüklü olma durumları da devam ediyor. Ama manyetik kuvvet uygulanmadan harekete geçemiyorlar. Kuvvet olmadan ters yöne gidip tekrar gelip tekrar gidip bedava elektrik sağlamıyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
45 minutes ago, democrossian said:

Enerji akışının sıvıların viskozitesi ile hiç alakası yok. Su damlası yüzeye yayılırken enerji kaybeder. Bu enerjiyi de geri toplayamaz. Enerji akışını elektrik akımı ile açıkladım. Elektronlar bir yere kaybolmuyor, elektrikle yüklü olma durumları da devam ediyor. Ama manyetik kuvvet uygulanmadan harekete geçemiyorlar. Kuvvet olmadan ters yöne gidip tekrar gelip tekrar gidip bedava elektrik sağlamıyorlar.

 

 

İyide, su damlasının yüzeyi yok, yani, enerjiyi kaybedeceği bir dış ortam yok. Ve kainatın, o küreyi oluşturan N boyutta hareketi, sadece kendi öz enerjisini gerektiriyor. 

 

Hep diyorum, kainatı, kainatın bir noktası ile karıştırıyorsunuz. Öyleki, o N boyutlu olup yüzeyi 3 boyutlu düzlem olan küre dahi, evrenin bir parçası olabilir. Ve dahası, bizim amanda genişliyoooo, aha büzülüyoooo dediğimiz zaman zamazingosu, bu N boyutlu evren için geçersiz, yani zamanın olmadığı bir pozisyon olabilir, öyle ki, aynı anda, hem genişliyor, hem büzülüyor, hem kıvırıyor, hem zıplıyor olabilir, yani tüm olay tek bir anda bile yaşanabilir. Ve bzi sadece, o tek anı kısıtlı 3 boyutlu mekanda, ayrık zaman boyutunda bu sıralama ile görüyor olabiliriz. 

 

Hiç bir sürtünme olmayan bir yerde, hiç bir ışıma yapmayan bir halka düşün. Ve halka dönmeye başlasın. Sonsuza kadar dönmemesi için sebep nedir?

 

Diyebilirsin ki, halka dönmeye nasıl başlayacak? Vakum enerjisi mesela, bunu pekala başlatmış olabilir...

tarihinde anibal tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yüzeysiz su damlası olmaz. Küre ile karşılaştığı anda da bir dış ortam ile tanışmış olur. Dönen halka sabit bir hızda sonsuza kadar dönebilir ama sabit hızda dönerek iş yapmaz. Enerji üretmez. Sadece kendini döndürür.

 

Kesin bir şekilde kafaya sokmanız lazım: Durduk yerde enerji açığa çıkmaz. Her evrenin ortaya çıkışı için bir Big Bang gereklidir. Bu bir atımlık baruttur ve maksimum termodinamik dengeye kadar ömrü vardır. Ondan sonra enerji akışı dengeye gelir ve iş yapılamaz.

 

Yeni Big Banglar ile başlayan yeni evrenler için kaynak: Sonsuz uzay/zaman/madde/enerji dokusu. Bu dokudan evrenler nasıl beslenebilir, çeşitli teoriler var. Benim benimsediğim doğru demiyorum. Ama tanrı yok, evrenleri tanrı manrı yaratmıyor bir. Uzay/zaman/madde/enerji sonsuz bu iki. Bunlar kesin. Gerisi teferruat.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evreni modellemek için bir kutunun içine bir yanan kor parçası ve bir buz parçası koyalım. Sonra bu kutuyu dışarıdan ısı alışverişi yapamayacak şekilde yalıtalım. Tam yalıtım olanaksızdır ve gerekli de değildir ama iyi şekilde yalıtalım. İşte evren budur. Kor ile buzun sıcaklığı dengelenecek, kor sönecek ve buz su olacaktır. Ondan sonra da hiç bir hareket olmayacaktır. Ha belki su da buharlaşabilir, o kadar. Hareket durur. Asla ısı kora geri dönüp kutunun içindeki karbondioksiti ayrıştırıp karbonu kor haline getirip oksijeni kutunun içine salmaz, buzu ise yeniden dondurmaz. Bunu ancak illüzyonistler göz boyamayla iddia ederler. Böyle bir şey olabilecek en olanaksız şeydir. 

 

Evrenin sonu en maksimumda budur. O sondan önce başka sonlar olması daha muhtemel. Büyük Yırtılma veya Büyük Çökme gibi. Termodinamik ölüme ulaşmadan başka biçimlerde ölmek evren için daha iyidir ve zaten de öyle olacak. Evren karadeliklerle kendini kalıtlamayı başaracaktır. Tıpkı bir somon balığının ölmeden önce yumurtalarını suya bırakıp ondan sonra ölmesi gibi. Somon balıklarının öyküsünü biliyor musunuz bilmem. Benim tüylerimi ürperten bir öyküdür. Benzerini ipekböceklerinde kendi gözlerimle canlı olarak gördüm. Ellerimle besledim ve hayatlarının başlangıcından bitişine kadar gözlerimin önünde canlı olarak izledim. Çok etkilendim. Günlerce etkisinden kurtulamadım. Hâla gözümün önündeler. Dün gibi hatırlıyorum. Hepsi üredikten sonra öldüler ve elimde kuş kadar neredeyse kocaman ölü kelebekler, delik kozalar ve bir avuç yumurta kaldı. Onlar için yas bile tuttum. Çünkü bütün hayatları ellerimde geçmişti. Yumurtaları Ziraat fakültesine verdim. Delik kozaları atamadım uzun süre hatıra olarak sakladım. Kelebekleri tabii ki çöpe attım. Yapacak başka şey kalmamıştı artık. Hayatımın ilk tam biyolojik deneyini yapmıştım. Canlıları tabii ki gözlemlerim ama bu deneyim başkaydı. Başından sonuna kadar. Tümüyle kontrolümde.

 

Hatta karadeliklerin bilgiyi sakladıkları kuramına göre gelişmiş teknolojiler, içinde oldukları evren ölmeden önce var oldukları bilgisini karadeliğe yollayıp yeniden ortaya çıkmalarını da sağlayabilirler. Buna tanrı dediğimiz aslında eski evrenin teknolojisi kuramı filan gibi şeyler adı veriliyor. Gezegenimizden hiç hoşnut değilim. Canlıların ölmemek için birbirlerini yemek zorunda oldukları bir gezegen. Umarım bir daha böyle bir gezegende var olmam. Bu gezegeni sevmedim. Hiç sevemedim. Bunu bir tanrı yaratmış olsaydı o tanrının gelmişini geçmişini iterdim. İyi ki tanrı yok. Bu gezegenden sorumlu bir tanrının olması amansız ve mendebur bir düşmanla karşı karşıya olmak anlamına gelirdi. Bu çok berbat bir durum olurdu.

 

Tanrıya şükür tanrı yok! Yatıp kalkıp tanrım iyi ki yoksun diye şükürler etmek lazım! :0_80cbc_37a71a73_L:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şimdi bakın öykü içinden öykü nasıl çıkıyor. Bu ipekböceği yumurtalarını gidip satın almadım. Nerden geldi, Ziraat fakültesinde okuyan bir arkadaştan. Ben teknik branştayım, hiç öyle biyoloji ile alakam yok. Ama bu arkadaş sen hayvanları doğayı çok seviyorsun, bir biyolojik deney yapmak ister misin deyince tabii yaparım dedim. O zaman getirdi yumurtaları.

 

Tabii kısa bir ağız aramayla bu işten ne çıkarı olduğunu hemen anladım. Biz kaçın kurrasıyız! Uyanık bununla bitirme tezi filan gibi bir şey verecek, ya da hocaya yaranacak. Hangisi tam bilmiyorum ve benim için zerre önemi yok. Ben bu deneyi yapmak istiyorum. Uyanığın zahmeti bana çektirip beleşe konmak istemesi zerre kadar umurumda değil.

 

İşin sonunda... Bu arkadaş dürüst olup ya sen seviyorsun bu işleri, sen de yanlış meslek seçmişsin ben de, benim için bu işi yapar mısın, sana minnettar olurum dese al arkadaşım şu yumurtaları götür, teşekkür etmene de gerek yok, benim için hayatımın en önemli deneyimlerinden biriydi, asıl ben teşekkür ederim derdim. Fakat kendini uyanık zannettiği için sonuç başarısız, üreyemeden kurtçuk halinde kozaya giremeden öldüler, yok yumurta mumurta demek vardı...  

 

Fakat kıyamadım. Ellerimde ömürlerini tamamlamış kelebeklerin tekrar var olmak için son çabayla ürettikleri bu yumurtalardan onlar tekrar çıkmalılar, amaçları yerine gelmeliydi. Fakat acımasız bir ipek üreticisi onları tekrar kelebek olmadan koza içinde haşlayacaktı. Ne farkeder ki zaten kelebek olup ne yapacaklar bir kaç gün çiftleşecekler sadece... Lanet olası gezegen... Sende yaşamaktan bir gün bile hoşnut olmadım. Berbat bir gezegensin, çünkü üzerindeki canlılar hayatta kalmak için birbirlerini yemek zorundalar. Bir gün iştahla keyifle ağzıma bir lokma koyamadım. Bu bir canlı, hayatta kalmak için bunu yiyorum diye düşündüm.

 

Verdiği nimetler için tanrıya mı şükretmek!!! Ulan allahçılar! Ağzımı bir açarsam allahınızın ne gelmişini koyarım ne geçmişini, adamın asabını bozmayın. Tanrınızı da godunuza sokup ittir olun gidin. Tanrınız bana lazım değil. Öyle tanrının taaaa geçmişini iterim ben.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İpekböcekleri yumurtalarından küçücük kurtçuklar olarak çıkıp hemen dut yapraklarına saldırıyorlar. Durmaksızın yiyorlar, hiç durmaksızın. Kırt kırt kırt yaprakları kemiriyorlar. Günden güne büyüyüp parmak büyüklüğüne gelinceye kadar sürekli dut yaprağı yiyorlar. Sonra birden yemeyi bırakıp çevrelerine koza örmeye başlıyorlar. Yüzlerce metrelik bir ip oluşturarak koza içine gömülüyorlar. Kozalar öylece yatıyor günlerce. Sonra birden kıpırdanmaya başlıyorlar ve içlerinden kozayı kemirerek delip çıkan kelebekler çıkıyor. Hiç bir şey yemiyorlar. Sadece çiftleşiyorlar. Durmadan yumurta döküyorlar. Bir çay kaşığı yumurtadan avuç dolusu yumurta üretiliyor. Delik kozalar işe yaramıyor. İpek üretmek için kozayı delip çıkmadan larvayı öldürmek lazım. Zaten yumurta ürettikten sonra hiç bir şey yemedikleri için ölüyorlar. Ağızları sadece kozayı delmek için var. Dut yaprağını kelebekken kemirmiyorlar. Bir umut taze dut yaprakları getirdim koydum. Hiç yemediler. Yumurtlayıp yumurtlayıp öldüler. Hüzünle, ölü kelebeklerle ve bir avuç yumurtayla baş başa kaldım...

 

Çinliler ipeği aldıktan sonra içinden çıkan larvaları da besin olarak tüketiyorlar. Aynı tohumluk ayırır gibi biraz kozayı ipeğini çözmeden bırakıp kelebeklerin çıkmasını ve yumurta üretmesini sağlıyorlar. Ne garip ve hazin bir öykü bu kelebeklerin yaşamı... Bu gezegendeki tüm canlıların öyle değil mi zaten... Hayat evrimin attığı en büyük kazıktır. Bilinç de attığı kazığın üstüne KDV si son attığı kazığıdır.

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...