Jump to content

Kel Kadın Başını Kapamak Zorunda mıdır?


Recommended Posts

Sevgili 2kere2.

Çok ciddi yanılgıma tek bir örnek istiyorum sizden, verebilir misiniz?

Ancak şunda anlaşalım.

Ayet ve hadis nedir iyice ayıralım, bunun için güncel bir örneğe ihtiyaç vardır.

T.C. Anayasası der ki, Türkiye Cumhuriyetinin resmi dili Türkçedir, değiştirilemez.

Ben lazım, ben desem ki, beni bağlamaz benim ana dilim lazca, ben lazca konuşurum. Bu anayasanın bu hükmüne bir etki eder mi?

Yani hadisler ile kuran birbirini tutmuyorsa, o hadis kurana bir etki eder mi? Etmeli mi? Peygamber ille de İlahlaştırılmalı mı? İnsanlar peygamber ve Allah ile bu kadar vicdansızca aldatılmalı mı?

Selametle...

bence, en önce cevap vemeniz gereken soru şudur .

Kur'an'ı en iyi kim anlamıştır ?

ben diyorum ki; elbette onun 1. muhatabı olan elçi en iyi anlamıştır.

soru 2 : kuranı en iyi kim tefsir eder.

elbette, peygamber bu konuda en birincidir.

soru 3: sağlam kaynaklarla günümüze ulaşan mütevatir ve sahih hadisler var mıdır ?

elbette vardır.

o halde, kuran'ı tefsir etmede, kimsenin haddi değildir ki, o sağlam hadislerin önüne geçecek yorumlar yapsın.

mesele bundan ibarettir.

tarihinde 2kere2 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 129
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

sağlam kaynaklarla günümüze ulaşan mütevatir ve sahih hadisler var mıdır ?

elbette vardır.

Buna deliliniz nedir?

Peygamberin hadis yazımını yasakladıgı hadisler varken, tarihi kaynaklar peygamber ve 4 halife devrinde hadis yazımının yasaklandıgına işaret ederken, hepsinden de önemlisi ayetler hadis yazımını mucizevi bi şekilde yasaklıyorken dayanagınız nedir?

Vahiye uyan peygambere de uyar...

Çünkü peygamber vahiyle uyarmıştır.

tarihinde epifun tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
bence, en önce cevap vemeniz gereken soru şudur .

Kur'an'ı en iyi kim anlamıştır ?

ben diyorum ki; elbette onun 1. muhatabı olan elçi en iyi anlamıştır.

soru 2 : kuranı en iyi kim tefsir eder.

elbette, peygamber bu konuda en birincidir.

soru 3: sağlam kaynaklarla günümüze ulaşan mütevatir ve sahih hadisler var mıdır ?

elbette vardır.

o halde, kuran'ı tefsir etmede, kimsenin haddi değildir ki, o sağlam hadislerin önüne geçecek yorumlar yapsın.

mesele bundan ibarettir.

buharide ayşenin peygamberle 9 yaşında gerdeğe girdiği yazar.

evlendikten sonra da bebeklerle oynamaktadır ayşe.

gene buharide peygamberin zekat develerinin çobanını

öldürenlerin el ve ayaklarını çaprazlama kesip,

gözlerini oydurduğu yazar.

bunlar mütevatir hadisler midir?

sen peygamberine bunları yakıştırabiliyor musun? :blink:

Link to post
Sitelerde Paylaş
Buna deliliniz nedir?

Peygamberin hadis yazımını yasakladıgı hadisler varken, ayetler hadis yazımını mucizevi bi şekilde yasaklıyorken, tarihi kaynaklar peygamber ve 4 halife devreinde hadis yazımının yasaklandıgını soylerken, sizin dayanagınız nedir?

Hadislerin yazımının yasaklandığına dair olan hadisleri bana delil olarak sunuyorsun. ben de aynen sana, hadis yazan sahabeleri delil olarak sunuyorum ve diyorum ki, bahsettiğin o yasak, kuran ile hadislerin karışmasını engellemek içindir. yoksa hadisleri ezberlemek, yaymak konusunda ne kadar çok sahih hadis var sen biliyorsun, ama hiç onları görmüyorsun. neden görmüyorsun ?

Vahiye uyan peygambere de uyar...

aksini iddia eden yok. hadislerde metin olarak değil, mana olarak vahiydir.

Çünkü peygamber vahiyle uyarmıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
bence, en önce cevap vemeniz gereken soru şudur .

Kur'an'ı en iyi kim anlamıştır ?

ben diyorum ki; elbette onun 1. muhatabı olan elçi en iyi anlamıştır.

soru 2 : kuranı en iyi kim tefsir eder.

elbette, peygamber bu konuda en birincidir.

soru 3: sağlam kaynaklarla günümüze ulaşan mütevatir ve sahih hadisler var mıdır ?

elbette vardır.

o halde, kuran'ı tefsir etmede, kimsenin haddi değildir ki, o sağlam hadislerin önüne geçecek yorumlar yapsın.

mesele bundan ibarettir.

Sevgili 2kere2:

Sen ve ben eğer peygamberin çağdaşları olsa idik zaten bunları tartışıyor olmazdık, dini en birinci ağızdan duymuş olurduk. Lakin yıl 2008, peygamber o sözü dedi diyenler çoktan göçüp gitmiştir ve üstelik buna hiçbir delilimiz, yani kuran kadar gerçekçi bir delilimiz yoktur. Ancak kuran ayetlerinin değişmediğini, değiştirilemeyeceğini ve onun sonsuza kadar korunacağını pek çok yerde görürüz. Buradan hareketle, peygamberin kuran ekseni dışına çıktığını söylemek vahye aykırıdır. Kuran tefsir edilmez, ihtiyacı yoktur çünkü. Her ayeti gayet açık bir üslupla anlaşılır vaziyettedir, bir rehberdir, bir ögüttür. Ve her zaman hiç akıl etmezmisiniz, hiç düşünmezmisiniz diyerek, sizin savunduğunuz gibi ulemayı değil onu okuyan her aklı kapsar. Bu yüzden eğer ben yürekten bir inanansam, benim ölçüm kuran olmalı ve aklım olmalı. Vicdanıma, aklıma, her ikisinin objektifliğine ve özgürlüğüne güveniyorsam başka şeye ihtiyaç varmıdır sence?

Sen de biraz öğrendiklerini kuran dışı öğrendiklerini yani bir kenara atıp kurana özgürce yaklaşabilsen aslında benimle aynı şeyleri görmemen mümkün değil. Lakin işte atalar dini dediğimiz cendere böyle bir cenderedir, bir kere düştün mü onun kapanına çıkmak zordur...

Özgür kalman dileğiyle, sevgiyle kalasın....

Link to post
Sitelerde Paylaş

PEYGAMBER EFNDİMİZİN hadisleri yazmayın demesi kuranda zaten herşey var ben bunu size hadis olarak açıkladım. genel olarak islamın 5 şartını yap namusunu koru rızkını helalinden kazan deniyor yani herkes anlar onun için yazmaya gerek yok buyurmuştur hadisi şerifleri mesela fatiha suresinin faziletleri tesirleri neden yazılsın yada diğer surelerin ama PEYGAMBER EFENDİMİZ sadece insanlar kuranı ince anlasınlar diye açıklamıştır daha sevaplı iş yapsınlar daha çok okusunlar bunlar birer teşviktir bize düşen bunu yargılamak değil uygulamaktır hüküm verilmiştir isteyen yapar isteyen atar ölümle yüzleşince RABBİM geri döndür der

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sevgili 2kere2:

Özgür kalman dileğiyle, sevgiyle kalasın....

gerçek özgürlüğün , "abd" olmakla mümkün olduğuna inanıyor, Muhammed-i Arabi (S.A.V) ile bağlı zincirimden bir çıksam, kurda kuşa yem olacağımı çok iyi biliyorum.

O zincir ile bağlanman ümidiyle...

paylaşımlarınız için teşekkür ederim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hadislerin yazımının yasaklandığına dair olan hadisleri bana delil olarak sunuyorsun. ben de aynen sana, hadis yazan sahabeleri delil olarak sunuyorum ve diyorum ki, bahsettiğin o yasak, kuran ile hadislerin karışmasını engellemek içindir. yoksa hadisleri ezberlemek, yaymak konusunda ne kadar çok sahih hadis var sen biliyorsun, ama hiç onları görmüyorsun. neden görmüyorsun ?

HAYIR.

Ben sana hadisleri yasaklayan ayetleri sundum.

Ama sen bunları yeterli görmeyince, durumun vehametini kavrarsın ve belki uyanırsın diye hadisleri de ekledim.

Yoksa hadisleri dinin kaynagı olarak hiçbir şekilde kabul etmiyorum çünkü ayetler bunu yasaklıyor.

Tekrar edelim;

Araf 185 Göklerin ve yerin melekutuna, Allah'ın yarattığı herhangi birşeye bakmadılar mı; ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki, bu Kur'an'dan sonra hangi hadise/söze iman ediyorlar?

Casiye 6 İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise/söze inanıyorlar?!

Mürselat 50 Artık bundan sonra hangi hadise/söze iman edecekler?

Yusuf 111 Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kur'an, uydurulacak bir hadis/bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.

***

Enam Suresi 38:

Biz bu kitap'ta, herhangi birşeyi ne eksik bıraktık, ne fazla yaptık.

Konuyu artık bağlayacak olursak, Allah'ın emrine uyarak sadece ayetlere uydugum için ne eşek etine haram demem, ne de tesettur farzdır demem söz konusu degildir.

tarihinde epifun tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
bunlar yüzünden mi irtitad ettin ?

bunların cevabını bulsan gene iman etmeyeceksin ...

o halde bu ne lahana......?

hayır etmeyeceğim,

bunlarla sınırlı değil benim sorunum.

ben sadece inandıklarınızı savunmak adına,

akıl ve vicdanınızı nasıl devre dışı bırakabildiğinize şaşıyorum.

bunların cevabı ne olabilir ki?

Link to post
Sitelerde Paylaş

erkek müslümanlar ısrarla islamda tesettür vardır derken bayan müslümanlar buna kararlılıkla karşı çıktılar ve bu durum çok dikkatimi çekti.yani erkeklerin kapanma konusunda bu kadar ısrarcı olmaları çok ironik geldi bana.türbanı sanki kadınların özgürlüğüymüş gibi göstermeye çalışanlar için çok iyi bir örnek oldu

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kur'an'ı en iyi kim anlamıştır ?

Onu yazan ,yazdıran.

soru 2 : kuranı en iyi kim tefsir eder.

Buna gerek yoktur.Kitap mübin diye ifade edilmiş Kuran'da..

soru 3: sağlam kaynaklarla günümüze ulaşan mütevatir ve sahih hadisler var mıdır ?

Böyle hadisler olsa da Kuran nezdinde değeri yoktur...

tarihinde sokrates tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
HAYIR.

Ben sana hadisleri yasaklayan ayetleri sundum.

Ama sen bunları yeterli görmeyince, durumun vehametini kavrarsın ve belki uyanırsın diye hadisleri de ekledim.

Yoksa hadisleri dinin kaynagı olarak hiçbir şekilde kabul etmiyorum çünkü ayetler bunu yasaklıyor.

Tekrar edelim;

Araf 185 Göklerin ve yerin melekutuna, Allah'ın yarattığı herhangi birşeye bakmadılar mı; ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki, bu Kur'an'dan sonra hangi hadise/söze iman ediyorlar?

Casiye 6 İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise/söze inanıyorlar?!

Mürselat 50 Artık bundan sonra hangi hadise/söze iman edecekler?

Yusuf 111 Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kur'an, uydurulacak bir hadis/bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.

***

Enam Suresi 38:

Biz bu kitap'ta, herhangi birşeyi ne eksik bıraktık, ne fazla yaptık.

Konuyu artık bağlayacak olursak, ben Allah'ın emrine uyarak sadece ayetlere uydugum için ne eşek etine haram demem, ne de tesettur farzdır demem söz konusu degildir.

yazdığın bu ayetlerin hiç birisi, peygamberimizin hadislerini reddetmemiz için zerre miktar delil teşkil etmiyor.

paylaşımın için teşekkür.

berguzar için dilediğim temennileri senin için de diliyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben bir türbanı takan kızlar genelde.

Allahı daha yakın hissetmek

namus gereği diye biliyorum.

Ne alaka?

Ben anlamıyorum yabancılaşmaya kızan şeriatçılar yabancılaşan türbanlı kızlara destek verirler hep.

Türban allahı yakın hissetmeyi sağlamaz hatta türbanla alakalı ayet varmıdır?

Namus gereği takarlar bide sanki yoldaki adam senden gözleri faydalanmak istede çeşitli yerlerine bakarak olmucak.

http://www.alternatif-istanbul.net/uploade...eyiz-739203.jpg

Al kızda türban var kız namuslu allahıda yakın hissediyor ne güzel ama bazı yerleri bazı insanlar orgazm olmak istese olur.

Kel kadınsa yukarda dediklerim gibi takar namus gereği için ve allahı yakın hissetmek için.

Birde bazı üniversiteler almaz türbanlı diye ozaman kız kafasını kazıtırı paşa paşa girer sadece saçı gözükmesin diye salakça işler yapılır gelip gider.

Link to post
Sitelerde Paylaş
yazdığın bu ayetlerin hiç birisi, peygamberimizin hadislerini reddetmemiz için zerre miktar delil teşkil etmiyor.

Peygamberin söylediği iddia edilen hadisler Allah'ın ayeti ve kitabı mı oluyor?

Sen peygamberi ERBAB(ÖĞRETİCİ,TERBİYE EDİCİ,İŞİ EN İYİ BİLEN) edinmişsin...İsevilerden yani hristiyanlardan farkınız yok..

3/80 Ve la ye'müraküm en tettehızül melaikete ve nebiyyıne erbaba* e ye'müruküm bil küfri ba'de iz entüm müslimun

3/80 Ve size, melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra, size hiç küfrü emreder mi?

Dolayısıyla kafir olmuşsun....

Senin Rabbin Muhammed ve Allah..

tarihinde sokrates tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 years later...

Erkeğin ve Kadının Tesettürü

Elbiselerde, kılık ve kıyâfetlerde aranacak vasıflardan biri şeffâf ve avret yerine yapışacak darlıkta olmamasıdır… Zîrâ, avret yerlerini[1] örtecek, soğuk ve sıcağın zararını giderecek vasıfta elbise giymek farzdır.[2]

İleride de genişçe anlatılacağı gibi, bir elbisenin avret yerlerini örtecek vasıfta olması, hacmini belli etmeyecek büyüklük ve genişlikte olmasını da gerektirir. Zamanımızda esen rüzgarlara yelken açıp İslâmî inhirâfın artık zirvesine tırmanan Müslümanımsılar cehennemliklerden (henüz) görmediğim iki sınıf vardır: Yanlarında sığırların kuyrukları gibi kamçılar bulunan ve onlarla insanlara vuran bir kavim ve giyinmiş çıplak kadınlar…”[3] hadîsini iyi bir düşünsünler. Bu, erkeklerle değil, kadınlarla alâkalıdır, diyerek de işi geçiştirmesinler. Zîrâ, hadîste husûsiyetle kadınların zikredilmesi, şu hâl, erkekleri de kapsamadığından değil, aksine daha çok kadınlarda bulunduğundandır. Evet, avret yerlerini örtecek, göstermeyecek ve hacmini belli etmeyecek büyüklük, genişlik ve kalınlıkta olan bir elbise giymek lâzımdır.

Bu Husûs ile Alâkalı Birkaç Rivâyet:

(Bir:) Üsâme İbn-i Zeyd (şöyle) dedi:

Rasûlüllah Ï bana, Dihyetü'l-Kelbî'nin O'na hediye ettiği kalın Kubtıyyeler'den, ya'ni bir çeşit ince Mısır kumaşlarından giydirdi. Ben de onu hanımıma giydirdim. Bunun üzerine Rasûlüllah Ï bana, ne oldu sana, Kubtıyye'yi neden giymiyorsun? dedi. Onu zevceme giydirdim, dedim. Bunun üzerine Rasûlüllah Ï şöyle buyurdu:

"Ona emret elbisesinin altına iç kaftan (astar) koysun. Çünkü ben, (şu kubtıyyesinin) kemiklerinin/vücûdunun hacmini belli etmesinden korkuyorum"[4]

(İki:) Hişâm (şöyle) dedi:

"Münzir İbn-i'z-Zübeyr Ì 'Irâk'dan geldi. Esmâ binti Ebî Bekr'e Í, gözleri kör olduktan sonra, ince Merv kumaşının Kuhustân örgüsünden olan bir elbise gönderdi."

(Hişâm devamla şöyle) dedi:

"(Esmâ) eliyle elbiseye dokundu ve 'üf! elbisesini ona geri veriniz' dedi."

(Hişâm), "Bu, Münzir'e ağır geldi ve (şöyle) söyledi," dedi:

"Anacığım!.. O, altını göstermez."

(Esmâ da), "O, altını göstermese de, kesinlikle belli eder" dedi.[5]

(Üç:) Abdullah İbn-i Ebî Seleme Ì'dan rivâyet edildi:

Ömer İbn-i Hattâb Ì insanlara Kubtıyyeler giydirdi ve zevceleriniz bunları giymesin, dedi.

Bir adam, "Ey mü'minlerin emîri! Ben onu hanımıma giydirdim. Evin içinde geldi gitti ve ben o elbisenin, altını gösterdiğini görmedim" dedi. Bunun üzerine,

Hazreti Ömer Ì, altını göstermese de belli eder"[6] dedi.[7]

Mes'ele'nin Usûl-i Fıkıh Tarafı

Kur'ân ve Sünnet'te avret yerlerini örtmek bir emr/emir,[8] açmak da bir nehy/yasak'dır.[9] Şu emir ve nehiylerden her birinin, -birbirinden ayrı ve müstakil düşünülmeleri hâlinde bile- birer fıkhî hükmü vardır. Aksi delîllerle sâbit olmadıkça, emrin mûcebi/gereği vâciblik,[10] nehyin mûcebi de harâmlıktır.[11]

Yine, şu husûstaki emrin ve nehyin -birbirlerinden ayrı düşünüldükleri taktîrde-, zıdlarının ayrı ayrı hükmü nedir? Usûl-i Fıkıh’ta, Emr'in ve Nehy'in zıdlarının hükmü var mıdır, varsa, nedir? süâli, değişik şekillerde cevâplanır.

Kısaca şöyle denmektedir:

Bu husûsta âlimlerce ihtilâf edilmiştir. Sahîh olan, (emrin zıddını yapmak) emir ile kastedilen ortadan kaldırıyorsa harâm, yasaklananın zıddı yasağı ortadan kaldırıyorsa, vâcibtir/farzdır. Kaldırmıyorsa, emrin zıddı mekrûh, yasağın zıddı Sünnet-i Müekkede’dir.[12] Bu kelâmın hâsılı, bir şeyin vücûbu (farz ve vâcib oluşu) terkinin harâm olduğunu, bir şeyin harâm oluşu da onu terk etmenin vâcib olduğunu gösterir. Bu, hakkında tartışma düşünülemeyecek bir şeydir.[13]

Bir görüşe göre bir şeyi emretmek zıddını yasaklamayı, bir şeyi yasaklamak da zıddını emretmeyi gerektirir. Bize göre de, bir şeyi emretmek zıddının mekrûh olmasını, bir şeyi yasaklamak da zıddının vâcib bir sünnet olmasını gerektirir. Bu bir şeyi emretmek, zıddının mekrûh olmasını gerektirir şeklindeki temel kâide'nin faydası vardır. Çünkü, emrolunanın zıddında sâbit olan harâmlık emirle hedeflenmeyince ancak emri ortadan kaldırması bakımından mu'teber olur. Ya'nî emredilenin zıddıyla oyalanılıp da emredilen yok edilirse yok edilmesi harâmdır. Ama emredilen şeyin bu zıddı o emredileni ortadan kaldırmıyorsa, o zıddı işlemek mekrûh olur… İşte yasaklamak, zıddının sünnet olmasını gerektirdiğinden dolayı, ihrâmlı kimse dikili elbise giymekten yasaklanınca izâr ve ridâ giymek sünnet oldu dedik. [14]

Hâsılı; Şâyet; Vücûdun mahrem yerlerinin hatlarını belli etmeyecek genişlikte elbise giymek emredilmiştir. Bu emri terk ederek vücûd hatlarını belli edecek darlıkta elbise giymek harâmdır,

Veya, Vücûd hatlarını belli edecek darlıkta bir elbise üzerinden avret yerini göstermek yasaklanmıştır. Bu yasağın zıddı olan avret yerlerini belli etmeyecek genişlikte olan (meselâ, entâri, şalvar ve onun gibi) bir elbise giymek vâcib derecesinde bir sünnettir, denilse, ulemâ efendilerimiz ne buyururlar? İlim dâiresinde şu söze karşı söylenebilecek bir şey elbette olamaz. Ancak, cehâlet, şartlanmışlık, yobazlık ve sapmışlık çerçevesinde ise kim ne derse, şâkilesince/yapısınca amel etmiştir.

Bir Takım Fetvâlar

Zahîre’de ve diğer kitâplarda (şöyle bir fetvâ) vardır:

Eğer kadın üzerinde elbise varsa, onun vücûdunu düşünmekte bir (bakma) zarar(ı) yoktur. Bu, elbise altını belli edecek şekilde (vücûda) yapışmış olmadığı ve altını belli edecek şekilde ince olmadığı zamândır. Böyle olmazsa, o zamân kişinin ona bakmaması lâzımdır. (Zahîre'nin fetvâsı bitti.)

Et-Tebyîn’de (şöyle bir ifâde) vardır:

Dediler ki,

"Kadının bedeninde, üzerinde bir elbise varken, (şu elbise) altını belli etmediği müddetçe (o bedeni) düşünmekte bir (bakma) zarar(ı) yoktur. (Üzerinde) altını belli eden bir elbise varsa, (kişi) o zamân ona bakamaz.… Yine, çünkü, elbise bedenin altını belli etmez ise, uzuvlarına/organlarına değil de elbisesine ve boyuna bakmış olur. Böylece, içinde kadının bulunduğu bir çadıra baktığı zamân gibi olur. Belli ettiği zamân da uzuvlarına bakan biri olur." ("Tebyîn"in ibâresi bitti.)

Ben (İbn-i Âbidîn) derim ki;

"Bu ibârenin ifâde ettiği ma'nâ şudur: Bir elbiseye, (mahrem) uzvun hacmini belli edecek bir şekildeyken bakmak, o elbise, cilt ondan görünmeyecek bir biçimde kalın bile olsa, yasaktır… Buna göre, başkasının avret yerine, oraya yapışmış ve hacmini belli eden bir elbise üzerinden bakmak helâl olmaz."[15] (İbn-i Âbidîn'in sözü bitti.)

Yağlı boya ile kalın bir şekilde boyanmış bir avret yerinin -derisi kesinlikle görünmese ve dar elbiseden bile daha çok örtücü olsa da- buna hiçbir akıllı Mü'min tesettür diyemez.

Yukarıda geçen bir hadîs üzerinde tekrâr düşünelim.

Cehennemlik (henüz) görmediğim iki sınıf vardır: Ellerinde sığırların kuyrukları gibi kamçı bulunup onlarla insanlara vuran bir kavim ve giyinmiş çıplak kadınlar…”[16]

Okuyanların affına sığınarak diyoruz ki,

Oturduğunda, gezdiğinde, edeb yerleri hangi bacağı tarafında yuvalandığı herkesçe görülebilen, rükû' ve secdeye vardığında arkasının hatları girintili, çıkıntılı ve engebeli hâliyle çirkin bir şekilde ortaya çıkan bir kimsenin hâli İslâm ölçülerine göre cidden hazîn olup, hiç olmazsa bu mes'elede konuşmaktan biraz olsun utanması dahî îmân îcâbıdır. Zîrâ, Hayâ îmândandır

Yine Buhârî’de ve diğer hadîs mecmû'alarında birçok lafızlarla rivâyet edilen ‘topuklardan aşağıdaki izar/elbise cehennemdedir’[17] hadîsini hiç hesâba katmayan meccânen belediye çöpçülüğü vazîfesini üstlenen Şerîat ve Sünnet yanlılarının utanmaz ve arlanmazlıkları hakîkaten kahredici bir keyfiyyettedir.

Gerçi kıyafet inkılaplarının hararetli savunucuları ve uygulayıcılarına tenkit yollu sitemlerde bulunmamız arkalarına aldıkları kanunlar muvacehesinde haddimiz değildir. İyisi mi biz başımızı derde sokmayacak bir sınırda duralım.

وَصَلَّى الله عَلَى نَبِيِّنَا وَ عَلَى اَلِهِ و سَلَّمَ تَسْلِيمًا كُلَّمَا ذَكَرَهُ الذَّاكِرُونَ وَ غَفَلَ عَنْ ذِكْرِهِ الْغَافِلُونَ

وَالْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ الْعَالمَِينَ

[1] Erkeklerde diz kapakları ile göbek arası, kadınlarda, bütün vücûd.

[2] Multekâ (Dâmad Şerhi ile), (2/531)

[3] [Sahîh-i Müslim (Nevevî Şerhi ile):14/109,110], Ahkâmu'l-Avret ve'n-Nazar:…

[4] [Ahmed (5/205), Zıyâ el-Makdisî, "el-Muhtâreh" (11/441), Taberânî, el-Kebîr (1/160), Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ (2/234), İbnu Sa'd, et-Tabakât (4/64-65)

(Sââtî), el-Fethu'r-Rabbânî'de, Heysemî'den şunları nakletti: Bu(hadîsin isnâdı)nda 'Abdullah İbnu Ukayl vardır ki, O'nun hadîsi hasendir ve O'nda zayıflık vardır. Kalan râvîleri sağlam kimselerdir. (17/301)], Muhammed Ahmed İsmâîl, Avedetü'l-Hicâb, el-Kısmü's-Sâlis el-Edille: 151

[5] [İbnu Sa'd, et-Tabakât (8/184)], Muhammed Ahmed İsmâîl, Avedetü'l-Hicâb, el-Kısmü's-Sâlis (c.3) el-Edille: 149

[6] [Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ (3/234-235), İbnu Ebî Şeybe, el-Musannef (8/195) benzer bir ifâdeyle.

İn lem yeşiffe fe innehû yesıfu sözünün ma'nâsı, altı görünmese bile, inceliği sebebiyle altını vasfeder; belli eder, demektir. El-Fâik fî Ğarîbi'l-Hadîs (3/153) Mâlik (şöyle) dedi: "Bana Ömer radıyallâhu anhu'nun kadınlara Kubtıyye giymelerini yasakladığı ve 'altını göstermese de vasfeder/belli eder' dediği (rivâyeti) ulaştı." Mâlik (şöyle) dedi: Vasfeder demenin ma'nâsı, deriye yapışır demektir. El-Bâcî, el-Müntekâ (7/224)], Muhammed Ahmed İsmâîl, Avedetü'l-Hicâb, el-Kısmü's-Sâlis (c.3.) el-Edille:149

[7] “Şu rivâyetlerde, Kubtıyyelerin kadınlar tarafından değil de erkeklerce giyilebileceği anlaşılmaktadır. Oysa sözü edilen rivâyetler şu yazıda erkeklerin de tesettürünü içine alacak şekilde delîl olarak ileri sürülmektedir’ denilecek olursa, deriz ki: Kadınların avret yerleri bütün vücûdlarıdır. Dolayısıyla onlar için bu tür elbiseler hiçbir şekilde elverişli değildir. Erkeklerin avret yerleri ise diz kapak ile göbek arası olduğundan onların bu nev'i kumaşlardan elbise giymeleri her zaman avret yerlerinin belli olmasına sebeb olmayabilir. Arada mühim bir fark vardır. Bizim delîl aldığımız nokta, elbisenin, avret yerlerinin belli olacağı bir şekilde giyilemeyeceğidir.

[8] Nûr:30,31, A'râf:31, Avretini hanımın veya câriyenden başkalarından koru. ([Tirmizî:2670, Buhârî, kesin ifâdeyle Muallak olarak: 1/266], Ahkâmu'l-Avret ve'n-Nazar:23)

[9] Nûr:30, 31,

Erkek, kadının, kadın da erkeğin avret yerine bakmasın. ([Sahîh-i Müslim, Kitâbu't-Tahâret, Avret yerlerine bakmanın haram kılınması bâbı, 4/30], Ahkâmu'l-Avret ve'n-Nazar:23

[10] İmâm Serahsî, Usûlü's-Serahsî:1/14-19

[11] İmâm Serahsî, Usûlü's-Serahsî:1/78-94

[12] Mahbûbî, Tenkîh (Tevzîh ve Telvîh ile): 1/422

[13] Teftâzânî, et-Telvîh: 2/423

[14] İmâm Nesefî, el-Menâr (Şerhu İbni Melek ile): 192-193, el-Hüssâmî, El-Müntehab: 54, El-Matba’u’l-Müctebâî-Delhi.

[15] İbnu Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr: 1/321

[16] [Sahîh-i Müslim (Nevevî Şerhi ile): 14/109, 110], Müsâid İbnu Kâsim el-Fâlih, Ahkâmu'l-Avret ve'n-Nazar: 171-172

[17] Buhârî (5450), Nesâî (5330),

Yakın lafızlarla:‘İki topuktan aşağıda olan cehennemdedir’ Mâlik (1631), Tayâlisî (2228), Ahmed (3/97), Beyhakî (3135), İbnu Hibbân (5446), Ebû Dâvûd (4093), İbnu Mâce (3573), Ebû Ya'lâ (980), Humeydî (2/323 Hadîs No:737), Nesâî, el-Kübrâ (5/490), Ebû Avâne (5/250 Hadîs No:8602), Taberânî, el-Evsat (5/241 Hadîs No:5204) v.d.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tesetturlu kadnlara kizlara baktigimizda(ben daha cok suratlari disindaki bolumlere bakarim, suratlari bes para etmez) bir erkegin azginlasmasi icin gerekli tum enstrumanlari gorurum, yani ciplak olmasina gerek yok o tesetturlunun.

Kurandaki tesettur ile bunlarin alakasi yok ve ben bundan sunu cikartiyorum, halk artik bu Islamdan bikmis, islamin baskisindan usanmis ve bir bas kaldiri olarak bu turban ayaklarina yatiyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

hakikaten, kanser tedavisi olan yada saclari dokulmus kadinlarda kafalarina o turban denen bezi saracaklarmi? Maaulumunz bu musluman kadinlar surekli, kadinlarin saci asla gorulmemeli derler, saclarinda ne hikmet var ise artik.

Kel kadinlar turbana girmek zorundami?

Sen hiç tedavi gören ve kelliğini örtmeyen bir kadın gördün mü?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...