Jump to content

Din'i Savunmak


Recommended Posts

Merhabalar. Bir konu hakkında ne düşündüğünüzü merak ediyorum. Dinler hakkında benim anlamadığım bir konu var, örnek verirsem Kuran'dan veriyim Adem'in çamurdan yaratıldığını iddia ediyor ama biz biliyoruz ki ilk insan hiç olmadı canlılar yıllar içinde evrimleşerek meydana geldiler... Kuran'da olan birçok mitolojik masal diğer dinlerde  (Sümer, Mısır, Zerdüşt dini vs.) olmasına rağmen ve bilimsel olarakda "çökmüş" olmasına rağmen, neden savunulur? Neden insanlara izah edilmeye çalışılır? Neden doğruymuş gibi anlatılır? Caner taslamal gibi kişiler niye halen Dini doğruymuş gibi anlatılır? Cevaplarınız için şimdiden teşekkür. Saygılar ? 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Din kuşaktan kuşağa aktarılan,paket halinde kabul edilen,bağımlılık yapan kutsal uyuşturucudur.Atalarının öğretileriyle yapılandırılıp,dine bağımlı olmuş beyinler de,paket halinde kabul ettikleri,ettirildikleri dini tüm içeriğiyle birlikte savunmak zorundadırlar,ne kadar saçma olsada,ne kadar akıl dışı,mantıksız olsada.Ben bu paketin içeriğinde yer alan şu sözü,şu düşünceyi beğenmedim,diyemezler.Çünkü dedikleri an dinden çıkarlar,bağımlı oldukları dinlerini yitirirler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Caner taslamal

 

İsabet olmuş. Klavye hatası değil, kasıtlı yazdın sanırım. Bu kişilerin piyasaya çıkmaları halkın uyuşturucuya talebi nedeniyle. Uyuşturucu piyasası olmasa satılmaz. Bu bağımlılar bize bu uyuşturucuyu şekerleyin, boyayın, süsleyin sunun ki kullanmaya devam edebilelim diye talepte bulunuyor, tabakla tasla mallar da sunuyorlar. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Adamın karısı, postacıya verip adamı boynuzlar...

 

Sen ise, bir şekilde buna şahit olur, gidip adama söylersin. 

 

Adam bir türlü kabullenemez ve bin çeşit şey sayar, olayı inkar eder, reddeder. Amanda o postacı yumoş zaten, yok o gün karım evde değildi herhalde, yok yok, karım asla yapmaz falan gibi..

 

Olay basit, bir zaman, bir şekilde bu yalanlara kanmış adam. Ve yalan olduğu da bariz ortada. Ama bunu kabul ettiği anda, kendisi, ahmak, dangalak ve salak durumuna düşecek. Hepsi bu sadece. 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dinden çıkıp ne yapacağım? 

 

İnsan dinden çıkmayı düşündüğünde neleri kaybedeceğini bilir.  hayatının değerini,anlamını,sonsuzluğu,sevdiklerini,yüceliği,ruhunu.. bitmedi... gücünü,adaletin sağlanacağına olan inancını,eksiklerini kapatacağı dünyada yapamadıklarını yapacağı başka bir dünyayı,birçok hayalini, çekilen acıların telafisini...

 

peki ne kazanır...?  muamma...

 

Dinden çıkmamak için ettiğim duaları hatırlıyorum..Allahım ilmimi artır idrakimi artır...tasavvuf,kierkegaard üstüne caner ve benzerleri..bi süre iyi geldiler..ama derman yok..gerçekten güçlü bişi yok..gerçek galip geldi..kendimi kandırmayı,ötelemeyi ertelemeyi bıraktım..sonuç dinsizim..insanlara çok kuvvetli biçimde dinden çıkmayı tavsiye edemiyorum..kaybedilen şey çok..kazanılansa sadece  gerçek.. 

 

gerçek neden umrumuz da !? biz gerçeğin umrunda değiliz..

 

sonuç: karışık işler işte...

 

 

 

 

tarihinde Burakey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
 

gerçek neden umrumuz da !? biz gerçeğin umrunda değiliz..

 

Bu sözü sevdim ama bu gerçek bir yere kadar geçerlidir, daha sonra bizi umursamıyor görünen gerçek bize en ağır darbeyi indiriverir.

Yoksulluğa itiliriz, biat etmeye zorlandırılırız, emeğimiz sömürülür, sosyal yaşantı vermezler, kendi yeteneklerimizin önüne set çekerler, refah yaşama imkanımız elimizden alınır, üretim gücümüz etkisizleştirilir, bilimsel ufuklarımız sınırlandırılır, özgürlüğümüz korkuyla sindirilir, boyun eğen salt canlıdan başka hiç bir anlamımız olmaz...

 

Din denen uydurma güç işte bunun için savunuluyor, sen gerçeği görmezsen başkaları yukarıda saydığım gibi gördürür...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allahın var olması demek bir duanın kabul olabilmesi demek. Bir hayalin gerçekleşme, bir ahın tutma olasılığı demek. İlahi adalet, ölümden sonra sonsuz bir yaşam ve sürekli olarak korunduğunu hissetmek demek. Bir duayla kötülüklerin defolabileceğine, hastalıkların iyileşeceğine inanmak demek. Onların deyimiyle "tevafuk" diye bir şeyin varlığına inanmak demek. İşte bu bonuslar sebebiyle din denilen yaşam boyu işkence paketini satın alır insanlar. 

 

Müslümanlar mesela sırf bu bonuslar için 1 ay aç kalırlar, günde 5 kere vakit öldürülen, ezan okunurken müziği kapatırlar, dünyanın parasini verip bir taşın etrafında döner dururlar. Kadınlar Ağustos sıcağında kafalarını ucube gibi sarıp kışlık giysilerle etrafta dolanırlar. Her yere hiç bir işlevi olmayan devasa camiler inşa edilir. Halbuki hiç bir işe yaradığı yoktur. Günde 5 vakit minarelerden hocalar böğürerek türlü namelerle ezan okurlar. 

 

İnsanlar bu işkencelere katlanır, çoğu da zevk aldığına kendini inandırır. Sırf o bonusları kaybetmemek için. O zaman yaşama amaçlarını yititirler ve bir zavallıya dönüşürler çünkü. 

 

Çünkü kendilerini korumaktan acizdirler, kendilerini ćırılçıplak hissederler. Sanki yoldan geçen her araba onlara çarpacakmış gibi. İlk hastalanmalarında oleceklermiş gibi, yoldan geçen her insanlar onlara saldiracakmiş gibi hissederler. Gerçekten yaşamak nedir bilmezler çünkü. Hayatlarında hiç sorgulamamış, hiç karar vermemiş, hep allaha havale etmişlerdir. Bu bir paranoyadır, olmayan bir varlıklar iletişim kurmakta ve hayatlarının odasına hayali bu varlığı koymaktadırlar. 

Bir de cesur insanlar vardır, bu yalandan uyanabilme cesaretini gösterebilen. Hayatlarınin gidişatını kendileri belirlerler, kurallarını kendileri koyarlar, bilime güvenirler sadece,  bir hayalin gerçekleşme olasılığının kendi çabasına veya şansa bağlı olduğunu bilirler. Görünmez bir el yoktur hayatlarında yani. Hayatla birebir mücadele ederler, kimseye yaslanamayacaklarını bilirler çünkü. Onları kandırmak öyle kolay değildir. Hayaletlere, cinlere ve perilere inanmadıkları için. Cehennem ayeşiyle de korkutamazsınız onları. Ölümden sonra dirilmeyeceklerini bildikleri için bu hayattan olabildiğince zevk almaya ćalışırlar. Zincirleri kırdıkları için özgürce düşünebilme yetisini kazanırlar. Fakat bunun bir dezavantajı da vardır, insanların ne kadar salak olduklarını, nasıl kandırıldıklarını da görmeye başlarlar. Onlara yardım etmek isterler, fakat bunu yapmaya çalıştıklarında 1) Öldurülebilirler 2) Dışlananabilirler. 3) Yanlızlaşabilirler 4)Saldırıya uğrayabilirler.

 

Paranoyak ve şizofrenlerin içerisine tek bonusları özgür düşünebilmek ve farkındalık olan, bu bir grup azınlık cesur insanlara ATEİST diyoruz. Bu insanlar koruma altına alınmalı ve sayılarını artırmak için çareler aranmalıdır. 

 

Ben bonuslara tekme atmayı seçip ateist olduğum için çok mutluyum. Gerçekler güzeldir, çünkü gerçektirler.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Merhabalar. Bir konu hakkında ne düşündüğünüzü merak ediyorum. Dinler hakkında benim anlamadığım bir konu var, örnek verirsem Kuran'dan veriyim Adem'in çamurdan yaratıldığını iddia ediyor ama biz biliyoruz ki ilk insan hiç olmadı canlılar yıllar içinde evrimleşerek meydana geldiler... Kuran'da olan birçok mitolojik masal diğer dinlerde  (Sümer, Mısır, Zerdüşt dini vs.) olmasına rağmen ve bilimsel olarakda "çökmüş" olmasına rağmen, neden savunulur? Neden insanlara izah edilmeye çalışılır? Neden doğruymuş gibi anlatılır? Caner taslamal gibi kişiler niye halen Dini doğruymuş gibi anlatılır? Cevaplarınız için şimdiden teşekkür. Saygılar ? 

ben kendi açımdan söyleyim aslında birden fazla sebep var ancak Allahın olması bana çok mantıklı geliyor ancak asıl olay şeytanında olması. Bakıyorum öyle enteresan bir durum ki bazı güçler kati suretle ve devamlı hiç ara vermeden Allahın yasak kıldığı ne kadar fiil varsa insanların önüne renklendirip renklendirip koyuyor. Allah diyor ki zina etmeyin bu diyor yasak ve günahtır ancak bakıyorsun tam olarak bunun tersini bize çağdaşlık olarak göstermeye çalışan ve bunu insanlara normal bir davranışmış gibi göstermek için büyük bir çaba gösteren gruplar var ve çok ilginç bu gruplar dünyanın tamamına hakim durumdalar.

 

 Bir düşünelim bir varlık diyor ki eşcinsellikten uzak durun kesinlikle bu günaha yaklaşmayın ancak bir güçte bunun tam tersini önümüze getiriyor ve yetmiyor birde bu günahı adeta renklendirir şekilde gözümüze gökkuşağı şeklinde sokuyor.

 

Bir güç diyor ki bakın sakın faize bulaşmayın ama tam tersi bir varlık tüm dünyayı faize boğmak için uğraşıyor ve bunuda başarıyor.

 

Bir varlık yaşlılara öf bile demeyin ve onlara e iyi şekilde bakın diyor ancak bir diğer güç tam karşısında bekar hayatı yalnız yaşamayı özgürlük olarak lanse ediyor ve bunu yaparkende gene en güzel şekilde renklendiriyor.

 

İki karşıt gücün dünyada zıtlaştığı ve insanlar üzerinden oynadığı o kadar açık ve net ki anlamadığım şu nasıl sağlıklı bir psikolojiye sahip bir insan faizi, zinayı, eşcinselliği mafyalaşmayı, kadın ticaretini, alkolü savunur akıl alır iş değil ama Allahın büyüklüğü insanlardan göremeyen yine göremiyor işte bu noktada çıldırasım geliyor herşey ortada kuranın yasakladığı tüm fiiller gerçekten insanlığa aykırı ve dünyayı mahfediyor ama ona rağmen insanlık deli gibi şeytanın yolundan gidiyor ve gözün

ün önündeki gerçekleri görmemek için çırpınıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

Allahın var olması demek bir duanın kabul olabilmesi demek. Bir hayalin gerçekleşme, bir ahın tutma olasılığı demek. İlahi adalet, ölümden sonra sonsuz bir yaşam ve sürekli olarak korunduğunu hissetmek demek. Bir duayla kötülüklerin defolabileceğine, hastalıkların iyileşeceğine inanmak demek. Onların deyimiyle "tevafuk" diye bir şeyin varlığına inanmak demek. İşte bu bonuslar sebebiyle din denilen yaşam boyu işkence paketini satın alır insanlar. 

 

Müslümanlar mesela sırf bu bonuslar için 1 ay aç kalırlar, günde 5 kere vakit öldürülen, ezan okunurken müziği kapatırlar, dünyanın parasini verip bir taşın etrafında döner dururlar. Kadınlar Ağustos sıcağında kafalarını ucube gibi sarıp kışlık giysilerle etrafta dolanırlar. Her yere hiç bir işlevi olmayan devasa camiler inşa edilir. Halbuki hiç bir işe yaradığı yoktur. Günde 5 vakit minarelerden hocalar böğürerek türlü namelerle ezan okurlar. 

 

İnsanlar bu işkencelere katlanır, çoğu da zevk aldığına kendini inandırır. Sırf o bonusları kaybetmemek için. O zaman yaşama amaçlarını yititirler ve bir zavallıya dönüşürler çünkü. 

 

Çünkü kendilerini korumaktan acizdirler, kendilerini ćırılçıplak hissederler. Sanki yoldan geçen her araba onlara çarpacakmış gibi. İlk hastalanmalarında oleceklermiş gibi, yoldan geçen her insanlar onlara saldiracakmiş gibi hissederler. Gerçekten yaşamak nedir bilmezler çünkü. Hayatlarında hiç sorgulamamış, hiç karar vermemiş, hep allaha havale etmişlerdir. Bu bir paranoyadır, olmayan bir varlıklar iletişim kurmakta ve hayatlarının odasına hayali bu varlığı koymaktadırlar. 

Bir de cesur insanlar vardır, bu yalandan uyanabilme cesaretini gösterebilen. Hayatlarınin gidişatını kendileri belirlerler, kurallarını kendileri koyarlar, bilime güvenirler sadece,  bir hayalin gerçekleşme olasılığının kendi çabasına veya şansa bağlı olduğunu bilirler. Görünmez bir el yoktur hayatlarında yani. Hayatla birebir mücadele ederler, kimseye yaslanamayacaklarını bilirler çünkü. Onları kandırmak öyle kolay değildir. Hayaletlere, cinlere ve perilere inanmadıkları için. Cehennem ayeşiyle de korkutamazsınız onları. Ölümden sonra dirilmeyeceklerini bildikleri için bu hayattan olabildiğince zevk almaya ćalışırlar. Zincirleri kırdıkları için özgürce düşünebilme yetisini kazanırlar. Fakat bunun bir dezavantajı da vardır, insanların ne kadar salak olduklarını, nasıl kandırıldıklarını da görmeye başlarlar. Onlara yardım etmek isterler, fakat bunu yapmaya çalıştıklarında 1) Öldurülebilirler 2) Dışlananabilirler. 3) Yanlızlaşabilirler 4)Saldırıya uğrayabilirler.

 

Paranoyak ve şizofrenlerin içerisine tek bonusları özgür düşünebilmek ve farkındalık olan, bu bir grup azınlık cesur insanlara ATEİST diyoruz. Bu insanlar koruma altına alınmalı ve sayılarını artırmak için çareler aranmalıdır. 

 

Ben bonuslara tekme atmayı seçip ateist olduğum için çok mutluyum. Gerçekler güzeldir, çünkü gerçektirler.

 

Mükemmel bir anlatım. Çok beğendim. Altına imzamı atıyorum. Son zamanlarda okuduğum en güzel ileti. Çok da açıklayıcı. Üslup, akıcılık, vurgulama hepsi yerinde. İşte budur dedirtecek kadar iyi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bu konuda hoşuma giden bir analizi paylaşayım;

 

din, iki durumu besin kıvamına getirerek hayatta kalır. biri yalnızlık gerçeğini görmezden gelme. diğeri ölümün gizemi.

 

herkesin iliklerine kadar bildiği lakin bunu inkar ederek yaşam denen maskaralığa tahammül ettiği birşey var ki, o da yalnız olduğumuz gerçeğidir. bu hayata yapayalnız başlarız ve ne kadar sosyal varlık olsak da sonuçta hep yalnızızdır. tabii giderken de yine bir başınayız. bu böyle biline değil aslında böyle biliniyor da. çocuğunuzdan ana babanıza karınıza kocanıza size en yakın insanlar dahi öz merkezinize bir dereceye kadar yaklaşabilir. ondan ötesinde isteseler de oraya ulaşamazlar. ki gerçek "siz" orada ve ulaşılamaz. atom modelini düşünelim. çekirdek etrafındaki elektronlar gibi. işte o merkezdeki çekirdek asıl siz. dediğim gibi bizler en derinde yalnız olduğumuzun çok iyi bilincindeyiz. ama bunu örtbas etme yoksayma gibi bir inadımız mevcut. bu inada ısrarla saplandıkça din için uygun lokmalar haline gelmeye başlarız. kendini bilmezin en sağlam sığınağı dindir. bir kere dinin en temel yapıtaşlarından biri topluluk/cemaattir. sizi bir küme içine çeker. orada "sen" değil, sizler varsınız artık. senin gibi inananlar. veya senin gibi kafirler (heretik lan bilirsin). öbür taraf yine böyle tasvir edilir. cennet sosyetesi ve cehennem ahalisi. cennet sanırım böyle villa düzenli bahçeli bir ortamken, cehennem de kalabalıktan (!) dolayı koğuş filan gibidir. ama dikkat edin hep siz ve diğerleri de daima bu resimlerde yer alır. hep bir kalabalık, bir sürü tasviri. oysa ortada bir tanrı varsa ve iddia edildiği gibi belli bir protokol kullanarak insanlara laf etmiş ise, bu yalın ve tek gerçek (yalnız insan) üzerinden binayı inşa etmemesi çok düşündürücü. şu ana kadar insan hakkında söylenebilecek en harbi sahih bilgi buyken, dinin "yalnız" insan'ı görmezden gelen tavırları tuhaf. 

 

buna mukabil "ölüm" denen gizem hakkında da bir o kadar bilgi (!) içeren bir vaziyet sözkonusu. bariz bir hakikati geçiştirmek ve bilinebilemez bir hal için kullanım kılavuzluğu. daha ne olsun? herkes yaşamak için vardır. hayattan daha değerlisi henüz "ısrarla" yoktur. büyük sır olarak ölüm, temel olarak bilinebilemez. ölüm sonrası hakkında "biliyom ben" tadında konuşanın da suratına bakmayınız. dinin sürekli ölüm tarafını suistimal etme gayreti ile taraftar toplama çabası düşündürücüdür. din, hayat eksenli değil maalesef ölüm eksenli savlarla tutunur. ironik.

 

din, temelde sizin kendiniz olmanızdan, özgür düşünceli birey halinizden müthiş rahatsızlık duyar. mesela bilim ve sanat; sorgulama, yaratıcılık ve gelişim gibi sorunlara(!) neden olur. din ise, geçici olan bu hayatı kitapta yazan tariflere göre öylesine idare ediverip, öbür tarafa hazırlanmanız (!!!) için baskı yapar. size aşılamaya çalıştığı ana prensip ise, "aslolan aitlik, bulunduğun cemaat, topluluk vs.dir. sen birey olarak daima ikinci plansın. hatta planda bile değilsin. sen kendine değil buraya aitsin. daha büyük olanın (toplum) çıkarı için küçük olan (birey) feda edilebilir" prensibidir. burada önem atfetme kriterinin nicelik olması apayrı bir trajedidir. tüm siyasal iktidarların da ana zihniyeti ile içiçe geçmiş bir vaziyet görüldüğü üzre. yani hayal kurmayan, merak etmeyen, sorgulamayan, denemekten korkan, maddi-manevi anlamlarda sürekli birşeylere bağımlı, ayakta durmak yerine yaslanmayı tercih eden, "başkaları ne der" kafası ile solunum yapan her türlü şahıs hem devlet hem de din için uygun parça(lar)dır. ne ayıp ne ayıp.

 

bir de meşhur adalet meselesi var ki, bu da gayet etkin bir olgu dinin hala yaşıyor olmasında. yukardaki laflar pek ilgi çekmez ama kara kalabalıkları hala hizada tutmanın tek yolu budur. yalan bir şeyi varmış gibi gösterme. malum adalet denen birşey yok. olması da asla mümkün değil. çünkü adalet kavramı da tamamen uydurma. bir kere suç diye nitelenen eylemlerin (fikir demedim) hiçbir telafisi yok. dengeye gelen birşeyler yok. ünlü tartışma konusudur işte "idam". lâkin öldürseniz dahi adalet yerine gelmez. çünkü genel geçer adalet anlayışı intikamdan başka birşey değil. örnek; katil yakınlarınızdan birini öldürdü. gayet zevk için öldürdü hem de. şimdi adamı idam da etseler, hatta elinize verseler; "kes biç nasıl istersen öyle öldür" diye, aslında anlayacaksınız ki siz o ölen yakınınızı geri istiyorsunuz. o ise asla bir daha sizle olamayacak. her ne kadar ölmesini isteseniz de, katilin idamından alacağınız tat çok yalan aslında. gidenin yanında bir hiç. artık bir koca ömür acı içinde yaşayacaksınız. işte bu kahırlı hayatı çekilebilir hale getirmede en büyük soğutucu din. eğer bir din inananı iseniz asıl ve gerçek adalet (!) için artık içiniz rahattır. burada hesap sordurmuyorlar size evet ama sonra hepsi yanacak. bekleyedurun godot'yu. ancak öte taraf için anlatılan adalet hikayeleri de olmuyor, olduramıyor bir türlü. siz ve katil hikayesine devam edelim. düdük çaldı maç bitti. hesaplar görüldü. tanrı aldı sizi o katilin yandığı yere götürdü. "işte bak burada cezasını çekiyor. adalet yerini buldu" dedi. iyi de bana ne. yak adamı tamam. benim acımı içimden silebilecek misin? mümkün değil. bir tanrı için bile. bir hayat vardı o insanla yaşanacak ve o katil bunun içine etti. senin gösterişli işkencehanen benim içimdeki derde derman değil ey tanrı der geçerim. cehennemde yanan adama bir daha bakalım. şimdi bu adam yanacak da ne olacak? yaptığının ne kadar kötü olduğunu mu idrak edecek? etse ne yazar? bu öğrendiğini tatbik edecek mecra da bitti. e sonsuza kadar yanacaksa bu anlamsız ve sadistik cezanın tanrıya veya eğer her kimse kime ne faydası var? yanıtlar...yanıtlar...

 

sonuçta din(ler) de aslında bir ürün ve varlığını kime borçlu? talep edenlere. kim bunlar? her türlü çözümü (çözülecek birşeyler varsa tabii) kendinden başka heryerde arayan, ayakları üstünde durmaya üşenenler. bunlar varolukça din de yaşamaya devam eder. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

beyin mantık kavramını çocukluk yaşlarda gördüğü ve duyduklarına göre şekillendirir. çocukluk yaştan itibaren din eğitimi almış bir bireyin, dinleri mantıklı olarak algılayıp savunmaları çok normal. zira bu dinleri kabul ederken mantık kavramları henüz oluşmamıştı ve doğal olarak mantıklı ve doğru olarak öğretildiği için beyin dinleri mantık olarak bilinç altına yükler. 

dinlerin çocuk yaştan itibaren din öğretin demesinin sebebi de budur.

tarihinde TapmaDiyenTanri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Burada üç dört değişik tür birbirini besler.

 

Kimi ödülü ister, cezadan korkar. Size gidip bir taşa elinizi sürdüğünüzde sonsuz mutluluk , sürmediğinizde de sonsuz eziyet vaad etseler ne yapardınız? Doğrusu ben gidip sürerdim, yüzde bir şansım olsa yine denerdim, binde bir bile olsa yine yapardım. Buna "yanlış pozitif" denir, yani çalılıktan gelen "sss" sesi çoğu zaman rüzgardır, ama yılan zannedip kaçmak daha iyidir.

 

Kimi dini sever, din iyidir, olumludur, grup içi avantajı çoktur, din edebiyattır, zihinsel cimnastiktir, kelimeler güzeldir, hikayedir, masaldır, mavaldır. Din korkumuzun, umudumuzun, yanılgımızın, edebiyatımızın mitolojik şeklidir.

 

Din sosyal birleşmedir, cenaze namazına giderim ve evde karısını döven, müşteriyi kazıklayan, caddede birbirini ezmeye çalışan adamların aynı çizgiyi ve zamanlamayı tutturmaya çalışmasına ve bunu hayati bir misyon haline getirmelerine hayran olurum. Hayranlık vericidir. Geçen bir Cuma yine cenaze namazına gittiğimde hoca en az 45 dakika trafik kurallarını anlattı, yani sollama kurallarını, yol verme, trafik ışıkları ve geçiş üstünlüğünü anlattı. Bundan daha iyi ne olabilir?  Üzerine hafifçe din tozu serpilmiş, insanlık dersidir.

 

Eh dinin tüccarı da vardır. Olmaz mı? Bu tür senden benden daha ateisttir. Sonuçta hepimizin mücadelesi hayatını kazanmak değil mi? Önünüze serilmiş bu sonsuz fırsatı tepmek aptalca olmaz mı? İşte politikacısı, hacısı, hocası, imamı, yazarı, kürekçisi bu tür. Eminim gelen hoca da benden ateisttir, ama işte arabanın taksitleri var.

 

Din en eski icadlarımızdan biridir, tekerlekten daha fonksiyoneldir. Belki de dinin şiddetini terbiye etmeye çalışmak biz ateistler için daha akıllıca bir iştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
 

 

Bu sözü sevdim ama bu gerçek bir yere kadar geçerlidir, daha sonra bizi umursamıyor görünen gerçek bize en ağır darbeyi indiriverir.

Yoksulluğa itiliriz, biat etmeye zorlandırılırız, emeğimiz sömürülür, sosyal yaşantı vermezler, kendi yeteneklerimizin önüne set çekerler, refah yaşama imkanımız elimizden alınır, üretim gücümüz etkisizleştirilir, bilimsel ufuklarımız sınırlandırılır, özgürlüğümüz korkuyla sindirilir, boyun eğen salt canlıdan başka hiç bir anlamımız olmaz...

 

Din denen uydurma güç işte bunun için savunuluyor, sen gerçeği görmezsen başkaları yukarıda saydığım gibi gördürür...

 

dinlerin zararlarıda var elbet..hemde küçümsenemeyek kadar çok.

 

duygusal dalgalanmalar benimkisi... eyvallah..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...