Jump to content

Bakara 66-73. Ayetlerin İncelenmesi


Recommended Posts

Öncelikle mealleri aldığım yer: diyanet.gov'dur.
 
bigcow.GIF


Önce bu siteden 66 ila 73. ayetleri vereyim sonra yavaş yavaş gidelim:


﴾66﴿ Hani Mûsâ kavmine, "Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. Onlar da, "Sen bizimle eğleniyor musun?" demişlerdi. Mûsâ, "Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" demişti. ﴾67﴿ "Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın." dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi emrolunduğunuz işi yapın." ﴾68﴿ Onlar, "Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın" dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır" dedi. ﴾69﴿"Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz" dediler. ﴾70﴿ Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o; çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hiç alacası olmayan bir sığırdır". Onlar, "İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin" dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı. ﴾71﴿ Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı. ﴾72﴿ "Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun" dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir. ﴾73﴿ Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi; hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir. 



Aslında bu ayetlerde pek çok kapalı nokta var fakat benim ilk değinmek istediğin nokta boldladığım kısımdaki ''sığırın rengi''. Şimdi düşünelim: Yahudiler bir sığır kesmiş ve bu çok önemli bir olay aynı zamanda da bu olay Musa zamanında geçiyor. Mutlaka Tevrat'ta yer almalıdır değil mi? Öyleyse biz bir bakalım, sığır kesme olayı Tevrat'ta nasıl geçiyor ve nerde geçiyor? Ayrıca sığırın rengi de belirtilmeli ki Kuran'a uysun.

Tevrat: Çölde Sayım 19 :1-3

(1) RAB Musa'yla Harun'a şöyle dedi: (2)RAB'bin buyurduğu yasanın kuralı şudur: İsrailliler'e , size, kusursuz,özürsüz,boyunduruk takmamış kızıl bir inek getirmelerini söyleyin. (3) İnek Kahin Elazar'a verilsin; ordugahın dışına çıkarılıp onun önünde kesilecek.


İneğin rengi hakkındaki farklılığa değinmeden önce Tevrat'ın bu emri ''ölülere veya mezarlara dokunan'' insanlar için bir arındırma suyu yapmak adına verilmiştir. İnek kesildikten sonra yakılıp külü arındırma suyunda kullanılacaktır.

Şimdi asıl soruyu sorabiliriz: Kuran muhtemelen Bakara Suresi'ndeki bu inek öyküsünde aynı emirden bahsediyor olmalıdır değil mi? İneğin rengi haricindeki özellikleri tutuyor . O halde renkleri neden farklı: Efendim bunu anlamak için Mürselat Suresi'nin 33. ayetinin Arapça okunuşu ve meali ile(Diyanet.gov meali) Bakara Suresi 69. ayetinin Arapça okunuşu ve mealini karşılaştırmamız gerekiyor:


Mürselat Suresi 33: Ke ennehu cimâletun ''sufrun''.

Diyanet.gov Meali: Bunlar sanki birer kızıl devedir. 



Bakara Suresi 69: Kâlûd'u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ levnuhâ, kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun ''safrâu'', fâkiun levnuhâ tesurrun nâzırîn(nâzirîne). 

Diyanet.gov Meali: "Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz" dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır" dedi



Bu 2 ayette diyanet.gov çevirisi biri ''sufrun'' diğeri ''safrau'' diye okunan ve aynı ''s-f-r'' kökünden gelen iki kelimeyi biri ''kızıl '' diğeri ''sapsarı'' olmak üzere farklı çevirmiş. Mürselat Suresi 33. ayetin meallerine bakarsanız bazılarının ''sufrun'' kelimesini yine ''sarı'' olarak çevirdiğini görebilirsiniz. Yani Diyanet ''kızıl develer'' diyerek Mürselat 33'ü bana göre''doğru'' çevirmiş ama yine aynı kökten gelen ''safrau'' kelimesine ''sapsarı'' diyerek yanlış çevirmiştir.

Benim gerekçem nettir. Bakara Suresi'nde belli ki Tevrat'ın Çölde Sayım Kitabı 19. Bölüm'ünde anlatılan buyruk anlatılmak istenmiştir. 

Öyleyse şunu düşünelim :Yahudiler'in ineğin rengini değiştirmek gibi bir amacı olmadığına göre , o zamandan Muhammed'in zamanına kadar hep ''kızıl inek'' dediklerine göre onlar yanlış anlamış olamaz değil mi? Muhtemelen bu kelimenin çevirisi Bakara 69'da ''kızıl'' olmalıdır , ''sarı ya da sapsarı'' değil. Bunu Diyanetin Mürselat 33. ayeti çevirisindede bence görebiliyoruz. Kelime kökü aynı ,renk farklı nasıl olur diyesi geliyor insanın?

Şimdi ben bu konuyu araştırırken bir arkadaş bana bir bilgi verdi onu paylaşayım: Arapça Dili Uzmanı Ragıp el-Isfehani, Müfredat adlı eserinde ilginç bilgiler veriyor. Sufratu sözcüğünün siyah ve beyaz arasındaki renklerden biri olduğunu, Bakara 69 daki ifadenin de siyah olabileceğini söylüyor. Yine 'sufrun' sözcüğünün pirinç madeni anlamına geldiğini bundan hareketle bakıra da sufrun dendiğini söylüyor. Yani Mürselat 33'teki Diyanet'in kızıl çevirisi buradan doğru çıkıyor. Buradan Bakara 69 için de aynı sözcük kökünden hareketle kızıl denebilir diye düşünüyorum.

Gördüğünüz gibi benim başka gerekçelerim de var, benim kanaatime göre ve Tevrat'ın ilgili pasajını düşündüğümüzde Bakara 69'da çok büyük ihtimal Kızıl İnek'ten(İngilizce Red Heifer) bahsedilmektedir.


.................................................. ....................

Şimdi başka bir konuya geçelim ve Bakara Suresi 66 ila 73. ayetlerini şöyle içerik açısından bir inceleyelim. 66 ila 70 arası sığır tartışması, 71 ila 72. ayetler bir ölünün diriltilmesi ve 73 ayet ''taş misaliyle ders verme'' konularını içeriyor.

Burda herhangi bir yargıda bulunmadan konuların yine Tevrat'taki Çölde Sayım 19 ila 20. bölümdeki işlenişine bakarsak:

Çölde Sayım 19. bölüm kızıl ineğin özellikleri ve arındırma kurallarını içeriyor ve ölüye dokunan kişinin yıkanması gerektiği anlatılıyor. Buna göre mezara dokunan kişiye bile arındırma suyu serpilecek.

Çölde Sayım 20. bölüme baktığımızda İsrailoğulları içecek su bulamıyor ve Musa onlara sopasını kayaya vurup su çıkarıyor. Yani taşa. Bu yüzden hikayenin devamında ''gerekçesi çok açık olmayan bir şekilde'' Tanrı tarafından, Musa ve Harun'a vaat edilmiş topraklara girememe cezası veriliyor.

Bunun için en belirgin ve bilinen gerekçe Tanrı ona ''kayaya buyruk ver su çıksın'' diyor ama Musa hikayeye göre buyruk vermiyor ''direk kayaya sopasını vuruyor'' oysa Tanrı sopayla vurmayla ilgili bir şey söylemiyor.




Çölde Sayım 20. bölüm de böyle özetlenebilir.Şimdi Çölde Sayım 19 ve 20'de geçen içeriğe dikkat edilim:

Bölüm 19'da inek ve ölüye dokunan kişinin arındırılması
Bölüm 20'da kayaya vurulup çıkarılan su pınarı


Şimdi Kuran'daki 66 ila 73. ayet konularını tekrar içerik olarak hatırlayalım:

Ayet 66 ila 70 arası sığır tartışması
Ayet 71-72 ölünün en genel kabule göre sığır parçasıyla dirilmesi
Ayet 73 İsrail oğullarının kalplerinin katılaşması ve bir taşa benzetilmesi aynı zamanda o taşlardan bazılarından sular fışkırdığının-çıktığının söylenmesi




Burda tematik inceleme yaptığımıza göre yani konunun işleyiş içeriğine baktığımıza göre Tevrat'ın Çölde Sayım kitabı 19 ila 20. bölümleriyle Bakara Suresi 66 ila 73. ayetlerinin konu ve içerik bakımından özdeş olmasa da çok benzer olduğunu görebiliyoruz. Peki ne düşünmeliyiz? Açıkçası bunu ben de bilmiyorum.

Yani Bakara Suresi ile Çölde Sayım 19-20. bölümleri detaylarda farklı görünüyor ve en önemlisi Çölde Sayım'da Bakara Suresi'ndeki gibi bir ölünün dirilmesi ya da sığırın bir parçasıyla ölüye vurulması yok. 

Öyleyse bu noktada ne düşünmemiz gerekiyor? Acaba bu Kuran ayetleri başka bir şekilde mi anlaşılıp yeniden mi meal verilmeli; ya da bu Kuran ayetleri Çölde Sayım 19 ila 20. bölümü birisinden dinleyip aklında kalanları hayal meyal anlatan biri tarafından mı yazıldılar? 

Konular benzer, konunun ilerleyişi benzer , konuda geçen nesneler benzer,sadece belli detaylar farklı .Bu düşündürücü olsa gerek. İyi günler dinlerim.
Link to post
Sitelerde Paylaş


"Kizil" hakkinda bir de bunu buldum.
Davut’u tepeden tırnağa süzdü. Kızıl saçlı, yakışıklı bir genç olduğu için onu küçümsedi. 
http://biblehub.com/text/1_samuel/17-42.htm

 

Kuran yazarlarinin "sari" demesinin nedeni belki Yahudilerden (kible olayin da oldugu gibi) bir "ayrilik" istemesi olabilir. 


Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı. ﴾72﴿ "Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun" dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir. 

 

Dikkatimi cekti. Burda Adamin diriltilmesinin nedeni sucluyu bulmak. 
Yahudilerin "temizlik ritüelini" ne yapmislar :-)

 

 

tarihinde poiuz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
 


"Kizil" hakkinda bir de bunu buldum.
Davut’u tepeden tırnağa süzdü. Kızıl saçlı, yakışıklı bir genç olduğu için onu küçümsedi. 
http://biblehub.com/text/1_samuel/17-42.htm

 

Kuran yazarlarinin "sari" demesinin nedeni belki Yahudilerden (kible olayin da oldugu gibi) bir "ayrilik" istemesi olabilir. 


Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı. ﴾72﴿ "Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun" dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir. 

 

Dikkatimi cekti. Burda Adamin diriltilmesinin nedeni sucluyu bulmak. 
Yahudilerin "temizlik ritüelini" ne yapmislar :-)

 

 

73.ayette de Musa'nın Çölde Sayım 20'deki su olayına gönderme olabilir.

 

Ben sarı dememiş olabileceklerini düşünüyorum. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bakaratün safrau sarı inek demektir.

 

Bu kısım, Kuran'ın ne kadar lüzumsuz bir kitap müsveddesi veya denemesi olduğunun tipik kanıtıdır. Bir yığın laf edip hiç bir şey söylememenin tipik örneğidir. Ne gerek var defalarca her pasajın başında "dediler bizim için rabbine dua et" demeye? Bu ineğin özelliklerini bu kadar uzun uzadıya lastik gibi çekip uzatmaya ne gerek var?

 

Bütün bu laf kalabalığından sonra da bu işin niye yapıldığı söylenmiyor. Ancak çıkarsama ile veya eski efsanelere dayalı bir yorum yapılabiliyor. Böyle şey olmaz ve bu durum sadece Kuran'ın İslam kaynağı olarak yeterli olduğunu söyleyenlerin de bu görüşlerini çürütüyor. Bu ineğin kesilmesinin niye emredildiği hakkında Kuran dışı bir kaynağa başvurmadan yorum yapma olanağı bulunmuyor.

 

Sadece Kurancılar güya eleştiri alanını daraltarak daha kolay savunma yapabileceklerini sanıyorlar ama kazın ayağı öyle değil. Tamam yığınla saçma sapan hadisi savunmaktan kurtuluyorlar. Ama bu hadisler boşuna çıkarılmamış. Kuran'daki eksikleri tamamlamak için çıkarılmış. Yani hadisler Kuranı destekler. Sadece Kurancılar bu desteği yıkıyorlar.

 

Ne yaparlarsa yapsınlar, hiç bir taktik savunma Kuranı savunmaya yetmez. Savunulamaz bir şeyi savunmanın bir taktiği yöntemi bulunamaz. Askerlikten anlayanlar bunu bilir. Savunulamayacak bir hattan hemen derhal, tek bir kayıp bile vermeye mahal vermeden savunulabilir bir hatta çekilirsin. Fakat işte gel gör ki radikal İslamcılara göre İslamda savunulabilir bir geri hat daha yok! Zaten hadis hattı terkedilip Kuran hattına geri çekilindi. Radikaller bu son siperde her türlü saçmalamayı göze alarak direnirler.

 

Radikal olmayanlar için ise savunulacak son hat daima vardır ve ilk geri adım şudur: Kuranı Emeviler bozdu. Ekledi çıkardı tahrif ettiler. Bu hatte çekildikten sonra bu hattı yarmaya artık gerek olmayabilir. Bir müslümün bu hatta direnmesine eğer islamı bırakmamakta ısrarcı ise inanç özgürlüğü bağlamında saygı duyulabilir. Çünkü bu konumda artık laiklik devreye girmekte, Kuran uyulması şart mutlak doğru ekseninden düşmektedir. Bu eksenden düşürdükten sonra koy yakasını gitsin... Daha ezmeye pek gerek de yok.

 

Laiklik tam olarak sağlanırsa zaten din sorun olmaktan çıkar, inanç özgürlüğü bağlamında saygı gösterilen bir konuma oturur. Ama illa daha gerileteceksen bu konum, "Kuranı Emeviler bozdu" dan "Muhammed kurnazdı, Allahtan deyip toplumu formatladı, ben böyle diyorum dese kimse uymazdı" ya, hatta oradan "allah da yok muhammed de, din de yalan ama insanları çizgide tutmak için din şart, dinsiz toplum yaşayamaz"a kadar bir dizi geri adım içerebilir.  

 

Laiklik ve demokrasi, insan hakları çerçevesinde bu görüşlere saygı duyulabilir. İnanç özgürlüğü insan haklarının önemli ve ayrılmaz bir parçasıdır.

 

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
 
Öncelikle mealleri aldığım yer: diyanet.gov'dur.
 
bigcow.GIF


Önce bu siteden 66 ila 73. ayetleri vereyim sonra yavaş yavaş gidelim:


﴾66﴿ Hani Mûsâ kavmine, "Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. Onlar da, "Sen bizimle eğleniyor musun?" demişlerdi. Mûsâ, "Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" demişti. ﴾67﴿ "Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın." dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi emrolunduğunuz işi yapın." ﴾68﴿ Onlar, "Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın" dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır" dedi. ﴾69﴿"Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz" dediler. ﴾70﴿ Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o; çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hiç alacası olmayan bir sığırdır". Onlar, "İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin" dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı. ﴾71﴿ Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı. ﴾72﴿ "Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun" dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir. ﴾73﴿ Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi; hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir. 



Aslında bu ayetlerde pek çok kapalı nokta var fakat benim ilk değinmek istediğin nokta boldladığım kısımdaki ''sığırın rengi''. Şimdi düşünelim: Yahudiler bir sığır kesmiş ve bu çok önemli bir olay aynı zamanda da bu olay Musa zamanında geçiyor. Mutlaka Tevrat'ta yer almalıdır değil mi? Öyleyse biz bir bakalım, sığır kesme olayı Tevrat'ta nasıl geçiyor ve nerde geçiyor? Ayrıca sığırın rengi de belirtilmeli ki Kuran'a uysun.

Tevrat: Çölde Sayım 19 :1-3

(1) RAB Musa'yla Harun'a şöyle dedi: (2)RAB'bin buyurduğu yasanın kuralı şudur: İsrailliler'e , size, kusursuz,özürsüz,boyunduruk takmamış kızıl bir inek getirmelerini söyleyin. (3) İnek Kahin Elazar'a verilsin; ordugahın dışına çıkarılıp onun önünde kesilecek.


İneğin rengi hakkındaki farklılığa değinmeden önce Tevrat'ın bu emri ''ölülere veya mezarlara dokunan'' insanlar için bir arındırma suyu yapmak adına verilmiştir. İnek kesildikten sonra yakılıp külü arındırma suyunda kullanılacaktır.

Şimdi asıl soruyu sorabiliriz: Kuran muhtemelen Bakara Suresi'ndeki bu inek öyküsünde aynı emirden bahsediyor olmalıdır değil mi? İneğin rengi haricindeki özellikleri tutuyor . O halde renkleri neden farklı: Efendim bunu anlamak için Mürselat Suresi'nin 33. ayetinin Arapça okunuşu ve meali ile(Diyanet.gov meali) Bakara Suresi 69. ayetinin Arapça okunuşu ve mealini karşılaştırmamız gerekiyor:


Mürselat Suresi 33: Ke ennehu cimâletun ''sufrun''.

Diyanet.gov Meali: Bunlar sanki birer kızıl devedir. 



Bakara Suresi 69: Kâlûd'u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ levnuhâ, kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun ''safrâu'', fâkiun levnuhâ tesurrun nâzırîn(nâzirîne). 

Diyanet.gov Meali: "Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz" dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır" dedi



Bu 2 ayette diyanet.gov çevirisi biri ''sufrun'' diğeri ''safrau'' diye okunan ve aynı ''s-f-r'' kökünden gelen iki kelimeyi biri ''kızıl '' diğeri ''sapsarı'' olmak üzere farklı çevirmiş. Mürselat Suresi 33. ayetin meallerine bakarsanız bazılarının ''sufrun'' kelimesini yine ''sarı'' olarak çevirdiğini görebilirsiniz. Yani Diyanet ''kızıl develer'' diyerek Mürselat 33'ü bana göre''doğru'' çevirmiş ama yine aynı kökten gelen ''safrau'' kelimesine ''sapsarı'' diyerek yanlış çevirmiştir.

Benim gerekçem nettir. Bakara Suresi'nde belli ki Tevrat'ın Çölde Sayım Kitabı 19. Bölüm'ünde anlatılan buyruk anlatılmak istenmiştir. 

Öyleyse şunu düşünelim :Yahudiler'in ineğin rengini değiştirmek gibi bir amacı olmadığına göre , o zamandan Muhammed'in zamanına kadar hep ''kızıl inek'' dediklerine göre onlar yanlış anlamış olamaz değil mi? Muhtemelen bu kelimenin çevirisi Bakara 69'da ''kızıl'' olmalıdır , ''sarı ya da sapsarı'' değil. Bunu Diyanetin Mürselat 33. ayeti çevirisindede bence görebiliyoruz. Kelime kökü aynı ,renk farklı nasıl olur diyesi geliyor insanın?

Şimdi ben bu konuyu araştırırken bir arkadaş bana bir bilgi verdi onu paylaşayım: Arapça Dili Uzmanı Ragıp el-Isfehani, Müfredat adlı eserinde ilginç bilgiler veriyor. Sufratu sözcüğünün siyah ve beyaz arasındaki renklerden biri olduğunu, Bakara 69 daki ifadenin de siyah olabileceğini söylüyor. Yine 'sufrun' sözcüğünün pirinç madeni anlamına geldiğini bundan hareketle bakıra da sufrun dendiğini söylüyor. Yani Mürselat 33'teki Diyanet'in kızıl çevirisi buradan doğru çıkıyor. Buradan Bakara 69 için de aynı sözcük kökünden hareketle kızıl denebilir diye düşünüyorum.

Gördüğünüz gibi benim başka gerekçelerim de var, benim kanaatime göre ve Tevrat'ın ilgili pasajını düşündüğümüzde Bakara 69'da çok büyük ihtimal Kızıl İnek'ten(İngilizce Red Heifer) bahsedilmektedir.


.................................................. ....................

Şimdi başka bir konuya geçelim ve Bakara Suresi 66 ila 73. ayetlerini şöyle içerik açısından bir inceleyelim. 66 ila 70 arası sığır tartışması, 71 ila 72. ayetler bir ölünün diriltilmesi ve 73 ayet ''taş misaliyle ders verme'' konularını içeriyor.

Burda herhangi bir yargıda bulunmadan konuların yine Tevrat'taki Çölde Sayım 19 ila 20. bölümdeki işlenişine bakarsak:

Çölde Sayım 19. bölüm kızıl ineğin özellikleri ve arındırma kurallarını içeriyor ve ölüye dokunan kişinin yıkanması gerektiği anlatılıyor. Buna göre mezara dokunan kişiye bile arındırma suyu serpilecek.

Çölde Sayım 20. bölüme baktığımızda İsrailoğulları içecek su bulamıyor ve Musa onlara sopasını kayaya vurup su çıkarıyor. Yani taşa. Bu yüzden hikayenin devamında ''gerekçesi çok açık olmayan bir şekilde'' Tanrı tarafından, Musa ve Harun'a vaat edilmiş topraklara girememe cezası veriliyor.

Bunun için en belirgin ve bilinen gerekçe Tanrı ona ''kayaya buyruk ver su çıksın'' diyor ama Musa hikayeye göre buyruk vermiyor ''direk kayaya sopasını vuruyor'' oysa Tanrı sopayla vurmayla ilgili bir şey söylemiyor.




Çölde Sayım 20. bölüm de böyle özetlenebilir.Şimdi Çölde Sayım 19 ve 20'de geçen içeriğe dikkat edilim:

Bölüm 19'da inek ve ölüye dokunan kişinin arındırılması
Bölüm 20'da kayaya vurulup çıkarılan su pınarı


Şimdi Kuran'daki 66 ila 73. ayet konularını tekrar içerik olarak hatırlayalım:

Ayet 66 ila 70 arası sığır tartışması
Ayet 71-72 ölünün en genel kabule göre sığır parçasıyla dirilmesi
Ayet 73 İsrail oğullarının kalplerinin katılaşması ve bir taşa benzetilmesi aynı zamanda o taşlardan bazılarından sular fışkırdığının-çıktığının söylenmesi




Burda tematik inceleme yaptığımıza göre yani konunun işleyiş içeriğine baktığımıza göre Tevrat'ın Çölde Sayım kitabı 19 ila 20. bölümleriyle Bakara Suresi 66 ila 73. ayetlerinin konu ve içerik bakımından özdeş olmasa da çok benzer olduğunu görebiliyoruz. Peki ne düşünmeliyiz? Açıkçası bunu ben de bilmiyorum.

Yani Bakara Suresi ile Çölde Sayım 19-20. bölümleri detaylarda farklı görünüyor ve en önemlisi Çölde Sayım'da Bakara Suresi'ndeki gibi bir ölünün dirilmesi ya da sığırın bir parçasıyla ölüye vurulması yok. 

Öyleyse bu noktada ne düşünmemiz gerekiyor? Acaba bu Kuran ayetleri başka bir şekilde mi anlaşılıp yeniden mi meal verilmeli; ya da bu Kuran ayetleri Çölde Sayım 19 ila 20. bölümü birisinden dinleyip aklında kalanları hayal meyal anlatan biri tarafından mı yazıldılar? 

Konular benzer, konunun ilerleyişi benzer , konuda geçen nesneler benzer,sadece belli detaylar farklı .Bu düşündürücü olsa gerek. İyi günler dinlerim.

Bu ne saçma sapan ayetler yahu verin kasaba  beş dakikada kesin bu nasıl bir masal ilaki sarı dana olacak bakın tanrının işine bakın  ne saçmalıklarla uğraşıyor. Aklıma gelmişken söyleyeyim kuranda ganimetler kimin diye soranlara Allahın ve muhmmedindir diyor Allah yahu bu kadar sayısız gezgenlerde  altın zümrüt  su vs var niye  götü boklu çöl bedivilerini savşatırıp ganime peşinde koşuyor. Bllahın yeminle bir deyil 10 tahtası eksik. koç koca daha bilnmeyen gezgebler var everen gitikçe hızla  genişliyor ne yapacak müceferi altını zümrütü hangi kuymcuda bozduruyor:)))) töbe töbe

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...