Jump to content

İSLAMIN IŞİDIN GERÇEK YÜZÜNÜ GÖRELİM


Recommended Posts

On 02.11.2017 at 09:08, anibal yazdı:

Hastir ordan...

 

İnsanları iyi insan etmenin tek bir yolu vardır: İnsan olmalarını sağlamak. Sen insanları kul edersen, eline vahşi, ilkel, rezil bir mahluk geçer sadece.

 

Senin o yarım aklının almadığı şey, dinlerin, her tür pisliği, rezilliği, ilkelliği ve vahşeti aklamak için kullanılan bir mekanizma olduğudur. Zaten dinler insanların vicdanlarını köreltir, yok eder. Herşeyi dine soran adamın ne vicdanı olacak? 

 

Siz kendinizce insanı tanımlamışsınız ve düşmanınızı da belirlemişsiniz. Bu konuda size söyleyecek bir şeyim yok. (Yok diyorum ama yine de söyleyeceğim. Çünkü şimdiye kadar sizden nasıl hayvan gibi olup hayvan gibi davranabiliriz konusunda bayağı bilgi edindim ama insan olmak konusunda henüz bir öneri duymadım :) O yüzden ben düşman algımı ve kulluğun neden gerekli olduğunu yazacağım.)

 

İnsanın hakiki düşmanları kendi nefsi ve şeytanıdır. Bunları tanımayan, tanıtmayan ve bunlarla nasıl başa çıkılacağını hem teorik hem uygulamalı örneklerle gösteremeyen hiçbir fikir insanı mutluluğa ve huzura eriştiremez.

 

Nefsimiz bizim bineğimizdir ama biz, bineğimizi kullanıp insan olarak hakikatimize ulaşmak yerine onu sırtımızda taşıyoruz. Yani eşeğini sırtında taşıyan yolcu gibiyiz. O bizi yönetiyor ve bize hükmediyor. Onun hakiki sureti bütün vahşiliklerin, bütün bencilliklerin, bütün kötü huyların birleşmesiyle oluşacak bir suret kadar çirkindir ve terbiyesi de bir ejdarhanın terbiyesi kadar zordur. Nefsin bizi hangi rezil hallere düşürebileceğini teorik olarak hepimiz biliyoruz ve pratik olarak ta gözlemliyor, yaşıyoruz. Peygamber bile ya rabbi beni göz açıp kapayıncaya kadar nefsimle başbaşa bırakma dediyse gerisini siz düşünün. Nefsin başına boyunduruk geçirmezsen, o fırsatını ve zaafını bulup senin başına boyunduruk geçirir. Üçüncü bir hal yoktur. Nefsin başına boyunduruk geçirecek en güçlü ilaç La ilahe illallahtır. Çünkü onun dışa vurmasa da iddiası RAB lik ve Tanrılık tır ve ona sürekli kulluğunu hatırlatmak ve ona kulluk öğretmek onun biricik terbiyesi ve tedavisidir.

 

Şeytan ise en kadim düşmanımızdır. Şeytan bize o kadar düşmandır ki hangi halde olursak olalım bizim mutluluğumuzu istemez. Mesela “Lan Tanrı falan yok, din de yalan dedim ve kendimi boyunduruktan kurtardım. Ebedi hayat ta yok ya hani, bundan sonra en azından şu geçici dünya hayatında keyifli ve mutlu olayım” dersin ya, şeytan onu bile çekemez ve istemez ve sürekli bize mutsuzluk verecek şeyleri telkin etmeye devam eder. İnsanlarla aramızı bozacak, bizi huzursuz edecek tonla şey.  Onu ve onun gibi milyonlarca şeytanı kovacak tek cümle ise Eüzübillahimin eşşeytanirracim(Şeytanın şerrinden Allah a sığınırım) dır.

 

Bu arada bana iyi insan şöyle olur, doğru insan böyle olur demek yerine örnek gösterseniz daha iyi olur. Annesinin, babasının, Karısının, çocuklarının, akrabalarının, arkadaşlarının ve farklı renklerden, ırklardan milyonlarca insanın evet ya işte kamil ve iyi insan bu adamdır dediği bir örnek gösterin. Ben de sizin insanı tanıdığınıza ve onu nasıl mutlu olacağını bildiğinize inanayım.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 466
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

9 minutes ago, Yeni Üye said:

Siz kendinizce insanı tanımlamışsınız ve düşmanınızı da belirlemişsiniz. Bu konuda size söyleyecek bir şeyim yok. (Yok diyorum ama yine de söyleyeceğim. Çünkü şimdiye kadar sizden nasıl hayvan gibi olup hayvan gibi davranabiliriz konusunda bayağı bilgi edindim ama insan olmak konusunda henüz bir öneri duymadım :) O yüzden ben düşman algımı ve kulluğun neden gerekli olduğunu yazacağım.)

 

İnsanın hakiki düşmanları kendi nefsi ve şeytanıdır. Bunları tanımayan, tanıtmayan ve bunlarla nasıl başa çıkılacağını hem teorik hem uygulamalı örneklerle gösteremeyen hiçbir fikir insanı mutluluğa ve huzura eriştiremez.

 

Nefsimiz bizim bineğimizdir ama biz, bineğimizi kullanıp insan olarak hakikatimize ulaşmak yerine onu sırtımızda taşıyoruz. Yani eşeğini sırtında taşıyan yolcu gibiyiz. O bizi yönetiyor ve bize hükmediyor. Onun hakiki sureti bütün vahşiliklerin, bütün bencilliklerin, bütün kötü huyların birleşmesiyle oluşacak bir suret kadar çirkindir ve terbiyesi de bir ejdarhanın terbiyesi kadar zordur. Nefsin bizi hangi rezil hallere düşürebileceğini teorik olarak hepimiz biliyoruz ve pratik olarak ta gözlemliyor, yaşıyoruz. Peygamber bile ya rabbi beni göz açıp kapayıncaya kadar nefsimle başbaşa bırakma dediyse gerisini siz düşünün. Nefsin başına boyunduruk geçirmezsen, o fırsatını ve zaafını bulup senin başına boyunduruk geçirir. Üçüncü bir hal yoktur. Nefsin başına boyunduruk geçirecek en güçlü ilaç La ilahe illallahtır. Çünkü onun dışa vurmasa da iddiası RAB lik ve Tanrılık tır ve ona sürekli kulluğunu hatırlatmak ve ona kulluk öğretmek onun biricik terbiyesi ve tedavisidir.

 

Şeytan ise en kadim düşmanımızdır. Şeytan bize o kadar düşmandır ki hangi halde olursak olalım bizim mutluluğumuzu istemez. Mesela “Lan Tanrı falan yok, din de yalan dedim ve kendimi boyunduruktan kurtardım. Ebedi hayat ta yok ya hani, bundan sonra en azından şu geçici dünya hayatında keyifli ve mutlu olayım” dersin ya, şeytan onu bile çekemez ve istemez ve sürekli bize mutsuzluk verecek şeyleri telkin etmeye devam eder. İnsanlarla aramızı bozacak, bizi huzursuz edecek tonla şey.  Onu ve onun gibi milyonlarca şeytanı kovacak tek cümle ise Eüzübillahimin eşşeytanirracim(Şeytanın şerrinden Allah a sığınırım) dır.

 

Bu arada bana iyi insan şöyle olur, doğru insan böyle olur demek yerine örnek gösterseniz daha iyi olur. Annesinin, babasının, Karısının, çocuklarının, akrabalarının, arkadaşlarının ve farklı renklerden, ırklardan milyonlarca insanın evet ya işte kamil ve iyi insan bu adamdır dediği bir örnek gösterin. Ben de sizin insanı tanıdığınıza ve onu nasıl mutlu olacağını bildiğinize inanayım.

 

 

 

Bırak şimdi şu nefis, şeytan falan teranelerini. Bunların hepsini, tanrı, allah, nefis, şeytan denen bu zırvaları icat eden din denen kepaze pisliktir. 

 

Sen her boku ye, sonra ne diyene: "Amanda nefisme udyum, ben suçsuzum, benim hatam yok, ben aslında iyi biriyim de..."

 

Sen her haltı işle, sonra da: "Amanda şeytan beni kandırdı, ben yapmazdım bunu da..."

 

Ne oldu, en sıyrıldın işte işin içinden, vebalini, suçunu, senin tabirinle günahını gidi pnefis denen bir martavala yada şeytan denen bir masala yükledin. Kim tutacak artık seni, nasılsa ne bok yersen ye, hep sütten çıkmış akkaşıksın, suçlu nefs, olmazsa şeytan...

 

İşte bu yüzden din bütün kötülüklerin anasıdır. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam hem aynı haltın peşinde, ahlaklı gözüküp insanları islama çekmek ve manipüle etmek. Buyurun örneği.

 

3 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

 

İnsanın hakiki düşmanları kendi nefsi ve şeytanıdır. Bunları tanımayan, tanıtmayan ve bunlarla nasıl başa çıkılacağını hem teorik hem uygulamalı örneklerle gösteremeyen hiçbir fikir insanı mutluluğa ve huzura eriştiremez.

 

Nefsimiz bizim bineğimizdir ama biz, bineğimizi kullanıp insan olarak hakikatimize ulaşmak yerine onu sırtımızda taşıyoruz. Yani eşeğini sırtında taşıyan yolcu gibiyiz. O bizi yönetiyor ve bize hükmediyor. Onun hakiki sureti bütün vahşiliklerin, bütün bencilliklerin, bütün kötü huyların birleşmesiyle oluşacak bir suret kadar çirkindir ve terbiyesi de bir ejdarhanın terbiyesi kadar zordur. Nefsin bizi hangi rezil hallere düşürebileceğini teorik olarak hepimiz biliyoruz ve pratik olarak ta gözlemliyor, yaşıyoruz. Peygamber bile ya rabbi beni göz açıp kapayıncaya kadar nefsimle başbaşa bırakma dediyse gerisini siz düşünün. Nefsin başına boyunduruk geçirmezsen, o fırsatını ve zaafını bulup senin başına boyunduruk geçirir. Üçüncü bir hal yoktur. Nefsin başına boyunduruk geçirecek en güçlü ilaç La ilahe illallahtır. Çünkü onun dışa vurmasa da iddiası RAB lik ve Tanrılık tır ve ona sürekli kulluğunu hatırlatmak ve ona kulluk öğretmek onun biricik terbiyesi ve tedavisidir.

 

 

Nefsimin beni kötü duruma sokacağını söyleyen bunlar. Beni bu durumdan kurtaracak olanında islam (veya din) olduğunu söyleyen de bunlar. Yani bu bildiğimiz pazarlama tekniği. Önce hastalığı yarat sonrada tedavisini sat. 

 

►Gelelim gerçeklere. Nefis insanları kötü duruma sokmaz. Kötü durum olarak adlandırılan her şey islamın kendi kafasında yasakladığı şeylerdir. Yani sizi, onların kendi kurallarına inanmamanıza rağmen o kurallardan sorumlu tutar ve onları inanmanız halinde düzelteceğini iddia eder. İşte buda yukarıdaki inançlının tek taraflı bakış açısı. Sanki herkes onun dini ahlak kurallarını kabul etmiş de bize oradan ders çakıyor. 

 

Alıntı

Şeytan ise en kadim düşmanımızdır. Şeytan bize o kadar düşmandır ki hangi halde olursak olalım bizim mutluluğumuzu istemez. Mesela “Lan Tanrı falan yok, din de yalan dedim ve kendimi boyunduruktan kurtardım. Ebedi hayat ta yok ya hani, bundan sonra en azından şu geçici dünya hayatında keyifli ve mutlu olayım” dersin ya, şeytan onu bile çekemez ve istemez ve sürekli bize mutsuzluk verecek şeyleri telkin etmeye devam eder. İnsanlarla aramızı bozacak, bizi huzursuz edecek tonla şey.  Onu ve onun gibi milyonlarca şeytanı kovacak tek cümle ise Eüzübillahimin eşşeytanirracim(Şeytanın şerrinden Allah a sığınırım) dır.

 

İşte bir tepeden dalma paragraf daha. Şeytan nedir ? Neden mutluluğumuzu istemez ? bakalım önce ben şeytanı kabul ettim mi ? Bu soruların cevabı yok. 

 

Bak ben bu cümleyi kurduysam “Lan Tanrı falan yok, din de yalan dedim ve kendimi boyunduruktan kurtardım. Ebedi hayat ta yok ya hani, bundan sonra en azından şu geçici dünya hayatında keyifli ve mutlu olayım”

 

Şeytana inanmıyorum inanmıyorum demektir.  

 

Seni hemen peşine kurduğun cümle,  ''şeytan onu bile çekemez v....''

 

Allahının gerçek olduğunu düşünüyor ve ona göre yazıyorsun. Akıl edemediğin şeyse bizim senin en temel dayanağını kabul etmediğimiz. 

 

 

 

Alıntı

İnsanın hakiki düşmanları kendi nefsi ve şeytanıdır. Bunları tanımayan, tanıtmayan ve bunlarla nasıl başa çıkılacağını hem teorik hem uygulamalı örneklerle gösteremeyen hiçbir fikir insanı mutluluğa ve huzura eriştiremez.

 

►Ha, bu arada ben eriştim mutluyum bu adam yalancıdır. :) 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Doğrusu bu konu arada bir kafama takılıyor. Nasıl bir psikoloji tarla olmaktan hoşlanır diye düşündüğüm anlar oluyor. Kadına gidip "tarlam benim" desem? :lol: "Üzüm bağım, gül bahçem" desem hoş olur da hıyar kabak bostanım, arpa buğday tarlam... :D

 

Bu bana komik gelmekten başka bir biçimde görünmüyor. Bu konu ne zaman kafama takıldıysa bu konu hakkında hiç bir incelik, bir güzellik, bir hayranlık duyabileceğim bir bakış açısı kesinlikle üretemedim!

 

Tarla yani şimdi uzakta, işin düştükçe gideceğin bir yer. Bahçe bağ gibi değil. Bilemiyorum, kültüre göre değişir mi bakış açısı ama şimdi yani tarla deyince uzak, ıssız, karanlık, geceleri bir başına, arada bir uğranan bir yer! Tarla deyince aklımda şöyle olumlu bir imaj canlanabilse anlayacağım. Tek canlandırabildiğim imaj tapulu bir arazi olması. Bu bana ait, benim, arada bir işim düştükçe uğrasam da bana ait burası denilen bir yer.

 

Şimdi yani bir bununla harika bir imaj çıkar mı, olacak iş değil! Öyle de dönsem böyle de dönsem ben bu tarla lafından güzel bir anlam çıkaramadım! 

 

Hayır kadınlar sizin gül bahçenizdir, susuz bırakmayın filan dese olacak, kadınlar sizin üzüm bağınızdır ondan hoş bir şarap çıkarırsınız dese yine olur, lan bahçenizdiler, belleyin bahçenizi dese hadi ona da tamam olsun neyse diyelim de, tarla... :lol: Benim buna güleceğim gelmekten başka yapabileceğim bir şey yok!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Walking Dead'de bir bölümde şöyle bir şey vardı: Çocuklar zombilerin tellerin arkasında dolanıp durduğu bahçede oyun oynarken zombilere isimler takmaya başlamışlardı. Bunu duyan Rick "onlara isim takmayın" diye tepki gösteriyordu. Onlar insanmışlar gibi bir imajın uyanması bile onu rahatsız ediyordu. Onlara bir an acımak, zombi olmadan önce kardeşlerimiz, arkadaşlarımız, ailemiz, akrabalarımız, dostlarımızdılar" gibi bir anlığına gaflete düşmek ölümcüldü çünkü.

 

Yine nerden çıktı bu Walking Dead mı... Bilmem! Ne alaka olabilir? 

 

Wlaking Dead'de herhalde insanların sayısı zombilerin sayısını geçmedikçe rahat huzur diye bir şey olmayacak değil mi, öyle... Etraf yığın yığın, öbek öbek, sürüler halinde zombiyle doluyken ve küçük gruplar halinde insanlar yaşamaya çalışırken rahat huzur diye bir şey olur mu, olmaz.

 

Bunu çekemeyecekseniz strese dayanamayacaksanız gidip zombi olacaksınız. Yok eğer direnecekseniz bileceksiniz ki onlar zombi! Onlar ayşe, fatma, hasan, ali değiller. Onlar zombi! 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Walking Dead'in ne kadar korkunç bir senaryo olduğunu bilemiyorum herkes görebiliyor mu. Zombi virüsünü aslında herkes taşıyor. Sadece bazılarının bağışıklığı var. Fakat ölünce bu bağışıklık elbette işe yaramıyor. Yani yanı başınızda uyuyan sevgiliniz, arkadaşınız uykusunda ölürse bir süre sonra zombiye dönüşüp sizi kemirmeye başlayacak!

 

Senaryo aşırı korkunç aslında ama böyle bir şeyin olamayacağını düşünerek rahat koltuğumuzda izliyoruz. Böyle bir şeyin olabileceğine inanmak çok korkunç olurdu. Böyle bir durumda sonuçta direnen hiç kimsenin kalmayıp dünyada zombiden başka hiç kimse kalmaması kaçınılmaz son olurdu. Böyle bir ortamda insanların üremesi olanaksız olurdu!

 

Aşırı acımasız bir metafor olduğunun farkındayım aslında. Ama yine de bu metaforu kullanmaktan kendimi alamıyorum. Benzerlikler göz ardı edilebilecek gibi değil çünkü!

 

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanların tek sığındığı fikir, "biz zombi olmadık, tamam hepimiz virüsü taşıyoruz ama bilincimiz yerinde. Ne zaman istesek bu virüsü yeneriz. Sadece bakalım bu virüsle yaşamak nasılmış, farklı iyi bir şey miymiş onu deniyoruz" herhalde! :D

 

Buna gülme smileyi koymak yerinde gibi gelmedi ama yine de komik bulmanın daha iyi olacağına karar verdim!

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...