Jump to content

aksiyolojik argüman...


Recommended Posts

Argüman  şu şekilde yazılabilir:

 

1-Nesnel aksiyolojik önermeler varsa bu önermeler ya temel yasalardır, ya da temel yasalardan çıkarsanabilirler. (Öncül: Üçüncü halin imkânsızlığı mantık yasası)

 

2-Eğer Tanrı yoksa temel yasalar doğa yasalarından ibarettir. (Öncül: Doğalcılık tezi)

 

3-Bütün doğa yasaları olgusaldır. (Öncül)

 

4-Olgusal önermelerden aksiyolojik önermeler çıkarsanamaz. (Öncül: Hume yasası) 

 

  Ara Sonuç: Dolayısı ile eğer Tanrı yoksa nesnel aksiyolojik önermeler yoktur. (1, 2, 3, 4’ten çıkan mantıksal sonuç)

 

En az bir tane nesnel aksiyolojik önerme vardır. (Öncül, Ahlaki realizm)

 

Sonuç: Tanrı vardır. (Ara sonuç, 5)

 

 

 

 

bu argümanın genişçe anlatıldığı kaynak

 

AKSİYOLOJİK ARGÜMAN: DEĞERLERİN ONTOLOJİK ... - Enis Doko

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 50
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Vitamin doğru söylemiş. Tanrı olmaksızın doğadan evrim yoluyla etiğin çıkamayacağını kanıtlarsanız ancak tanrıyı kanıtlamış olacaksınız. Tersine etik doğadan evrim yoluyla çıkar, tanrı ile bir alakası yoktur. Tanrı tam tersine ahlaksızlığın kılıfıdır. Normalde etik bulunmayacak davranışlar tanrı öne sürülerek ahlaki gibi gösterilir. Bunun örneklerini her gün görüyoruz. En temel sorunumuz da bu hatta. Tanrıyı kullanarak insanları aldatma, sömürme, kullanma.

 

Tanrı insanlığın en eski ve en büyük düşmanıdır. İblis olarak gösterilip hedef şaşırtma yapılmaya, yine insanlar aldatılmaya çalışılır. Din tümüyle bir hedef saptırma, aldatma, sömürme aracıdır. Bu amaçla kullandığı baş aldatmacası da tanrıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
moral.png

1- Olgu Değer Problemine ve Ahlaki Argümana Genel Bir Bakış


Felsefenin yıllarca konusu olan "etik", daha yaygın kullanımıyla ahlak felsefesi, birçok temel problemle yüzleşmek zorunda kalmıştır. Temel ahlaki ikilemlerden tutun iradenin kaynağına kadar çok sayıda sorun arasında "olgu-değer problemi" de bulunmaktadır. Şöyle ki evrende var olan her bilgi olgusal bilgiyken, ahlaka dayanan bilgiler olgusal değil, değere dayalı bilgilerdir. Değere dayalı bilgiler ise olgusal ifadelerden çıkarılamaz. O halde "Sadece olgusal önermeler vardır." ifadesini kabul eden ve sezgilere dayanan naturalist tablo ile "Nesnel ahlaki değerler bulunmaktadır." görüşünü temel alan ve tıpkı natüralizm kadar sezgilere dayanan ahlaki realizm birbirleriyle çelişmiş olur. Zira birinin temel savı diğerini dışlamaktadır. Bu da günümüz natüralist ahlak teorilerinin çözmesi gereken problemlerdendir.

Olgu-değer probleminin din felsefesinde en yaygın kullanımı "Aksiyolojik Argüman/Ahlak Argümanı", temelinde nesnel ahlaki değerlerin var olduğunu ve bu değerlerin Tanrı'nın olmadığı düşüncesine sahip biri tarafından temellendirilemeyeceği savı üzerine oturtulmuştur. Bu argümanı anlamak ise Hume Yasası olarak da bilinen -dır/-malıdır problemini, yani olgu-değer problemini anlamaktan geçiyor. Öncelikle Hume Yasasını inceleyelim.

 

2- Hume Yasası/Olgu-Değer Problemi


Hume yasasının temelinde argüman mantığı ve temellendirilmesi yatıyor. Tümdengelimsel bir argümanda öncüller sonucu içinde barındırıyorsa argüman doğru kabul edilir. Örneğin:

 
1- A doğru ise B doğrudur. 
2- A doğrudur. 
3- O halde B de doğrudur.

...gibi bir argüman tümdengelimseldir ve ilk iki öncül doğruysa sonuç öncülü olan üçüncü öncül de doğru olmalıdır. Buna da bir örnek verecek olursak şu argümanı gösterebiliriz:

 
1- Ahmet insansa hücrelerden oluşmuştur. 
2- Ahmet insandır. 
3- O halde Ahmet hücrelerden oluşmuştur.

Bu argüman, mantık açısından doğru bir argümandır çünkü sonuç öncüllerin içerisinde gizlidir. Fakat söz konusu öncüllerin tamamı olgulara dayalı ise yani ahlaki veya estetik bir değeri ifade eden öncül yoksa, sonuç öncülü asla değere dayalı bir ifade olamaz. Yani tüm öncüller "-dır" cümlesi ise sonuç da "-dır cümlesi" olmalıdır: herhangi bir "-meli cümlesi" bu tür argümanlarda çıkarılamaz. Örneğin:

 
1- Berat, Zeynep'i öldürdü 
2- Zeynep yedi yaşında bir kızdı ve hiç kimseye bir zararı dokunmamıştı. 
3- O halde Berat, Zeynep'i öldürmemeliydi. 

...gibi bir argüman doğru kabul edilemez çünkü sonuç öncüllerde gizlenmemiştir. Bu da argümanı, sonucun doğru veya yanlış olmasından bağımsız olarak hatalı yapar. Bir argümanın kabul edilmesi ancak öncüllerin doğru olması ve sonucun öncüllerden çıkması ile mümkündür. Bu sonuca ulaşabilmek için argümanın içinde bir "-malı cümle" yani değere dayalı cümle bulunmalıdır. Kısaca yukarıdaki argümanın doğru olabilmesi için şu şekilde güncellenmesi gerekir:

 
1a- Berat, Zeynep'i öldürdü. 
2a- Zeynep yedi yaşında bir kızdı ve hiç kimseye bir zararı dokunmamıştı. 
3a- Hiç kimseye zararı dokunmayan kişiler öldürülmemelidir. 
4a- O halde Berat, Zeynep'i öldürmemeliydi. 

Bu güncelleme de göstermektedir ki nesnel ahlaki değerlerin varlığı ancak ve ancak öncüllerde "-malı cümle" varsa temellendirilebilir. Yazının başında da belirttiğim gibi "-malı cümle"ler yani değere dayalı cümleler naturalizmle uyuşmaz. Bu sebeple nesnel ahlaki değerlerin varlığı kimi teist filozoflara göre naturalizmle uyuşmamaktadır. Bu felsefecilerin ateizm ve naturalizm aleyhüne kurdukları ahlaki argüman da şu şekilde özetlenebilir:

 
1- Natüralizm doğruysa temel yasalar olgusal olan doğa yasalarından ibarettir.(Hume Yasası ve yukarıdaki savunma) 
2- Nesnel ahlaki değerler vardır ve bunlar olgusal yasalar değildir. 
3- O halde natüralizm yanlış, tersi olan teizm doğrudur, bu sebeple Tanrı vardır.

Olgu-değer problemi ve bunun din felsefesiyle ilişkisi bu şekilde özetlenebilir. Bu yazımda genel olarak Hume yasasına, buna dayanan ahlaki argümana ve natüralist felsefenin ahlakı nasıl temellendireceğine değineceğim. 

 

3- Ahlaki Argümanın Geçerliliği


Öncelikle argümanın ikinci öncülü muğlak bir ifadedir ve bu öncüle karşın ahlaki görelilik savunulabilir. Örneğin John Mackie gibi kültürler ve insanlar arası ahlaki anlaşmazlıktan yola çıkarak ahlakın göreli olduğunu savunmak mümkündür. Bundan bağımsız şekilde Thrasymachus gibi Antik Yunan sofistlerinin görüşlerini takip edip nesne ahlakı reddetmek de argüman için yeterli bir eleştiri oluşturur. Fakat benim getireceğim eleştiri bu yönde olmayacak. Yani her ne kadar ahlak argümanının ikinci öncülü olan "Nesnel ahlaki değerler vardır." ifadesi temellendirmeden yoksun olsa da ve ahlak argümanına karşın ahlaki rölativizm savunulabilirse de benim eleştirim bu yönde olmayacak. Bu yazı temelde sanki ahlaki realizm kesin olarak temellendirilmiş gibi ikinci öncülü bir kenara bırakacak, bunun yerine argümanın dayandığı ilk öncülü yani yazının başından beri belirttiğim Hume yasasının natüralizmle ilişkisine göz atacak. Aynı zamanda söz konusu argüman için Hume yasası da eleştirilebilir. Misal Hume'un yanlış yorumlandığını düşünen filozoflar arasından A. C. MacIntyre ile G. F. Hunter'ın eleştirileri söz konusu argümana sunulabilir. Aynı şekilde John Searle de Hume Yasasına ciddi eleştiriler getirmiş ve bu problemin ahlak felsefesiyle değil dil felsefesiyle ilgili olduğunu savunmuştur. Fakat tüm bu "Hume yasası eleştirileri"ni de bir kenarda bırakarak aksiyolojik/ahlaki argümana farklı bir eleştiri getirmeye çalışacağım. Zira aksiyolojik argümana bir natüralist ahlak teorisyeninin (ahlakı doğal kökenlerle açıklayıp nesnel ahlakın olduğunu söyleyen kişinin) eleştirebileceği kanaatindeyim. Ahlakın tanımı yapıldığı anda nesnel ahlaki önermelerin var olması ateizm için bir problem oluşturmayacaktır.

Öncelikle “Natüralizm doğruysa bütün temel yasalar doğa yasalarından ibarettir.” diyen (1) numaralı öncüle itiraz etmek mümkündür. Zira tanrı yoksa yalnızca doğa yasaları var değildir. Aynı zamanda Tanrıdan bağımsız olarak mantıksal yasalar da mevcuttur. Mantık yasalarının var olmasının Tanrı gibi bir varlığa bağımlı olduğu düşünülemez zira onlar doğaları gereği hiçbir şarta bağlı olmadan doğru kabul edilecektir. Yani tanrının olmadığını iddia eden biri için temel yasalar doğa yasalarından ibaret değildir, bunlar aynı zamanda mantıksal yasalar ve çıkarımları da içerisinde barındırır. Tanrı yoksa bile “A, A'dır” diyen özdeşlik yasası doğru kabul edilecektir. Tanrı yoksa bile “Bir şey hem A hem A-değil olamaz” diyen çelişmezlik yasası doğru kabul edilecektir. O halde (1) numaralı öncül “Naturalizm doğruysa temel yasalar doğa yasaları ve mantıksal yasalardan ibarettir” öncülü ile değiştirilmelidir. Bunu bir kenarda tutalım. İleride ihtiyacımız olacak.

Bir eylem için “Bu yapılmalıdır” derken ne kastediyoruz? Bir şeyin ahlaki olmasından kasıt nedir? Bir ahlaki önermenin “malı-önerme” olarak ifade edilişi, o önermenin ahlaki açıdan doğru olduğunu söylemeye eşdeğerdir. Bu ahlaki önermelerin doğasından kaynaklanmaktadır. Eğer ahlaki bir önerme olarak “-meli” cümle kuruyorsak o şeyin ahlaki açıdan doğru olduğunu anlatmaya çalışırız. Yani “X eylemi ahlaki açıdan doğrudur” demek “X'i yapmalıyız” demekle aynı şeydir. Bu durumda her “-meli önerme” olarak aktarılan ahlaki yargı “-dır önerme” olarak sunulabilir. O halde aksiyolojik önermeler dır-önerme şeklinde ifade edilebildiğinden dolayı Hume Yasasını ihlal etmeden ateizmle uyuşabilir:

 
1. Ahlakın temeli X'tir. 
2. Y yapılırsa X sağlanacaktır. 
3. O halde Y ahlaki açıdan doğrudur.

...şeklinde kurulabilecek bir argüman, hiçbir meli-önermeye başvurmadan ahlaki sonuçlar üretebilecektir. Ahlakın temelinin ne olduğu belirlendiği anda nesnel ahlaki yargıların olduğunu söylemek ateizmle uyumlu olacak şekilde savunulabilir. Peki ya ahlakın temeli nedir? Buna dair çok sayıda görüş bulunmaktadır. Kimi insanlar “Ahlakın temeli duygulardır” derken kimileri “Ahlakın temeli tanrının sözleridir” diyebilmektedir. Fakat ahlakın temelinde insan refahı yatmaktadır. Ahlakın temeli insan refahıdır çünkü ahlakın ortaya çıkış amacı budur. Ahlak, bir tür toplum sözleşmesi olarak görülmelidir zira ahlakın temelinde bu yatmaktadır. Ahlakın hem biyolojik hem evrimsel hem de toplumsal kökeni, ahlakı insan refahı ile temellendirmemizi söyler. Ahlakı insan refahı ile temellendiriyoruz çünkü insanız ve insanlar arasında yaşıyoruz. Sanırım tüm bunlar yeterli sebepler olacaktır. Bu durumda:

 
1. Ahlakın temeli insan refahıdır. 
2. Y eylemi insan refahını arttırır. 
3. O halde Y eylemi ahlaki açıdan doğrudur. 

...şeklinde bir argüman sayesinde ahlakı hem rasyonel hem de ontolojik açıdan temellendirmiş oluruz. Ahlaki yargıları bu şekilde algıladığımız sürece nesnel ahlaki yargıların olmasıyla Tanrının var olmadığını söyleyen iddialar arasında herhangi bir problem bulunmayacaktır. Zira ahlakın temeli belirlendiği anda ahlaki önermeler olgusal önermelere dayanarak çıkartılabilir. Bir ahlaki natüralistin yapacağı tek işlem herhangi bir eylemin ahlakın temeliyle uyuşup uyuşmadığını kontrol etmektir. Bu kontrol ise elbette yalnızca olgusal gözlemlere dayanacaktır. O halde ahlaki yargıların ontolojik temelinde, ahlakın kaynağının ne olduğuyla eylemlerin bu kaynağa uygunluğu yatacaktır. Ahlakın kaynağının ne olduğu ise ahlakın doğasından çıkartılabilir: ahlak insanlar arası ilişkilere yönelik bir disiplin olduğundan dolayı ahlakın kaynağı da bu ilişkilere ve insan refahına dayanmalıdır. O halde teistlerin çoğunluğunun sandığı “Tanrı yoksa ahlaki önermler tamamen keyfidir” düşüncesi önyargılara dayanan bir eleştiridir. Bir ateist ahlakın kaynağına, bir şeylerin iyi veya kötü olduğuna, hiçbir doğaüstü güce atıf yapmadan ulaşabilir. Kısaca ahlakın rasyonel bir tanımı yapıldığı anda Hume Yasasına karşı çıkmadan ahlakın ontolojik temeli olgusal önermeler dahilinde oluşturulabilecektir. Bu sebeple Tanrının yokluğunda bile insanların Hitler'in kötü olduğuna, savaşmanın ahlaki açıdan yanlış olduğuna dair ifadelerinde ontolojik ve rasyonel bir temel bulunacaktır.

Ayrıca ahlaki önermeler yalnızca meli-önerme olarak anlaşılsa ve “A yapılmalıdır” ifadesi “A ahlaki açıdan doğrudur” anlamına gelmediği düşünülse bile meli-önermeler ahlaki önermelerle sınırlı olmadığından dolayı nesnel ahlaki önermelerin ontolojisini açıklamak mümkündür. Zira ahlaki önermeler, meli-önerme olmakla beraber her meli-önerme ahlaki önerme değildir. Örneğin şu argümana bakalım:

 
1. X gerçekleşirse Y sonucunu verecektir. 
2. Y amaçlanmaktadır. 
Sonuç: O halde X yapılmalıdır. 

Fakat bu haliyle argüman geçersizdir zira Hume Yasasını ihlal etmektedir. Hume yasası dır-önermelerden meli-önermelerin çıkarılamayacağını söylemekte, eğer meli-önermeye ulaşılmak isteniyorsa öncüllerden en azından birinin meli-önerme olması gerektiğini söylemiştir. Bu sebeple argümanın geçerliliği için üçüncü bir önerme eklenmelidir:

 
1. X gerçekleşirse Y sonucunu verecektir. 
2. Y amaçlanmaktadır. 
3. Herhangi bir sonuca ulaşılmak isteniyorsa, o sonuca ulaştıracak sebep gerçekleştirilmelidir. 
Sonuç: O halde X yapılmalıdır. 

Argüman bu şekilde sunulduğu zaman, öncüllerinden en az biri meli-önerme olduğundan dolayı, geçerli bir çıkarım sağlamaktadır. Fakat dikkat edilirse (3) numaralı önerme bir tür meli-önerme olsa bile, bu önermenin ontolojik kaynağı ateizmle uyuşmaktadır. Zira bu önerme bir tür gereklilik önermesidir bununla beraber mantıksal bir önermedir. Yazının başında da belirtildiği gibi ateizm doğruysa temel yasalar yalnızca doğa yasalarından ibaret değildir ve mantık yasalarını da kapsamaktadır. O halde en az bir meli-önerme (yukarıdaki argümanın üçüncü öncülü gibi) temelini doğaüstü bir kaynaktan almadan ateizmle uyuşmaktadır. O halde bu durumda elimizde ahlaki önermelerin temeli olabilecek bir meli-önerme bulundurmaktayız. Bu önermeyi, “ahlak” kavramının analitik incelemesini yapıp bu inceleme ile birleştirebilirsek, nesnel ahlaki önermeleri ateizmle uyumlu hale getirebiliriz.

Öncelikle analitik incelemenin ne olduğundan bahsetmek gerekiyor. Analitik önermeler B yükleminin A öznesinin zaten tanım olarak bir özelliği olduğu önermelerdir. Yani B kavramı incelendiğinde doğrudan A kavramına ulaşılıyorsa, B'nin analitik incelenmesinin A'yı gerektirdiği söylenecektir. Eğer B yükleminden yola çıkarak ve B yüklemine herhangi bir şey eklemeden A'ya ulaşılabiliyorsa B'nin A'ya eşit olduğu söylenebilir. Örneğin “Ahmet keldir” cümlesindeki “Kel olma” yüklemini ele alıp analitik incelemeye tabii tutarsak, “Ahmet saçsızdır.” cümlesine ulaşabiliriz. Çünkü kavram olarak “kel olmak” ile “saçsız olmak” arasında bir ayrım bulunmamaktadır. Bir kişiye “kel” yerine “saçsız” derseniz, ona yakıştırdığınız sıfata herhangi bir ekleme yapmış olmazsınız. Bu sebeple kel olmak saçlı olmayı gerektirmektedir. Benzer şekilde “ahlaki davranış” ya da daha öz şekliyle “ahlak” kavramının analitik incelenmesi bizlere ahlaki realist yargılar için ipucu sağlayacaktır. “Bir şeye ahlaki derken ne kastederiz? Ahlak nedir?“ Tam da bu sorulara rasyonel bir cevap sağlandığı anda ahlakın ontolojik kaynağını anlamaya yaklaşıyoruz demektir.

Ahlak, ortaya çıkış sebebiyle insanlar arası ilişkileri düzenleme yöntemidir. Genel anlamıyla ahlakın analitik incelenmesinin sonucunda toplumsal bağlara ve insani ilişkilere atıf yapılacaktır. Zira ahlak derken kastettiğimiz şey budur. Bir toplum, farkındalığa sahip özneler arasında bulunan ilişkiler yoksa ahlaktan bahsedilemez. Bu sebeple ahlak derken anladığımız şey de temel refah seviyesi olmalıdır. Bu durumda nasıl “kel” kavramından anladığımız şey bir kişinin saçsız olmasıysa ve bu analitik inceleme sonucunda kellikten bahsederken aynı anlama gelen saçsız olmanın kullanılabileceği görüldüyse, aynı şekilde ahlak kavramının analitik olarak incelenmesi sonucunda, ondan anladığımız şey bu olduğu için “toplumsal refah seviyesi” tanımına ulaşılabilir. Ahlak, bir tür insanlar arasında var olan toplum sözleşmesi olarak görülmelidir.

Bu noktaları birleştirdiğimizde, hiçbir doğaüstü varsayıma ihtiyaç duymadan nesnel ahlaki önermelerin çıkarsanabileceğine ulaşabiliriz. Örneğin herhangi bir “ahlaki açıdan meli-önerme” ele alındığı zaman o önermenin doğruluğu ve yanlışlığı, tanrıya veya doğaüstü iddialara ihtiyaç olmaksızın şu şekilde üretilebilir:

 
1. Ahlak, toplum sözleşmesidir ve insan refahının artışını ifade eder (Ahlak kavramının analitik sonucu) 
2. Gereksiz yere adam öldürmek toplumun refahının azalmasına yol açar. (Olgusal çıkarımlar) 
3. Herhangi bir sonuç amaçlanıyorsa , o sonuca ulaştıracak sebep gerçekleştirilmelidir; amaçlanmıyorsa gerçekleştirilmemelidir.(Mantıksal açıdan zorunlu doğru olan önerme) 
Sonuç: Ahlak(refah seviyesi) amaçlanıyorsa gereksiz yere adam öldürülmemelidir. Ya da “gereksiz yere adam öldürmek kötüdür.”

(1) numaralı öncül ahlak derken kastettiğimiz şeyin ne olduğunu ifade eder. Elbette tıpkı “Bekar olmak evlenmemiş olmak değildir” denebileceği gibi “Ahlak toplum sözleşmesi/refah seviyesi değildir” denebilir. Fakat bu söylenildiği zaman bekar derken anlaşılan şeyin değiştirilmesi gibi ahlak derken anlaşılan şeyin değiştirildiğini gözlemleriz. Elbette ahlak derken farklı bir şeyi anlıyor olabilirsiniz. Fakat eğer farklı bir şeyi anlıyorsanız bizlerin de farklı bir tanım kabul ettiğimizi göz önünde bulundurarak ahlaki rölativizmden daha ileriye gidemezsiniz. Ahlakın tanımının boş bırakılması veya keyfi olarak doldurulması zaten zorunlu olarak nesnel ahlakla uyuşmayacağı için (1) numaralı öncüle karşı çıkan birinin aksiyolojik argümanı tutarlı bir şekilde savunamayacağı da açıktır. Bununla birlikte (2) numaralı önerme yalnızca bir eylemin (örneğin gereksiz yere adam öldürmenin ya da çocuklara tecavüz etmenin) toplumsal refah bakımından incelenmesini içerir ve olgusal bir önermedir. (3) numaralı önerme ise mantıksal bir önerme olup “temel yasalar” diyebileceğimiz mantıksal çıkarımlardandır.

“X amaçlanıyorsa ve Y, X'in nedeni ise Y yapılmalıdır” gibi mantıksal önermelerle beraber ahlakın analitik incelenişi bizi ahlaki önermelere ulaştırabilecektir. Sonuç olarak, ister onu ahlak olarak nitelendirin ister nitelendirmeyin; belirli eylemlerin toplumsal refahı arttıracağı olgusundan yola çıkarak “Toplumsal refahı arttırmak için A, B, C, D... eylemleri yapılmalıdır” sonucuna nesnel olarak çıkılabilir. Ahlaktan anlaşılan şey de refah seviyesi ve insani toplum sözleşmesiyken nesnel ahlaka ulaşmak ateizm ile mümkün hale gelecektir. Eğer ahlak ile anlaşılan insan refahından farklı bir temelse, bu durum ahlaki nesnelciliğin yanlışlığından daha net bir sonuç oluşturmayacağından dolayı ahlaki realizmden Tanrıya ulaşmaya çalışan aksiyolojik argümanın temeli çökecektir. “Ahlak” kavramından ne anlaşıldığı belirtildiği anda, yani bu kavramın analitik incelenmesine girilmesiyle beraber, ahlaki önermeler, temel yasalardan çıkartılabilecektir. 

 

4- Sonuç


Sonuç olarak bir eylemin "haksız" olması, "ahlaki açıdan yanlış olması" ya da "kötü" olması natüralizmle de uyuşmaktadır. Üstelik bu tür haksız eylemler, birilerinden korktuğumuz için değil yalnızca kaçınmak doğru olduğu için "ahlaki açıdan yanlış" kategorisinde değerlendirilir. Natüralist ahlak teorisinden çıkan bir sonuç varsa o da haksız eylemlerin yapılmaması gerektiğidir ve "haksız eylem" temelini atan en rasyonel düşünce de bir tür toplum sözleşmesini zihinde kurmaktır. Üstelik bu temel, mantıksal açıdan temellendirilmesiyle beraber sezgisel açıdan da müthiş bir ilerleme sağlamaktadır. Zira "Kötü olan şeyleri yapmıyorum çünkü insanım ve insanların yaşadığı bir toplumda yaşıyorum." ifadesiyle ahlaki toplum ütopyasına ulaşmada ileri bir adım atacaktır. Haksız olmayı sırf öyle olmak yanlış olduğu için yapmamayı sağlayacaktır. Bu da binlerce yıllık felsefe tarihinin ulaşmaya çalıştığı sonuçtur. Cennet ancak bu tür natüralist ahlak teorisince Dünya'ya kurulabilir. 

 

 

http://alfa-sorgulama.blogspot.com.tr/2015/02/aksiyolojik-arguman.html

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, NotImportant said:

1. Madde yanlıştır.

argümanın açıklamasında birinci madde şöyle savunulmuş...

 

Birinci öncül, mantığın en temel ilkelerinden üçüncü halin imkânsızlığı ilkesi gereği tartışılmaz bir şekilde doğrudur. Zira nesnel aksiyolojik önermeler varsa, bu önermeler ya temel yasalardan çıkarsanabilirler ya da çıkarsanamazlar. Eğer çıkarsanamazlarsa, o zaman tanım gereği bu önermeler temel yasalardır. Üçüncü bir durum mümkün değildir

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ortada bir kanıtlama, bir yasa filan yok. David Hume diye bir adam tarafından ortaya atılmış geçersiz bir iddiadan başka bir şey yok. Gerisi bu saçma sapan geçersiz üzerinde bile durulmayacak iddiayı süslemek, pazarlamaktan ibaret.

 

Ne demek olgusal önermelerden aksiyolojik önermeler çıkarsanamaz yahu? Niye çıkarsanamıyormuş? Olgu: Sigara sağlığa zararlıdır. Bu tamamen olgusaldır. Aksiyolojik önerme: Sigara içilmesi ile ilgili kısıtlayıcı bir takım önlemler alınabilir. Başkalarını sigara dumanına maruz bırakmak yasaklanır, sigara paketlerinin üzerine uyarıcı belirteçler konur.  

 

Ne oldu Hume? Güme gitti. Ne Hume'u yahu? Hangi devride yaşıyoruz. Hume da kimmiş! Kim takar Hume'u mumu be!

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 hours ago, democrossian said:

Ortada bir kanıtlama, bir yasa filan yok. David Hume diye bir adam tarafından ortaya atılmış geçersiz bir iddiadan başka bir şey yok. Gerisi bu saçma sapan geçersiz üzerinde bile durulmayacak iddiayı süslemek, pazarlamaktan ibaret.

 

Ne demek olgusal önermelerden aksiyolojik önermeler çıkarsanamaz yahu? Niye çıkarsanamıyormuş? Olgu: Sigara sağlığa zararlıdır. Bu tamamen olgusaldır. Aksiyolojik önerme: Sigara içilmesi ile ilgili kısıtlayıcı bir takım önlemler alınabilir. Başkalarını sigara dumanına maruz bırakmak yasaklanır, sigara paketlerinin üzerine uyarıcı belirteçler konur.  

 

Ne oldu Hume? Güme gitti. Ne Hume'u yahu? Hangi devride yaşıyoruz. Hume da kimmiş! Kim takar Hume'u mumu be!

 

 

Maalesef çuvalladın. 

 

Önerme denen şey, birine öğle yemeği için ucuz ve temiz restoran önerme değil, daha farklı bir şey. 

 

Yani, sen "önerme" yaptın, bir takım önlemler alınmasını önerdin. Oysa, buradaki mevzu, mantıksal önerme denen, tespit içeren doğru veya yanlış olma ihtimali olan terimler. 

 

Neyse, pek heyecanlı girşmişsin, sanırım ondan...

 

Ha, Hume'nin yasası da laftan ibaret değildir, gayet tutarlıdır. Yukardaki zavallı örnek ise, baştan itibaren sefil bir halde olup, iddianın aksine tanrının yokluğunu ispatlar sadece. 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Saçmalama anibal. Tabii ki önermeyi restoran önerme anlamında değil mantıksal önerme anlamında kullanıyorum. Restoran önermeyi nerenden çıkardın yahu? Ne alakası var? 

 

Hume'un doğrulanabilmesi için evrimin etik yaratamayacağının açıklanması gerekir ki tersidir, etiği evrimin yarattığı açıklanabilirdir görüşümde tabii ki ısrar ediyorum, senin bu saçma karşı çıkışından zerre kadar etkilenmedim, çünkü boşa konuşuyorsun. Söylediklerinin zerre kadar bir anlamı yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 minutes ago, democrossian said:

Saçmalama anibal. Tabii ki önermeyi restoran önerme anlamında değil mantıksal önerme anlamında kullanıyorum. Restoran önermeyi nerenden çıkardın yahu? Ne alakası var? 

 

Hume'un doğrulanabilmesi için evrimin etik yaratamayacağının açıklanması gerekir ki tersidir, etiği evrimin yarattığı açıklanabilirdir görüşümde tabii ki ısrar ediyorum, senin bu saçma karşı çıkışından zerre kadar etkilenmedim, çünkü boşa konuşuyorsun. Söylediklerinin zerre kadar bir anlamı yok.

 

İyi de evrimle, etikle Hume'un alakası ne?

 

Hume, mantık kurallarından bahseder. Hume yasasının, evrimle, etikle falan alakası yoktur. Dahası, evrim hume mantık yasasınca doğrulanır. Tabi yukardaki mevzu gibi, zavallı bir beyin hoşaflamasından bahsetmiyoruz. 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslümler ortaya bir argüman koymaktan çoktan umut kesti de... Bir dallamanın çıkıp ateistler arasında fikir ayrılığı çıkmasından başka umutları yok. Şekil a da görüldüğü gibi bir dallama da mutlaka çıkar! :lol:

 

Dallama, Hume'un görüşlerinin tamamını eleştiren kim? Bu aksiyolojik argümanı tutarsızdır sadece. Öbürlerine bir şey şu ana kadar demedik. Aksiyolojik ne demek dallama? Değerlerin tür, ölçüt ve metafiziksel niteliğiyle ilgilenen bir felsefe kolu; etik ve estetik. Yunanca kökenli terim. Eee? Ne demeye dallamalık yapıyorsun? :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hume'u yorumlamanın zor olduğunu kabul ediyorum yalnız. Kendisi bile "A Treatise of Human Nature" adlı kitabını toplu eserlerinin içine almamıştır. Bu kitaba yönelik eleştirileri göğüsleyememiş olması anlamına gelir bu. Bu da ne iddia ettiğinden emin olmadığı anlamına gelir. Bu yüzden görüşleri her tarafa çekilmeye uygundur. Görüşleri karmaşıktır. Nedenselliğe karşıdır ama nedenselliği doğal da kabul eder. Nedenselliğe itiraz eden biri benim açımdan değersiz olduğu için Hume ile ilgilenmemişimdir. Doğru şeyler söylemiş de olabilir doğal olarak ama ilgi alanıma girmiyor kendisi. Uyuşturucu bağımlılık yapar yargısına varamayacağımız gibi saçma sapan görüşleri vardır. Uyuşturucunun nasıl bağımlılık yaptığı nedensellikle açıklanmıştır. Karmaşık nedensellikten dolayı bağımlılık geliştirmeyen kişiler bu mekanizmanın nedensel varlığını çürütmez. Bu yüzden Hume'u dikkate almam.

 

Yalnız dincilerin ve tanrıcıların denize düşmüş gibi Hume'a sarılmaları komik. Kendisi dinsizlikle suçlanmış ve yıllarca bu suçlamalarla uğraşmıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
18 minutes ago, democrossian said:

Müslümler ortaya bir argüman koymaktan çoktan umut kesti de... Bir dallamanın çıkıp ateistler arasında fikir ayrılığı çıkmasından başka umutları yok. Şekil a da görüldüğü gibi bir dallama da mutlaka çıkar! :lol:

 

Dallama, Hume'un görüşlerinin tamamını eleştiren kim? Bu aksiyolojik argümanı tutarsızdır sadece. Öbürlerine bir şey şu ana kadar demedik. Aksiyolojik ne demek dallama? Değerlerin tür, ölçüt ve metafiziksel niteliğiyle ilgilenen bir felsefe kolu; etik ve estetik. Yunanca kökenli terim. Eee? Ne demeye dallamalık yapıyorsun? :D

 

 

İyi de bu argüman diye sayıklanan zırvalığın hume'yle alakası yok ki. Adamın böyle bir amanda ahlak varsa, yok tanrı olmalıda falan gibi bir mevzu kastığı yok. Zaten ateist olduğundan şüphe edilen, çok tanrılılığı argüman olarak ispatlamış falan biri. 

 

Şu amanda tasarım var, demek akıllı tasarımcı var denen zırvalığa da ilk "hastirin ordan"  diyende Hume hatta..

 

Bu aksiyolojik argüman dedikleri zibidilikte, zavallı bir beyin fukaralığı sadece, ki ancak dinciler gibi pespaye mantıklılar yapabilir bunu. 

tarihinde anibal tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet anibal'in diyeceğini tahmin etmiş gibi bir ileti daha yazmışım, ki benim anibal'in söyledikleri hakkında görüşüm odur. Doğru yani, Hume o şekilde, ben de onu belirttim. Dincilerin Hume'a sarılmaları denize düşüp yılana sarılmak gibi! :D

 

Bu aksiyolojik argüman Hume'un görüşlerinin başkaları tarafından bir yorumu, kendisi bu argümanı ortaya atarak tanrıyı ispata kalkışmamıştır herhalde, bilmiyorum yaptıysa da. Kesin bilgim yok. Ama Hume bence sağlam pabuç değil. Gerçekten dinsiz midir bilmiyorum. Görüşlerinde bir netlik göremiyorum.

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bütün ateistler kabul eder ki biz birbirimizi dincilerden daha şiddetli eleştiriyor ve yargılıyoruz. Bu tavır ateistlerde bir tür alışkanlık haline gelmiştir. Bazen içimizden birinin eleştirileri sert de olsa zararı yok diye tolere etsek de bazen edemeyiz. İnsanın her hali bir olmaz.

 

Benim önerim, direk suçlayıcı ifadelerle lafa girmek değil de görüş ayrılığını ortaya koyduktan sonra ikna olmamakta direnme varsa üslubu o zaman sertleştirmek. Daha ilk iletide direk kafadan suçlayıcı çuvallama filan gibi laflar tolere edilemeyebilir.

 

Çünkü ben Kafka'cıyım. Uyandırmak için sert ifadelerin gerektiğine inanırım. Ama en sonda söylenecek lafı en başta söylememek gerekiyor. Kafka'nın eleştirileri olabildiğince serttir. Kötüleyici ifade kullanmaz, ama anlatımı öyle bir gelişir ki hakaret etse ondan iyiydi şekline gelir. Çok berbat betimleme yapar, hiç bir aşağılayıcı sözcük kullanmadığı halde yaptığı betimleme ile yerin dibine sokar.

 

Dönüşüm'de örneğin olayın ana kahramanı etrafındaki kişiler hakkında kötüleyici aşağılayıcı hiç bir ifadesi yoktur. Ama onların davranışlarını, konuşmalarını öyle bir betimler ki hayvan oğlu hayvanlar dese o kadar ağır olmazdı. Resmen siz o böcekten daha iğrenç pislik yaratıklarsınız demeye getirir. O zavallı böcek tamamen zararsız ve masumdu ama sizler cani, aşağılık, pislik yaratıklarsınız demeye getirir.

 

Kafka müthiştir. İnsanı derin düşüncelere daldırır. Peki ne yapsalardı? Onu ev hayvanı gibi şefkatle sevgiyle besleseler miydi? Biyologları çağırıp laboratuarda kesilip biçilmesini, incelenmesini mi sağlasalardı, ne yapsalardı? Doğanın bize dayattıkları karşısında ne yapabiliriz? Elimizden gelen çok bir şey var mıdır? Doğayı dönüştürmeyi başarabilir miyiz? Bütün bu soruların kafada canlanmasına neden olur. Kafka çok karamsar görünse de kafası müthiş çalışan bir adam. Zaten kafası çalışanın iyimser olduğu nerede görülmüş?

 

Hele Dava, Kafka'nın karamsarlığının zirvesini oluşturan bir kitabıdır ve tam da söylediği gibi toplumsal eleştirisi insanlığın beynine şimşek gibi iner. İnsanlık bu kadarını yapar mı sorusuna evet yapabilir yanıtı vermek zorunda kalırsınız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanlar eşit tasarımlanmamıştır.

Bu yüzden nesnel aksiyolojik yasa yoktur.

Tanrı tanımlanmadığı için tanrı yoksa diye bir şart sürmek anlamsızdır.

Nesnel aksiyolojik yasa yokluğuda bu yüzden tanrı yok anlamınada gelmez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
22 saat önce, kirec yazdı:

argümanın açıklamasında birinci madde şöyle savunulmuş...

 

Birinci öncül, mantığın en temel ilkelerinden üçüncü halin imkânsızlığı ilkesi gereği tartışılmaz bir şekilde doğrudur. Zira nesnel aksiyolojik önermeler varsa, bu önermeler ya temel yasalardan çıkarsanabilirler ya da çıkarsanamazlar. Eğer çıkarsanamazlarsa, o zaman tanım gereği bu önermeler temel yasalardır. Üçüncü bir durum mümkün değildir

 

Bu cümlenin kendi içinde çeliştiğini farkında mısın ? Aynı konu başında yazdığın adımların kendi içinde çeliştiği gibi.

 

Basit başlayalım Nesnel aksiyolojik önerme nedir ? Bir örneği ne olabilir ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

1-) Dünyada gözlemlenen eserlerde, mantık olarak da tek bir yapımcısı olma zorunluluğu yoktur.

 

2-) Dünyada ölümsüz gelişmiş bir canlı tespit edilememiştir.

 

3-) Bilimsel açıdan hiçbir zaman, hiçbir yerde algılanamayacak ve ölçülemeyecek olan şeyler, var olamazlar.

 

4-) Adil ve vicdanlı bir insan, insanların veya hayvanların birbirlerine işkence yapacağı, öldüreceği bir ortamı ayarlamaz. hatalı olarak ayarlamış ise mudahele eder. dolayısıyla insana ahlakı adaleti öğretecek bir otorite bu ahlaksızlığı yapamaz!

 

5-) Hiçbir çaba sarfetmeden bedavadan dağıtılan bir nimet için fazla bir teşekkür beklenemez.

 

6-) Gelişmiş olan her canlının varedicisi olmak zorunda ise, tanrının haydi haydi varedicisi olmak zorundadır. bu şekilde geçmişe doğru sonsuz gidiş imkansızdır.

 

7-) Evrenin ve yaşadığımız gezegenin çok uzun zaman evrelerinde bilinçli davranışlar ortaya koyabildiği gözlemlenmiş ve bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

 

Sonuç : Tanrı, ilkel bir uydurmadır ve çok açık bir aldatmacadır !

 

 

 

tarihinde Mindsurfer tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...