Jump to content

Recommended Posts

Şimdi bakabildim.

Anlatım esnasındaki jest-mimikleri ve tonlaması süper hakikaten :)

Sondaki boğulma ve nefes borusu ile ilgili önerisi gayet hoş..

En sondaki kısım(bacak arası) ise muhabbetin dibi :) 

 

Senelerdir dilimizde tüy bitti bu konuda ama anlayan kim..

Aman da hassas ayar..Al sana hassas(!) ayar.

Darısı bu tip sunumların Türkiye'de ve Türkçe yapılabilmesinin başına..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Neil DeGrasse Tyson.

 

Bayılıyorum anlatımına bu adamın.

 

Ama Neil DeGrasse Tyson öncesinde çok sevdiğim biri daha var.

 

Neil DeGrasse Tyson kozmoz belgeseli girişinde anlatıyor:

 

Lise talebesi olduğu 1975 veya 1976 senesinden bir kış günü. Bilime olan merakı neticesinde Carl Sagan'a bir mektup yazıyor ve Carl Sagan mektubunu cevaplayıp kendisini davet ediyor. Kendisini bilimsel bir gezi düzenlediği bir gününü ayırıp Neil Degrasse Tyson'ın günümüzde fizikçi olmasına yol açıyor.

 

Bir insan bu kadar mı pozitif olabilir? İstendi mi oluyor işte. 

 

Çocukken hayranlıkla izlemiştim Carl Sagan'ın kozmoz belgeselini, büyüdüğümde de onun izinden giden Neil Degrasse Tyson'un kozmoz belgeselini severek izledim.

 

Pozitif olmak için, değer yaratabilmek için yaptıklarına bir bak adamların, bir de bizdeki yobaz kafaya bak.

 

Arada o kadar büyük, dağlar kadar fark var ki mentalitenin, Türkiye'de böyle bir sunum yapılsa bile anlam ifade etmesi hayal gibi geliyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evrenin ve gezegendeki hayatın oluşumunda akıl unsuru vardır aslında..

"Aptal tasarım" denecek bir durum da yok belki ama, bir tasarım da sayılmaz. bu daha çok evrendeki oluşumların doğal bir sürecidir.

Ve zamana fazlasıyla bağımlı olduğu için evrendeki bu akıllı üretim sisteminin insan aklının gerisinde olduğunu söyleyebiliriz.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 hours ago, Mindsurfer said:

Evrenin ve gezegendeki hayatın oluşumunda akıl unsuru vardır aslında..

"Aptal tasarım" denecek bir durum da yok belki ama, bir tasarım da sayılmaz. bu daha çok evrendeki oluşumların doğal bir sürecidir.

Ve zamana fazlasıyla bağımlı olduğu için evrendeki bu akıllı üretim sisteminin insan aklının gerisinde olduğunu söyleyebiliriz.

 

Burada önce, akıl ya da "akıl unsuru" kavramının içinin neyle doldurulduğu, ondan en anladığımız hususunda hem fikir olmak gerekli. Yoksa havanda su döveriz.

Akılıı tasarım kavramının gönderme yaptığı "akıllı" ve "tasarım" kavramları üzerinden tam zıt yönde düşünüldüğünde, aptal tasarım gayet oturaklı bir niteleme gibi duruyor..

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Aptal tasarım" lafı yerinde değil. Böyle bir şey yok. Aptal diye akıllı olması beklenen ama bu umudu boşa çıkaranlar nitelenir. Tasarımdan akıllı olmasını bekleyenler ama umduklarını bulamayanlar böyle bir niteleme yapabilir. Yoksa canlıların tasarımında akıldan çok başka etkenler olduğu apaçık. Bu etkenleri ilk kez Darwin ve Vallace ortaya attılar.

 

Fakat insanlarda bundan daha fazla bir etkenin işe karışmış olması gerektiği hissi hiç eksik olmuyor. Bir şeyler daha işin içine karışmış olmalı hissini ben de yaşarım. Bu bir şeyler daha genellikle; tanrı, uzaylılar filandır.

 

Fakat ben tanrı ve uzaylılar hakkında bir kuşkuya sahip değilim. Benim kuşkum, çoklu evrenlerle ilgili. Evrimin ne gezegenimizle, ne evrenimizle sınırlı olmadığını düşünüyorum. Önce güneşin bize bir milyar yıl daha dostça ışıyacağı gerçeğinden hareketle bunun çok uzun bir süre olduğunu ve teknolojinin gelişim hızını değil ivmesini düşünüyorum. Sonra yeni evrenleri eski evrenlerden arta kalan karadeliklerin çarpışmalarının oluşturduğu big-bang'lerin yarattığı varsayımından hareketle karadeliklerin bilgiyi saklama yetenekleri üzerine düşünüyorum.

 

Bu düşünceler sonucu ortaya çıkan soru şu oluyor: Evren sonlanmadan önce gelişmiş bir uygarlık varlığının bilgisini karadeliğe atabilir ve yeni bir evrende bu yolla tekrar varlık bulmayı sağlayabilir mi? Buna kısaca tanrı biz miyiz sorusu deniyor. 

 

Bu düşünce üzerine eleştiriler, teknodin yaratıp bilime tapınma şeklinde yoğunlaşıyor. Bunlar aşırı eleştiriler olabileceği gibi, hakkında kanıt olmayan fikirleri çok da benimsemek eleştirilere az da olsa haklılık payı da çıkartabilir.

 

Fakat hakkında somut kanıtlar elde edebildiğimiz konularda bilimi kullandığımız gibi, somut kanıt elde edemediğimiz konularda felsefeyi kullanmamız da bir gereklilik. Bu durum, dini inançlara alternatif olarak felsefi inançları gündeme getiriyor. Bazı ateistler dini-felsefi ayrımı yapmadan tüm inançlara karşı olduklarını söylüyorlar.

 

Ancak felsefeden kaçınmanın bir yolunu bilmediğim gibi, böyle bir zorunluluk da öne sürülemez. Bir örnek vereyim, evrende yalnız mıyız sorusuna bilimle bir yanıt üretemiyorsak felsefe ile de üretmemek diye bir koşul olabilir mi? Elbette olamaz. Felsefe buna bir yanıt elbette üretir. Somut kanıt olmadığına göre olasılıkları kullanarak olasılık hesabı yapacaktır.   

Link to post
Sitelerde Paylaş

Videoda “Aptal tasarım” ironi olarak söyleniyor. Anlatılan ortada tasarım filan yok. 

 

Akıllı tasarım olduğunu iddia edenlerin nasıl tasarımlı gibi gözüken şeyleri seçip, tasarımsız gözüken şeyleri görmezden geldiklerini gösteriyor.

 

Adamın konuyu anlatımı çok güzel.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...