Jump to content

İşçi sınıfı ilerici mi?


Recommended Posts

Marks bir bilim adamıydı ve teorisini sağlam bir gerçeklik üzerine inşâ etti. Ama hem Marks'ın dönemine göre kapitalizm çok değişti, hem de Marks'ın döneminde bile işçi sınıfına atfedilen role ilişkin bilimsel dayanak zayıftı.

19. Yy. Kapitalizmi daha bir ele gelir, somut bir hedef olarak karşısında mucadele edilebilir durumdaydi. Işciler buyuk fabrikalarda bir aradaydı. Kapitalist sinifa karşı isci sinifi... ikisi de derli toplu ve somut olarak gorunuyordu. Oysa 21. Yy. Kapitalizmi işçi sınıfını dağıtmış, parca parca etmiş, atomize etmiş. Bir metanın üretimi bile dünyanın değişik yerlerinde yapılıyor. Büyük işletmeler kalmamış ve işçi ordusu dağıtılmış.

Sermaye sınıfı da somut olmaktan çıkıp belirsizleşmiş. Somut üretim dışı gelirler, rant, kara para, borsa manipülasyonları vb ile üretim kârı içiçe geçmiş. İşçi sınıfının da hisse senetleri ile, gayrımenkul mal mülk edinme yoluyla sermaye düzeniyle bağı kurulmuş.

Ama 19. Yy.de de işçi sınıfına Marks çok ve temelsiz bir önem verdi. Bunda onun toplum şematizmi de rol oynadı, o dönemki işci hareketleri de. Marks aşamalı toplum sistematiğinin kaçınımaz bir sonucu olarak işçi sınıfının kapitalizmi devirip, sonunda kendisini de bir sınıf olmaktan çıkaracağı cennetsi bir son hayal etti. Bunu arzuladı. Bunun bilim temellerini ortaya koymakta ısrarcı olmadı. Çünki o bir bilim adamıydı ve kapitalizmi analiz ettiği gibi, henüz kurulmamış bir ütopyayı da analiz edemezdi.

O dönem işçi sınıfının sefalet koşulları ve bu nedenle kalkıştığı devrimci hareketler vardı. Ama kapitalizm dersler çıkarıp bunları ortadan kaldırdı. Hem daracık yolları genişletip bulvarlar açtı ve böylece barikat savaşlarını zorlaştırdı, hem de sefaleti az çok giderip iscileri de mülk sahibi yaparak düzenini sağlamlaştırdı.

Dolayısıyla sonraki asırda işçi sınıfı devrimleri diye ancak politik olarak ona atfedilen sosyalist devrimler ve milli demokratik devrimler gerçekleştirilebildi. Bir sonraki asırda o da bitti.

Günümüzde en tutucu, en kendi hâlinde sınıf işçi sınıfı ve köylülerdir, işleri için ve tarlaları için mücadele ederler, böyle ilerici ve devrimci olmak mümkün mü? 

Elindeki için mücadele eden bir sınıf devrim isteyebilir mi? 

tarihinde Huuu tarafından düzenlendi
Yazım hataları düzeltildi.
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bahsettiğiniz üzere eskiden bir bütün halinde işçi sınıfı vardı, kolayca örgütlenebiliyorlardı, sendika, grev gibi haklar için toparlanabiliyorlardı.

Şimdi bu özellik yok oldu, işçiler arasında farklar oluştu, işsiz kalma korkusu daha ağır bastı, hatta işçiler arasında bir üst mevki veya yerini koruma yüzünden küçük de olsa rekabet oluştu.

İşçi sınıfının devrim yapma gibi bir derdi de olmaz, daha önceki devrimler yanıltıcıdır.

Dikkat ederseniz 20. yüz yılda yapılan devrimlerin Sovyet-Çin-Küba da dahil tamamı emperyalist baskı ve işgal sonucu oluşmuştur.

İşçi sınıfı için işgal yoksa devrim de yoktur.

İşçi sınıfı elbette ilerici değildir, ancak potansiyel ilerici olma konumunu koruyor.

Örneğin Türkiye'de ister dinci ister faşist nasıl bir sistem gelirse gelsin, işçi sınıfı kılını kıpırdatmaz.

Bunun için dışarıdan bir kurşun atılması gerek...

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, Huuu yazdı:

Marks bir bilim adamıydı ve teorisini sağlam bir gerçeklik üzerine inşâ etti. Ama hem Marks'ın dönemine göre kapitalizm çok değişti, hem de Marks'ın döneminde bile işçi sınıfına atfedilen role ilişkin bilimsel dayanak zayıftı.

19. Yy. Kapitalizmi daha bir ele gelir, somut bir hedef olarak karşısında mucadele edilebilir durumdaydi. Işciler buyuk fabrikalarda bir aradaydı. Kapitalist sinifa karşı isci sinifi... ikisi de derli toplu ve somut olarak gorunuyordu. Oysa 21. Yy. Kapitalizmi işçi sınıfını dağıtmış, parca parca etmiş, atomize etmiş. Bir metanın üretimi bile dünyanın değişik yerlerinde yapılıyor. Büyük işletmeler kalmamış ve işçi ordusu dağıtılmış.

Sermaye sınıfı da somut olmaktan çıkıp belirsizleşmiş. Somut üretim dışı gelirler, rant, kara para, borsa manipülasyonları vb ile üretim kârı içiçe geçmiş. İşçi sınıfının da hisse senetleri ile, gayrımenkul mal mülk edinme yoluyla sermaye düzeniyle bağı kurulmuş.

Ama 19. Yy.de de işçi sınıfına Marks çok ve temelsiz bir önem verdi. Bunda onun toplum şematizmi de rol oynadı, o dönemki işci hareketleri de. Marks aşamalı toplum sistematiğinin kaçınımaz bir sonucu olarak işçi sınıfının kapitalizmi devirip, sonunda kendisini de bir sınıf olmaktan çıkaracağı cennetsi bir son hayal etti. Bunu arzuladı. Bunun bilim temellerini ortaya koymakta ısrarcı olmadı. Çünki o bir bilim adamıydı ve kapitalizmi analiz ettiği gibi, henüz kurulmamış bir ütopyayı da analiz edemezdi.

O dönem işçi sınıfının sefalet koşulları ve bu nedenle kalkıştığı devrimci hareketler vardı. Ama kapitalizm dersler çıkarıp bunları ortadan kaldırdı. Hem daracık yolları genişletip bulvarlar açtı ve böylece barikat savaşlarını zorlaştırdı, hem de sefaleti az çok giderip iscileri de mülk sahibi yaparak düzenini sağlamlaştırdı.

Dolayısıyla sonraki asırda işçi sınıfı devrimleri diye ancak politik olarak ona atfedilen sosyalist devrimler ve milli demokratik devrimler gerçekleştirilebildi. Bir sonraki asırda o da bitti.

Günümüzde en tutucu, en kendi hâlinde sınıf işçi sınıfı ve köylülerdir, işleri için ve tarlaları için mücadele ederler, böyle ilerici ve devrimci olmak mümkün mü? 

Elindeki için mücadele eden bir sınıf devrim isteyebilir mi? 

 

- Doğru tespitler. 

Ama birçok kitapta geçer. Marks'In dönemi, çocuk işçiliğinin Avrupa'da bile (ucuz olduğu için) çok yaygın olduğu bir dönemdi. 

Chomsky'nin kitaplarına bakarsan, Kapitalizmin kendini devrimden korumak için çok ciddi toplumsal mühendislik çalışmaları yürütmüş olduğu doğrudur.

Ben yine de sadece böyle olduğunu düşünmüyorum. Devrim alternatifi her zaman için vardır. Kapitalizme alternatif sistem olarak sosyalizm daime oradadır. Ve bugün mesela haftada 40 saat çalışma sınırı, kadınlara çalışma hakları, emeklilik hakkı, hamilelik izinler, azınlıkları çalıştırma zorunluluğu, hüküm giymiş kişileri çalıştırma zorunluluğu, 15-20 gün senelik izinler, bazı gruplara yönelik sosyal tesisler filan varsa, bunlar kapitalizm'İn kendi planlamasından çok sistemin sosyalist muhalefetin gücünü hissetmesinden ve buna boyun eğmek zorunda kalmasından kaynaklanmaktadır.

- Yani sosyalizmin "olması" için illa ki devrim olması gerekmez. Demokratik, hukuk devleti olabilmiş, halkın belirli düzeyde eğitim aldığı ülkelerde sosyalist veya sosyalizme yakın gruplar vardır. Bunlar sermayenin hırslarını dengelemeye yararlar. Türkiye'nin en büyük kaybı gerçekte budur. kendi sosyalist muhalefetinden nefret edip onu yok etmiş bir ülkedir.

 

1 saat önce, bilgivehis yazdı:

Bahsettiğiniz üzere eskiden bir bütün halinde işçi sınıfı vardı, kolayca örgütlenebiliyorlardı, sendika, grev gibi haklar için toparlanabiliyorlardı.

Şimdi bu özellik yok oldu, işçiler arasında farklar oluştu, işsiz kalma korkusu daha ağır bastı, hatta işçiler arasında bir üst mevki veya yerini koruma yüzünden küçük de olsa rekabet oluştu.

İşçi sınıfının devrim yapma gibi bir derdi de olmaz, daha önceki devrimler yanıltıcıdır.

Dikkat ederseniz 20. yüz yılda yapılan devrimlerin Sovyet-Çin-Küba da dahil tamamı emperyalist baskı ve işgal sonucu oluşmuştur.

İşçi sınıfı için işgal yoksa devrim de yoktur.

İşçi sınıfı elbette ilerici değildir, ancak potansiyel ilerici olma konumunu koruyor.

Örneğin Türkiye'de ister dinci ister faşist nasıl bir sistem gelirse gelsin, işçi sınıfı kılını kıpırdatmaz.

Bunun için dışarıdan bir kurşun atılması gerek...

 

 

- ABD hariç gelişmiş ülkeler açısından bu dediğiniz doğru değil. Çalışan sınıf organize olmaz olur mu? - Tam tersine (örneğin Fransa'da) bu birliktelik bozulmaya ve insanlar atomize edilmeye çalışılıyor. Çünkü liberaller her yer Çin gibi olsun, millet bedavaya çalışsın istiyor. O yüzden takip ediyorsanız, İnsanlar yine sokaya inip bunu protesto ediyorlar.

Türkiye'deki sendikacılık da öyle kötü durumda değil. Ama Türkiye'Nin artık bambaşka sorunları var.

 

1 saat önce, ekremaktaş yazdı:

İşçi sınıfı; aptal, cahil, kaypak, korkak, kurnaz ve sinsidir. 

 

- Özellikle Avrupa için bu dediğin çok saçma. Yurt dışına gidersen dene. Bazıları çok okurlar örneğin. Edebi bilgi açısından seni beni alt ederler.

Kendi işçi sınıfımız da öyle kara cahil değil, ama yılların yönetimsel hataları var. 10 sene sonra belki düz dünya teorisine geçecekler. Ama bu tür şeyler Türkiye'deki siyasal algı sorununundan kaynaklanıyor. Kendi suçları değil.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşçiye parasını ödedikten sonra eroin de imal ettirtebilirsin. İşçi şu mudur bu mudur değil midir diye bir şey yok. İşçi alacağı paraya bakar. İşçiye şu toplama kampındaki insanlara her gün işkence edecek, her gün nedensiz rasgele seçtiğin üç kişiyi de öldüreceksin, sana dolgun maaş, sigorta, lojman, araba de, yapar. Yapar yani, parasını alıyor!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cahil işçi sermaye sahibinin işine geliyor. Günde 12 saat çalıştırmak, yıllık izin hakkını kullandırmamak, iş tanımında olmayan işleri yaptırmak vs. bunlar yasal değil ama hakkını aramak istersen kapı önüne koyulursun, çünkü dışarıda bu şartlar altında çalışmayı kabul edecek milyonlar var.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mesela burjuvazi iktidar sahibi sınıf olarak bilimi, sanatı, eğitimi, kültürü kendi sınıf çıkarları gereği geliştirmeye, ilerletmeye çalışır. Kendi sınıf ideolojisi doğrultusunda sanat eserlerini, sanat akımlarını destekler, satın alır, yaygınlaştırır, teşvik eder, vb...

 

İşçi sınıfı yarın iktidar olsa bunlara önem verir mi? Bunlara önem vermesi için bir sınıf çıkarı var mı?

 

İşçi sınıfı adına iktidara gelen politik partiler bunlara önem verir, bunları kendi ideolojik hakimiyetlerini perçinlemek için kullanır ve geliştirir. Ama işçi sınıfının bunlar umurunda olmaz.

 

Modern sanat akımları ileri burjuva demokratik ülkelerinde ortaya çıktı. Burjuvazi bunları satın alarak, sergileyerek destekledi. Ama bunlar sosyalist ülkelerde burjuva sanatı diye küçümsendi ve istenmedi.

 

Mesela Pablo Picasso, komünist parti üyesi olduğu halde, barış güvercini amblemini yapmasına ve dünyada sovyetler lehine bir imaj yüzü olmasına rağmen, sovyet ülkesindeki aydın ve sanatçı kesimi nezdinde, sovyet hükümeti nezdinde sanat tarzı nedeniyle pek rağbet görmedi. Onun imajından yararlanırken, bir yandan da sanatını küçümseyerek karşıladılar.

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 hours ago, ekremaktaş said:

İşçi sınıfı; aptal, cahil, kaypak, korkak, kurnaz ve sinsidir. 

bu söylediklerin bu ülkedeki işveren sınıfı için de geçerlidir.

bu ülke insanından bi cacık olmaz! 1000 yılda bir atatürk gibileri gelir, birkaç onyıl onun etkisi sürer. sonrasında yine aslına döner.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Maalesef ülkemiz insanı ülkeyi ileri götürebilmekten ziyade kişisel çıkarı ön plana koymaya meyilli. Hani tam anlamıyla haksız da diyemiyorsun çünkü o insan da kendini düşünmek zorunda, fakat bunu tabii ki lüks için şerefini satanlar için söylemiyorum.

İşçi sınıfının ilerici olmasının tek yolu, ülkedeki eğitim sisteminin cidden gelişmesi ve bu insanların davaları uğruna kendi menfaatlerini feda edebilecek bireylere dönüşmesini çocuk yaşta aşılamaktan geçiyor. 

Her şeyden önce eğitim...

 

tarihinde coolpandaria tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
23 minutes ago, coolpandaria said:

Maalesef ülkemiz insanı ülkeyi ileri götürebilmekten ziyade kişisel çıkarı ön plana koymaya meyilli. Hani tam anlamıyla haksız da diyemiyorsun çünkü o insan da kendini düşünmek zorunda, fakat bunu tabii ki lüks için şerefini satanlar için söylemiyorum.

İşçi sınıfının ilerici olmasının tek yolu, ülkedeki eğitim sisteminin cidden gelişmesi ve bu insanların davaları uğruna kendi menfaatlerini feda edebilecek bireylere dönüşmesini çocuk yaşta aşılamaktan geçiyor. 

Her şeyden önce eğitim...

 

 

Herşeyden önce eğitim, evet, doğru. Fakat, hiçkimse, ülkeyi ileri götürmeyi düşünmez, kendini düşünür. Hatta ülkeyi dur bir ileri götüreyim diyen de aslında kendini düşünüyordur. Karışık bir konu....

 

Eğitim için sanayi toplumu yada bilgi toplumu olmak gerekir. Bu toplumda mühendis olsan ne olur ki, ki, bir şeyde olmuyor işte, görüyoruz. Ya işçi olsan ne olur?

 

Ülkemizde en karıştırılan şey, amele ile işçiyi aynı şey sanmak. 

 

Evet, amelelikten çıkmak ve adam gibi işçi olabilmek için, ki buna mühendisi de, banka müdürü de dahildir, önce eğitim gerekliliğidir. bu da işte malum kısır döngünün kenet taşı olur. 

 

İşçi sınıfının ilerici falan olması gerekmiyor, işçi olması kafidir. Ama dava adamı olması gerekmez, hatta çoğu durumda faciaya bile yol açabilir. Hitler'de işçi sınıfının eseriydi, unutmayın.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Charlotte yazdı:

Cahil işçi sermaye sahibinin işine geliyor. Günde 12 saat çalıştırmak, yıllık izin hakkını kullandırmamak, iş tanımında olmayan işleri yaptırmak vs. bunlar yasal değil ama hakkını aramak istersen kapı önüne koyulursun, çünkü dışarıda bu şartlar altında çalışmayı kabul edecek milyonlar var.

 

- İşte kapitalizm burada bitiyor. Sosyalizm başlıyor. 

Haftada 36 saat, + 15 gün izin + eğitim / sağlık hizmetleri verir ve buna uyarsan üretkenlik artar, refah artar, çok maaş verirsen ülke ekonomisi / tüketim artar. 

Liberalizm'e bırakırsan "Ben çocuk işçi çalıştırmazsam diğer fabrika çalıştırır ve benim önüme geçer" der.

Kontrolsüz kapitalizm zaten 100 sene önceki olay. Modern kapitalizm (Almanya / Japonya gibi) devletin yasalar aracılığıyla "herkesin yararına" önlemler alabildiği kapitalizm'dir.

 

2 saat önce, Huuu yazdı:

Mesela burjuvazi iktidar sahibi sınıf olarak bilimi, sanatı, eğitimi, kültürü kendi sınıf çıkarları gereği geliştirmeye, ilerletmeye çalışır. Kendi sınıf ideolojisi doğrultusunda sanat eserlerini, sanat akımlarını destekler, satın alır, yaygınlaştırır, teşvik eder, vb...

 

- burjuvazi öyle uzun vadeli plan yapmaz. Kar amaçlı ya da kişisel amaçlıdır. Başka bir şey değildir.

 

....

 

- Sanat ve bilim öyle zaptdilebilir konular değildir. O yüzden refah seviyesi yüksek ve özgür ortama gerek duyar. 

Sovyetler ayrı bir örnek. Komünistler her ikisini yapay olarak sürekli desteklemişler (iyi de yapmışlar). Ama normal şartlarda bunlar hiç desteklemesen de, ortam uygunsa, hızla gelişebilen şeyler.

 

15 dakika önce, anibal yazdı:

 

Herşeyden önce eğitim, evet, doğru. Fakat, hiçkimse, ülkeyi ileri götürmeyi düşünmez, kendini düşünür. Hatta ülkeyi dur bir ileri götüreyim diyen de aslında kendini düşünüyordur. Karışık bir konu....

 

Eğitim için sanayi toplumu yada bilgi toplumu olmak gerekir. Bu toplumda mühendis olsan ne olur ki, ki, bir şeyde olmuyor işte, görüyoruz. Ya işçi olsan ne olur?

 

Ülkemizde en karıştırılan şey, amele ile işçiyi aynı şey sanmak. 

 

Evet, amelelikten çıkmak ve adam gibi işçi olabilmek için, ki buna mühendisi de, banka müdürü de dahildir, önce eğitim gerekliliğidir. bu da işte malum kısır döngünün kenet taşı olur. 

 

İşçi sınıfının ilerici falan olması gerekmiyor, işçi olması kafidir. Ama dava adamı olması gerekmez, hatta çoğu durumda faciaya bile yol açabilir. Hitler'de işçi sınıfının eseriydi, unutmayın.

 

- Ben sınıf bilincinin oluşmasının daha iyi olacağını düşünüyorum. Bizde çok az. Hemşericilik var, tarikatçılık var, particilik var, takım tutma var, sınıf bilinci yok. Biraz çıkacaksın "öğrenciyim" diyeceksin, "esnafım" diyeceksin, "İşsizim" / "işçiyim" / "çiftçiyim" diyeceksin. 

- Bu da eskilerin eseri işte. 

tarihinde Donatello23 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, Huuu yazdı:

İşçi sınıfı yarın iktidar olsa bunlara önem verir mi? Bunlara önem vermesi için bir sınıf çıkarı var mı?

 

İşçi sınıfı adına iktidara gelen politik partiler bunlara önem verir, bunları kendi ideolojik hakimiyetlerini perçinlemek için kullanır ve geliştirir. Ama işçi sınıfının bunlar umurunda olmaz.

 

İşçi sınıfının gerçekte veya hayalde bir sistemi olmaz, zira sosyalizme geçecek olsa kapitalizm olmadığı için zaten işçi sınıfı orada biter, sosyalist toplum başlar.

Komünizmde zaten hiç olmaz, işçi sınıfı sadece kapitalist sistemde olur.

Ancak kapitalist sistemde daha önce de bahsettiğim gibi işçi sınıfının devrim gibi bir derdi olmaz, bunun için tanklı-toplu işgal gereklidir.

Her şeyden önce dünyada standart diye bir şey yoktur, bu yüzden hangi sistem olursa olsun onu kapanın elinde şekillenir, bu da kişisel çıkara hizmet demektir.

Sistemlerin belirli bir kesime hizmet etmemesi ve toplumun tamamına çalışması için devlet diye bir şeyin olmaması gerekir, bu da toplumun bilinç düzeyinin yüksek olmasına bağlıdır. Ancak toplumların yüksek düzey bilinç kazanmaları bana göre bilime sahip çıkmaları, onu belirli kesimlerin elinden kurtarmalarına bağlıdır, aksi durumda toplum nezdinde bilim yoksa yüksek bilinç düzeyi de yoktur...

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, Donatello23 yazdı:

- Ben sınıf bilincinin oluşmasının daha iyi olacağını düşünüyorum. Bizde çok az. Hemşericilik var, tarikatçılık var, particilik var, takım tutma var, sınıf bilinci yok. Biraz çıkacaksın "öğrenciyim" diyeceksin, "esnafım" diyeceksin, "İşsizim" / "işçiyim" / "çiftçiyim" diyeceksin. 

- Bu da eskilerin eseri işte. 

 

Bırak sınıf bilinci dediğin şeyin oluşmasını istemek, insanları iş ve eğitim durumlarına göre sınıflandırmak ve onlardan bu sınıflandırmaya uygun davranmalarını ya da yerlerini bilip kabul etmelerini beklemek bile korkunç bir şey.

 

Size bu ezberleri nerelerde öğretiyorlar, nasıl başarıyorlar böyle empoze etmeyi bilmiyorum ki...

 

İnsan insandır. Sınıfı, şusu busu yoktur, olmaz, olmamalıdır da. Herkes kendi beceri ve ilgisi yönünde eğitilmeli, yaptığı iş her ne ise onu en iyi biçimde yapması gerektiğini öğrenmelidir.

İnsanları patron ve işçi diye sınıflamak, bu ikisinin sonsuza dek çatışması ve birbirini düşman olarak görmesi demektir. Durum bunu gerektirir. 

 

Şu Atatürk var ya, sandığımızdan çok daha zeki ve bilimsel düşünen bir adam. Sınıfların çatışmasını değil, birlik içinde yaşayıp üretmesini sağlayacak bir sistem hedeflemiş. Zengin de olacak fakir de elbette, herkes zengin olamaz, herkes en iyi üniversiteleri kazanamaz, herkes doktor mühendis olamaz ama herkes yaptığı işi iyi yapabilir, işi ve kendisiyle barışık olup ezilmeden varlık gösterebilir. Sistem buna tamamen izin verir, hatta teşvik eder. Sendika vb örgütler ve haklar bunun için vardır. Ama gör bak, nelere hizmet ediyorlar bunlar... 

 

Bizde de bu sınıf bilinci yoktur zaten, işçi dediğimiz kesim patronunun kulu kölesi, yalakasıdır. Şuurlu olanı çok az. Bu böyledir de geri kalan kesim çok mu doğrudur, aklı başındadır, işini iyi yapar, kendine güveni tamdır? Bu bir sınıf meselesi değildir velhasıl. 

 

Öğrenciyim, işçiyim, çiftçiyim vb demek sınıfını değil, yaptığı işi tanımlamalıdır insanın. İşçi de gidip zengin bir patron olabilir, çiftçi de mühendis de.

Sınıf ayrılıkları yaratmak ve insanları oralara hapsetmek sadece ve mutsuzluk ve çatışma getirir. İlkellikten başka bir şey değildir bu sınıf işi. Ondan sonra "İşçisin sen, işçi kal" diye ezik ezik türküler şarkılar yapar durur, romantik romantik ağlarız...

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 dakika önce, Türk Ateist yazdı:

 

 

Öğrenciyim, işçiyim, çiftçiyim vb demek sınıfını değil, yaptığı işi tanımlamalıdır insanın. İşçi de gidip zengin bir patron olabilir, çiftçi de mühendis de.

Sınıf ayrılıkları yaratmak ve insanları oralara hapsetmek sadece ve mutsuzluk ve çatışma getirir. İlkellikten başka bir şey değildir bu sınıf işi. Ondan sonra "İşçisin sen, işçi kal" diye ezik ezik türküler şarkılar yapar durur, romantik romantik ağlarız...

 

 

Yaramı deştin, 40 yıl öncesine götürdün, neredeyse ağlayacağım...

Ben bunu savunurken, oportünistlikle, revizyonistlikle, faşistlikle suçlanıyor ve hatta silahlı saldırıya dahi uğruyordum

İşçinin her an patron olabileceği, çok zeki işçilerin işçi konumundan çıkabileceği ve işçinin kendini aşmasında sakınca olmadığını söylüyordum.

Vay söyleyen sen misin...

Link to post
Sitelerde Paylaş
14 dakika önce, bilgivehis yazdı:

 

Yaramı deştin, 40 yıl öncesine götürdün, neredeyse ağlayacağım...

Ben bunu savunurken, oportünistlikle, revizyonistlikle, faşistlikle suçlanıyor ve hatta silahlı saldırıya dahi uğruyordum

İşçinin her an patron olabileceği, çok zeki işçilerin işçi konumundan çıkabileceği ve işçinin kendini aşmasında sakınca olmadığını söylüyordum.

Vay söyleyen sen misin...

 

İlkeller de ondan. Bak tipik İslamcılar gibi tepki göstermişler, hemen bir suçlama, saldırı, dışlama...  İyi kurtulmuşsun.

Berbat ezberler bunlar. Hümanizm, eşitlikçilik, hak arama vb ulvi amaçlar peşinde olduğunu zannedip basbayağı ilkel ve çok da zararlı bir sistem kurmaya çalıştıklarının farkında değiller.

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, Donatello23 yazdı:

- İşte kapitalizm burada bitiyor. Sosyalizm başlıyor. 

Haftada 36 saat, + 15 gün izin + eğitim / sağlık hizmetleri verir ve buna uyarsan üretkenlik artar, refah artar, çok maaş verirsen ülke ekonomisi / tüketim artar. 

Liberalizm'e bırakırsan "Ben çocuk işçi çalıştırmazsam diğer fabrika çalıştırır ve benim önüme geçer" der.

Kontrolsüz kapitalizm zaten 100 sene önceki olay. Modern kapitalizm (Almanya / Japonya gibi) devletin yasalar aracılığıyla "herkesin yararına" önlemler alabildiği kapitalizm'dir.

Hayır başlamıyor. Bu haklar şuan yasada mevcut sorun patron milletinin yasaya uymaması. İşçiler dalkavuk olduğu sürece düzen böyle devam eder. Örgütlenmiş bilinçli bir işçi sınıfı patroncukların işine gelmez. Toprak ağası Adnan Menderes köy enstitülerini, halk evlerini boşuna kapatmadı ya.

 

Patronlar da eğitimli, kültürlü olmalı varoşlardan gelme, aşağılık komplekslerinin esiri olmuş, sonradan görme tipler o konuma hiç mi hiç yakışmıyor.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 dakika önce, Türk Ateist yazdı:

 

İlkeller de ondan. Bak tipik İslamcılar gibi tepki göstermişler, hemen bir suçlama, saldırı, dışlama...  İyi kurtulmuşsun.

Berbat ezberler bunlar. Hümanizm, eşitlikçilik, hak arama vb ulvi amaçlar peşinde olduğunu zannedip basbayağı ilkel ve çok da zararlı bir sistem kurmaya çalıştıklarının farkında değiller.

 

Maalesef öyle.

İki defa silahlı bir defa da dayak saldırısından kurtuldum.

Kurtulmam o zamanlar iyi bir koşucu olmamdan kaynaklıydı, bu yüzden üçünden de jet gibi kaçarak kurtuldum.

Ama silahlı saldırının birinde essahtan çok feci şekilde kıstırılmıştım, benim koşucu olduğumu biliyor olacaklar ki, etrafımı kaçamayacak şekilde sarmışlardı, onlara çok yakın olmam işi kurtardı, birinin ayak kısmına aniden atlayınca hepsinin dengesi ve bilinçleri bir anlık şaşkınlık içine girdi, o anda ben çoktan toz olmuştum...

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, bilgivehis yazdı:

 

Maalesef öyle.

İki defa silahlı bir defa da dayak saldırısından kurtuldum.

Kurtulmam o zamanlar iyi bir koşucu olmamdan kaynaklıydı, bu yüzden üçünden de jet gibi kaçarak kurtuldum.

Ama silahlı saldırının birinde essahtan çok feci şekilde kıstırılmıştım, benim koşucu olduğumu biliyor olacaklar ki, etrafımı kaçamayacak şekilde sarmışlardı, onlara çok yakın olmam işi kurtardı, birinin ayak kısmına aniden atlayınca hepsinin dengesi ve bilinçleri bir anlık şaşkınlık içine girdi, o anda ben çoktan toz olmuştum...

 

Hani bunları yapanlar ülkücülerdi desen sıradan bir şeymiş gibi okuyacağım, alışığız ama resmen dava arkadaşların, üstelik de bir konuda onlardan farklı düşündüğün için yapmışlar. 

40 yıl gecikmeli olsa da geçmiş olsun diyeyim. :) Ucuz kurtulmuşsun diyeceğim, pek ucuz da olmamış.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...