Jump to content

Türkçe Özlü Kuran


Recommended Posts

Bu başlık altında, internetteki bir sitenin de yardımıyla, üzerinde tartışılan bazı ayetlerle ilgili farklı yorumlara yer vermek istiyorum. Sitemiz şu:

 

http://kuranadresim.blogspot.com.tr/

 

Sitenin yazarı ateist, materyalist ve sosyalist birisi. Aynı zamanda olguya bilimsel ve nesnel bir perspektiften bakan bir kişi. Bu nedenlerle sitedeki yorumları önemli buluyorum.

 

Buradan bir giriş yazısıyla başlamak istiyorum. Önemli gördüğüm kısımların bazılarını ben belirginleştirdim:

 

Kur'an Muhammed peygamberin ağzından okunduğu günlerde dinleyen herkes tarafından anlaşılıyordu. Çünkü hitap ettiği kitlenin tarihsel, edebi ve sosyolojik durumuna tamı tamına denk düşen bir dili ve uslûbu vardı. Geçen zaman içinde o kültürden uzaklaşılıp tarihsel koşulların kavranmaktan vazgeçilmesi ve Kur'an üzerine kasıtlı oynanan oyunlar ne yazık ki Kur'anı geniş halk kitleleri tarafından anlaşılmaz kılmıştır.

Kur'an'ın Hz.Muhammed tarafından bile tefsir edilmeye muhtaç bir kitap olduğu, aksi takdirde sahabenin dahi onu anlayamayacağı görüşü doğru bir görüş değildir. Bugün sözü edilen bazı kavramlar, Kur'an'ın nüzûlünden sonra ortaya çıkan ihtiyaçlara cevap vermek için gösterilen çabaların ürünü olup, Kur'an'ın anlaşılamadığını ispat için kullanılamaz. 

Ebû Ubeyde (ö.210) bu durumu açık ve kesin olarak şöyle belirtmektedir: "vahyin nüzûlüne şahit olanların dili Arapça olduğu için Hz.Muhammed'e Kur'an'ın manasını sormaları söz konusu değildi" (bkz.Ebû Ubeyde, Mecâzü'l-Kur'an

O halde Kur'an, özellikle ilk muhatapları için ne dediği tam olarak anlaşılmayan, dolayısı ile tefsir edilmesi gereken ilmi bir eser değil, ne söylediği net ve basit, iman edilmesi gereken bir kitaptır. Öyleyse Kur'an'a, nüzûl dönemi ve nüzûl sonrası olarak iki ayrı noktadan yaklaşmak gerekir. Bu, bize Kur'an'ın tabiatını keşfederek onu, sonraki dönemlerin ihtiyaçlarının oluşturduğu ilmi disiplinlerle karıştırmamak gibi bir farkındalık kazandıracaktır. (bkz.İndirildiği dönemin ışığında Kur'an tefsiri / Tevhit Mesajı - Hasan Elik, Muhammed Coşkun

Bu yaptığım çalışma kişisel bir tefsir çalışması değil. Haşa haddim de değil. Taberi, Razi, Zemahşeri, Maturidi, Alusi, Beyzavi, Cabiri, Derveze Muhammed, Ebu Hayyan, Ebü-l Kasım, Ebu Müslim, Ebu Ubeyde, Ferra, Firuzbadi, Hicazi, İbnü'l-Arabi, İbn Aşur, İbn Atıyye, İbnü'l-Cevzi, İbn Kesir, Kâdî Abdülcebbar, Kurtubi, Muhammed Ali Mevlana, Maverdi, Meragi, Menar, Mevdudi, Muhammed Hüseyin Tabatabai, Muin, Mukatil, Teysir, Zeccac, vs vs vs gibi büyük müfessirlerle başlayıp, Abbas Fazl, Ali Cevad, Alusi es-Seyyid, Berru, Carim, Hüseyin eş-Şeyh, İbn Habib, İbn Hişam, İbn İsak, Makdisi, Sibai gibi siyer ve tarih ustalarıyla günümüze kadar gelen süreçte alim ilahiyat hocalarımızca yapılmış tefsir / meali günümüz dilinde geniş kitlelerce anlaşılır kılmak amacıyla ufak tefek katkılarla Kur'an'ı hiç bir sapmaya ve saçmalamaya maruz bırakmadan internette herkes tarafından ulaşılır kılma çabasıdır.

Israrla göstermeye çalıştığım şey, bu kitabın karşıtları ve yandaşlarının ürettiği nefret ve ahlaksızlığının kaynağının bu kitapta olmadığıdır.

Din meselesi, sadece toplumun büyük veya sınırlı bir kısmını etkileyen bir "kültür" meselesi değil, insan beyninde, düşünce mekanizmalarında işleyen adeta sistemleşmiş canlı bir düşünce biçimidir ve insan beyninin kolayca sökülüp atılamayacak derinliklerine yapışmış köklere sahiptir. 
Söküldü sanıldığı yerde, başka bir nesnenin veya konunun fetişe edilişine: Tapımına dönüşmüştür.
İnsan şuuru kendisini bilemedikçe ne maddi nesnelerin, ne de manevi konuların fetişizmini (tapıncını) aşamaz. İnsan toplumunun gidişine göre, daha maddi, daha manevi tapınışlar öne çıkmaktan geri duramazlar. İnsan toplumu ve düşünüş sistemi, hasbelkader tesadüfi olarak tanrısallaştırmalara kapılmamıştır. Meta fetişizmine veya nesnelerin tapıncına ve ilizyonlarına da öyle gelişigüzel düşmez veya düşürülemez. Tümünde toplumsal gidiş kanunları hakimdir.

"Tutkular" insanı yeniden ve yeniden öldürüp diriltebilirler. Modern çağda "Metalar"ın veya daha geniş anlamda nesnelerin manevi tapınçları aşılmamıştır. Bilinç ve örgütlülük geliştiği ölçüde meta fetişizmi de aşılabilir elbet ama totem ile başlayan kutsallaştırmanın öyküsü kolay bitmez. 
Maddiyatın maneviyatı ezişi ve tüketişi sürmektedir ve daha çok uzun yıllar boyunca sürecektir. Modern proleterya da modern büyük-küçük burjuvalar gibi nesnelerin tapıncının tehdidi ve tehlikesi altındadır. "Tapınçlar" konusu, doğrudan totem ile başlayan kutsallaştırma prosesine ve insan zihninin işleyiş yasalarına bağlıdır. 
İnsan toplumunun doğadan gelme, ilk doğal ham pırlantası: çekirdeği olan komüncül toplum, tarihin kilitlerini açan biricik anahtardır. Çünkü en ilk temel çekirdek olması itibarıyla, toplum biçimlerinin bütün gelişim kanunlarını içinde saklar. Komün ışığında totemle başlayıp Kuran ile kapatılan fakat bugün çeşitli şekillerde sürdürülen kutsallaştırma prosesini anlamak önemlidir. Bu proses tarihin insan çabasını değerli kılarak modern/uygar topluma ulaşmada insanlığın elindeki biricik birikim bilimidir. 

İnsan beyni yenilenlerle pek ilgilenmez. Yenilen yenilmiştir; galiplere bakar ve onların peşine düşer. Bizim gibi pek az insan yenilmişlerin, yenilgilerin peşine düşer; adeta hastası olur desek de pek yanlış olmaz. İslam medeniyeti veya Hz.Muhammed rejimi de kendisinden önceki bir çok medeniyet gibi çökmüş, güneşi solup gitmiştir. 
Muhammed peygamber ve Kuran'ın biricik dileği ve çerçevesi harika bir sistem kurmak üzerinedir ama her şeye rağmen o güneş batmıştır. Çünkü tarihin deli seli ahlaksız tefeci/tüccar/bezirganlığını evrenselleştirmek üzerine akmaktadır. Bugün bile "islam" adı altında yapılmaya çalışan her şey bu ahlaksızlığı azgınlaştırmaya çalışmanın çabasıdır. 

Bu kimsenin suçu değildir. Bu işleri "determinizm" insanlara işletir. Yani doğal bir süreçtir. Ve islam kollektivizmi maneviyatı o maddi temeller henüz yükselirken parlayabilmiş; temellerinin o bayrağa ihtiyacı kalmayınca esnaf tüccar tefeci bezirgan ahlaksızlığı evrensel ihtişamın şaşasını/sultasını göstermiştir. 

Bu Muhammed'in Kuran'ın veya İslam'ın suçu değildir. Antik tarihte göçebe rönesansı sırasını savmıştır, o kadar..
Doğudan, göçebe Moğollar ve Türkler, İslam medeniyetini hem ödürürler hem rönesansa uğrattılar. Afrika kuzeyinde Berberiler de..

İbni Haldun, o İslam ölüş ve dirilişleri içinde "Tarih Bilimi" yapar. İliklerine kadar müslüman olduğu için İslam medeniyetini kayırmaz. İbni Haldun, yıkılış ve diriliş kanunlarını olduğu gibi arar, bulur ve ortaya koyar. Bizler ondan yüzlerce yıl sonra onun gibi olamıyoruz. Sağcılarımız, koyu bir islam tapıncı ve Nihilizmiyle ve bir o kadar esnaf tüccar tefeci bezirgan ikiyüzlülüğü ile kudurup dururken Solcularımız da, ateist afra tafralarıyla konun üzerinden atlayıp geçiyor veya geçtiklerini, geçebileceklerini sanıyor.!
Oysa İslam Türkiye'dir. Türkiye ise İslamdır. Ve Cumhuriyet Türkiyesinin toprak ekonomisi, köylülüğü dahi oradan çıkagelerek başkalaşıp durur. Bu yüzden İslâm'ın yenilmesiyle daha fazla ilgilenmeliyiz. Çünkü gelecekteki zaferlerimizin kalitesi bu ilgiye bağlıdır.
(Hikmet KIVILCIMLI)

Kutsallaştırma prosesi bir determinist yasadır. Kur'an Muhammed peygamber tarafından deklare edilmiş, kutsallaştırma prosesinin son halkası ve bir birikimin ürünüdür. Tabi bu nedenle yerleşik düzene geçişte bir uygarlık sıçramasıdır. Özellikle kutsallaştırma prosesini kapatıp yeni bir dönemin, dolayısıyla pozitif bilimlerin önünü açması en önemli niteliğidir. Allah ilmi de tek tanrı ile kapanan kutsallaştırma prosesinin determinist bir sürecidir. Sen ben YOK demekle yok olmaz. Özellikle Allah'a inanmadığını söyleyip iphon'e, adidas'a, Maradona'ya, Michael Jakson vs'ye tapanların olduğu bir dünyada dinlere yaklaşımlar veya eleştiriler de ciddi olmak zorundadır. 

Yıllardır Kur'an'ın gerek yandaşları gerekse karşıtları tefsir veya mealleri ellerine alıp bir kaç sayfa okuduktan sonra anlama zorluğu çektiği için Kur'an'ı bir kenara bırakıp bir daha da eline almıyor maalesef. Bu konuda birikimi ve özgüveni yüksek birisi olarak umarım bu durumun düzelmesine küçük de olsa bir katkım olur. 

İndirildiği dönemin tarihi sürecinde rahatça kavranabilsin diye nüzûl sırasına göre düzenlenmesini takdir ettim. Bana bu ilhamı vererek eserleri ile işimi kolaylaştıran başta Sayın Hasan Elik, Sayın Muhammed Coşkun hocalarımız ile onların muhteşem eseri "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit Mesajı" ve ilimleriyle ufkumu açan Sayın Abdülaziz Bayındır hocamız ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımıza sonsuz teşekkür ederim.

Attila Güven
 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...