Jump to content

Nasrettin hocanın en sevdiğiniz fıkrası


Recommended Posts

Bilindiği gibi Nasrettin hoca devrinin ötesinde insan ilişkilerini mizahi bir dille işleyen, eğitici, öğretici değerli ve nadide bir aydındır.

Her ne kadar fıkralarıyla tanınıyor olsa da devlet adamlarının, komutanların, ileri gelen şahsiyetlerin ciddiye aldığı, ona saygı duyduğu, kâmil-yol gösterici biridir.

Nasrettin hocanın en önemli özelliklerinden biri, gücün acımasızlığına karşı oluşuna rağmen güçlüler tarafından takdir ediliyor olmasıdır.

Belki benim de en çok bu tarafı dikkatimi çekmiş olmalı ki, en sevdiğim fıkrası "Ye Kürküm Ye!" olmuştur.

Hakikaten insanların feodal yaşam alışkanlığı içinde yağcılık, iki yüzlülük, soytarılık ile geçimini sağladığı bir dönemde Ye Kürküm Ye'de olduğu gibi zaafları trajikomik bir şekilde işlemesi takdire şayan bir özelliktir.

Aslında her devirde bir Nasrettin hoca ihtiyacı hissediliyor ama bu yetenekte insanlar demek ki, bin yılda bir çıkıyormuş.

Olsun, anlayana bir Nasrettin de yeter diyelim ve en sevdiğim fıkrasını paylaşayım...

 

Ye Kürküm Ye

Akşehir’in beyleri Hoca’yı yemeğe davet etmişler. Hoca nereden bilsin; davete, günlük kıyafetiyle katılmış. Katılmış ama ne hoş geldin, ne sefa getirdin diyen var. Herkes, allı pullu kıyafetlilere el pençe duruyormuş. Hoca, bir koşu evine giderek, sandıktaki işlemeli kürkünü giyip yemeğe geri dönmüş. Az evvel hoş geldin bile demeyenler, önünde yerlere kadar eğilmişler. Hoca’yı, yere göğe sığdıramayıp başköşeye oturtmuşlar. Kuzunun en hasını önüne koymuşlar. Herkes Hoca’nın yemeğe başlamasını bekliyormuş. Hoca, bir taraftan kürkünün kolunu sofrada sallamaya, bir taraftan da “Ye kürküm ye, ye kürküm ye!” demeye başlamış.

– İlahi Hoca, demişler, kürkün yemek yediğini kim görmüş?

Hoca taşı gediğine koymakta gecikmemiş:

– Kürksüz adamdan sayılmadık… İtibarı o gördü, yemeği de o yesin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 93
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

  • 2 weeks later...

Hocaya yalvarıp yakarmışlar "hocam, Timur'un fili köyü yedi bitirdi. Kendi karnımızı doyuramazken fil doyurur olduk. En akıllımız sensin, bi hal çare eyle." İyi demiş Hoca. Kalkalım Timur'a gidelim deyip ahaliyle yola varmışlar. Yolda iken ahaliden kısım kısım kaçıp gitmiş, ee Timur bu, al filini beslemeyüz desen kellen gidebilir. Her neyse, Timur'a varmış hoca otağına girecek ardına baksın ne göre? Kimse yok. Sap gibi tek başına. La havle vela çekip girmiş çadırdan içeri. Timur ateş gibi bir herif, konuş demiş Hocaya. Hoca bakmış sağına soluna Tatar askeri, hepsi adam azmanı. Demiş "Timur hazretleri sizin bizim köyle doyuralım diye yerleştirdiğiniz bir filiniz vardır, bilir misiniz?" Timur demiş "bilirim ya ne oldu?". Hoca demiş "işte bizim ahali onu çok sevdi. Yalnız kalmasın, yazıktır, eşi varsa onu da alıp besleyelim isterler" demiş.

 

Yine Hocaya yalvarmış ahali, Timur'un elinde kaldık. Dinlerse seni dinler hoca, söyle verecek bir tek canımız kaldı. Hoca da demiş, "tamam ama beni dinlemesi için beni allame-i cihan bellemesi gerek". Demişler ne yapalım? Hoca demiş "bana bir sarık sarın ki belki yüz, belki bin katlı olsun". Sarmışlar sarmışlar, sarık almış başını gitmiş, öyle büyümüş ki sağına soluna hoca düşmesin diye destek koymuşlar. Maksat Timur görünce sarığa bakıp bu ne alim adammış deyip sözünü dinleye. Neyse hoca düşmüş yola zar zor varmış Timur'a. Timur bu hali görünce başlamış gülmeye. "Hoca" demiş  Timur, "bu ne hal böyle? Böyle sarık mı olur?" Hoca da Timur'un güldüğünü görünce demiş herhalde alimliğimizi beğenmedi, Hoca korkmuş. "Timur Hazretleri" demiş Hoca, "bu sarığımın bir kısmıdır. Merak buyurmayınız, gerisi ağır olduğundan ademler ardımdan arabayla taşıyorlar. Ben sarığımdan evvel huzurunuza vardım".

 

Hoca bir gün "ben Tanrı'yım" der dururmuş. Timur'un zabıtları duymuş, öyle olunca da yakalamışlar. Timur da Hocayı biliyor, demiş benim huzuruma çıkarın şu avareyi, derdi neymiş? Hocayı getirmiş Timur'un otağına, koymuşlar karşısına. Timur demiş "Hoca sen Tanrısın öyle mi?" Hoca demiş "He Tanrıyım." "Peki" demiş Timur "şu cariyelerimi görür müsün? Hepsinin gözü çekiktir. Madem Tanrısın büyüt gözlerini, ceylan gibi olsunlar. Ha yok beceremezsen de kelleni alırım" demiş. Hoca da durmuş durmuş "Timur hazretleri o gök tanrısının işidir ben yer tanrısıyım. Alttan büyütülecek yer varsa büyüteyim, yukarıya ben bakmazam" demiş.

 

 

tarihinde Tengiz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, Tengiz yazdı:

Kimse yok. Sap gibi tek başına

 

Bu durum aynen benim başıma gelmişti.

İş yerinde ben baş ustayım, işçiler az aldıklarından sürekli mızmızlanıyorlardı, bunları toparladım, "patrondan zam isteyeceğim, hepiniz arkamda mısınız?" dedim, hepsi canı gönülden arkandayız sözü verdi. Patrondan hepimizin adına zam istedim, arkama baktım uçan sinekler bile kaçmış, sap gibi kaldım, bu defa lafı değiştirdim "ücrete yüzde yirmi zam yapalım, iki misli ürün çıkarma şartı koyalım" diye zam isteme öneriye dönüştü...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevdiğim muzır fıkralarından yazayım birkaç tane de.

 

Hoca bir gün yatsı sonrası cemaat gitmiştir deyip eşeği camiye çekmiş başlamış becermeye. Adamın biri de aman gece olmadan kılayım namazımı diye dalmış camiye. Bir bakmış hoca eşeğin arkasında. "Hoca" demiş adamcağız "senin bu yaptığın camide yapılır iş mi? Tüüü senin saçına sakalına." Hoca durmuş durmuş demiş "elimde eşek olmayaydı sorardım sana camiye tükürmek neymiş."

 

Hocanın karısı erkek hamamından geçerken herifin birini görmüş. Herifi çok beğenmiş. Ben buna nasıl varayım diye düşünmeye başlamış. Hoca akşam eve gelmiş karı yatak döşek yatıyor. Karısı demiş Hocaya "hoca ben ölüyorum hakkını helal et, çok hastayım." Hoca demiş "ne oldu, tabip çağırayım hemen." Karı demiş "Hoca tabip fayda etmez. Ancak bir herif var felan kişi onu çağırırsan belki o iyi eder." Hoca da n'ola gideyim çağırayım demiş adamı yalvar yakar getirmiş eve. Adam gelmiş karısına bakmış hocanın demiş ki hocaya "bana iki diş sarımsak getir." Hoca getirmiş sarımsağı vermiş adama. Adam almış, sarımsağı ezmiş, zekerine sürmüş başlamış Hoca'nın karısını becermeye. Hoca şaşırmış, ne oluyor demeye kalmadan karısı demiş "hoca ohh, çok iyi geldi gözüm açıldı, şükür iyileşiyorum aman karışma". Öyle deyince karı, hoca da durmuş tabi. Herif karısının başında iş görürken hocada başlamış bunların etrafında dönmeye ,sonra durup demiş ki kendi kendine "iyi ki sarımsak sürdü yoksa karımı beceriyor zannederdim."

 

Pertev Naili Boratav'ın kitabını edinirseniz böyle çoook var. Ben kendi üslubumla biraz da sansürleyerek yazıyorum tabi. 

 

 

tarihinde Tengiz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Nasrettin hocanın memleketi olan Sivrihisar'a da gittim, hocalık yaptığı Akşehir'e de gittim.

Öyle bilimsel bir araştırma yapmadım, ancak etrafı gözlemleyerek ve hislerimle onun varlığını anlamaya çalıştım.

Bence öyle biri yaşamıştır, özellikle Akşehir halkı fıkralarda geçen saf tiplere halen çok benziyorlar.

Halen duruyor mu bilmem ama Akşehir'de ayakkabı tamiri çarşısı vardı, onlarca ayakkabı tamircisi oradan geçiniyordu.

Kent halkı oldukça iyimserler, her şey çok ucuz ve sade, yabancıların oranın doğallığını bozmalarından korkuyorlardı.

Yolda yürürken sıradan Akşehirliler dahi beni defalarca sorguya çekmişlerdi.

Tabi iyi niyetli olduklarını anladığım için rahatsız olmamıştım, hatta benimle konuşanlar, çay, kahve, yemek ikramında dahi bulundular.

Daha Nasrettin hocalık bir şeyler daha vardı ama aklıma gelmiyor, örneğin ayakkabı tamircilerinin hemen yanındaki park tamamen Nasrettin hocanın fıkralarına göre dizayn edilmiş, kentteki dükkanların neredeyse yarısının ismi Nasrettin hoca ile alakalı isimler, aklıma gelenler şimdilik bu kadar...

Link to post
Sitelerde Paylaş
42 dakika önce, democrossian yazdı:

 

 

Sayın democrossian, neye kızdığını biliyorum ama neyi eleştirdiğini bilmiyorum, eleştirdiğin Nasrettin mi Boratav mı yorumcular mı çözemedim.

Eğer eleştirdiğin veya hiçe saydığın Nasrettin ise yanılıyorsun.

Mizah bir ihtiyaçtır, üstelik bunu yaşam içinde ve doğal haliyle yapan söz konusu Nasrettin olunca bir başka değer kazanıyor.

Onun dinsel ortamda olması veya hoca olması bir şeyi değiştirmez, ezenlere karşı, toplum zaaflarına karşı ve bunu eğitici bir dille içine de mizah katarak yapması onu aydın ve takdir edilmesi gereken biri yapmıştır.

Toplumların sadece mizaha değil, aynı zamanda kamil-yol gösterici insanlara da ihtiyacı vardır, oysa bunların hepsi Nasrettin'de mevcuttur.

O dönemde biz olsaydık belki de Nasrettin'in zerresi kadar aydın olamazdık.

Böylesi bir değeri eleştiriyorsan gerçekten çok yazık...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nasrettin hoca yolculuğa çıkarken çıkınına bir karpuz koymuş. Yolda bir ağaç altında mola verip karpuzu çıkarmış. Şunun ortasını yeyip kenarını atayım da gören şurada bir ağa mola vermiş karpuz yemiş desinler demiş. Fakat karpuzun ortasını yeyince kenarına da göz dikmiş. Yahu demiş ağa tek başına yolculuk edecek değil ya, kenarını da kahyasına verir deyip kenarını da yemiş. Fakat gözü kabuklarda da kalmış. Yahu koskoca ağa, yaya mı gidecek, kabukları da eşeğine verir o yer deyip kabukları da yemiş ve kalkıp yola devam etmiş.

 

Şimdi bu, "desinler" anlayışını çok güzel eleştiriyor. Karpuzun yanına ekmek bulamamış adamın pasta yiyor görünme çabasının güzel bir eleştirisi. İpe un sermenin filan deyimleşmesi zaten kültürün etkinliğini açıkça gösteriyor. 

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Konunun özü ve özeti şu ki, bir kişinin çıkıp sıradan birinden duyduğu saçma sapan ve espri yoksunu, akıl yoksunu hikayeleri, aslında yaşamamış da olsa, kültürel bir kişiliğe yamamaya hakkı yoktur. Bu, toplumsal kültüre bir ihanettir. Köy kahvesinde anlatılıyor diye böyle hikayeleri bu toplum kültürünün malı hayali de olsa kişiliğe sıvayamayız. Bunu yapmaya hakkımız yok.

 

Moderasyonun hakarete duyarlı olması güzel bir şey. Bunun sürekli olmasına sevinilir. Denilebilir ki Muhammed hakkındaki hadisler de uydurulmuş ve saçma sapan hikayeler. Onlar ne olacak? Fakat hadisler üzerinde oluşmuş büyük ve kapsayıcı bir Müslüm konsensüsü bulunuyor. Çok büyük bir topluluk bu hikayeleri doğru kabul ediyor ve benimsiyor. Bir hadis usulü filan geliştirilmiş, kendi aralarında bir yöntem filan koymuşlar. Senetti raviydi filan kendilerine göre bir usül uyguluyorlar.

 

Ha biz bunları da kabul etmiyoruz, bunlar da geçersiz ve hadisleri gerçek yapmıyor ama, Müslümler açısından söylüyorum bunları. Yani bizim hadisleri kabul etmeyişimiz, bir Yunanlının Nasrettin hoca fıkralarını kabul etmemesi gibi, hariçten! Kendi içinde bir kıstası, yöntemi, usulü filan bir şeyleri var. Biz geçerli saymasak da!

 

Zaten biz hadisleri de böyle işler olmadı diye eleştiriyor değiliz. Topunuz bir araya geldiniz, düşündünüz, bir kültür ürettiniz de üretebildiğiniz kültür de bu mu diye eleştiriyoruz. Kültürel kişiliğinize yakıştırdığınız bu hikayeler mi diye eleştiriyoruz. Ama Nasrettin hoca kültürü toplumumuzun öz malı. Dinle filan ilgisi yok Nasrettin hocanın. Varsa da biz o açıdan bakmıyoruz. Ona saçma sapan çirkin yakıştırmalara izin vermez, tepki gösteririz.

 

Ne yani şimdi Namık Kemal şöyle yaptı böyle tuttu böyle etti diye sağda solda gerzek adamların ağzında dolaşan saçma sapan hikayeleri bunlar anlatılıyor diye kabul mü edeceğiz? Kitaba mı alacağız? Böyle bir şey olamaz. Namık Kemal istibdat yönetimine baş kaldırmış ve bu uğurda sürgün edilmiş bir halk kahramanıdır. Böyle çirkin yakıştırmaları reddetmek toplumsal bir görevdir.

 

Sağda solda düzeysiz cahil adamların ağzındaki uyduruk ve mantıksız hikayeleri reddetmek zorundayız. Bir seçicilik oluşturmadan olmaz. Böyle uyduruk mantıksız saçma şeyler anlatacaksanız adamın biri diye anlatacaksınız. Topluma malolmuş kültürel bir kişiliğe yakıştıramazsınız. Etik değildir. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, Radikal Kemalist yazdı:

Hırsızın hiç mi suçu yok?

 

:D Yani... Değil mi ama! Sen tut toplumsal kültürün önemli bir parçası olan Nasrettin hoca evine karısının aşığını getirdi ve onların yatakta iş becermelerini izledi diye tutarsız, saçma sapan ve akla zarar bir zırva ortaya at. "Öyle mi hatun, tamam o zaman ben seni boşayayım, sen sevdiğine kavuş, benim de ne zamandır şu komşu genç dul kadını alasım vardı zaten" gibi bir şey demesi gerekirdi. Nasrettin hoca bez hevenk mi ülen!? Toplumun malı kültürel bir figüre bez hevenk demeye hiç kimsenin hakkı olamaz ve yoktur.

 

Bu arada @bilgivehis senin de nasıl Nasrettin hocayı beğenmediğimi düşünmeyi başardığını doğrusu anlayamadım. Bu kadar yanlış bir kanıya nasıl oldu da varabildin? Eleştirdiğim hoca herhalde Nasrettin değil Pertev! Bunun son derece açık olması gerekiyor. Böyle uyduruk ve saçma bir cahil uydurması saçmalığın bir kitaba girmesi skandaldır.

 

Celalettin Mesnevi'sinde de böyle anlatımlar bulunuyor. Celalettini de oldum olası pek sevmem. Ama Celalettin hiç olmazsa adamın birisi kadının birisi diye anlatıyor. Mazereti var! "Nasrettin hoca ile karısı bir gün..." diye anlatmıyor! Buna hakkı olmadığını o da biliyor ve adamın birisi diye hikaye ediyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sıktın yalnız. Başlığı gelip küfürlerinle rezil ettin, başlık temizlenip insanlar çekildiği halde cahil cahil yazmaya devam ediyor ve millete laf atıp zorla aranıyorsun.

Her sefer aynı şeyi yapıyorsun, kendi kendine konuşsun dursun deyip çekiliyoruz ama gerçekten sıktın.

Git biraz halk edebiyatı oku, folklor oku ve kendine hadis yazıp pisliğini temizlemeye çalışan Müslümanları rehber edinme. Sana tavsiyemdir.

Senin kişisel hassasiyetin ve fıkraları bu saçma hassasiyetle yorumlamaktaki takıntın kimseyi bağlamaz. Seni bağlar. Millete dayatmak için kendini paralama, daha fazla sıkma.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, democrossian said:

 

 

Ne yani şimdi Namık Kemal şöyle yaptı böyle tuttu böyle etti diye sağda solda gerzek adamların ağzında dolaşan saçma sapan hikayeleri bunlar anlatılıyor diye kabul mü edeceğiz? Kitaba mı alacağız? Böyle bir şey olamaz. Namık Kemal istibdat yönetimine baş kaldırmış ve bu uğurda sürgün edilmiş bir halk kahramanıdır. Böyle çirkin yakıştırmaları reddetmek toplumsal bir görevdir.

 

Namık kemal fıkralarının namık kemal'le bir alakası yok. 'Adamın biri' anlamına gelen 'nam-ı kemal' kalıbından türetilmiş uydurma bir isim, hayali bir kahraman. 

Bence fıkralar çok önemli , milletleri tanıma hakkında çok önemli ipuçları barındırırlar. Tıpkı mitoloji hikayeleri gibi milletlerin bilinçaltını açığa çıkartabilir. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, democrossian said:

Yani... Değil mi ama! Sen tut toplumsal kültürün önemli bir parçası olan Nasrettin hoca evine karısının aşığını getirdi ve onların yatakta iş becermelerini izledi diye tutarsız, saçma sapan ve akla zarar bir zırva ortaya at.

Son kez anlatmak istiyorum, umarım anlarsın.

 

Derleme dediğimiz tarihi eserler şöyle meydana gelir. Gider arşive girersin, tasnif edilmişler varsa bulursun ki bunlar Osmanlıca olur. Alırsın onları okursun, sonra gider latinize eder yayın yaparsın. Bu yazdıklarım sağda solda kahvehane köşelerinde anlatılan fıkralar değil, keşke öyle olsaydı "ne güzel okuyan, kültürel bağları sıkı bir milletiz" derdim. Her neyse, bu yazdığım fıkralar sağda solda anlatılan değil, arşvilerde yazılı olan parçalar. Yani tutanak gibi düşün tabi ne olduğunu biliyorsan. Daha fazla yorma bizi. Bunlar bizim tarih arşivimizden çıkan yazılı eserler. Bunları ne ben duydum orada burada ne de Pertev Hoca duydu. Adam gitti, eşşek gibi çalıştı, kaynakları cem etti ve bu kitabı neşretti. Bilim adamı, çıkıp "bu da müstehcenmiş yahu bu arşivmizde, tarihimizde var ama ben buna el vurmayayım" demez. Hoca bu bilim disiplininden geldiği için bu kitabı cesaretle neşretti ve o yüzden bu kitap yasaklandı. Senin gibi sonra görme elit, kültür düşmanları yüzünden.

 

Yazılı eserler, tarihi eserler, arşiv eserleri zırva değildir. Senin sonradan görme elit kafan bunlara basmaz. Bunlar bizim arşivimiz, bizim tarihimiz ve utanacak bir şey de yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...