Jump to content

Sara’nın gülüşü.


Recommended Posts

Kuran 11:(69-72)Andolsun ki, İbrahim'e de elçilerimiz (melekler) müjde ile geldiler ve "selâm" dediler, o da "selâm" dedi ve hemen gidip onlara kızartılmış bir buzağı getirdi. Fakat onların o buzağıya el sürmediklerini görünce, tuhafına gitti ve içinde onlara karşı bir korku uyandı. Onlar da "Korkma, biz Lut'un kavmine gönderildik." dediler.İbrahim'in karısı ayakta duruyordu bunun üzerine yüzü güldü. Ona İshak'ı ve İshak'ın arkasından da Ya'kub'u müjdeledik.”

 

Kurandaki bu hikaye ve olayların oluş sırasına göre açıklayacak olursam, ismi belirtilmeyen ama Sara olduğu tahmin edilen kişi,Melekler korkmayın,biz Lut kavmine gönderildik deyince korkusu geçiyor ve gülmeye başlıyor.Sonrasında oğulla müjdeleniyor..

 

Ama hikayenin Tevrat versiyonu daha farklı..

 

Genesis 18:11-15: İbrahimle Sara kocamışlardı, yaşları hayli ileriydi. Sara âdetten kesilmişti.İçin için gülerek, Bu yaştan sonra bu sevinci tadabilir miyim?diye düşündü,Üstelik efendim de yaşlı.RAB İbrahime sordu: Sara niçin, Bu yaştan sonra gerçekten çocuk sahibi mi olacağım?diyerek güldü?RAB için olanaksız bir şey var mı? Belirlenen vakitte, gelecek yıl bu zaman yanına döndüğümde Saranın bir oğlu olacak.Sara korktu, Gülmedim diyerek yalan söyledi. RAB, Hayır, güldün dedi.”

 

Tevrat’a göre de Sara,oğulla müjdelendikten sonra gülmeye başlıyor,Koca karı oldum nasıl çocuğum olur diyor ve gülmekte de haklı duruyor.

 

Siz olsaydınız hangi durumda gülerdiniz?

Kuran da ki hikaye de “Sara’nın gülüşü” yanlış yere sokuşturulmuş gibi duruyor..

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

İshak adı "güler" anlamına geliyor, Sara "gülerler bize" dediği için. O sözü ilk doğana isim olarak veriyorlar.

 

Yakup da, hemen sonra, İshak'ın akabinde, topuğunu takip edip doğduğu için o adı alıyor. Akb kökü. Topuk, akabinde, sonrasında anlamına geliyor.

 

Bu arada yüzü gülmek ile gülmek iki farklı kavram. Kuran'daki ifadeyi bilmiyorum. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
25 dakika önce, Desert Wind yazdı:

Bence Kuran yazarlarının da amacı Sara'nın İshak'ın müjdelenmesine güldüğünü anlatmak. Sadece çeviri hatası veya Kuran'da çok sık görülen yer-zaman eksikliği.

Bence bu durum,Kuran’da ki ayeti yazan kişilerin Tevrat’taki bu tür öyküleri dinleyip aklında kaldığı kadarıyla anlatmasından kaynaklanıyor.

Kuran’da ki bu tür Tevrat hikayelerinin,yüzeysel,neden sonuç ilişkisi kopuk,anlaşılmaz olmasının nedeni bu.

Tevrat çok daha akıcı ve anlaşılır yazılmış.

Kuran’da ki anlatıma göre:Sara,melekler biz sizin için gelmedik deyince niye gülsün ki?Mantık bağı kopmuş burada..

Tevrat’ta ki hikaye mantıklı,90-100 yaşına gelmişim,nasıl doğururum diyor ve bu absürt duruma gülmeye başlıyor.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
58 dakika önce, Huuu yazdı:

İshak adı "güler" anlamına geliyor, Sara "gülerler bize" dediği için. O sözü ilk doğana isim olarak veriyorlar.

 

Yakup da, hemen sonra, İshak'ın akabinde, topuğunu takip edip doğduğu için o adı alıyor. Akb kökü. Topuk, akabinde, sonrasında anlamına geliyor.

 

Bu arada yüzü gülmek ile gülmek iki farklı kavram. Kuran'daki ifadeyi bilmiyorum. 

 

Yakup Tevrat'ta hileci ayak kaydıran anlamında kullanılır. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, Huuu yazdı:

 

Olabilir, ama asıl kelime anlamı bu.

Tevrat'a göre ilk anlamı hileci çünkü kardeşi Esav Yakup tarafından aldatıldıktan sonra " ona boşuna mı Yakup diyorlar? " diyor.  Yani ilk anlamı hileci olmalı .

 

tarihinde Desert Wind tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...
On 04.11.2017 at 14:04, Beelzebub yazdı:

Bence bu durum,Kuran’da ki ayeti yazan kişilerin Tevrat’taki bu tür öyküleri dinleyip aklında kaldığı kadarıyla anlatmasından kaynaklanıyor.

Kuran’da ki bu tür Tevrat hikayelerinin,yüzeysel,neden sonuç ilişkisi kopuk,anlaşılmaz olmasının nedeni bu.

Tevrat çok daha akıcı ve anlaşılır yazılmış.

 

Bu tür iddialara karşı şu videoda kısa bir cevap verilmiş. Bu cevap incil için söyleniyor ama tevrat için de geçerli. Özeti şu; Kuranın yüzde yetmişbeşi incilden kopyadır diyen birisine diyor ki, Hayret Muhammed incilde geçen on tane ensest (kız kardeşin, babanın eşleri, kızın vb. ile kurulan cinsel ilişki) vak'asından ve anlatımlarından bir tanesini bile kopyalamamış. Ya da mesela kız kardeşine nasıl tecavüz edebileceğinin detaylarıyla anlatıldığı pasajları kopyalamamış. Bence siz de ilginç bulmalısınız bu durumu.

 

 

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 weeks later...

İ

On 28.12.2017 at 14:33, Yeni Üye yazdı:

 

Bu tür iddialara karşı şu videoda kısa bir cevap verilmiş. Bu cevap incil için söyleniyor ama tevrat için de geçerli. Özeti şu; Kuranın yüzde yetmişbeşi incilden kopyadır diyen birisine diyor ki, Hayret Muhammed incilde geçen on tane ensest (kız kardeşin, babanın eşleri, kızın vb. ile kurulan cinsel ilişki) vak'asından ve anlatımlarından bir tanesini bile kopyalamamış. Ya da mesela kız kardeşine nasıl tecavüz edebileceğinin detaylarıyla anlatıldığı pasajları kopyalamamış. Bence siz de ilginç bulmalısınız bu durumu.

 

 

Kuran sadece incil,penteteuch kopyası değildir,apokrif scriptlerden de kopyadır.

Suriyeli Arap hristiyanların apokrif metinlerini araştırınız.

Kehf mağarası ve Zülkarneyn hikayeleri,İsa ile ilgili anlatımların bazıları apokrif hikayelerden alıntıdır.

tarihinde Beelzebub tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran kopyalama olsa zaten anlamsız olurdu. Burada yeni bir din kurulmasından söz ediyoruz.

 

Kuran ortaya atılırken bir takım yeni yöntemler izlenmiştir. Örneğin diğerlerindeki rivayet, yani "rab buyurdu ki" formatı bırakılıp direk allahın ağzından konuşulmuştur. Öbürleri sonuçta yine insan kelamı oluyordu. Rabbin ne söylediğini insan kelimeleri ile aktarıyordu. Fakat Kuran direk allah konuşuyor formatında ortaya atılmıştır.

 

Riskli bir girişim ama başarılı. İnsanları tırstırmayı başarmışlardır bu yöntemle. Kuran bir korku objesi olabilmiştir. Kuran tipik bir korku fetişidir. Bundan inanırları ciddi biçimde tırsarlar. Yeni bir girişim için yeni bir tarz denemek şarttı ve risk göze alınıp yapıldı. Başarılı olmama riski kaba kuvvetle bastırıldı. Risk elbet gerçekleşti ve bir çok insan bu mu allah kelamı saçmalamayın be salak mısınız dedi ama bu sesler kafalar kesilerek susturuldu. Allah korkusunun sağlanamadığı yerde kafa kesme korkusu devreye sokularak bir şekilde Kuran'ın bir korku fetişi olması başarıldı.

 

Allahın ağzından söylendiği için de esrarengiz bir havaya sokulmaya çalışıldı. Bir çok anlatım aşırı kısaltıldı, zaten anlatılmış hikayeleri aynen tekrarlamaktan kaçınıldı. Bir tek Yusuf hikayesi ayrıntılı anlatıldı. Bu da riskliydi, çünkü diğer hikayeler artık gına getirtecek kadar aşırı tekrarlarla Kuranın her yerine yayıldı. İkide bir ikide bir aynı teraneler... Yusuf'tan başka derli toplu anlatılmış belli başlı bir hikaye yok. Bu da yüksek bir riskti ama yeni bir tarzdı, bu da bir şekilde işe yaradı.

 

Aslında işe yaramazdı da, ganimet ve köle ele geçirme aşkı körüklendi. Kuran'da ne yazdığı filan aslında önemli olmadı. Araplar birleşir saldırırsak mal, köle, her şeyi yağmalarız dendi. Bunu yapmaya ikna olmayanların kafaları kesildi. Terör estirilip yağmaya katılmaya herkes zorlandı. İslam tarihinde kendi ağızlarıyla itiraf ediyorlar, Sürekli kervanları basılarak ve anlaşma sağlandığı halde anlaşmaya uymayan Medine dışında gezen terörist seriyye denen gruplarca Mekke'nin yıldırıldığı.  

 

Hep olduğu gibi Mekke de terörist kuralsız ama el altından desteklenip korunan terör grupları ile yıldırılmış. Anlaşmaya göre cana kıyan suçlular iade edilecekmiş ama bu teröristler Medine dışında, bir şey yapamıyoruz diyerek iade edilmiyormuş. İslam tarihinde yazan bu. İslam tarihi baştan aşağı yalandır ama itiraf niteliğinde böyle çok ipucu bulunur.

 

Anlatılana göre bile Mekke'nin dinini sürekli aşağılayan, Mekkelileri nefrete tahrik eden, tanrılarına hakaret eden Müslümler. İyice azıtınca kovulan, bu sefer de Mekke kervanlarına dadanan yine Müslümler. Ülen sen tek tanrıya inanıyorsan o beş tanrıya inanıyorsa bundan sana ne be! Mekke tanrılarını aşağılaya aşağılaya kardeşi kardeşi, evladı babaya düşman edip kin ve nefret tohumları saçtıklarını ağızlarıyla itiraf ediyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şöyle düşünürsek,
Tevrat İbranice idi ve Muhammed (ya da Kuranın muhtemel yazarı) Tevratı yalnızca şifahi olarak biliyordu zira kendisi muhtemelen Kuranda itiraf ettiği üzere İbranice yazı bilmezdi=ümmi idi, aynı sebepten Kuran o devirde yazıya dökülmemiş idi, dolayısıyla; ezberden bildiği hikayeyi aktarırken anlam kargaşaları olabilmekte idi. Ki Kuranın pek çok ayetinde bu tür kargaşalar muğlaklıklar net bir şekilde tespit edilebilmektedir. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hahamlar Tevrat konusunda son derece ketum idiler. Tevrat varakları rulo yapılıp silindirik muhafaza kutularına konur ve kimselere, alt dereceden hahamlara bile gösterilmezdi. Bunlara ancak üst düzey hahamlar el sürebilirdi. Tevrat'ta ne yazdığı söz konusu olduğunda bile açıp bakın şöyle yazıyor diye göstermezlerdi. Şöyle yazıyor dediler mi herkes öyle yazdığına inanmak zorundaydı.

 

Neden, çünkü Hristiyanlık din icat edildiği gibi yeni bir din daha icat edileceğinden emindiler. Tevrat'ın aynen kopyalanmaması için ketum davranıyorlardı. Hatta bilerek yanlış bilgi vermiş olmaları çok olası.  

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...