Jump to content

Komunist Anarşizm Nedir ?


Recommended Posts

2 dakika önce, Tengiz yazdı:

 

Gaye, insanları eşit şartlarda, üretip ilerleten, maksimum verim alınacağı bir hadde ulaştırmak. Devrimden sonra devrim gönüllüleri, devrim sonrası oluşan işsizlik sebebiyle ev ev dolaşıp ekmek sayımı yapacaklar ve bu ekmekler toplanıp herkes arasında bölüştürülecek. Yataklar, yaşamlar alanları yani her şey. Şehirlerin içine tarım arazileri yapılacak ve herkes her türlü üretime katılacak. Komünal yaşam biçimini sadece 200 200 ayrılmış komünler şeklinde yaşam biçimi olarak düşünmeyin. Komünal yaşam biçimi toplu yaşam biçimidir. Bir şehirde komünal bir yaşam biçiminde yaşayabilir.

 

Komünler karar verici aygıtlar inşa edip buralarda çalışacak kimseleri de tam demokratik yöntemlerle kendileri belirleyecekler. Bu adamlar doğrudan halk tarafından seçileceği ve bir hükümet tarafından atanmayacağı için halka hizmet etmek mecburiyetinde kalacaklar, aksi halde halkla burun buruna gelecek ve makamlarından olacaklardır.

 

karar verici aygıtlar seçecekler ise bu zaten bir çeşit devlet olmuyor mu?

:)

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 60
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

1 hour ago, deney said:

 

karar verici aygıtlar seçecekler ise bu zaten bir çeşit devlet olmuyor mu?

:)

 

 

Üretim ve yaptırım meselesinden bahsetmemişim bundan da bahsedeyim.

 

Üretim: Anarşist komünizmde işçiyi sınıflara ayırmak, emek içinde bölüm yapmak yani iş bölümü yapmak insanları belirli bir işe mahkum edip onları bir kılıfta hapsetmektir. İş bölümü olmayacak. Peki kim ekecek, kim biçecek, kim apartman yapacak?.. Yani kim işçi diye bir sınıf ortadan kalkınca kim işçi olacak? Cevap ise herkes. Şehirlerin içine bile tarım arazileri inşa edilecek ve komünler sabah kalkacaklar, el ele tutuşup güle oynaya ekecekler, biçecekler, bir inşaat işi olacak komün üyeleri el ele katılıp inşaatı beraber yapacaklar. Doktor müsaitse kiremit taşıyacak, öğretmenin ders saati değilse şap dökecek. Ancak böylesi ve el ele üretim sayesinde öyle bir gelişme yaşanacak ki teknoloji de uçup başka noktalara gelecek ve zamanla artık bu işleri büyük ölçüde makineler yapacak, insanlar da yaşamanın sefasını sürecek.

 

Yaptırım: Karar verici aygıtlar komünler tarafından bizzat seçildiği için bu aygıtların aldığı kararlar yaptırım gücüne sahip olacak ve bu güç, devletli sistemin aksine meşru olacak. Devletli sistemde hakim iktidarın, devlet çıkarının, siyasetçinin... baskısı veya rüşveti ile keyfi kararlar alabilir ancak komünde karar verenlerin başında onları atayan siyasetçiler olmadığı için ve yetkilerini doğrudan halktan aldıkları için yaptırım güçleri de meşru olacak.

 

Devlet olmuyor zira durum şöyle. Bugün seni beni yöneteni biz dolaylı yoldan belirliyoruz. Siyasetçiyi seçiyoruz o da gidiyor bizim adımıza karar alıyor. Karar gücü bir kişinin eline toplanınca da güç yozlaşması yaşanıyor. Hakim savcı işinin geleceği için, kariyeri için, daha çok para kazanmak için, itibar için... siyasetçiye yakınlaşabilir bu da hukuksuzluğu doğurabilir ki bu böyle olmuştur, hayal değil tecrübedir. Burada ise doğrudan karar verici aygıtı sen seçiyorsun ve bu adamlar siyasetçiden, oradan, buradan... aldıkları emirler ile karar vermiyorlar. Üstlerinde hesap verecekleri kimse yok, hesap verecekleri tek kitle onları seçen halk. Yani yönetimi doğrudan halk inşa edecek, gücü tekelinde toplayan kimseler değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 saat önce, The_Individualist yazdı:

Değiller .. Benim sistemim de kimse kimseye uymak zorunda değil .. İsteyen istediğini yapabilir .. Hiçbir sınır yok ..

 

Tek sınır diğer bireylere karışmamak ..

 

Yürümez, çünkü doğanın tabiatına aykırıdır.

Doğada herșeyin birbiriyle öyle yada böyle bağlantısı, bağımlılığı vardır.

Bizler de doğanın bir parçasıyız, dolayısıyle doğa bize sınırlarımızı dikte etmektedir.

Öyle isteyen istediğini yapmak istese de, yapamaz.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

İlk önce Stirner'in "Bireyci Anarşizm" dediği şey, mafya'Nın yönettiği, devletin olmadığı, üçüncü dünya ülkelerinde zaten olan bir şeydir. Tam bir saçmalıktır :) 

 

Komünist anarşizm'de kendi içinde gayet mantıklı bir öneridir. Tek eksiği belki bilimin sosyalizm'de veya Kapitalizm'de olduğu kadar gelişemeyecek olmasıdır. O yüzden tam olarak "ilerici" bir rejim değildir. Daha çok zaten icat edilmiş şeylerin kullanıldığı, tamamen çöpe atılmadığı, mutluluğu ve özgürlüğü ön plana çıkartan, biraz da tarım öncesi kabilelerin yaşamlarını taklit eden bir rejimdir.

 

1) Mülkiyet yok. Herkes her şeyin sahibidir. Kimse bir şeye sahip değildir. Kitap mı lazım? - Kütüphaneden al, sonra yerine koy. Araba mı lazım? - bin sürücü koltuğuna, sür, bırak, sonra başkası alıp sürsün. Kadın mı lazım? - Anlaşıyorsan kadın senindir. Çocuklar da herkesin çocuğudur. (İlkel kabilelerde olduğu gibi9

2) Kural / yasa yok. organizasyon var. Eski tarım topluluklarında olduğu gibi. Herkes de çalışacak. İnsanlara öyle öğretiyorsun. Kimisi çobanlık yapıyor, kimisi duvarcılık yapıyor, herkes kendinden veriyor. Kimse boş oturmuyor (teoride böyle)

3) Büyük işler bir çeşit sendika benzeri yapılar tarafından yönetiliyor. Oybirliği ile baraj / demiryolu yapılmasına karar veriliyor. Zorlama yok. Her şey demokratik / özgür.

4) Eğitim serbest. isteyen okula gidip doktor olabiliyor. İstemeyen, 15 yaşında okulu bırakıp "ben topluma çalışarak katkı sağlarım" diyor. Zorlama yok. Ödev yok. Sınav sistemi yine de var galiba. Yani doktor / mühendis olcaksan, kendi iradenle çalışıp kendini kanıtlıorsun ama hepsine kendin karar veriyorsun.

 

/Bu 60'lı yıllarda Kapitalizm - Komünizm ikilemine karşı ortaya çıkmış üçüncü önerilerden bir tanesidir. 

 

Ursula Leguin'in de "Mülksüzler" kitabı vardır. Tavsiye ederim. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
46 dakika önce, The_Individualist yazdı:

Forumda Bireyci Anarşizm = Mafyaların yönettiği 3.dünya ülkesi

 

diyeni de gördüm ya .. Ölsem de gam yemem ..

Bireyci anarşizmin uygulandığı bir ülke örneği versene?

 

Örnek veremiyorsan anlatamıyorsan boşuna uğraşma.

 

Yöneticisizlik,bireycilik, bencillik saçma sapan bir kavramdır.Git  yalnız yaşa o zaman.Herşeyi bütün ihtiyaçlarını  tek başına yalnız üret.

 

Ne işin var forumlarda şehirlerde.:)

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, The_Individualist yazdı:

Forumda Bireyci Anarşizm = Mafyaların yönettiği 3.dünya ülkesi

 

diyeni de gördüm ya .. Ölsem de gam yemem ..

 

- Öyle değil mi? 

"Libertarianism" işte. Güçlü olan canının istediğini yapıyor. Polis / Hukuk / mukuk kimse karışmıyor işte. Mis. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kibutzun esası, tüm üyelerin genelde birleşmesiyle oluşur. Kibutz sâkinleri, haftada bir kere toplanıp kibbutz hayatının esas konularında karar verirler. Sekreteri, diğer resmî görevlileri ve fabrika yöneticilerini seçerler. Ayrıca ekonomik komiteyi, malî, kültürel, iskân, sağlık konularına çeşitli komite üyelerinin oylarıyla genel meclis karar verir. Komiteler, işlerinde büro memurlarını desteklemek görevine sahiptirler.

Aynı şekilde kibbutzun alt yapısı da şekillendirilir. Fabrikada bütün insanlar umumî idarecilikten tutun da başka liderlik görevlerini tamamlamak için işçiler tarafından seçilirler. Fabrikanın bütün işçileri işçi meclisini teşkil ederler. Bu meclis yoluyla veya fabrika kararlarıyla seçilen komitelere katılırlar. Ayrıca bir yönetim kadrosu vardır. Bu kadro, fabrikanın en üst yöneticileriyle işçi temsilcileriyle bir bütün olarak seçilen kibbutz temsilcilerinden oluşur.

 

https://tr.wikipedia.org/wiki/Kibutz

 

Komunizm anarşizmin yöneticisizlik anlamı ile uyuşmaz. Bu yüzden anarşist komunizm saçma bir kavramdır.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yeşil anarşizm. 

Geçen sene Jean Jaques Anaud'Un yönetmenliğini yaptığı "Wolf Totem" diye bir film vardı:

  • cover_wolftotem1.jpg
     
    - Film 1967 Kültür devrimi sırasında Çinli göçebelerin hayatını anlatıyor.
    Bu filmde eski insanların nasıl doğanın dengesini bozmamaya dikkat ederek, doğanın koyduğu yasalara itaat ederek, dengeyi hiç bozmadan nasıl yaşadıkları anlatılıyor. Ve modernizmin artmasıyla bu dengenin ters düz edilip, doğanın insana boyun eğmeye mecbur edilişi anlatılıyor.
     
    Yeşil anarşistler bu eski düzeni geri getirmek isterler. Yani doğa insana boyun eğen bir nesne olmayacak. İnsan, eski toplumlarda olduğu gibi, doğayı anlamaya çalışan ve onun kurallarına uyum sağlayan taraf haline gelecek.
     
    / Bireyci anarşizm ve belki anarko-feminizm gibi bazı kaçık yaklaşımlar dışında, anarşizmin sosyalist biçimleri gayet uygulanabilir ve geliştirilebilir yaklaşımlar. 
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 dakika önce, deney yazdı:

Kibutzun esası, tüm üyelerin genelde birleşmesiyle oluşur. Kibutz sâkinleri, haftada bir kere toplanıp kibbutz hayatının esas konularında karar verirler. Sekreteri, diğer resmî görevlileri ve fabrika yöneticilerini seçerler. Ayrıca ekonomik komiteyi, malî, kültürel, iskân, sağlık konularına çeşitli komite üyelerinin oylarıyla genel meclis karar verir. Komiteler, işlerinde büro memurlarını desteklemek görevine sahiptirler.

Aynı şekilde kibbutzun alt yapısı da şekillendirilir. Fabrikada bütün insanlar umumî idarecilikten tutun da başka liderlik görevlerini tamamlamak için işçiler tarafından seçilirler. Fabrikanın bütün işçileri işçi meclisini teşkil ederler. Bu meclis yoluyla veya fabrika kararlarıyla seçilen komitelere katılırlar. Ayrıca bir yönetim kadrosu vardır. Bu kadro, fabrikanın en üst yöneticileriyle işçi temsilcileriyle bir bütün olarak seçilen kibbutz temsilcilerinden oluşur.

 

https://tr.wikipedia.org/wiki/Kibutz

 

Komunizm anarşizmin yöneticisizlik anlamı ile uyuşmaz. Bu yüzden anarşist komunizm saçma bir kavramdır.

 

- Yönetici / otorite olmaması insanların bir arada olup organizasyon yapmamaları anlamına gelmez. Tabi bu tür bir sendika organizasyonu kapitalizmdeki organizasyon kadar etkili olmayacaktır. Yine de insanların günlük işlerini çözmeleri için yeterlidir. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, Donatello23 yazdı:

 

- Yönetici / otorite olmaması insanların bir arada olup organizasyon yapmamaları anlamına gelmez. Tabi bu tür bir sendika organizasyonu kapitalizmdeki organizasyon kadar etkili olmayacaktır. Yine de insanların günlük işlerini çözmeleri için yeterlidir. 

Ortaklaşa seçilsede yönetici sonuçta.

 

Toplumu oluşturan bireyler  toplumun seçtiği yöneticiye  anarşist tavırla  karşı gelirse  o toplum dağılır.O toplum karar alamaz  duruma gelir.

 

örneğin adam anarşist tavırla  forumda yönetici istemiyor .Ama yöneticilerden sevmediği bir üyenin atılmasını talep ediyor.Bu komik  değil mi?:0_80cbc_37a71a73_L:

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, deney yazdı:

Ortaklaşa seçilsede yönetici sonuçta.

 

Toplumu oluşturan bireyler  toplumun seçtiği yöneticiye  anarşist tavırla  karşı gelirse  o toplum dağılır.O toplum karar alamaz  duruma gelir.

 

örneğin adam anarşist tavırla  forumda yönetici istemiyor .Ama yöneticilerden sevmediği bir üyenin atılmasını talep ediyor.Bu komik  değil mi?:0_80cbc_37a71a73_L:

 

- Bu tür forumlarda anarşizm filan olmaz. O kadar Troll geliyor, ayetullahçı geliyor.

Ancak şöyle olur: Yöneticiler hiç karışmaz. sadece ben istediğimi görmezden gelirim. Ama yeterli olur mu o bile kesin değil.

 

Yani biraz okuma yapın. Anarşizm'de organizasyon vardır. Otorite yoktur. Ve bu olabilir. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, Donatello23 yazdı:

 

- Bu tür forumlarda anarşizm filan olmaz. O kadar Troll geliyor, ayetullahçı geliyor.

Ancak şöyle olur: Yöneticiler hiç karışmaz. sadece ben istediğimi görmezden gelirim. Ama yeterli olur mu o bile kesin değil.

 

Yani biraz okuma yapın. Anarşizm'de organizasyon vardır. Otorite yoktur. Ve bu olabilir. 

Her organizasyon şeması piramit şeklindedir.Yönetecilerden oluşur.

 

Ayrıca otorite yoksa alınan kararları nasıl uygulatacaksın insanlara?

 

Anarşist adam diyor ki uyma zorunluluğun yok.:0_80cbc_37a71a73_L:

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Donatello23 yazdı:

Yeşil anarşizm. 

Geçen sene Jean Jaques Anaud'Un yönetmenliğini yaptığı "Wolf Totem" diye bir film vardı:

  • cover_wolftotem1.jpg
     
    - Film 1967 Kültür devrimi sırasında Çinli göçebelerin hayatını anlatıyor.
    Bu filmde eski insanların nasıl doğanın dengesini bozmamaya dikkat ederek, doğanın koyduğu yasalara itaat ederek, dengeyi hiç bozmadan nasıl yaşadıkları anlatılıyor. Ve modernizmin artmasıyla bu dengenin ters düz edilip, doğanın insana boyun eğmeye mecbur edilişi anlatılıyor.
     
    Yeşil anarşistler bu eski düzeni geri getirmek isterler. Yani doğa insana boyun eğen bir nesne olmayacak. İnsan, eski toplumlarda olduğu gibi, doğayı anlamaya çalışan ve onun kurallarına uyum sağlayan taraf haline gelecek.
     
    / Bireyci anarşizm ve belki anarko-feminizm gibi bazı kaçık yaklaşımlar dışında, anarşizmin sosyalist biçimleri gayet uygulanabilir ve geliştirilebilir yaklaşımlar. 

Naturalizm ile Yeşil Anarşizm oldukça yakın kavramlar denebilir ..

 

Yahu ne taktın Bireyci Anarşizm'e .. Mutlak anarşizm bireyci anarşizmdir zaten .. Anarşizm özünde bireye değer verir , bireyin yeteneklerine değer verir , insanı sevmeyi öğretir ..

 

Humanizm ve klasik liberalizm ile direk bağlantılıdır ..

 

Senin dedigin toplumcu anarsizm kavramlari ozunu kaybetmis , toplumculuk ile bireycilik arasinda gidip gelen dangalaklarin uydurdugu kavramlar ..

 

Gercek Anarsizm Stirner felsefesidir ..

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 dakika önce, The_Individualist yazdı:

Naturalizm ile Yeşil Anarşizm oldukça yakın kavramlar denebilir ..

 

Yahu ne taktın Bireyci Anarşizm'e .. Mutlak anarşizm bireyci anarşizmdir zaten .. Anarşizm özünde bireye değer verir , bireyin yeteneklerine değer verir , insanı sevmeyi öğretir ..

 

Humanizm ve klasik liberalizm ile direk bağlantılıdır ..

 

Senin dedigin toplumcu anarsizm kavramlari ozunu kaybetmis , toplumculuk ile bireycilik arasinda gidip gelen dangalaklarin uydurdugu kavramlar ..

 

Gercek Anarsizm Stirner felsefesidir ..

anarşizm insanı sevmeyi nasıl öğretecek?

 

Hem liberalizmi savunmak hem anarşizmi savunmakta çelişkilidir.

 

Diyeceksin ki başkalarına zarar vermediğin sürece özgürsün.Buna kim karar verecek ki?

 

Her anarşist ayrı telden çalacak.Uyum olmaz bu sistemde.:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, The_Individualist yazdı:

Yahu Stirner dedigimiz adam Nietszche'nin felsefesini adeta ustune yaydigi adam .. Akıl hocası ..

 

Bu kadar kolay olamaz zırva demek .. Olmamalı ..

Ne stirner  ne de Nietszche akıllı adam değildir.çatlaktır ikiside.

https://tr.wikiquote.org/wiki/Max_Stirner

 

çok akıllı isen savun bakalım bu adamın sözlerini.

Max Stirner

 

Johann Kaspar Schmidt (25 Ekim, 180626 Haziran, 1856) Max Stirner adıyla tanınan Alman düşünür.

  • Hiçbir şey benden üstün değildir!
  • Tanrının da insanlığın da işi kendilerine dayanmaktadır, kendileridir. Benim meselem de benim. Tanrı gibi her şey ve hiçim, biriciğim.
  • Gerçeğin kriteri benim, ben ise bir düşünce değilim, düşüncenin üstündeyim yani söylenemez bir şeyim.
  • Erk ve şiddet sadece bendedir yani güçlü ve şiddetli olandadır.
  • Hakikat, sevgili Pilatus, Tanrı’dır ve hakikati arayan herkes Tanrı’yı arar ve över. Tanrı nerede yaşar? Kafanda; başka nerede yaşayabilir ki?
  • Devlet, kendi şiddetine hukuk; bireyinkine ise suç adını verir
  • Haklı ya da haksız olduğumu yargılayan benim, benden başka bir yargıç yoktur. Başkaları sadece benim hakkımı onaylayıp onaylamadıklarını ve bunun onlarca da haklı olup olmadığını yargılayabilirler.
  • Ben kimseden hak talep etmiyorum. Bu yüzden kimsenin hakkını kabul etmem gerekmez.
  • Ego tek yasadır ve onun dışındaki, herhangi bir kanuna, inanca ya da anlayışa karşı hiçbir yükümlülüğüm yoktur.
  • Kendisine sahip olmak için başkalarındaki irade eksikliğine bel bağlayan, başkalarının yarattığı bir şeydir. Efendi kölenin yarrattığı bir şeydir. İtaat sona ererse, efendilikte sona erer.
  • Büyükler neden büyüktür, bilir misiniz? Biz, dizlerimizin üstüne çökmüşüz de ondan. Artık kalkalım!
  • Tanrı'nın işi, insanlığın işi, gerçeğin işi, iyinin işi, doğrunun işi, özgürlüğün işi ve daha niceleri. Bunların hiçbiri benim işim değildir, benim işim sadece benim olandır ve o genel değil, biriciktir, benim gibi.
  • Sen kaçıksın be adam! Kafasında büyük şeyler ve tanrılar dünyası kuran ve kurduklarına da inanan sen, hayaletler ülkesi kurup kendini onlara karşı vazifelendiriyorsun, oysa o, sana el sallayan bir idealdir. Senin saplantın var!
  • Tüm alçaklıklar Tanrı adına yapılmadı mı, tüm kanlı idam sehpaları Tanrı adına kurulmadı mı, insanlar yakılmadı mı, zındıkları öldürmek için mahkemeler ve engizisyon onun adına kurulmadı mı, bütün aptallaştırma çalışmaları onun adına yapılmadı mı ve günümüzde bile çocukların hassas ruhları dinsel eğitimle Tanrı adına zedelenmiyor mu [kelepçelenmiyor mu?] Kutsal yeminler onun adına bozulmadı mı ve her gün misyonerler ve karabaşlar diyar diyar dolaşıp Yahudileri, Paganları, Protestanları ya da Katolikleri (vb) kendi atalarının dinine ihanet etmeye teşvik etmiyorlar mı – Tanrı adına?
  • Sahip olma hırsı bir insana hükmediyorsa, o insan, bu efendinin emirlerine itaat etmek zorundadır ve günün birinde iyi yürekliliğe kapılınca bu ona bir istisna gibi görünmez mi tıpkı dindar inançlıların bazen Tanrı'nın yönetiminden çıkıp “şeytanın” hünerlerine aldanmaları gibi? Demek ki sahip olma hırsı taşıyan ve açgözlü insan Kendine-Sahip-Olan değildir, hırsının esiridir ve efendisi için yapmadan kendisi için yapamaz, - tıpkı Tanrı'dan korkan gibi.
  • Hıristiyan, hakikatin geçiciliğini kanıtlamış da olsa, bu dünyada varlığını sürdüren nesneler gibi hakikat de yaşamaktadır; ama hakikat geçicidir, çünkü onun değeri kendi içinde değildir, Bendedir.
  • Gerçeğin kriteri benim, ben ise bir düşünce değilim, düşüncenin üstündeyim yani söylenemez bir şeyim.
  • Ben, halklar ve insanlık ölünce doğarım. (...) Sen ey çilekeş Alman halkım – nedir acın, istırabın? Canlanamayan bir düşüncenin acısıdır seninkisi. Daha horoz ötmeden kaybolan hayaletin acısıdır. Yine de kurtuluşun ve mutluluğun hasretini çeker bu hayalet. (...) Kal selametle milyonların rüyası, çocuklarının binyıllık despotu, kal selametle! Yarın seni mezara taşıyacaklar; ve çok yakında kardeşlerin, diğer halklar, ardından gelecek. İşte o zaman insan alemi gömülmüş olacaktır. Ve ben, kendimin sahibi ben, onun gülen kalıtçısıyım!" (MaxStirner: Der EinzigeundseinEigentum. Reclam, 1981, s.238, 239. Çev: HİT).
  • Bilginin istem olarak doğabilmesi ve özgür kişi olarak kendisini her gün yenilemesi için ölmesi gerekiyor.
  • Belki şu sıralar Hess’in penceresinin önünden çocuklar bir arkadaşlık oyunu için biraraya koşuyorlardır; Hess, onlara baktığında eğlenceli egoist birlikler görecektir. Belki Hess’in bir arkadaşı ya da sevgilisi vardır; o zaman bir kalbin diğer bir kalbi nasıl bulacağını bilebilir ve karşılıklı zevk almak için ikisinin de nasıl egoistçe birleştiğini ve her ikisinin de doya doya zevk alacaklarını bilebilir. Belki de sokakta bir-iki arkadaşıyla karşılaşacak ve şarap içmeye çağrılacaktır; sevgiye hizmet etmek için mi onlarla gidecek yoksa zevk alacağını düşündüğü için mi onlarla birleşecek ?
  • İşte Tanrının sözlerini “evirip, çevirip” zırvalayan bu kişiler [Antik filozoflar] teologdur; peki, Tanrının “mevcut” sözleri olmasaydı, neyi evirip çevireceklerdi? İşte liberaller de “mevcut olanı” sadece evirip çevirirler.
  • Şimdi artık o denli dinselleşmişiz ki, “mahkeme jürisi” Bizi ölümle yargılıyor ve her hizmetçi polis iyi bir Hıristiyan olarak “görevine başlama yeminiyle” Bizi deliğe tıkıyor
  • Dünya benim mülkiyetimdir.
  • Hiçbir şey beni ifade edemez.
  • Benim Hiç’im gözle görünen, elle tutulan bir Varlıktır. Üstelik kırıcı olan bu Hiç, vakumu dolduracak kadar da yapıcıdır. Dünya benim dünyamdır, gerisi yalan. Hiçbir amacım yok benim, neredeyse bir bitki kadar yalın ve yaşam doluyum. Ancak benim bir mülkiyet düşkünü oldugumu sanmayın -bunu da ısrarla söylüyorum. Her düşkünlük beni tiksindirir. Meselemi Hiç’e bıraktığım için, hiçbir tutku umurumda değil. Ben tutkuların kölesi değil, efendisiyim. Beni var eden benim, çünkü benim nedenim benim. Kimse benden sorumlu değil ve kimseden’de ben sorumlu değilim. Bununla özgür olduğumu söylemiyorum, özgürlük kölelerin bir arzu ve tutkusudur, ben özgürlüğün nesnesi olacak kadar nesneci değilim. Özgürlük benimle birlikte doğdu ama ben başkaları gibi özgür olmaya mahkum değilim. Ben özgürlükten de arındım. Ben Biricik’im.
  • Dünyaya gelmek bir şans meselesidir, bu şans herkesin yüzüne gülmez. Çok çekici, büyüleyici, kazanmadan elde edilen bu şans neredeyse hoş bir mucize kadar caziptir. Bu şans benim mülkiyetimdir. »Hiçbir şey benden üstün değildir«, çünkü her şey benim mülkiyetimdir. En az şu kağıt kadar yer ve gök de benim olandır. Şu kadın, şu erkek, herkes benim hazzımın nesnesidir. Ne yazik ki, tüm hazlar gibi her şey geçicidir. Mülkiyetimde olmayan tek şey ölümdür. Bir boşluk olan şu evreni ancak kendimle doldururum, çünkü ben, Hiç’im derken boş olduğumu asla söylemedim -bunda ısrarlıyım.
  • Hazmet kutsal ekmeği ve kurtul.
  • Biricik bir sözcüktür ve bir sözcüğün altında düşünülecek bir şey olmalıdır, bir sözcük düşünce içermelidir. Oysa biricik düşüncesiz bir sözcüktür, düşünce içermez.
  • Hakikat bir - yaratıktır.
  • Hiçbir şey beni aşacak yücelikte değildir!
  • Hiçbir şey, önünde, kendimi alçaltmamı gerektirecek bir yücelikte değildir!
  • Beni hiçbir şey aşamaz!
  • Hiçbir şey özgünlüğümü aşamaz!
  • Tahakkümsüzlük, olsa olsa, özgürlük gibi bir saplantıdır.
  • Sen hakikati ararken, kalbin neyi özlemekteydi ki? Efendini!
  • Benim eylemlerimi komuta etmek, nasıl davranmam gerektiğini söylemek ve bunu yönlendirecek bir yasa oluşturmak hiç kimsenin üstüne vazife değildir.
  • Ben hiçbir hak istemiyorum, bu nedenle de hiçbir hak tanımaya mecbur değilim. Elde etmeye muktedir olduğu elde ederim. Elde edemediğim benim hak alanımın dışındadır.”
  • Kendime sahibimdir, dolayısıyla kendimi kullanırım ve kendi kendimden yararlanırım. Buna karşılık, gerçek Ben’imi bulmam gerektiğini, Ben’de gerçek Ben’in değil de İsa’nın ya da başka tinsel, yani düşsel Ben’in, örneğin gerçek insanın, insanın özünün vb. yaşadığını düşündüğüm sürece, Ben’imden hiçbir zaman zevk alamam.
  • Sen ey çilekeş Alman halkım – nedir acın, ıstırabın? Canlanamayan bir düşüncenin acısıdır seninkisi. Daha horoz ötmeden kaybolan hayaletin acısıdır. Yine de kurtuluşun ve mutluluğun hasretini çeker bu hayalet. (...) Kal selametle milyonların rüyası, çocuklarının binyıllık despotu, kal selametle! Yarın seni mezara taşıyacaklar; ve çok yakında kardeşlerin, diğer halklar, ardından gelecek. İşte o zaman insan alemi gömülmüş olacaktır. Ve ben, kendimin sahibi ben, onun gülen kalıtçısıyım!
  • Benim soyum benim, Ben normsuz, yasasız ve örneksizim.
  • Gazetelerimiz politikayla dolup taşmakta, çünkü insanın politikanın bir mahluku olması için yaratıldığı kuruntusuyla büyülenmiştir onlar.
  • Eğer Tanrı ve insanlık, sizlerin de doğruladığı gibi, bir bütünlük iseler, benim de onlardan eksik bir yanım yok ve "boş" olduğuma dair bir şikayetim de yok. Ben hiçim derken, boş olduğumu söylemiyorum, bizzat yaratıcı bir hiçim, bir yaratıcı olarak her şeyi yaratan bir hiç.
  • Ben düşüncesizim.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, deney yazdı:

Ne stirner  ne de Nietszche akıllı adam değildir.çatlaktır ikiside.

https://tr.wikiquote.org/wiki/Max_Stirner

 

çok akıllı isen savun bakalım bu adamın sözlerini.

Max Stirner

 

Johann Kaspar Schmidt (25 Ekim, 180626 Haziran, 1856) Max Stirner adıyla tanınan Alman düşünür.

  • Hiçbir şey benden üstün değildir!
  • Tanrının da insanlığın da işi kendilerine dayanmaktadır, kendileridir. Benim meselem de benim. Tanrı gibi her şey ve hiçim, biriciğim.
  • Gerçeğin kriteri benim, ben ise bir düşünce değilim, düşüncenin üstündeyim yani söylenemez bir şeyim.
  • Erk ve şiddet sadece bendedir yani güçlü ve şiddetli olandadır.
  • Hakikat, sevgili Pilatus, Tanrı’dır ve hakikati arayan herkes Tanrı’yı arar ve över. Tanrı nerede yaşar? Kafanda; başka nerede yaşayabilir ki?
  • Devlet, kendi şiddetine hukuk; bireyinkine ise suç adını verir
  • Haklı ya da haksız olduğumu yargılayan benim, benden başka bir yargıç yoktur. Başkaları sadece benim hakkımı onaylayıp onaylamadıklarını ve bunun onlarca da haklı olup olmadığını yargılayabilirler.
  • Ben kimseden hak talep etmiyorum. Bu yüzden kimsenin hakkını kabul etmem gerekmez.
  • Ego tek yasadır ve onun dışındaki, herhangi bir kanuna, inanca ya da anlayışa karşı hiçbir yükümlülüğüm yoktur.
  • Kendisine sahip olmak için başkalarındaki irade eksikliğine bel bağlayan, başkalarının yarattığı bir şeydir. Efendi kölenin yarrattığı bir şeydir. İtaat sona ererse, efendilikte sona erer.
  • Büyükler neden büyüktür, bilir misiniz? Biz, dizlerimizin üstüne çökmüşüz de ondan. Artık kalkalım!
  • Tanrı'nın işi, insanlığın işi, gerçeğin işi, iyinin işi, doğrunun işi, özgürlüğün işi ve daha niceleri. Bunların hiçbiri benim işim değildir, benim işim sadece benim olandır ve o genel değil, biriciktir, benim gibi.
  • Sen kaçıksın be adam! Kafasında büyük şeyler ve tanrılar dünyası kuran ve kurduklarına da inanan sen, hayaletler ülkesi kurup kendini onlara karşı vazifelendiriyorsun, oysa o, sana el sallayan bir idealdir. Senin saplantın var!
  • Tüm alçaklıklar Tanrı adına yapılmadı mı, tüm kanlı idam sehpaları Tanrı adına kurulmadı mı, insanlar yakılmadı mı, zındıkları öldürmek için mahkemeler ve engizisyon onun adına kurulmadı mı, bütün aptallaştırma çalışmaları onun adına yapılmadı mı ve günümüzde bile çocukların hassas ruhları dinsel eğitimle Tanrı adına zedelenmiyor mu [kelepçelenmiyor mu?] Kutsal yeminler onun adına bozulmadı mı ve her gün misyonerler ve karabaşlar diyar diyar dolaşıp Yahudileri, Paganları, Protestanları ya da Katolikleri (vb) kendi atalarının dinine ihanet etmeye teşvik etmiyorlar mı – Tanrı adına?
  • Sahip olma hırsı bir insana hükmediyorsa, o insan, bu efendinin emirlerine itaat etmek zorundadır ve günün birinde iyi yürekliliğe kapılınca bu ona bir istisna gibi görünmez mi tıpkı dindar inançlıların bazen Tanrı'nın yönetiminden çıkıp “şeytanın” hünerlerine aldanmaları gibi? Demek ki sahip olma hırsı taşıyan ve açgözlü insan Kendine-Sahip-Olan değildir, hırsının esiridir ve efendisi için yapmadan kendisi için yapamaz, - tıpkı Tanrı'dan korkan gibi.
  • Hıristiyan, hakikatin geçiciliğini kanıtlamış da olsa, bu dünyada varlığını sürdüren nesneler gibi hakikat de yaşamaktadır; ama hakikat geçicidir, çünkü onun değeri kendi içinde değildir, Bendedir.
  • Gerçeğin kriteri benim, ben ise bir düşünce değilim, düşüncenin üstündeyim yani söylenemez bir şeyim.
  • Ben, halklar ve insanlık ölünce doğarım. (...) Sen ey çilekeş Alman halkım – nedir acın, istırabın? Canlanamayan bir düşüncenin acısıdır seninkisi. Daha horoz ötmeden kaybolan hayaletin acısıdır. Yine de kurtuluşun ve mutluluğun hasretini çeker bu hayalet. (...) Kal selametle milyonların rüyası, çocuklarının binyıllık despotu, kal selametle! Yarın seni mezara taşıyacaklar; ve çok yakında kardeşlerin, diğer halklar, ardından gelecek. İşte o zaman insan alemi gömülmüş olacaktır. Ve ben, kendimin sahibi ben, onun gülen kalıtçısıyım!" (MaxStirner: Der EinzigeundseinEigentum. Reclam, 1981, s.238, 239. Çev: HİT).
  • Bilginin istem olarak doğabilmesi ve özgür kişi olarak kendisini her gün yenilemesi için ölmesi gerekiyor.
  • Belki şu sıralar Hess’in penceresinin önünden çocuklar bir arkadaşlık oyunu için biraraya koşuyorlardır; Hess, onlara baktığında eğlenceli egoist birlikler görecektir. Belki Hess’in bir arkadaşı ya da sevgilisi vardır; o zaman bir kalbin diğer bir kalbi nasıl bulacağını bilebilir ve karşılıklı zevk almak için ikisinin de nasıl egoistçe birleştiğini ve her ikisinin de doya doya zevk alacaklarını bilebilir. Belki de sokakta bir-iki arkadaşıyla karşılaşacak ve şarap içmeye çağrılacaktır; sevgiye hizmet etmek için mi onlarla gidecek yoksa zevk alacağını düşündüğü için mi onlarla birleşecek ?
  • İşte Tanrının sözlerini “evirip, çevirip” zırvalayan bu kişiler [Antik filozoflar] teologdur; peki, Tanrının “mevcut” sözleri olmasaydı, neyi evirip çevireceklerdi? İşte liberaller de “mevcut olanı” sadece evirip çevirirler.
  • Şimdi artık o denli dinselleşmişiz ki, “mahkeme jürisi” Bizi ölümle yargılıyor ve her hizmetçi polis iyi bir Hıristiyan olarak “görevine başlama yeminiyle” Bizi deliğe tıkıyor
  • Dünya benim mülkiyetimdir.
  • Hiçbir şey beni ifade edemez.
  • Benim Hiç’im gözle görünen, elle tutulan bir Varlıktır. Üstelik kırıcı olan bu Hiç, vakumu dolduracak kadar da yapıcıdır. Dünya benim dünyamdır, gerisi yalan. Hiçbir amacım yok benim, neredeyse bir bitki kadar yalın ve yaşam doluyum. Ancak benim bir mülkiyet düşkünü oldugumu sanmayın -bunu da ısrarla söylüyorum. Her düşkünlük beni tiksindirir. Meselemi Hiç’e bıraktığım için, hiçbir tutku umurumda değil. Ben tutkuların kölesi değil, efendisiyim. Beni var eden benim, çünkü benim nedenim benim. Kimse benden sorumlu değil ve kimseden’de ben sorumlu değilim. Bununla özgür olduğumu söylemiyorum, özgürlük kölelerin bir arzu ve tutkusudur, ben özgürlüğün nesnesi olacak kadar nesneci değilim. Özgürlük benimle birlikte doğdu ama ben başkaları gibi özgür olmaya mahkum değilim. Ben özgürlükten de arındım. Ben Biricik’im.
  • Dünyaya gelmek bir şans meselesidir, bu şans herkesin yüzüne gülmez. Çok çekici, büyüleyici, kazanmadan elde edilen bu şans neredeyse hoş bir mucize kadar caziptir. Bu şans benim mülkiyetimdir. »Hiçbir şey benden üstün değildir«, çünkü her şey benim mülkiyetimdir. En az şu kağıt kadar yer ve gök de benim olandır. Şu kadın, şu erkek, herkes benim hazzımın nesnesidir. Ne yazik ki, tüm hazlar gibi her şey geçicidir. Mülkiyetimde olmayan tek şey ölümdür. Bir boşluk olan şu evreni ancak kendimle doldururum, çünkü ben, Hiç’im derken boş olduğumu asla söylemedim -bunda ısrarlıyım.
  • Hazmet kutsal ekmeği ve kurtul.
  • Biricik bir sözcüktür ve bir sözcüğün altında düşünülecek bir şey olmalıdır, bir sözcük düşünce içermelidir. Oysa biricik düşüncesiz bir sözcüktür, düşünce içermez.
  • Hakikat bir - yaratıktır.
  • Hiçbir şey beni aşacak yücelikte değildir!
  • Hiçbir şey, önünde, kendimi alçaltmamı gerektirecek bir yücelikte değildir!
  • Beni hiçbir şey aşamaz!
  • Hiçbir şey özgünlüğümü aşamaz!
  • Tahakkümsüzlük, olsa olsa, özgürlük gibi bir saplantıdır.
  • Sen hakikati ararken, kalbin neyi özlemekteydi ki? Efendini!
  • Benim eylemlerimi komuta etmek, nasıl davranmam gerektiğini söylemek ve bunu yönlendirecek bir yasa oluşturmak hiç kimsenin üstüne vazife değildir.
  • Ben hiçbir hak istemiyorum, bu nedenle de hiçbir hak tanımaya mecbur değilim. Elde etmeye muktedir olduğu elde ederim. Elde edemediğim benim hak alanımın dışındadır.”
  • Kendime sahibimdir, dolayısıyla kendimi kullanırım ve kendi kendimden yararlanırım. Buna karşılık, gerçek Ben’imi bulmam gerektiğini, Ben’de gerçek Ben’in değil de İsa’nın ya da başka tinsel, yani düşsel Ben’in, örneğin gerçek insanın, insanın özünün vb. yaşadığını düşündüğüm sürece, Ben’imden hiçbir zaman zevk alamam.
  • Sen ey çilekeş Alman halkım – nedir acın, ıstırabın? Canlanamayan bir düşüncenin acısıdır seninkisi. Daha horoz ötmeden kaybolan hayaletin acısıdır. Yine de kurtuluşun ve mutluluğun hasretini çeker bu hayalet. (...) Kal selametle milyonların rüyası, çocuklarının binyıllık despotu, kal selametle! Yarın seni mezara taşıyacaklar; ve çok yakında kardeşlerin, diğer halklar, ardından gelecek. İşte o zaman insan alemi gömülmüş olacaktır. Ve ben, kendimin sahibi ben, onun gülen kalıtçısıyım!
  • Benim soyum benim, Ben normsuz, yasasız ve örneksizim.
  • Gazetelerimiz politikayla dolup taşmakta, çünkü insanın politikanın bir mahluku olması için yaratıldığı kuruntusuyla büyülenmiştir onlar.
  • Eğer Tanrı ve insanlık, sizlerin de doğruladığı gibi, bir bütünlük iseler, benim de onlardan eksik bir yanım yok ve "boş" olduğuma dair bir şikayetim de yok. Ben hiçim derken, boş olduğumu söylemiyorum, bizzat yaratıcı bir hiçim, bir yaratıcı olarak her şeyi yaratan bir hiç.
  • Ben düşüncesizim.

 

Sözlerini anlamak ciddi zeka gerektiriyor ..

Link to post
Sitelerde Paylaş
45 dakika önce, deney yazdı:

anarşizm insanı sevmeyi nasıl öğretecek?

 

Hem liberalizmi savunmak hem anarşizmi savunmakta çelişkilidir.

 

Diyeceksin ki başkalarına zarar vermediğin sürece özgürsün.Buna kim karar verecek ki?

 

Her anarşist ayrı telden çalacak.Uyum olmaz bu sistemde.:)

 

- 1960'ların Hippilerine filan bak. Gayet de mümkün bir olay. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, Donatello23 yazdı:

 

- 1960'ların Hippilerine filan bak. Gayet de mümkün bir olay. 

Hippilerin yaşam tarzını hangi akıllı beğeniyor ki?

İhtiyaçlarını nasıl karşılıyordu hippiler?

Aralarında çıkan sorunları nasıl çözüyorlardı?

Bizde 68 kuşağı birbirlerini temizlemek ile meşguldu. :)

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...