Jump to content

Tanrının Mükemmel Kitabı


Recommended Posts

Bir tanrı düşünün insanlara bir din göndererek kendisine tapılmasını istiyor. İsteğini yerine getirenlere cennet, kadın, meyve veriyor; getirmeyenlere cehennem, ateş, azap veriyor.

 

Peki sizce bu işi yaparken adaletli mi? Mesela bir kitap yazmayı neden beceremiyor. Herkesin anlayabileceği emir ve yasaklarının net olarak anlaşılabileceği bir kitabı yazmak alimi mutlak bir tanrı için çok mu zor? Yoksa tanrı bizimle eğlenerek zevk mi alıyor?

 

Şöyle düşünün sevgili müslümanlar 1400 yıldır tam anlamıyla kitabınızı anlayan bir tek insan çıkmadı. Anladığını zannedenlere de türlü itiraz geldi. Yüzyıllardır tefsirler yazılıyor. Her yeni bilimsel olayda yeninden düzenlenerek bilime uydurmak için sündürülüyor. Çeşitli mezheplere ayrılmış durumdasınız. Kafirleri öldürmenin yanında birbirinize öldürmekte de çok başarılısınız. Kiminiz kuranın tek başına yetmediğini hadislerinde olması gerektiğini hatta bunlarında vahiy olduğunu söylüyorsunuz. Kiminiz de hadisleri reddediyor bu defa anlamsız zırvalarla dolu kuran ile cebelleşiyorsunuz. Tanrınız sizi öyle çok seviyor ki kitabı kimsenin  anlamayacağı şekilde göndermiş. Çünkü o cehennemi insanlarla dolduracağına dair kendisine söz vermiş.

 

Bir kitap düşünün tanrıdan geldiği iddia ediliyor ve evrensel değerler içerdiği söyleniyor. İşine gelen durumları sert ve kesin bir dille yasaklarken pedofili, cariyelik, kölelik, yağmacılık gibi iğrençlikleri yasaklayacak cesareti yok. Uçkurdan başka bir amacı olmayan rezil bir kitap.Üzerinde konuşulacak tonla zırvalığı var bu nedenle kitabınızı okumadan anlamadan gelip ahkam kesmeyin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On ‎21‎.‎11‎.‎2017 at 07:51, Dr.AldRe yazdı:

. Herkesin anlayabileceği emir ve yasaklarının net olarak anlaşılabileceği bir kitabı yazmak alimi mutlak bir tanrı için çok mu zor?

 

Kuranı okuyabilirsin.

On ‎21‎.‎11‎.‎2017 at 07:51, Dr.AldRe yazdı:

Şöyle düşünün sevgili müslümanlar 1400 yıldır tam anlamıyla kitabınızı anlayan bir tek insan çıkmadı. Anladığını zannedenlere de türlü itiraz geldi. Yüzyıllardır tefsirler yazılıyor. Her yeni bilimsel olayda yeninden düzenlenerek bilime uydurmak için sündürülüyor

 

bu senin saçma önyargın.

On ‎21‎.‎11‎.‎2017 at 07:51, Dr.AldRe yazdı:

Çeşitli mezheplere ayrılmış durumdasınız. Kafirleri öldürmenin yanında birbirinize öldürmekte de çok başarılısınız. Kiminiz kuranın tek başına yetmediğini hadislerinde olması gerektiğini hatta bunlarında vahiy olduğunu söylüyorsunuz. Kiminiz de hadisleri reddediyor bu defa anlamsız zırvalarla dolu kuran ile cebelleşiyorsunuz.

 

kulların işlediği hatalar suç ve  günah yaratıcıyı bağlamaz. alemlere rahmet peygamber dahi imtihandaydı

On ‎21‎.‎11‎.‎2017 at 07:51, Dr.AldRe yazdı:

Tanrınız sizi öyle çok seviyor ki kitabı kimsenin  anlamayacağı şekilde göndermiş. Çünkü o cehennemi insanlarla dolduracağına dair kendisine söz vermiş.

 

Söz verme diye bir tabir yok. Allah senin cennete veya cehenneme gideceğini bilemeyecekse ben ona neden ALLAH diyeyim ki?

ezel ve ebed sadece Allahın bilmesi kadar doğal bir şey yok.

On ‎21‎.‎11‎.‎2017 at 07:51, Dr.AldRe yazdı:

Uçkurdan başka bir amacı olmayan rezil bir kitap

ayet ve sure lütfen?

 

On ‎21‎.‎11‎.‎2017 at 07:51, Dr.AldRe yazdı:

İşine gelen durumları sert ve kesin bir dille yasaklarken pedofili, cariyelik, kölelik, yağmacılık gibi iğrençlikleri yasaklayacak cesareti yok

 

kuranda pedofoli yoktur. nisa 6 da Yetimleri, nikah çağına dek deneyin, ergenlik çağına ulaştıklarını, olgunlaştıklarını gördünüz mü mallarını kendilerine verin.

 

bu ayette evlilik çağının ; mallarını yönetebilme zamanı gelince olduğununu anlamamak için doktora yapmanıza gerek yok.

 

kuranda yağmacılık yoktur saçmalık bir tane ayet gösteremezsin. kuranda kölelikle ilgili bakara 177 beled 12-13 'ü oku.

 

 

 

böyle cümleler kurarak islama zarar veririrm mantığı cahillik olsa gerek.

 

 

geçmiş olsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
24 dakika önce, ahmet1405 yazdı:

 

kuranda pedofoli yoktur. nisa 6 da Yetimleri, nikah çağına dek deneyin, ergenlik çağına ulaştıklarını, olgunlaştıklarını gördünüz mü mallarını kendilerine verin.

 

bu ayette evlilik çağının ; mallarını yönetebilme zamanı gelince olduğununu anlamamak için doktora yapmanıza gerek yok.

 

kuranda yağmacılık yoktur saçmalık bir tane ayet gösteremezsin. kuranda kölelikle ilgili bakara 177 beled 12-13 'ü oku.

 

böyle cümleler kurarak islama zarar veririrm mantığı cahillik olsa gerek.

 

 

 

 

Bir halttan anlamayan kafası basmayan bir adamsın defalarca sana sordum neden bu kadar farklı anlamlara çekilebilen bir kitabı o çok yüce yaratıcın gönderiyor. Bu potansiyelin olması bile onun ilahi bir kitap olmadığının göstergesidir.  Şu cümlenin neresini anlamadın da kendini yırtıyorsun. Neden net emirle köleliği kaldırmıyor. Neden cariyeliğe izin veriyor. 

 

Ahzap 52 -Bundan sonra, güzellikleri hoşuna gitse bile başka kadınlarla evlenmek, eşlerini boşayıp başka eşler almak sana helâl değildir. Ancak sahip olduğun cariyeler başka. Şüphesiz Allah, her şeyi gözetleyendir.

 

Peki bu cariye dediklerin nasıl ele geçiyor savaşlarda yapılan yağma sonucunda değil mi? Evrensel kitabınız cariyelik yasak yapanı cehennemde yakarız demek yerine elinde kadın kalmadıysa cariyelerle yetin demeyi ahlaktan mı sayıyor?

------------------------------

 

Talak 4 - Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.

 

Şimdi diğer ahmak müslolar gibi gelip bu ayeti kıvırdıkça kıvıracağından eminim hiç kıvırmana gerek yok aç netten tefsirlere bak onlarcasının meali bu şekilde. Demek pedofili yok ha adet görmeyen kızla evleceksin ve pedofili olmayacak öylemi. 

 

Ha dur senin vereceğin itiraza da peşinen değinelim. Diyelim ki bu ayette bu şekilde bahsedilmiyor ama meal olarak yanlış çevirmiş onlarca aliminiz işte burda da benim söylediğim şey tekrar çıkıyor ortaya neden farklı anlaşılıyor alimi mutlak olan yaratıcın buna neden izin veriyor ve sonrasında değiştirilemez diye bir safsata yer alıyor. Bak anlam olarak bal gibi değiştiriyorlar işte illa metin olarak değiştirilmesi önemli değil ki. Şimdi müslüman biri arapça bilmiyor ve bu meali okuyor ve adet görmemiş bir kız çocuğuyla evlenmebileceği hükmünü çıkarıyor. Şimdi burda suçlu o adam mı? Meali yazan mı? Yoksa böyle sakız gibi her yöne çekilecek bir kitap gönderen yaratıcınız mı ?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, Dr.AldRe yazdı:

Peki bu cariye dediklerin nasıl ele geçiyor savaşlarda yapılan yağma sonucunda değil mi? Evrensel kitabınız cariyelik yasak yapanı cehennemde yakarız demek yerine elinde kadın kalmadıysa cariyelerle yetin demeyi ahlaktan mı sayıyor?

 

Allah daha önce zaten Nisa/3. ayette cariyeleri nikahlayın demişti. burada haram bir durum yok yani. ahlaksız bir durum mevcut değil.

 

Eğer (evlenme çağına gelmiş) o yetimlere karşı hakka uygun davranamamaktan korkarsanız, onları değil, hoşunuza giden başka kadınları, iki, üç ve dörde kadar nikâhlayın. Aralarında adaleti yerine getirememekten korkarsanız bir tek kadını veya hâkimiyetiniz altında olanı (cariyeyi) nikâhlayın. Sıkıntıya düşmemeniz için en uygun olanı budur.

 

1 saat önce, Dr.AldRe yazdı:

Talak 4 - Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.

 

henüz adet görmeyenler hususu burada "evlenme çağına gelmiş" olanlardır. yoksa siz bu algı yapısıyla bu sapık düşünce ile  bir yaşındaki çocuklara dahi evlilik olur der islama çamur atarsınız.

 

adet görme durumu kişiden kişiye göre değişebilir. 18 yaşındaki bir kız dahi henüz adet görmemiş olabilir. allah bu durumdan belli bir yaş sınırı getirmemiş herkes tarafından kabul edilebilir yaş sınırını toplum gelenek ve göreneklerine bırakmıştır.

 

insanların farklı algılarla ayeti idrak edip yorumlaması islamı zedelemez.

kuranın ilk ayeti çünkü "oku"

 

geçmiş olsun.

tarihinde ahmet1405 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
20 dakika önce, ahmet1405 yazdı:

insanların farklı algılarla ayeti idrak edip yorumlaması islamı zedelemez.

 

Eğer bu kitabın alimi mutlak kadiri mutlak bir tanrıdan geldiğini iddia ediyorsan orada yazan ayetin tek bir anlamı olur. Ayrıca hiç bir beşer tarafında değiştirilemez farklı anlamlar yüklenemez çünkü o herşeye gücü yeten tanrıdan gelmiştir. Ama sizin bahsettiğiniz kitap ne yazık ki sündürülmekten uzak kalamıyor. Eğer adaletli bir tanrıdan söz ediyorsan bu saçmalıktan öteye gitmez. Çünkü farklı anlayan bu kadar insan varken bir sınavdan bahsedemezsin. En doğru anlamın senin sunduğun anlam olduğuna nasıl ikna edeceksin ölçütün kriterin nedir. Tanrı bunu söylemiş olamaz kesin bu anlamdadır demenin hiçbir geçerliliği yoktur. Çünkü kendini şeyh ilan eden biri bu ayeti 9 yaşındaki bir kızla evlenmek için sündürebilir ve al sana fetva. O halde ayetin mutlak doğruluğu nereden anlaşılacak neye göre bakılacak.  Sadece şu soruyu kendine sor madem herşeye gücü yetiyor neden herkesin anlayacağı bir kitap göndermedi. Eğer herkesin anlamasını istemiyorsa o halde adaletli değil çünkü adil bir sistemi yok.

tarihinde Dr.AldRe tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, Dr.AldRe yazdı:

Eğer bu kitabın alimi mutlak kadiri mutlak bir tanrıdan geldiğini iddia ediyorsan orada yazan ayetin tek bir anlamı olur.

 

zaten tek anlamı var

4 dakika önce, Dr.AldRe yazdı:

Eğer adaletli bir tanrıdan söz ediyorsan bu saçmalıktan öteye gitmez. Çünkü farklı anlayan bu kadar insan varken bir sınavdan bahsedemezsin. En doğru anlamın senin sunduğun anlam olduğuna nasıl ikna edeceksin ölçütün kriterin nedir. Tanrı bunu söylemiş olamaz kesin bu anlamdadır demenin hiçbir geçerliliği yoktur. Çünkü kendini şeyh ilan eden biri bu ayeti 9 yaşındaki bir kızla evlenmek için sündürebilir ve al sana fetva.

 

sündüremez sündürürse yine toslar karşısına başka bir ayet çıkar. yukarıda yazdım

 

Yetimleri, nikah çağına dek deneyin, ergenlik çağına ulaştıklarını, olgunlaştıklarını gördünüz mü mallarını kendilerine verin.

 

bu ayette evlilik çağının ; mallarını yönetebilme zamanı gelince olduğununu anlamamak için doktora yapmanıza gerek yok.

 

o şeyh 9 yaşında evlenip sübyancılık yaparsa Allah nisa 6 yı önüne kor gereğini yapar.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
23 dakika önce, ahmet1405 yazdı:

Allah daha önce zaten Nisa/3. ayette cariyeleri nikahlayın demişti. burada haram bir durum yok yani. ahlaksız bir durum mevcut değil.

 

Nisa 3 Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.

 

Nikahlayın ifadesi nerede geçiyor eğer evlenemiyorsanız gücünüz yoksa elinizin altında ki cariyerlerle yetinin demesi ahlaksızlığın daniskasıdır. Açıkça cariye edinmek yasaktır ifadesini neden kullanamıyor yoksa bundan hoşnut olmayacak araplardan mı korkuyor?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Vallahi size ne ayet versek yetmiyor. Şu ayetten  ne anlıyorsun peki.?

 

Nur/58

 

Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz erginlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar mahrem halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için, ne de onlar için bir mahzur yoktur. (Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz.) İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklar. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
53 dakika önce, ahmet1405 yazdı:

Vallahi size ne ayet versek yetmiyor. Şu ayetten  ne anlıyorsun peki.?

 

Nur/58

 

Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz erginlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar mahrem halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için, ne de onlar için bir mahzur yoktur. (Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz.) İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklar. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

 

 

 

 

:0_80cbc_37a71a73_L:  Getire getire bu ayetimi getirdin Yani sana sorularımın cevabı bu ayet mi ?. Bundan hiç bir halt anlaşılmıyor. Bi defa bunu tanrı yazdı demek daha büyük bir ahmaklık böyle bir ayeti ancak bedeviler yazar. 

 

Bi defa aklını kullan neden sadece 3 vakit verilmiş bu vakitlerin dışında izinsiz girebilirsiniz demiş. Yani yatsı vaktinden önce soyunan bir insan olsa ne olacak yine ayeti yamultacak mısın? Ayet sana bu üç vakit dışında mahzur yoktur diyo. Mesela  sen o 3 vaktin dışında soyunurken çocuğun odaya dalıyor sende kızıyorsun girme diye niye kızıyorsun be sen kimsin allahın ayetini hiçe sayıyorsun :D  Tanrınızın işi gücü yokmuş gibi bide mahrem saatinizi mi belirliyor. Bide övüne övüne işte böyle açıklarım diyo :D Komedi resmen. 

 

Bu arada bu verdiğin ayette de "Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz)" ifadesi geçiyor soruyu tekrar soruyorum. Mikemmel kitabınız kuran neden açıkça kesin ve net olarak cariye ve köleliği yasaklamıyor ? Kıvırma ayetlerle olmaz sizin için hayırlıdır gibi arkası boş laflarla olmaz.  Çok basit bir soru sözde ahlakı anlatan kitabınız savaşlarda ganimet ve mal olarak görünen kadınları cariye olarak almanın yasak olduğunu yapanların cehennemin dibini boylayacağını neden yazmıyor. Ben sana söyleyeyim eğer yasaklarsa çöl bedevilerinin işine gelmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 28 ноября 2017 г. at 11:44, ahmet1405 yazdı:

 

Kuranı okuyabilirsin.

 

bu senin saçma önyargın.

 

kulların işlediği hatalar suç ve  günah yaratıcıyı bağlamaz. alemlere rahmet peygamber dahi imtihandaydı

 

Söz verme diye bir tabir yok. Allah senin cennete veya cehenneme gideceğini bilemeyecekse ben ona neden ALLAH diyeyim ki?

ezel ve ebed sadece Allahın bilmesi kadar doğal bir şey yok.

ayet ve sure lütfen?

 

 

kuranda pedofoli yoktur. nisa 6 da Yetimleri, nikah çağına dek deneyin, ergenlik çağına ulaştıklarını, olgunlaştıklarını gördünüz mü mallarını kendilerine verin.

 

bu ayette evlilik çağının ; mallarını yönetebilme zamanı gelince olduğununu anlamamak için doktora yapmanıza gerek yok.

 

kuranda yağmacılık yoktur saçmalık bir tane ayet gösteremezsin. kuranda kölelikle ilgili bakara 177 beled 12-13 'ü oku.

 

 

 

böyle cümleler kurarak islama zarar veririrm mantığı cahillik olsa gerek.

 

 

geçmiş olsun.

 

Yahu ahmet kardes,,adam sana basit birsey sormus,,neden kurani herkes kelimesi kelimesine ayni tercume etmiyor..??

 

bak bilale gibi anlaatayim..bak 4-5 bin yillik hammurabi kanunlari var..aslanlar gibi yazmis tasa topraga,,tek bitane,kopyasi yok..

 

ama butun dunya dillerine ayni sekilde cevriliyor,,herkes okudugu seyi ayni anliyor,,,

 

veya al herhangi bir kitap,yap cevirisini,butun dillerde tartismaya mahal vermeden,herkes okudugunu ayni anlar..

 

e arkadas,tanrinin kitabini niye herkes frkli anliyor ve yorumluyor..bir terslik yomu bu iste??

 

caktin kofteyi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrı, hele hele allah, neresinden tutsanız elinizde kalır. 

 

Hem insanlara yetecek kadar nimet yaratma, ondan sonra çıkıp israf etmeyin de. Ondan sonra da size verdiğim nimetlere şükredin de. Hastir, ordan, utanmaz arlanmaz bedevi putçuğu....

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 dakika önce, anibal yazdı:

Tanrı, hele hele allah, neresinden tutsanız elinizde kalır. 

 

Hem insanlara yetecek kadar nimet yaratma, ondan sonra çıkıp israf etmeyin de. Ondan sonra da size verdiğim nimetlere şükredin de. Hastir, ordan, utanmaz arlanmaz bedevi putçuğu....

 

 

 

Verdiğim nimetlere şükredin sözünü söylettiği kişiler de genelde varlık içinde boğulanlar oluyor. Beyinleri o kadar uyuşmuş ki adamlara arapça küfretsen amin diyecekler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sual: Kur’an-ı kerimi herkes anlayabilir mi, yoksa Resulullah efendimizin açıklaması şart mıdır? Bir de, meal okumakla anlaşılabilir mi?
CEVAP
Kur’an-ı kerimi tam olarak yalnız Resulullah anlamıştır. Çünkü muhatabı Odur. Kur’an Ona gelmiştir. Ondan başkası tam anlayamaz. Onun için Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(İnsanlara açıkla diye Kur’anı sana indirdik.) [Nahl 44]
Açıklamak, âyet-i kerimeleri, başka kelimelerle ve başka suretle anlatmak demektir. Bırakın bizleri, ümmetin âlimleri de, âyetleri anlayabilselerdi ve kapalı olanları açıklayabilselerdi, Allahü teâlâ Peygamberine, sana vahy olunanları tebliğ et der, açıklamasını emretmezdi. Bu ve benzeri âyetlere rağmen, (Resulullah Kur’anı getirmekle işi bitmiştir, o bir postacı idi) diyen mezhepsiz türediler vardır. Eshab-ı kiram, ana dilleri Arapça olduğu halde, bazı âyetleri anlayamayıp, Peygamber efendimize sorarlardı. Resulullah, Kur’an-ı kerimin tefsirini Eshabına bildirmiştir. Eshab-ı kiramın bildirdiğinden başka türlü söyleyenler, dalalete, hatta küfre düşer. Tefsir, yoruma değil, nakle dayanır.
M. Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Bir gün Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’e ince marifetleri, onun seviyesine göre anlatıyordu. Yanlarına Hazret-i Ömer gelince, konuşma üslubunu onun da anlayacağı şekilde değiştirdi. Hazret-i Osman gelince, yine konuşma tarzını değiştirdi. Hazret-i Ali de gelince konuşmasını, hepsinin anlayacağı tarzda değiştirdi. Resulullahın her defasında konuşma üslubunu değiştirmesi, oradaki zatların istidatlarının farklı oluşlarından meydana gelmiştir. (1/59)
Hadis-i şeriflerde, (Benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer olurdu) , (Osman’ın şefaati ile Cehennemlik 70 bin kişi sorgusuz Cennete girecek) ve (Ben ilmin şehriyim Ali de kapısıdır)
buyuruldu. Her üçü de bu derece yüksek olduğu ve Arabiyi çok iyi bildiği halde, Hazret-i Ebu Bekir’e anlatılan tefsiri bile anlayamadılar. Çünkü Peygamber efendimiz herkese derecesine göre anlatıyordu.
İki hadis-i şerif meali:
(İnsanlara akıllarına, anlayışlarına göre söyleyin, inkârcı olmasınlar, Allah’ı ve Resulünü yalanlamasınlar.) [Buhari]
(Aklın alamayacağı şeyi söylemek, fitneye sebep olabilir.) [İbni Asakir]
Şahsi görüşe göre tefsir yapmanın büyük zararını iyi bilen Hazret-i Ebu Bekir, (Kur’an-ı kerimi kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler) buyurmuştur. (Şir’a)
Kur’an-ı kerimi, Arapça bilen de tam anlayamaz. Dil bilmek ayrı, ilim bilmek ayrıdır. Türkçe bilen, tıp, hukuk, fen bilgisini anlayabilir mi? Hadis-i şerifte, (Kur’an, Allah’ın metin ipidir. Manalarının hepsi anlaşılmaz) buyuruldu. Kur’an-ı kerim çok veciz olup, bitmez tükenmez manalarının bulunduğu, bütün manaları bildirilse bile, yazmak için kağıt ve mürekkep bulunamayacağı şöyle bildirilmektedir:
(De ki, Rabbimin [hikmetli] sözleri için, denizler mürekkep olsa, bir o kadar daha deniz ilave edilse, denizler tükenir, Rabbimin sözleri tükenmez.) [Kehf 109]
Mevduat-ül-ulum ’da deniyor ki:
(Kur’an ilmi, içinde şaşılacak, akıllara durgunluk verecek, sayısız acayip haller bulunan engin bir denizdir. Ondaki her ilmi öğrenmek, sırrına erişmek imkansızdır.)
İnsanların yazdığı anayasayı bile anlamak için hukukçulara gidiliyor. Bir kanundan bile herkes aynı şeyi anlamazken, Allah’ın kelamını nasıl anlayabilir?
Meal okumakla anlaşılamaz
Meal okuduğunu söyleyen bir okuyucu, (Yalnız senden yardım dileriz. Fatiha 5 , Yalnız Allah’a güvenin, Maide 23 , Yalnız benden korkun Bekara 40, âyetleri pek açıktır. Herkes anlar. Neresi açıklansın?) diye sordu.
(Yalnız senden yardım dileriz) dedikten sonra, birinden bir bardak su istesek bu âyete aykırı mıdır, değil midir? Hangi hususta başkasından yardım istemeyeceğiz? Bunlar açık değildir.
(Yalnız Allah’a güvenin) buyuruluyor. Ne hususta Allah’a güveneceğiz? Bir doktora muayene olsak, ilaç verse, güvensek, bu âyete aykırı olur mu? Topkapı’dan Sirkeci’ye giden tramvaya binsek, (Bu tramvay, bizi Sirkeci’ye götürür) desek, Allah’tan başkasına mı güvenmiş olacağız? Demek ki güvenmenin izahı gerekir.
(Yalnız benden korkun) buyuruluyor. Başka bir âyet-i kerimede, (İnsanlardan korkmayın, benden korkun)
buyuruluyor. (Maide 44) Hırsızdan, hainlerden ve yılandan korksak bu âyete aykırı olur mu? Demek ki açıklaması gerekli.
(Namaz kılın, zekât verin) buyuruluyor. (Hac 78, Nur 56) Namazın nasıl, kaç rekat kılınacağı, zekâtın nasıl, hangi mallardan verileceği açık değildir. Bütün bunlar, hadis-i şeriflerle ve âlimlerin açıklaması ile anlaşılmıştır.
Fetih suresinin, (Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir) mealindeki 10. ve Bekara suresinin, (Doğu da, batı da Allah’ındır, nereye dönerseniz Allah’ın yüzü oradadır) mealindeki 115. âyet-i kerimesinin tevile ihtiyacı vardır.
Yine mealen buyuruluyor ki:
(Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir.) [Araf 155, İbrahim 4]
Bu âyetleri okuyan bir dinsiz, (Doğru yola getiren ve sapıttıran Allah olduğuna göre, beni de dinsiz yapan Odur. Benim bunda ne suçum var) diyebilir. Bu bakımdan hadis-i şeriflere ve âlimlerin açıklamasına ihtiyaç vardır.
Nitekim, âyetlerden anladığına uyup, (Hayır ve şer Allah’tan olduğuna göre, bize günah işleten de Allah’tır. Biz günahlardan mesul değiliz) diyenler çıkmıştır.
İşte bu tehlikeyi önlemek için Peygamber efendimiz, gerekli açıklamayı yapmıştır. Âlimler de bunları açıklamış, artık, bahane kalmamıştır. Kur’an-ı kerimi anlamak için açıklamaya ihtiyaç olduğunu bizzat Hak teâlâ bildiriyor:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]
(O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]
(Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın.) [Muhammed 33]
(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]
(Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygambere de itaat etseydik! derler.) [Ahzab 66]
Tefsirler ve Diyanet
Diyanetin hazırladığı (Kur’an-ı kerim ve Türkçe Anlamı) isimli tercümenin önsüzünde deniyor ki:
(Kur’an-ı kerim, Türkçeye değil, hiçbir dile hakkıyla çevrilemez. Kur’an-ı kerimde muhtelif manalara gelen lafızlar vardır. Böyle bir lafzı tercüme etmek, çeşitli manalarını bire indirmek olur ki, verilen tek mananın murad-ı ilahi olduğu bilinemez.)
Prof. Dr. M.Sait Yazıcıoğlu da, Diyanet İşleri Başkanı iken, 8 Ocak 1989 gün ve 01/924/008 sayılı açıklamasında, (Sadece Başkanlığımızca yayınlanmış olan Kur’an-ı kerim mealinde değil, diğer meallerde de, bazı hatalar bulunmaktadır) demişti.
Hiç hata olmasa bile, meale “Allah kelamı” denmez. Kur’an-ı kerimin başka dillere yapılan çevirmelerine Kur’an denmez. Bunlara, Kur’an-ı kerimin meali denir. Bunlar, Kur’an diye okunamaz. Bunları, Kur’an diye okumak sevap olmaz, günah olur. İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
(Kur’an-ı kerim tercümesini, Kur’an-ı kerim yerine okumak haramdır.) [Fetava-i fıkhiyye s. 37]
Dinde reformcuların, (Allah’ın muradı şudur) demeleri cehaletlerini gösterir. Eğer murad-ı ilahi tek olarak anlaşılsaydı, birbirinden farklı mezhepler meydana gelmezdi. Farz Allah’ın emridir. Her çağa göre yazılacak tefsirde abdestin farzları kaç olarak bildirilecektir? Bir hak mezhebe göre açıklansa yenilik olmaz. Farklı açıklansa dini değiştirmek olur. Böyle, içinde şahsi düşünce bulunan tefsirler okunmaz.
Kur’an-ı kerim hiçbir dile, hatta Arapça’ya bile tercüme edilemez. Herhangi bir şiirin bile, tam tercümesine imkan yoktur. Ancak izah edilebilir. Kur’an-ı kerimin manası tercümeden anlaşılmaz. Bir âyetin manasını anlamak demek, Allahü teâlânın, bu âyette ne demek istediğini anlamak demektir. Bu âyetin herhangi bir tercümesini okuyan, murad-ı ilahiyi öğrenemez. Tercüme edenin, bilgi derecesine göre anlamış olduğunu öğrenir.
Hangi tercüme olursa olsun, hiçbir Kur’an tercümesinden din öğrenilemez. Dinini öğrenmesi için bir kimsenin eline, en uygun tercümeyi vermek, okyanus ortasında bulunan insana bir tahta parçası vermekten daha kötüdür. Çünkü bu tahta parçası ile insan sahile çıkamayacağı için ölür, imanlı ise Cennete gider. Fakat tercüme ile din öğrenmeye kalkışan, imanını kaybedip Cehenneme düşebilir.
Kendi görüşüne göre tefsir
Bir kimse, bir âyet-i kerimeyi tefsir ederken, açıklarken, daha önceki müfessirlerden işitilmeyen şekilde, yalnız kendi görüşüne, kendi aklına göre açıklama yaparsa kâfir olur. İşte bu sebepten dolayı, Peygamberler hariç, insanların en üstünü olmasına rağmen, Hazret-i Ebu Bekri Sıddık, (Kur’an-ı kerimi kendi reyimle, kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler?) buyurmuştur. (Şir’a)
Bizim gibilerin, tefsirden din öğrenmesi mümkün değildir. Tefsirden abdestin farzını bile öğrenmemiz mümkün değilken, itikadi konuları öğrenmemiz nasıl mümkün olur? İslam âlimleri yıllarca çalışarak, Kur’an-ı kerimden çıkardıkları hükümleri, kitaplara yazmışlardır. Bir müslüman, hangi mezhepte ise, mezhebine ait kitapları okur, dinini öğrenir. Zaten her müslümanın, bir ilmihal kitabı okumakla, dinine ait lüzumlu bütün bilgileri öğrenmesi mümkündür. Tıp kitabı okuyarak hastalıklara teşhis koymak, tedavi ve ameliyatlara girişmek milyonda bir ihtimal de olsa belki mümkün olabilir, fakat Kur’andan din öğrenmek mümkün olmaz. Her işi ehlinden öğrenmek gerekir. Fıkıh kitaplarını “Tabu” olarak gösterenler, “Dini Kur’andan, tefsirden öğrenin” diyenler, eğer cahil değilseler, din anarşisi meydana çıkarmak için çalışan hain ve sapık kimselerdir.
Tefsirler ve fıkhın önemi
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Namaz kılacak kadar sure ezberlemek farzdır. Bundan sonra, fıkıh bilgilerinden farz-ı ayn olanları öğrenmek, Kur’an-ı kerimin fazlasını ezberlemekten daha iyidir. Çünkü, Kur’an-ı kerimi ezberlemek [hâfız olmak] farz-ı kifayedir. İbadetler ve muamelat için gereken fıkıh bilgilerini öğrenmek ise farz-ı ayndır. Helalden, haramdan ikiyüzbin meseleyi ezberlemek gerekir. Bunların bir kısmı farz-ı ayndır. Bir kısmı da farz-ı kifayedir. Herkese, işine göre, lüzumlu olan farz-ı ayn olur. Fakat hepsini öğrenmek, hâfızlıktan daha iyidir.
Mezhep imamlarımız, (Âlimlerden sorup öğrenin) mealindeki âyet-i kerime mucibince, Kur’an-ı kerimin manasını, Tâbiinden ve Eshab-ı kiramdan öğrenerek, kitaplarına yazmışlardır. Diğer âlimlerimiz de, bunların kitaplarından, tefsirden, hadisten anladıklarını, bizim gibilere açık, kolay öğretmek için, binlerce Fıkıh ve İlmihal kitabı hazırlamışlardır. (Birgivi)
Ehl-i sünnet itikadını ve farzları, haramları öğrenmek farzdır. Bunlar, ancak fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkhı, âlimler, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden çıkarmışlardır. (Hadika s. 324)
İmam-ı Şarani hazretleri de buyuruyor ki:
Hadis-i şerifler, Kur’an-ı kerimi açıklar. Mezhep imamları, hadis-i şerifleri açıkladı. Diğer âlimler de, mezhep imamlarının sözlerini açıkladı. Namazların kaç rekat olduğunu rüku ve secdede okunacak tesbihleri, bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağını, zekât nisabını, orucun ve haccın farzlarını, hukuk bilgilerini, Peygamber efendimizin açıklaması olmadan Kur’an-ı kerimden anlamak mümkün değildir.
İmran bin Husayn hazretleri, (Bize yalnız Kur’andan söyle!) diyene, (Ey ahmak, Kur’an-ı kerimden her şeyi anlamak mümkün mü? Mesela namazların kaç rekat olduğunu bulabilir miyiz?) buyurdu. Hazret-i Ömer’e de, (Farzlar seferde kaç rekat kılınır? Kur’anda bulamadık) dediler. Cevaben, (Allahü teâlâ bize Muhammed aleyhisselamı gönderdi. Biz, Kur’an-ı kerimde bulamadıklarımızı, Resulullahtan gördüğümüz gibi yapıyoruz. O, seferde dört rekatlık farzları, iki rekat olarak kılardı. Biz de öyle yaparız) buyurdu. (Mizan-ül-kübra)
Kur’an-ı kerimde, Resulullaha ve âlimlere uymamız emrediliyor.
(Al-i İmran 31, Haşr 7, Nahl 43)
Peygamber efendimiz de, (Âlimlere tâbi olun) buyuruyor. (Deylemi)
O halde, Allahü teâlânın emrine uyarak, âlimlere tâbi olmamız, uymamız şarttır. Fıkhı bilmeden dine uymak mümkün olmaz. Çünkü dinin temeli fıkıhtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İbadetlerin en kıymetlisi fıkhı öğrenmek ve öğretmektir.) [İbni Abdilberr]
(Her şeyin dayandığı direk vardır. Dinin temel direği, fıkıh ilmidir.) [Beyheki]
(Âlimlerin en hayırlısı fıkıh âlimleridir.) [Maverdi]
(Allah, iyilik vermek istediği kimseyi fıkıh âlimi yapar.) [Buhari]
(İbadet için fıkıh kâfidir.) [Beyheki]
Din nereden öğrenilir?
Dinimizi doğru olarak öğrenmek için Ehl-i sünnet âlimlerinin sözbirliği ile kabul ettikleri fıkıh kitaplarını okumak gerekir. Ehl-i sünnet âlimi olan hakiki din adamlarının kabul ve tasdik etmediği kitaplardan ve sözlerden din bilgisi öğrenmeye kalkışmamalıdır! Her din kitabına yahut âlim görünen ve din adamı denilen herkesin sözüne veya kitabına uyarak ibadet yapmak caiz değildir. Ehl-i sünnet olmayan din adamlarının kitaplarına ve sözlerine uymamalıdır! Muteber kitaplardan toplanmış, tercüme edilmiş İlmihali okumalıdır! Böyle tercüme edilmemiş, kafadan yazılmış ilmihal kitaplarını ve uydurma tefsirleri okumak insanı dünya ve ahiret felaketlerine sürükler.
(İslam Ahlakı)
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabı kelam, fıkıh ve ahlak bilgilerini içine alan çok kıymetli bir eserdir. İçindeki bilgilerin hepsi, muteber eserlerden derlenmiştir. Bu kitabı okuyan, dinimizin bütün hükümlerini öğrenir. Bu eseri herkes okuyup, çoluk çocuğuna da okutmalıdır. En güzel hediye, en güzel mirastır.
Kur’an-ı kerimin mânâsı
Sual: Kur’anın bu kadar çok tercümeleri varken herkes niye Kur’anı anlayamasın?
CEVAP
Anayasa kitabı Türkçedir. Hukukçu olmayanlar okursa, farklı görüşler meydana çıkar. Hukukçular arasında bile farklı anlayışlar, hukuki ictihadlar oluyor. Anayasa birçok konuda kanunlara havale eder. Kanunlar birçok hükmü tüzüklere, yönetmeliklere havale eder. Kanunu, tüzüğü, yönetmeliği bilmeden (Anayasaya göre bu iş şöyledir) demek çok yanlış olur. Dinimizde de Kur’an-ı kerimden başka hadis-i şerifler var, icma var, kıyas-ı fukaha var. Ancak bunları bilmekle Kur’an-ı kerim anlaşılabilir, tercümesini okumakla anlaşılmaz.
Köylüye ait bir kanunu hükûmet, doğruca köylüye göndermez, çünkü köylü okuyabilse bile anlayamaz. Bu kanun önce valilere gönderilir. Valiler iyi anlayıp, açıklamasını ekleyerek kaymakamlara, bunlar da daha açıklayarak muhtarlara anlatır. Muhtar da ancak köylü diliyle köylüye söyler. İşte Kur’an-ı kerim de, ahkâm-ı ilahiyedir. Kanun-i rabbânîdir. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde kullarına saadet yolunu göstermiş ve kendi kelamını insanların en yükseğine göndermiştir. Kur’an-ı kerimin manasını yalnız Muhammed aleyhisselam anlar. Başka kimse tam anlayamaz. Eshab-ı kiram, ana dilleri olarak Arapça bildikleri, edip ve beliğ oldukları hâlde bazı âyetleri anlayamaz, bunların mânâsını Resulullah’a sorarlardı. Hatta Cebrail aleyhisselam bile, Kur’an-ı kerimin mânâsını, esrarını, Resulullah’a sorardı. (S. Ebediyye)
İmam-ı Gazâlî hazretleri de buyuruyor ki:
Kur’an-ı kerim Allahü teâlânın kelamıdır. Ağızdan çıkan harfler, ateş demeye benzer. Ateş demek kolay, fakat ateşe kimse dayanamaz. Bu harflerin mânâları da böyledir. Bu harfler, başka harflere benzemez, mânâları meydana çıksa, yedi kat yer, yedi kat gök dayanamaz. Allahü teâlâ kendi sözünün büyüklüğünü, güzelliğini bu harflerin içine saklayarak insanlara göndermiştir. Kur’an-ı kerimi okumadan önce, bunu söyleyen Allahü teâlânın büyüklüğünü anlamalı, kimin sözü olduğunu düşünmeli. Kur’an-ı kerime dokunmak için, temiz el gerektiği gibi, onu okumak için de, temiz kalb gerekir. (Kimya-yı saadet)
Anlamadan da olsa Kur’an-ı kerimi okumak çok sevabdır ve ibadettir. İmam-ı Ahmed bin Hanbel hazretleri, Allahü teâlânın,
(Anlayarak da anlamayarak da Kur’an-ı kerim okuyan, benim rızama kavuşur) buyurduğunu bildirmiştir. (İhya)
Kur'an-ı kerimdeki ilimler
Sual: Tefsir kitaplarında, âyetlerin bütün mânâları bildiriliyor mu?
CEVAP
Hayır. Bütün tefsirler, Kur'an-ı kerimdeki ilimlerden çok azını bildirmektedir. Kıyamet günü, Muhammed aleyhisselam minbere çıkıp Kur'an-ı kerim okuyunca, dinleyenler bütün ilimlerini anlayacaklardır. (H.L.O. İman)
Saptıran, Allah mı?
Sual: Kur’an meali okuyorum, Al-i İmran sûresinin 8. âyetinde, (Rabbimiz kalblerimizi saptırma) ve İbrahim sûresinin 4. âyetinde ise, (Allah, dilediğini hidayete kavuşturur, dilediğini sapıklıkta bırakır) deniyor. Allah insanın kalbini saptırır mı da, böyle dua ediliyor? Allah insanı sapıklıkta bırakır mı? Meallerde mi yanlışlık var, yoksa benim bilmediğim bir husus mu var?
CEVAP
Meallerden din öğrenilmez. İşte böyle yanlış anlamalara sebep olur. 72 sapık fırka, Kur'an-ı kerimi yanlış anladıkları için sapıtmışlardır. Onun için mezhebimizin âlimlerinin bildirdiği bilgileri esas almalıdır. Allahü teâlâ kimseyi saptırmaz ve sapıklıkta bırakmaz. Hâşâ öyle olsa, âhirette, o kişi, (Yâ Rabbî, beni saptıran sensin, beni niye sapık diye suçluyorsun) demez mi? Bu, kaza kader meselesidir. İnsanlara irade-i cüz’iyye vermiştir. Herkes kendi arzusuyla sevab veya günah işler. İşlediğimiz günahları Allah'a yüklemek yanlış olur. Dinimizi, nakli esas alan ilmihal kitaplarından öğrenmeliyiz.
Kur’anı açıklamak gerekmez mi?
Sual: Dört delilin üçünü kabul etmeyip (Yalnız Kur'an) diyen bir mezhepsiz diyor ki:
Nahl sûresinin 44. âyetinde geçen beyan etmek ifadesi,
(Gizlemeden bildir!) demektir, yoksa (Sen bunu açıkla!) demek değildir. Çünkü Kıyamet sûresinin 19. âyetinde de, (Âyetleri açıklamak Allah’a aittir) deniyor. O hâlde herkes Kur'anı anlar.
Kur'an-ı kerimi herkes anlayabiliyorsa, şu sorulara cevap yazar mısınız?
1- (Âyetleri açıklamak Allah’a aittir) ne demektir?
2- Resulullah, Kur'an-ı kerimi açıklamak için yüz binlerce hadis-i şerifi niye bildirdi?
3- Madem âyetleri açıklamak Allah'a aitse, Peygamber efendimiz hâşâ niye Allah'ın emrini dinlemeyip Kur'an-ı kerimde olmayan birçok haramları hadis-i şeriflerle açıklamıştır?
4- Eğer, Kur’an açık, herkes anlarsa, niye Allah, Kur'an-ı kerimin birçok yerinde (Resulüme uyun!) diyor? Niye (Yalnız Kur'ana uyun!) buyurmuyor?
5- Kur'an-ı kerimi anlamak kolaysa, dilleri Arapça olan Eshab-ı kiramın ileri gelenleri âyet-i kerimeleri niye Peygamber efendimize sual ettiler?
CEVAP
Bunları madde madde açıklayalım:
1- Hazret-i Katade, (Kur’anı açıklamak bize aittir) ifadesinin, (Onun muhtevasındaki helâlleri ve haramları açıklamak bize aittir) demek olduğunu bildirdi. Ayrıca, (Kur’an-ı kerimde yer alan vaatleri ve tehditleri açıklayıp, gerçekleştirmek bize aittir) anlamına geldiği ve Resulullah’a hitaben, (Senin dilinle açıklamak, bize aittir) demek olduğu bildirilmiştir. (Kurtubî tefsiri)
Resulullah’ın “sallallahü aleyhi ve sellem” beyan etmesi, onun diliyle Kur’anın açıklanması demektir. (Kur’anı insanlara beyan edesin diye sana indirdik) mealindeki âyette geçen beyan etmek, âyetleri, başka kelimelerle ve başka sûretle anlatmak demektir. Âlimler de, âyetleri beyan edebilselerdi, kapalı olanları açıklayabilselerdi ve Kur’an-ı kerimden hüküm çıkarabilselerdi, Allahü teâlâ Peygamberine “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Sadece sana vahiy olunanları tebliğ et!) derdi. Ayrıca beyan etmesini emretmezdi. (Huccetullahi alel-âlemîn)
İmam-ı Kurtubî hazretleri de buyuruyor ki: Resulullah’ın beyanı iki türlüdür:
a) Kitapta mücmel [özet, kısa, kapalı] olarak gelen ifadeleri açıklamaktır. Beş vakit namaz, vakitleri, secdeleri, rükûları, bozanları, mekruhları ve diğer hükümleri; zekâtın miktarı, vakti, hangi mallardan alınacağı; haccın nasıl yapılacağı gibi hususların açıklamasını Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” yapmıştır. İki hadis-i şerif şöyledir:
(Haccın nasıl yapılacağını benden öğrenin!) [Müslim, Ebu Davud]
(Namazı benim kıldığım gibi kılın!) [Buharî]
B) Resulullah'ın ikinci beyan şekli, Allah’ın kitabının hükmünden başka hüküm ortaya koymaktır. Bir kadının halası ve teyzesiyle birlikte nikâhlanmasının haram kılınması, evcil eşeklerin ve parçalayıcı azı dişi olan yırtıcı hayvanların yenmesinin haram kılınması gibi hükümler buna örnektir. (Cami-ul-ahkâm)
Kur'an-ı kerimin birçok yerinde (Resulüme uyun !) buyuruluyor. (Yalnız Kur'an) diyenler samimi olsaydı, Allah'ın emrine uyup Resulünün emirlerini de esas alırlar, (Yalnız Kur'an) demezlerdi.
2- Resulullah efendimiz, Allahü teâlânın (Resulüme uyan, bana uymuş olur) emrine uyarak, âyet-i kerimeleri açıklamış, Kur'an-ı kerimde bulamadığımız binlerce hüküm bildirmiştir.
3- Peygamber efendimiz, hâşâ Allahü teâlânın emrine aykırı iş yapmaz. (Yapar) denirse, bu, Allah'ı suçlamak olur. Allahü teâlâya itaat etmeyen peygamber olur mu? Hâşâ Resulü yanlış iş yapar da, Allahü teâlâ düzeltmez mi?
4- Resulü de, Allahü teâlânın bildirdiğini bildireceği için (Resulüme uyun!) buyuruyor.
5- Elbette Kur’an-ı kerimi anlayamadıkları için sual ettiler. Anlayabilselerdi niye soracaklardı ki?
Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Resulullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, herkese istidadına göre, Kur'an-ı kerimin manevî sırlarını açıklardı. [ (Buharî) deki] hadis-i şerifte, (Herkese aklına, anlayışına göre söyleyin, [dinin hükmünü] inkâr ettirecek şekilde söylemeyin ki, Allah’ı ve Resulünü yalanlamasınlar) buyuruldu.
Bir gün Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’e "radıyallahü anh", Kur'an-ı kerimin ince marifetlerini onun seviyesine göre anlatıyordu.
Yanlarına Hazret-i Ömer "radıyallahü anh" gelince, konuşma üslubunu ve bildirdiği sırları onun da anlayacağı şekilde değiştirdi.
Sonra Hazret-i Osman "radıyallahü anh" ve daha sonra da Hazret-i Ali "radıyallahü anh" geldi. Konuşmasını hepsinin anlayacağı şekilde değiştirdi. Her defasında değişik şekilde anlatması, oraya gelen zatların yaratılış ve istidatlarının farklı oluşlarındandı. ( Mektubat-ı Masumiyye 1/59)
Hadis-i şeriflerde, (Benden sonra peygamber gelseydi, Ömer peygamber olurdu), (Osman’ın şefaatiyle, cehennemlik yetmiş bin kişi, sorgusuz Cennete girecek) ve (Ben ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır) buyuruldu.
Her üçü de, bu derece üstün olduğu ve Arapçayı çok iyi bildiği hâlde, Kur'an-ı kerimi değil, tefsirini bile anlayamadılar. Çünkü Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, herkesin seviyesine göre konuşurdu.
Eshab-ı kiramın ileri gelenlerinden ve Cennetle müjdelenen on kişiden biri olan Hazret-i Ali "radıyallahü anh" gibi ilim deryası büyük bir zatın anlayamadığı tefsiri günümüzün mezhepsizleri nasıl anlayacak ki? O hâlde, Resulullah efendimizin açıkladığından farklı bir şekilde Kur'ana mânâ vermek yanlıştır.
Kur'anı herkes anlarmış
Sual: Hâşâ (Hadisler çöpe atılmalı) diyen Ondokuzcu sapık, (Kur'anı herkes anlar) dedi, arkasından (Piyasadaki bütün Kur'an çevirileri yanlıştır) dedi. Madem herkes Kur'anı anlayabiliyordu, niye herkes yanlış tercüme ediyor? Demek ki anlaşılamıyor ki öyle farklılıklar oluyor. Bu kadar farklı gruplar olduğuna göre, bu kadar farklı anlayanlar vardır. Buna rağmen hâlâ, (Kur'anı herkes anlayabilir) iddiası nasıl yapılabiliyor?
CEVAP
Evet, Kur'an-ı kerimi yanlış anladıklarından dolayı 72 sapık fırka meydana çıkmıştır. Eğer herkes aynı şeyi anlayabilseydi bu kadar sapık fırka meydana çıkmazdı. Herkes (Benim anladığım doğru) diyor. Peygamber efendimizinkinden farklı anlayanların anlayışları geçerli değildir. Onun için Kur'an-ı kerimi en iyi anlayan elbette Peygamber efendimizdir. Onun hadis-i şeriflerini de en iyi anlayan Onun vârisleri olan Ehl-i sünnet âlimleridir. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uyan, Kur'an-ı kerimi en iyi anlamış olur.
Ondokuzcular, (Şiîler ve Vehhabiler, Kur'anı yanlış anladıkları gibi, Peygamber Muhammed de Kur'anı yanlış anlamış ve çöplüğe atılması gereken hadisler söylemiştir. Ehl-i sünnet âlimleri de bu hadislere göre hareket ettikleri için onların Kur'anı anlamaları da yanlıştır) diyorlar. Hâşâ bu dinin Peygamberi anlamadıysa, bu kâfirler nasıl anlayacaktır? Madem herkes anlayabiliyorsa, hâşâ Peygamber efendimiz niye anlayamamış?
Kendilerinin de açıkça itiraf ettikleri gibi, herkes âyetlerden aynı hükmü çıkaramıyor. Bu mesele, gün gibi açıkken yine, (Herkes Kur’andan anladığına uysun!) demek ne büyük rezalet ve felakettir. Allahü teâlâ, (Resulüme uyun, ona uyan bana uymuş olur) buyururken, Kur'an-ı kerimin (Resulümün emrine uyun!) emrinden insanları uzaklaştırmaktan daha büyük sapıklık olur mu?
Hırsızlığı önlemek için
Sual: (Mâide sûresinin, (Erkek ve kadın hırsızın, yaptıkları işten dolayı Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak, elini kesin!)
mealindeki 38. âyetindeki el kesmekten maksat, o işten el kesmesi, el çekmesi, yani hırsızlığına engel olunmasıdır) diyenler var. Doğrusu nedir?
CEVAP
Peygamber efendimiz, nasıl açıklamışsa, muhaddisler ve müfessirler, nasıl bildirmişse doğrusu odur. Bizim gibilerin âyetlere mânâ vermesi kesinlikle caiz olmaz. Birkaç hadis-i şerif:
(Sizden öncekileri helâk eden günah şu idi: Onlar, mevki sahibi biri hırsızlık edince, ceza vermezler, zayıf biri hırsızlık edince, ona ceza verirlerdi. Allah’a yemin ederim ki, kızım Fâtıma hırsızlık yapsaydı, onun da, elini keserdim.) [Müslim]
(Hırsızın eli, çeyrek altın ve daha fazla çalarsa ancak o zaman kesilir.) [Buhârî]
İbni Ömer hazretleri anlatır:
Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” üç dirhem kıymetindeki bir kalkanı çalan hırsızın elini kesti. (Buhârî, Müslim, Muvatta, Tirmizî, Ebu Davud, Nesaî)
O âyet-i kerimede, hırsızın elini kesmek gerektiği birçok hadis-i şerifle açıklanmıştır. Hırsızı cezalandırma işini ancak İslam devleti yapar

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 dakika önce, cahim yazdı:

 

 

İşte müslümanın en iyi örneklerinden biri sensin şu konuşma şekli şu adaba bakan kişi zaten senin müslüman olduğunu hemen anlar. Kitabına delil olarak yine kitabını gösteren beyin yoksunu gelmiş ateist sayfasında ateistlere defolun gidin diyor. Bu nasıl bir ahmaklıktır anlamış değilim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

180 — Senin izzet sahibi Rabbin onların 
tavsiflerinden münezzehtir.
181 — Selâm olsun peygamberlere.
182 — Hamd olsun, âlemlerin Rabbi Allah'a.
(Sâffât 180-182)

 

38 — Görebildiklerinize yemin ederim ki,
39 — Ve göremediklerinize de;
40 — Muhakkak o, şerefli bir Peygamberin kat'î 
sözüdür.
41 — Ve o, bir şâir sözü değildir. Ne de az 
inanıyorsunuz.
42 — Bir kâhin sözü de değildir. Ne de az 
düşünüyorsunuz.
43 — Âlemlerin Rabbinden indirilmedir.
(Hakka 38-43)

 

29 — Sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen; 
ne bir kâhinsin, ne de bir deli.
30 — Yoksa derler mi ki: Şâirdir, zamanın onun 
aleyhine dönmesini gözlüyoruz.
31 — De ki: Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber 
gözleyenlerdenim.
32 — Bunu kendilerine akılları mı buyuruyor, yoksa 
onlar azgın bir kavim midirler?
33 — Yoksa onu kendisi uydurdu mu diyorlar? Hayır, 
onlar îmân etmezler.
34 — Şayet sâdıklardan iseler, onun benzeri bir söz 
getirsinler. 
(Tur 29-34)

 

Sayın cahim islam öfke dini değildir.  Merak etmeyin yeryüzündeki herkes Kur'an ile yüzleşecek 21 eylül 2018 tarihini bekleyin 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, hermes21092018 said:

Sual: Kur’an-ı kerimi herkes anlayabilir mi, yoksa Resulullah efendimizin açıklaması şart mıdır? Bir de, meal okumakla anlaşılabilir mi?
CEVAP
Kur’an-ı kerimi tam olarak yalnız Resulullah anlamıştır. Çünkü muhatabı Odur. Kur’an Ona gelmiştir. Ondan başkası tam anlayamaz. Onun için Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(İnsanlara açıkla diye Kur’anı sana indirdik.) [Nahl 44]
Açıklamak, âyet-i kerimeleri, başka kelimelerle ve başka suretle anlatmak demektir. Bırakın bizleri, ümmetin âlimleri de, âyetleri anlayabilselerdi ve kapalı olanları açıklayabilselerdi, Allahü teâlâ Peygamberine, sana vahy olunanları tebliğ et der, açıklamasını emretmezdi. Bu ve benzeri âyetlere rağmen, (Resulullah Kur’anı getirmekle işi bitmiştir, o bir postacı idi) diyen mezhepsiz türediler vardır. Eshab-ı kiram, ana dilleri Arapça olduğu halde, bazı âyetleri anlayamayıp, Peygamber efendimize sorarlardı............

 

Hani oturdum işsiz gibi okudum.

Ve kısaca cevap ekleyeyim:

..Şu padişah fermanı gibi yazılanların hepsi külliyen kendi köküne dinamit koyar nitelikte.

Yani neresinden tutsan elinde kalıyor.

 

Üzerine üstlük islam alemi de, canına yandığımının 1400 senesinden beridir hemfikir de olamamış bu konularda.

Yani ortada 1400 senelik bir itilaf söz konusu. ~1400 SENE!!

Senin bu yazdıklarını daha "öteki" müslüman kabul etmeyecek, ben nasıl edeyim ki?!

 

Zaten dakika bir gol bir. Muhatap muhammed, insanlara anlatsın diye gelmiş(!). Bazı ayetleri anlamayanlar da ona sormuş. E, biz de onu diyoruz ya zaten. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu??

 

Arkadaş, kadiri ve alimi mutlak; son ve hesapta mükemmel bir kitap gönderiyor. Bunu tüm insanlık ve tüm zamanlar için gönderiyor! Ama o kitap daha kafadan onu anlatacak bir aracıya muhtaç bir şekilde peydah oluyor..Muhtaç!..MUHTAÇ!!! O peygamber de 40-50 sene sonra ölünce, tamı tamına sadece şu ana kadar 1400 sene sonra içinde bulunan durum ortada. Hayır 1400 sene sonrası da değil, neredeyse "1400 senedir" ortalığı bok götürüyor islam coğrafyasında. Bu mudur bu kitabın ayinesi? Hani lafa bakılmayan? Bir de bunun devamı var;  mesela ~2400'üncü senede ne durumda olabileceğini var sen hesap et..

 

Yazdığınız şeyler tanrının, onun son ve mükemmel kitabının ve hatta eşyanın tabiatına aykırı. Resmen çöp. Kusura bakma ama öyle. Yedik mi, yemedik tabii.

 

Ahmet1405 gibiler ve sadece o değil, müslümanların tamamına yakını "milletin yanlış anlaması bizi bağlamaz, kitap apaçıktır..vb." ayağına cevap verdiklerini sanarak topukluyorlar. Ama bunların hiçbiri cevap olmuyor. Daha doğrusu kendine göre bir çeşit cevap kılığındalar, ama tatmin ediici nitelikleri yok. Biz adamlardan kendilerini avutmasını talep etmiyoruz ki..Bir de bunun mühkemi müteşabihi var, Bakü-Ceyhan boru hattı gibi mübarek..

 

Ha haksız da değiller yalnız, çünkü bu mevzuya diğer tarafından mertçe girdikleri vakit, çıkmalarının imkanı yok. Bunu da biliyorlar.

 

Birinden bu konu hakkında adam akıllı, bizleri de düşünmeye sevkedebilecek bir açıklama bekliyoruz. Çok şey mi istiyoruz?!

(Ha çok şey bekliyoruz tabi, çünkü böyle bir açıklama yok! :) )

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Öncelikle şunu belirteyim bu ümmetin ömrü hicrî 1500 ü pek geçmez bu hadis dir öyle2400ü falan kimse göremeyecek sizleri düşünmeye şevk edecek açıklama 21 eylül 2018 tarihinde Şam da olması beklediğim deprem dır. O gün daha uzun bir şekilde konuşuruz. İnanmayacaksın biliyorum ama yinede gerçekleşen bir hadis söyleyeyim 

4991 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah 
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: 
"Hicaz bölgesinden bir ateş çıkmadıkça Kıyamet kopmaz. Bu 
ateş Busra'daki develerin boyunlarını aydınlatacaktır." (Buhari, Fiten 
24; Müslim, Fiten 42, (2902).) (Kütüb-i Sitte, Kıyametten Önce Bir 
Ateşin Çıkması, Hadis: 4991)
“…Bu bölgede kayıtlara geçen en şiddetli deprem hicri
654’te (1256) meydana geldi. Üç gün içinde artçılarıyla birlikte on 
dört sarsıntının hissedildiği depremin son günü Medine’nin Harre 
bölgesinde volkanik bir patlama oldu; üç minare yüksekliğinde lav 
tepecikleri oluştu; Medine halkı, püsküren lavları Hz. Peygamber’e 

nisbet edilen bir rivayetteki, “Hicaz bölgesinden çıkacak ve 

Busrâ’daki develerin boyunlarını aydınlatacak Ateş’le irtibatlandırdı 

ve kıyametin yaklaştığı düşüncesine kapıldı (İbn Kesîr, XIII, 188).” 

(http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=44022

8)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 weeks later...

Baslikta bazi cok guzel yaklasimlar var. Ozellikle sn anibal'in mesajini tebessum ederek okudum. 

 

Siyasi tarih, jeolojik tarih, evrim teorisi gibi alanlar cok onemli. Keske egitim sistemimizde bunlar ogretilse. Ama ogretilmeyecek. Hatta durum daha kotuye gidiyor.

 

Ben konuya soyle yaklasmak istiyorum. Dunyanin yasi 5 milyar. Ilkel insanin ilk atasi 200 milyon yasinda. Modern insanin ilk atasi kac yasinda oluyor 200bin mi? Siniflik toplumlar yaklasik 20bin yil once mezopotamyada olustu. 

 

Yani bizim bugunku hayatimizin nuveleri tarim, esnaflik, tuccarlik, egitim, ekonomi vs. Yani her seyi gectik bunlarin gecmisi bile 20bin yila godiyor. Ve kuran yazildigi tarihten sadece 1bin yol sonra bile arap sacina donmus durumda. 

 

Yani sunu demek istiyorum. Bilimsel bilgilere gore milyarlarca yil gecmisi olan bir dunya ve insan turunu dusunun. Bu kadar uzun bir sureyle kiyaslandigi zaman, kutsal bir kitap sadece 1bin yil icinde arap sacina donebiliyorsa kusura bakmayin ama burada bir sacmalik soz konusudur.

 

Birbirrini girtlaklafan halifeler, birbirini katleden allahsiz kafir ilan eden islam mezhepleri, kuranin hemen hemen her ayetinin herkesin farkli yorumlamasi falan. 1bin yilda bu hale gelen bir dinin bundan atiyorum 50 milyon yil sonra ne hale gelebilecegini dusunebiliyor musunuz?

 

Tam bir sacmalik.

 

tarihinde Bolsevikk tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 5 weeks later...
On 05.12.2017 at 21:45, hermes21092018 yazdı:

ncelikle şunu belirteyim bu ümmetin ömrü hicrî 1500 ü pek geçmez bu hadis dir öyle2400ü falan kimse göremeyecek sizleri düşünmeye şevk edecek açıklama 21 eylül 2018 tarihinde Şam da olması beklediğim deprem dır. O gün daha uzun bir şekilde konuşuruz. İnanmayacaksın biliyorum ama yinede gerçekleşen bir hadis söyleyeyim 

 

Gayibten haber verdin ve ayvayı yedin... 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...