Jump to content

Hacc 78 ve meal cambazlıkları...


Recommended Posts

Kuranmeali.org sitesinde 41 çeşit meal var. Mevzû ile alâkalı tüm mealleri buraya aktararak, konuyu şişirme niyetinde değilim. Anlatmak istediğim husûsa dâir birkaç örnek ile yetineceğim. Evvelâ, âyetin Arapçasını verelim. Kırmızı ile renklendirdiğim kısma dikkat lütfen !..

 

Ve câhidû fîllâhi hakka cihâdihî, huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fîd dîni min haracin, millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmâkumul muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe alân nâsi, fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâhi, huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr(nasîru).

 

Mealini de Yaşar Nuri Hocadan veriyorum.

Çünki; Hoca, gerçek bir İslam âlimi/düşünürü idi ve bilim nâmusuna sâhipti.

 

“Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da "Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O!”

 

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilk dönem diyânet işleri başkanlarından Ömer Nasûhi Bilmen Hoca da çeviriyi benzer şekilde yapmış:

 

“Ve Allah yolunda bihakkın cihad ile mücâhedede bulununuz. O sizi intihab etti ve sizin üzerinize dinde hiçbir güçlük kılmadı. Babanız İbrahim'in milleti gibi. O bundan evvel size müslümanlar ismini vermişti ve bunda da. Tâ ki Resûl sizin üzerinize şahit olsun ve siz de nâs üzerine şahitler olasınız. Artık namazı ikame ediniz ve zekâtı veriniz ve Allah'a sığının. O sizin mevlânızdır. İşte ne güzel mevlâ, ve ne güzel yardımcı”

 

Diğer bütün meeallerde, “atanız” ya da “Babanız İbrahim’in dinine uyun” çevirisi var. Halbuki âyette İbrahim’in dini denmiyor. “millete ebîkum: İbrâhîm/İbrahim Milletinden bahsolunuyor. Bu neden önemli ? Çünki; biz biliyoruz ki kendilerine “hanif” denilen ve İbrahimin yolundan gittikleri söylenen insanlar yaşıyordu Mekkede. Bunların “müşrik” olarak vasıflandırlan insanlardan ayrılan en mühim özellikleri, putlara itibar etmemeleriydi. Yoksa, din olarak aralarında esaslı bir fark bulunmuyordu. Araplar; yılda bir ay – Recep ayı – oruç tutar, yine ylda bir kez Hacceder, zekât verir ve namaz kılarlardı. Mescidleri vardı. Mescid, zâten “secde dilen yer” demektir. İlgili âyette “Size hiçbir zorluk yüklemedi” denip, örnek olarak da “İbrahim Milleti”nin gösterilmesine bakarsak İslâm Peygamberinin dinsel ritüeller anlamında yeni ve farklı bir şey getirmediğini kolayca anlarız. Âyetten bu çıkıyor zaten.

 

Yoksa, İslâmı hiç tanımamış biri için günde beş vakit namaz kılmak, senede bir ay oruç tutmak kolay işler değil.

Şu hâlde, âyette neden “Güçlük yüklemedi” deniyor ?

 

Çünki; Araplar zaten bu ibâdetleri öteden beri yapmaktalar ve bahse konu ritüeller artık onların kültürünün sıradan bir parçası olmuş durumda. Alışkanlık hâline gelmiş yâni. Allah’ın burada Muhammed aracılığı ile vazettiği dinin, okuma-yazması olmayan kitleler tarafından kolay anlaşılmasını sağlamak için “İbrahim Milleti”ni örnek göstermesi, somutlaştırması gerçekten mânidar. Diyor ki “Sizden istediklerimi kolay anlamanız için İbrahim Milletine bakın” E, peki o esnâda böyle bir toplum olmasa bahse konu örnek verilir mi ?

 

Kime bakacaklardı ki ?

 

Tabii, şimdi buradan olmadık endişeler çıkmasın diye “Ne sihirdir, ne kerâmet. El çabukluğu mârifet” modunda çeviriler yapılmış.

Sâdece Diyânet mealinden örnek vermem yeterli olacak.

Çünki; diğer 38 meal de hemen hemen aynı…

 

“Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!”

 

Hacc 78’in orjinalinde “İbrahim Milleti” denirken, bizdeki kerâmeti kendinden menkûl mealciler bu neden “İbrahim dini” diye çevirirler ?

Allah meramını doğru dürüst anlatamamış da bunlar yardımcı mı oluyorlar ?

Ya da "İbrahim dini" esas ise bu dine uyulacaksa yeni peygamber göndermeye ne gerek vardı ?

 

“Efenim Kur’an 1400 yıldır değişmemiştir.”

 

Hadi len oradan !..

Metnin değişmemesi ne ifâde ediyor ki ?

O metnin anlamları ile oynanarak, kimi ayetler bu güne kadar defalarca değiştirilmedi mi ?

Zâriyat 47’de de benzer bir durum var.

Orada Allah, “Göğü geniş kudretimizle biz binâ ettik” der.

Bing-bang teorisi “moda olunca, âyet hemen “Göğü kudretimizle biz genişletiyoruz” şekline evrilir.

 

Bir de derler ki “Kur’anda evrim yok”.

Nasıl yok ya hu ?

Bal gibi var.

Bakın, âyetler dahi hakim kültüre paralel olarak nasıl da evriliyor.

Şapkadan tavşan çıkararak Kur’an tek eşliliği emreder, Çok eşliliğe ruhsat yoktur” diyenler bile var.

Orta Çağ da hâkim kültür dünyanın düz olduğunu dayattığı için, İslâm ulemâsı dünyanı düz olduğuna dâir Kur’andan “delil” getirmeye çabalarmış.

Hattâ “Gaşiye .20” bunun için epey ilginç bir referans noktası oluşturur.

 

Verdiğim örneklerle konuyu dağıtmış olmayayım.

Sadede gelirsek;

 

Allah diyor ki “Ben dinde size yeni bir şey yüklemiyorum. Ne yapacağınızı daha kolay ve rahat anlamak istiyorsanız İbrahim Milletine – O dönemdeki Hanifler - bakın” Ayrıca “Müşrik” diye yaftalanan Araplar da putları sâdece şefaatçi olarak görür ve tek Yaratıcı olarak Allah’ı bilirlerdi.

 

“Andolsun, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette, “Allah” derler. Öyleyken nasıl döndürülüyorlar?” (Zuhruf :87)

 

İslâm Peygamberinin getirdiği tek ve en önemli yenilik; kendisininin elçliğidir. Putları aradan çıkarmaya çabalamasındaki amaç da Allah ile insanlar arasında tek vasıtanın kendisi olarak kalmasını sağlamaktır. Çünki;  kitleler üzerinde hâkimiyet kurması ve oluşturduğu doktrinin asırlarca devam etmesi başka türlü mümkün değildir. Namaz, Oruç, Hac gibi ibâdetler, savaş, ganimet, yağma vs. zâten Arapların öteden beri yapageldiği işlerdir. Kimileri popüler olma adına müslüman dalkavukluğuna soyunup, Muhammed’i “Devrimci” gösterir. Yahu, bu kişi insan hak ve özgürlükleri adına ne yapmış ? Köleliği mi yasaklamış ? Tek eşlilik mi getirmiş ? “Sağ yanağına tokat atana diğerini çevir” diyerek şiddete karşı mı çıkmış ? Hep ezilenlerin, mazlum ve gariplerin yanında mı olmuş; yoksa, kendi doktrinini kolayca yaymak için evvelâ aşiret resilerine mi yanaşmış ?

 

İslâmı çok iyi bilenler gelip de bu tür forumlarda ateistlerle kapışmaz. Buraya “Hamle bre kâfir” modunda girip pala-kılıç önüne gelene saldıranlar, kulaktan dolma bilgilerini “Hz. Gooogle” amcalarından destek alarak, her gördüğüne yamamaya çalışan kültür müslümanlarıdır. Bir kimsenin aklı başına gelmişse ya müslüman kalmaz, ya da çevre faktörlerini hesaba katıp “müslüman” gibi görünür. Diğerleri zâten aklıyla değil Cennet’e odaklanmış hayalleri ve hisileriyle hareket eden özürlülerdir. Tedâvileri de kimileri için zor, kimileri için de hiç mümkün değildir.

 

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran değişmemiştir diyenler,Kuranı anlam olarak değiştiriyorlar.Onları bu yola iten de Kuranın yanlış,saçmalık ve mantıksızlıklarla dolu içeriği.Bunlar kendi islamlarının müslümanı olan gayrimüslimlerdir.Zariyat 47den söz etmişsin.Burada geçen gök sözcüğüne ayrıca evren anlamı veriyorlar.Kuranın içeriğinde evren anlamında kullanılan bir sözcük yok.Kuranda ayrı olarak bir evren kavramından söz edilmez.Sen gider ilgisiz bir biçimde,Kuranı bilime uydurayım diye gök sözcüğüne evren anlamı verirsen,hem kuranın apaçık,anlaşılır,ayrıntılı olmadığını onaylamış olur,hem de kuranı değiştirmiş olursun,bu yaptığınla da kuranın değiştirilmesinin ve daha fazla kuranın ortaya çıkmasının yolunu açarsın.Çünkü artık herkes işine geldiği gibi Kuranda geçen gök sözcüklerine evren anlamı verebilir.

 

Örnek olarak;

 

Göklerde ve yerde bulunan her canlı ve melekler, büyüklük taslamaksızın allah'a secde ederler. nahl 49

 

Ver gök sözcüğüne evren anlamı.

 

Evrenlerde ve yerde bulunan her canlı ve melekler, büyüklük taslamaksızın allah'a secde ederler. nahl 49

 

Kuran artık çoklu evrenlerden söz ediyor.Başka bir Kuran daha ortaya çıktı.Bu ayette çoklu evrenlerden söz etmiyor diyenler de,bu anlamı veren kişiye göre artık müslüman değiller.

 

Bu arada Kuranın ortaya koyduğu model de düz bir dünya,yani yer ve yedi kat göktür.Kuranın yanlışlarla dolu içeriği de,inanabilecekleri bir din olsun isteyen kutsal uyuşturucu bağımlısı beyinleri kendi dinlerini oluşturmaya itmiştir.İşte bu kendi islamlarının müslümanı olan gayrimüslimler de,benimseyebilecekleri bir biçime getirdikleri İslamı gerçek İslam diye pazarlamaktadır.

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Vefik Sâmi yazdı:

 İslâm Peygamberinin dinsel ritüeller anlamında yeni ve farklı bir şey getirmediğini kolayca anlarız. Âyetten bu çıkıyor zaten.

 

oruç islamdan öncede var zaten kuran söylüyor bakara 183'ü oku sonrada maide 12 de israiloğullarına namaz ve zakatın farz olduğunu oku.

 

senin söylemene gerek yok, bu ibadetlerin islamdan önce var olduğunu kuran söylüyor zaten.

 

 

anlam olarak babanız ibrahim in mileti ve ibrahimin dini olmasının anlam olarak ne farklılıklar getirdiğini söylersen tartışabiliriz.

ibrahim peygamberin kuranda hanif bir müslüman olduğuna dair onlarca ayet var. burada nasıl bir çelişki var?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, ahmet1405 yazdı:

 

oruç islamdan öncede var zaten kuran söylüyor bakara 183'ü oku sonrada maide 12 de israiloğullarına namaz ve zakatın farz olduğunu oku.

 

Yahu sen daha okuduğunu anlamakta sıkıntı yaşarken, bir de bana soru mu soruyorsun ?

Evet; Kur'anda Ehl-i Kitap'a da benzer ibâdetlerin farz kılındığı yazar.

Fakat; Hacc 78 de konu edilen bu değil.

İlk mesaja yazmıştım.

 

Göremedin mi ?

Okumadın mı ?

Ya da okudun ama anlamadın mı ?

 

Namaz, Oruç, Hac ve zekât gibi ibâdetleri müşrikler de yapıyordu.

Anlatılan bu !..

Âyette; üzerinize bir zorluk yüklemedi denirken kasdedilen de bu !..

 

4 saat önce, ahmet1405 yazdı:

bütün peygamberler aynı dini tebliğ etmiştir. siz daha bunu öğrenememişsiniz.

 

Bir müslüman iddiası olan "Tüm peygamberler İslâmı tebliğ ettiler" üfürmesi bir şehir efsânesinden başka bir şey değil.

Eğer, her kavime uyarıcı gelmişse kitapları ve şeriatleri nerede ?

Bu gün sadece "Tevrat" olarak bilinen Tanah'ın ilk beş bölümü ile Kur'an şeriat içerir de neden elde başka şeriat kitabı yoktur ?

Neden Kitap sahibi İsrailoğulları Mekke ve Kâbeyi bilmez ve de Haccetmezler ?

 

Cevap klişe tabi..

"Tahrifat".

 

İşin kolayını bulmuşsunuz da kim, nerede ve ne zaman tahrif etmiş; elinizde bir kanıt yok.

El-cevab: Allah Kur'anda böyle söylüyor.

İyi de Kur'an bir inanç kitabıdır.

Sâdece inanırsan senin için bir anlamı olur.

İnamayan için değil.

 

Milattan önce 3 ve 1. yy olarak tarihlenen Kumran yazıtları içinde Tanah'ın büyük bir bölümü var. Birkaç noktalama işâreti dışında bu gün elde olanla tıpatıp aynı. Üstelik Kur'an da Ehl-i Kitap'a "Kendilerine ellerindekini (Tevrat’ı) tasdik eden bir kitap (Kur’an) gelince onu inkâr ettiler."(Bakara : 89) diyor. Yâni Kur'an da Tevrat'ın doğruluğunu tasdik ediyor.

 

Bu durumda Tevrat ne zaman tahrif olmuş ?

 

4 saat önce, ahmet1405 yazdı:

anlam olarak babanız ibrahim in mileti ve ibrahimin dini olmasının anlam olarak ne farklılıklar getirdiğini söylersen tartışabiliriz.

ibrahim peygamberin kuranda hanif bir müslüman olduğuna dair onlarca ayet var. burada nasıl bir çelişki var?

 

 

Ben bir "çelişki"den mi söz ediyorum ?

Mâdem anlam aynı kapıya çıkıyor.

Kur'anda "Millet" olarak geçen kelimeyi mealciler neden "Din" olarak veriyorlar ?

 

Allah'a konuşma mı öğretiyorlar ?

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
17 saat önce, Vefik Sâmi yazdı:

İyi de Kur'an bir inanç kitabıdır.

Sâdece inanırsan senin için bir anlamı olur.

İnamayan için değil.

 

yas mı bağlayalım senin adına, ne halin varsa gör. kimin umrunda olur ki senin inaçsızlığın.

17 saat önce, Vefik Sâmi yazdı:

Yâni Kur'an da Tevrat'ın doğruluğunu tasdik ediyor.

 

Bu durumda Tevrat ne zaman tahrif olmuş ?

 

ali imran 78

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, ahmet1405 yazdı:

ali imran 78

 

Bakalım Âl-i İmran 78 ne diyor ?

 

" Onlardan (Kitap ehlinden) bir grup var ki, Kitab’dan olmadığı hâlde Kitab’dan sanasınız diye (okudukları) Kitap’tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve, “Bu, Allah katındandır” derler. Hâlbuki o, Allah katından değildir. Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler."

 

Bu cümleden Yahudilerin Tevrat metnini değiştirdiklerini nasıl anlamaktasın ?

Üstelik; "Onlardan bir grup" demek sûretiyle kasdettiğin bu "tahrifat" işinin tüm Yahudiler tarafından yapılmadığı da belirtilmiş oluyor.

Kur'anda açık ve net olarak Tevrat ve İncil'in tahrif edildiği yazmaz.

Meal/çeviri cambazlıkları ile birileri böyle anlatmaya çalışır.

Aynen, "cevap" diye işâret ettiğin âyette anlatıldığı gibi...

 

Burada yazan şey senin dediğin gibi olsa dahi, sâdece müslümanları bağlar.

Tekrar soruyorum.

Tevrat ve İncil'i kim(ler), nerede ve ne zaman tahrif etmiş(ler) ?

Elinizde buna dâir kanıtlar nerede ?

Tahrif iddianızda ısrarcı iseniz bu kitapların aslı sizde olmalı.

"Muharref" olmayan Tevrat ve İncil'i gösterin de biz de siiznle birlikte inanalım..

 

Bak, aşağıda Kur'an Tefsiri ilminde müstesnâ bir yeri olan Fahreddin er Râzi'nin Âl-i İmran 78'de sözü edilen "tahrifat" ile ilgili düşüncelerini aktarıyorum.

Dersini iyi çalış et ezber :D

 

Alıntı

Tevrat'ın Tahrifi Daha Ziyade Mânadadır

 İkinci soru: Tevrat, insanlar arasında bu kadar meşhur olduğu halde, o nasıl tahrif edilebilmiştir?

Cevap: Belki de bu iş, onu tahrif etme hususunda ittifak edebilecek küçük bir topluluktan sadır olmuştur. Sonra bu topluluk, o muharref olan kısmı, avam ve câhil olan halka sunmuşlardır. Bu izaha göre tahrif bu şekilde mümkün olmuştur.

 

Bana göre ise, âyetin tefsiri hususunda daha isabetli olan bir başka izah da şudur: Hz. Muhammed (s.a.s)'in nübüvvetine delâlet eden âyetler hususunda, kalbin iyice düşünüp tefekkürde bulunmasına ihtiyaç vardır. Yahudiler, aklı karıştıran bu soruları ve insan düşüncesini karartan bu itirazları halka sunuyorlardı. Böylece bu deliller, dinleyenlerin nazarında, karışık görünüyordu ve şöyle diyorlardı: Allah'ın bu âyetlerden muradı, sizin değil bizim söylediğimiz manadır. İşte onların âyette bahsedilen, tahriflerinden ve dillerini eğip bükmelerinden maksad budur.

 

Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 6/418

.

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, ahmet1405 yazdı:

Tevrat ve incilin tahrif edilmiş veya edilmemiş olmaması, ateizme ne katar.

Ateist değilim.

Bu kitapların "muharref" olduğu iddiası müslümanlara âittir.

Aslında, "değiştirilmiş" demeyelim de Tanrıya atfedilerek uydurulmuş epey bölüm var Tanah'da.

Meselâ; "kadın, yaşlı, çocuk, at, eşek demeden hepsini öldür" şeklinde bir hükmün Tanrıdan olması mümkün değil.

Okudun mu bilemem de Tanah'ın "Hezekiel" bölümünde prnografik diyebileceğimiz ifâdeler bulunmakta.

 

Ben, "Kutsal kitap" nitelemesine inanmam.

Kâğıt, kalem, mürekkep vs hepsi birer araçtır; müdâhele edilebilir, yazılanlar değiştirilebilir.

Araçların kutsallığı olamaz.

Eğer varsa kutsal olan sâdece Tanrıdır

 

1 saat önce, ahmet1405 yazdı:

bu kitapların orjinali tevhid inancından bahsetmiyor mu sanıyorsunuz. yoksa tek derdiniz kuran mı?

 

Tabii ki  sâdece Kur'an değil.

Burada konu Kur'an olduğu için münâkaşa bu çizgide sürüyor.

Ben Tanah denen Yahudi kutsal kitabını da eleştiriden âzâde tutmam.

Önce, dinsel bir metne kutsallık atfedip, sonra da o inandığımı zannettiği metnin içeriğini hakim kültüre uydurmak için kırk takla atmam.

Buna inanç denmez.

Olsa olsa çocukların "Evcilik oyunu" gibi "Dincilik oyunu denir.

 

Kur'an sâdece 'Tevrat-Tora'dan bahseder.

Halbuki, Yahudilerin adına "Tanah" dedikleri 'Kutsal' kitapları - İlk beç bölüm/Tevrat hâriç - 34 bölümden oluşur.

Kur'an yazarlarının - Ya da Muhammed  - bundan pek haberi varmış gibi görünmüyor. Kur'anda Talmud'dan da alıntılar var ama; bu kitabın da adı geçmez Özellikle anlatılan kıssaların mühim bir kısmı Tevrat-Talmud kaynaklıdır. 

 

Zannediyorum, genç ve biraz heyecanlı birisin.

Benim maksadım seninle didişmek değil.

Konu, Kur'an ve İslâm olduğu için tartışıyoruz bu mevzûları...

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 11/22/2017 at 21:42, Vefik Sâmi yazdı:

 

Bir müslüman iddiası olan "Tüm peygamberler İslâmı tebliğ ettiler" üfürmesi bir şehir efsânesinden başka bir şey değil.

Eğer, her kavime uyarıcı gelmişse kitapları ve şeriatleri nerede ?

 

 

 

Gerçekten bu soruya nasıl yanıt veriliyor, bende merak ediyorum.

Aslında müslümanların "Tüm peygamberler İslâmı tebliğ ettiler" söylemi en mantıklı olan gibi duruyor.

 

Bir an için tanrı var diye düşünün.

isa gerçekten peygambermiş,  muhammed de çakma.

 

E şimdi tanrının huzuruna giden müslümanlar demez mi?   

toplumda kime inanılıyorsa biz ona inandık. milyarlarca insan da buna inandı. madem muhammed çakmaydı neden müsade ettin?

ne olacak milyarlarca inanın durumu?

 

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 saat önce, Rookie Explorer yazdı:

Aslında müslümanların "Tüm peygamberler İslâmı tebliğ ettiler" söylemi en mantıklı olan gibi duruyor.

 

Neye istinâden mantıklı ?

Yahudilerin Mûsâ'dan bu tarafa sâhip çıktıkları bir şeriatleri var.

Müslümanların da 1400 küsûr yıldır.

Eğer, "Her kavime elçi gönderildi" ise günümüze gelen yansımaları nerede ?

Hiç olmazsa kültürel yansımalardan söz etmemiz gerekirdi değil mi ?

 

Ama yok !..

 

Dikaat edin !..

Din değil sözünü ettiğim şey.

Şeriat...

 

Ortadoğu kökenli  dinlerde bile birbiriyle uyumsuz doktrinler var. Müslümana göre Allah, tüm kâvimlere uyarıcı göndermişken, Yahudilere göre YAHWE sâdece onları seçmiştir. Hristiyanlara göre Tanrı kendisini alçaltıp "insan" olmuştur. Müslümana göre böyle bir şey söz konusu bile olamaz.

 

Görüyor musunuz ?

 

"İbrâhimi" diye nitelenen, aynı kaynaktan olduğu iddia olunan dinlerde bile en temel, ilkesel mevzûlarda uçurumlar var. Bunu gördükten sonra diğer dinlerle bunlar arasındaki farklardan söz etmeye gerek var mıdır; bilmem. Eğer ileri sürdüğünüz gibi tüm peygamberler "İslâm"ı - Ya da adı her ne olursa olsun aynı inancı -  tebliğ etmiş olsalardı,  tüm dinlerin en azından ilkesel düzeyde ortak yönleri olması gerekirdi.

 

20 saat önce, Rookie Explorer yazdı:

Bir an için tanrı var diye düşünün.

isa gerçekten peygambermiş,  muhammed de çakma.

 

E şimdi tanrının huzuruna giden müslümanlar demez mi?   

toplumda kime inanılıyorsa biz ona inandık. milyarlarca insan da buna inandı. madem muhammed çakmaydı neden müsade ettin?

ne olacak milyarlarca inanın durumu?

 

Eğer bir Tanrı varsa o Tanrı insanları atalar kültürüne uyduğu, taklid ettiği için ödüllendirmez. O Tanrı'nın, huzûrunda günde beş vakit  jimnastik hareketleri yapılmasından hoşnud olacağına ihtimâl vermem. Ya da kiliselerde  "Tapınıyoruz" geyiği üzerinden gitar çalıp, Rock starlarını hasedinden çatlatacak ilâhiler - esâsında şarkı - söyleyerek Tanrı'yı "kafa"ya alamazsınız. Sâdece başı sıkıştığında, işi düştüğünde kendisine yönelen, yalakalardan ve yalakalıktan hoşlanan bir "Tanrı"(!) benim ayağımın altındadır. İnsanlar, içine doğdukları kültürün normlarına boyun eğmeyi ve bu boyun eğiş üzerinden kültürel kimlik elde ederek, aidiyet duygusuna sâhip olmayı "inanç" zannedebilirler. Fakat; gerçekte böyle bir inanç yoktur. Bu, kültür dindarlığıdır. Arâziye/çevreye uymadır.

 

Kültürel miras ile elde edilemeyeçek tek şey inançtır !..

 

Bu itibarla, "Biz çevremizden böyle gördük" geyiği üzerinden herkesin birbirini suçlamasıyla Tanrı'yı çâresiz bırakamazsınız.  İnsanlar inanç bağlamında, sâdece içine doğdukları kültürle, çevrelerinden gördükleriyle  yetinebiliyor ve mutlu oluyorlarsa o "inanç" sorunludur. Tanrı inancına aklın rehberliğinde ve ilkesel düzlemde  sâhip olunabilir. "İşittik ve itaat ettik" geyiği ile aklı devreden çıkararak, kimi ön kabûller üzerinden birilerine biat, inanç değildir. İnanç, bir takım tesbit, akıl yütürütme ve fikir üretme, nihâyetinde, bâzı  ön kabûllerle oluşur. Tanrı kesin olarak bilnmiş olsaydı, inanca gerek duyulmazdı. Bu oluşumun detaylarında yığınla sorular da olabilir. Ama; temel düzeyde bir iknâ olmuşluk bulunmalıdır. Hepsinden önemlisi, gelinen nokta bir bölümüyle teoriktir. Ama, bu teorik olma hâli, aslâ mantıksız veriler üzerinden oluşmuş bulunmamalıdır. Yâni, binyıllar öncesinde ortaya çıkan ve kutsanan doktirnleri, çağın hâkim kültürüne uydurmak için bin dereden su geitrmek, hesapsız taklalar atmak, kendini kandırmaktan öte bir hüneri olmayan cambaz teologların işidir. Yorumlar; Tanrısal ilkeselliği anlamada bir araç olarak faydalı olabilir. Ama aslâ Tanrı huzûruna yorumla varılmaz.

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İslamı mislamı yok, "aslında bütün peygamberler Budizmi tebliğ ettiler" deyip bu cümlede herhangi bir dinin adını da kullanabilirsin. Değişen bir şey olmaz. Din, dindir. İnsanlık tarihinde bir din vardır, bir de doğacılık. Bir gerçekçilik vardır, bir gerçeküstücülük. Bu kadar yani, bir idealizm var, bir materyalizm. Başka yok ki zaten? Adını islam koymakla bir bot olmuş olmuyor ki. Sadece botunda yeni bir boncuk bulduğunu zannediyorsun, o kadar...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...