Jump to content

Allah’a veya puta tapmak arasında fark ne?


Recommended Posts

15 saat önce, Ornias yazdı:

Yiyecekleri rızık mı değişiyor?Hastalıklara mı yakalanmıyorlar,ne?

Allahın mesajını anlamak istiyorsak, onun kendi vaadi ve bütünlüğü içerisinde anlayabiliriz. Dışarıdan bakarak değil. Onun vaadi bana ibadet ederseniz size daha çok dünyalık veririm, sizi hasta etmem falan değildir. Bilakis mesaj dünyanın ve dünyalığın geçici olduğu, amaç olmadığı mükemmellik ve ebedilik yurdunu kazanmaya vesile olduğudur.

 

"Eğer insanlar (Allah'a karşı isyanda birleşip) tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman'ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde çıkıp yükselecekleri merdivenler yapardık.)"(kuran)

İnsanlar içerisinde en ağır belalara duçar olanlar(imtihanlara çekilenler) peygamberlerdir. Sonra sırasıyla rütbeleri onları takip edenler, sonra onları takip edenlerdir.(hadis)

 

"Bana inansanız da inanmasanız da imtihan olursunuz. Ama inanırsanız bu dünyada ben sizinle olurum, sabırla ve kalp huzuruyla sizi desteklerim. İmtihanları olgunlaşmanıza ve pişmenize vesile yaparım. Öte tarafta da ebedi rıza ve mutluluk veririm. İnanmazsanız dünyada ve öte tarafta inandıklarınızla başbaşa bırakırım." 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 152
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

2 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Allahın vaadi 

 

Uyduruk Allahının boş vaatlerine şimdi iyi bir şey söylerdim ama neyse aranıza girmeyeyim. Hristiyan - Müslüm tartışın siz. Ben yalnız şunu söyleyeceğim:

 

Dinin inanma - inanmama ayrımı yapması ve bunun sonsuz bir ayrım olduğunu iddia etmesi kadar korkunç bir şey daha bilmiyorum. Bu iğrenç dogmatik tabuya göre sonsuza kadar bağdaşmayacak bir ayrım olacak insanlar arasında. Bundan daha tiksindirici insanlık dışı iğrenç bir iddia daha bilmiyorum. Irkçılık bunun yanında helva gibi kalır!

 

Bu geri yobaz dogmatikler bir beyinleri almıyor ki insanlar inançlarıyla yargılanamazlar! Ancak eylemleriyle yargılanabilirler! Yoz yobaz kafalarına bir bu evrensel insanlık gerçeği girmiyor! Kafa öyle karanlık ki bir foton tanesi bile sızmıyor içeri! 

 

İnsanlığın cahillik ve din yobazlığı kadar kadim, korkunç, iğrenç ve amansız düşmanı olan başka bir iblis daha bilmiyorum. İblis diye bir şey varsa o din olsa gerektir.

 

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, democrossian yazdı:

Bu geri yobaz dogmatikler bir beyinleri almıyor ki insanlar inançlarıyla yargılanamazlar! Ancak eylemleriyle yargılanabilirler! Yoz yobaz kafalarına bir bu evrensel insanlık gerçeği girmiyor! Kafa öyle karanlık ki bir foton tanesi bile sızmıyor içeri! 

 

İnsanlığın cahillik ve din yobazlığı kadar kadim, korkunç, iğrenç ve amansız düşmanı olan başka bir iblis daha bilmiyorum. İblis diye bir şey varsa o din olsa gerektir.

Bırakın bu 18. yüzyıldan kalma demode lafları.

 

Sizi bu varlık şenliğine davet edip insan suretinde yaratana müteşekkir olun. Onunla aranıza hiç bir ideolojinin ya da uydurma felsefenin girmesine müsaade etmeyin. Onun sizin üzerinizdeki hakkı annenizden, babanızdan bile daha büyüktür. İnsan annesiyle, babasıyla kavga eder, ilişkisini keser, onlara düşman olur mu? Şeytan ateizmle bunu da yaptırıyor işte. Daha kötüsünü de. İnsanı biricik rabbine düşman ve asi ediyor.

 

Sizi ebediyyetle lütuflandırmak istemese yokluktan varlığa gelemezdiniz. Siz de O nun bu iradesine ve ikramına karşı teşekkür ederseniz elbette daha büyük ikramlarla size muamele edecektir. Kabul etmez ve teşekkür etmezseniz iflah olamazsınız. işte böyle müslümanların en düşükleriyle ömür boyu uğraşıp, laf dalaşı yapıp durursunuz. Ondan başka ilah yoktur deyin ve emniyet dairesine giriverin. Bizi de uğraştırmayın :)

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

:0_80cbc_37a71a73_L: Senin uyduruk allahına bir kuruş bile borcum yok. Avucunuzu yalayın. Tersine sizden alacaklıyım. Aklım erecek yaşa gelinceye kadar bana empoze ettirdiğiniz bu uyduruk allahtı muhammetti kurandı zımbırtılarından kurtulabilmek için yıllarımı harcadım. O yıllarımı ödeyin bana ödeyebilirseniz. O değerli ömür yıllarımı sizin bu saçma sapan uyduruk zırvalarınızla geçirmek zorunda kaldım. Çocukken beynime sokmuşsunuz, yapacak bir şey yoktu. Kurtulmak için mücadele vermekten başka. Bu da yıllarımı aldı. Sizden alacağımı ben alamasam da gelecek nesiller alacak. Sizi ve dininizi tarihin layık olduğu karanlıklarına gömecekler. Bundan eminim.  

Link to post
Sitelerde Paylaş
56 dakika önce, Yeni Üye yazdı:

Bırakın bu 18. yüzyıldan kalma demode lafları.

 

Sizi bu varlık şenliğine davet edip insan suretinde yaratana müteşekkir olun. Onunla aranıza hiç bir ideolojinin ya da uydurma felsefenin girmesine müsaade etmeyin. Onun sizin üzerinizdeki hakkı annenizden, babanızdan bile daha büyüktür. İnsan annesiyle, babasıyla kavga eder, ilişkisini keser, onlara düşman olur mu? Şeytan ateizmle bunu da yaptırıyor işte. Daha kötüsünü de. İnsanı biricik rabbine düşman ve asi ediyor.

 

Sizi ebediyyetle lütuflandırmak istemese yokluktan varlığa gelemezdiniz. Siz de O nun bu iradesine ve ikramına karşı teşekkür ederseniz elbette daha büyük ikramlarla size muamele edecektir. Kabul etmez ve teşekkür etmezseniz iflah olamazsınız. işte böyle müslümanların en düşükleriyle ömür boyu uğraşıp, laf dalaşı yapıp durursunuz. Ondan başka ilah yoktur deyin ve emniyet dairesine giriverin. Bizi de uğraştırmayın :)

 

Allaha ve Kuranı onun gönderdiğine iman ettim demek.Kuranın içeriğinde ne yazıyorsa katılıyorum demektir.Kuranın içeriğinde tek bir yanlış,saçmalık bile yoktur demektir.Beynini bir dogma paketine tutsak etmektir.

Allaha iman edince ,örneğin 6 günde yaratılmış düz bir dünya ve yedi katlı gök modelini savunmak durumunda kalır,Güneş ve Ay düz dünyanın üzerinde dönüyor,geoit Dünya yalandır demek zorunda kalırsın.Şeytan,cin,melek,adem,havva gibi düş ürünü mitolojik ögelere,yıldızlarla şeytanların taşlandığına,yıldırımlarla kafirlerin çarpılmasına,göğün oturulabilir yerlerine oturup melekleri dinleyen cinlerin alev toplarıyla vurulmasına,bir balığın içinde yaşayan birine,yılana dönüşen asaya ve kuranda geçen diğer mitolojik ögelere, olaylara inanır,inanmanın bunların gerçek yaptığını sanırsın,dahası ortada üstü örtülen bir gerçek olmadığı halde bu saçmalıklara inanmayanlara birde kafir dersin.Kuşkusuz Allaha iman gerçeklerin üstünün örtüp,gizlenmesine,yanlış ve saçmalıkların savunulmasına,yalancılığa,kafirliğe neden olur.Ki Allahın kendisi de mitolojik bir ögedir,şeytan gibi,cin gibi,melek gibi,adem ile havva gibi.Ama İslam mitolojisinde Allah tanrı olduğu için,ilk olarak ona iman etmen gerekir.

 

Müslüman kimdir?

Müslüman sorgulayıp,araştırıp Kuranın içeriğinde yanlışlar,saçmalıklar olmadığı sonucuna ulaşan,Kuranın içeriğiyle Allahın varlığını kanıtlayan kişi değildir.Müslüman Allaha iman ettim diyip,Kuranın içeriğinde yanlış,saçmalık yoktur,kuranın tüm içeriğine katılıyorum demek zorunda kalan kişidir.Bu nedenle bir müslüman Kuranın içeriğinde yanlış olsa bile,bu yanlış kendisine söylendiğinde,dinden çıkmamak için bunu kabul etmeyecektir.Yani işin özü Allaha iman kafirliğe neden olur.

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
55 dakika önce, Yeni Üye yazdı:

Bırakın bu 18. yüzyıldan kalma demode lafları.

 

Sizi bu varlık şenliğine davet edip insan suretinde yaratana müteşekkir olun. Onunla aranıza hiç bir ideolojinin ya da uydurma felsefenin girmesine müsaade etmeyin. Onun sizin üzerinizdeki hakkı annenizden, babanızdan bile daha büyüktür. İnsan annesiyle, babasıyla kavga eder, ilişkisini keser, onlara düşman olur mu? Şeytan ateizmle bunu da yaptırıyor işte. Daha kötüsünü de. İnsanı biricik rabbine düşman ve asi ediyor.

 

Sizi ebediyyetle lütuflandırmak istemese yokluktan varlığa gelemezdiniz. Siz de O nun bu iradesine ve ikramına karşı teşekkür ederseniz elbette daha büyük ikramlarla size muamele edecektir. Kabul etmez ve teşekkür etmezseniz iflah olamazsınız. işte böyle müslümanların en düşükleriyle ömür boyu uğraşıp, laf dalaşı yapıp durursunuz. Ondan başka ilah yoktur deyin ve emniyet dairesine giriverin. Bizi de uğraştırmayın :)

 

 

İyi de ne yapıyoruz ki? Sizce biz ne tür insanlarız, neye benziyoruz da bu söylediklerinizi hakediyoruz?

 

Anne babalarımızla ilişkimizin kötü olabileceğine neden ihtimal verebiliyorsunuz mesela? Asi olduğumuz neye bakarak hükmettiniz?

Bizlerin kendi halinde, kendi doğrularıyla yaşamaya çalışan, toplumla gayet de barışık, iyi niyetli ve sade insanlar olduğumuzu düşünmek size neden bu kadar uzak? İnsanın doğru düzgün, birilerine zarar vermeden hatta belki yararı da dokunan insanlar olabilmesi, yaşadığı çevrede sevilen ve saygı duyulan bir insan olması için ille de bir Rab edinmesi, bir şeyler inanması mı lazım?

 

Burada din hakkında yazıp çiziyor insanlar. Bunca ateist gelip geçti, hatırı sayılır bir miktarı hala yazıp çiziyor, ben tek bir tanesinin bile kötü olduğu bilinen herhangi bir davranışı, geleneği, düşünceyi savunduğunu görmedim. Çocuklarla evlenmek, çok eşlilik, kadınları örtmek ve onlara baskı yapmak, insanlara inanç dayatmak ve inanmadıklarında cehennemlerde yanmakla tehdit edenini hiç görmedim. Kimseye ille de ateist olacaksın, olmazsan başına kötü şeyler gelecek diyenini de.

 

Demem o ki, bırakın da inanmayıversinler. Böylesi çok daha iyi, çok daha insancıl, çok daha onurlu. Kimseye eyvallah etmeye gerek yok, bu Allah da olsa. Herkes yaptıklarıyla var şu dünyada, ötesi de hikaye... 

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Allahın mesajını anlamak istiyorsak, onun kendi vaadi ve bütünlüğü içerisinde anlayabiliriz. Dışarıdan bakarak değil. Onun vaadi bana ibadet ederseniz size daha çok dünyalık veririm, sizi hasta etmem falan değildir. Bilakis mesaj dünyanın ve dünyalığın geçici olduğu, amaç olmadığı mükemmellik ve ebedilik yurdunu kazanmaya vesile olduğudur.

 

"Eğer insanlar (Allah'a karşı isyanda birleşip) tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman'ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde çıkıp yükselecekleri merdivenler yapardık.)"(kuran)

İnsanlar içerisinde en ağır belalara duçar olanlar(imtihanlara çekilenler) peygamberlerdir. Sonra sırasıyla rütbeleri onları takip edenler, sonra onları takip edenlerdir.(hadis)

 

"Bana inansanız da inanmasanız da imtihan olursunuz. Ama inanırsanız bu dünyada ben sizinle olurum, sabırla ve kalp huzuruyla sizi desteklerim. İmtihanları olgunlaşmanıza ve pişmenize vesile yaparım. Öte tarafta da ebedi rıza ve mutluluk veririm. İnanmazsanız dünyada ve öte tarafta inandıklarınızla başbaşa bırakırım." 

 

Neden inanmamızı istiyor neden, neden, nedenn? inanıp inanmamayı bu kadar önemli/değerli hatta yüce ilan ederek yeryüzünde bozgunculuk yaptığının farkında değil mi HER ŞEYİN YARATICISI? (büyük yazdım çünkü  üç beş yaratıcı olsaydı ve bana inanın öbürüne inanmayın,sizi ben yarattım siz gidip yaratıcınıza  değil 'b' yaratıcısına inanıyorsunuz nankörler falan deseydi bi nebze anlayabilirdik, herşeyi ve herkesi yaratan tanrı kendisine inanıp inanmamayı neden bu kadar önemsiyor ve mutlak şart olarak belirliyor)

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, Burakey yazdı:

Neden inanmamızı istiyor neden, neden, nedenn? inanıp inanmamayı bu kadar önemli/değerli hatta yüce ilan ederek yeryüzünde bozgunculuk yaptığının farkında değil mi HER ŞEYİN YARATICISI? (büyük yazdım çünkü  üç beş yaratıcı olsaydı ve bana inanın öbürüne inanmayın,sizi ben yarattım siz gidip yaratıcınıza  değil 'b' yaratıcısına inanıyorsunuz nankörler falan deseydi bi nebze anlayabilirdik, herşeyi ve herkesi yaratan tanrı kendisine inanıp inanmamayı neden bu kadar önemsiyor ve mutlak şart olarak belirliyor)

Bence bu sorunun cevabı şu soruda saklı?

 

İnsan dediğimiz canlı bu kadar mükerremken(ikram edilmişken) ve bu kadar sınırsız bir potansiyel sahibiyken neden hayatı midesini doldurmanın ve belden aşağısını tatmin etmenin parantezinde geçiyor. Neden içimizdeki ruh zaman ve mekan kayıtlarından kurtulmayı, kendini fezaya(uzaya) salmayı, sonsuzluğa ve kemale ulaşmayı, evrenin en mahrem sırlarına vakıf olmayı isterken nefsimiz tabağımıza gelen kemiğin biraz daha etli olmasıyla ilgileniyor. Nasıl oluyor da insan gibi özel bir varlık başkalarının haklarına tecavüz etme pahasına da olsa dünyayı arzu ve heveslerini merkeze alarak yaşıyor? Hem de bilimin bu kadar geliştiği, teknolojinin bu kadar ilerlediği bir zamanda. Demek ki her şey zevahiri(zahiri) bilmekle olmuyor. Hatta zahiren hayır ve insana rahatlık veriyor gibi görünen şeylerde şer olabiliyor, zor ve meşakkatli görünen şeylerde fayda ve hayır olabiliyor.

 

Biz maddi varlığımızın kayıtlarından kurtulmayı, zamanı ve mekanı bükmeyi, sonsuzluk okyanuslarına dalmayı istiyorsak bu mümkündür ve bunu yapan da bir dolu insan vardır. Ama ancak gerçeğe en üstten bakanın anlattığı yol ve yöntemle mümkündür. O yolun başlangıcı iman ve salih ameldir. Yöntemi her şeyi bilmek değil ama haddini bilmek ve edepli olmaktır. Sonrası bir rehber eşliğinde, bizi, ulaşabileceğimiz mertebelerin en üstüne ulaştıracak bir yola süluk etmektir. Bu yolculuğun sonunda maddi varlığımızın, nefsimizin kayıtlarından kurtulup kendimizi ve gerçek kimliğimizi bulmaktır. İnanan çok az kişi bu mertebeye bu dünyada varabilir ama inanıyorsa ve neye inandığını biliyorsa muhakkak son nefesinde ya da öte dünyada da olsa herkes kendi gerçekliğine ulaşacaktır. Bu imanın insan açısından gerekliliğidir. Sen imanın Allah açısından gerekliliğini sormuşsun. Benim aklım ve mertebem o kadarına yetişemedi henüz. Yetişirse yazarım.

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Bence bu sorunun cevabı şu soruda saklı?

 

İnsan dediğimiz canlı bu kadar mükerremken(ikram edilmişken) ve bu kadar sınırsız bir potansiyel sahibiyken neden hayatı midesini doldurmanın ve belden aşağısını tatmin etmenin parantezinde geçiyor. Neden içimizdeki ruh zaman ve mekan kayıtlarından kurtulmayı, kendini fezaya(uzaya) salmayı, sonsuzluğa ve kemale ulaşmayı, evrenin en mahrem sırlarına vakıf olmayı isterken nefsimiz tabağımıza gelen kemiğin biraz daha etli olmasıyla ilgileniyor. Nasıl oluyor da insan gibi özel bir varlık başkalarının haklarına tecavüz etme pahasına da olsa dünyayı arzu ve heveslerini merkeze alarak yaşıyor? Hem de bilimin bu kadar geliştiği, teknolojinin bu kadar ilerlediği bir zamanda. Demek ki her şey zevahiri(zahiri) bilmekle olmuyor. Hatta zahiren hayır ve insana rahatlık veriyor gibi görünen şeylerde şer olabiliyor, zor ve meşakkatli görünen şeylerde fayda ve hayır olabiliyor.

 

Biz maddi varlığımızın kayıtlarından kurtulmayı, zamanı ve mekanı bükmeyi, sonsuzluk okyanuslarına dalmayı istiyorsak bu mümkündür ve bunu yapan da bir dolu insan vardır. Ama ancak gerçeğe en üstten bakanın anlattığı yol ve yöntemle mümkündür. O yolun başlangıcı iman ve salih ameldir. Yöntemi her şeyi bilmek değil ama haddini bilmek ve edepli olmaktır. Sonrası bir rehber eşliğinde, bizi, ulaşabileceğimiz mertebelerin en üstüne ulaştıracak bir yola süluk etmektir. Bu yolculuğun sonunda maddi varlığımızın, nefsimizin kayıtlarından kurtulup kendimizi ve gerçek kimliğimizi bulmaktır. İnanan çok az kişi bu mertebeye bu dünyada varabilir ama inanıyorsa ve neye inandığını biliyorsa muhakkak son nefesinde ya da öte dünyada da olsa herkes kendi gerçekliğine ulaşacaktır. Bu imanın insan açısından gerekliliğidir. Sen imanın Allah açısından gerekliliğini sormuşsun. Benim aklım ve mertebem o kadarına yetişemedi henüz. Yetişirse yazarım.

 

İnsani açıdan aldığım en güzel cevaplardan biri. eyvallah arkadaşım.  Bu insani yönü tanrının amacıyla ilintilendirip, tanrının amacı budur ve bu amaç doğrultusunda imanda olmazsa olmazdır falan filam diyerek  kendi kendine yazan (kutsal metinden yeterli kanıt göstermeden) adamlar gibi yapmayıp samimi biçimde aklım mertebem yetişmiyor (şimdilikte olsa) dediğin içinde ayrıca teşekkürler.

tarihinde Burakey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
16 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Neden içimizdeki ruh zaman ve mekan kayıtlarından kurtulmayı, kendini fezaya(uzaya) salmayı, sonsuzluğa ve kemale ulaşmayı, evrenin en mahrem sırlarına vakıf olmayı isterken nefsimiz tabağımıza gelen kemiğin biraz daha etli olmasıyla ilgileniyor.

 

İnsanın benliğini böyle ruh ve nefs diye düalist bir yaklaşımla değerlendirmek sizin büyük hatalarınızdan sadece birisi.

 

Öyle bir ikilik yok. İnsanın içinde öyle çatışan iki ayrı merkez filan yok. İnsan melekle şeytanın iki taraflı telkinleri arasında filan kalmıyor. İnsan imtihan filan olmuyor. Her şey doğadan kaynaklı ve imtihan dediğiniz şey yaşamda kalma savaşından başka bir şey değil.

 

İnsanın zihni gelişmiş ama bedeni ihtiyaçları hayvanlarla aynı kalmış. Tüm sorun bu. Doğayı hiç anlamıyor ve çözemiyorsunuz, çünkü beyninizi tanrı virüsü işgal etmiş. Doğa ile ilgili hiç bir en küçük fikriniz yok. Doğadan tümüyle habersizsiniz. Doğayı kavramak ve yorumlamaktan çok uzaksınız. Tanrı virüsü zihninizi kapladıkça da hiç bir şey anlayamayacaksınız.

 

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, democrossian yazdı:

 

İnsanın benliğini böyle ruh ve nefs diye düalist bir yaklaşımla değerlendirmek sizin büyük hatalarınızdan sadece birisi.

 

Öyle bir ikilik yok. İnsanın içinde öyle çatışan iki ayrı merkez filan yok. İnsan melekle şeytanın iki taraflı telkinleri arasında filan kalmıyor. İnsan imtihan filan olmuyor. Her şey doğadan kaynaklı ve imtihan dediğiniz şey yaşamda kalma savaşından başka bir şey değil.

 

İnsanın zihni gelişmiş ama bedeni ihtiyaçları hayvanlarla aynı kalmış. Tüm sorun bu. Doğayı hiç anlamıyor ve çözemiyorsunuz, çünkü beyninizi tanrı virüsü işgal etmiş. Doğa ile ilgili hiç bir en küçük fikriniz yok. Doğadan tümüyle habersizsiniz. Doğayı kavramak ve yorumlamaktan çok uzaksınız. Tanrı virüsü zihninizi kapladıkça da hiç bir şey anlayamayacaksınız.

 

 

Bu nefs, ruh ayrımı kafadaki bir ayrım. Gerçekte birbirinden farklı iki şey yok dersen itiraz etmem. Benliğimiz bir de olsa onun farklı ve birbiriyle çatışan katmanları var. Sen de zaten zihin beden ayrımı yaparak güya düaliteyi kötülerken düaliteye düşmüşsün.  Doğa bilimleri insanı açıklamaya yetse doğa bilimlerinden başka bir dolu bilim daha var olmaz. Doğa bilimleri hele bir doğayı açıklasın önce. Ben en son baktığımda "Bütün gözlemlerimiz, madde ve antimadde arasında tam bir simetri bulunduğunu gösteriyor, bu nedenle evren aslında mevcut olmamalı" diyorlardı.

 

Senin imana meylin var. Olmasa ve Tanrıyı gerçekten bir kurgu olarak görsen Onu hayatından çıkardıktan sonra Onun bıraktığı bütün boşlukları bir şeylerle doldurmaya çalışmazsın. Şimdilik baskılamaya çalıştığın bu meyil alttan alta varlığını sürdürüp bir gün inkalıbını gerçekleştirdiğinde bize ruhun ne olduğunu sen anlatırsın artık.

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 13.12.2017 at 19:24, Burakey yazdı:

Biz maddi varlığımızın kayıtlarından kurtulmayı, zamanı ve mekanı bükmeyi, sonsuzluk okyanuslarına dalmayı istiyorsak bu mümkündür ve bunu yapan da bir dolu insan vardır. Ama ancak gerçeğe en üstten bakanın anlattığı yol ve yöntemle mümkündür. O yolun başlangıcı iman ve salih ameldir.

 

Bunu yapabilmenin yegane yolu bilimdir. İman dediğin yoldan yaptığını zannedenler kafayı bulup da hayal alemine dalan, gerçeklik algısı tamamen bozulan insanlardır. Ortası yoktur bunun.

Bir iletinde gördüğün bir rüyadan yola çıkıp zaman-mekan kavramlarını sorgulamışsın. Sanıyorum Azrail konusunda okudum.

 

DMT diye bir molekül vardır, onu araştırmanı öneririm. Ruh molekülü de derler ona.

Sana, beynine olan ne varsa hepsi temeli maddedir. Ondan kaçamazsın, ruh sandığın şey de maddedir. O beyin o kadar enteresandır ki, seni öyle uçurur, başka alemlere götürür, Allah'a filan ulaştırır, gerçekle sanrıyı ayırt edemezsin. Bir sürü molekül, hormon, madde vs nedeniyledir hepsi. 

 

Ateistforum iyi uçuşlar diler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On ‎14‎.‎12‎.‎2017 at 07:58, Yeni Üye yazdı:

zihin beden ayrımı yaparak güya düaliteyi kötülerken düaliteye düşmüşsün. 

 

Yok artık, daha neler! :lol: Senin iki kulağın var deyince de mi dülalite! Bize de mi lolo la? :lol:

 

Madde - antimadde simetrisinin nasıl bozulduğu sorunu, tekillikten big bang patladığı yanlış varsayımının yarattığı bir sorun. Bugün big bangın tekillikten, hiçlikten patlamadığı açıkça anlaşıldı. Bu da sorunu çözdü. Bugün evrenin kutupsal bir yapısı olduğu anlaşıldı. Bu demektir ki kutuplar ekvatordan nasıl çok farklıysa, evren de homojen yapıda değildir. Eski her yerde aynı homojen evren anlayışı yıkıldı. Bugün, gözlemlenebilir evrendeki homojen görünümden bahsediliyor. Çünkü evrende Laniakea gibi akıl almaz boyutlarda devasa yapılar bulundu. Bu yapılar evrenin tamamı için havsalaya sığmaz görüşler çağrıştırıyor.

 

Öyle tekillikten hiçlikten big bang patladı filan gibi zırvalara kimse artık metelik vermiyor. Big bangın hiçlikten tekillikten filan patlamadığı bugün son derece açık. Bu Vatikan'ın işine geldiği için Big Bang teorisini hararetle destekledi ve tanrı hiçten ol dedi oldu masalına destek olduğu için bağış cukkalarından parasal yardım bile sağladı bu teoriye.

 

Evren tabii ki Big Bang ile doğdu ama bu patlama yokluktan, hiçlikten, tekillikten filan olmadı. Bu son derece açık anlaşıldı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konu açıldı diye söylüyorum: Artık Big Bang teorisi çok aşıldı ve iyice geliştirildi. Vatikan'ın desteklediği teori kuşa döndü. Onu artık Vatikan bile tanıyamıyor! :D

 

Bugün biz evrenin genişleyen bir bölgesindeyiz, başka bölgeler daralıyor da olabilir görüşü var. Laniakea'nın keşfi ufku çok açtı. İçinde olduğumuz bir yapıyı, üstelik akıl almaz devasalıkta olduğu halde, keşfetmek sıradan bir keşif değil. İçinde olduğumuz bu yapıyı görmek olanaksız. Balıklar denizi haritalayamaz. Kuşlar belki...

 

Peki bu akıl almaz devasa yapı nasıl keşfedildi? Bunu süper bilgisayarlar yaptı. Evren tüm yönlerde tarandı ve haritalandı. Tüm veriler süper bilgisayarlara girildi. Sonra bilgisayara, bu verilerden oluşan yapıyı dış bakışla göstermesi komutu verildi. Ortaya büyüleyici bir görüntü çıktı. Şimşek çakmasını, kıvılcım çakmasını andıran olağanüstü bir şekil. Belki bir ağaca benziyor. Dallanmalar var. Netten görsellerden bakabilirsiniz. Ben büyülendim. Hatta ürpertici. Tabii bunun boyutlarını, ne kadar korkunç devasa bir yapı olduğunu bir parça hayal edebilenler için büyüleyici ve ürpertici. 

 

İskandinavlar bu işten kendilerine pay çıkarabilirler. Thor çekicini bir salladı, Laniakea kıvılcımı çaktı diyebilirler! :D Belki böylece Hristiyanlıktan kurtulup atalarının dinine dönerler! Bakarsın biz de geri Şaman olmuşuz, niye olmasın! :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanları gökte ilk büyüleyen şey, Güneş, Ay ve yıldızlardı. Bundan yüzbinlerce sene büyülendik. Fakat bu daha ilkel çağlardı. İnsan hep gökyüzünden büyülendi.

 

Ötesinde ilk büyülenen Galileo oldu. Yaptığı teleskopla Jüpiter halkalarını gördü. Fakat aslında pek bir şey görememişti. İki kulplu bir fincan gibi bir şey görüyordu ama bu bile çok büyük bir keşifti. Jüpiter halkalarını asıl Voyager'ler keşfetti. Onların yolladığı fotoğraflar hayranlıktan bir çok kişiyi ağlattı bile! Bu ne güzellikti! Taç giymiş bir kral gezegen! Bu güneş sistemimizi terkedip boşluğa açılan yalnız kaşifler beni her onları andığımda hüzünlendirir. Canlı değiller ama yuvalarından şimdiye kadar hiç kimsenin olmadığı kadar uzakta boşlukta yapayalnız ilerliyorlar! İçlerinde bugün hata olarak nitelenen, gezegenimizin özelliklerini ve yerini bildiren mesajları taşıyarak. 

 

Ancak bu da bir şey değildi. Asıl taç teleskoplar iyice gelişince ortaya çıktı: Andromeda. Bu artık olağanüstüydü, nefes kesiyordu. Ben Andromeda'yı gördüğümde ömrümde gördüğüm en muhteşem şey olduğunu düşündüm.

 

Ama daha Laniakea'yı görmemiştim. Bunu teleskopla asla göremeyecek oluşumuz bir hüzün... Onun tam olarak net görüntüsünü ne yazık ki alamayız.  

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 15.12.2017 at 12:28, Türk Ateist yazdı:

 

Bunu yapabilmenin yegane yolu bilimdir. İman dediğin yoldan yaptığını zannedenler kafayı bulup da hayal alemine dalan, gerçeklik algısı tamamen bozulan insanlardır. Ortası yoktur bunun.

Bir iletinde gördüğün bir rüyadan yola çıkıp zaman-mekan kavramlarını sorgulamışsın. Sanıyorum Azrail konusunda okudum.

 

DMT diye bir molekül vardır, onu araştırmanı öneririm. Ruh molekülü de derler ona.

Sana, beynine olan ne varsa hepsi temeli maddedir. Ondan kaçamazsın, ruh sandığın şey de maddedir. O beyin o kadar enteresandır ki, seni öyle uçurur, başka alemlere götürür, Allah'a filan ulaştırır, gerçekle sanrıyı ayırt edemezsin. Bir sürü molekül, hormon, madde vs nedeniyledir hepsi. 

 

Ateistforum iyi uçuşlar diler.

 

Hocam, aklımızla dalga mı geçiyorsunuz. Molekülmüş de şuymuş ta buymuş da falan, bunlar varoluş probleminin büyüklüğü karşısında çok komik kaçıyor. Ortada açıklanması gereken bir varoluş var. Bilimin kendisinin varlığı da dahil her şey açıklanmaya muhtaç. Bilinçsiz, iradesiz, hissiz bir şey yüzmilyarlarca yılda bizi yapmış, biz de onu bilmişiz, açıklamışız falan. Matematiği, dili, şunu, bunu icat etmişiz falan. Bu açıklama ancak ateistleri tatmin edebilir. 

 

Sizin söylemeye bir türlü cesaret edemediğiniz yegane hakikat şudur. Varoluş varsa Vareden vardır. Varoluşun ya da varlığın yokluğu mümkün olsaydı ya da öyle bir şey olsaydı, vareden de olmayabilirdi ama bu imkansız. Dolayısıyla Ateizm mümkün değildir. Anladığım kadarıyla zaten çoğunuz varoluş aynı zamanda var edendir demeye getiriyorsunuz. Bu aslında kötü bir başlangıç değil. Sadece çok temel bir kaç tashih yapmak gerekiyor. 

 

Var oluş var edenin kendini açıklaması, göstermesi ve bilinir kılmasıdır görüşü hakikat ehlinin mezhebidir. Ama onların sizden farkı sadece baş gözüyle görünen fani ve kaba saba maddeden bahsetmezler. Her bilen üstüne başka bir bilen ve bilgi seviyesi vardır. Her şey benim bildiğimden, gördüğümden ve ulaştığımdan ibarettir derseniz bir şeye ulaşamamanız normal. Önce iman gelir sonra tecrübe ve yakin. Yani biz aklın doğruluğuna inanmadan nasıl onunla ulaşabileceğimiz sonuçlara ulaşamazsak, imanın hakikatine inanmazsak onunla ulaşabileceğimiz yerlere de ulaşamayız. Sonra da birileri alır yürürler, levhi mahfuzu görebilecek bir mertebeye ulaşırlar biz hala bunların yokluğundan, her şeyin atomlara bağlı olduğundan falan bahsederiz. Bize iyi uykular.

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
47 dakika önce, democrossian yazdı:

İnsanları gökte ilk büyüleyen şey, Güneş, Ay ve yıldızlardı. Bundan yüzbinlerce sene büyülendik. Fakat bu daha ilkel çağlardı. İnsan hep gökyüzünden büyülendi.

 

Ötesinde ilk büyülenen Galileo oldu. Yaptığı teleskopla Jüpiter halkalarını gördü. Fakat aslında pek bir şey görememişti. İki kulplu bir fincan gibi bir şey görüyordu ama bu bile çok büyük bir keşifti. Jüpiter halkalarını asıl Voyager'ler keşfetti. Onların yolladığı fotoğraflar hayranlıktan bir çok kişiyi ağlattı bile! Bu ne güzellikti! Taç giymiş bir kral gezegen! Bu güneş sistemimizi terkedip boşluğa açılan yalnız kaşifler beni her onları andığımda hüzünlendirir. Canlı değiller ama yuvalarından şimdiye kadar hiç kimsenin olmadığı kadar uzakta boşlukta yapayalnız ilerliyorlar! İçlerinde bugün hata olarak nitelenen, gezegenimizin özelliklerini ve yerini bildiren mesajları taşıyarak. 

 

Ancak bu da bir şey değildi. Asıl taç teleskoplar iyice gelişince ortaya çıktı: Andromeda. Bu artık olağanüstüydü, nefes kesiyordu. Ben Andromeda'yı gördüğümde ömrümde gördüğüm en muhteşem şey olduğunu düşündüm.

 

Ama daha Laniakea'yı görmemiştim. Bunu teleskopla asla göremeyecek oluşumuz bir hüzün... Onun tam olarak net görüntüsünü ne yazık ki alamayız.  

Doğru yoldasın. Demek rüyamda şehadet getiren üye sendin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...