Jump to content

Kendi kendini tasarlamak imkansızdır.


Recommended Posts

13 minutes ago, democrossian said:

Evrenler sürekli oluşur. Genişler, ölür, yenileri oluşur. Bu süreç sonsuzdur. İçinde hayat oluşan evrenler çok enderdir. Biz onlardan birinde bulunuyoruz. Evrenimiz öldükten belki yüz, belki bin, belki milyonlarca milyar yıl sonra tekrar içinde canlılığın oluştuğu bir evren ortaya çıkacak.

 

 

 

Bu pek öyle değil aslında. Biri oturup simüle etmiş, oluşacak evrenlerin, yani farklı fizik kanunları ile oluşabilecek evrenlerin içinde canlılığın gelişmesi gereken evrenlerin oranı %70 çıkmış. Yani, oluşacak her 10 evrenden 7'si, bambaşka fizik kanunları olsa bile, hayat varedecek şekilde oluşacak. 

 

 

tarihinde anibal tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 418
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

1 minute ago, democrossian said:

Hakkında bilgi ve istatistik elde etmemiz olanağı bulunmayan konularda rakamsal oranlar veremeyeceğim.

 

 

Var bunun istatistiği, çalışması falan. Dediğim gibi öyle bir fikir yürütme değil. Hayvani süperbilgisayarla kasılan simülasyonların sonucu bu değer. 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Karadelik çarpıştırma simülasyonu süper bilgisayarlarla gerçekleştiriliyor. Çin bu güne kadar yapılmış en büyük evren simülasyonunu gerçekleştiren 10 milyon çekirdekli bir işlemciye sahip bir bilgisayar yaptığını duyurdu. Bilgisayarın adı Sunway Taihu Light. Çin'in Wuxi şehrinde bulunuyor.

 

Bilim ekipleri bu bilgisayarda simülasyon yapmak için rezervasyon sırasına girdiler. Ben yine de çok kesinmiş gibi rakamsal oranlar verme yanlısı değilim. Bu konularda çok ihtiyatlıyım. Örneğin karadeliklerin ışık hızını aşan hızda çarpıştıklarını söyleyebilmek için uzun zamandır kafa yoruyordum. Buna önce kendimi ikna etmeliyim. Yoksa söyleyemem. Kendimi ikna etmek ise çok zor oluyor! :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaşamın öncesinde ve arkasında aslında ne kadar uzun bir sürecin bulunduğunu bilmiyoruz. Bu, gezegenimizin 4,5 milyar yılıyla sınırlı da değil. Birtakım soytarıların zihinleri köleleştirebilmek için tanrı virüsü bulaştırmaya çalışması çabalarından çok daha yüksektir evrim gerçeği... Akıları ona değil ulaşabilmek, hayalleri bile ulaşamaz. Varsa yoksa tanrı virüsünü sokalım zihinlerine ki zombi kölelerimiz olsunlar! Tarih hep bu biçimde işledi. İnsanlık bu tanrı virüsünü yenmeyi henüz başaramadı. Bunun başarılması insanlık tarihinin en büyük devrimi olacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 minutes ago, democrossian said:

Yaşamın öncesinde ve arkasında aslında ne kadar uzun bir sürecin bulunduğunu bilmiyoruz. Bu, gezegenimizin 4,5 milyar yılıyla sınırlı da değil. Birtakım soytarıların zihinleri köleleştirebilmek için tanrı virüsü bulaştırmaya çalışması çabalarından çok daha yüksektir evrim gerçeği... Akıları ona değil ulaşabilmek, hayalleri bile ulaşamaz. Varsa yoksa tanrı virüsünü sokalım zihinlerine ki zombi kölelerimiz olsunlar! Tarih hep bu biçimde işledi. İnsanlık bu tanrı virüsünü yenmeyi henüz başaramadı. Bunun başarılması insanlık tarihinin en büyük devrimi olacaktır.

 

 

İnsanın doğadan aldığı en büyük hediye, meraktır. Ama bu aynı zamanda insanın laneti olmuştur.

 

Tüm canlılar gibi bizde enerji vermi, enerji tasarrufu modunda var olduk. Bu yüzden, tembelliği seviyoruz. Ve beyin vücudun en çok enerji tüketen yeri. Merak edilen şeylere onu çalıştırmaktansa, "Amman tanrı de geç, ne kasıyorsun yaaa..." moduna girdik, işte bu günlere geldik. Bu garip bir şekilde, doğanın o enerji tasarrufu kuralı ile, avantajda sağlıyor üstelik, ne yaparsınız?

 

Doğa, evrim böyle bir şey, ucube yaratmayı genelde seviyor. Ki hayatın kendisi bile ucube zaten. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, DeepBlue yazdı:

Kainatın herbir zerresinde mevcut olan bu bilgi(ilahi kod) uygun şartlarda açığa çıkmaktadır.Bu da bir tasarımcı/programcının olduğunu gösterir.

 

Şimdi bu işler gösterirle olmaz, "bilinmiyorsa o halde ilahi güç vardır, görünmüyorsa o halde ilahi tasarımcı vardır" gibi varsayımlar kendini kandırmaktır, adı üstünde varsayım, tahmin, hayal.

İşte bilim bunun için referans alınıyor, bilinmeyenin kaynağını bulmak, onu kanıtlamak, bugün bulamazsa yüz yıl sonra bulur, bin yıl sonra bulur ama bir şekilde bulur.

En azından tarihe bakın, bilinmeyen bir çok şey ilahi adalet olarak tanınırdı, bilim bunları kanıtladıkça çürümeye terkedildi, bundan sonra da böyle olacaktır...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet, bir aslan avlayacağı hayvanın kendisine neye malolacağını çok iyi hesaplar. Hesabını iyice yapmadan ve en az risk ve enerji sarfıyla amacına ulaşabileceği kanaati edinmeden saldırmaz. Çünkü bir aslan için durum çok daha risklidir. Yedi sekiz saldırıda üst üste başarısız olması durumunda aslanın kesinlikle öleceği hesaplanmıştır. Ki çok sayıda aslan ölür. Sadece en güçlüler hayatta kalır. En güçlüler bile saatlerce, belki günlerce hesap yapar, uygun fırsat kollar. Saldırıp yakalayamamak ölüme bir adım daha atmaktır.

 

Şanssız bir boynuz darbesi ile enfeksiyon kaparak halsiz düşüp ölmek de var. Halsizlik ölüm demektir. En güçlü olmadıkça hayatta kalmanın bir yolu yoktur. Böyle evrimleşme doğal bir kendiliğinden sonuç olmasa da, bunu böyle tasarlayan tanrı olsaydı, bu çok berbat olurdu. Amansız, korkunç, karanlık, psikopat manyak bir düşman tanrı ile karşı karşıyayız demek olurdu ki bunun ne kadar berbat bir durum olduğu hayal bile edilemez. Tanrının olmayışı kadar harika bir durum yoktur. Bütün bunları bir tanrının tasarlamış olmayışı süper bir durum! Bunları tanrı tasarlamış olsa vahamet korkunç olurdu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, bilgivehis yazdı:

 

Şimdi bu işler gösterirle olmaz, "bilinmiyorsa o halde ilahi güç vardır, görünmüyorsa o halde ilahi tasarımcı vardır" gibi varsayımlar kendini kandırmaktır, adı üstünde varsayım, tahmin, hayal.

İşte bilim bunun için referans alınıyor, bilinmeyenin kaynağını bulmak, onu kanıtlamak, bugün bulamazsa yüz yıl sonra bulur, bin yıl sonra bulur ama bir şekilde bulur.

En azından tarihe bakın, bilinmeyen bir çok şey ilahi adalet olarak tanınırdı, bilim bunları kanıtladıkça çürümeye terkedildi, bundan sonra da böyle olacaktır...

Ona bakarsan tanrı yok demekte varsayım, tahmin, hayal.Bilim,akıl,vicdan,mantık,paradigmalar,matematik,paradoxlar..Tanrının varlığını dolaylı olarak gözler önüne seriyor.Bunu ya inkar edersin ya kabul.Yapacak bişe yok.Seçim senin,hayat senin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, DeepBlue said:

Ona bakarsan tanrı yok demekte varsayım, tahmin, hayal.Bilim,akıl,vicdan,mantık,paradigmalar,matematik,paradoxlar..Tanrının varlığını dolaylı olarak gözler önüne seriyor.Bunu ya inkar edersin ya kabul.Yapacak bişe yok.Seçim senin,hayat senin.

 

Cehaletten kanıt falan çıkmaz, yokluk hiç bir şeyi göz önüne falan da sermez.

 

Tanrı yok, bu inkar edilemez bir gerçek. Sıçabiliyor olman, seni siken süper zencinin varlığını mı gözler önüne seriyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş
On ‎11‎.‎12‎.‎2017 at 20:08, TAO said:

birbirini_cizen_eller_siyah_beyaz.jpg

Kendi kendini tasarlamak birbirlerini çizen eller resminde olduğu  gibi  paradoksa yol açar.

 

Kendi kendine örgütlenme   ve döngülü evren modellerinin bu resimden ne farkı var?

 

 

bu resim bence çok etkileyici...

 

çok girift bir  meseleyi böylesi basitlikte ifade edebilmesidir belki bunun sebebi...

 

meseleyi çözmesi demiyorum yanlış anlaşılmasın ...

 

kendi kendini yaratma var etme tasarımlama gibi bir sorun var sa eğer ...

 

bence bu tanrı içinde vardır ...

 

evren için de...

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, kirec yazdı:

bu resim bence çok etkileyici...

 

çok girift bir  meseleyi böylesi basitlikte ifade edebilmesidir belki bunun sebebi...

 

meseleyi çözmesi demiyorum yanlış anlaşılmasın ...

 

kendi kendini yaratma var etme tasarımlama gibi bir sorun var sa eğer ...

 

bence bu tanrı içinde vardır ...

 

evren için de...

Sen hala Fetöcü müsün?

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, anibal yazdı:

 

Cehaletten kanıt falan çıkmaz, yokluk hiç bir şeyi göz önüne falan da sermez.

 

Tanrı yok, bu inkar edilemez bir gerçek. Sıçabiliyor olman, seni siken süper zencinin varlığını mı gözler önüne seriyor?

2 saat önce, anibal yazdı:

Hiç bir şey, mutlak bir boşlukta, mutlak tek başına olamaz. Her şey mutlaka kendini etkileyen bir çevrenin parçasıdır. Nesneleri o çevre yokmuş gibi düşünüp onları bir ispat için falan kullanmak, abesle iştigaldir ve her gün yapılır.

 

 

Başka başlıklar altında da başka şeyler "yumurtlayıp" burada başka birşeyler "sıçmanın" alâmeti yok!Gerçi bu başlık altında "kabız" oldun sı-ça-ma-dın çünkü; senin gibi o kadar okumuş bir insanın; burda anlatılanları anlayamaması ve bu konu başlığında ki paradoxu görememesi gibi "çocukça" bir durumu olamaz.Kafanı deve kuşu gibi kuma sokunca g.tünün görünmez olmadığını sende biliyorsun.Üç maymunu oynuyorsun.Yalan mı?Adamın sıfatına gerçekleri böyle çarparım.Hadi şimdi git kumda oyna.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Just now, DeepBlue said:
2 saat önce, anibal yazdı:

Hiç bir şey, mutlak bir boşlukta, mutlak tek başına olamaz. Her şey mutlaka kendini etkileyen bir çevrenin parçasıdır. Nesneleri o çevre yokmuş gibi düşünüp onları bir ispat için falan kullanmak, abesle iştigaldir ve her gün yapılır.

 

 

Başka başlıklar altında da başka şeyler "yumurtlayıp" burada başka birşeyler "sıçmanın" alâmeti yok!Gerçi bu başlık altında "kabız" oldun sı-ça-ma-dın çünkü; senin gibi o kadar okumuş bir insanın; burda anlatılanları anlayamaması ve bu konu başlığında ki paradoxu görememesi gibi "çocukça" bir durumu olamaz.Kafanı deve kuşu gibi kuma sokunca g.tünün görünmez olmadığını sende biliyorsun.Üç maymunu oynuyorsun.Yalan mı?Adamın sıfatına gerçekleri böyle çarparım.Hadi şimdi git kumda oyna.

 

 

Neyin nesini anlayacaksın ki geri zekalı?

 

Salağın biri çıkmış, tasarım diye bir bok sıçmış, sonra da kasıyor işte, bir bok kendini sıçamaz diye.. 

 

Kaç defa yazdık moron, tasarım falan diye bir halt yok.

 

Senin uğraşacağın gerçek ananı siken süper zenci, sen onun yokluğunu ispat edip orospu çocuğu olmaktan kurtul evvela, ibne pezevengin tohumu...

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 dakika önce, anibal yazdı:

 

 

Neyin nesini anlayacaksın ki geri zekalı?

 

Salağın biri çıkmış, tasarım diye bir bok sıçmış, sonra da kasıyor işte, bir bok kendini sıçamaz diye.. 

 

Kaç defa yazdık moron, tasarım falan diye bir halt yok.

 

Senin uğraşacağın gerçek ananı siken süper zenci, sen onun yokluğunu ispat edip orospu çocuğu olmaktan kurtul evvela, ibne pezevengin tohumu...

 

Başka başlıkta başka şeyler anlatma tamam mı? Sonra böyle rezil olursun.Bilerek Tanrıyı inkar ediyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 minutes ago, DeepBlue said:

Başka başlıkta başka şeyler anlatma tamam mı? Sonra böyle rezil olursun.Bilerek Tanrıyı inkar ediyorsun.

 

Aynı şeyi anlatmadık mı geri zekalı?

 

Hiç bir şey tek başına var olmaz, çevresinin bir parçasıdır. Tasarım dediğin zımbırtıda o çevrenin, o şey dahil tümünün ortaya çıkardığı sonuçtan ibarettir. 

 

Niye burda, tasarım diye bir bok sıçmışsınız diyoruz, götü boklu tahretsiz reziller....

 

Ama sen kim anlamak kim, beyni sikik süper zenci artığı...

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 13.12.2017 at 16:27, TAO said:

Teflon ben sana hakaret etmiyorum.

Kar tanelerini sordun bende link verdim.

Tdk örgüt ve tasarı  kelimelerini böyle tanımlamış.

 

 örgüt    

a. 1. Ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kurumların veya kişilerin oluşturduğu birlik, teşekkül, teşkilat:Örgütteki dosyası da çoktan dürülmüştü. -T. Buğra. 2. Bir kuruluşa bağlı alt bölümlerin bütünü.

 

tasarı    

a. 1. Olması veya yapılması istenen bir şeyin zihinde aldığı biçim: Kafamdaki hayaller ve tasarılar epeyce açık saçık şeylerdi. -H. E. Adıvar. 2. huk. Hukuki bir işlemin, o işlemi yapmakla yetkili kurul veya organ önüne getirildiği andaki durumu, üstünde görüşme ve oylama yapılabilir durumdaki metin, layiha: Bütçe Kanunu tasarısı üzerine yazdığım bir yazı. -Y. K. Karaosmanoğlu.

 

Hakaret falan değil, haşa; ben yazdıkların neticesinde icabı gereği olan soruları sordum sadece. Ve görülen o ki, işin en başından beri vurguladığım, yönlendirdiğim ve cevap beklediğim kısma karşılık cevap yazabilmen ancak senin hakaret addedtiklerin sayesinde oldu. Garip değil mi? Gerekli olan kısma dair cevabın ilk parçasını, benim bir mesajda ilk kez cevap yaz demediğim mesajın akabinde yazdın. O vakit sen ancak hakaretten anlıyorsun. Ben de malımı biliyorum demek ki.

....

Konuya dönecek olursak eğer:

 

1- Evet ilk gerekli adımı atmışsın. Bunu ben yapacaktım ki, bu getirdiklerin de aslen biraz noksan. Olsun. Buradan devam edecek olursak eğer, tasarım tanımının karşılığının yanına bir de kendiliğinden örgütlenmenin tanımını getirmen, ve aradaki birebir eşleşmeyi bize göstermen gerekli. Neden "birebir"? Çünkü bu iki kavram birbirine eşdeğer ve özdeşse eğer, nitelikleri ve gönderme yaptıkları her nokta açısından da birebir eşleşebilir olmalılar. Yoksa bu iş suya düşer. Bak ikinci tanımı da sana bırakıyorum. Sonradan mızıkmayasın diye.

 

2- Boyna yazıp durduğun özgür irade ve bağımlılık vb. teranelerine karşılık bize, aynı zamanda, kendi kendine örgütlenme kavramının; mutlak bir bağımsızlık, başka bir şeye ihtiyacı olmama hatta, yoktan varolma/var etme gibi kavramları içerip içermemesinin bir zorunluluk ya da gereklilik olup olmadığını göster bize. Çünkü vaziyet odur ki; kendi kendine örgütlenme kavramı için bir bağımsızlık, malzemeyi de kendisinin var etmesi gibi bir gereklilik yok. Kendi kendine örgütlenme meselenin bir tarafı, evrenin olagelmesi ve elementlerin peydah oluşu ise diğer tarafı. Bunların ortak noktası ise her ikisinin tasarım olmadığı gibi, ikisinin birbiri ile birebir aynı şey olduğu şüpheli.

 

Bak ne demişsin ilk mesajında:

 

Quote

 

Kendi kendini tasarlamak birbirlerini çizen eller resminde olduğu  gibi  paradoksa yol açar.

Kendi kendine örgütlenme  ve döngülü evren modellerinin bu resimden ne farkı var?

 

 

İkisini ayırmışsın. Kırmızı ve mavi. Eğer bilinçli bir şekilde ayırmışasan doğru yapmışsın, lakin bu sonraki yazdıklarınla tutarsız. Aynı şeyi kastettiysen de, o vakit daha ilk mesajda hatalı ya da bulanık girmişsin konuya.

 

Senin tasarım söylemin bir iddia. A-priori, önsel bir kabul sadece. Tasarım kelimesini kullanabilmek için önce onu hak etmelisin. Tanıtlayabilmelisin. Sen daha onu hak edemedin. Önce hak et, sonra gerisini konuşuruz. Ki yazdıklarının o zaman gerçekten bir anlamı olabilir. Her ne kadar bu durumda tanrı iddiasını da aynı şekilde aynı açmaz içerisinde bırakacak ve onu da çöpe götürecek olsa da, yine de bir anlamı olabilir. Sen diyorsun ki: tasarımsız bir tasarım olamaz, o vakit tasarımsız tasarımı kabul etmeliyiz? Oksimoron bu resmen. Döngüsel mantık.

 

Not: Sakın son paragrafa takılıp da konuyu bulandırma. O kısmı bir ön şerh olarak düştüm. Sen önce (1) ve (2)'yi halletmelisin.

 

On 13.12.2017 at 17:01, DeepBlue said:

@teflon seni selpak diye cebimde gezdiririm ben.Arada bir burnu mu silip katlayıp tekrar cebime koyarım.Bunlar öyle bulutlardan hoppadan kar kristali şeklinde düşmüyor heralde.Bulutlardaki ya da havadaki toz zerreciklerinin, su buharı moleküllerinin kendi üzerlerinde yoğunlaşmasına ve buz kristaline dönüşmelerine olanak sağlamasıyla oluşuyor.Neticede su şekilli buza dönüşüyor.Aynı şey.Ne saçmalıyorsun?

 

Yani buz kristalleri kendi kendini tasarlayıpta yoktan var olmuyor.Mevcut ortamdaki maddenin hal değişimi bunlar.Senin konu başlığında ki paradoxtan haberin yok.Anlamamışsın ben ne yapayım.Senin ne demek istediğini anladım ben ama konu başlığında konuştuğumuz tasarım o tasarım değil.Bak yaparsın bir pc oyunu,yazarsın bir kod oyunda kar yağdı mı kar kristallerinin hiç biri birbirine benzemez.Çok mu zor?Hele bu programcı/tasarımcı tanrı ise hiçte zor değil.Ama burda bahs ettiğimiz tasarım o tasarım değil anla artık.

 

Yok selpaktır mendildir sümüktür diye, buzdağı meselesinde bilmemnesininkini tersten görünce kekelemeye başlayan; daha üç gün önce hipotez-teori-kanun nedir bilmeyen, teori nedir yazsana deyince sen yazsana diye ıkınmaya başlayan adam mı yazıyor bunları? Geçiniz. Senin foyan daha orada meydana çıktı. Çapın da. Şimdi internetten harun yahyadan ordan burdan eşelediğin şeylerle kof efelikler taslama bize. Yemezler.

 

Bir de noktalama işaretlerini iyice sindir de öyle yaz. İlkokul mu burası? Ne demek "su şekilli buz"? Yoksa su şekilli buz da mı var?! Yoksa: "su, şekilli buza mı dönüşüyor" demek istedin? Bu sefer ben senin yerine düzeltiyorum. Öğrenmeye devam. Daha yolun başındasın.

 

Kar  ve buz arasındaki farkı biraz biraz öğrenmeye başlamışsın oradan buradan, aferim. Şekilli buz falan diyerek yazdığın şeyler ve karla ilgili açıklaman halen tam olarak doğru değil bu arada, ama orasını geçiyorum..

 

Her ikinizin de mabadının yemeyerek bir türlü yazamadığı şey şu: O tasarıma benzeyen şekiller, bir yerde kaşrına çıksa "aha da bunu olsa olsa insan yapmıştır" diyeceğin şekiller, ortada hiçbir tasarımcı ya da bir plan, erek olmadan nasıl ortaya çıkıyor? İster havadan, ister tavadan olsun. Havanın estetik kaygılarımı var? Yoksa bir bilinci ve amacı mı var?

 

Ve hala daha neden ikinizden de kil kristallerine dair tek bir tık çıkmadı, çıkamadı? Orada bir de kopyalama var? Bizim bildiğimzi anlamda bir canlılık bilinç dahi yokken hemi de..?

 

Kendi kendine tasarım kavramının içerisinde yoktan varolmak yok. Hoş zaten "yok" diye bir şey yok ki, yoktan varolmak olsun. Kavramı soktuğunuz hatalı tanım ve kalıpların hesabı ile birlikte, zaten olmayan şeylerin hesabını da sormaktasınız bizden. Konu başlığını anlamadığım falan yok. Detayları üzestte tenten'e verdim. Oradan oku. Adam eblehçe bir başlık açmıi, sende zargana gibi kuyruk misali onun peşine takılmış, aynı eblehliğin peşinden gidiyorsun. Akıl-tanrı analojinle ilgili meselede de aynı hatayı yapıyorsun ama şu tenten'in zırvalarından oraya bir türlü gelemedik. Ama ilk fırsatta geliriz. Foruma girip de bu başlığı gördüğüm ilk gün, asıl gayem aslen o başlığa yazmaktı.

 

Sizin bu arada anlamanız gereken ise, daha tasarımı tanıtlayamamış olduğunuz. Boş ve olmayan bir kavram üzerinden iddia üretmektesiniz. Yukarıda tenten için yazdıklarım ve ona yönelttiğim soruların hepsi senin için de geçerli. Önce bunlara cevap verecek, tasarım iddianızın hesabını vereceksiniz ki, arkasından geri kalanları iddia etme ve paradoks savlama hakkınız olsun.

 

On 13.12.2017 at 17:01, DeepBlue said:

Sen fizik kanunları dersin ben ilahi kanunlar.Aradaki fark ne?Eskiden kralları, padişahları ve saray halkını şaklabanlıklarıyla eğlendiren komik kimse misin yoksa?

 

aradaki fark şu olabilir: Fizik kanunları "bir koyana " ihtiyaç duymaz. Her ikisinin de bir yerinde "kanun" yazıyor diye 3194 sayılı imar kuanunu ile aynı şey değildir. İlahi kanunlar da aynı şekilde bir irade tarafından "konulur". Fizik kanunları ise bizim maddi etkileşimleri laboratuvar ortamında ve bir simetri çerçevesinde idealize etmemizdir. Ötesi değil. Hacı'nın bu konuda başlıkları var bu forumda, veyahut biraz stenger okuyailirsin istersen. Sana kalmış. Fizik kanunları biri tarafından konulmuş diyebilmek için bir referansınız olması gerekli. Bir çeşit kontrol grubu. Hani tanrı olmasaydı fizik kanunları da olmazdı gibisinden. Olagelecek tüm evrenler "kanunsuz olurdu"  vb. gibisinden..O da ne demekse tabi..Madde fizik kanunları dediğimiz şey birbirine içkin.

On 13.12.2017 at 17:04, DeepBlue said:

Çünkü; yukarı da ki paradox bunu şart koşuyor.Yani su molekülü ortada bir materyal yokken kendi kendini tasarlayıpta ortaya çıkmıyor.Hidrojen ve Oksijen elementine ihtiyaç var.İşte bunun gibi önce buza dönüşecek birşey(su) olması gerek.Buz kendi benlik tasarımını yoktan var etmemiştir.Kainatında bir dna'sı var desem yanlış olmaz heralde.Kainatın herbir zerresinde mevcut olan bu bilgi(ilahi kod) uygun şartlarda açığa çıkmaktadır.Bu da bir tasarımcı/programcının olduğunu gösterir.

 

İşte yukarıda yazılanlar külliyen bir yanılsama. Külliyen bir üfürme. Adam kalkmış kerameti kendinden menkul bir tasarım kavramı atmış ortaya, sonra çıkıp onun hesabını soruyor. aynı tesitlerin ruhun hesabını orması gibi. O zaman ruhu da açıklayın demesi gibi. Arkadaş ruhu da sen uydurdun zaten, biz neyin hesabını verelim? Sen de bize Zeus'un, Yahve'nin, Şiva'nın vb.. hesabını ver o zaman. Buzun kendi benlik tasarımı ne demektir ayrıca :) Buzun benliği olduğunu da öğrenmiş oluyoruz böylece. Ortaçağ'dan inciler. Kainatın bir DNA'sı var dersen yanlış olur herhlade. Kainatın her bir zerrisinde bilgi yok. Veri var. Veri-Enformasyon ve onu yorumlayacak bir suje ile birlikte "bilgi".. Uygun şartlarda açığa çokmak da yok. Her şarta bir şey açığa zaten çıkıyor. Çıkmak zorunda. Öyle veya böyle. Tersine veya düzüne. Bak, benim daha önce zayıf kuvvetin olmadığı bir evrende madde, element, yıldız ve galaksilerin sentezlenebildiğine ilişkin yapılmış bir modelleme ile ilgili bir yerde veddiğim örneğin. Sayın osho tarafında bşka bir başlıkta "bilim" bölümünde verilmiş başka bir versiyornu:

 

Quote

 

Victor J. Stenger evrensel sabitlerin değerlerini rastlantısal bir dağılıma tabi tutarak, ortaya çıkabilecek değişik evren olasılıklarının yüzde kaçında belli bir maddesel kompleksliğin, dolayısıyla olası bir yaşamın ortaya çıkabileceğini hesaplamış ve elde ettiği örnek evrenlerin nerdeyse tümünün ( kimi ayrı kalanlar dışında), yaşam adı verilebilecek belli bir kopleksliğe yol açabileceğini saptamıştır. Bu çalışmasında Strenger, fiziksel sabitlerin değerlerini 5 kat üstü ve 1/5 oranındaki aralıklarda değiştirerek ortaya çıkacak evrenlerin simulasyonlarını yapmış ve görmüşki bu evrenlerin %70'inden fazlasında mevcut evrendekine benzer yıldızlar, elementler oluşabiliyor. 
Evren insanlık için uyumlanmış bir yer değildir; insanlık evrene üstün bir şekilde uyumlanmıştır.

Bahsedilen araştırma --> 

http://citeseerx.ist.psu.edu/viewdoc/download?doi=10.1.1.371.9822&rep=rep1&type=pdf

İngilizcem iyi olmadığı için bu konuda söz söylemek isteyenlerden bekliyorum, sevgiler .

 

 

Okuyun. Öğrenin. Öğrenin, sonra gelin. Sonra ne yazacaksanız yazın. Oturup tartışalım ama cahillikle yazmayın. Şu başlığın dahi başı sonu cahillik.

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Tasarımda konu edilen nesne edilgendir. Tamamen tasarımcının elinde hiç bir etkinlik göstermeden biçimlenir.

 

Evrenin böyle bir tasarım ürünü olmadığı çok açıktır. Evrim de böyledir. Bunlar kendi iç dinamikleriyle kendi kendilerini örgütleyen, kendi dinamikleri olan süreçlerdir.

 

Bu dinamiğin kaynağı ne diye sorulabilir. Bu dinamiğin kaynağı uzay/zaman/madde/enerji dokusudur. Bu doku zeki olmadığı için tasarımcıyı tasarlayan zeka sorununa ve paradoksuna yol açmaz. Bu paradoksa yol açan tanrı iddiası olanaksız bir iddiadır bu yüzden.

 

Geçerli tek teori, evrimdir. Evrenin tek gerçeği de evrimdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 18.12.2017 at 15:50, teflon yazdı:

 

Hakaret falan değil, haşa; ben yazdıkların neticesinde icabı gereği olan soruları sordum sadece. Ve görülen o ki, işin en başından beri vurguladığım, yönlendirdiğim ve cevap beklediğim kısma karşılık cevap yazabilmen ancak senin hakaret addedtiklerin sayesinde oldu. Garip değil mi? Gerekli olan kısma dair cevabın ilk parçasını, benim bir mesajda ilk kez cevap yaz demediğim mesajın akabinde yazdın. O vakit sen ancak hakaretten anlıyorsun. Ben de malımı biliyorum demek ki.

....

Konuya dönecek olursak eğer:

 

1- Evet ilk gerekli adımı atmışsın. Bunu ben yapacaktım ki, bu getirdiklerin de aslen biraz noksan. Olsun. Buradan devam edecek olursak eğer, tasarım tanımının karşılığının yanına bir de kendiliğinden örgütlenmenin tanımını getirmen, ve aradaki birebir eşleşmeyi bize göstermen gerekli. Neden "birebir"? Çünkü bu iki kavram birbirine eşdeğer ve özdeşse eğer, nitelikleri ve gönderme yaptıkları her nokta açısından da birebir eşleşebilir olmalılar. Yoksa bu iş suya düşer. Bak ikinci tanımı da sana bırakıyorum. Sonradan mızıkmayasın diye.

 

2- Boyna yazıp durduğun özgür irade ve bağımlılık vb. teranelerine karşılık bize, aynı zamanda, kendi kendine örgütlenme kavramının; mutlak bir bağımsızlık, başka bir şeye ihtiyacı olmama hatta, yoktan varolma/var etme gibi kavramları içerip içermemesinin bir zorunluluk ya da gereklilik olup olmadığını göster bize. Çünkü vaziyet odur ki; kendi kendine örgütlenme kavramı için bir bağımsızlık, malzemeyi de kendisinin var etmesi gibi bir gereklilik yok. Kendi kendine örgütlenme meselenin bir tarafı, evrenin olagelmesi ve elementlerin peydah oluşu ise diğer tarafı. Bunların ortak noktası ise her ikisinin tasarım olmadığı gibi, ikisinin birbiri ile birebir aynı şey olduğu şüpheli.

 

Bak ne demişsin ilk mesajında:

 

 

İkisini ayırmışsın. Kırmızı ve mavi. Eğer bilinçli bir şekilde ayırmışasan doğru yapmışsın, lakin bu sonraki yazdıklarınla tutarsız. Aynı şeyi kastettiysen de, o vakit daha ilk mesajda hatalı ya da bulanık girmişsin konuya.

 

Senin tasarım söylemin bir iddia. A-priori, önsel bir kabul sadece. Tasarım kelimesini kullanabilmek için önce onu hak etmelisin. Tanıtlayabilmelisin. Sen daha onu hak edemedin. Önce hak et, sonra gerisini konuşuruz. Ki yazdıklarının o zaman gerçekten bir anlamı olabilir. Her ne kadar bu durumda tanrı iddiasını da aynı şekilde aynı açmaz içerisinde bırakacak ve onu da çöpe götürecek olsa da, yine de bir anlamı olabilir. Sen diyorsun ki: tasarımsız bir tasarım olamaz, o vakit tasarımsız tasarımı kabul etmeliyiz? Oksimoron bu resmen. Döngüsel mantık.

 

Not: Sakın son paragrafa takılıp da konuyu bulandırma. O kısmı bir ön şerh olarak düştüm. Sen önce (1) ve (2)'yi halletmelisin.

 

 

 

 

 

 

 

Tasarım için zihin gereklidir diyorsun.Örgütlenme için zihin gerekmez diyorsun.

 

Zihin dediğimiz şey bilgisayar terimlerini kullanırsak işlemci ve bellekten oluşur.örneğin girişte 1+1 bilgisi çıkışta 2 olarak çıkar.

 

Kendi kendine  örgütlenmeye gelelim.İşlemci ve bellek  yani zihin yok gibi görünüyor.örneğin oksijen ile hidrojenin elektrik kıvılcımı ile birleşip suyu oluşturması bir işlemdir.Birleşmeden önce  oksijen ve hidrojenin özellikleri  ile işlemden sonra oluşan suyun özelliği farklıdır.Su kendini oluşturan hidrojen ve oksijenin özelliklerine çevre şartlarına bağımlıdır.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Gaia_hipotezi  dünyayı canlı bir organizma olarak görür.Forumdaki hacı ise komple evreni canlı hatta akıllı olarak görüyor.:)

 

özgür irade kendisi dışında bir şeye enerji madde ve bilgi bakımından bağımlı olmamak demektir.Kar tanesi kendine kendini tasarlandı/örgütlendi/oluştu  denilemez.Çünkü ortada kar tanesi yani kendisi yok.:) 

 

çizen ellerde olduğu  gibi paradoks vardır.

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...