Jump to content

Atatürk Yakışıklı Bir Adam mıdır ?


Recommended Posts

On 12/23/2017 at 22:40, democrossian said:

Vahdettin ile şehzade iken kişisel dostluk kurduğu ve saraya girip çıktığı sırada saray kadınlarının Atatürk'ü çok beğendikleri anlatılır.

 

Bu kişisel dostluk sonucunda birlikte Almanya'ya gitmişler ve Atatürk orada göz ameliyatı olmuştur. Yine bu kişisel dostluk sayesinde  Atatürk askeri müfettiş olarak Samsun'a görev çıkarttırabilmiştir. Ancak bu kişisel dostluk Atatürk'ün idam fermanının yayınlanmasını engelleyememiş, Vahdettin bu fermanı imzalamıştır. Karabekir istese o fermanı aldığında Atatürk'ü kurşuna dizdirebilirdi.

 

Vahdettin kim ya? Şu tahtında bir ingiliz yüzbaşının oturduğu adam mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 42
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

5 saat önce, sophistic yazdı:

Fikriye hanıma üzüldüm...

 

Ona ben de çok üzüldüm. Atatürk'e öylesine hayrandı ki, onsuz yaşayamayacağını hissediyordu. Verem olduğunu da kendisini ondan uzaklaştırırlar diye gizledi. O zaman verem en çok korkulan hastalıktı. Veba azalınca veya ortadan kalkınca korkulan hastalık olarak verem kalmıştı. Verem halen ortadan kaldırılabilmiş değil. Sinsi bir yayılımı var. Bu derece dirençli bir hastalık. Bir çok hastalık yok edilme derecesine getirildi ama verem hâlâ görülüyor.

 

Fikriye hanım Atatürk'ün üvey babasının, yani Zübeyde hanımın ikinci eşinin yeğenidir. Salih Bozok Atatürk'e senin annen benim annemdir, onu Selanik'te asla bırakmam diye söz verdiği halde padişahın emriyle Selanik'ten acele ayrılıp kendi annesini götürüp Zübeyde hanımı orada kaderi ile baş başa bırakmıştı. Zübeyde hanım kızı Makbule ve eşinin yeğeni Fikriye ile yollara düştü. Çok zor bir yolculuktan sonra bitkin ve hasta İstanbul'a ulaşabildi. Atatürk onları uzun aramalardan sonra bir göçmen toplanma yerinde bulabildi.

 

Fikriye hanım Atatürk'e çocukluğundan beri aşıktı. Anadolu'ya geçtiğinde yanına gelmek için çok çaba gösterdi ve başardı. Savaş boyunca yanından hiç ayrılmadı. Ancak zafer, onları ayırdı. Atatürk İzmir'e girdiğinde onu Latife hanım evinde ağırladı ve Atatürk'ü yabancı dili, müzik yeteneği ile etkiledi. Fikriye hanım bunu öğrenince veremi hızla arttı. Saklanamaz hale geldi ve Atatürk verem olduğunu öğrendi.

 

Sonrası dram...

 

Bazıları bu verem hikayesini Türk filmi senaryosu olarak görüp inanmazlar. Fakat o yıllarda verem çok yaygın ve çok korkulan bir hastalıktı. Şimdi bize komik ve inandırıcılıktan uzak gibi geliyor ama o yıllarda yaşasaydınız veremden şeytandan korktuğunuz gibi korkardınız. (Ateistler için söylemiyorum! :D )

 

Hatta kimileri bu anlatımın tümüyle yalan olduğunu, Fikriye hanımın intihar süsü verilerek öldürüldüğünü iddia ederler. Fikriye hanım, kendisine Atatürk'ün hediye ettiği tabanca ile intihar etmiştir. Atatürk ona bu hediyeyi ola ki başarısız olurum, idam edilirim ve düşman eline geçersin, o zaman kullan diye vermiştir. Fikriye hanım düşmanın eline geçmedi ama silahı yine de kullandı.  

 

O zaman kadınlar da mert ve sertmiş be! Sabiha Gökçen bir kokteylde Fransız ataşesi Atatürk aleyhinde konuştu diye silahını çekip havaya ateş açmıştı! Ataşe korkudan heykel gibi kaldı ve yüzü kül gibi oldu! :D Sabiha Gökçen o gece tutuklanmış ve meskun mahalde ateş açmak suçundan yargılanıp cezası paraya çevrilmiştir.

 

Dersim isyanı çıktığında uçağa binip bombalama yapmış kadındır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yani, Atatürk’ü çok severim. Ama Fikriye Hanım’a yaptığı yakışmadı. O da anlatılanlara göre çok mert be onurlu bir kadınmış. Belki onunla evlenseydi çocukları olurdu. Çok acıklı bir hikaye. Zaten evliliğinde de mutlu olamamış. Belki de o sebeple de çok içiyordu kim bilir. Fikriye Hanım’ın acısını içimde hissettim desem yeridir. Latife Hanım da güzel bir kadın değilmiş zaten... Hayat işte... o da sahip olamadı. Erkekler kadınlarınızın kıymetini bilin. Ah Fikriye...

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, sophistic yazdı:

Yani, Atatürk’ü çok severim. Ama Fikriye Hanım’a yaptığı yakışmadı. O da anlatılanlara göre çok mert be onurlu bir kadınmış. Belki onunla evlenseydi çocukları olurdu. Çok acıklı bir hikaye. Zaten evliliğinde de mutlu olamamış. Belki de o sebeple de çok içiyordu kim bilir. Fikriye Hanım’ın acısını içimde hissettim desem yeridir. Latife Hanım da güzel bir kadın değilmiş zaten... Hayat işte... o da sahip olamadı. Erkekler kadınlarınızın kıymetini bilin. Ah Fikriye...

Atatürk'ün o kadar çok sevgilisi olmuş ki ..

 

Bilinen sırf 20 civarı var , bilinmeyenlerle bu sayı artık kaça çıkar ..

 

Ve işin garibi sevgililerinin bir çoğuyla evlenme kararı alması ve hemen hepsinde farklı şekilde aksiliklere yakalanması ..

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 saat önce, sophistic yazdı:

Belki de o sebeple de çok içiyordu kim bilir.

 

Latife hanım güzel değildi diyemeyiz. Güzel kadındı. Bilgili, kültürlü, eğitimli fakat kendini çok beğenmiş bir kadındı. Atatürk'ü beğenmeyecek kadar da ileri gidebiliyordu.

 

Fikriye hanımın intiharı Atatürk'ü iflah etmez derecede sarstı muhakkak ki. Savaş yıllarının sadık hayat arkadaşı. Yanından hiç ayrılmamış dostu. Bana da ne olursa olsun ona vefasızlık etmemesi gerekirdi diye gelir. Tedavisi uzun sürdü tabii, tamamen iyileşti mi onu da bilmiyoruz. İyileşip gelmesini bekleyemez miydi, bilemiyorum. Beklemeyip Latife hanımla evlenmeyi tercih etti.  

 

Latife hanımda zaten kendini beğenmişlik var, Atatürk'ün Fikriye hanımın intihar etmesinden çok sarsılmasını asla kaldıramadı. Buna çok bozuldu. Demek hep onu seviyormuş benimle formaliteden evlenmiş dedi. Hırsından Atatürk'e her aksi çıkışı yaptı. Olmadı yani, Atatürk savaşı kazandı, devrimleri başardı ama özel hayatı kötü gitti.

 

Sevdiğimiz kız ağır bir hastalığa yakalansa ve uzun bir tedaviye gitse biz ne yapardık? Bilemiyorum. Hiç bilemiyorum. Sadece üzülüyorum bu öyküye...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslına bakılırsa ben Atatürk'ün hiç kimseye aşık filan olduğunu sanmıyorum. Fikriye hanım ısrar etti onun yanına gelmek için ve Atatürk de izin verdi sadece. Bence Atatürk ona hiç bir zaman aşık olmadı. Ama minnet, suçluluk duydu. Atatürk sanırsam kimseye aşık olacak bir adam değildi. Çok da maçoydu aslında.

 

Çünkü annesi yeniden evlendi diye çok şiddetli tepki göstermişti. Maço olmasa bu kadar şiddetli tepki vermezdi. Annesine aylarca küstü, konuşmadı. Ben askerim, savaş var, bu kadın tek başına ne yapacak, bu adam annem için çok gerekli, iyi ki var demedi. Üstelik kız kardeşi de var. Ben savaşa gideceğim, annem kız kardeşim iki başlarına ne halt edecekler demesi gerekirdi. Adamı nimet bilip teşekkür edeceğine yüzüne bile bakmayıp iki kelam bile etmiyor.

 

Tabii ki çapkın da. Gördüğü her güzel kadına ilgi gösterip iltifat etmesi Latife hanımı çıldırtıyordu. Hatta sadece Latife hanım değil, İsmet İnönü bile Atatürk'ün kadınlarla içki içip dans etmesinden rahatsız oluyordu. Atatürk'ün İtalya ile işbirliğinin ilerletilmesi hakkındaki kararnameyi imzalamayıp geri çevirmesi üzerine sinirlenip "memleket içki sofrasından idare edilmez ki" demişti. Atatürk ertesi gün İsmet İnönü'yü çağırttı. Masaya yumruğunu vurup "bu masa içki masası mı İsmet!" diye bağırdı. İnönü "hayır paşam" dedi. "O halde emrediyorum, istifanı ver!" İnönü'yü istifa ettirdi. Yerine Celal Bayar'ı atadı.   

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 26.12.2017 at 09:52, democrossian said:

Sevdiğimiz kız ağır bir hastalığa yakalansa ve uzun bir tedaviye gitse biz ne yapardık? Bilemiyorum. Hiç bilemiyorum. Sadece üzülüyorum bu öyküye...

Üstüne evlenmezdim en azından. Kadın zaten verem. Acı çekiyor. Daha kahrolmuştur eminim. Latife Hanım konusunda haklısınız. Bir anlık kızgınlıkla söyledim çirkin diye. Çok donanımlı, özgür iradeli bir kadın. Sağlam bir kadın. O da aslında ömrünün geri kalanını azap içinde geçirmiş. Kimse mutlu olmamış. Atatürk’ü çok severim. Örnek insandır. Ama kadınlarını yönetememiş. Fikriyeyi de Latifeyi de zaptedememiş. Belki de sorun buradadır, kadınları yönetmeye değil onları anlamaya çalışmalıyız. Bu çok zor bir sanattır. Kim bilir Fikriye veya Latife Meclis’te yer alan ilk kadın mebuslar olacaklardı ve bu ülkeye büyük faydaları dokunacaktı. Olan olmuştur artık, fakat burada da çıkarılması gereken dersler vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, sophistic yazdı:

Üstüne evlenmezdim en azından. Kadın zaten verem. Acı çekiyor. Daha kahrolmuştur eminim. Latife Hanım konusunda haklısınız. Bir anlık kızgınlıkla söyledim çirkin diye. Çok donanımlı, özgür iradeli bir kadın. Sağlam bir kadın. O da aslında ömrünün geri kalanını azap içinde geçirmiş. Kimse mutlu olmamış. Atatürk’ü çok severim. Örnek insandır. Ama kadınlarını yönetememiş. Fikriyeyi de Latifeyi de zaptedememiş. Belki de sorun buradadır, kadınları yönetmeye değil onları anlamaya çalışmalıyız. Bu çok zor bir sanattır. Kim bilir Fikriye veya Latife Meclis’te yer alan ilk kadın mebuslar olacaklardı ve bu ülkeye büyük faydaları dokunacaktı. Olan olmuştur artık, fakat burada da çıkarılması gereken dersler vardır.

Fikriye'den Latife'ye geçiş attan inip eşeğe binmek gibi kusura bakmayın ama ..

 

Latife çirkin bir kadın .. Hem fiziksel hem zihinsel olarak .. Halit Ziya Uşakligil'in de yeğeni sanırım .. 

 

Zeki birisi ama çirkef bir kadın .. 

tarihinde The_Individualist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, The_Individualist said:

Fikriye'den Latife'ye geçiş attan inip eşeğe binmek gibi kusura bakmayın ama ..

 

Latife çirkin bir kadın .. Hem fiziksel hem zihinsel olarak .. Halit Ziya Uşakligil'in de yeğeni sanırım .. 

 

Zeki birisi ama çirkef bir kadın .. 

 

 

Yahu size ve bize ne ki bunlardan...

 

Gönüldür, ota da konar, boka da konar...

 

Özel hayat denen mesele budur, Atatürkün gönül maceraları, bizi bağlamaz, umrumuzda da olmamalı. 

 

Yakışıklı olup olmadığı da ha ona keza? Na yapcan, mezardan çıkarıp bacını, ablanı falan mı nikahlaycan yakışıklıysa?

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yok yahu, Latife hanım niye çirkin olsun! Kadıncağıza bu kadar da kızmayın! Boşanınca Atatürk aleyhinde ağzından bir beyanat almak için çok uğraşanlar oldu, açıklama yapmadı. Karakteri düzgündür o yüzden. Fikriye hanımın Atatürk'ün gözüne bile gözükmemesi için kıskançlıktan çıldırmıştır tamam ama bu onu çok da karaktersiz yapmaz.

 

Onun ağzından bir laf alamayınca onun ağzından yazılmış yalan dolanlara başvurmuşlardır. Latife hanım bayağı da ileri yaşlara geldi, yanılmıyorsam 70 li yıllarda öldü. Ölene kadar ağzından kimse Atatürk aleyhine tek bir laf alamadı. Fikriye hanıma üzülürüm ama Latife hanımı da severim.  O da kendince haklıdır. Savaş boyunca Atatürk'ün yanından hiç ayrılmamış bir kadını nasıl kıskanmasın?

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, anibal yazdı:

 

 

Yahu size ve bize ne ki bunlardan...

 

Gönüldür, ota da konar, boka da konar...

 

Özel hayat denen mesele budur, Atatürkün gönül maceraları, bizi bağlamaz, umrumuzda da olmamalı. 

 

Yakışıklı olup olmadığı da ha ona keza? Na yapcan, mezardan çıkarıp bacını, ablanı falan mı nikahlaycan yakışıklıysa?

 

 

Anibal bu iki oldu ..

 

Düzgün konuş laflarının nereye gittiğini bil dingil ..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, anibal yazdı:

 

 

Yahu size ve bize ne ki bunlardan...

 

Gönüldür, ota da konar, boka da konar...

 

Özel hayat denen mesele budur, Atatürkün gönül maceraları, bizi bağlamaz, umrumuzda da olmamalı. 

 

Yakışıklı olup olmadığı da ha ona keza? Na yapcan, mezardan çıkarıp bacını, ablanı falan mı nikahlaycan yakışıklıysa?

 

 

Salak salak konusuyor iste. Ataturk yakisikli mi? Hahaha.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, democrossian yazdı:

Yok yahu, Latife hanım niye çirkin olsun! Kadıncağıza bu kadar da kızmayın! Boşanınca Atatürk aleyhinde ağzından bir beyanat almak için çok uğraşanlar oldu, açıklama yapmadı. Karakteri düzgündür o yüzden. Fikriye hanımın Atatürk'ün gözüne bile gözükmemesi için kıskançlıktan çıldırmıştır tamam ama bu onu çok da karaktersiz yapmaz.

 

Onun ağzından bir laf alamayınca onun ağzından yazılmış yalan dolanlara başvurmuşlardır. Latife hanım bayağı da ileri yaşlara geldi, yanılmıyorsam 70 li yıllarda öldü. Ölene kadar ağzından kimse Atatürk aleyhine tek bir laf alamadı. Fikriye hanıma üzülürüm ama Latife hanımı da severim.  O da kendince haklıdır. Savaş boyunca Atatürk'ün yanından hiç ayrılmamış bir kadını nasıl kıskanmasın?

Bir zahmet aleyhine konuşmayacak zaten .. O kadar güzel arasından bula bula onun gibi biçimsiz tipsiz bir kadını bulmuş ve bu adamın çevresi onu görünce dibi düşen kadınlarla dolu .. Bir tanesi onun için intihar ediyor .. Kainat güzeli bile onun için yanıyor adeta ..

 

Elbette susacak ..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, investor yazdı:

Salak salak konusuyor iste. Ataturk yakisikli mi? Hahaha.

 

 

Ulan forumun zaten istikrarlı 2 tane beyinsizi var .. Biri malum ten ten diğeri de sensin .. Ne konuşuyon hala andaval ..

 

 

tarihinde The_Individualist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, The_Individualist yazdı:

Bir zahmet aleyhine konuşmayacak zaten ..

 

:lol: Kadın bu arkadaş! Kıskançlık krizi sürseydi konuşurdu. Boşanınca aklı başına gelmiş. Susmuş. Onun ağzından çok yalan yazıldı, hepsi yalan çıktı.

 

Atatürk savaş ortamında her ne kadar kazanacağından emin konuşmalar yapıyorduysa da Yunan istihkamlarına çarpan ordunun dağılması ve istihkamları aşamaması durumunda her şeyin biteceğini ve idam edileceğini biliyordu. O yüzden Fikriye hanımla ciddi düşünmedi. Savaş bitti, zaten Latife hanımla tanıştı. O mu bu mu derken Fikriye hanımın verem olduğunu öğrendi. Latife hanımı tercih etti ama o da kıskançlıktan hiç rahat huzur vermedi. Pişman oldum Fikriye hanım olsun demeye kalmadan kıyamet koptu, Fikriye hanım intihar etti. Fikriye hanım için üzülmesi Latife hanımı iyice çıldırttı. Boşanmaktan başka çare kalmadı ama Atatürk de sağlığından oldu. Savaşı kazandı ama özel hayatı hiç durulmadı.

 

Zaten yerinde durmayan, cepheden cepheye koşmuş adam. Yaşlanıp yatıp yatakta titreyerek ölecek adam değil. İçti içti ve öldü... Verdi sigarayı, verdi rakıyı... Ne yapsın... Yapacağını zaten yaptı. Fazlasını yaptı. Başardıkları göz kamaştırıcı, olağanüstü. Daha da bir insan ne yapabilir? 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Atatürk gayet yakışıklı ve karizmatik bir liderdir.
O yıllarda yakışıklı liderlere pek rastlayamazsınız.
Atatürk onlar arasında bir istisnadır.
Ne zaman televizyonlar yaygınlaştı 

işte o zaman yakışıklı karizmatik liderler öne çıktı.
Dünya daha yakışıklı liderlerin 
çıktığı o viraja girmeden
Atatürk yakışıklılığıyla öne çıkmıştır.

tarihinde hiena_16 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bakın şakası yok... Batılı askeri uzmanlar Yunan ana karargahını koruyan istihkamları incelediklerinde Türkler burayı altı yıl uğraşsa geçemezler dediler. Yani ordu bu istihkamlara çarptı, aşamadı mı... Atatürk orada biterdi. Ya oracıkta linç edilir, ya idam edilirdi. Meclisten olağanüstü tek adam yetkileri almış, tüm sorumluluğu üstlenmişti. Kumar oynamıştı. Rest dedi ve kazandı. Ordu takıldı kaldı, istihkamları geçemedi mi... 26 Ağustosta Atatürk biter, 27 Ağustos gün doğumunu göremezdi.

 

Zaten verilen tüm kayıplar o istihkamlar geçilirken verilmiştir. Kayıpların çoğu da ölü değildir ama elleri, ayakları parçalanmıştır. Hiç kolay olmadı. Ama istihkamlar aşıldığında İzmir'e kadar sel gibi aktı. Dağlarda bekleyen milisler katıldı, kayıpların, savaş dışı kalanların bir önemi yoktu.

 

Atatürk hesabını çok iyi yaptı. Bunların hepsini öngördü. Kaderinin istihkamlara ordu çarptığı anda ne olacağına bağlı olduğunu biliyordu. Bir panik, bir dağılma, bir itaatsizlik biter... Her şey biterdi. Ama o istihkamlar geçilirse gerisinin çok kolay olduğunu, zaferin istihkamların hemen ardında olduğunu çok iyi biliyordu. Kumar oynadı ve kazandı.

 

26 Ağustos gün doğmadan taarruza kalkan ordu, 9 Eylül'de İzmir'e girdi, Yunan bayrağını indirip Türk bayrağını çekti. İş bitmişti, İzmir her tarafından alev alev yanıyordu. Yunanlılar her yeri ateşe vermişlerdi. Neredeyse tüm İzmir günlerce yandı. Atatürk Latife hanımın evinin terasından geceleri yanan İzmir'e baktı. Sonra İngiltere'ye sert bir nota verdi. Notayı Latife hanım yazdı. İngiltere karıştı. Hükümet çekilme kararı aldı ve Avam Kamarası sert tartışmalara sahne oldu. Lloyd George başbakandı ve mensubu olduğu Liberal Parti çok ağır eleştirildi. Lloyd George ünlü konuşmasını yaptı. Türkleri ne olduracağız ne öldüreceğiz, Türkler bu kilit yarımadayı tutmak zorunda ve bu bizim çıkarımıza dedi (kısa özet) ve kürsüden indi.

 

O gün bu gün müdür nedir bilmem, liberallere sağcısı da vurur solcusu da... Onlar da bir sağa yanaşır bir sola... :D  

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...