Jump to content

Tanrı Neden Sınar?


Recommended Posts

1 hour ago, Tengiz said:

 

Zannetmiyorum.

 

Kişinin araba sürüş yeteneğini ölçmeden ehliyet verilemez zira şu anki teknolojimizde bir insanın beynine dalga göndererek kişiye sürüş öğretemeyiz. Tanrı için böyle bir şey yok. İstediği an tecrübe etmeden öğretebilme gücünü de haiz.

 

Tanrı'nın bunların hiçbirine ihtiyacı yok. Bir makam yaratmaya, o makama uygun adam seçmeye, onun için insanları sınamaya... Bu dünyada olur zira ihtiyaç var. Bir makamda belirli işleri yürütecek bir adama ihtiyaç vardır, kalifiye bir adamı seçer oraya oturtursun. Pozisyon sınırlıdır, kriterleri vardır ve ihtiyaç sebebiyle öyle bir pozisyon oluşmuştur. İlahi açıdan ise ne sınırlı bir pozisyon var (cennetin hududu olmaz), ne kriterleri olmak zorunda (yaratan Allah, karakteri kendisi belirleyebilir), ne de ihtiyaç var. (Tanrının ihtiyacı yok keza bizim de yok. Sınanmadan mis gibi cennette sefa sürmek varken burada bu engellere takılmak mecburiyetinde bırakılmak insani bir zaruriyet değil.)

sanrım konu biraz bizlerin kafasındaki tanrı tasavvuru anlayışı ile alakalı olarak değişik yorumlarımızın ortaya çıkmasına neden oluyor...

 

yada herhangi bir konudaki fikirlerimizi beyan ederken daha altta yatan tanrı algımızın tasavvurumuzun etkileri kendini ifşa ediyor...

 

eğer bir sınav varsa -ki olmadığını düşünen inançlılar da var- bunun sebebi amacı gayesi ne olabilir...

 

tanrı nasıl bir sınav yapıyor yahut sınavın konusu nedir değil sanırım sizin de bizim de merak ettiğimi şey...

 

gerçi bu konuda da herkesin farklı görüşü var mesela kimine göre bu dünyadaki sınav inançla ilgili...

 

 sadece belirli şeyleri inananlar kurtuluşa ericek...

 

o belirli şeyler de yine pek çok kişiye göre farklı...

 

benim şahsi görüşüm ise inanca dayalı bir sınav değil insanın iyi ve kötülüğüyle alakalı bir sınav olduğu...

 

yani eğer varsa bir sınav bu her insanın kendi şatlarında başarabilmesi mümkün olan bir sınav olmalı...

 

mesela her insana verilen vicdana uygun yaşayanlar tanrının sınavını başarmış oluyorlar...

 

neyse konumuz bu değil demiştik değil mi...

 

tanrı bu sınavı neden yapıyor...

 

buna ihtiyacı mı var...

 

tanrı yaptıklarını ihtiyacı olduğu için mi yapar...

 

bu konu bile aslında tartışmalı...

 

yani tanrının hiç bir şeye ihtiyacı yoktur öyleyse hiç bir şey yapmaz diyenler de var...

 

bilmiyorum ama bu bana saçma geliyor...

 

ama en azından şunu biliyorum...

 

özgür iradeli bir varlığın ne yapacağı önceden bilinemez ....

 

bunu tanrı da bilemez...

 

ve bilmek için de bu sınavı yapar...

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 169
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

5 hours ago, kirec said:

yani tanrının hiç bir şeye ihtiyacı yoktur öyleyse hiç bir şey yapmaz diyenler de var...

 

bilmiyorum ama bu bana saçma geliyor...

 

Bana da öyle geliyor.

5 hours ago, kirec said:

özgür iradeli bir varlığın ne yapacağı önceden bilinemez ....

 

bunu tanrı da bilemez...

 

Şimdi Tanrı varsa zaman mahluktur, yaratılmıştır. Tanrı zaman engeline takılmaz. Ha ama Tanrının geleceği de bilmesine rağmen buna izin vermesi abes değil sonuçta özgür irade varsa kişi buna kendi karar verir. Burada gözüme sivrilen bir yer yok, anlamadığım Tanrı neden herkesi refah için cennette yaşatmak varken sınamayı seçti.

tarihinde Tengiz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
6 hours ago, teflon said:

Şimdi bunu görünce düşündüm de, siz müslüman değil miydiniz yoksa..? Güzel bir akıl yürütme..

 

Birkaç kere yeri geldi bu soruya cevap verdim.

 

Herkes Tanrı var derse ve yoksa bizim iddiamız tanrıyı var etmez.

Herkes Tanrı yok derse ve varsa bizim iddiamız tanrıyı yok etmez.

 

Dolayısıyla bu konuda akıl yürütmek beyhude bir iş, zaman kaybı. Tanrıyı bilimsel metotlarla bulamayacağımıza göre iki iddia da, bu konuda yapılan beyin jimnastiği de boşunadır.

 

Benim bu konuda cevabım belli, bilmiyorum. Bilemem. Tanrı varsa veya yoksa bilmiyorum. Sadece ben değil, hiçbirimiz bilmiyoruz.

 

Ha ama bana sorarsanız umarım vardır. Umarım dünyadaki kötülüklerin hesabını öldükten sonra soran bir güç vardır. Bunu isterim. Bunu her vicdanlı insan ister. Kendimi ateist, teist, agnostik... diye tanımlamam. Bu konularda olabildiğince ilgisizim.

 

Peki dersin, o zaman niye sınamayı sorguluyorsun? Ben her gözlükten hayata bakarım. Eğer bir yer karanlıkta kalıyorsa o gözlükle hayata bakan insanlara sorarım, ben göremiyorum sen burada ne görüyorsun? diye.

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 hours ago, teflon said:

İnsan mantığı ve aklına hitap ettiği, onunla ulaşılabilir olduğu söylenen bir öğretiyi(ve tanrısını), aklın ve mantığın dışına gönderme yaparak açıklıyor..pardon açıkla(ya)mıyor oluyorsanız eğer; önce mantık dışına gönderme yaptığı, bu bağlamda ise öğretinin kendisi ile tutarsızlık teşkil ettiği için mantık dışılığı arz-ı endam ettirmiş oluyorsunuz. 

 

İyide dinleri baz alırsak Tanrı bazı konularda insan aklının yeterli olmadığını da söylüyor. Mesala kendi varlığı münezzeh. Ruh konusu keza öyle geçer. Tanrının işleri konusunda insanoğlu her şeyi birebir bilecek diye bir gerçek yok. Biz sınırlı canlılarız. Fare bir insanı ne kadar anlayabilir? Neden kendini bir labirente soktuğunu ve elektrik verip üzerinde deney yaptığını?

 

O açıdan bakarsan insan aklının bu hususta vereceği cevap yok, bilmiyoruz, varsa tanrı bilir demekte ben bir yanlışlık göremiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şimdi verdiğim ceylan örneği ve çocuk tecavüzüne bir de ben cevap vermeye çalışayım, beyin jimnastiği yapıyoruz.

 

Dünyanın fizik kuralları var. Eğer hayvanlar hiç acı çekmeseydi veya çocuklar tecavüze uğramasaydı bu kurallar işlemezdi. O halde biz Tanrı'nın varlığında birebir haberdar olurduk ve Tanrıyı reddetmek gibi bir opsiyonumuz da olmazdı. Yani sınama işin içinden tamamen çıkardı.

 

Tabi verdiğim bu cevap konu başlığında sorduğum soruya cevap vermiyor. Peki neden sınıyor? Neden cümlemizi cennette var edip, sonsuz refahta sürdürmek varken sınamayı tercih ediyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah kimsenin yaptığını yanına bırakmaz.Hani siz o bebeğin suçu Ne niye tecavüzle sınanıyor diyorsunuz ya.Aslında bebeğin bir suçu yok.Suç o bebeğin atalarından birindedir.Yani ya annesinde ya babasında ya dedesinde ya ninesinde.Bunlardan biri daha önce muhakkak birine tecavüz etmiştir ve bu sebeple o bebeğin başına bu gelmiştir.Bu Allahın yasasıdır Allahu Alem.Allah kimsenin yaptığını yanına bırakmaz ya yapan kişiden bunun hesabını çıkarır ya çocuklarından yani soyundan.Aynı önceki kavimlerin büyüklerinin işlediği suçlar sebebiyle çocuklarında cezalandırması ve hepsini helak etmesi gibi.İsterseniz çevrenizde dikkat edin.Kim en ufak bir kötülük yaparsa bunun acısı ya o kişiden ya da onun soyundan çıkar.Tabiki en doğrusunu Allah bilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Jobar said:

Allah kimsenin yaptığını yanına bırakmaz.Hani siz o bebeğin suçu Ne niye tecavüzle sınanıyor diyorsunuz ya.Aslında bebeğin bir suçu yok.Suç o bebeğin atalarından birindedir.Yani ya annesinde ya babasında ya dedesinde ya ninesinde.Bunlardan biri daha önce muhakkak birine tecavüz etmiştir ve bu sebeple o bebeğin başına bu gelmiştir.

 

Öyle olduğunu varsaysak bile, böyle adalet mi olur? Suç kişiyi bağlar. Dinde de öyledir. Dinde demez ki baban bu günahı işlediyse sen onun bedelini vereceksin. Böyle bir şey islam dininde yok. Hadi diyelim var. Torunu bedeli ödedi. Torun çıkıp öbür tarafta "ya rabbim, günah benim değildi neden bana ödettin? Sen adil değilsin" dese buna nasıl cevap verilir? Eğer bir tanrı varsa böyle bir adalet anlayışı olamaz.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
14 dakika önce, Tengiz yazdı:

 

Öyle olduğunu varsaysak bile, böyle adalet mi olur? Suç kişiyi bağlar. Dinde de öyledir. Dinde demez ki baban bu günahı işlediyse sen onun bedelini vereceksin. Böyle bir şey islam dininde yok. Hadi diyelim var. Torunu bedeli ödedi. Torun çıkıp öbür tarafta "ya rabbim, günah benim değildi neden bana ödettin? Sen adil değilsin" dese buna nasıl cevap verilir? Eğer bir tanrı varsa böyle bir adalet anlayışı olamaz.

 

 

Senin mantıkla Allah’ın helak ettiği kavimlerin içinde bebeklerde vardı çocuklarda.Sen ne dersen de.Bu Allah’ın yasasıdır Allahu Alem.Haksız yere Hiçkimsenin kılına bile dokunmayacaksın o kadar.Tabi kendinin veya çoluğunun çocuğunun aynı akibete uğramasını istemiyorsan.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, Jobar yazdı:

Senin mantıkla Allah’ın helak ettiği kavimlerin içinde bebeklerde vardı çocuklarda.Sen ne dersen de.Bu Allah’ın yasasıdır Allahu Alem.Haksız yere Hiçkimsenin kılına bile dokunmayacaksın o kadar.Tabi kendinin veya çoluğunun çocuğunun aynı akibete uğramasını istemiyorsan.

İşte tam da bu zihniyet yüzünden sanki bir marifetmiş gibi müslümanlar her konuda bilmişlik taslıyor, ve buna benzer sayısız işgüzarlık 

nedeniyle de dünyanın % 70'i bu dine inanmıyor, herkes kendi kafasındaki tanrıya inanıyor ve zaten en mantıklısı da bu...

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Jobar said:

Senin mantıkla Allah’ın helak ettiği kavimlerin içinde bebeklerde vardı çocuklarda.Sen ne dersen de.Bu Allah’ın yasasıdır Allahu Alem.Haksız yere Hiçkimsenin kılına bile dokunmayacaksın o kadar.Tabi kendinin veya çoluğunun çocuğunun aynı akibete uğramasını istemiyorsan.

 

Dediğim gibi, hadi diyelim ki var. O zaman da suçsuz günahsız bir insanı başkasının suçuyla yargılamak nasıl ilahi adalet olabilir? Benim vicdanım bunu kabul etmiyor. Helak edilen kavimlere gelince, bunların tamamın içinde çoluk çocuk demeden helak edildiğini bilmiyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte buradan ateist olmanın ne harika bir şey olduğunu anlayın. Kökten çözüm. Ateist olmadın mı uydurmaya münasip yerlerinden binbir türlü zırva uyduruyorsun. Şöyle mi ki... Böyle mi ki... Hepsi de zırva, ne aslı var, ne astarı. Uydurduğun, hayal ettiğin zırvaların bir teki bile yok, çünkü tanrı yok!

 

Bu zırvadan terelelli saçmalıkları çöpe atıp işine gücüne bakıyorsun. Bilim, sanat, felsefe... Ne yapacaksın din min tanrı manrı hurafelerini... Ne aslı var ne astarı... Düşün düşün bottur işin türünden zırvalar... Bu zırvalara kafa yoracağına felsefeye, bilime kafa yorarsın.

 

Hayır komik bir şey... Yukarda bir tanrı var, bu tarafa bakıyor! :0_80cbc_37a71a73_L: Yok ya! Eeee? Sonra? :lol:

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 saat önce, Tengiz yazdı:

, anlamadığım Tanrı neden herkesi refah için cennette yaşatmak varken sınamayı seçti.

 

İki kişi var.

Biri, babasından kalan trilyonluk servetle gününü gün ediyor.

Diğeri de alnının terini silip, kazandığı nafaka ile ailesini geçindiriyor. Çalmıyor, çarpmıyor, başkalarının emeğini sömürmüyor ve hazır yemiyor.

 

Bu iki kişiden hangisi değerli sizin için ?

Benim için kendi emeği ile çalışıp kazanan değerlidir.

Belki biraz basit oldu ama; ben böyle düşünmekteyim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 saat önce, Jobar yazdı:

Senin mantıkla Allah’ın helak ettiği kavimlerin içinde bebeklerde vardı çocuklarda

 

Zaten bu "tufan" ya da kitlesel helâk olma durumları, başlı başına bir paradoks. Biri bana çok ağır, târifi imkânsız bir kötülük yapsa ve benim de o kişiden intikam alabilecek gücüm olsa, cezasını ailesine, çoluk-çocuğuna, akrabâyı taalukâta kesmem. Doğrudan kim sorumlu ise "ihâle"yi ona fatura ederim. Allah, daha hiç günah işlememiş çocuğu "İleride anne-babasını azdıracak" diye Hızır'a katlettiriyor. (Bknz; Kehf Suresi) Şimdi, insanlar hiç günah işlemeden, işleyeceği günahın sorumluluğunu üstlenmeden, sırf Allah'ın önceden bilmesi ile cezâlandırılacaksa biz neden "imtihan olmaktayız ? "Cennetlik"ler doğrudan Cennet'e, "Cehennemlik"ler de Cehennem'e gitmeli değil mi ?

 

*

 

Adamın birini çok küfrettiği için kadı karşısına çıkarmışlar.

Dâvâ sürerken başka bir şahıs huzûra çıkıp:

"Kadı efendi çok acil bir mâruzatım var" demiş.

 

Kadı:

"Evlâdım görmüyormusun ? Şu anda mühim bir mesele ile uğraşmaktayım"

 

Adam:

"Kadı efendi bu çok daha mühim. Hayat-memat mes'elesi" deynce

 

Kadı:

"Hadi konuş bakalım demiş.

 

Adam: 

Efendim Babam öldü Analığım dul kaldı. Bacım da bekâr. İkisini de nikâhlasam câiz midir ?" diye sormuş.

 

 Küfürbaz sanık:

"İşte ben böylelerine sövüyorum Kadı efendi" demiş.

 

"Teşbihte hatâ olmaz" denir.

Kadı huzuruna çıkarılan şahıs, nasıl ki sebepsiz yere küfürbaz olmamışsa, 

Kimi insanlar da sebepsiz yere ateist, agnostik veya deist olmuyor.

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
0 saat önce, Tengiz yazdı:

, anlamadığım Tanrı neden herkesi refah için cennette yaşatmak varken sınamayı seçti.

Tengiz yazdıklarım bir iddia mahiyetinde değildir.Ama Tanrı yada Allah dediğin güç sana şah damarından daha yakındır!O güç daima kendini görmek ister! Kendi  manevi aynasındaki kendisi ise Yine kendisinin şahidi olan başarısıdır.Yani ortaya koyduğu eserleridir.Nedir o eserler İnsanlığın yaptıklarıdır.TV ler,Suda yüzen demir gemiler,Uçaklar,Uzaya çıkan  gezegenlere gidip orada tahlil yapıp resimler çekerek bunları dünyaya gönderen araçlar,Tıpta oluşan ilerlemeler v.s.Hep O  bizlerdeki Tanrı gücünün eserleridir.Yoksa Bektaşinin dediği gibi Tabiatın yada Kainatın kuru ahlatı değil İnsanların ortaya koyduğu Sulu sulu armutlardır Tanrının eseri.Eğer cennette kalsaydık bu beynimizi hiç çalıştırmadan Hayvanlar gibi mutluluğun dahi ne olup olmadığını bilmeden bir memeli hayvan cinsi olarak yaşar ve giderdik.Yani Tanrı kendisinden ayrı bir insanı sınamaz.İnsandan ayrı bir tanrıda yoktur! Kainat ve tabiat vardır.Şu halde derimki:Tanrı kendi kendini sınar:

tarihinde Antonius tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
11 hours ago, Tengiz said:

 

Bana da öyle geliyor.

 

Şimdi Tanrı varsa zaman mahluktur, yaratılmıştır. Tanrı zaman engeline takılmaz. Ha ama Tanrının geleceği de bilmesine rağmen buna izin vermesi abes değil sonuçta özgür irade varsa kişi buna kendi karar verir. Burada gözüme sivrilen bir yer yok, anlamadığım Tanrı neden herkesi refah için cennette yaşatmak varken sınamayı seçti.

tanrı zaman dışıdır gibi söylemlerin ne anlama geldiği meçhul olmakla birlikte zaten anlaşılması güç olan bir konuyu iyice içinden çıkılmaz hale getirmeye sebep olduğunu düşünürüm...

 

neyse konumuzda bu değil esasen ...

 

neden herkesi cennette yaratmadı sorusu kadar ...

 

neden herkesi cehennemde yaratmadı sorusu da konunun ilerlemesi için yararlı olabilir...

 

 

tarihinde kirec tarafından düzenlendi
imla
Link to post
Sitelerde Paylaş
14 minutes ago, Vefik Sâmi said:

 

Zaten bu "tufan" ya da kitlesel helâk olma durumları, başlı başına bir paradoks. Biri bana çok ağır, târifi imkânsız bir kötülük yapsa ve benim de o kişiden intikam alabilecek gücüm olsa, cezasını ailesine, çoluk-çocuğuna, akrabâyı taalukâta kesmem. Doğrudan kim sorumlu ise "ihâle"yi ona fatura ederim. Allah, daha hiç günah işlememiş çocuğu "İleride anne-babasını azdıracak" diye Hızır'a katlettiriyor. (Bknz; Kehf Suresi) Şimdi, insanlar hiç günah işlemeden, işleyeceği günahın sorumluluğunu üstlenmeden, sırf Allah'ın önceden bilmesi ile cezâlandırılacaksa biz neden "imtihan olmaktayız ? "Cennetlik"ler doğrudan Cennet'e, "Cehennemlik"ler de Cehennem'e gitmeli değil mi ?

 

*

 

Kimi insanlar da sebepsiz yere ateist, agnostik veya deist olmuyor.

iyi sorular...

 

şahsen iyi cevaplardan çok iyi soruları severim...

 

tufanla ilgili mesele de kendimce yine cevap niteliğinde değil ama konu üzerinde aklıma gelen bir şeyi paylaşmak isterim...

 

bu tufan yada helak etme olayları belki de sandığımız gibi tanrının meleklerine emir verip de şuranın altına üstüne getirin taş üstünde taş baş üstünde baş bırakmayın demesi şeklinde olan bir şey değildir...

 

mesela dünya savaşları  birer tufan yada helak olabilir...

 

zaten çoluk çocuk  ayırt etmeden milyonlarca insanın şehirlerin ülkelerin yok olduğu altüst edildiği bu gibi olaylar o anlatılan tufanlardan çok daha beterdir...

 

ve bu tufanlara insanlar sebep olmuşlardı...

 

bu sebepler insanların açgözlülüğü hırsı gaddarlıkları zalimleri idi...

 

ve bunların yolaçtığı helakten çocuklar masumlar da payını aldı...

 

belki de eğer böyle zalimlikler ederseniz sonunda böyle herkesin altında kalacağı helaklere katliamlara tufanlara uğrarsınız denilerek insanlığı daha akıllı vicdanlı olmaya çağırışın bir sembolik anlatımıdır bu tufan anlatımları...

 

hızırla ilgili soru da  güzel bence...

 

kendimce bu konularda çok düşündüm ve de burada paylaştım...

 

tanrı bazı insanların başına kötülük açabilecek şeyleri engelleyebiliyor sa...

 

yani bazı kötülükleri olmadan önce durdurabiliyorsa...

 

neden olan bunca kötülükleri engellemiyor...

 

bazen düşünüyorum tanrı özgür bir ortam yaratmışsa hiç bir kötülüğü engellememeli...

 

hiç bir iyiliği de tabi...

 

ama her duamız tanrım başımıza çoluk çocuğumuza  kötü bir şey gelmesine izin verme bizleri görünür görünmez kaza ve belalardan koru değil mi...

 

yani tanrının hayatımıza müdahale etmesini kötülükleri engellemesini istiyoruz...

 

şimdi hızır kıssası doğruysa tanrı bazen hayata değişik şekillerde müdahale edip bir takım kötülükleri engellediği görülüyor...

 

peki bunu hangi kritere göre yapıyor...

 

yani mesela bir nükleer bomba atılınca yada bir yere bombardıman yapılınca oradaki insanların çocukların hayvanların evlerin hepsi paramparça oluyor...

 

duvarı biraz yıkılmaya yüz tutmuş bir yetimin üç beş kuruşu için oraya bir hızır bir de musa gönderen ....

 

 

neyse daha yazmıyayım...

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 28.12.2017 at 17:43, Tengiz yazdı:

Bu sorum ateistlere değil zira cevapları belli. "Tanrı yok, sınayacak kimse de..."

 

İnançlı insanlara soruyorum.

 

Tanrı neden sınar?

 

Ol deyince oldurabilen bir kuvvet isteseydi hepimizi cennette var edebilir ve özgür seçim hakkı da tanıyabilirdi. Bunun yerine cennette hata işleyen insanoğlunu dünyaya defetti. Halbuki cennette hata işlenmesine izin vermeyebilir, Şeytan'ı böbürlenmeyecek bir mahluk olarak halkedebilirdi. Böylece cümlemiz sonsuz bir refah içinde yaşar giderdik.

 

Bizim sınanmamızın Tanrıya hiçbir faydası olmayacağı mâlumdur. O hâlde sınanmamız bizim için olmalı. Peki cennette sonsuz mutluluk içinde yaşamak varken buradaki ıstırabın bizim için faydası ne ola? Tabi, bu elde edilecek fayda ol deyince oldurabilen bir kuvvet tarafından yaratılışta hamurumuza nakşedilebilirdi ve insanoğlunun bu çetin halleri tecrübe etmesi beklenmeyebilirdi lakin Tanrı seçimini böyle yapmadı. Sebebi nedir?

 

Tecavüze uğrayan bir bebeği tahayyül edin. Faili psikolojik sorunları olan kimse olsun. Burada akli melekesi olmayan birini sınamak gayette mantıksız olur. Bir sübyanın sınanıyor olması da mümkün değildir. Bu vak'a ile çocuğun ailesi yahut toplumun kendisi sınanıyor desek, toplumun ve ailenin sınanması için bir masumu böylece kurban etmek adalet midir? Tanrı neden böyle bir sınamaya ihtiyaç duyar?

 

 

Bismillah

Bu soruyu kendi anlayışım nispetinde cevaplamaya çalışacağım. Ama soru yüksek seviyeden ve zor bir soru olduğu için zanlara dayalı konuşmaktan korkuyorum. O yüzden en iyisini Allah bilir demekle başlıyorum.

 

Tanrının sınamasından ne anladığımı ifade edeyim öncelikle. Tanrının iman edenleri sınamasıyla inanmayanları sınaması farklıdır.

Tanrının iman edenleri sınamasının sebebi sadakatlerini test etmek, onları olgunlaştırmak ve temizlemek onlara mertebe kazandırmaktır.

Delili şu ayettir:

"İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?"

"Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!"

Tanrının inanmayanları sınaması onları imana eriştirmek içindir. Delilleri şu ayetlerdir

"Ve onları yeryüzünde birçok ümmetlere ayırdık. İçlerinde iyi olanları da vardı, olmayanları da. Onları biz, bazen nimetlerle, bazen da musibetlerle imtihana çektik. Sonunda belki hakka dönerler diye."

 "Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belâya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. Sonra ne tövbe ediyorlar, ne de ibret alıyorlar."

 

Peki, hangi türü olursa olsun, imtihanı neden yapıyor? Bu soruyu cevaplamak için şu soruları cevaplamak lazım. 1. Allah kimdir, ne yapar ve neden yapar? 2. Allah’ın insanla olan münasebeti nedir?

 

1.      Allah kimdir ve ne yapar?

Allah, sıfatlarını bize Peygamberlerin bildirdiği Yaratıcıdır. Onun en birinci iş ezelden ebede kadar nihayetsiz alemler var etmek ve yaratmaktır. O alemlerde görünmek, isimlerini, sıfatlarını ve sanatını sergilemektir. Yani Onun zatı gizli bir hazine ise Yarattıkları o hazinenin bilinmesi ve görünmesine sebep olan şeylerdir. Deha düzeyinde yetenekli bir sanatkar düşünün. Onun zatında bil kuvve bulunan bu meziyetler ancak bil fiil sanatını icra ettiğinde görünür hale gelir. Allahın yaratma ve bir şeyler yapma ile olan ilişkisi de böyledir. Yani zatında bil kuvve(potansiyel) olarak mevcut sıfatları yaptıkları aracılığıyla sergiler.

 

Allah’ın yaratmasının iki özelliğine dikkat çekmek istiyorum. Birincisi bizim gördüğümüz kadarıyla sebepler ve vesilelerle yaratıyor ve iş görüyor. Peygamberine vahyederken bile aracı ve sebep kullanıyor. İkincisi de tedricen yani azar azar yaratıyor. Mesela bugünkü dünyayı ve hayatı yaklaşık 14 milyar yılda yaratmış.

 

2.      Allahın insanla olan münasebeti nedir?

Allah ahlakı olan bir zattır. Ahlaki tercihler yapar. Buna delillerden birisi şu ayettir:  Allahû Tealâ, kendi üzerine rahmeti yazdı. Ya da şu kudsi hadislerdir “Ben zulmü kendime haram kıldım ve onu sizin aranızda da haram kıldım.” “şüphesiz rahmetim gazabımı geçmiştir”

 

 İnsan da yeryüzünde Allah’ın halifesidir. Yaratanın hikmeti ve sıfatları gereği yaratılmış her bir şeyin bir ismi, bir fonksiyonu, görevi ve hikmeti vardır. İnsanın da görevi Allah’ın sıfatlarıyla sıfatlanmak ve ona benzemektir. Ama bu sebeplere bağlı olarak ve tedricen yani azar azar gerçekleşir. Dolayısıyla insan da ahlaki tercihler yapan bir canlı olduğu için sınanır ve iyiyi tercih etmesi beklenir. Böylece kötü sıfatlardan arınır, iyi vasıflarla donanır ve olgunlaşarak hilafet mertebesine erişir. Biliyorsunuz mareşal rütbesi alabilmek için meydan savaşı kazanmak gerekir. Yoksa iş iddiaya kalsa herkes kendi gözünde en iyi asker, en yetenekli komutandır. İşte Allah ın iş yapma tarzı ve sünneti böyle olduğu gibi insanların da kendi kurdukları sosyal düzendeki tercihleri de budur aslında. Sahici olanla sahte olanı ayırmak, çürükle sağlamı ayırt etmek. layık olanla olmayana farklı muamele etmek... Demek ki en doğrusu da bu olsa gerek. Yani mükemmellik yurduna erişebilmek ancak buna hazır olduktan sonra gerçekleşirse bir anlamı olur. Buna bir örnek vermek istiyorum.

 

Mesela cennet ve cehennem nedir? Cennet rıza ve yakınlık yurdudur. Cehennem pişmanlık ve uzaklık yurdudur. Aslında olgun anlayış sahibi bir insan için cehennemdeki en büyük ceza elindeki tek fırsatı boşa harcamış olmanın pişmanlığı ve her şeyin sevgilisi olan Allah’ın kendisiyle konuşmayacak olmasıdır. Bu azap ve pişmanlık içerisinde var olmakla yok olmak arası bir şekilde ebedi kalacak olmasıdır. Ve inkar edenler bile hesap günü bu anlayış seviyesine ve olgunluğa erişmiş olacaklar. Ama işte bu dünyadaki anlayışımız o kadar kıt ki ateşte yanmaktan korkmasam inkar edeceğim diyen süper zekiler var aramızda. o yüzden işte Allah ateşle de korkutuyor. Benden uzak kalacaksınız dese (ki diyor zaten), ee kalalım nolcak falan diyecek insanlar. Yani mükemmellik tek başına bir anlam ifade etmiyor. Onu takdir edebilecek idrak seviyesine ulaşanlar için bir anlam ifade ediyor. Bunu baştaki sanatkar örneğiyle örneklendirecek olursak van gogh un tablosunu bir köylüye verirsen alır onu kırar ve sobada ısınmak için yakar. İşte yüksek bir anlayış ve idrak seviyesi ulaşmak ta iman ve salih amel ve imtihanlardan geçmekle mümkün olduğu için imtihan ediyor Allah.

 

Bu arada bildiğiniz gibi tek mükellef insan değil. Cinler de mükellef. Ama insan Allahın halifeliğine layık görülmüş. Bu mertebe ve şeref o kadar yüksek ki, aslında cennette ve Allaha yakın olan melekler ve şeytan bile kıskanmış bu mertebeyi. Şeytan kendisine ve soyuna verileceğini vehmediyormuş bu şerefin. O yüzden hata yapmasaydık, yapabilmeseydik, imtihan edilip olgunlaşmak yerine başından itibaren mükemmel olsaydık ve hep mükemmellik yurdunda kalsaydık daha iyi mi olurdu acaba dediğimizde bunun cevabının Hayır olduğunu görebiliriz. Yani insan olmasaydık ta melek olsaydık yine insan diye bir canlı yaratılacaktı ve biz de Onun rütbesine imrenecektik.

 

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
5 hours ago, Vefik Sâmi said:

 

İki kişi var.

Biri, babasından kalan trilyonluk servetle gününü gün ediyor.

Diğeri de alnının terini silip, kazandığı nafaka ile ailesini geçindiriyor. Çalmıyor, çarpmıyor, başkalarının emeğini sömürmüyor ve hazır yemiyor.

 

Bu iki kişiden hangisi değerli sizin için ?

Benim için kendi emeği ile çalışıp kazanan değerlidir.

Belki biraz basit oldu ama; ben böyle düşünmekteyim.

 

Kesinlikle ikincisi.

 

Peki herkes zengin olarak doğsa? Hiç fakirlik, açlık olmasa.

Hangisini seçerdiniz? Herkesin zengin olduğu, refah içinde doğduğu bir dünyayı mı yoksa bugünki halini mi?

 

Burada da ben kesinlikle herkesin zengin olduğu, refah içinde doğduğu bir dünyayı seçerdim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 hours ago, Antonius said:

Tengiz yazdıklarım bir iddia mahiyetinde değildir.Ama Tanrı yada Allah dediğin güç sana şah damarından daha yakındır!O güç daima kendini görmek ister! Kendi  manevi aynasındaki kendisi ise Yine kendisinin şahidi olan başarısıdır.Yani ortaya koyduğu eserleridir.Nedir o eserler İnsanlığın yaptıklarıdır.TV ler,Suda yüzen demir gemiler,Uçaklar,Uzaya çıkan  gezegenlere gidip orada tahlil yapıp resimler çekerek bunları dünyaya gönderen araçlar,Tıpta oluşan ilerlemeler v.s.Hep O  bizlerdeki Tanrı gücünün eserleridir.Yoksa Bektaşinin dediği gibi Tabiatın yada Kainatın kuru ahlatı değil İnsanların ortaya koyduğu Sulu sulu armutlardır Tanrının eseri.Eğer cennette kalsaydık bu beynimizi hiç çalıştırmadan Hayvanlar gibi mutluluğun dahi ne olup olmadığını bilmeden bir memeli hayvan cinsi olarak yaşar ve giderdik.Yani Tanrı kendisinden ayrı bir insanı sınamaz.İnsandan ayrı bir tanrıda yoktur! Kainat ve tabiat vardır.Şu halde derimki:Tanrı kendi kendini sınar:

 

Eyvallah ağabey.

 

Enel-hak'ta zaten insandan ayrı gayrı, zamandan ve mekandan münezzeh bir Tanrı olmadığı için, o felsefede insanın etini, kemiğini - etini, sünüğünü yaratan bir Tanrı'da yoktur. Meşayih şeyhi olup, en tepede (7 kat) oturur. Seher vakitleri bir dem ya ele geçer yahut geçmez.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...