Jump to content

Tanrı Neden Sınar?


Recommended Posts

5 hours ago, kirec said:

neden herkesi cennette yaratmadı sorusu kadar ...

 

neden herkesi cehennemde yaratmadı sorusu da konunun ilerlemesi için yararlı olabilir...

 

Güzel bir soru.

 

Eğer bir Tanrı varsa bizim için iyi ve kötü olan hiçbir şey onun için iyi ve kötü değildir. O'na erişemezler bile değil mi?

 

Ayağın taşa takılıp düşse, bir adem de oradan geçen gelip ayağa kaldırsa, bir de yakıp sigara verse "Allah razı olsun" dersiniz değil mi? Aynısını siz başkasına yapsanız bilirsiniz ki bu iyiliktir. Zira insan bu müşküle düşer, el tutana hayır dua edilir.

 

Tanrı müşküle düşmez. O'na iyilik edemeyiz, kötülük edemeyiz. İyilik ve kötülük ancak bizim perspektifimizden var.

 

Eğer tanrı bizi cehennemde var etseydi zaten O'na bir faydası olmayacaktı ancak bize yazıktı.

Eğer tanrı bizi cennette var etseydi O'na yine bir faydası olmayacaktı ancak bizim için gayette güzel olacaktı.

 

Bu iki ihtimal içinde fayda edilebilen tek ihtimal ikinci ihtimal. İlk ihtimalde ne Tanrı'nın ne insanın faydası var ama ikincisinde en azından bu işten insan fayda sağlayabiliyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 169
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bir saat önce, Yeni Üye yazdı:

Bismillah

Bu soruyu kendi anlayışım nispetinde cevaplamaya çalışacağım. Ama soru yüksek seviyeden ve zor bir soru olduğu için zanlara dayalı konuşmaktan korkuyorum. O yüzden en iyisini Allah bilir demekle başlıyorum.

 

 O yazdığım ayeti dikkâte almışsındır umarım. Yoksa çoğu dediğiniz güme gider.

Bir saat önce, Yeni Üye yazdı:

Tanrının sınamasından ne anladığımı ifade edeyim öncelikle. Tanrının iman edenleri sınamasıyla inanmayanları sınaması farklıdır.

Tanrının iman edenleri sınamasının sebebi sadakatlerini test etmek, onları olgunlaştırmak ve temizlemek onlara mertebe kazandırmaktır.

Delili şu ayettir:

"İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?"

"Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!"

 

 

 Neden direk onlara öğretmiyor? İlla yeryüzüne mi indirecek bizi?

Bir saat önce, Yeni Üye yazdı:

Tanrının inanmayanları sınaması onları imana eriştirmek içindir. Delilleri şu ayetlerdir

"Ve onları yeryüzünde birçok ümmetlere ayırdık. İçlerinde iyi olanları da vardı, olmayanları da. Onları biz, bazen nimetlerle, bazen da musibetlerle imtihana çektik. Sonunda belki hakka dönerler diye."

 "Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belâya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. Sonra ne tövbe ediyorlar, ne de ibret alıyorlar."

 

 

 Neden direk ulaştırmıyor? Konuyu açan arkadaşımızın sorusu halâ cevapsız.

 

 

 Çok uzun cevaplar vermediğimden dolayı, daha alıntılamayacağım.

 

 1- Sanatçı örneğinden gidelim;

 

 Bir sanatçı neden sanatla uğraşır? Bu değişebilir, belki bilinmek için yapar, belki duygularını açığa vurmak için yapar vs. Bizim zeki sanatçımız ise, anladığım kadarıyla yeteneğini göstermek için sanatla uğraşıyor. Peki, neden yeteneğini göstermek istiyor? İnsan sanatçılar ya egolarından -bu kısım önemli- ya duygularını açığa vurma isteğinden, ya da her ikisinden dolayı sanatla uğraşır. Şimdi, bu ikisinden herhangi biri bizim tanrıya uyuyor mu, bakalım;

 

A. Duygularını Açığa Vurma

 

 Burada bahsedilen duygular, hem fikirleri kapsar, hem de nesnel tanımıyla duyguları. Buna fazla değinmeyeceğim, zîra, Allah'ta hormonlar bulunmaz.

 

 

B. Ego

 

 Bir sanatçı neden bilinmek ister? Çünkü bu ona güç sağlar. Bu da sanatçıya A durumundaki olayı yapmak, bu gücü kullanarak insanları iyi veya kötü emelleri için yönetmek ve fikirlerinin ciddiye alınmasını sağlamak gibi birçok seçenek sunar. Ama Tanrı için böyle bir durum yoktur.

 

 

 Tanrı yaratacağı şeyin çürük olup olmayacağını bilmiyor mu? Yine aynı soruya geldik;

 

"Bir Tanrı, herşeyi biliyorsa, neden insanları sınava sokar?"

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Yeni Üye said:

sebebi sadakatlerini test etmek, onları olgunlaştırmak ve temizlemek onlara mertebe kazandırmaktır.

 

Tanrı ol deyince oldurabilir yani isterse olgunlaştırmak ve mertebe kazandırmak için insanoğlunun acıyla tecrübe edilmesine izin vermek yerine doğrudan bunu hamuruna da nakşedebilirdi. Yani yaratılıştan öyle yaratabilirdi.

2 hours ago, Yeni Üye said:

Biliyorsunuz mareşal rütbesi alabilmek için meydan savaşı kazanmak gerekir. Yoksa iş iddiaya kalsa herkes kendi gözünde en iyi asker, en yetenekli komutandır.

 

Çok haklısınız. Çünkü mareşal rütbesi biriciktir. Öyle her isteyene verilemez. Öylesi bir mevkide askeri yönetecek bir yöneticiye İHTİYAÇ vardır. O ihtiyacı giderecek KALİFİYEDE bireye ihtiyaç vardır. O kalifiyeyi sağlamak için de TECRÜBEYE ihtiyaç vardır.

 

Ancak bu bizim dünya işimiz. Mevki sınırlı, biricik. Lakin Tanrı'nın mevkiyi sınırlı yaratmasına hacet yoktur. Cennetin bir hududu olmasına...

 

Tanrı'nın İHTİYACI yoktur. Peki bizim? Bizim sınanmaya ihtiyacımız var mı? Sınanmaya ihtiyaç durmadan yaratılsak pek hoş olmaz mıydı? Bunca ıstırap hiç yaşanmasıydı. Öylesine olgunlukta halkedilseydikte budanacak eğrimiz doğrumuz hiç olmasaydı. Ol deyince oldurabilen her gücü haizdir, isteseydi bunu da yapabilirdi.

 

İhtiyaç, kalifiye, tecrübe... bunların Tanrı indinde hiçbir bağlayıcılığı yok.

 

2 hours ago, Yeni Üye said:

Yani mükemmellik yurduna erişebilmek ancak buna hazır olduktan sonra gerçekleşirse bir anlamı olur.

 

Lakin bir şart koyuyorsunuz ve bu şartın Allah indinde hiçbir bağlayıcılığı yok. Bir tanesi çalışmasın etmesin, soytarılık etsin ve sonra tıbbı kazansın? Olur mu? Çalışacak ki kazanacak. İşte bunların hepsi bizi bağlar. Bizi doğrudan buna hazır da halkedebilir Allah, onun için hiçbir sınırlama yok.

 

Evet, biz bugün yaşadığımız dünyaya bakıyoruz ki Allah işini böyle yapıyor ve bizi sınıyor. Var ise Tanrı'nın işi böyle. Lakin biz dünyadaki işlerimizi referans göstererek Tanrı da aynı bizim gibi yapmak zorunda diyemeyiz ki. Onun için kendi çizdiği çizgiler dışında hiçbir sınırlama yok.

2 hours ago, Yeni Üye said:

O yüzden hata yapmasaydık, yapabilmeseydik, imtihan edilip olgunlaşmak yerine başından itibaren mükemmel olsaydık ve hep mükemmellik yurdunda kalsaydık daha iyi mi olurdu acaba dediğimizde bunun cevabının Hayır olduğunu görebiliriz. Yani insan olmasaydık ta melek olsaydık yine insan diye bir canlı yaratılacaktı ve biz de Onun rütbesine imrenecektik.

 

Allah istese insanı yine melekten çok üstün ve hep refah içinde, cennette olacak şekilde yaratabilirdi. Din gereği benim bu dediğimin aksi dahi iddia edilemez.

tarihinde Tengiz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, Tengiz yazdı:

Peki herkes zengin olarak doğsa? Hiç fakirlik, açlık olmasa.

Hangisini seçerdiniz? Herkesin zengin olduğu, refah içinde doğduğu bir dünyayı mı yoksa bugünki halini mi?

 

Bir de şöyle diyeyim.

Dünya şampiyonu bir boksör ya da güreşçi olmaınız için kilonuzda spor yapan tüm rakiplerinizi ekarte etmeniz şart. Bu denli "güçlü"" olmanın yolu da çalışmaktan geçiyor. Çalışmak, hele hele insana ızdırap vercek düzeyde eziyetli antrenmalara katlanmak ile güzel-şuh bir bayanın yanında hoşça vakit geçirmek pek aynı şey değil tabii ki. Ancak; ilkinde sadece vakit geçirmiş olursunuz. Ama; size ızdırap-sıkıntı verdiğini düşündüğünüz antrenmanlar, vücud sağlığınıza ve zihninize çok şey katar. İyi bir mühendis ya da tıp doktoru olmak için de ömrümüzün bir bölümünü zevk ve eğlenceden uzak geçirmemiz gerekebilir.

 

Bu, tamâmen yetişme-olgunlaşma ile alâkalı.

Her şeyi hazır bulduğumuzda "Zengin ababnın mirasyedi evlâdı" gibi olurduk.

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın Tengiz, tahmin ettiğimiz gibi müslümlerden alışılmışın dışında cevap gelmedi.

Hani kuranı yazanlar, "bilmiyor o yüzden sınıyor" deselerdi büyüklüğü sorgulanacaktı, "sınamıyor" deseler bu defa da yalan makinesi yürümeyecekti.

Bunun bir çelişki olduğunu elbette müslümler de biliyor ama bu kadar net çelişkiyi dahi sorgulamak yerine "allah bilir" ile geçiştirmek de ayrı bir çelişki ve komedi olsa gerek...

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 28.12.2017 at 16:43, Tengiz yazdı:

Bu sorum ateistlere değil zira cevapları belli. "Tanrı yok, sınayacak kimse de..."

 

İnançlı insanlara soruyorum.

 

Tanrı neden sınar?

 

 

 

Tanrı neden sınar?

 

  Sınar çünkü.. sana kafir demek için sınanman gerek. Sınanmasaydın Allah’tan başka kimse senin kafir olduğunu bilmeyecekti. Hatta işin en önemlisi sen de kafir olduğunu bilmeyecektin. Allah CC.  sana kafir muamelesi yapmıyor , sen bilmediğin için işte.. yaşatıyor ki  sen de bil kafir olduğunu..

 

Ha beni sınamasın direk cennete koysun diyorsan hala..... adamın aslı kafir neden cennete koysun. iman etmedikçe buna izin vermeyecek. Ee şimdi sınanmakla gerçekler ortaya çıkıyor .. neden imtihanın gereksizliğinden şikayet ediyorsun. Kendini tanımak korkutuyor mu?

Not: kafir demekle şuan ki durumunu ifade ettim. İleride iman etmen mümkündür. Ki inşallah böyle olur da kafirlikten kurtulursun. Eğer kafir değilim dersen, sözümü geri alırım. Senin hakkında hükmü Allah CC. zaten verecek.Bekle.

Hem sınanmazsan,  .. tecavüzcü,katil,hırsız gibi insanlara arkadaşım diyecektin. Çünkü bunlar da sınanmakla ortaya çıkıyor…

Ya, bizi sınamaması bizim katilliğimizi hırsızlığımızı , yok etmiyor. O biliyor, bizim de bilmemiz için sınıyor.. sırf bizim için sınanıyoruz..

 

Ol deyince oldurabilen bir kuvvet isteseydi hepimizi cennette var edebilir ve özgür seçim hakkı da tanıyabilirdi. Bunun yerine cennette hata işleyen insanoğlunu dünyaya defetti. Halbuki cennette hata işlenmesine izin vermeyebilir, Şeytan'ı böbürlenmeyecek bir mahluk olarak halkedebilirdi. Böylece cümlemiz sonsuz bir refah içinde yaşar giderdik.

Neden itiraz ediyorsun. Herkesin melek olmasını  mı istiyorsun? Melekler var zaten, sayıları da çok. Sen melekten farklı olman için yaratıldın.şeytan böbürlenmesin miş. Yahu şeytanı zorlayan yok ki. Şeytan özgür iradesiyle böbürlendi. Atamız Adem as. da özgür iradesiyle hata yaptı. Yahu şeytan ve insanın yaratılışı melekten farklıdır. Çünkü onlar suç işleyebilirler. Fakat şeytan suçundan dönmedi. Huzurdan kovuldu. Adem as. ise yaptığı hatayı anlayınca tevbe etti. Kendini affettirdi.biz de çokça tevbe edip kendimizi affettirmeliyiz. Başka yol yok.

 Cennetten çıkmasaydık diyorsun:..o zaman da.. tecavüzcüler, katiller cennette komşun olurdu. Bunu mu istiyorsun?

 

Bizim sınanmamızın Tanrıya hiçbir faydası olmayacağı mâlumdur. O hâlde sınanmamız bizim için olmalı. Peki cennette sonsuz mutluluk içinde yaşamak varken buradaki ıstırabın bizim için faydası ne ola?

Bu istırablarla Allah CC.için sabredersen. Cennete gideceksin. İstırablarla sınanıyorsun.yukarıda söyledik. Sınanmazsan kendini tanımıyorsun. Sınanmak için de istırabların yaratılması gerekli.

 

 

Tabi, bu elde edilecek fayda ol deyince oldurabilen bir kuvvet tarafından yaratılışta hamurumuza nakşedilebilirdi ve insanoğlunun bu çetin halleri tecrübe etmesi beklenmeyebilirdi lakin Tanrı seçimini böyle yapmadı. Sebebi nedir?

 

Yukarıda dedik ,Sebebi anlamadıyan bir defa söyleyim.

Seni sınamasaydı. Bu çetin halleri yaşamasaydın. Gene cehenneme gidecektin. Bu sefer sana kafir denilince itiraz edecektin. Kendini tecrübe etmediğin için bilemezsin ki. Ve Allah’ı CC. zalimlikle suçlayacaktın. Senin anlamadığın şu: sen sınan ya da sınanma .. cehenneme gideceksin. ( tekrar söyleyim senin üzerinden örnek veriyoruz. İman edersen sözüm geri alınmış olsun. Öbür tarafta sorun istemem.)

 Şimdi sınan ki ne mal olduğunu hem sen gör , hem biz görelim hem de melekler görsün. Allah CC. zaten biliyor. Onun için fark yok.

 

Tecavüze uğrayan bir bebeği tahayyül edin. Faili psikolojik sorunları olan kimse olsun. Burada akli melekesi olmayan birini sınamak gayette mantıksız olur. Bir sübyanın sınanıyor olması da mümkün değildir. Bu vak'a ile çocuğun ailesi yahut toplumun kendisi sınanıyor desek, toplumun ve ailenin sınanması için bir masumu böylece kurban etmek adalet midir? Tanrı neden böyle bir sınamaya ihtiyaç duyar?

Aklı dengesi olmayan biri o bebeğe nasıl ulaşıyor? Bebeğin velisi nerdedir? Delinin velisi nerdedir? Bu suçu bebek ve deliyi bir arada bırakanlara vermek gerek. Burada imtihan edilen bebek ve deli değildir. Her ikisinin de velilerdir. Veliler suçludur..

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Vefik Sâmi said:

ir de şöyle diyeyim.

Dünya şampiyonu bir boksör ya da güreşçi olmaınız için kilonuzda spor yapan tüm rakiplerinizi ekarte etmeniz şart. Bu denli "güçlü"" olmanın yolu da çalışmaktan geçiyor. Çalışmak, hele hele insana ızdırap vercek düzeyde eziyetli antrenmalara katlanmak ile güzel-şuh bir bayanın yanında hoşça vakit geçirmek pek aynı şey değil tabii ki. Ancak; ilkinde sadece vakit geçirmiş olursunuz. Ama; size ızdırap-sıkıntı verdiğini düşündüğünüz antrenmanlar, vücud sağlığınıza ve zihninize çok şey katar. İyi bir mühendis ya da tıp doktoru olmak için de ömrümüzün bir bölümünü zevk ve eğlenceden uzak geçirmemiz gerekebilir.

 

Bu, tamâmen yetişme-olgunlaşma ile alâkalı.

Her şeyi hazır bulduğumuzda "Zengin ababnın mirasyedi evlâdı" gibi olurduk.

 

Dedikleriniz de pek haklısınız. Mevlana'nın kıssası vardır. Nohutlar pişmeye başlayınca tencereden taşıp ateşin harından kaçınmaya çalışırlarmış. Yemeğin sahibi ise nohutlar taşmasın diye nohutların üstüne kepçeyle vururmuş. Nohutlar da hem yanıyoruz hem de kafamıza kepçe yiyoruz diye üzülüyorlarmış. Yemeğin sahibi ise iyice pişin, lezzetlenin, hamsınız olgunlaşın diye bunu yapıyormuş elbette.

 

Evet bu dünyanın fiziği böyle işliyor bunda hemfikiriz lakin bu kuralları böyle halkeden de varsa yaratıcıdır değil mi? Nohutların hiç ham olmasaydı, pişmelerine hiç hacet kalmasaydı...

 

Şu an cennette, şarab akan derelerin kenarında ferahlıyor olsaydık. Bir elimizle çanak çanak şarab nuş etsek, öbür kolumuzla latif, ince belli hurileri sarsaydık? O hâlde kim şikayet ederdi ki "biz bunları hakkedecek ne yaptık?" diye. Yiyeceğimiz mal babamızın sınırlı malı değil, sınırsız gücü olan yaradanın malı olacaktı. Mücadele ve alın teriyle kazanmağa ne hacet? Kazanılacak her neyse sınırsızsa eğer? Hem mücadele ve alın teriyle edinilecek tecrübe, ahlak, disiplin... hamurumuza nakşedilemez miydi? Pek tabi edilebilirdi. Zira yaratıcı için bunun bir sınır yok.

 

yâ ilâhî ger sual etsen bana
bu durur anda cevabim uş sana
ben bana zulm eyledim ettim günah
n'eyledim n'ettim sana ey padişah
ben mi düzdüm beni sen düzdün beni
pür ayip nişe getirdin ey ganî

gözüm açip gördügüm zindan içi
nefs ü hevâ pür dolu şeytan içi
haps içinde ölmeyeyim deyü aç
mismil ü murdar yedim bir iki kaç

nesne eksildi mi mülkünden senin
geçti mi hükmüm ya hükmünden senin
rizkini yiyip seni aç mi kodum
ya yiyip öynünü muhtaç mi kodum
geçmedi mi intikamin öldürüp
çürütüp gözümü toprak doldurup
kil gibi köprü yaparsin geç deyü
sen seni gel dûzahimdan seç deyü

kil gibi köprüden âdem mi geçer
ya düşer ya dayanir yahud uçar
kullarin köprü yaparlar hayr içün
hayri budur kim geçeler seyr içün
tâ gerek bünyâdi muhkem ola ol
ol geçenler eydeler uş dogru yol
terzi kurarsin hevâset dartmaga
kasd idersin beni oda atmaga
terezî ana gerek bakkal ola
yâ bezirgân tâcir ü attar ola
çün günah murdarlarun murdaridur
hazretinden yaramazlar kâridur
sen basirsin hod bilürsün hâlimi
pes ne hâcet dartasin âmâlimi
degmedi hiç yunus'dan sana ziyan
sen bilürsün âşikâre vü nihan
bir avuç topraga bunca kiyl ü kal
neye gerek iy kerim-i zül-celâl

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, FETİH said:

Sınar çünkü.. sana kafir demek için sınanman gerek. Sınanmasaydın Allah’tan başka kimse senin kafir olduğunu bilmeyecekti. Hatta işin en önemlisi sen de kafir olduğunu bilmeyecektin. Allah CC.  sana kafir muamelesi yapmıyor , sen bilmediğin için işte.. yaşatıyor ki  sen de bil kafir olduğunu..

 

 

Ha beni sınamasın direk cennete koysun diyorsan hala..... adamın aslı kafir neden cennete koysun. iman etmedikçe buna izin vermeyecek. Ee şimdi sınanmakla gerçekler ortaya çıkıyor .. neden imtihanın gereksizliğinden şikayet ediyorsun. Kendini tanımak korkutuyor mu?

 

 

Not: kafir demekle şuan ki durumunu ifade ettim. İleride iman etmen mümkündür. Ki inşallah böyle olur da kafirlikten kurtulursun. Eğer kafir değilim dersen, sözümü geri alırım. Senin hakkında hükmü Allah CC. zaten verecek.Bekle.

 

 

Hem sınanmazsan,  .. tecavüzcü,katil,hırsız gibi insanlara arkadaşım diyecektin. Çünkü bunlar da sınanmakla ortaya çıkıyor…

 

Ya, bizi sınamaması bizim katilliğimizi hırsızlığımızı , yok etmiyor. O biliyor, bizim de bilmemiz için sınıyor.. sırf bizim için sınanıyoruz.

 

Öncelikle, rica ediyorum yeşil yazmayınız. Okumakta çok güçlük çekiyorum.

 

Şimdi aslında benim sorduğum soru verdiğiniz cevabın bir aşama ilerisi. Yan siz diyorsunuz ki "seni özgür iradenle bıraktı, ne yaparsan kendin seçtin. Kendine zulm ettin yahut etmedin..."

 

Bana sual edilseydi "cennette sonsuz sefa sürüp, muzu mu elmayı mı daha çok seviyorum şeklinde bir özgür iradeyle yetinmek mi istersin? Yahut fena bir iş mi edeyim ya da iyilik mi işleyeyim raddesinde bir özgür irade mi istersin?" deselerdi ben muhakkak 1. sini seçerdim. Benim iyi ile kötü arasında seçim yapmamın kime ne faydası var? Şayet kötülük olmasaydı o halde kimse katil, tecavüzcü ve hırsız olamazdı. Bizim böyle fena işleri yapmamız için bize bir opsiyon verilmesinin bize ne faydası oldu? Eğer bizim çirkin işler yapmak gibi bir irademiz olmasaydı o halde "kendini tanımak" diye ifade ettiğiniz kendimizde çirkin işler işlemek gibi bir çirkinlikte olmayacaktı. Ben öylesi bir kendimi tanımayı böylesi bir kendimi tanımaya değişirdim. Zira kötülükte yapabilme opsiyonumun bana bir faydası yok. Var ise de o fayda ve tecrübe ben o kötü işi işlemeden yaratıcı tarafından bana yaratılışta bahşedilebilirdi, böylece dünyadaki bunca fenalık olmazdı. Bir bebeğin tecavüzünden çıkarılacak ders ve sınanma o çocuğa tecavüz edilmeden de ol deyince oldurabilen bir güç tarafından yaratılışta bize bahşedilebilirdi. Yaratıcı için bir sınır yok ki.

 

2 hours ago, FETİH said:

Neden itiraz ediyorsun. Herkesin melek olmasını  mı istiyorsun? Melekler var zaten, sayıları da çok. Sen melekten farklı olman için yaratıldın.şeytan böbürlenmesin miş. Yahu şeytanı zorlayan yok ki. Şeytan özgür iradesiyle böbürlendi. Atamız Adem as. da özgür iradesiyle hata yaptı. Yahu şeytan ve insanın yaratılışı melekten farklıdır. Çünkü onlar suç işleyebilirler. Fakat şeytan suçundan dönmedi. Huzurdan kovuldu. Adem as. ise yaptığı hatayı anlayınca tevbe etti. Kendini affettirdi.biz de çokça tevbe edip kendimizi affettirmeliyiz. Başka yol yok.

 

 Cennetten çıkmasaydık diyorsun:..o zaman da.. tecavüzcüler, katiller cennette komşun olurdu. Bunu mu istiyorsun?

 

 

Hayır, melek olmak istemiyorum. Eğer yaratıcı meleklerden daha ulu bir yaratık halketmek istediyse iradesidir yapar. Peki yaratıcı hem meleklerden daha âli hem de günah işlemeyen bir mahluk halkedemez mi? Eder. Niye edemesin?

 

Ben şeytanı zorlayan oldu, ademi zorlayan oldu, özgür iradesiyle yapmadılar vs... demedim ki. Özgür iradenin varlığı bir tartışma konusu olmakla birlikte burada varlığını birebir kabul ediyoruz ancak özgür irade sadece iyi ile kötü arasındaki seçim değil ki. Ben klasik müzik severim sen pop müziği öbürü rap müziği... bu da seçimdir. Sen kırmızı seversin ben sarı severim. Sen muz seversin ben elma severim...  Bu seviyede bir özgür iradeyle insanı yaratmakta mümkündü Tanrı için. Tanrı'nın yaradışı için bir sınır mı var? Varsa da o sınırı kendi çeker, başka bir güç belirleyemez ki.

 

Şimdi sizin cennetten çıkmasaydık ile başlayan cümlenizde bir mantık yanlışı var. Ben diyorum ki bizim irademizde fena iş yapmak gibi bir opsiyonumuz olmasaydı biz ne kaybederdik? Fena işlerin işlenmesiyle elde edilen tecrübe kıymetli bir değer ise bu değer yaratılıştan bize bahşedilseydi de bunca fenalık olmasaydı. Eğer benim dediğim gibi biz fenalık edecek iradeye sahip olmasaydık o halde kimse tecavüzcü ve katil de olamazdı.

2 hours ago, FETİH said:

Aklı dengesi olmayan biri o bebeğe nasıl ulaşıyor? Bebeğin velisi nerdedir? Delinin velisi nerdedir? Bu suçu bebek ve deliyi bir arada bırakanlara vermek gerek. Burada imtihan edilen bebek ve deli değildir. Her ikisinin de velilerdir. Veliler suçludur..

 

Bu farazi bir örnek. Farazi olduğu için ucunu nereye çeksem oraya gelir.

 

Bebeğin velisi akli melekesi olmayan babası. Delinin velisi de hayatta yok. Komşuları ise bu adamın bu hallerinden bihaber. Diyebilirsin ki çok zorluyorsun, sallama örnekle bu işler olmaz. Bu anlattığıma benzer bir olay Amerikada yaşandı. Herif evladını bodurama kitlemiş ve yıllar boyunca tecavüz etmiş.

 

Yanı sıra Türkiye'de günyüzüne çıkmayan ensest vak'alarla ilgili hususları muhataplarından dinlediğim için buna benzer çok örnek biliyorum. Öte yandan, velileri olduğunu varsaysak bile bir veliyi sınamak için el kadar sübyanın tecavüzüne göz yummak ?

 

Bebek - Akli melekesi olmayan adam örneğini biraz daha genişleteyim.

 

Düşünün bir ceylan ormanda zıp zıp dolaşırken bir taşa sıkışıveriyor. Hayvancağız çıkarmıyor da. Orada 3-5 gün, aç ve sussuz, taşa sıkışan bacağının ıstırabıyla günlerce kalıyor ve can veriyor.

 

Bir ceylan sınanamaz. Bu olayda kimsenin bir suçu da yok. Peki neden sınanamayan bu zavallı hayvancağız böylesi bir ıstıraba mahkum ediliyor? Kanser olan bir kedi veya köpek...

tarihinde Tengiz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Çocuklara sordum bu soruyu...

 

Hepimiz cennette olsaydık sınav falan olmasaydı nasıl olurdu ....

 

Kimisi orayı hak etmeyenler gitmiş olur o zaman dedi...

 

Kimisi de kötüler orada olursa cennetinde çekilmez hale getirebilirler dedi...

 

Daha başka enteresan cevap bulursam eklerim...

 

Tabi konuya başka bir yaklaşım da şöyle ....

 

Cennet ve cehennem aslında bu dünyadaki durumlarimizdir ....

 

Yani öldükten sonraki terazi tartı hesap sonucunda yerlestirilecegimiz yerler değil...

 

Kötülükler ederek yaşayanlar hem kendilerini hem cevrelerinin hayatını cehenneme çevirirler asla gerçek huzuru yaşamazlar...

 

Ama iyilik için çalışanlar da cennette yaşar yani o huzuru tadarlar...

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Tengiz yazdı:

 

Öncelikle, rica ediyorum yeşil yazmayınız. Okumakta çok güçlük çekiyorum.

 

Şimdi aslında benim sorduğum soru verdiğiniz cevabın bir aşama ilerisi. Yan siz diyorsunuz ki "seni özgür iradenle bıraktı, ne yaparsan kendin seçtin. Kendine zulm ettin yahut etmedin..."

 

Bana sual edilseydi "cennette sonsuz sefa sürüp, muzu mu elmayı mı daha çok seviyorum şeklinde bir özgür iradeyle yetinmek mi istersin? Yahut fena bir iş mi edeyim ya da iyilik mi işleyeyim raddesinde bir özgür irade mi istersin?" deselerdi ben muhakkak 1. sini seçerdim. Benim iyi ile kötü arasında seçim yapmamın kime ne faydası var? Şayet kötülük olmasaydı o halde kimse katil, tecavüzcü ve hırsız olamazdı. Bizim böyle fena işleri yapmamız için bize bir opsiyon verilmesinin bize ne faydası oldu?  ir kedi veya köpek...

 

 

Opsiyon verildi, çünkü bu kötülüklere karşı koymakla kendini iyilerden olduğunu ispat ediyorsun.yoksa tek düzeik olurdu, hayat sıkıcı olurdu. İyilik yanında kötülük olmalı ki onun değeri anlaşın. Mesela cömertlik diye bir iyilik var. Onun dereceleri olması için cimriliğin de olması gerek. Yoksa cömertliğin dereceleri ve önemi anlaşılmazdı. Cömertliği derecesi cimrilikle belli oluyor.

Yani 10 tl veren bir cömerti, 1 tl veren cömertle kıyaslayıp 10 tl veren de daha cömert dersin. Alttaki 1 tl olmazsa üstteki 10 tl ye bir değer biçemezsin. Aynı şekilde 1 tl verenin    de altında bir derece olmalı ki ona da cömert deyelim. O da 0 tl yani cimrilik oluyor.

Her iyiliğin menfi şekliyle de kötülüğü   mevcud ki.. o iyiliklerin dereceleri belli olsun. Ayrıca bu kötülükler olmasa şeytan insanları neye çağırırdı. Şeytanın çağıracağı kötülük de gerekli. Ne kadar çok kötülüğe karşı koyarsan o kadar değerli iyi bir insan olursun. Çünkü bu iyi insandır, dediğimizde hemen şunu sorarız .. ne yapmış ki iyi olmuş? Deriz. Cevabında cömerttir deriz. Peki birine kötü dediğimiz de. Ne yapmışta kötü olmuş deriz.. cevabında cimridir .. deriz.

 

Sonuç: kötülük olmasa

1-şeytan işsiz kalır.

2-biz cennetten çıkmazdık.

3- bazı insanlar aslında kötü iken, iyi bilinirdi.

4-iyiliğin kıymeti bilinmezdi.

 

çoklu seçmeyi beceremedim. bidiğim gibi yapayım.. yeşil yok öyle olsun.

 

 

Eğer bizim çirkin işler yapmak gibi bir irademiz olmasaydı o halde "kendini tanımak" diye ifade ettiğiniz kendimizde çirkin işler işlemek gibi bir çirkinlikte olmayacaktı. Ben öylesi bir kendimi tanımayı böylesi bir kendimi tanımaya değişirdim. Zira kötülükte yapabilme opsiyonumun bana bir faydası yok. Var ise de o fayda ve tecrübe ben o kötü işi işlemeden yaratıcı tarafından bana yaratılışta bahşedilebilirdi, böylece dünyadaki bunca fenalık olmazdı. Bir bebeğin tecavüzünden çıkarılacak ders ve sınanma o çocuğa tecavüz edilmeden de ol deyince oldurabilen bir güç tarafından yaratılışta bize bahşedilebilirdi. Yaratıcı için bir sınır yok ki.

Bu dediğin var zaten . kimse bebeğe tecavüzün kötü olduğunu, tecrübe ederek öğrenmiyor ki..

Asıl öğrenme bu işi kim yapacak o öğreniliyor. Tecavüzün Kötü olduğu değil, o işi yapan kim o bilinmiyordu. Onu öğreniyorsun.

 

 

 

Hayır, melek olmak istemiyorum. Eğer yaratıcı meleklerden daha ulu bir yaratık halketmek istediyse iradesidir yapar. Peki yaratıcı hem meleklerden daha âli hem de günah işlemeyen bir mahluk halkedemez mi? Eder. Niye edemesin?

Bu da var ki:

Meleklerin içinde Cebrail’in as. üstünde kimse yok.

İnsanlar içinde Hz. Muhammed’in sav. üstünde kimse yok.

O da Cebrail as. ve tüm meleklerden daha üstün biri olarak yaratılmış, zaten. Günah işlememiş. İşlediğini  farz etsen bile, Allah CC.  günahlarını affetmiş. Bu da var zaten..halk etmiş, sen kendini kurtar bence. Ona uyarak…

 

Ben şeytanı zorlayan oldu, ademi zorlayan oldu, özgür iradesiyle yapmadılar vs... demedim ki. Özgür iradenin varlığı bir tartışma konusu olmakla birlikte burada varlığını birebir kabul ediyoruz ancak özgür irade sadece iyi ile kötü arasındaki seçim değil ki. Ben klasik müzik severim sen pop müziği öbürü rap müziği... bu da seçimdir. Sen kırmızı seversin ben sarı severim. Sen muz seversin ben elma severim...  Bu seviyede bir özgür iradeyle insanı yaratmakta mümkündü Tanrı için. Tanrı'nın yaradışı için bir sınır mı var? Varsa da o sınırı kendi çeker, başka bir güç belirleyemez ki.

Allah’ın CC. yaratışına bir sınır olmaz elbette. Ancak sen şunu unutuyorsun: Sadıku’l-vaad

Allah CC.  Sadıku’l-vaad’dir. Yani sözünü tutar. Vaadini yerine getirir. Bu şu demek oluyor: namaz kılanı cennetine alması, Sadıku’l-vaad olduğu için, ya da kafirleri cehenneme atması Sadıku’l-vaad olduğundan, bu işte insanların hiçbir dahli yok. Allah’a CC. bir güvenseniz, Sadıku’l-vaad olduğuna bir iman etseniz, her şey çözülecek te bunu yapmıyorsunuz.

 

Şimdi sizin cennetten çıkmasaydık ile başlayan cümlenizde bir mantık yanlışı var. Ben diyorum ki bizim irademizde fena iş yapmak gibi bir opsiyonumuz olmasaydı biz ne kaybederdik? Fena işlerin işlenmesiyle elde edilen tecrübe kıymetli bir değer ise bu değer yaratılıştan bize bahşedilseydi de bunca fenalık olmasaydı.

Zaten bahşedilmiş, bunun fena olduğunu biliyoruz.bilinmeyen onu kim yapacak?

 

Eğer benim dediğim gibi biz fenalık edecek iradeye sahip olmasaydık o halde kimse tecavüzcü ve katil de olamazdı.

Ya şunu bir anla: 1 yaşında bir bebeğe katil demiyoruz. O bebek 30 una gelince haksız yere insan öldürüyor. Kimse onu zorlamıyor vee katil oluyor. Biz de o da katil olduğunu öğreniyoruz.

Senin hayalinle bakalım meseleye: fenalık edecek irade olmasa o kişiye bir zorlama olurdu. Adamın özgür iradesine Allah CC. karışmıyor, sana ne oluyor da karışıyorsun. Ayrıca imtihanın adil olması için iyilik yanın da kötülük de olmak zorundadır.

“İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece 'İman ettik' demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.” (Ankebut, 29/2-3)

“Ey iman edenler! Allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir avlanma ile (onu yasak ederek) dener ki gizlide (kimsenin görmediği yerde, gerçekten) kendisinden kimin korktuğu ortaya çıksın. Kim bundan sonra sınırı aşarsa onun için acı bir azap vardır.”(Maide, 5/94)

 

 

 

 

Bu farazi bir örnek. Farazi olduğu için ucunu nereye çeksem oraya gelir.

 

Bebeğin velisi akli melekesi olmayan babası. Delinin velisi de hayatta yok. Komşuları ise bu adamın bu hallerinden bihaber. Diyebilirsin ki çok zorluyorsun, sallama örnekle bu işler olmaz. Bu anlattığıma benzer bir olay Amerikada yaşandı. Herif evladını bodurama kitlemiş ve yıllar boyunca tecavüz etmiş.

 

Yanı sıra Türkiye'de günyüzüne çıkmayan ensest vak'alarla ilgili hususları muhataplarından dinlediğim için buna benzer çok örnek biliyorum. Öte yandan, velileri olduğunu varsaysak bile bir veliyi sınamak için el kadar sübyanın tecavüzüne göz yummak ?

 

Bebek - Akli melekesi olmayan adam örneğini biraz daha genişleteyim.

 

Düşünün bir ceylan ormanda zıp zıp dolaşırken bir taşa sıkışıveriyor. Hayvancağız çıkarmıyor da. Orada 3-5 gün, aç ve sussuz, taşa sıkışan bacağının ıstırabıyla günlerce kalıyor ve can veriyor.

 

Bir ceylan sınanamaz. Bu olayda kimsenin bir suçu da yok. Peki neden sınanamayan bu zavallı hayvancağız böylesi bir ıstıraba mahkum ediliyor? Kanser olan bir kedi veya köpek...

 

Taşın sert olması sıkıştırma özelliği sayesinde güzel şeyler de oluyor. Taşın bu halde yaratılması çok güzeldir. O sertlik sayesinde pek çok can da kurtulmuştur. Onu hiç hesap etmiyorsun..Ceylana gelince üzücü bir olay ama o da birilerinin rızkı olmuştur. Boşuna gitmemiştir. Diğer hayvanlar da yiyecek için taşı sert yarattığı için Allah’a CC.  müteşekkir olmuştur,..

 

İnsan hasta oluyor. Köpek olmasın diyorsun. Onlar imtihan edilmiyorlar, fakat imtihan konusu oluyorlar. Sen de o konu da imtihanı kaybedip,  kaybetmeme imtihanı veriyorsun.

Şu da var ki: onun hastalıktan çektiği zahmet de zihnin de bir cehennem veya cennet tasavvuru olmadığı için farklılık arz eder. Zihni bizden farklı olduğundan senin hastalık algın  onunkinden farklı olmalıdır. Yani bedeni çekse de , maneviyatı çekmiyor. Asıl olan ruhun çekmesi.. belki de hastalığın kendisi çektirmiyor bize, hastalığın kötü olduğu algısı çektiriyor bize. Bu da hayvan da yok..

En güzel cevabı ziya paşa vermiş gibi:

“İdrak-i meali bu küçük akla gerkemez,
Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.”

 

 

 

tarihinde FETİH tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sınav mınav sorun değil. Nihayetinde bir uzaylı uygarlık da gezegenimize hayat ekmiş ve iş nereye varacak diye bir deney yapıyor olabilir. Bu da bir tür sınav demektir. Sınavı geçemeyenleri imha edip geçenleri daha üst düzey bir gezegende daha ileri safhalara ulaşmaları için istihdam ediyor olabilirler. Ölenlerin ruhlarını almak demek klonlamak için genetiklerini kopyalamak demek olabilir.

 

Bu varsayımların bir sakıncası yok. Sakıncası olan şu:

 

Tanrıya inanmayanların onu inkar edenlerin sırf bu nedenle, kimseye bir kötülük filan yapmadıkları halde sınavı kaybedeceklerinin ve sonsuz işkence ile cezalandırılacakları iddiası. İşte bu iddia kabul edilemez.

 

Siz hiç tanrıya inanmayan ama yararlı işler yapanların sınavı kazandıklarını söyleyen bir din gördünüz mü? Budizm olabilir.  Ama o tek başına dinler içinde ayrı bir kategori zaten, belki benzeri bir iki tane daha vardır, bilmiyorum. Reenkarnasyon dinleri galiba bu formatta, emin değilim. Ama onların bile "şu işi tanrı(lar) yaptı" dendiği zaman "hadi be ordan, ne tanrısı? Tanrı diye bir şey yoktur" diyen birine hoşgörü ile bakacaklarını sanmıyorum. 

 

Bu din işi bu yüzden olmaz. Dinciler, bir düşünün bakalım, hiç bir biçimde tanrıyı işin içine katmayan bir din icat edebilir misiniz? Bu soru size ters gelebilir, şöyle sorayım, yeryüzünde böyle bir dinin zuhur edip gelişmesi olası mıdır? Yanıtınız evet olabilir ama gerçekleşmedikçe uçuk bir varsayım olarak kalır. İcraat şart! Tanrınız böyle bir din göndermezse hiç şansınız yok!

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, isabettin yazdı:

 

Bebek neden sınava tabi tutulmuyor? O kadar insan sınavda ter dökerken, bebeğin direk cennete gitmesi haksızlık değil mi?

 

sınava tabi değil, çünkü sınav için akıl gerekli. bebekte aklı kullanacak olgunluk olmadığı için imtihan dışıdır.asıl  haksızlık onun sınava almaktır.

 

 yok kasteddiğin ben de bebekken ölüp cennete gitseydim. demek istemişsen..

 

o zaman da cenneti kaybetmiş değilsin. o bebekten daha şerefli bir yolla cennete gidebilirsin. aklını kullanıp iman ederek. ki bu yol en güzeli olmasaydı, Hz. Muhammed as. bu yolu kullanmazdı. önünde ölmediğin için daha güzel bir yol var. o da şu:  işit ve itaat et.

 

bu mu zor olan, ölümle bundan mı kaçacaksın. emin ol itaat etmek ölmekten daha güzell.. çünkü neticesi daha güzel.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Soru anlaşılmamış olabilir. Yani öyle bir din olacak ki, bu dini gönderen tanrı, "bana inanmamanız beni en küçük şekilde üzmez. Hiç bir cezalandırma yoluna da gitmem bu gerekçeyle. Sizden tek istediğim iyi olmanız. Başka bir şey istemiyorum. Bana inanmadan benim isteğimi nasıl yerine getireceksiniz? Kafanıza bu takılabilir. Takılmasın. Dinimi hiç duymayan, duyurumdan hiç haberi olmayanları bile iyi olurlarsa mükafatlandıracağım. İyi olmak için duyurumdan haberdar olmak da bana inanmak da şart değil. Öte yandan duyurumu duymuş veya duymamış olsun kötülük yapanları cezalandıracağım. Duyanlar duymayanlara duyursun. Duyup duymamak sonucu değiştirmeyecek olsa da, duymuş olurlarsa daha iyi olur!" diyecek. 

 

Tabii duymuş olmaları iyi olur demekle duyurmanın iyi bir hareket olacağı için mükafatlandırılacağını da ekleyecek. "Duydumduymaz (!) olmak ise hoş bir hareket olmadığı için, kızmasam da, kimseye bir kötülük yapmadıysa bu kusuru affedecek olsam da, duyurun ki iyi iş yapmış olun ve mükafatlandırayım. Yani bu sözüm, kötülük yapmadıkça iyilik de yapmamayı mazur kılar. Sizden sadece kötülük yapmamanızı istiyorum. Sizden tek beklentim bu. Kötülük yapmayın da, iyilik yapmasanız da bence sakıncası yok. Yani ekşiye tatlıya karışmayanları niye hiç iyilik yapmadınız diye sorgulamayacağım" eklemesini de yapacak.

 

Ne dersiniz? Olabilir mi böyle bir şey? Benim yanıtım olamaz. Neden olamayacağını şimdi açıklamayacağım. Çünkü teistlerden yanıt geleceğini pek sanmıyorum. Bunu geçiştirmeyi çıkarlarına uygun bulacaklarını tahmin ediyorum. O yüzden şimdi açıklamıyorum. Boşuna çenemi, pardon parmaklarımı yormayayım! 

Link to post
Sitelerde Paylaş
22 dakika önce, democrossian yazdı:

Soru anlaşılmamış olabilir. Yani öyle bir din olacak ki, bu dini gönderen tanrı, "bana inanmamanız beni en küçük şekilde üzmez. Hiç bir cezalandırma yoluna da gitmem bu gerekçeyle. Sizden tek istediğim iyi olmanız. Başka bir şey istemiyorum. Bana inanmadan benim isteğimi nasıl yerine getireceksiniz?

 

Zâten dinlerin en mühim açmazlarından birisi belki de en başta olanı;  her şeyin belli bir sınırı-kapasitesinin bulunduğu dünyada, herhangi bir işte muvaffak olabilmek için bilmek gerekirken, Tanrı gibi eşi-benzeri olmayan bir güç'ün hoşnudluğunu kazanmak için inanmanın yetiyor olması. Halbuki bilmek ve inanmak farklı kavramlardır. Dünya tarihinde Tanrı ve din adına sergilenen vahşet, işlenen cinâyetlerin bir hesâbı tutulabilseydi, muhtemelen sömürü ve gasp niyetiyle yapılanlarla "At başı" giderdi.

 

Ölümle tehdit edip, korkutarak veya öldürerek dünyayı düzeltmez, amacınıza da hiç bir şekilde ulaşamazsınız.

İnsanlar üzerinde etkinlik sağlamak için baskı, tehdit ve cinayetleri tavsiye eden hiç bir doktrin, Tanrıdan gelmiş olamaz.

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Vefik Sâmi yazdı:

Zaten dinlerin en mühim açmazlarından birisi belki de en başta olanı;  her şeyin belli bir sınırı-kapasitesinin bulunduğu dünyada, herhangi bir işte muvaffak olabilmek için bilmek gerekirken; Tanrı gibi eşi-benzeri olmayan bir güç'ün hoşnudluğunu kazanmak için inanmanın yetiyor olması.

 

Çok doğru bir noktaya parmak bastın, kutlarım. Ben bu tarafını düşünmemiştim. Yani mesele iki taraflı:

 

Sınavı kaybetmek için tanrıya inanmayışın yeterli olması yanında, kazanmak için sadece inanmanın da yeterli olması. Gerçi İslam açısından ele alırsak Müslümler itiraz edeceklerdir. Çünkü Kuran'da "sadece inandım demekle kurtulacağınızı, mallarınızla ve canlarınızla denenmeyeceğinizi mi sandınız" şeklinde bir pasaj vardır. Müslümlerin çoğunluğu allahı birlemenin yeterli olmadığını, Muhammedi de onaylamanın şart olduğunu öne sürerler.

 

Ben bu yüzden işin bu tarafını düşünmeye kafa yormamıştım. Ama dediğin yine de doğru. Çünkü Kuran'da şirk dışındaki günahların affedilebileceği de yazar. Yani allahı birledi mi, tamam. Cehennemde yansa da en sonuncu olarak da olsa cennete girecektir şeklinde bir inanç yaygındır. Bu şirk dışında her günah affolabilir pasajı, seni yine de haklı çıkarıyor.

 

Gerçi bu da dolaylı söyleniyor, yani allah şirki asla  affetmez denmekle dolaylı olarak başka her şeyin affolabileceğini söylemiş oluyor. Öyle de çevirsek böyle de çevirsek haklı çıkıyorsun. Tabii malları ve canları ile allaha hizmet etmeyenlere münafık damgası vurulması da var. İşin çok boyutu var ama sonuçta sen haklısın. Sonuçta hiç bir Müslüm, bir tanrıya inanan birinin ebedi cehennemde kalacağını iddia pek etmez, edemez.

 

Hatta mallarınız ve canlarınızla deneneceksiniz demesi inanmanın cennete gitmeye yetmeyeceği anlamına da gelmez. İnandı, denenmeden öldü. Ne olacak? Sonuç olarak kısaca haklısın diyorum. 

 

Bu da fecaat yani, hiç iyilik yapma, ama allah yolunda cinayetler işle, yağma talan yap, cennetliksin! Bu da kabul edilemez bir durum. Her botu ye, ama yeter ki allah adına ye şeklinde bir durum ortaya çıkıyor. Bunu vurgulaman çok yerinde oldu, söylediğim eksikti, tamamladın, teşekkür ederim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 hours ago, kirec said:

Çocuklara sordum bu soruyu...

 

Hepimiz cennette olsaydık sınav falan olmasaydı nasıl olurdu ....

 

Kimisi orayı hak etmeyenler gitmiş olur o zaman dedi...

 

Kimisi de kötüler orada olursa cennetinde çekilmez hale getirebilirler dedi...

 

Daha başka enteresan cevap bulursam eklerim...

 

Tabi konuya başka bir yaklaşım da şöyle ....

 

Cennet ve cehennem aslında bu dünyadaki durumlarimizdir ....

 

Yani öldükten sonraki terazi tartı hesap sonucunda yerlestirilecegimiz yerler değil...

 

Kötülükler ederek yaşayanlar hem kendilerini hem cevrelerinin hayatını cehenneme çevirirler asla gerçek huzuru yaşamazlar...

 

Ama iyilik için çalışanlar da cennette yaşar yani o huzuru tadarlar...

 

 

 

Çocukların konuya yaklaşımını hiç düşünmemiştim. Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 hours ago, FETİH said:

yoksa tek düzeik olurdu, hayat sıkıcı olurdu. İyilik yanında kötülük olmalı ki onun değeri anlaşın. Mesela cömertlik diye bir iyilik var. Onun dereceleri olması için cimriliğin de olması gerek. Yoksa cömertliğin dereceleri ve önemi anlaşılmazdı. Cömertliği derecesi cimrilikle belli oluyor.

 

Ama bakın şimdi Tanrı için bir yaratma sınır var mı? Bir güç sınırı var mı?

 

Tanrı cömertliğin değeri bilinsin isterse bunu sana bana doğuştan bahşedebilir. Bunu tecrübe ederek öğrenmek zorunda olmamız niye? Tecrübe etmeden de kıymeti bilmemizi irade etseydi o zaman da öyle olurdu. Siz bunun tersini söyleyebilir misiniz? Tanrı isteseydi insanlar doğuştan her güzel şeyin değerini bilemezlerdi illaki tecrübe etmeleri gerekiyordu diyebilir misiniz? Derseniz Tanrının gücünü sınırlarmış olursunuz ve o zaman ol deyince olduran vasfı yok olur.

 

4 hours ago, FETİH said:

Bu dediğin var zaten . kimse bebeğe tecavüzün kötü olduğunu, tecrübe ederek öğrenmiyor ki..

 

Asıl öğrenme bu işi kim yapacak o öğreniliyor. Tecavüzün Kötü olduğu değil, o işi yapan kim o bilinmiyordu. Onu öğreniyorsun.

 

Efenim onu öğrenmeye ne hacet? Bu adamın mayasında bu işler olmasa hiç öyle işlere değmese biz ne kaybederiz? Ha o adama bakıp kötü ile iyi arasındaki farkı görüyorsun ve iyinin kıymetini anlıyorsun diyorsun ben de diyorum ki Tanrı istese zaten bizi; bahsettiğimiz kıymeti, iyiliği doğuştan bilir de yaratabilirdi.

4 hours ago, FETİH said:

O sertlik sayesinde pek çok can da kurtulmuştur. Onu hiç hesap etmiyorsun..

 

Edelim tabi, konuyla alakalı bir kısmını tespit edebilirseniz o bakış açısını da dinlerim sizden.

 

4 hours ago, FETİH said:

Ceylana gelince üzücü bir olay ama o da birilerinin rızkı olmuştur. Boşuna gitmemiştir. Diğer hayvanlar da yiyecek için taşı sert yarattığı için Allah’a CC.  müteşekkir olmuştur,..

 

Diğer hayvanlar ceylanın bu ıstırabından nimetlenmek mecburiyetindeler sizin de dediğiniz gibi ancak neden böyle olsun? Neden ol deyince oldurabilen bir güç, elinde sınırsız imkan olan bir güç birinin rızkını diğerini ıstırabı haline getirsin?

 

4 hours ago, FETİH said:

Zihni bizden farklı olduğundan senin hastalık algın  onunkinden farklı olmalıdır. Yani bedeni çekse de , maneviyatı çekmiyor. Asıl olan ruhun çekmesi.. belki de hastalığın kendisi çektirmiyor bize, hastalığın kötü olduğu algısı çektiriyor bize. Bu da hayvan da yok..

 

Hastalığın kötü olduğu algısı tamamen biyolojik sebeplerden kaynaklanıyor. Bizim nasıl canımız acıyorsa onların da acıyor ve aynı algıları hissediyoruz. Tabi hayvanlar alemindeki canlılar arasında çokça fark var ancak nasıl bizim canımız acıyorsa bir köpeğin de acıyor ve biz nasıl ıstırap çekiyorsak biliniz ki onlar da çekiyor. Akli melekesi olmayan ve hasta olan insanları tetkik edin, bu hayli barizdir.

4 hours ago, FETİH said:

En güzel cevabı ziya paşa vermiş gibi:

 

 

“İdrak-i meali bu küçük akla gerkemez,
Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.”

 

Bu konuda genelde aldığım cevap bu oluyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...