The_Individualist 0 Oluşturuldu: Aralık 29, 2017 Raporla Share Oluşturuldu: Aralık 29, 2017 1) Analog ve dijital veri ve bilgilerin temel farkları nelerdir ? Hangisi "gerçeğe" daha yakındır ? 2) Beyin , göz , kulak gibi organlar analog yapıda mıdır dijital mi ? Link to post Sitelerde Paylaş
The_Individualist 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi @haci @anibal @Dr.AldRe @NotImportant @Bir Buçuk @Zarava ehmel Link to post Sitelerde Paylaş
anibal 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi 4 hours ago, The_Individualist said: 1) Analog ve dijital veri ve bilgilerin temel farkları nelerdir ? Hangisi "gerçeğe" daha yakındır ? 2) Beyin , göz , kulak gibi organlar analog yapıda mıdır dijital mi ? Analog veri, 0 ile sonsuz arasında herhangi bir değeri alabilen değerlerdir. Bildiğin sayı doğrusu. Herhangi bir noktayı alabilirsin, tamsayı da olabilir, 0.0000000000000001 gibi bir sayı da. Canın istediği kadar sıfır koyabilir, bu elde ettiğin değer kadar asıl değeri artırıp azaltabilirsin. Sayısal veride ise, temel olarak sadece pozitif tamsayılar vardır. Sayılar ancak belli aralıklarda olabilir. Yani sıcaklık ölçüyorsan mesela, 0, 1, 2, ... 100 derece olabilir, -5 derece veya 3.5 derece gibi şeyler olmaz. Fakat, elde edilen sonucun yorumlanması noktasında, sayısal değeri, negatif, kesirli değer falan gibi yorumlama tribi yapılabilir. Mesela, denir ki, "500 sıfırdır, her sıcaklıkta 10 katıyla gösterilecektir". Bu durumda " -50.0 derece = 0 0.0 derece = 500 50.0 derece = 1000 ile ve 0.1 derece aralıkla bakınca, mesela 4.5 derece 545 ile gösterilebilir. İnsan algısı ne tam sayısal, ne de tam analogtur. Zira, sonsuz küçüklükte hassasiyeti yoktur. Yani, mesela 5.1 derece ile 5.15 derece arasındaki farkı anlayamaz. Fakat, algı olarak "buçuk, az, yarım, çeyrek" gibi kavramlarımızın da olması ile, insan algısı ve benzer çalışan şeyler, analog olarak kabul edilir. İkili sayıları, sayısal şeylerle karşılaştırmak sık yapılan bir hatadır. İkili sistem, sayısal sistemin en basit, en yalın halidir, sadece 1 ve 0 sayılarının olduğu. Buna binary sistem denir. Sayısal sistem dendiğinde, işleme kolaylığı nedeniyle, ikili sistem çok kullanılır. Ama orada yapılan, birden çok basamaklı ikili sayılarla çalışmaktır. Sayısal bir sistem, onlu sayılarla falanda çalışabilir, eski mekanik hesap makineleri buna bir örnek olarak verilebilir. Link to post Sitelerde Paylaş
The_Individualist 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi Bir saat önce, anibal yazdı: Analog veri, 0 ile sonsuz arasında herhangi bir değeri alabilen değerlerdir. Bildiğin sayı doğrusu. Herhangi bir noktayı alabilirsin, tamsayı da olabilir, 0.0000000000000001 gibi bir sayı da. Canın istediği kadar sıfır koyabilir, bu elde ettiğin değer kadar asıl değeri artırıp azaltabilirsin. Sayısal veride ise, temel olarak sadece pozitif tamsayılar vardır. Sayılar ancak belli aralıklarda olabilir. Yani sıcaklık ölçüyorsan mesela, 0, 1, 2, ... 100 derece olabilir, -5 derece veya 3.5 derece gibi şeyler olmaz. Fakat, elde edilen sonucun yorumlanması noktasında, sayısal değeri, negatif, kesirli değer falan gibi yorumlama tribi yapılabilir. Mesela, denir ki, "500 sıfırdır, her sıcaklıkta 10 katıyla gösterilecektir". Bu durumda " -50.0 derece = 0 0.0 derece = 500 50.0 derece = 1000 ile ve 0.1 derece aralıkla bakınca, mesela 4.5 derece 545 ile gösterilebilir. İnsan algısı ne tam sayısal, ne de tam analogtur. Zira, sonsuz küçüklükte hassasiyeti yoktur. Yani, mesela 5.1 derece ile 5.15 derece arasındaki farkı anlayamaz. Fakat, algı olarak "buçuk, az, yarım, çeyrek" gibi kavramlarımızın da olması ile, insan algısı ve benzer çalışan şeyler, analog olarak kabul edilir. İkili sayıları, sayısal şeylerle karşılaştırmak sık yapılan bir hatadır. İkili sistem, sayısal sistemin en basit, en yalın halidir, sadece 1 ve 0 sayılarının olduğu. Buna binary sistem denir. Sayısal sistem dendiğinde, işleme kolaylığı nedeniyle, ikili sistem çok kullanılır. Ama orada yapılan, birden çok basamaklı ikili sayılarla çalışmaktır. Sayısal bir sistem, onlu sayılarla falanda çalışabilir, eski mekanik hesap makineleri buna bir örnek olarak verilebilir. Peki bu yazına göre analog kavramı çok daha üstün .. Günümüz teknolojisi neden analogdan dijitale geçti peki ? Tam tersi olması gerekmiyor muydu ? Link to post Sitelerde Paylaş
The_Individualist 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi Bir saat önce, anibal yazdı: Analog veri, 0 ile sonsuz arasında herhangi bir değeri alabilen değerlerdir. Bildiğin sayı doğrusu. Herhangi bir noktayı alabilirsin, tamsayı da olabilir, 0.0000000000000001 gibi bir sayı da. Canın istediği kadar sıfır koyabilir, bu elde ettiğin değer kadar asıl değeri artırıp azaltabilirsin. Sayısal veride ise, temel olarak sadece pozitif tamsayılar vardır. Sayılar ancak belli aralıklarda olabilir. Yani sıcaklık ölçüyorsan mesela, 0, 1, 2, ... 100 derece olabilir, -5 derece veya 3.5 derece gibi şeyler olmaz. Fakat, elde edilen sonucun yorumlanması noktasında, sayısal değeri, negatif, kesirli değer falan gibi yorumlama tribi yapılabilir. Mesela, denir ki, "500 sıfırdır, her sıcaklıkta 10 katıyla gösterilecektir". Bu durumda " -50.0 derece = 0 0.0 derece = 500 50.0 derece = 1000 ile ve 0.1 derece aralıkla bakınca, mesela 4.5 derece 545 ile gösterilebilir. İnsan algısı ne tam sayısal, ne de tam analogtur. Zira, sonsuz küçüklükte hassasiyeti yoktur. Yani, mesela 5.1 derece ile 5.15 derece arasındaki farkı anlayamaz. Fakat, algı olarak "buçuk, az, yarım, çeyrek" gibi kavramlarımızın da olması ile, insan algısı ve benzer çalışan şeyler, analog olarak kabul edilir. İkili sayıları, sayısal şeylerle karşılaştırmak sık yapılan bir hatadır. İkili sistem, sayısal sistemin en basit, en yalın halidir, sadece 1 ve 0 sayılarının olduğu. Buna binary sistem denir. Sayısal sistem dendiğinde, işleme kolaylığı nedeniyle, ikili sistem çok kullanılır. Ama orada yapılan, birden çok basamaklı ikili sayılarla çalışmaktır. Sayısal bir sistem, onlu sayılarla falanda çalışabilir, eski mekanik hesap makineleri buna bir örnek olarak verilebilir. İnsan gözü analog deniyor .. Dijital kısmı nedir ? Hangi özelliği ? Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi İnsan gözü dijitaldir ve birimi fotondur.. İnsan gözü tek bir fotonu bile görebilir. Gece ile gündüz arasındaki foton sayısı 15 milyardır. Yani insan gözü bu ikisi arasında kalan fotonları görebilir. Doğa dijitaldir ama göz dışında kalan insan duyuları için ne analog ne de dijital diyebiliriz. Aslında kendimizi biraz zorlarsak onlar için de dijital diyebiliriz. Link to post Sitelerde Paylaş
The_Individualist 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi Bir saat önce, haci yazdı: İnsan gözü dijitaldir ve birimi fotondur.. İnsan gözü tek bir fotonu bile görebilir. Gece ile gündüz arasındaki foton sayısı 15 milyardır. Yani insan gözü bu ikisi arasında kalan fotonları görebilir. Doğa dijitaldir ama göz dışında kalan insan duyuları için ne analog ne de dijital diyebiliriz. Aslında kendimizi biraz zorlarsak onlar için de dijital diyebiliriz. Analog ne peki ? Doğa analog olmalı ? Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi 1 dakika önce, The_Individualist yazdı: Analog ne peki ? Doğa analog olmalı ? Doğanın ne olduğunu biliyoruz.. Kuantum fiziğinin temeli dijitaldir. Kuantumun küsürü yoktur. Analog çizgiseldir(linear dır) ve doğada hiç bir şey analog değildir. Evrim bile dijitaldir. Ara şekiller yoktur.. Link to post Sitelerde Paylaş
The_Individualist 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi 1 saat önce, haci yazdı: Doğanın ne olduğunu biliyoruz.. Kuantum fiziğinin temeli dijitaldir. Kuantumun küsürü yoktur. Analog çizgiseldir(linear dır) ve doğada hiç bir şey analog değildir. Evrim bile dijitaldir. Ara şekiller yoktur.. Matematiğin kendisi analog olmalı .. Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi QUANTUM PHYSICS FOR DUMMIES!... 1 Bu konu ile yıllardır ilgilenirim. Quantum fiziği konusunda ilk iletimi yazalı aradan nerdeyse 10 yıl geçti. Bu süre içinde oldukça ilginç şeyler öğrendim ve onları bazı bilim forumlarında tartıştım. Konunun hevesli bir amatörü oluğumu iddia edebilirim. Kuantum fiziğinin popüler tarafı müthiş ilgimi çekiyor. Matematiği ne kadar zorsa, matematiksiz ifade edilen quantum fenomenler o kadar neşeli ve anlaşılır... Onları okurken duyduğum hazzı dile getirebilmek için sizlerin de benimle aynı hisleri paylaşmanızı istiyorum. Quantum süreçleri sizlere yalnız anlayacağınız şekilde değil, aynı zamanda zevk alarak anlayacağınız bir şekilde açıklamak istiyorum. SİYAH KAVİTE RADYASYONU…. Son derece ileri ve çağdaş bir bilim dalı olan quantum fiziğinin aslında çok basit ve mütevazi bir başlangıcı vardır. Quantum fiziğinin başlangıcı, 100 yıl öteye, kavite veya siyah-cisim radyasyonu denen deneylere kadar gider. Bilindiği üzere ısıtılan metallerin rengi değişir. Örneğin demir bir çubuğu ısıtırsanız, çubuk önce koyu kırmızı, daha sonra sırasıyla parlak kırmızı, portakal sarısı ve sarı renk alır. Daha da ısıtılırsa demir çubuk sıvılaşır. Yani erir. Tungsten aşırı ısıya çok dayanıklıdır. Isıtılırsa sonunda parlak beyaz bir ışık saçmaya başlar. Bu beyaz renk aslında mor, mavi, yeşil, sarı, portakal ve kırmızının karışımından oluşmuştur. Termodinamik kanunlarını ve maddenin kinetik-moleküler, ışığın ise elektromanyetik kuramlarını bu ısıtılan metallere uygularsak, metalden çıkan ısının miktarı ve etrafa saçılan elektromanyetik spektrumun derecesi kolaylıkla hesabedilebilmeli ve sonuçlar birbirleri ile uyumlu olmalıdır. Metal ısıtıldığı zaman o metali oluşturan atom ve moleküller kinetik enerji kazanarak bulundukları yerde ileri geri hareket etmeye başlarlar. Titrerler ve vibrasyona uğrarlar. Buna osilasyon da denmektedir. Bu osilasyonların frekansı ısıtılan metalden çıkan elektromanyetik spektrumu saptamaktadır. Isı arttıkça osilasyonun frekansı da artmakta ve etrafa yayılan renk bu frekansa uygun olarak değişmektedir. Konu ile yakından ilgilenen Planck bir dizi deney yaparak ulaştığı sonuçların yaptığı hesaplarla uyumlu olup olmadığını araştırmıştır. Önce yaptığı deneylere termodinamik yasalarını uygulayarak sonuçları hesaplamıştır. Daha sonra sonuçları teker teker bizzat ölçmüştür. Yani ısıtılan siyah kaviteli bir sobadaki elektromanyetik radyasyonu ölçmüştür. Bulguları hesapladığı değerlerle karşılaştırmıştır. Her ikisinin bağdaşmadığın görmüştür. O ana kadar bilinen fizik kanunlarını ısıtılan metallerin yaydığı ışığın frekansı ile ilgili gözlemleri açıklamada kullanmak mümkün değildir. Bu işte bir bit yeniği vardır. Planck ne yapacağını bilemez. Şaşırmış ve herşeyi bırakmayı göze alacak kadar düş kırılığına uğramıştır. Ya termodinamik kanunlarında, ya da kinetik-moleküler ve elektromanyetik kuramlarla ilgili hesaplamalarda bir sapma olmalıdır. Bizzat ölçtüğü değerlerin doğruluğuna emindir. O ana kadar bilinen fizik kanunları doğru ise, ölçtüğü değerlerin, hesaplanan değerlerle aynı sonucu vermesi gerekmektedir. Ama aralarında kesin olarak bir uyuşmazlık vardı. Yanlışlığın fizik kanunlarında olması gerektiğine inanmıştır, Planck. Kendi bulgularından o kadar emindir. Planck konu üzerinde uzun uzun düşündükten sonra, soruna ilginç bir çözüm yolu bulmuş ve bunun için de Nobel ödülünü kazanmıştır. Aslında bu çözüm yoluna Planck, başka çıkar yol kalmayınca en son çare olarak baş vurmuştur.. Osilatörün ısı kazanıp-kaybetmesi, termodinamik kanunlarında ve Newton mekaniğinde olduğu gibi, linear bir orantı izlememektedir. Yani 1’e 1, 1.1’e 1.1, 1.2’ye 1.2 vs gibi değildir. Enerji yalnız belli bir ünite olarak kazanılıp, kaybedilmektedir. O ünitenin küsürleri yoktur. Enerji alıp verme ya bir ünite, ya da onun katları şeklindedir. Planck bir ünite için quantum, birden fazla üniteler için ise quanta terimlerini kullanmıştır. Planck tarafından Newton kanunlarına ve zamanın fizik kurallarına göre küsürler dikkate alınınca sonuç yanlış çıkmaktadır. Quantum ünitesinin küsürü yoktur. Bu tümüyle mantıksız ve garip bir durumdur. Hemen herşeyin daha küçük parçaları olduğu halde quantumun yoktur. Isı etrafa quanta olarak yayılmaktadır. Her osilasyonun kendine göre bir quantumu vardır. Osilasyon frekansına göre o quantum değişmektedir. Osilasyon frekansı yükseldikçe bu quantum büyümekte, azaldıkça küçülmektedir. Yüksek frekanslar (daha büyük enerjiler), daha büyük quantumlar şeklinde iletilmektedir.. İşte quantum mekaniğinin (fiziğinin) temeli bu ilginç, mütevazi gözlemlere dayanır. İnanması güç değil mi? Isı etrafa rastgele ve her spektrum üzerinden yayılmamaktadır. Belli büyüklükte zerreler tarafından iletilmektedir. Linearite yoktur. Quanta vardır. Quantumdan daha küçük değerler yoktur. Her frekans için belli bir quantum vardır. Doğa enerjinin ve ışığın etrafa yayılmasına bir sınır koymuştur. Işık da quanta dan oluşmuştur. Onlara foton denir. Bu Einstein’ın buluşudur. Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi 2 dakika önce, The_Individualist yazdı: Matematiğin kendisi analog olmalı .. Matematik her şey olabilir. Matematik insan sezgisinin ürünüdür. İnsanın sezdiği her şey doğada olmayabilir. Çoğu kere de yoktur zaten. Link to post Sitelerde Paylaş
anibal 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi (düzenlendi) 1 hour ago, haci said: İnsan gözü dijitaldir ve birimi fotondur.. İnsan gözü tek bir fotonu bile görebilir. Gece ile gündüz arasındaki foton sayısı 15 milyardır. Yani insan gözü bu ikisi arasında kalan fotonları görebilir. Doğa dijitaldir ama göz dışında kalan insan duyuları için ne analog ne de dijital diyebiliriz. Aslında kendimizi biraz zorlarsak onlar için de dijital diyebiliriz. Aslında bir yere kadar doğru. Fakat, foton yanında, fotonun enerjisi ve foton sayısı da işin içine girer. Bu durumda, aydınlık ile parlaklık arasında yada görünür spektrumun tüm frekanslarına, basamaksız ve bir linearite fonksiyonuna uyan öszde sonsuz sayıda değer elde edilebilir. Bu da, gözü analog bir sistem olarak değerlendirme noktasına gelir. Sayısal sistemi aslında ayıran bir husus, gerçek zaman cevabıdır. Yani, sayısal sistem, belli bir zaman dilimindeki değerleri ancak belli zaman aralıkları ile ifade edebilir. Zira sayı, kesin ve net olmak zorundadır. Ama göz gibi organlarımız sürekli çalışır, yani örnekleme yapmaz. Analog sistemler, benzer şekilde, sürekli zamana sahiptir. Biraz teknik ifade edersek, sayısal sistem boyutsuz iken, analog sistem en az biri zaman olmak üzere, bir ve daha fazla boyutlu olur. Bu uzay boyutları değil, matematik ifade için gereken boyutlar, matrisin, tensörün falan. Aslen doğadaki her şey analogtur, zira bahsedilen şu zaman boyutu her zaman mevcuttur. Evrimde analogdur ayrıca. Ara form denen şeyin olmaması evrimin analog olması demektir zaten. Doğada sayısal bir şeyler yok mudur? Bu sorunun cevabını aramak, farkı daha kolay görmeyi sağlayabilir. Bir sepette, 10 elma varsa, 10 elma vardır. İşte bu hem doğal, hemde sayısal bir değerdir. Fakat bu "anlık" bir değerdir. Sepette dün, 3 gün önce, 3 yıl önce, yarın, haftaya vs. kaç elma olacağını içermez. Ama analog veriler bu değerleri bir süreklilik olarak işlerler. Gerek kağıt kalem ile, gerek bilgisayar vs. ile bir şeyleri hesaplamak istiyorsanız, sayısal hale getirmelisiniz. Bu da bir zorunluluk. Eğer size analog sistem deniyorsa, ayrık zaman değil, sürekli zaman sisteminden bahsediliyor olacaktır. Aralık 29, 2017 tarihinde anibal tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi 2 dakika önce, anibal yazdı: Aslında bir yere kadar doğru. Fakat, foton yanında, fotonun enerjisi ve foton sayısı da işin içine girer. Bu durumda, aydınlık ile parlaklık arasında yada görünür spektrumun tüm frekanslarına, basamaksız ve bir linearite fonksiyonuna uyan öszde sonsuz sayıda değer elde edilebilir. Bu da, gözü analog bir sistem olarak değerlendirme noktasına gelir. Sayısal sistemi aslında ayıran bir husus, gerçek zaman cevabıdır. Yani, sayısal sistem, belli bir zaman dilimindeki değerleri ancak belli zaman aralıkları ile ifade edebilir. Zira sayı, kesin ve net olmak zorundadır. Ama göz gibi organlarımız sürekli çalışır, yani örnekleme yapmaz. Analog sistemler, benzer şekilde, sürekli zamana sahiptir. Biraz teknik ifade edersek, sayısal sistem boyutsuz iken, analog sistem en az biri zaman olmak üzere, bir ve daha fazla boyutlu olur. Bu uzay boyutları değil, matematik ifade için gereken boyutlar, matrisin, tensörün falan. Aslen doğadaki her şey analogtur, zira bahsedilen şu zaman boyutu her zaman mevcuttur. Evrimde analogdur ayrıca. Ara form denen şeyin olmaması evrimin analog olması demektir zaten. Ara şekillerin yokluğunu kabul eden bir görüş dijitaldir... Analog olamaz. Evrim linear değildir. Olsaydı yalnız birbirlerinin çok yakın benzeri olan canlılar var olurdu. Bir atla bir fil aynı atadan geliyorlar. Her ikisi de dijital bir evrimin ürünü... İkisi arasında lineariteye uyan hayvan türleri yok. Varsa bile o aynı atadan gelen farklı ve tam gelişmiş bir hayvan. Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi İnsan duyularını yakından incelersek, onların dijital olmaları gerektiğini görürüz. Örneğin.... Deği duyusunu ele alalım. Deride bu duyuyu algılayan reseptörler vardır. Onların uyarılması için belli bir basıncın uygulanması gerekir. O basıncın altında temas duyusu algılanmaz. Az veya çok temas bu birimin katları kadardır. Temas onun altında ise algılanmaz. Bu tad almak için de böyledir, koku için de, ağrı için de... Ağrı için belli bir eşiğin üstüne çıkılması gerekir. O eşiğin altında temas duyusu ağrısız algılanır. Yani algılanan kaşıntı veya benzeri bir duyudur. Gözün dijital olduğu çok daha barizdir.. Link to post Sitelerde Paylaş
anibal 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi 31 minutes ago, haci said: Ara şekillerin yokluğunu kabul eden bir görüş dijitaldir... Analog olamaz. Evrim linear değildir. Olsaydı yalnız birbirlerinin çok yakın benzeri olan canlılar var olurdu. Bir atla bir fil aynı atadan geliyorlar. Her ikisi de dijital bir evrimin ürünü... İkisi arasında lineariteye uyan hayvan türleri yok. Varsa bile o aynı atadan gelen farklı ve tam gelişmiş bir hayvan. Lineer ile analog aynı şey değil, alakasız bile denebilir. Lineer analog sistem gibi, sayısal sistemde olabilir. Evrim veya başka bir şeyin dijital olabilmesi için, arada hiç bir şey olmaması gerekir. Basitçe, düz çizgi analogtur, kesikli çizgi ise dijital. Dümdüz bir çizginin neresine beş yada üç diyecebilirsiniz? Evrimde analogtur, lineer zaten olamaz, ne alakaysa... Ama birbinie çok yakın canlılar zaten var, senle ben mesela. Meraklısı için, lineer sistem, girişine uygulanan veriyi her zaman sabit bir değerle katsayısal olarak çıkışta veren sistemdir. Giren değerin türevi, çıkan değerin türevi ile aynı olur. Doğada mutlak lineer bir şey yoktur bilinen. Bir boruya 1 lt su girse, öteki taraftan her zaman tam bir litre su çıkmaz örneğin. Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi Benim yakından ilgilendiğim fizik türü biyofiziktir. Kuantum fiziğinin biyolojiye uygulanması da kuantum biyoloji olarak bilinir. Bu biyofizikten de yeni bir bilim dalıdır. Yani biz dijital sistemlerle uğraşıyoruz. Bu evrende analog sistemler yalnız insanların sezgisinde vardır. Sen doğada linear sistem yok demekle, mevcut sistem dijitaldir demek istiyorsun. Çünkü ikisi arasında bir sistem yok. Biraz zorlama ile de olsa canlılıkla ilgili etkinlikler dijital sistemlerin ilgi alanına girerler. Çünkü evren dijitaldir. Link to post Sitelerde Paylaş
The_Individualist 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi Bir saat önce, haci yazdı: Benim yakından ilgilendiğim fizik türü biyofiziktir. Kuantum fiziğinin biyolojiye uygulanması da kuantum biyoloji olarak bilinir. Bu biyofizikten de yeni bir bilim dalıdır. Yani biz dijital sistemlerle uğraşıyoruz. Bu evrende analog sistemler yalnız insanların sezgisinde vardır. Sen doğada linear sistem yok demekle, mevcut sistem dijitaldir demek istiyorsun. Çünkü ikisi arasında bir sistem yok. Biraz zorlama ile de olsa canlılıkla ilgili etkinlikler dijital sistemlerin ilgi alanına girerler. Çünkü evren dijitaldir. Birisi evrenin analog olduğunu iddia ederken şunları demiş .. The universe is analog. period. when we make simulations we use a digital aproximation (n-body gravitational f.ex.) but energy is transported in definite quantities,quanta, between particles. because particles are resonators and can only accept energy adequate to change from one resonant state to another. even quantum mecanics is like a digital treatment of an analog wave reality. analog is the reality, digital is the treatment, our representation. Link; https://www.physicsforums.com/threads/is-the-universe-analog-or-digital.12214/ İngilizcen iyiyse söylersin ne demek istediğini .. Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi Biyoloji fiziğe doğru ilerliyor. Ya da fizik biyolojinin yerini almaya başladı diyebiliriz. Buna kitabımda uzunca değindim. Biyolojide kanunlar yoktur. Kanunlar yalnız fizikte vardır. Bu durumda biyolojinin fiziğe yönelmekten başka çaresi yoktur. Bu da mantıklı bir çözümdür. Çünkü biyolojik canlıların başlangıç noktası maddedir. Fiziktir. Fizik dijital ise, biyoloji de dijitaldir. Olmak zorundır. Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi 3 dakika önce, The_Individualist yazdı: Birisi evrenin analog olduğunu iddia ederken şunları demiş .. The universe is analog. period. when we make simulations we use a digital aproximation (n-body gravitational f.ex.) but energy is transported in definite quantities,quanta, between particles. because particles are resonators and can only accept energy adequate to change from one resonant state to another. even quantum mecanics is like a digital treatment of an analog wave reality. analog is the reality, digital is the treatment, our representation. Link; https://www.physicsforums.com/threads/is-the-universe-analog-or-digital.12214/ İngilizcen iyiyse söylersin ne demek istediğini .. Aslında bu açıklama insan sezgisinin ne kadar hatalı olabileceğini güzel bir şekilde açıklıyor. Analog sistemleri dijital sistemlere çevirmek münkündür. Ama bu çevirme sırasında belli bir oranda hata oluşuyor. İnsan aklı ve mantığı analog sistemleri daha iyi anlıyor ve her seferinde ona yöneliyor. Oysa bu evrende analog sistemlere yer yok.. Her şeh dijital. Link to post Sitelerde Paylaş
The_Individualist 0 Aralık 29, 2017 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 29, 2017 gönderildi Bir saat önce, haci yazdı: Aslında bu açıklama insan sezgisinin ne kadar hatalı olabileceğini güzel bir şekilde açıklıyor. Analog sistemleri dijital sistemlere çevirmek münkündür. Ama bu çevirme sırasında belli bir oranda hata oluşuyor. İnsan aklı ve mantığı analog sistemleri daha iyi anlıyor ve her seferinde ona yöneliyor. Oysa bu evrende analog sistemlere yer yok.. Her şeh dijital. Dediğim gibi bana göre de öyle .. Mutlak Analog olan tek şey matematik çünkü 0.1 ile 0.2 arasında bile sonsuz reel sayıya sahip .. Ama doğa , evren kesikli bir yapıda kuantum düzeyinde .. http://agnostik.net/viewtopic.php?t=47 Güzel bir yazı .. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts