Jump to content

Big Bang Teorisindeki Sorunsallar ..


Recommended Posts

Kuantumun ana kuramı bu zaten. Kesiksiz bir küçülmeye gidemiyorsun. Bir paketçikte küçülme sona eriyor. O paketin yarısı ne diye bir şey bulamıyorsun, yok. O paketi ikiye bölemiyorsun. O paketçiğe foton filan diyorsun işte, daha küçüğünü bulamıyorsun, orada tıkanıyor küçülme.

 

Bu durum, akla analog büyüklük / dijital büyüklük farkını getiriyor. Analog büyüklükler kesiksiz, parçasızdır. Dijital büyüklükler kademelidir, kesiksiz küçülmezler. Küçülme bir yerde sona erer ve basamaklaşır. Çok küçük birimlere bölersen analoğa en yakın kaliteli dijital veriyi elde edersin. Basamaklar hissedilmez. Örneğin analog ses sinyalini çok kaliteli dijitalleştirirsen basamakları kulak algılayamaz ve analog frekans gibi duyar.

 

Kuantum ile dijitalin bu benzeşmesinden dolayı zaten çok kaliteli bir dijital ortamda sanal olarak mı yaşıyoruz fikri akla geliyor. (Matrix) Dijital kalitesi çok mükemmelleştirilmişse analog olarak algılarız!!! Kuantum eğer çok küçük düzeyde bir dijitalleştirme ise sanallığı gerçeklik olarak algılarız! Matrix mantığı temelde bu!

 

Sanal gerçekliği deneyimleyen birisi camdaki buğu damlacıklarının gerçekliğinden çok etkilendiğini ve kendini gerçek ortamda sandığını, teröristler içeri silahlarla girince ter bastığını ve silaha davranıp ateş etmeye başladığında heyecandan kendini kaybettiğini anlatmıştı. Dijital şimdiden mükemmele doğru hızla gidiyor. Analogu mükemmele yakın taklit ediyor. Peki sanal içinde sanal mı oluşturuyoruz dijital teknoloji ile? Rüya içinde rüya! (Inspection)

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 16.10.2018 at 11:19, democrossian said:

Kuantumun ana kuramı bu zaten. Kesiksiz bir küçülmeye gidemiyorsun. Bir paketçikte küçülme sona eriyor. O paketin yarısı ne diye bir şey bulamıyorsun, yok. O paketi ikiye bölemiyorsun. O paketçiğe foton filan diyorsun işte, daha küçüğünü bulamıyorsun, orada tıkanıyor küçülme.

 

Bu durum, akla analog büyüklük / dijital büyüklük farkını getiriyor. Analog büyüklükler kesiksiz, parçasızdır. Dijital büyüklükler kademelidir, kesiksiz küçülmezler. Küçülme bir yerde sona erer ve basamaklaşır. Çok küçük birimlere bölersen analoğa en yakın kaliteli dijital veriyi elde edersin. Basamaklar hissedilmez. Örneğin analog ses sinyalini çok kaliteli dijitalleştirirsen basamakları kulak algılayamaz ve analog frekans gibi duyar.

 

Kuantum ile dijitalin bu benzeşmesinden dolayı zaten çok kaliteli bir dijital ortamda sanal olarak mı yaşıyoruz fikri akla geliyor. (Matrix) Dijital kalitesi çok mükemmelleştirilmişse analog olarak algılarız!!! Kuantum eğer çok küçük düzeyde bir dijitalleştirme ise sanallığı gerçeklik olarak algılarız! Matrix mantığı temelde bu!

 

Sanal gerçekliği deneyimleyen birisi camdaki buğu damlacıklarının gerçekliğinden çok etkilendiğini ve kendini gerçek ortamda sandığını, teröristler içeri silahlarla girince ter bastığını ve silaha davranıp ateş etmeye başladığında heyecandan kendini kaybettiğini anlatmıştı. Dijital şimdiden mükemmele doğru hızla gidiyor. Analogu mükemmele yakın taklit ediyor. Peki sanal içinde sanal mı oluşturuyoruz dijital teknoloji ile? Rüya içinde rüya! (Inspection)

 

sonsuz küçüklük yoksa sonsuz büyüklük nasıl oluyor yani bu durumda bir noktadan sonra büyüklüğün de sınırlanması lazım değil mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, bilgix yazdı:

sonsuz küçüklük yoksa sonsuz büyüklük nasıl oluyor yani bu durumda bir noktadan sonra büyüklüğün de sınırlanması lazım değil mi?

 

İyi soru! Sonsuz küçüklük kuantumsal olarak yok. Ama bu da göreceli. Örneğin önce atomu bölünemez en küçük parçacık sanıyorduk. Fakat atomaltı parçacıkları keşfettik. Sonra bunların da en alt parçacıklar olmadığı ortaya çıktı. Çekirdek parçacıklarını da kuarklar oluşturuyor.

 

Daha sonra o kadar çok kuantum parçacık keşfedildi ki şaşırıp kaldık. Atomaltı parçacıklar bir balina ile bir karınca arasındaki fark kadar büyüklük farkları gösteriyorlar. Kaç kuantum parçacık keşfedildi ben sayamam şahsen. Hepsinin isimlerini de aklımda tutamıyorum. İnebildiğimiz alt parçacıkların daha küçüklerinin olmadığına dair elimizde bir garanti yok.

 

Üstelik makro evren parçacıkların bir araya gelmesiyle oluştuğuna göre büyüklük sınırı koyamayız mantıken. Yani maddeyi küçülttükçe alt parçacıklara iniyoruz ama büyüttükçe sadece atom sayısı artıyor. Daha büyük madde için daha büyük temel parçacık gereksinimi yok.

 

Ayrıca sonsuz büyüklükte madde değil teorik olarak sicimlerin oluşturduğu uzay/zaman/madde/enerji dokusu var. Sicimlerin belli noktalarında düğümlenerek belli frekanslarda titreşmek suretiyle kuantum parçacıkları oluşturduğunu düşünüyoruz. Titreşime geçmeyen sicim dokusunda algılanabilir bir şey yok. Parçacıklar yok, madde sicimler halinde. Enerji de bu sicimlerin gerginliğinde saklı. Zaman ise tamamen rölatif bir kavram, bu dokuda hareket edilirse zaman oluşuyor. Aslında uzay da dokuda hareketlenme olursa ortaya çıkan rölatif bir kavram. Uzayın bir hacmi olduğunun algılanabilmesi için de bu doku içinde hareket edilmesi lazım.

 

Hiç bir hareket olmazsa bu dokunun etkisini göstermesi söz konusu değil. Nerde hareket, orda bereket... :) 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, democrossian said:

 

İyi soru! Sonsuz küçüklük kuantumsal olarak yok. Ama bu da göreceli. Örneğin önce atomu bölünemez en küçük parçacık sanıyorduk. Fakat atomaltı parçacıkları keşfettik. Sonra bunların da en alt parçacıklar olmadığı ortaya çıktı. Çekirdek parçacıklarını da kuarklar oluşturuyor.

 

Daha sonra o kadar çok kuantum parçacık keşfedildi ki şaşırıp kaldık. Atomaltı parçacıklar bir balina ile bir karınca arasındaki fark kadar büyüklük farkları gösteriyorlar. Kaç kuantum parçacık keşfedildi ben sayamam şahsen. Hepsinin isimlerini de aklımda tutamıyorum. İnebildiğimiz alt parçacıkların daha küçüklerinin olmadığına dair elimizde bir garanti yok.

 

Üstelik makro evren parçacıkların bir araya gelmesiyle oluştuğuna göre büyüklük sınırı koyamayız mantıken. Yani maddeyi küçülttükçe alt parçacıklara iniyoruz ama büyüttükçe sadece atom sayısı artıyor. Daha büyük madde için daha büyük temel parçacık gereksinimi yok.

 

Ayrıca sonsuz büyüklükte madde değil teorik olarak sicimlerin oluşturduğu uzay/zaman/madde/enerji dokusu var. Sicimlerin belli noktalarında düğümlenerek belli frekanslarda titreşmek suretiyle kuantum parçacıkları oluşturduğunu düşünüyoruz. Titreşime geçmeyen sicim dokusunda algılanabilir bir şey yok. Parçacıklar yok, madde sicimler halinde. Enerji de bu sicimlerin gerginliğinde saklı. Zaman ise tamamen rölatif bir kavram, bu dokuda hareket edilirse zaman oluşuyor. Aslında uzay da dokuda hareketlenme olursa ortaya çıkan rölatif bir kavram. Uzayın bir hacmi olduğunun algılanabilmesi için de bu doku içinde hareket edilmesi lazım.

 

Hiç bir hareket olmazsa bu dokunun etkisini göstermesi söz konusu değil. Nerde hareket, orda bereket... :) 

evren sonsuz küçüklük ve büyüklük arasında geçiş şeklinde bir yapı olamaz mı? bu ihtimal ne?

Link to post
Sitelerde Paylaş
19 dakika önce, bilgix yazdı:

evren sonsuz küçüklük ve büyüklük arasında geçiş şeklinde bir yapı olamaz mı? bu ihtimal ne?

 

Evren başlangıçlı, sonlu, sınırları olan bir yapıdır. Şu kadar ki yegane değildir. Çoklu evrenler kuramı bilimsel değil felsefi bir kuramdır, aklen zorunlu olduğu için.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, kirec yazdı:

Bigbang ortamında bir çok kural işlemiyor...

 

Bunun hiç sakıncası yok. Makro evrendeki bir çok yasa da kuantum alemde işlemez. Kuantum alemin yasaları farklıdır. Karadelik içinde işleyen yasalar da mutlaka ki farklıdır. Atom içindeki kuvvetler de makro alemde işlemez. Makro evreni tümüyle kapsayan kütle çekimi yasasının atom içinde hiç bir önemi yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 23.10.2018 at 21:11, democrossian said:

 

Evren başlangıçlı, sonlu, sınırları olan bir yapıdır. Şu kadar ki yegane değildir. Çoklu evrenler kuramı bilimsel değil felsefi bir kuramdır, aklen zorunlu olduğu için.

evren başlangıçsız sonsuz ama sınırlıdır çünkü başlangıçsızlık sonsuzluk zorunlu ve basit olandır sonluluk ise asıl imkansız olan.

tarihinde bilgix tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Çoklu evrenler için bazı ikincil kanıtlar yavaş yavaş şekillenmeye başlıyor görünüyor,

 

kozmik mikrodalga art alan ışıması:

article-2326869-19DE51A9000005DC-136_634

 

   Örneğin büyük patlamadan kalmış radyasyonu ifade eden bu haritada, radyasyonun haritada eşit olarak dağılması gerektiğini düşünülmektedir.

Ancak haritada, güney kısmında yoğunlaşmalar ve "soğuk noktalar" görülmektedir ve bunlar, şu anki fizik bilgilerimizle açıklanamamaktadır.

Chapell Hill'de bulunan North Carolina University'den Laura Mersini-Houghton ile Carnegie Mellon University'den Richard Holman, 2005 yılında bu radyasyon üzerinde anomaliler bulunması gerektiğini ve bunun sebebinin diğer evrenler tarafından bizim evrenimizin çekilmesi olduğunu düşünüyorlar.

 

   Karanlık enerjiyle ilgili fizikçilerin hesapladıklarıyla gözlemledikleri arasında abartılı bir fark oluşmakta.

Kuantum teorisinde, teorik olarak hesaplanan vakum enerjisi, evrende gözlediğimizin 10120 kat fazlasıdır

Yine bu durum da çoklu evrenler teorisiyle mantıklı bir zemine oturmakta. Bu gibi fikirler şimdilik uçuk gelebilir ama büyük patlama teorisi'de önceleri oldukça uçuk kabul edilmişti.. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 25.10.2018 at 18:26, Ebu Kafir said:

Çoklu evrenler için bazı ikincil kanıtlar yavaş yavaş şekillenmeye başlıyor görünüyor,

 

kozmik mikrodalga art alan ışıması:

article-2326869-19DE51A9000005DC-136_634

 

   Örneğin büyük patlamadan kalmış radyasyonu ifade eden bu haritada, radyasyonun haritada eşit olarak dağılması gerektiğini düşünülmektedir.

Ancak haritada, güney kısmında yoğunlaşmalar ve "soğuk noktalar" görülmektedir ve bunlar, şu anki fizik bilgilerimizle açıklanamamaktadır.

Chapell Hill'de bulunan North Carolina University'den Laura Mersini-Houghton ile Carnegie Mellon University'den Richard Holman, 2005 yılında bu radyasyon üzerinde anomaliler bulunması gerektiğini ve bunun sebebinin diğer evrenler tarafından bizim evrenimizin çekilmesi olduğunu düşünüyorlar.

 

   Karanlık enerjiyle ilgili fizikçilerin hesapladıklarıyla gözlemledikleri arasında abartılı bir fark oluşmakta.

Kuantum teorisinde, teorik olarak hesaplanan vakum enerjisi, evrende gözlediğimizin 10120 kat fazlasıdır

Yine bu durum da çoklu evrenler teorisiyle mantıklı bir zemine oturmakta. Bu gibi fikirler şimdilik uçuk gelebilir ama büyük patlama teorisi'de önceleri oldukça uçuk kabul edilmişti.. 

yani vakum enerjisi gerçekte akıl almaz bir seviyede mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, bilgix yazdı:

yani vakum enerjisi gerçekte akıl almaz bir seviyede mi?

 

Vakum enerjisi, kuantum alan teorisini referans alan standard modele göre akıl almaz derecede yüksek seviyelerde çıkmaktadır, bu hesaplara göre evren'in genişleme hızı gözlemlediğimiz hızdan çok çok daha yüksek olması gerekiyordu, aşağıdaki tabloda 1 m3 hacminde olan vakum enerjisini grafik olarak örneklersek;

cosmoconstantcalcs1.png.a6b4e389e67d06e204c5c18fb3d754dd.png

Standard model hesapları doğru olsa quantum dalgalanmaları'nın sahip olduğu enerji (namı diğer "dark energy") en üst taraftaki küp olmalı, yani 1 m3 sıradan madde bloğu'nun (3. sıradaki tuğla bloğu) sahip olduğu enerjiden kat be kat fazla olmalıydı, halbuki yapılan gözlemlere göre 1 m3 vakum'un sahip olduğu enerji sadece 1 atom'un kütle enerjisine denk gelmekte ve bu durum (kozmolojik sabit problemi) günümüzde parçaçık fiziği'nin karşı karşıya olduğu en önemli paradokstur.

 

Bu durumda sorulabilecek basit bir soru: Quantum dalgalanma enerjisi gerçekten bukadar büyük olmalımı? Cevap evet, quantum mekaniği ile ilgili en temel hesaplara göre (zero-point energy) olmalı. Boş alan enerjisi ile ilgili ölçümler 1940 yılında teorik olarak, ilk deneysel gözlem zekice bir düzenekle 1970 yılında ve daha kapsamlı olarak 1990 'larda yapılmış ve  "casimir effect" olarak isimlendirilmiş.

 

Kozmolojik sabit problemi fizikçilerin çözmeye çalıştıkları ciddi bir sorun, quantum hesaplamaları bize evren'in gözlemlediğimiz hızından çok daha yüksek hızda genişlemesi gerektiğini ifade ediyor ama gözlemlenen genişleme hızı resimde en altta kalan "measurement 0" olarak ölçülmekte..

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 28.10.2018 at 22:21, Ebu Kafir said:

 

Vakum enerjisi, kuantum alan teorisini referans alan standard modele göre akıl almaz derecede yüksek seviyelerde çıkmaktadır, bu hesaplara göre evren'in genişleme hızı gözlemlediğimiz hızdan çok çok daha yüksek olması gerekiyordu, aşağıdaki tabloda 1 m3 hacminde olan vakum enerjisini grafik olarak örneklersek;

cosmoconstantcalcs1.png.a6b4e389e67d06e204c5c18fb3d754dd.png

Standard model hesapları doğru olsa quantum dalgalanmaları'nın sahip olduğu enerji (namı diğer "dark energy") en üst taraftaki küp olmalı, yani 1 m3 sıradan madde bloğu'nun (3. sıradaki tuğla bloğu) sahip olduğu enerjiden kat be kat fazla olmalıydı, halbuki yapılan gözlemlere göre 1 m3 vakum'un sahip olduğu enerji sadece 1 atom'un kütle enerjisine denk gelmekte ve bu durum (kozmolojik sabit problemi) günümüzde parçaçık fiziği'nin karşı karşıya olduğu en önemli paradokstur.

 

Bu durumda sorulabilecek basit bir soru: Quantum dalgalanma enerjisi gerçekten bukadar büyük olmalımı? Cevap evet, quantum mekaniği ile ilgili en temel hesaplara göre (zero-point energy) olmalı. Boş alan enerjisi ile ilgili ölçümler 1940 yılında teorik olarak, ilk deneysel gözlem zekice bir düzenekle 1970 yılında ve daha kapsamlı olarak 1990 'larda yapılmış ve  "casimir effect" olarak isimlendirilmiş.

 

Kozmolojik sabit problemi fizikçilerin çözmeye çalıştıkları ciddi bir sorun, quantum hesaplamaları bize evren'in gözlemlediğimiz hızından çok daha yüksek hızda genişlemesi gerektiğini ifade ediyor ama gözlemlenen genişleme hızı resimde en altta kalan "measurement 0" olarak ölçülmekte..

bu durumda vakum enerjisi hiçlikten çıkıyor ve hiçliğin birikimi sonucu bir zorunluluktur diyebilir miyiz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 saat önce, bilgix yazdı:

bu durumda vakum enerjisi hiçlikten çıkıyor ve hiçliğin birikimi sonucu bir zorunluluktur diyebilir miyiz?

 

Heisenberg’in belirsizlik ilkesine göre bir dalganın genişliği ne kadar belliyse, genişliğin değişme hızı o kadar belirsizdir.

Genişliğin değişme hızı ne kadar belliyse genişlik o kadar belirsiz olacaktır.

 

Yani elektromanyetik dalganın genişliği mutlak surette biliniyorsa o dalganın genişliğinin değişim hızı olası her değeri alacaktır.

Bu olası değerlerden birini almasına ise kuantum dalgalanması demekteyiz.

 

Kuantum dalgalanmaları Heisenberg’in belirsizlik ilkesinin mecburi bir sonucudur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, Ebu Kafir said:

 

Heisenberg’in belirsizlik ilkesine göre bir dalganın genişliği ne kadar belliyse, genişliğin değişme hızı o kadar belirsizdir.

Genişliğin değişme hızı ne kadar belliyse genişlik o kadar belirsiz olacaktır.

 

Yani elektromanyetik dalganın genişliği mutlak surette biliniyorsa o dalganın genişliğinin değişim hızı olası her değeri alacaktır.

Bu olası değerlerden birini almasına ise kuantum dalgalanması demekteyiz.

 

Kuantum dalgalanmaları Heisenberg’in belirsizlik ilkesinin mecburi bir sonucudur.

kuantum dalgalanmaları enerjinin nasıl bir davranış biçimi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Ebu Kafir said:

 

Bildiğiniz üzere enerji'nin farklı biçimleri var. Siz davranış biçimi derken neyi kastediyorsunuz?

birde varmak istediğiniz nokta nedir?

pure yani saf enerjiyi kastediyorum ayrıca varmak istediğim nokta kuantum dalgalanmasında ne olduğu?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...