Jump to content

Temel Ateizm Eleştirisi


Recommended Posts

On 10.01.2018 at 02:34, DeepBlue yazdı:

Tamamen işte Hz Adem'i gen havuzu olarak düşün.Aynı atadan işte.Ademden oluşmuş sürüleriz.Ve..

 

Ben fenotipimden de genotipimden de memnunum.Hayvanları bilmem ama insan için ahlak içgüdüsel filan değildir.Bilinçli yerine getirilir,adabı tuvalet kuralları bile var.Bir köpek bile çişini üstüne sıçratmamaya çalışır,ayağını havaya kaldırıp bevl eder.Sonra ayağı ile üstüne toprak atar mı orasına pek dikkat etmedim ama kedi çişini toprak ile temizler,örter.

 

Sen evrime inandığın için işi illa evrime bağlamaya çalışmışsın ama olmamış.Neyse ben koltukta ki yerimi, cipsimi, cola mi, çigidi mi aldım beyinmasturbasyonuna devam et izliyelim.Zihinsel boşalmanı görelim. Erken zihinsel boşalma sorunun yoksa tabi.

 

1)Adem yani ilk insan düşüncesi kesinlikle gerçek olamaz,çünkü evrimsel süreç birey üzerinden değil popülasyonlar üzerinden ilerler,o yüzden ilk insan ilk timsah gibi ifadeler ben şu gün şu saatte ergenliğe girdim ifadesi kadar anlamsız bir önermedir..

 

2)Evrime inanılmaz,evrim bilinir,evrim temel bir gerçektir,evrim teorisi evrimin neden ve nasıl işlediğini açıklar,tıpkı atom teorisinin atomun yapı ve hareketlerini açıkladığı gibi.Evrim modern biyolojinin temelidir,evrimsel biyoloji ise yapıtaşlarındandır modern bilimin,her ciddi bilim kurumuna bakıp anlayabilirsin bunu,mesela dünyanın en iyi üniversitelerinde evrimsel biyolojiye diar nice bölüm/çalışma alanı var,evrimsel psikoloji,evrimsel genetik,insan evrimi biyolojisi vb;

 

evrimagaci.org/article/tr/madem-evrim-yok-bu-fakulteler-neden-hala-var

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 84
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bir saat önce, Hiçkimse... yazdı:

 

 

Yorumlarınızı benim iletimin içinde yaptığınız için alıntı yapmam zor olacak. :)

Açık renk yazılar benim, koyu renk olanlar da size ait bildiğiniz gibi.

 

Bir saat önce, Hiçkimse... yazdı:

Öldürmek, hırsızlık yapmak, yalan söylemek gibi davranışlar kişiye kısa vadede fayda sağlayabilir ama hepsi o kadar. (Sadece kısa vadede değil uzun vadede de sağlar. İslamiyet 1400 yıldır bunlarla ayakta en aZından) 

 

Kaçırdığımız bir şey var ama. İslamiyet de dahil olmak üzere tüm dinleri biz, kurallı disiplinli, birlik içinde yaşayabilmek ve güçlü olmak için kullandık. İslam kendi toplumuna öldürmeyi, hırsızlık yapmayı, yalan söylemeyi öğretip emretmez. Hiçbir din emretmez, hatta tersini salık verir. Eğer dediğiniz gibi olsaydı o din tutunamaz, var olamazdı. Toplum kendisini yok edecek herhangi bir davranış içinde olursa ya bu davranışı terkeder ya da yenisini geliştirir. İslam dini, beğenelim ya da beğenmeyelim, onu üreten sürüyü ayakta tutmuş ve bugüne gelmesini sağlamıştır. Yine bizim pek hoşumuza gitmez ama, dinler sürüleri bir arada tutan, birbirlerine güvenmeleri ve işbirliği içinde olmayan çok sağlam dinamiklerdir.

 

Bir saat önce, Hiçkimse... yazdı:

Bunların yanlış görülmediği toplumda (ki öyle bir toplum geçmişte de yoktu şimdi de yok) güven ortamı olmaz. Hiç kimsenin canı, malı güvende olmayacağı için kişiler sürekli stress altında olacak, hem de dayanışma, işbirliği gibi sürüler halinde yaşayan türler için hayati olan davranışlar görülmeyecektir. Bizim gibi gruplar, sürüler halinde yaşayan hayvanlar için birbirine güvenmek elzemdir, her bakımdan. O yüzden sürü içinde çalan, öldüren, bencil davranan bireyler genellikle dışlanır. (Askeri birlikler öldürmeye programlıdırlar. Grup dışı saydıklarımızı otomatik olarak başkası diye sınıflamaya programlıyız zaten. Bilim yalan söylemek üzerine kuruludur. Bir doğruyu söyleyebilmek için sayısız yalan söylemek zorundayız. Dahası insan olarak da sürekli yalan söylüyoruz zAten. Yine bunların beyaz yalan olduğunu söyleyip kendimize de yalan söylüyoruz.)

 

Benim söylediğim şeylerin sizin bu söylediklerinizle hiç ilgisi yok. Bambaşka şeyler söylemişsiniz.

Fakat "bilim yalan söylemek üzerine kuruludur" demek ne demektir? Bu ne acayip bir cümle...

 

1 saat önce, Hiçkimse... yazdı:

Ahlak bazılarının söyleyip durduğu gibi, insan tarafında "mantık yoluyla" ulaşılmış bir çözüm değildir. Öldürme, çalma, bencil olma, yardım et, işbirliği yap ki sürün güvende olsun, genlerini sağlıklı biçimde aktarabil. Yani aslında bunların tümü genetik kodlarımızda mevcut. Düşünerek, kafa patlatarak ulaştığımız sonuçlar değil bunlar. 

( ahlakta kriter şarttır. Eğer sürünün devamına yönelik ahlak geliştireceksek hassasiyetlerimiz de o yönde olur. Yok eğer dine göre ahlak geliştireceksek o zaman islam için kurandaki herşey doğru olmuş olur. Ya da insan temelli ahlaktan bahsederek dünya nüfusu kadar ahlaktan bahsederiz. Kafa patlatarak karar verdiğimiz şey ahlakımızı neye göre şekillendireceğimiz olabilir ancak. )

 

Yine ilgisiz olmuş. Ben diyorum ki ahlaki duyarlıklarımız, sürü içinde kendiliğinden ortaya çıkmış yazısız kurallar için kafa patlatmamışızdır. Zorunlu olarak ortaya çıkmış kurallardır onlar. Ahlakın yazılı metinlere dönüştüğü çağlar zaten çok sonraki çağlardır, yakın tarihlerdir. 

Bugün zaten dini ahlakı mı seçelim seküler ahlakı mı diye bir sorunumuz yok, dinlerin dayattığı ahlakın tamamen antik olduğu açıktır. Ahlak anlayışı çağdan çağa değiştiğine (temel dinamikler değişmez ve evrenseldir) ve dinler stabil yapılar olduğuna göre ortada düşünülecek bir şey yoktur. Ve bu süreç de aslen kafa patlatmak suretiyle gerçekleşmiş değildir, kaçınılmaz olarak bu noktaya gelmişizdir. 

 

1 saat önce, Hiçkimse... yazdı:

Kural, en ilkel dedikleri çağlardan beri aynı. Buna "Altın kural" diyorlar. "Sana yapılmasını istemediğini, sen de başkasına yapma." Ya da tersi biçimde "Sana ne yapılmasını istiyorsan sen de başkasına onu yap."

Öldürme ki seni öldürmesinler. Çalma ki senin de malını çalmasınlar. 

(Bence mala ve cana gerektiğinden fazla değer veriyoruz. Ama bu benim fikrim sadece. Ölümden bu kadar çok korkuyoruz diye hayatımızı da yaşayamıyoruz.)

 

Malı geçelim de cana gereğinden fazla değer vermek ne demek, onu pek bilmiyorum. Ölümden korktuğu için hayatı kaçıranlara biz zaten katı dindar diyoruz. Onun dışında hepimiz ölümden değilse de ölmekten elbette korkuyor, kaçınıyoruz. Aksi varlık nedenimize aykırı zaten. 

Ama ölümü düşünmek benim zaten hiçbir zaman anlayamadığım bir şey olmuştur.

 

1 saat önce, Hiçkimse... yazdı:

Sorun şu ki ahlak, dinler nedeniyle ulvi, az insanın sahip olabildiği özel bir nitelikler bütünüymüş gibi sunulup durdu. "Erdem" diye bir şey uydurdu ve ahlakı yüceltip durdular. O yüzden ahlak, kişiler ateist olsa bile din kaynaklı bir dayatmaymış, ya da din kaynaklı değilse bile insan uydurması birtakım kurallar bütünüymüş gibi görülür ve bazen tepki alır. 

(Gerçekçi olalım. Müslğman bir toplum içinde büyüdük. Bütün öğretilerimiz, duygusal birikimimiz, damak tadımız vs vs herşey aynı hemen hemen. Okuduğumuz bir kaç kitap farklı o kadar. Ahlakımız da ne yazık ki İslami perspektifte şekillendi. Ve bu model insanlıktan o kadar uzak ki, ömrümüz boyunca uğraşsak islamın o saçma pisliğinden tamamen kurtulamayacağız.)

 

Bu kısma hem katılıyorum hem katılamıyorum... İçine doğduğumuz kültürden etkilenmememiz elbette imkansız ama o etkilerden, kendimize objektif olarak bakıp da görebildiğimiz ölçüde kurtulmak da gayet mümkün. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Türk Ateist yazdı:

 

Yorumlarınızı benim iletimin içinde yaptığınız için alıntı yapmam zor olacak. :)

Açık renk yazılar benim, koyu renk olanlar da size ait bildiğiniz gibi.

 

Özür dilerim telefondan yazıyorum. Böylesi ancak becerebiliyorum??

 

Kaçırdığımız bir şey var ama. İslamiyet de dahil olmak üzere tüm dinleri biz, kurallı disiplinli, birlik içinde yaşayabilmek ve güçlü olmak için kullandık. İslam kendi toplumuna öldürmeyi, hırsızlık yapmayı, yalan söylemeyi öğretip emretmez. Hiçbir din emretmez, hatta tersini salık verir. Eğer dediğiniz gibi olsaydı o din tutunamaz, var olamazdı. Toplum kendisini yok edecek herhangi bir davranış içinde olursa ya bu davranışı terkeder ya da yenisini geliştirir. İslam dini, beğenelim ya da beğenmeyelim, onu üreten sürüyü ayakta tutmuş ve bugüne gelmesini sağlamıştır. Yine bizim pek hoşumuza gitmez ama, dinler sürüleri bir arada tutan, birbirlerine güvenmeleri ve işbirliği içinde olmayan çok sağlam dinamiklerdir.

 

Burada anahtar konu "kendi toplumu " olması.  Grup içi ve grup dışı canlılara karşı farklı muameleler söz konusu haliyle. islama göre değerlendirirsek; kendi toplumunun çıkarlarını gözetirken, toplum dışındakilere karşı her türlü muameleyi mübah sayıyor. Bu sadece islam için de geçerli değil. Neredeyse bütün sürüler kendi sürüsünün çıkarları için kalan herşeyi yok edebilirler. 

Tabi toplumun ahlak ve düzeni ilk kavimlerden aldığımız bir miras. İlkel toplumlarda en fazla 50-100 kişilik topluluklar sürekli yok olmanın eşiğindeyken bu kodları -grup içi bireyler için- oluşturmuş olmaları gayet doğal. Yalnız öldürme hırsızlık yapma ya da yalan söyleme demiyor. Bunları sadece kendi sürüne yapma diyor. 

o zaman şu noktaya geliyoruz: biz günümüzde 50-100 kişinin o dönemde hayatta kalmak için geliştirmiş olduğu"altın kurallar"un yozlaşmış veya modifiye edilmiş versiyonuyla ahlak anlayışımızı oluşturuyoruz. 

Bu noktada sorum şu: ilk kurallarda da bu saydıklarımız reddedilmemişken biz niye evrimsel açıdan sahip olduğumuz özelliklerimizi reddediyoruz?

bunun da ötesinde grup içi düzenlemelerimizi niçin hala o zamanki altın kurala göre diZayn etmek zorundayız? Çünkü o zamanlar insan sayısı aZdı ve gruplar çok küçüktü. Şu an ise geldiğimiz durum çok çok farklı. Bu kuralları bu kadar özel kılan ne? 

 

Fakat "bilim yalan söylemek üzerine kuruludur" demek ne demektir? Bu ne acayip bir cümle...

Olmayan şeyleri hayal etmek de bir çeşit yalandır sonuçta. Bilim adamı olmak için yalancı olmak gerek bence ?? 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On ‎10‎.‎1‎.‎2018 at 18:39, Hiçkimse... yazdı:

Hayvan olarak sadece memelileri mi kast ediyoruz mesela? Sinekler bu gruba dahil mi?

 

Hayvan hakları ativistleri ilk olarak primat haklarını güvenceye alarak işe başladılar. Goril ve şempanzeler üzerinde bir çok deney yürütülmektedir. Bu deneylerin primatlara acı vermesinin önüne geçmek için bir çok girişimde bulunulmuş ve sonuç vermiştir. Örneğin kalp nakli insandan önce şempanzelerde denenmiş ve bu ameliyatlarda doğal olarak bir çok şempanze ölmüştür. Bugün primat deneylerinde bu hayvanların acı çekmesi en asgariye indirilmiş durumda. Sisteki goriller filmi primat hakları savunusu bakımından önemli bir filmdir. Sigourney Weaver şimdi yaşlandı ama rolünün hakkını veren mükemmel bir aktris. Bu filmi süper oynadı. Duyarak, hissederek oynadığına inanıyorum.

 

Daha sonra tabii ki yakın dostlarımız kedi ve köpek hakları geliyor. Bu hayvanlara acı çektirilmesi kabahatler yasaları kapsamında cezalandırılmaktadır. Bu böyle aşama aşama gider ve elbette tüm hayvanları kapsaması olanaksızdır. Birtakım parazitler de hayvandır ve bunlardan kurtulmak için bunları öldürmekten başka çare yoktur. Bu hakların nerede duracağını yasalar belirler ve gerisi de bir parça vicdana kalır. Benim şahsen sinek öldürmeye elim varmıyor. Mümkünse camdan çıkmasını sağlıyorum.

 

Canlıların hayatta kalmak için çabalamalarına çok büyük saygı duyuyorum. Hayatta kalmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu beni duygulandırıyor. Ayrıca tüm canlılar evrimsel kardeşlerimiz. Biçimleri  ne olursa olsun onlarla ortak bir geçmiş ve serüven paylaştık bu gezegenin üzerinde. Hepsi özbe öz kardeşlerimiz... Hepimiz birbirimizin soyundan geliyoruz.

 

Bilimsel deneyde ölen en ünlü hayvan sanırsam köpek Laika'dır. Moskova sokaklarında gezen sahipsiz bir köpek iken yakalanıp bir kapsüle bindirilip uzaya gönderildi. Dünya çevresini turladı. Kapsülün dünyaya dönüş programı bulunmuyordu. Laika o kapsülde öldü. Uzayda bir canlının yaşayabileceğini kanıtlayarak öldü. Uzay yarışını başlattı. İnsanlık adına senden özür dilerim ve sana minnettarız Laika. Sen köpeklerin en güzeliydin. 

 

Yoğun rüya gördükleri için kediler rüya deneylerinde kullanılıyor. Neyse ki bir kedinin acıya maruz kaldığı bir deney duymadım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 1/10/2018 at 19:01, Hiçkimse... said:

 Ahlak, kelimenin en dar anlamıyla, neyin doğruveya yanlış sayıldığı (sayılması gerektiği) ile ilgilenir. 

Evrim'in doğası gereği öldürmeyi, hırsızlığı ve yalan söylemeyi en iyi yapan canlı türü hayatta kalmaya en yakın olandır neticesinde.

 

Merak ettiğim aslında öldürmek hırsızlık ve yalan bir çok ahlaki bakış açısına göre neden yanlıştır. Ve gerçekte yanlış olmalı  Mıdır?  Veya bunun kararı verilmeli midir?

 

 

Bu çok sığ bakışla ortaya çıkmış bir yaklaşım...

 

Evrim'in doğası, öldürmeyi, hırsızlığı ve yalan söylemeyi en iyi yapanın yok olması gerektiğini söyler aslında. 

 

Sizin evrimin ne olduğunu zerre kadar bilmiyor oluşunuz buradaki mesele. Öncelikle evrimin tarifini bir iyi anlayın: "Bir gen havuzundaki genlerin görülme sıklığının değişmesine evrim denir".

 

Burada, amanda bir bireyin avantajlı olması falan gibi laflar kasılmadığına da özellikle dikkat edin. 

 

Bir canlı, yani bir türe ait bir birey, başkalarına, yani başka türlere yalan söyleyip avantaj kazanabilir. Hemen her canlı da bunu yapar, kamufle olur, saklanır vs. vs. Hatta, kendini yem olarak kullanıp avlarını kandıran canlılarda mevcuttur. Ama kendi türüne yalan söylerse, o zaman şunu gözden kaçırırsın, karşıdaki aldanan da kendi türüdür, yani kendi genetik havuzunu istismar etmiş olur. Son tahlilde mesele genlerin ayakta kalmasıdır ve bu genler aynı atadan gelen canlılarda aynı şeylerdir, diğer bireyi aldatmak vs. aslen genlerin kendi kendini aldatması demektir. 

 

Yani, diğer bireyler için kötücül olan şeyleri yapmak, evrimsel olarak yok olmaya doğru gider. Düşün, genetik olarak bir insan, diğer insanları öldürmeye programlanırsa, sağ kalan herkes, ötekileri öldürürken, ötekiler de kendini öldürmüş olmayacak mı?

 

Mevzuya hep bencil, tek birey açısından bakıyorsunuz. Şunu aklınıza getirin, sizin yapabileceğiniz şeyi, başkası da size yapabilir. O zaman, başka insanları kandırma özgürlüğünüz olsun isterken, başka insanların da sizi kandırması özgürlüğü olacağını neden akıl etmezsiniz? 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, anibal yazdı:

 

 

Bu çok sığ bakışla ortaya çıkmış bir yaklaşım...

 

Evrim'in doğası, öldürmeyi, hırsızlığı ve yalan söylemeyi en iyi yapanın yok olması gerektiğini söyler aslında. 

 

Way be. Bunu aslanlara da anlatsana ??

sana tavsiyem bi kaç tane hayvan belgeseli izle. Orda görürsün kim yalancı kim ölüm makinası. 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sanırsam en ünlü deney primatı da goril Koko. Geçenlerde internetten kontrol ettim, hâlâ hayattaymış.

 

Bu gorili insanlaştırmak için çok büyük bir çaba sarfedildi. Hayvanın kelime dağarcığı yeryüzünde yaşayan insanların belki yarısından daha fazlasının kelime dağarcığından çok daha zengin. Ne var ki konuşamıyor. İnsandan başka primatların gırtlak yapısının buna izin vermediği anlaşıldı. Koko işaret diliyle konuşuyor. Ona tüm insanlık kültürü aşılanmaya çalışıldı. Doğum günlerini kutluyor, hediye seçiyor, kedi besliyor, elbise giyiyor...

 

Peki en ünlü kedi? ABD de bir yangında yavrularını yangından çıkarmak için alevlerin arasına dalan ve tüyleri tamamen yanıp derisi kızardığı için Scarlett adı verilen kedi. Hayvancağızın kulakları da yanmıştı. Tüyleri tekrar çıktı ama bir kulağı artık yoktu. Beş yavrusundan üçünü kurtarmış, iki yavrusunun cansız bedenlerini yangından çıkarmıştı. Hemen tedavi altına alındı ve internetten insanlığa duyuruldu. Tüm tedavi masrafları fazlasıyla karşılandı ve ölmedi. Resimlerde Scarlett yangından çıktığı halde, hastanede, hastane panosunda kahraman ilan edilmiş olarak ve iyileştikten sonra tek kulaklı olarak.

 

kediscarlett2.jpg

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öğrendiğime göre Scarlett, Karen Wellen isimli bir kadın tarafından sahiplenilmiş. Scarlett bir hafta yoğun bakımda kalmış ve iyileşmesi üç ay sürmüş. Sanırsam bir patisini de yanan cisimlere karşı kullandığı için ciddi yanık var. Bir patisini basamadığı ve bandajlandığı dikkat çekiyor. Tabii olay öncesinde sokak kedisi. Güvenli yer olarak seçip yavruladığı binada yangın çıkacağını ne bilsin hayvan! Fakat bir gözündeki kalıcı hasar nedeniyle sürekli özel bir ilaç kullanması gerekiyormuş. Hasarlı göz yanan kulak ile aynı tarafta. Karen kendisi de önemli bir kaza geçirmiş ve kedinin halinden çok iyi anlıyor.

 

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

    Hayatın bir anlamı olması gerektiği, aksini gösteren hiçbir kanıt olmamasından dolayı insanlara ait bir yanılsamadan ibaret görünmektedir.

 

    Evrimsel açıdan avantaj olarak gördüğümüz zeka ve bilinç, türümüze besin zincirinde en üste çıkması ve yeryüzünü domine etme gücü vermiş olmakla beraber

aslında doğanın çocukları olan insan oğluna, kendini dev aynasında görmesine yol açtırıp yersiz bir kibir ve büyüklenmeyle doğayı tahrip eder hale getirmiştir.

Bu sebeple doğa nezdinde evrimin tepe noktası belki de insanlardan ziyade yunus, balina veya benzer şekilde gelişmiş evrimsel niteliklere sahip doğayla uyumunu bozmadan yaşayagelen kara hayvanları neden olmasın? Hal böyleyken insanın kendini üstün görmesi, diğer canlılar için hayatın bir anlamı olması beklenmezken

Kendisi için bir amaç beklentisinde olması boş bir beklentiden öte gözükmemektedir, diğer bütün hayvanlar için yaşama amacı türün devamını sağlamaksa bu amaç bizim içinde geçerli olmalı ve bu tür boş beklentiler içerisine girmek, kibirle birleşip din gibi anlayışların doğmasına sebebiyet vermekte ve dünyayı iyiden iyiye yaşanmaz kılmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

 

  İnsan sosyal bir hayvandır, ahlak kuralları ve sahip olduğu değerlerin her biri sosyal birer mutabakattır, sosyal yaşamını devam ettirmek istiyorsa yazılı veya sözlü birtakım kuralları, kültürel öğeleri devam ettirmekle yükümlüdür, aksi durumda oluşacak kaos ortamında sosyal yaşantısını devam ettirme imkanı kalmayacaktır.

Bu kurallar diğer sosyal hayata angaje olmuş hayvanlarda da benzer nitelikte görülmekte, sosyal hayvanların kendince ahlak kuralları ve değerleri olduğu gözlenmektedir.

Kurallar sosyal yaşantının başlamasıyla oluşmaya başlar ve sosyal yaşamın olmazsa olmazıdır, uymayan insan veya hayvan farketmez, toplumdan dışlanır, uzaklaştırılır.

 Durum buyken en fazla 5000 yıllık ibrahimi dinlerin yüzbinlerce yıllık insanlık tarihini ve insanlığın yüzbinlerce yıllık zorlu kazanımlarını, oluşan değerlerini gasp edip kendine

Maletmesi hırsızlık ve ahlaksızlık değilse nedir? Üstelik bu değerlerin cennette sonsuza kadar vaad edilen yeme, içme ve sex gibi dünyevi yaşama, türünü devam ettirmeye ait en ilkel dürtülerle yapması ayrı bir ironidir.  Dincilerin sonsuz kavramından dahi bi haber olduğu anlaşılmaktadır, sonsuza kadar bu şekilde saman gibi yaşamaya devam etmek mümkün değildir, bu gerçek olsa en geç birkaç bin sene sonra cennetteki insanların intihar etmek arayışına girmeleri kaçınılmaz olurdu.

 

Kısaca dinler insana hiçbir değer katmadığı gibi elinde olan değerleri ve insanlığın kendi kazanımlarını hiçe sayar, buruşturup çöpe atarlar.

 

*Din, insan haysiyetine bir hakarettir. Din olsa da olmasa da iyi insanlar iyi şeyler, kötü insanlar kötü şeyler yapar. Ama iyi insanların kötü şeyler yapabilmesi dini gerektirir.

        - Steven Weinberg -

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 minutes ago, Hiçkimse... said:

Daha izlememişsin belli oluyor 

 

Sen belgeselini bile izlememişsin. Sanırım aslanı ancak aslan kral çizgi filminde falan görmüş olmalısın.

 

Sen hangi aslanın sürüsündeki aslanları öldürmeye gittiğini gördün ki, sayıklamaya başladın oradan?

 

Bilmediğin bir şey, aslında bir ton şey var.

 

* Aslan, öldürmeye gitmez, bir şeyi yemeye gider. Onun derdi yemek yemektir, bir şeyleri öldürmek değil.

* Aslan, bölgesini yani, yiyeceklerini ve dişilerini korumak için saldırır, tercihi öldürmek değil, işgalciyi uzaklaştırmaktır.

* Aslan, başına musallat olan sırtlanları saf dışı etmek için saldırır, öldürmez, etkisiz hale getirir ve bırakır. Sırtlanın orada ölecek olması, onun derdi değildir. 

 

Yani, alsan yada diğer hayvanları zerre kadar tanımıyorsun. Özellikle aslanların hiç bir zaman öldürmek için saldırmadığını da elbette bilmiyorsun. Yemek için saldırmakla, öldürmek için saldırmayı aynı şey sanacak kadar da dar görüşlüsün. 

 

Yani çok cahilsin, bu halinle ancak oksijen israfı oluyorsun, biraz kendini geliştir. 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 hours ago, Hiçkimse... said:

Ayrıca yanlış bilindiği üzere aslanlar ormanlarda değil otlak ve savanlarda yaşarlar. Ve ayrıca insanlara saldırmaktan çekinirler.

 

 

Demek yanlış bilen sensin...Zira ben hiç ormanda yaşar aslanlar diyeni görmedim.

 

Bir aslan, başkasına, bölgesinden çıkarmak içn saldırır, öldürmek için değil. Yani hala cahilsin ve cehaletinde ısrar ediyorsun. Aslan, saldırdığı diğeri bölgesini terkedince olayı orada bırakır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Doğanın katil ana-babaları

Anna-Louise Taylor BBC Doğa Muhabiri
120307100626_tigon_304x171_reuters_nocrereuters

Yeni dogan yavruyu öldürmek türün devamlılığının garantiye alınmasında önemli bir yöntem.

Gün geçtikçe daha çok araştırmacı bulgularının bu yönde olduğuna işaret ediyor.

Anne babaların yeni doğan bebeklerini acımasızca öldürmelerinden daha korkunç bir hareket düşünülemez gibi geliyor kulağa.

Ancak pek çok yavru hayvanın karşılaştığı en büyük hayati tehlike kendi türlerinden gelir.

"Bebeğin öldürülmesi, bir yırtıcının sessizce avlanmasına benzemiyor," diyor aslan uzmanı Profesör Craig Packer.

Packer durumu "Yetişkin aslanlar kendi yavrularını öldürürken vahşileşiyor, hırıldıyor ve gerçekten oldukça rahatsız edici bir hal alıyor," diye tarif ediyor. "Yavruları kafa ve boyunlarının arkasından ısırıyor, karın bölgelerini eziyor."

Yeni doğan yavrunun öldürülmesi, güçlü olanın hayatta kalması ilkesinin sıklıkla gözden kaçırılan bir yöntemi.

Kemirgenler ve primatlar gibi memeliler; balıklar, böcekler ve çiftyaşamlılar gibi pek çok türün yeni doğan yavrusunu öldürdüğü kaydedilmiş.

Bilimsel araştırmalar, öldürme eylemini gerçekleştiren yetişkin için, yavrunun ölmesinin daha fazla üreme şansı, kısıtlı kaynaklara erişim, doğrudan beslenme ya da yanlış yönlendirilmiş ebeveyn bakımının önlenmesi gibi faydaları olabileceğini gösteriyor.

Yeni doğan yavru genellikle yetişkin erkekler tarafından öldürülüyor.

Erkekler arasında rekabet

Erkek koruması bebeğin hayatta kalmasında önemli bir rol oynadığından, yavrular esasen babaları tarafından korunurlar.

Ancak sahneye yeni erkekler dahil olduğunda, her şey değişebilir.

Araya giren başka erkek aslanlar bu babaları alt etmeye çalışır.

Baba aslanı yaralayarak, kovarak ve hatta daha önce baskın olan erkeği öldürerek gruplarının liderliğini ele geçirmekte başarılı olurlarsa, yeni doğmuş yavrular için daha da büyük bir risk ortaya çıkar.

Zira sahneye yeni katılan erkeğin genellikle tek bir talebi vardır - anneyle çiftleşerek kendi çocuklarına sahip olmak.

Aslan topluluklarında, yeni doğmuş yavruların öldürülmesi, annenin hızla yeniden üreyebilir duruma gelmesini sağlayarak, yeni katılan erkeklerin kendi yavrularına sahip olma şansını artırır.

120309114514_lion_304x171_getty_nocreditGetty

Kendilerinden olmayan erkek yavruları öldürmemek, yavruların büyüdüklerinde kendi darbelerini yapma riskini göze almak anlamına gelecektir.

Dişiler de yavruları öldürüyor

Ama genç hayvanları öldüren sadece erkekler değil.

Cambridge Üniversitesinden Profesör Tim Clutton-Brock dişilerin de aynı şeyi yaptığını söylüyor.

"Dişiler de birbirlerinin bebeklerini aynı şekilde öldürüyor" diyor.

Dişi sıçanlar beslenmek için diğer dişilerin yavrularını yiyerek, yavrulamak için yuvalarını ele geçirir.

Anne sıçanlar da yavrularından sakat ya da yaralı olanları, sağlıklı yavrulara daha fazla kaynak ayırabilmek için öldürür.

Yeni doğan yavrunun öldürülmesi, rekabetin azaltılmasıyla bir hayvanın üreme başarısını da artırabilir.

Dişi mezarcı böcekler, yaşamlarının devamlılığını garantilemek için kendi larvalarından önce rakiplerininkini öldürür.

Kırktan fazla primat türünün yeni doğan yavruları öldürdükleri biliniyor

Ancak Journal of Theoretical Biology'de yayınlanan bir araştırma, pek çok türde dişilerin riski azaltmak için bazı stratejiler geliştirdiklerini ortaya koyuyor.

Dişi primatlar, birden fazla erkekle çiftleşerek, erkeklerin babanın kim olduğunu gizli tutan babalık karmaşası yöntemini kullanıyor.

Böylece erkekler bir gruba dâhil olmaya çabalarken, genç primatların yaşama şansı yükseliyor.

"Babunlar gibi primatlar arasında, çok erkekli gruplarda eğer iki erkek bir dişiyle çiftleşir ve yavrunun hangisinden olduğu bilinmezse, yavrunun öldürülmesi riski azalıyor," diyor Prof Clutton-Brock.

Çalışmaya göre, yeni doğan yavru, katilinin bir sonraki yavrunun babası olma şansının yüksek olduğu durumlarda baskınlık hiyerarşisinde değişiklik olabilmesi için öldürülüyor.

Mirketlerde rekabet dişiler arasında

120424155408_meerkat_304x171_a.thornton_A. THORNTON

Örneğin, en az 15 kişilik koloniler halinde yaşayan mirketler, üremelerini de koloni içerisinde işbirliği ile yürütürler.

Alfa erkek ile alfa kadın çiftleşirler ve koloninin diğer üyeleri yavrunun bakımını yardımlaşarak yapar.

Baskın dişilerin, diğerlerinin yavrularını ve de aynı şekilde itaatkar dişilerin de baskın dişinin yavrularını, kendi nesillerini korumak için öldürdükleri bilinir.

Ancak erkek mirketler patilerini kana bulamazlar.

Prof Clutton-Brock, "Erkek mirketlerin yeni doğan yavruları öldürdükleri görülmemiştir, çünkü dişileri doğum yaptıktan hemen sonra yeniden çiftleşmeye hazırdır. Dolayısıyla, yavruyu öldürmek erkeğe bir şey kazandırmaz."

Dişilerin doğum yaptıktan sonra 18 ay boyunca yavrularını emzirdikleri aslanlarda ise durum tam tersi.

Göçebe erkekler ya da liderlik için mücadele eden erkek koalisyonlarının, anneyi yeniden üreme mevsimine katarak kendi nesillerini edinmek için, annenin yavrularını öldürmeleri yaygın bir davranış.

İnsan algısıyla bakıldığında bu yamyamlığı anlamak zor olsa da, etin çok sınırlı olduğu vahşi hayatta, ailenin diğer üyelerinin hayatta kalabilmeleri için başka yol olmayabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, anibal yazdı:

 

 

Demek yanlış bilen sensin...Zira ben hiç ormanda yaşar aslanlar diyeni görmedim.

 

Bir aslan, başkasına, bölgesinden çıkarmak içn saldırır, öldürmek için değil. Yani hala cahilsin ve cehaletinde ısrar ediyorsun. Aslan, saldırdığı diğeri bölgesini terkedince olayı orada bırakır.

Bakalım daha ne kadar çırpınacaksın? Gerçi güzel oluyor. Komik oluyorsun, beni eğlendiriyorsun ???

ee daha başka napar aslanlar? Cehaletimi biraz daha gözler önüne sersene lütfen ??

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...