Jump to content

Muhammed kuranı niye yazdırmadı.


Recommended Posts

Söz uçar yazı kalır,insan aklı böyle karar vermiş ki kesin doğrudur.

Bildiğimiz üzere Kuran’ın derlenip toparlanması Osman zamanında olmuş.Kuranı ezberleyen hafızlar savaşta pıtır pıtır ölmeye başlayınca Kuran’ı kitaba geçirme isteği hasıl olmuş.Piyasadaki tüm kuranlar yok edilmiş(bu ne demek bilmiyorum?) Şahitliklerine ne kadar güveniliyorsa ikişer şahit bulunup kuran yazıya dökülmüş.Halbuki Muhammed zamanında papirüs de var mürekkepte var,5000 yıl önce yaşayan putsever sümerliler bile akıl edip derdini taşa yazmayı akıl edebilmiş.

Muhammed niye akıl edememiş.Üstelik aldığı vahiy de oku diyor.Buradandamı tahmin edememiş?

Yazılmayan şey nasıl okunacak?

Örnek verelim.

 

Bakara 44: İnsanlara birr’i (tezkiye ve teslim olmayı) emrediyorsunuz da siz kendinizi unutuyor musunuz? Ve siz, Kitab’ı okuduğunuz halde hâlâ akıl etmiyor musunuz?
 
Link to post
Sitelerde Paylaş

Matematiksel açıdan bakıldığına, bu eserin birden fazla yazarı olduğu muhakkak.

Mesela șurada buna değilmiș: https://philosophia-perennis.com/2017/05/28/der-koran-aus-mathematischer-sicht/

Kısaca özetlersek, ortalama 50 farklı kișinin bu eserde parmağı olduğu așikar.

Yani bu bir ekip iși, kaldı ki Muhammedin fiziksel manada yașayıp yașamadığı da meçhul.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ve de hatta diyelim ki, evet bunu Arabın tanrısı, cahil Muhammed'e vahyetti.
Ne zaman vahyetti? 1400 yıl önce !
Bir icat mı anlatılıyor bu metinde? HAYIR !
Bir felsefe kitabı mı? ASLA, felsefeyi reddeden bir metin bu, "akıl yürütmeyin" diyor açıkça !
Bir bilim kitabı mı? Mümkün değil, yıldızların göklere süs olarak yaratıldığını iddia eden bir metin.
Bir hukuk kitabı mı? Kısmen... Ama geçerliliği olmayan bir hukuk. Sadece 4 konuda cezai müeyide getirmiş, geri kalan herşey fasa fiso, miras bölüştürmeyi bile becerememiş.. Günümüz için tarihi bir metin olmak dışında bir değer taşımıyor.
Bir tılsım kitabı mı? Kısmen, bazı islamistler bunu büyü, nazar hatta bilimdışı tıp maksatlı kullandıklarını iddia ediyor, henüz ispatlanmış bir etkisi yok !
Kısaca,
Kuran, zamanın tüm "kutsal" olduğu iddia edilen metinleri gibi sadece kendisine ve zamanının egemenlerine hizmet ediyor.
Dolayısıyla, yazılı olması ve gerçek olması da bir şey ifade etmemeli günümüz insanına.   
 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hiç bir "kitap" bitmeden iki kapak arasına alınamaz.

Muhammed, yaşadığı sürece "Tanrdan vahiy" aldığını iddia edecektir.

Çünki; "vahiy" kesilirse insanlar üzerindeki önceki etkinliği de azalacaktır.

Eğer kitap tamamlanmış olsaydı;

 

" Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim..." (Mâide 3)

 

ile tamamlanmış olması gerekirdi.

Fakat; daha sonra da "nâzil" olan âyetler bulunmakta.

Belki "Helâl-haram" bildiren hususlarda yeni emirler olmayacaktır.

Ancak; vaaz-ü nasihat, uyarı türü "âyet ve sûre" devam etti.

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, Vefik Sâmi yazdı:

Hiç bir "kitap" bitmeden iki kapak arasına alınamaz.

Bari aldığı vahiyleri yazıya geçireydi,23 sene ne etti bu adam?vahiy geldikçe kitabın sonuna ekleyeydi,bu daha kolay olmamıydı?

Zaten kurana kitap denmez.Aynı sure içinde de bile daldan dala atlar,aynı masalı,aynı gereksiz cümleleleri gereksiz yere tekrarlar durur.

Özet şu.

Muhammmed ya-şa-ma-mış-tır..

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 17.01.2018 at 22:00, Ornias yazdı:

Söz uçar yazı kalır,insan aklı böyle karar vermiş ki kesin doğrudur.

Bildiğimiz üzere Kuran’ın derlenip toparlanması Osman zamanında olmuş.Kuranı ezberleyen hafızlar savaşta pıtır pıtır ölmeye başlayınca Kuran’ı kitaba geçirme isteği hasıl olmuş.Piyasadaki tüm kuranlar yok edilmiş(bu ne demek bilmiyorum?) Şahitliklerine ne kadar güveniliyorsa ikişer şahit bulunup kuran yazıya dökülmüş.Halbuki Muhammed zamanında papirüs de var mürekkepte var,5000 yıl önce yaşayan putsever sümerliler bile akıl edip derdini taşa yazmayı akıl edebilmiş.

Muhammed niye akıl edememiş.Üstelik aldığı vahiy de oku diyor.Buradandamı tahmin edememiş?

Yazılmayan şey nasıl okunacak?

Örnek verelim.

 

Bakara 44: İnsanlara birr’i (tezkiye ve teslim olmayı) emrediyorsunuz da siz kendinizi unutuyor musunuz? Ve siz, Kitab’ı okuduğunuz halde hâlâ akıl etmiyor musunuz?
 

 

Samalamak serbesttir, ama hiçbir değeri yoktur. değersiz şeyleri ancak değersiz işler için kullanırlar. bu değersiz mesajını inaçsızlık gibi en değersiz iş için kullanılmasına çok sevinme. biz doğrusunu bir alıntı ile gösterelim.

 

 

Vahyin Yazılması ve Korunması

Hz. Peygamber, vahiy yoluyla gelen ayetleri bir yandan insanlara tebliğ ederken diğer yandan da sahabeye ezberletiyordu. Yazılı kültürün gelişmediği ve sözlü kültürün hâkim olduğu o günün toplumu için ayetleri ezberlemek, yazıdan daha pratik ve güvenilir bir yol olarak kabul ediliyordu. Hz. Peygamber bununla yetinmeyip risaleti boyunca gelen ayet veya sureleri okuma yazma bilen sahabeye yazdırdıktan sonra, “Bunu falan sureye koyunuz.” demek suretiyle de kayıt altına aldırıyordu.

 


İslam tarihinde vahiy kâtipleri olarak adlandırılan bu sahabeler “Kur’anı Kerim”in yazılı olarak korunmasına hizmet ediyorlardı.

 


Vahiy kâtibi, yazdıklarım Hz. Peygambere yüksek sesle okuyor, böylece yazılan metinde eksiklik, fazlalık varsa veya yanlışlık yapılmışsa Hz. Peygamber onu tashih ediyordu. Hz. Peygamberin tashihinden geçen ayetler, yine onun emriyle çoğaltılarak Müslümanlara dağıtılıyordu. Yazılan ayet ve surelerin asıl nüshası Hz. Peygamberin evinde veya vahiy katipleri tarafından muhafaza ediliyordu.

 


Vahiy kâtipleri gelen ayetleri, işlenmiş ince derilere, kabuğu soyulmuş hurma dallarına, beyaz ve yassı taşlara, kürek kemikleri gibi yazı yazmaya elverişli nesneler üzerine yazmışlardır. Bunun yanmda “kırtas” denilen kâğıt parşömenler de az da olsa kullanılmıştır. Bunlar arasında özelişlenmiş hayvan derisi ise hem dayanıklılık hem de o günler için elde edilmesi en kolay malzeme olması bakımından, özellikle hicretten sonra daha fazla kullanılmaya başlanmıştır. Böylece Kur’anı Kerim’in bizzat Hz. Peygamberin yol göstericiliği ve çabasıyla hiçbir değişime uğramadan sonraki
nesillere aktarılması sağlanmıştır.

 


Kur’an metninin Hz. Peygamber zamanındaki tespitinde takip edilen usullerden biri de “arz”dır. Hz. Peygamber, her sene ramazan ayında o zamana kadar nazil olan bütün sure ve ayetleri vahiy meleği olan Cebrail’le karşılıklı okurdu. Hz. Peygamberin vefat ettiği yılın son ramazan ayında bu karşılıklı okuma iki defa yapılmış ve buna son sunuş anlamında “son mukabele” de nilmiştir. Bu usul, hem ezberleme hem de yazı yoluyla yapılan tespitin bir bakıma son kontrolü anlamına gelmektedir. Bu açıdan vahyin korunmasında mukabelenin önemi büyüktür.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 saat önce, Vefik Sâmi yazdı:

Hiç bir "kitap" bitmeden iki kapak arasına alınamaz.

Muhammed, yaşadığı sürece "Tanrdan vahiy" aldığını iddia edecektir.

Çünki; "vahiy" kesilirse insanlar üzerindeki önceki etkinliği de azalacaktır.

Eğer kitap tamamlanmış olsaydı;

 

" Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim..." (Mâide 3)

 

 

bak ehli bozulmuş kitap. gerçek incili tenzih ederim.

 

Hz. Muhammed'in sav.  vahiy kesilse de etkinliği etkisi neden azalacakmış. sende azaldığını hatta Kur'an'ı bırakıp kaçtığını hesaba katarsak sen herkesi kendin gibi mi sanıyorsun?

 

bak bizde Hz. Muhammed'in sav. etkisi üstelik onu görmediğimiz halde ve de vahiy kesildiği halde etkisi bitti mi sanıyorsun? Allah'a CC. hamdolsun ki bu etki müminlerde hiç bitmez. Allah'a CC. ve Hz. Muhammed'e sav. olan sevgimiz dünyada ve ahirette ebedi devam edecektir.sen rahat ol. kendinle muminleri kıyas etme..

 

bırak inkarı aslına dön.

 

tarihinde FETİH tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
45 dakika önce, FETİH yazdı:

bak ehli bozulmuş kitap. gerçek incili tenzih ederim.

 

Nerede bu "Gerçek İncil" dediğin kitap ?

Gördün mü ?

Okudun mu ?

Bak; Kur'an, İncil için ne demekte ?

 

"İncil ehli Allah’ın onda indirdiği ile hükmetsin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir." (Mâide 47)

 

Eğer Allah, tahrif edilmiş, hükmü ortadan kalkmış İncil için bu âyeti indirmişse abesle iştigâl etmiştir.

"Gerçek İncil" ortada yoksa "İncil ehli" bu emri nasıl yerine getirecek ?

İncil Muhammed zamanına kadar tahrif olmadan gelmişse, Kur'an'a ne gerek vardı ?

Ayrıca, bu "muharreflik" iddianda samimi isen, kim, ne zaman nerede tahrif etmiş; açıklayıver bi zahmet !..

 

Elinde müselman üfürmesi dışında kanıtın var mı ?

 

45 dakika önce, FETİH yazdı:

Hz. Muhammed'in sav.  vahiy kesilse de etkinliği etkisi neden azalacakmış. sende azaldığını hatta Kur'an'ı bırakıp kaçtığını hesaba katarsak sen herkesi kendin gibi mi sanıyorsun?

 

Kendisinden vahiy kesilmiş bir peygambere kim ihtiyaç duyar; bir düşün bakalım.

Şimdi ile o zamanı kıyas etme.

İslâm Peygamberinin sözleri zaman zaman tartışılmıştır. (Bknz. Hudeybiye muahedesi sonrası "Kurbanlarınızı kesin" emri karşısında ashabın isteksizliği )

Ama; Allah'dan gelen vahyi kimse tartışamaz değil mi ?

 

Benimle münâkaşaya girmeden evvel az siyer-i nebi oku.

Sebeb-i nüzûl hakkında mâlûmat edin.

Daha sonra dilediğin gibi yazarsın.

Sağdan-soldan aşırma-duyma bilgilerini "inanç" zannettiğin biat ile harmanlayıp, bana cevap verdiğin zannına kapılırsan hatâ edersin.

 

Senin gittiğin yoldan  ben dönüyorum muhterem !..

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
47 dakika önce, Vefik Sâmi yazdı:

 

 

 

 

Kendisinden vahiy kesilmiş bir peygambere kim ihtiyaç duyar; bir düşün bakalım.

Şimdi ile o zamanı kıyas etme.

İslâm Peygamberinin sözleri zaman zaman tartışılmıştır. (Bknz. Hudeybiye muahedesi sonrası "Kurbanlarınızı kesin" emri karşısında ashabın isteksizliği )

 

 

yahu vahiy kesilince peygamberlik bitiyor mu? vahiy kesilirse görev biter , peygamberlik kalkmaz. ihtiyaç duymayanlar senin gibi raydan çıkanlardır.sen kendini müminlerle kıyaslaman hata. sen kendi ni kendin gibi  murdetlerle kıyaslayabilirsin.  altının kıymeti farklı, demirin ki farklı ikisini bir tutma.

 

o olayda müminlerin hissiyatını bilmediğin için her şeyi göründüğü kısmına göre hüküm veriyorsun. kesmediler mi sonuçta. ne isteksizliği. kurbanları istemeden mi kestiler. zorla istemeyerek kurban kestiler , öylemi. hepsi canı gönülden isteyerek kestiler.

isteksizlik yoktu, sahabi efendilerimiz  antlaşma maddesine üzülmüştür? peygamberin sav. emrine isteksizlik, yapmadılar. sadece peygamberimizin sav. kalkıp kurbanını kesmesini beklediler . peygamber efendimiz kesince hepsi kesti.

 

Hz. Ömer'in ra. sonraki pişmanlığını da yazsaydın ya.

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 dakika önce, FETİH yazdı:

Hz. Ömer'in ra. sonraki pişmanlığını da yazsaydın ya

 

Orada yaşananlara odaklan.

Ben "Kesmediler mi dedim ?

İsteksizlikten söz ettim.

Eğer Peygamberin eşi Ümmü Seleme'nin fikri olmasaydı, durum nerelere giderdi bilinmez.

Ömer'in Hudeybiye'ye itirazına sonradan pişman olmasını yazmışsın.

Mekkelilerle görüşmesi için Osmandan önce İslâm Peygamberinin Ömer'i görevlenderdiğini fakat onun "Benim Mekkede düşmanım çok" deyip gitmediğini de yazsaydın bâri.

 

Bu arada Ömer ile ilgili başka bir rivâyeti de aktarayım.

Buhari hadisidir, sahihtir.

 

Alıntı

Sahih-i Buhâri

Kitab-ül ilim

40/55

 

Bana ibnu Vehb tahdîs edip şöyle dedi: Bana Yûnus ibn Yezîd, İbn Şihâb'dan; o da Ubeydullah ibn Abdillah'tan; o da ibn Abbâs'tan haber verdi. İbn Abbâs (R) şöyle demiştir:

 Peygam­ber (son hastalığında) ağrısı şiddetlenince:

"Yazı yazacak şey getiri­niz, size öyle bir kitâb (vasıyyetnâme) yazayım ki, ondan sonra hiç dalâlette kalmayasmız" buyurdu.

 

Ömer (R): Peygamber'in hastalığı ağırlaştı. Bizim elimizde de Allah'ın Kitabı vardır. O bize yeter, de­di.

 Bunun üzerine oradaki sahâbîler ihtilâfa düştüler. Sözleri birbiri­ne karıştı.

 

Rasûlullah (S): "Yanımdan savulun; benim yanımda nizâlaşmak olmaz" buyurdu.

 

İbn Abbâs, bu sözleri râvî Ubeydullah ibn Abdillah'a nakl ettikten sonra odadan çıkmaya davranıp: "Âh ne büyük musibettir o musibet ki, Rasûlullah ile yazmak istediği ki­tâb arasına perde oldu" diyerek dışarı çıktı

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammed ölmeden Kuran'ın iki kapak arasına alınamayacağı, sanırsam muhammedin yaşadığını belirtmek için savunuluyor!

 

Bu savunu ise geçersiz. Mısır papirüsü milattan önce kullanmaya başlamıştır.

 

Muhammed'e de cariye Mariye'yi hediye göndermiş Mısır mukavkısı. Müslümlerin anlattığı masal bu! Ama Muhammed cariyeyi alıp keyfine bakmış, hiç bana cariye değil papirüs gönderin Kuranımı yazdıracağım dememiş! Yok taşa, yok kemiğe, yok tahtaya filan yazılmış!

 

Hikaye tutarsız ve saçma. Muhammed diye filan bir herifin yaşamadığı ordan belli. Böyle saçma hikaye mi olur! Böyle bir herif yaşasa, böyle bir kitap sahibi olsa, onu mutlaka derlettirir toplattırırdı. Öyle taşta deride tahtada filan olmazdı. Ölünce arka kapak kapatılırdı. Zaten kapak filan yok o zaman, kağıtlar rulo yapılırdı. Öyle zırt pırt da açılmazdı rulolar. Muhammed ölünce en son ne yazdırdıysa o son sayfa olurdu.

 

Bu savunu Muhammedi yaşadı yapmaz! Herif yaşamadı, boşa çabalamayın!

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...