Jump to content

Madde mi? Akıl mı?


Recommended Posts

  • İleti 281
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

33 dakika önce, skeptikal yazdı:

Neden kaynağı olması gerekir? Bu kurallar sebepsizce maddeye içkin olamaz mı?

Bu kuralların kaynağı Tanrıysa, Tanrı'daki bilginin kaynağı nedir? Eğer bu sorunun bir cevabı olması gerekmiyorsa, senin sorduğun sorunun neden cevabı olması gerekir?

Bu aslında insansı bir yanılsama. "Ben akıl sahibiyim, bilgi-işlem yeteneğim var. Maddede de bilgi var. Ama madde akıl sahibi değil. Öyleyse maddedeki bilginin kaynağı da bir akıldan gelmiş olmalı." 

Halbuki bilginin maddeye içkin olması ve bizim aklımızın da maddeden türemesi fikrinde de bir mantık hatası yok. Sadece birincisi insanlara daha mantıklı geliyor, halbuki ikisi de varsayım, biri diğerinden daha mantıklı değil.

Bilgi maddeye içkin dersen bunun tanrı varsayımından bir farkı olmaz.:)

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 dakika önce, anibal yazdı:

 

 

Tam tersine tamamen aynı tanımlanıyor: Masal Kahramanı.

 

Bilimde masallar yok mu?:)

 

Bilim masallarından  bazıları doğru olabiliyorsa tanrı varsayımlarından biriside doğru olabilir.

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 minute ago, SHORTWAVE said:

maddede olduğunu kabul ediyorsan tanrın madde olur.:)

 

 

Olabilir, en azından var, orda, burda, şurda işte. Hem çıkıp saçma sapan şeyler istemez, git 5 vakit domal, bir ay aç gez falan filan. İnsana küfreder gibi, hatta alenen küfredip "cennette sana sübyancılık yaptırcam" falan da demez. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 dakika önce, anibal yazdı:

 

 

Olabilir, en azından var, orda, burda, şurda işte. Hem çıkıp saçma sapan şeyler istemez, git 5 vakit domal, bir ay aç gez falan filan. İnsana küfreder gibi, hatta alenen küfredip "cennette sana sübyancılık yaptırcam" falan da demez. 

Madde tanrın muhammede ve ona uyanlara yaptırmış yaptırmış işte:0_80cbc_37a71a73_L:.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 minute ago, SHORTWAVE said:

Madde tanrın muhammede ve ona uyanlara yaptırmış yaptırmış işte:0_80cbc_37a71a73_L:.

 

 

 

Eee, akıllı tanrı imiş, şimdi oturmuş komediyi izliyor, hele sen gibi soytarıları izlemek çok keyifli oluyordur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 22.01.2018 at 19:47, DeepBlue said:

Çığlık atan arpa filizi

 

1970 yılının ekim ayında Rusya’da çıkan Pravda gazetesinden bir yazı, bitkilerin çığlıklarına yer veriyordu. Yazının başlığı “bitkiler konuşuyor, hatta çığlık atıyorlar”dı. Pravda gazetesi muhabirlerinden Chertkov, Moskova Tarım Bilimleri Akademisi’nde şahit olduğu bir deneyi şöyle anlatıyordu: “Bitkilerin başlarına gelenlere boyun eğip, acılara sessizce katlanır sanıp, görünüşlerine aldanıyoruz. Arpa filizi kökleri sıcak suya daldırıldığında, bağırdı, ağladı… Bitkilerin sesi, ancak özel ve son derece duyarlı bir elektronik aygıtla kaydediliyordu, bu doğru. Yine de geniş kağıt şerit üzerindeki dipsiz gözyaşı ırmağı apaçık görülüyordu. Yazıcı uç çıldırmış gibi titriyor ve arpa filizinin ölüm acısını kağıda döküyordu. Oysa bu sırada minik bitkiye bakanların, onun neler çektiğin kestirmeleri olanaksızdı.”

Bir başka çalışmada, bitkilerin tümüyle mantıklı hareket ettiklerine değiniyordu. “Bitki, kendisine verilen suyun hepsini gövdeye indirmiyor, saatte yalnız iki dakika içiyor, ve su gereksinimini bilinçli bir şekilde düzenlemiş oluyor.”

Sovyet bilim adamı Alexander Gurvich, bitkilerin gözle görülmeyen bir ışıma yaydıklarını keşfetti. Gurvich, insanlar üzerinde yaptığı deneylerde onların da bu ışınları yaydığını, ama hastalık durumunda ışınların değişime uğradığını gördü. Hasta bir insanın, bir maya kültürünü birkaç dakika elinde tutması maya hücrelerini öldürmeye yetiyordu.

Aynen katılıyorum: Akıl sadece nörolojik faaliyet değil kesinlikle; öyle olsa, sadece hastanelerde nöroloji yanında psikiyatri kliniği de olmazdı.

Ayrıca izlediğm bir belgesel var National Geography kanalında: Hemde ünlü bir amerikan pop şarkıcısı, 1990 yılında, anevrizma ameliyatı sırasında, beyin durdurulmuşken ameliyat sonrası ameliyat sırasındaki konuşmaları anlatıyor.

Geçen sene bu formda yazmıştım, şimdi çok hatırlayamıyorum.

Benzer başka vakalar da okumuştum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 19.01.2018 at 01:53, NotImportant said:

Akıl maddenin bir sonucudur. 

 

Bilgiyle oluşur. Bu gereksiz bir soru bence.

 

Bende bir soru sorayım Bilgi nereden gelmiştir ? 

Bir akıl hastası düşünelim;kaşıkla yemeği ağzına götürmesi gerektiğini nereden biliyor da, yemeği başka bir yere götürmüyor!

Bilgi için beyin olmalı mı, mutlaka?

 

Akıl maddenin bir sonucu nasıl oluyor? Anlayamadım!!!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Just now, mmmrkl said:

Aynen katılıyorum: Akıl sadece nörolojik faaliyet değil kesinlikle; öyle olsa, sadece hastanelerde nöroloji yanında psikiyatri kliniği de olmazdı.

Ayrıca izlediğm bir belgesel var National Geography kanalında: Hemde ünlü bir amerikan pop şarkıcısı, 1990 yılında, anevrizma ameliyatı sırasında, beyin durdurulmuşken ameliyat sonrası ameliyat sırasındaki konuşmaları anlatıyor.

Geçen sene bu formda yazmıştım, şimdi çok hatırlayamıyorum.

Benzer başka vakalar da okumuştum.

 

Anevrizma ameliyatlarında beyin durdurulmaz, genellikle işlemeye devam etmesi istenir hatta. 

 

Gerçi beyin hiç bir zaman durdurulmaz aslında, en fazla uyutulur. 

 

Bahsettiğin mevzu da, her durumda meselenin tamamen nörolojik olduğunu gösteriyor sadece. Fakat, abes bir şekilde indirgemecilik zırvalığına düşüyorsunuz. 

 

Vücutta ki hiç bir organ, kendi başına düşünülmez, işleyişini yaparken, diğer organlarla bir likte çalışır. Organ denen şey, bir indirgemedir, bazı işleri kolaylaştırmayı amaçlar. Efenim nasıl sindiriyoruz, nasıl yürüyoruz, nasıl akıl ediyoruz gibi sorularda, doğru cevap tüm organlardır. Fakat bu anlamayı zorlaştırır, deriz ki, mide ve barsaklarla, ayaklarla, beyinle.. Bu olayda asli rolü oynayan organı anlatır, fakat diğer organlar olmadan o işin olmayacağını göz ardı etmeyi gerektirmez. 

 

Akıl, beynin bir sürü faaliyetinden biridir. Ama akıldan sadece beyni değil, tüm vücut sorumludur, böbrek üstü bezlerinin nasıl çalıştığı mesela, nasıl düşündüğünü değiştirir. Karaciğerinin nasıl çalıştığı, düşüncelerini, zevklerini falan değiştirebilir. Hatta, karaciğerin bir şeyleri hatırlayabilir bile. 

 

Neyi bilmiyor, neyi kaçırıyorsunuz? Farketmediğiniz şey, insandaki tüm organların aslen aynı hücre modelinin bir türevi olduğudur. Yani, temel özellikler tüm hücreler için geçerlidir. Bu da, bir beyin hücresi ile böbrek hücresinin bazı özelliklerinin ortak olacağı demektir. 

 

Özelleşmiş olan beyin hücreleri, akıl denen yeteneğin yerine getirilmesini sağlayan asli hücrelerdir, ama bu diğer hücreler alakasızdır demek falan değildir. Kaldı ki, beyin tek başına bir organ değil, sinir sistemi ile bir bütündür. Yani beyni kafatasında değil, tüm vücuda yayılmış haldedir. Tabi bunu falan bilir bilmez, yarım akılla, cehaletle sayıklıyorsunuz ortalıkta.

 

Akıl nedir, bir türlü cevap falan verebilmiş değilsiniz, o kadar cahilsiniz. Bari vikipedia'dan falan bakıp yazar insan, di mi, ama sizd ecehalet o kadar aşmış ki, bilmediğinizi bile bilmez hale gelmişsiniz. 

 

Quote

Akıl (Arapça: عقل) ya da us, felsefede kavram oluşturma ve bunlara göre hükmetme kapasitesidir. 

 

https://www.wikiwand.com/tr/Akıl

 

Devamına da artık bir zahmet kendiniz bakın. Bir "kapasiteyi", yani kabiliyeti bir nesne sanacak kadar abuk sabuk bir düşünce içindesiniz. Bu kapasiteye bir sürü şey sahip olabilir, mantarın hücreleri, bitkinin yaprakları, arabadaki beynin transistörleri falan, bir sürü şey. Beyinde bunlardan biridir sadece. Ama mesela ahtapotun her kolu, kendi "beynini" taşır, velakin öyle bir "beyin" denen organ göremezsiniz o kollarda. 

 

Aklın ne olduğunu bilmeyecek kadar aklınız kıt, önce bunu bir akletmeniz elzem.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 hours ago, anibal said:

 

Anevrizma ameliyatlarında beyin durdurulmaz, genellikle işlemeye devam etmesi istenir hatta. 

 

Gerçi beyin hiç bir zaman durdurulmaz aslında, en fazla uyutulur. 

 

Bahsettiğin mevzu da, her durumda meselenin tamamen nörolojik olduğunu gösteriyor sadece. Fakat, abes bir şekilde indirgemecilik zırvalığına düşüyorsunuz. 

 

Vücutta ki hiç bir organ, kendi başına düşünülmez, işleyişini yaparken, diğer organlarla bir likte çalışır. Organ denen şey, bir indirgemedir, bazı işleri kolaylaştırmayı amaçlar. Efenim nasıl sindiriyoruz, nasıl yürüyoruz, nasıl akıl ediyoruz gibi sorularda, doğru cevap tüm organlardır. Fakat bu anlamayı zorlaştırır, deriz ki, mide ve barsaklarla, ayaklarla, beyinle.. Bu olayda asli rolü oynayan organı anlatır, fakat diğer organlar olmadan o işin olmayacağını göz ardı etmeyi gerektirmez. 

 

Akıl, beynin bir sürü faaliyetinden biridir. Ama akıldan sadece beyni değil, tüm vücut sorumludur, böbrek üstü bezlerinin nasıl çalıştığı mesela, nasıl düşündüğünü değiştirir. Karaciğerinin nasıl çalıştığı, düşüncelerini, zevklerini falan değiştirebilir. Hatta, karaciğerin bir şeyleri hatırlayabilir bile. 

 

Neyi bilmiyor, neyi kaçırıyorsunuz? Farketmediğiniz şey, insandaki tüm organların aslen aynı hücre modelinin bir türevi olduğudur. Yani, temel özellikler tüm hücreler için geçerlidir. Bu da, bir beyin hücresi ile böbrek hücresinin bazı özelliklerinin ortak olacağı demektir. 

 

Özelleşmiş olan beyin hücreleri, akıl denen yeteneğin yerine getirilmesini sağlayan asli hücrelerdir, ama bu diğer hücreler alakasızdır demek falan değildir. Kaldı ki, beyin tek başına bir organ değil, sinir sistemi ile bir bütündür. Yani beyni kafatasında değil, tüm vücuda yayılmış haldedir. Tabi bunu falan bilir bilmez, yarım akılla, cehaletle sayıklıyorsunuz ortalıkta.

 

Akıl nedir, bir türlü cevap falan verebilmiş değilsiniz, o kadar cahilsiniz. Bari vikipedia'dan falan bakıp yazar insan, di mi, ama sizd ecehalet o kadar aşmış ki, bilmediğinizi bile bilmez hale gelmişsiniz. 

 

 

Devamına da artık bir zahmet kendiniz bakın. Bir "kapasiteyi", yani kabiliyeti bir nesne sanacak kadar abuk sabuk bir düşünce içindesiniz. Bu kapasiteye bir sürü şey sahip olabilir, mantarın hücreleri, bitkinin yaprakları, arabadaki beynin transistörleri falan, bir sürü şey. Beyinde bunlardan biridir sadece. Ama mesela ahtapotun her kolu, kendi "beynini" taşır, velakin öyle bir "beyin" denen organ göremezsiniz o kollarda. 

 

Aklın ne olduğunu bilmeyecek kadar aklınız kıt, önce bunu bir akletmeniz elzem.

 

Sevgili anibal,

isterdim ki o belgeseli izleseydin.

 

Biinç yok şimdi hatırlıyorum, beyindeki kan boşaltılmış, vücudu 15 dereceye düşürülmüş hipotermi durumunda, anevrizma da beyin sapındaydı, özel bir ameliyat. 

Bu durumda ameliyat anını nasıl hatırlar?

 

''Aklın ne olduğunu bilmeyecek kadar aklınız kıt, önce bunu bir akletmeniz elzem.'' gibi laflar etme, çok ayıp; inanmıyorsan inanmıyorsun, kötü sözlere gerek yok.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 minutes ago, mmmrkl said:

Sevgili anibal,

isterdim ki o belgeseli izleseydin.

 

Biinç yok şimdi hatırlıyorum, beyindeki kan boşaltılmış, vücudu 15 dereceye düşürülmüş hipotermi durumunda, anevrizma da beyin sapındaydı, özel bir ameliyat. 

Bu durumda ameliyat anını nasıl hatırlar?

 

''Aklın ne olduğunu bilmeyecek kadar aklınız kıt, önce bunu bir akletmeniz elzem.'' gibi laflar etme, çok ayıp; inanmıyorsan inanmıyorsun, kötü sözlere gerek yok.

 

 

Ben o belgesellerin içinde yaşayan adamım, bilmediğiniz bir diğer şeyde bu. 

 

Beynin o anı hatırlaması beklenen bir şeydir, şaşırılacak bir şey değil. Altını mı çizeyim, ne edeyim artık: Her şey sizin sandığınız gibi ak ile kara değildir. 

 

Aklınızın kıt olması, bir hakikat. Aslen dostça da bir uyarı. Akıl bir kapasitedir, geliştirilebilir. Ama geliştirmenin ilk şartı, kıt akıllı olduğunu kabul etmektir. 

 

Basitçe sana soralım, kaç kitap okudun, kaç çölde yaşadın, kaç okyanusa daldın, kaç üniversite bitirdin? 

 

Bana soruyorsan, yaşamadığım çöl, dalmadığım okyanus yok. Aynı üniversiteyi farklı bölümlerden 3 kere bitirmek kaç üniversite eder onu da sen söylersin. 

 

Zırvalıkları sevmem, o yüzden mevzuya böyle dalmak istemiyorum. Ama 12 senesini biyolojiye harcamış ve bu işin PhD. sini (profesörlüğünü) yapmış birinin, biyoloji, akıl falan üzerine sana tavsiyelerini nazara almanda çok büyük hikmetler olduğunu söylemek isterim. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Türkçe, akıl ve zeka sözcüklerini Arapçadan aldığı için ciddi kavrama sıkıntıları yaşıyoruz. O kelimenin kökünü bir Arap gibi anlayamayacağımız gibi, Türkçe karşılığından türetilen sözcükleri de başka başka anlamlarda kullanmaya başlamışız.

Bilinç, akıl, zeka, us kavramlarının sınırlarını iyi çizmezsek bu tartışmada bir yere varamayız. 

Bizler kavram oluşturma ve hükmetmeyi bilinçle ilişkilendiriyoruz. Halbuki bilinçsiz bilgisayar programları da belli bir yol izleyerek elma ile armutun ayırdına varabiliyorlar. Başta onları öğreniyorlar(kavram oluşturuyorlar) sonra da ayırt edebiliyorlar(kavrama göre hükmetme)

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 saat önce, SHORTWAVE yazdı:

Bilgi maddeye içkin dersen bunun tanrı varsayımından bir farkı olmaz.:)

Farkı var. Bilgi maddenin özünde. Bunun kanıtı da ortada. Etrafındaki her şey fizik kurallarına göre işliyor. Yani bu tutarsız bir varsayım değil, delillere dayanan bir kanaat. Çünkü gün gibi ortada, gözlemliyoruz işte her saniye. Tanrı ise böyle değil. Daha tutarlı ve objektif bir tanımı bile yapılamıyor. Anibalın değindiği taş paradoksu tutarsızlığının bir örneği. Senin tanrı tanımın farklıysa da, herkesin kafasında farklı bir tanımı olabileceğinden, net bir tanımı yapılamaması da objektif olmamasına örnek. Daha tutarlı ve nesnel bir tanımı bile yapılamayan şeyin ne kadar akılcı bir varsayım olacağını sen düşün.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...