Jump to content

Namussuzluk toplum boyutunda olursa...


Recommended Posts

Namus ve namussuzluk nedir?

Namus:

Birey ve toplum değerleridir.

Namussuzluk:

Başkalarının ve toplumun değerlerine zarar vermektir.

Her bireyin kendine ait değer yargısı vardır, olaylara ve kavramlara bakış açısı onun değer yargısıdır.

Vatan, ekonomi, teknoloji, güvenlik, sosyalleşme gibi bir de toplum değerleri vardır, toplum değerleri aynı zamanda ortak değerlerdir.

Yaşam koşulları toplumsal yaşamı zorunlu kılmıştır, bu da her bireyin kendi değer yargısıyla ortak değerler arasında bir denge kurma zorunluluğu getirmiştir.

Gelişmiş toplumlar, bireysel ve ortak değerleri sabitlemek yerine, her ikisini geliştirme ve kalitesini arttırma başarısı göstermişlerdir.

Bu başarıyı gösteren gelişmiş toplumlar, yurt dışı değerlere karşı masum olmasalar da en azından kendi sınırları içinde namussuzluğa izin vermeme sorumluluğuna sahiptirler.

Son yüz yıllarda gelişmiş toplumların giderek arayı daha çok açması, yüz yıllarca yaşanan namussuzluğun çözülme sürecini aşmış olmasına dayanır.

Ancak bu çözülme süreci için aynı koşullardan ve daha önceden geçmiş olan geri toplumların çözülme sürecine giremeyişi oldukça düşündürücüdür.

Coğrafyayı incelediğimizde ilginç sonuçlar görmekteyiz, aynı bölgede olmasına rağmen geri toplumların halen bir çatışma ve halen namussuzluk boyutunda olduklarını görüyoruz.

Coğrafyadan olamayacağına göre, geri kalmış toplumların yüzde doksanın Müslüman olması bir tesadüf mü yoksa bu çelişkinin nedeni İslam mı?

Kendinden başkasına yaşam şansı vermeyen, köleliği dahi azad sayan bir toplumun, diğer toplumlar karşısında ezik ve dolaylı köle olması, daha başka bir çelişki olsa gerek.

Oysa ilk bakışta İslamın dünyaya hakim olması gerekirdi, demek ki, kendinden başkasına yaşam şansı vermemek namussuzluğa çözüm olmuyormuş.

Hatırlatmak adına yazının başında belirttiğim gibi namussuzluk başkalarının ve toplumun değerlerine zarar vermektir.

İslam ise bizim namus tanımının aksine başkalarının değerine zarar vermeyi kendi namusu olarak görüyor ve bunu da cihat olarak adlandırıyor.

Oysa bahsettiğimiz gibi ileri toplumlar çözülme sürecinde başkalarının ve toplumun değerlerine zarar vermediği için ilerlemiş ve arayı açmıştır.

Peki, namussuzluk toplum boyutunda olursa ne olur?

Tarım ülkesinde saman ithal edilir, başa faşist diktatör getirilir, cin hastanesi açılır, gazeteciler içeri atılır, şort giyen kadınlar tekmelenir, toplu tecavüz için vakıflar-yurtlar kurulur, kendi kızına cinsel istek duyulur, dünya düz olur, peygamberle telefonla görüşülür...

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanlık târihinin başlangıcından bu güne, büyük sıkıntı ve çileler neticesinde yaşanarak, tecrübe edilerek oluşturulmuş değer yargılarının, günümüzde insanları etkileme ve algı yönetiminde sıradan bir "malzeme-tablâ" olarak kullanıldığını dikkate alırsak; genelevde "bâkire" aramanın, bu toplumda "nâmus" aramaktan çok daha mantıklı olduğunu söyleyebiliriz.

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, bilgivehis yazdı:

Namus ve namussuzluk nedir?

Namus:

Birey ve toplum değerleridir.

Namussuzluk:

Başkalarının ve toplumun değerlerine zarar vermektir.

Her bireyin kendine ait değer yargısı vardır, olaylara ve kavramlara bakış açısı onun değer yargısıdır.

Vatan, ekonomi, teknoloji, güvenlik, sosyalleşme gibi bir de toplum değerleri vardır, toplum değerleri aynı zamanda ortak değerlerdir.

Yaşam koşulları toplumsal yaşamı zorunlu kılmıştır, bu da her bireyin kendi değer yargısıyla ortak değerler arasında bir denge kurma zorunluluğu getirmiştir.

Gelişmiş toplumlar, bireysel ve ortak değerleri sabitlemek yerine, her ikisini geliştirme ve kalitesini arttırma başarısı göstermişlerdir.

Bu başarıyı gösteren gelişmiş toplumlar, yurt dışı değerlere karşı masum olmasalar da en azından kendi sınırları içinde namussuzluğa izin vermeme sorumluluğuna sahiptirler.

Son yüz yıllarda gelişmiş toplumların giderek arayı daha çok açması, yüz yıllarca yaşanan namussuzluğun çözülme sürecini aşmış olmasına dayanır.

Ancak bu çözülme süreci için aynı koşullardan ve daha önceden geçmiş olan geri toplumların çözülme sürecine giremeyişi oldukça düşündürücüdür.

Coğrafyayı incelediğimizde ilginç sonuçlar görmekteyiz, aynı bölgede olmasına rağmen geri toplumların halen bir çatışma ve halen namussuzluk boyutunda olduklarını görüyoruz.

Coğrafyadan olamayacağına göre, geri kalmış toplumların yüzde doksanın Müslüman olması bir tesadüf mü yoksa bu çelişkinin nedeni İslam mı?

Kendinden başkasına yaşam şansı vermeyen, köleliği dahi azad sayan bir toplumun, diğer toplumlar karşısında ezik ve dolaylı köle olması, daha başka bir çelişki olsa gerek.

Oysa ilk bakışta İslamın dünyaya hakim olması gerekirdi, demek ki, kendinden başkasına yaşam şansı vermemek namussuzluğa çözüm olmuyormuş.

Hatırlatmak adına yazının başında belirttiğim gibi namussuzluk başkalarının ve toplumun değerlerine zarar vermektir.

İslam ise bizim namus tanımının aksine başkalarının değerine zarar vermeyi kendi namusu olarak görüyor ve bunu da cihat olarak adlandırıyor.

Oysa bahsettiğimiz gibi ileri toplumlar çözülme sürecinde başkalarının ve toplumun değerlerine zarar vermediği için ilerlemiş ve arayı açmıştır.

Peki, namussuzluk toplum boyutunda olursa ne olur?

Tarım ülkesinde saman ithal edilir, başa faşist diktatör getirilir, cin hastanesi açılır, gazeteciler içeri atılır, şort giyen kadınlar tekmelenir, toplu tecavüz için vakıflar-yurtlar kurulur, kendi kızına cinsel istek duyulur, dünya düz olur, peygamberle telefonla görüşülür...

 

 

Toplumsal değerler bireysel değildir. Adı üzerinde.... toplumsaldır. Bireyler o değerleri adapte etmişlerdir Benimsemişlerdir yani.. Toplum ne kadar gelişirse gelişsin, bireysel değerlere verilen önem artsa da, toplumsal değerler var olmaya devam edeceklerdir. Çünkü onlar toplumların yaşam tarzıdır. Her yaşam tarzı değişime tabi değildir. Ya da değişmesi için aradan uzun yıllarınn geçmesi gerekir.

Bu bağlamda namus çok farklı bir kavramdır ve toplumsal namusdan bahsetmek yanlıştır. Toplumun namusundan bahsedilemez. Namus bireysel bir kavramdır. Onu topluma yansıtmak bir yerde sapkınlıktır. Batı bu sapkınlığı aşmıştır. Bu sapkınlık bizde hala, İslam aracılığı ile, devam etmektedir.

Bir örnek verelim... Komşunun karısı kocasını aldatmaktadır. Bunu haber alan  mahalle halkı kadını linç etmek için harekete geçebilir ve recm uygulayabilir. Çünkü kocasının namusu aynı zamanda mahallenin ve toplumun namusudur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 saat önce, haci yazdı:

toplumsal namusdan bahsetmek yanlıştır. Toplumun namusundan bahsedilemez. Namus bireysel bir kavramdır. Onu topluma yansıtmak bir yerde sapkınlıktır.

 

Vatan bir toplumsal namustur, o vatanı koruyan güvenlik örgütü toplumsal namustur, vatanın üzerindeki kazanılmış bütün değerler bir toplumsal namustur.

Bunlara vereceğin zarar veya kar tüm toplumu ilgilendirmektedir, bu kadar net bir toplumsal namusu yok saymak ve namusu bireye indirmek sığ bir görüştür, gerçekle alakası yoktur.

Eğer namusu bireyle sınırlarsak, yukarıda bahsettiğim olguları nasıl değerlendirirseniz değerlendirin, içinde namus kavramı olmadan reel bir tanım yapamazsınız, illa ki, eksik kalır.

Bazılarının zan ettiği gibi namus denen olgu iki bacak arasında değildir, ister bireysel olsun isterse toplumsal olsun namus her şeyden önce bir değerdir, "bireyin değeri var ama toplumun değeri yok" demek son derece yanlıştır.

Namussuzluk toplum boyutunda değilse, İslam toplumunu izah edermisiniz, bunlar bugüne kadar ne yaptı, nasıl yaşıyor, hiç kimseye zarar vermeyen bir toplum mu, tecavüz etmezler mi, kelle koparmazlar mı, kadınlara çok mu saygılılar, kendilerinden olmayanı öldürmezler mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...