Jump to content

nasıl ateist oldum


Recommended Posts

1 saat önce, -_Zeynep_- yazdı:

Detaylıca anlattığın için teşekkürler :)Benim de dinle ilgili şüphelerim vardı da. Sadece büyü, cin, falcılık kafamı karıştırıyordu. (Hoş bu cin girmesi diğer dinlerde de oluyor ya. Exorcism her ne haltsa) 

 

Olabileceği kadar özetledim. Büyü cin ve falcılık konusunda bu işle uğraşanlar olabildiği kadar inandırıcılık için çaba sarfederler. İşin bir boyutu da, bunlara kendileri de inanıyor olabilirler. Yani bunları illa sahtekar olarak görmemek de lazım. Örneğin benim arkadaşım olan cinci kesinlikle sahtekar değildi, söylediklerine kendisi de inanıyordu. Fakat sorduğum her soruya mantıklı bir çıkış buluyordu. Örneğin cinlere gidin bana par getirin desen diyordum, bunu yapamazlar, parayı taşıyamazlar, maddeye etki edemezler diyordu. Peki insanı nasıl çarpıyor bu cinler deyince şamar atacak halleri yok, sinir sistemini etkiliyorlar diyordu. Sinir sistemi madde değil mi dediğimde evet ama elektrik sinyalleri var sinir sisteminde diyordu. Hiç bir zaman amaaan inanmayacaksan inanma, seni inandırmaya mecbur muyum demedi. Sabırla saatlerce tüm sorularıma yanıt verirdi.

 

Bunlar otistikse daha başarılı oluyorlar. Normal bir insanın aklında kesinlikle tutamayacağı çok küçük ayrıntıları hiç unutmuyorlar ve böylece iyi bir kurgu oluşturup inandırıcı bir senaryo üretiyorlar. Bunlar öngörülerde bulunurken tepkilerini çok iyi ölçerler. Basit bir örnek vereyim: "Senin kız kardeşin" deyip duraklarlar. O anda yüzünde meydana gelen değişikliklerden, bakışından bile bizim anlayamayacağımız anlamlar çıkarırlar. Bir kız kardeşin olmadığını anlamaları ve "yok" diye devam etmeleri hiç şaşırtıcı olmaz. "Ama..." diye sürdürürler. "Erkek kardeşin..." Yine duraklarlar. Erkek kardeşin de yoksa bunu bile anlayabilirler. Bunların yetenekleri gelişkindir. "de yok..." diyebilirler. Ya da yüzündeki tepkiye göre "o biraz..." diye devam ederler. Erkek kardeşinle ilgili bir sorun yakalamaya çalışırlar.

 

Bunu aynen falcıya giden birisi anlattı. Kız kardeşin yok ama erkek kardeşin var demiş. O evlenemiyor demiş. Bu çok heyecanlanmış bunu nasıl bildi diye. Falcı tahminlerinin tuttuğunu görerek kendinden emin bir eda ile "o evlenemeyecek" demiş. İşte o heyecanı çok iyi kullanıyor falcılar. Sen farkında olmuyorsun ama falcıya yüz mimiklerinle bakışınla bir çok ipucu sunuyorsun. Bu falcılar da hele otistikse hiç bir ayrıntıyı kaçırmaz. Tıpkı iskambil oyunu gibi, bütün elleri atılan kağıtların hepsini aklında tutarak tahmin edebilir. Bunlar atılan kağıtların tam ve kesin listesini akıllarında tutabilirler. Geriye kalır kimin elinde hangi atılmayan kağıtlar. Bunu kestirmeleri de hiç zor değildir, çünkü atılan kağıtları kimlerin attığını da hiç atlamadan akıllarında tutabilirler. Bunların zihninde oyunun tam bir şeması oluşur. Şu kağıt çekildi, şu atıldı, şu seri oluştu. Herkesin elini görüyor gibi bilebilirler.

 

Not olarak; falcının evlenemeyecek dediği erkek kardeşi geç ve güç de olsa evlendi. :) Kalabalık bir aileydi ve ailenin müzmin bekarıydı. Bir sürü kardeşi arasında kendinden küçükleri dahil hiç bekar kalmamıştı ondan başka. Falcının yeteneği müthişmiş doğrusu. Kim bilir hangi mimiklerden yakaladı bunu. Bunların uzmanlık alanı bu, tepki ölçmek. Aslında bunları yalan makinesi yerine kullanabilirsin yani, o derece! Polis olsalar müthiş sorgulama yaparlar. Ben polis sorgusu geçirdiğim için bilirim. Bir çok soru sorarlar ve hepsinde verdiğin tepkiyi belleklerinde iyi tutarlar. Arada bir sorular yenilenir ve tepkin tekrar ölçülür. Aynı soruya verdiğin iki yanıt arasında sözel çelişkiyi bırak, tepki çelişkisi bile bulursa o sorunun devamı olacak nitelikte sorular sormaya ve oradan sondaja başlar.

 

Sorgu üç saat sürdü ve aşırı yoruldum. Çünkü dedektif hipnoz yapar gibi sürekli gözlerimin içine bakıyordu. Beni sandalyeye oturtmuş, ayakta yüzüme eğilmişti. Psikolojik baskı çok etkiliydi. Tabii ben suçlu değildim, suçlu hakkında bir şey bilip bilmediğim sorgulanıyordu. Gerçekten de bilmiyordum ve bilsem o dedektif bunu kesin ortaya çıkarırdı. Üç saatin sonunda karşıma oturdu ve sorgulama sohbete dönüştü. Bu bile aldatmacaydı, sorgu aslında sürüyordu. Sonunda sustu, baktı baktı baktı, "gidebilirsin" dedi. Hâla tepkimi ölçüyordu. Rahat bir tavırla kalktım, ceketime uzandım. Hâla tepkilerimi izliyordu. Kapıdan çıkıncaya kadar da izledi. Fakat bir şey bilmediğimi anladı ki bir daha sorgulanmadım. Doğrusu tam kapıdan çıkarken "dur! Otur yerine" demesini bekledim ama demedi. :D

 

Uzattım, diyeceğim böyle yetenekler meslek incelikleri. Olağanüstü gibi gelebilir ama bunlar sadece özel yetenekler. Kısacası, kafasında çok ayrıntı tutabilen ve bunları ilişkilendirebilen, yetenekli olur.  

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 190
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

4 saat önce, democrossian yazdı:

 

Olabileceği kadar özetledim. Büyü cin ve falcılık konusunda bu işle uğraşanlar olabildiği kadar inandırıcılık için çaba sarfederler. İşin bir boyutu da, bunlara kendileri de inanıyor olabilirler. Yani bunları illa sahtekar olarak görmemek de lazım. Örneğin benim arkadaşım olan cinci kesinlikle sahtekar değildi, söylediklerine kendisi de inanıyordu. Fakat sorduğum her soruya mantıklı bir çıkış buluyordu. Örneğin cinlere gidin bana par getirin desen diyordum, bunu yapamazlar, parayı taşıyamazlar, maddeye etki edemezler diyordu. Peki insanı nasıl çarpıyor bu cinler deyince şamar atacak halleri yok, sinir sistemini etkiliyorlar diyordu. Sinir sistemi madde değil mi dediğimde evet ama elektrik sinyalleri var sinir sisteminde diyordu. Hiç bir zaman amaaan inanmayacaksan inanma, seni inandırmaya mecbur muyum demedi. Sabırla saatlerce tüm sorularıma yanıt verirdi.

 

Bunlar otistikse daha başarılı oluyorlar. Normal bir insanın aklında kesinlikle tutamayacağı çok küçük ayrıntıları hiç unutmuyorlar ve böylece iyi bir kurgu oluşturup inandırıcı bir senaryo üretiyorlar. Bunlar öngörülerde bulunurken tepkilerini çok iyi ölçerler. Basit bir örnek vereyim: "Senin kız kardeşin" deyip duraklarlar. O anda yüzünde meydana gelen değişikliklerden, bakışından bile bizim anlayamayacağımız anlamlar çıkarırlar. Bir kız kardeşin olmadığını anlamaları ve "yok" diye devam etmeleri hiç şaşırtıcı olmaz. "Ama..." diye sürdürürler. "Erkek kardeşin..." Yine duraklarlar. Erkek kardeşin de yoksa bunu bile anlayabilirler. Bunların yetenekleri gelişkindir. "de yok..." diyebilirler. Ya da yüzündeki tepkiye göre "o biraz..." diye devam ederler. Erkek kardeşinle ilgili bir sorun yakalamaya çalışırlar.

 

Bunu aynen falcıya giden birisi anlattı. Kız kardeşin yok ama erkek kardeşin var demiş. O evlenemiyor demiş. Bu çok heyecanlanmış bunu nasıl bildi diye. Falcı tahminlerinin tuttuğunu görerek kendinden emin bir eda ile "o evlenemeyecek" demiş. İşte o heyecanı çok iyi kullanıyor falcılar. Sen farkında olmuyorsun ama falcıya yüz mimiklerinle bakışınla bir çok ipucu sunuyorsun. Bu falcılar da hele otistikse hiç bir ayrıntıyı kaçırmaz. Tıpkı iskambil oyunu gibi, bütün elleri atılan kağıtların hepsini aklında tutarak tahmin edebilir. Bunlar atılan kağıtların tam ve kesin listesini akıllarında tutabilirler. Geriye kalır kimin elinde hangi atılmayan kağıtlar. Bunu kestirmeleri de hiç zor değildir, çünkü atılan kağıtları kimlerin attığını da hiç atlamadan akıllarında tutabilirler. Bunların zihninde oyunun tam bir şeması oluşur. Şu kağıt çekildi, şu atıldı, şu seri oluştu. Herkesin elini görüyor gibi bilebilirler.

 

Not olarak; falcının evlenemeyecek dediği erkek kardeşi geç ve güç de olsa evlendi. :) Kalabalık bir aileydi ve ailenin müzmin bekarıydı. Bir sürü kardeşi arasında kendinden küçükleri dahil hiç bekar kalmamıştı ondan başka. Falcının yeteneği müthişmiş doğrusu. Kim bilir hangi mimiklerden yakaladı bunu. Bunların uzmanlık alanı bu, tepki ölçmek. Aslında bunları yalan makinesi yerine kullanabilirsin yani, o derece! Polis olsalar müthiş sorgulama yaparlar. Ben polis sorgusu geçirdiğim için bilirim. Bir çok soru sorarlar ve hepsinde verdiğin tepkiyi belleklerinde iyi tutarlar. Arada bir sorular yenilenir ve tepkin tekrar ölçülür. Aynı soruya verdiğin iki yanıt arasında sözel çelişkiyi bırak, tepki çelişkisi bile bulursa o sorunun devamı olacak nitelikte sorular sormaya ve oradan sondaja başlar.

 

Sorgu üç saat sürdü ve aşırı yoruldum. Çünkü dedektif hipnoz yapar gibi sürekli gözlerimin içine bakıyordu. Beni sandalyeye oturtmuş, ayakta yüzüme eğilmişti. Psikolojik baskı çok etkiliydi. Tabii ben suçlu değildim, suçlu hakkında bir şey bilip bilmediğim sorgulanıyordu. Gerçekten de bilmiyordum ve bilsem o dedektif bunu kesin ortaya çıkarırdı. Üç saatin sonunda karşıma oturdu ve sorgulama sohbete dönüştü. Bu bile aldatmacaydı, sorgu aslında sürüyordu. Sonunda sustu, baktı baktı baktı, "gidebilirsin" dedi. Hâla tepkimi ölçüyordu. Rahat bir tavırla kalktım, ceketime uzandım. Hâla tepkilerimi izliyordu. Kapıdan çıkıncaya kadar da izledi. Fakat bir şey bilmediğimi anladı ki bir daha sorgulanmadım. Doğrusu tam kapıdan çıkarken "dur! Otur yerine" demesini bekledim ama demedi. :D

 

Uzattım, diyeceğim böyle yetenekler meslek incelikleri. Olağanüstü gibi gelebilir ama bunlar sadece özel yetenekler. Kısacası, kafasında çok ayrıntı tutabilen ve bunları ilişkilendirebilen, yetenekli olur.  

ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM! BEN DE İNANMAYAN BİRİSİNDEN AYRINTILI BİR CEVAP BEKLİYORDUM! ALLAH SENDEN RAZI OLSUN :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 9 months later...

Neredeyse 1 yıl olacak bu konuyu açalı. Şimdi yazdıklarımı yeniden okudum. Anlatmaya çalıştıklarımı çok iyi ifade edemediğimi farkettim, çok beğenmedim yazımı. Herneyse...

 

Bu konuyu açtıktan kısa bir süre sonra hamile olduğumu öğrendim. Ve hamilelikle ilgili süreçleri araştırmaya başladım. Embriyo nasıl oluşur-gelişir vs. Ve bu kez de evet dedim bütün bunlar kendiliğinden olamaz, ancak Allah yaratmış olabilir. Ve yeniden bunalıma girer gibi oldum, tekrar kendimi islama inandırmaya çalıştım. Kendi içimde inanılmaz bir çatışma yaşamaya başladım. Gün içinde sürekli bu düşüncelerle meşguldüm. Bir süre islama kendimi zorla inandırarak geçti. İçten bir şekilde inanmadığımın farkındaydım. Ve sonuçta yine ateist olmayı tercih ettim. İki uçtayım hep. Kendimi islama zorlayınca Kuran mantıklı gelmiyor. İnanmamayı seçtiğimde cennet cehennem kavramlarıyla büyüdüğümüz için öldükten sonra yaşamın olmaması fikri beni hala rahatsız ediyor. Bazen dinleri hiç araştırmamış olsaydım diyorum. Ama öyle de mutlu değildim. Şimdi de kafam karışık. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gerek islamda,gereksede hristiyanlıkta cin,şeytan çıkarma işlemlerinin olduğunu  bilirsiniz...

Sayik Erol Tangut,Serkan Kiremit bu işle uğraşan,youtube da videoları olan bildik isimlerdir..

diğerleri  hristiyanların  " exorcism "  videoları...

Exorcism dışında ilginç başka şeylerde vardı..mesela ; Vaizin / papazın bir el hareketiyle içine Kutsal Ruh un girdiği (iddia edilen )insanların sara krizine benzer titreme ve kasılmalarla kendinden geçmeleri , İncil 'de anlatıldığı üzere İsa'nın  kamçılanma,çarmıha gerilme olaylarını birebir yaşayan insanlara ait görüntüler...

sonra  hinduların bu tarz videoları varmı diye araştırdım..vardı.."sathya sai baba" ..

bu adam ağzından altın yumurta  çıkarıyor,bir el hareketiyle avucunda değerli kolyeler beliriyordu. Ve daha pek çok gizemli ,açıklanamaz görüntüler (bknz : Milk Miracle)..( videoların gerçekliğini sorguladım,araştırdım. inkar etmek için yeterli bir gerekçe bulamadım...ben bulamadım,siz bulabilir inanmayabilirsiniz....kendi adıma konuşuyorum )

 Sonuç olarak bunları izlemekle ne elde ettiğim sorulursa ; metafiziğe olan ilgim ve inancım arttı.fakat olumsuz katkıları da oldu.bunlar ; ufakta olsa hinduizm ile ilgilenmeme neden olması.bir kaç kitap sipariş edip okumam ve  ilk kez öğrendiğim ilginç metafizik bilgiler..bu benim için daha fazla kafa karışiklığı demekti..dünyada yüzlerce din ,mezhep ve kutsal olduğu iddia edilen,pek çok kitap olduğu düşünülürse,ruh,zihin  sağlığı açısından bunları okumamak bence en iyisi... fazla derine dalmamak lazım..her bünye kaldıramayabilir..

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 saat önce, sistematik yazdı:

Neredeyse 1 yıl olacak bu konuyu açalı. Şimdi yazdıklarımı yeniden okudum. Anlatmaya çalıştıklarımı çok iyi ifade edemediğimi farkettim, çok beğenmedim yazımı. Herneyse...

 

Bu konuyu açtıktan kısa bir süre sonra hamile olduğumu öğrendim. Ve hamilelikle ilgili süreçleri araştırmaya başladım. Embriyo nasıl oluşur-gelişir vs. Ve bu kez de evet dedim bütün bunlar kendiliğinden olamaz, ancak Allah yaratmış olabilir. Ve yeniden bunalıma girer gibi oldum, tekrar kendimi islama inandırmaya çalıştım. Kendi içimde inanılmaz bir çatışma yaşamaya başladım. Gün içinde sürekli bu düşüncelerle meşguldüm. Bir süre islama kendimi zorla inandırarak geçti. İçten bir şekilde inanmadığımın farkındaydım. Ve sonuçta yine ateist olmayı tercih ettim. İki uçtayım hep. Kendimi islama zorlayınca Kuran mantıklı gelmiyor. İnanmamayı seçtiğimde cennet cehennem kavramlarıyla büyüdüğümüz için öldükten sonra yaşamın olmaması fikri beni hala rahatsız ediyor. Bazen dinleri hiç araştırmamış olsaydım diyorum. Ama öyle de mutlu değildim. Şimdi de kafam karışık. 

 

Öncelikle tebrik ederim, doğum gerçekleşti mi?

 

Neden embriyo gelişiminin kendiliğinden olmayacağını düşünüyorsunuz?

 

Embriyonun gelişimi biyoloji biliminin oldukça aydınlattığı bir konu.

 

Belki de İslam konusunu yeterince araştırmışsınızdır da, kafa karışıklığınızın çaresi araştırmalarınızı artık pozitif bilimlere yöneltmenizdedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 dakika önce, Sundance yazdı:

 

Öncelikle tebrik ederim, doğum gerçekleşti mi?

 

Neden embriyo gelişiminin kendiliğinden olmayacağını düşünüyorsunuz?

 

Embriyonun gelişimi biyoloji biliminin oldukça aydınlattığı bir konu.

 

Belki de İslam konusunu yeterince araştırmışsınızdır da, kafa karışıklığınızın çaresi araştırmalarınızı artık pozitif bilimlere yöneltmenizdedir.

 

Evet doğum yeni gerçekleşti teşekkür ederim. 

 

Annelik duygusuyla embriyonun gelişimi o dönem kendiliğinden olamaz gibi hissettirmişti. Sanki Allah yaratsa daha önemli ve değerli olacak gibi düşündüm. 

 

İslam konusunu çok fazla araştırdım. Uydurma olduğuna eminim. Benim sorunum öldükten sonra yaşamın olmaması. Ve kandırılmışlık hissi. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, sistematik yazdı:

 

Evet doğum yeni gerçekleşti teşekkür ederim. 

 

Annelik duygusuyla embriyonun gelişimi o dönem kendiliğinden olamaz gibi hissettirmişti. Sanki Allah yaratsa daha önemli ve değerli olacak gibi düşündüm. 

 

İslam konusunu çok fazla araştırdım. Uydurma olduğuna eminim. Benim sorunum öldükten sonra yaşamın olmaması. Ve kandırılmışlık hissi. 

 

Bir yaratıcı olması fikrinin "özel" hissettirmesi çok doğal. İnsanlık bu "özel" hissetme meselesi yüzünden tarih boyunca kendini evrenin merkezine konumlandırmış hep.

 

Kandırılmışlık hissi konusunda yerden göğe kadar haklısınız. İnsan yıllarca gerçek diye bildiği şeylerin yalan olduğunu anladığında travmatik bir durum ortaya çıkıyor elbette. Bir kitapta insanın çocukluğundan beri oluşturduğu "yaşam haritası" denilen temel değerlerini neden değiştirmesinin çok zor olduğu konusunu okumuştum. Siz de "yaşam haritanızı" değiştirmenizin sıkıntısını yaşıyorsunuz.

 

Öldükten sonra nasıl ve ne kadar yaşam olmasını isterdiniz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 03.12.2018 at 00:31, sistematik yazdı:

 

Evet doğum yeni gerçekleşti teşekkür ederim. 

 

Annelik duygusuyla embriyonun gelişimi o dönem kendiliğinden olamaz gibi hissettirmişti. Sanki Allah yaratsa daha önemli ve değerli olacak gibi düşündüm. 

 

İslam konusunu çok fazla araştırdım. Uydurma olduğuna eminim. Benim sorunum öldükten sonra yaşamın olmaması. Ve kandırılmışlık hissi. 

 

Bebeğinizi sağlıkla büyütün. Dilerim sağlıklı, mutlu, ışıl ışıl bir çocuk olarak büyür, siz de anne baba olarak dünyanın en mutlu ebeveynleri olursunuz. 

 

Yazdıklarınızı okudum. Son gelişinizdeki yazdıklarınızı referans alarak yazacağım.

 

Siz ya din (bu din doğal olarak İslam) ya da ateizm diyorsunuz. Kendi deyiminizle ki doğru tanımlıyorsunuz; iki uçtasınız hep. Şu sıra yeniden ateist olmaya yakınsınız mesela...

Bu ikisi arasında rahatça konaklayabileceğiniz başka alanlar da var. Ben kişisel olarak inançları bir isimle veya izm'le tanımlamaktan çok hoşlanmıyorum, o tanımların insanları sınırladığını ve bazen de zorladığını düşünüyorum ama genel olarak bahsetmekte sakınca yok.

İslam saçma dedikten sonra bir yaratıcı olduğu fikrini terketmek zorunda değilsiniz. İslam'la tanımlı Allah yok, tamam, ama bir şeylerin kendiliğinden oluşamayacağı/olamayacağı hissiniz sizi rahat bırakmıyor gibi. Dinlerle ilgisi olmayan bir Tanrı, yaratıcı vb olabilir diye düşünmenizde ne sakınca var? Dinler saçma, yalan ama evren kendiliğinden oluşmuş olamayacağı için bir yaratıcı olması gayet mümkün diyen ve bu düşünceyle mutlu mesut yaşayan milyonlarca insan var. Bu temel fikir üzerinden çeşitli varyasyonlara ayrılmış eğilimler de var. Deizm bunlardan biri ve en yaygını mesela. 
Demek istediğim, din ve ateizm gerçekten çok ayrı iki uç. O yüzden ne orada ne de diğerinde rahat hissetmiyorsunuz ve arada bir fikriniz değişiyor. Bu kadar katı olmak zorunda değilsiniz, zira bahsini ettiğimiz şey inanç ve önemli olan sizin kendini rahat ve huzurlu hissetmeniz. Mutlu olmanız.

 

"Annelik duygusuyla embriyonun gelişimi o dönem kendiliğinden olamaz gibi hissettirmişti. Sanki Allah yaratsa daha önemli ve değerli olacak gibi düşündüm." 

 

Kızımı doğurduğumda da ateisttim. Uzun yıllar geçti üstünden ama o anları, o günleri an be an hatırlarım, duygularımla birlikte. 

Hamile kalmak, bebeğin geçirdiği evreler ve nihayet doğum... Mucizevi. O spermin yumurtaya ulaşması ve birleşip embriyoyu oluşturması bile tek başına mucize gibi. Ortamın ısısı, hormonların mikronluk dengesinin tutması, spermin niteliği vs vs derken insan gerçekten bir mucize olduğunu düşünüyor, ben de öyle düşünüyordum.

Ama esas mucize doğum anı ve bebeği beslemeye, ona bakım vermeye başladıktan sonra geliyor. Emziriyorsunuzdur herhalde. Şu yaşımda söylüyorum ki benim için dünyada bundan daha özel, daha eşsiz, daha büyük bir zevk yok. Ben insan olduğumu, dünyadaki binlerce tür içinde sadece bir tür olduğumu, dibine dek memeli bir hayvan olduğumu bebeği emzirmeye başladığım ilk günlerden birinde, bir anda anlamıştım.

O ânı anlatabilmem çok zor. Hayatımdaki en değerli, en özel andır o. Maymunlar, inekler, kediler, köpekler, geyikler, kaplanlar, filler... ...ve burada tek tek sayamayacağım belki yüzlerce tür mensubu hayvan, bizimle aynı şeyi yapıyor. Hatta çoğu bizden çok daha iyi ve başarılı biçimde yapıyor. Mesela goriller ve çitalar bu konudaki en iyilerden. 

 

Bütün bu yaşananlar gerçekten çok etkileyici. O deneyimi ben de yaşadığım ve dibine dek tadını çıkardığım için laf etme hakkı görüyorum kendimde. 

Bu süreçlerin ve bize verdiği duyguların daha değerli, daha önemli ve daha özel olması bence kendiliğinden gerçekleşmesinde zaten... Doğanın, evrimin dişiye kazandırdığı bir ayrıcalık. Erkek cinsinin bunlardan mahrum olması biraz hüzünlü ama ne yapalım, onların da doğaları nedeniyle sahip olduğu başka ayrıcalıklar var. 

 

Eğer bunları Allah veya bir yaratıcı yapmış ise, hiçbir anlamı kalmıyor. Hiçbir şekilde herhangi bir rakibi olamayan, sonsuz güce sahip otoritenin her şeyiyle hesaplayıp ortaya çıkardığı, kontrol ettiği, her ânını önceden bildiği ve kendisine kul olsun diye  yarattığı bir canlı olduğumuzu kabul ettiğimiz vakit hiçbir şeyin anlamı, değeri, önemi ve özelliği kalmıyor. Bütün büyü bozuluyor ve ben olan bitendeki büyüyü görüp tadını çıkarabilmek dururken onun kulu olduğum için ayrıcalıklı hissetmekle yetinmek durumunda oluyorum.

Her şeyi insan için yaptığını söyleyen, doğası gereği insan odaklı düşünen ve eyleyen Tanrı, diğer şahane hayvan anneleri yok sayıyor bir yerde. Malum, dinler ve onları gönderdiğine inanılan Tanrı insan merkezlidir ve diğer hayvanları da insan için yaratmıştır.

Oysa içgülerimize, doğal halimize bakınca o kadar aynıyız ki... Özellikle primatlarla, sonra da diğer memelilerle. 

 

Annelik duyguları gerçekten eşsiz. Özellikle emzirme sürecinde çok fazla aktifler ve etkileyiciler. Anne olmak değil, bu duyguları gerçekten hissedebilmek ayrıcalık artık... 

Hepsi kendiliğinden, milyonlarca yılı bulan süreçlerde ortaya çıkmış. Hayatta kalım mücadelesi içinde bu özellikleri ortaya çıkarmak ve geliştirmek zorunda kalmışız ki bebeğe en iyi biçimde bakım verelim ve o hayatta kalıp nesli sürdürsün. 

 

Lütfen aşağıda linkini verdiğim yazıyı okuyun. Çok zevk alacağınızdan eminim. "Özel" olduğunu düşündüğümüz bütün o duygu ve davranışların (annelik davranışı) neden ve nereden geldiğini anlaşılır bir dilde özetle anlatıyor.

 

Anneliğin nörobiyolojisi: http://turkpsikiyatri.com/PDF/C21S1/07.pdf

 

Yavrunuzu benim için boynundan koklayın. :)

Sevgilerimle.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
18 saat önce, sistematik yazdı:

 

Merhaba, yazdıklarınızı okudum. Ve bebeğimle ilgilendiğim için şu an cevap yazamayacağım. İlk uzun vaktim olduğunda birkaç gün içerisinde buraya yazacağım. 

 

Olur; bu arada ben önceki iletimde değinmedim bir başka cümlenize ilişkin bir şeyler söylemek istiyorum. 

 

"İslam konusunu çok fazla araştırdım. Uydurma olduğuna eminim. Benim sorunum öldükten sonra yaşamın olmaması. Ve kandırılmışlık hissi." 

 

İslam da diğer dinler gibi insan uydurması elbette. Dinler, insanın kendini korumak ve yönetmek için yarattığı, sonra da örgütlenerek bir tür kurumlaştırdığı yapılar. Ortak aklın, ortak beklentilerin, ortak bilincin ürünü hepsi. Bize, insana ait. Ancak siz daha önce ilahi olup bir Tanrı tarafından gönderildiğine inanmış olduğunuz ve sonra da bunu gerçek olmadığını anladığınız için düş kırıklığı yaşıyor ve kendinizi kandırılmış hissediyorsunuz. Bunca yıldır gözlemlediği şeylerden biri, bu kandırılmışlık duygusunu dinden çıkan hemen herkes bir şekilde yaşadığı gerçeği.

 

Kimse sizi kandırmadı. Dinin sizi tek başına kandırabilme imkanı yok, çünkü din kendi başına bir şey, insanın çeşitli nedenlerle ürettiği bir inanç. İnsanlar o inancın bilgiyle ilişkisi olup olmadığını düşünmediği, buna ihtiyaç duymadığı ve inancın bilgi olduğu ön yargısıyla donanmak nedeniyle doğru mu yanlış mı olduğuna dair gerçek bilgiye sahip olmadıkları için inanmaya devam ediyorlar. Bunda dinlerin ya da onu gönderdiği söylenen Tanrı'nın suçu yok ki. Din de Tanrı da biziz. Biz ürettik. Tanrı'nın, sonra da dinlerin evrimine dönüp bakarsanız son derece masumca ve doğal biçimde ortaya çıktıklarını ve çokça işe yaradıklarını görürsünüz.

 

İnanmış iseniz, bu dinlerin ya da sizi inandıranların değil, sizin hatanız, sizin eksikliğiniz, sizin yanlışınızdır. Kandırdığı için kızacağınız bir şey, birileri veya biri varsa o din ya da diğer insanlar değil, sizsiniz. Bugüne dek düşünmediniz, sormadınız, ilgilenmediniz, araştırmadınız ve inandınız. Sonra hayatınızda ne olduysa, ne değiştiyse ya da sizi ne uyardıysa artık, düşünmeye başladı ve uydurma olduğuna karar verdiniz.

 

Tanrı'ya, Allah'a veya onun gönderdiğine inandığınız dinlere kızmanız, dine bir vakitler inanmış olmanızdan daha büyük hatadır. Bu hata gerçekleri sakince görüp doğru bilgiye erişmenize engel olur ve sizi tepkisel dinsiz yapmaktan ileri götürmez. 

 

Bizi inandıranlar da bizim gibi insanlar... Ailemiz, çevremiz, arkadaşlarımız, okulumuzdaki öğretmenimiz ve sair...

Onlar da inanıyor ama. Bize empoze ettikleri bu inançların yanlış olduğu bilgisine sahip değiller. Dolayısıyla kendilerinin de inandığı ve tartışmasız olarak gerçek doğru kabul ettiği inanışları size de aktarmak istemeleri doğal. Üstelik bu inancın içinde, çok etkin biçimde korku unsuru var. Aileniz sadece kendilerinin değil, sizin de cehenneme gidip yanmanızı engellemek zorunda mesela... Bu görev yalnız çok dindar aileler için söz konusu değildir ki...

 

Kısacası, siz kandırılmadınız, sizi kandıran birileri yok. Sadece inanan ve o inançların tartışmasız biçimde aktarılması gerektiği bilgisiyle davranan doğal insanlar var. 

İçinizde kandırılmış olma duygusu ve buna bağlı gelişen ufacık da olsa bir kızgınlık varsa, o duyguların yönelmesi gereken yer bizzat kendinizsiniz. 

Ama bence bu da gereksiz. Ayrıca vakit kaybı. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
21 saat önce, Türk Ateist yazdı:

 

Bebeğinizi sağlıkla büyütün. Dilerim sağlıklı, mutlu, ışıl ışıl bir çocuk olarak büyür, siz de anne baba olarak dünyanın en mutlu ebeveynleri olursunuz. 

 

Yazdıklarınızı okudum. Son gelişinizdeki yazdıklarınızı referans alarak yazacağım.

 

Siz ya din (bu din doğal olarak İslam) ya da ateizm diyorsunuz. Kendi deyiminizle ki doğru tanımlıyorsunuz; iki uçtasınız hep. Şu sıra yeniden ateist olmaya yakınsınız mesela...

Bu ikisi arasında rahatça konaklayabileceğiniz başka alanlar da var. Ben kişisel olarak inançları bir isimle veya izm'le tanımlamaktan çok hoşlanmıyorum, o tanımların insanları sınırladığını ve bazen de zorladığını düşünüyorum ama genel olarak bahsetmekte sakınca yok.

İslam saçma dedikten sonra bir yaratıcı olduğu fikrini terketmek zorunda değilsiniz. İslam'la tanımlı Allah yok, tamam, ama bir şeylerin kendiliğinden oluşamayacağı/olamayacağı hissiniz sizi rahat bırakmıyor gibi. Dinlerle ilgisi olmayan bir Tanrı, yaratıcı vb olabilir diye düşünmenizde ne sakınca var? Dinler saçma, yalan ama evren kendiliğinden oluşmuş olamayacağı için bir yaratıcı olması gayet mümkün diyen ve bu düşünceyle mutlu mesut yaşayan milyonlarca insan var. Bu temel fikir üzerinden çeşitli varyasyonlara ayrılmış eğilimler de var. Deizm bunlardan biri ve en yaygını mesela. 
Demek istediğim, din ve ateizm gerçekten çok ayrı iki uç. O yüzden ne orada ne de diğerinde rahat hissetmiyorsunuz ve arada bir fikriniz değişiyor. Bu kadar katı olmak zorunda değilsiniz, zira bahsini ettiğimiz şey inanç ve önemli olan sizin kendini rahat ve huzurlu hissetmeniz. Mutlu olmanız.

 

"Annelik duygusuyla embriyonun gelişimi o dönem kendiliğinden olamaz gibi hissettirmişti. Sanki Allah yaratsa daha önemli ve değerli olacak gibi düşündüm." 

 

Kızımı doğurduğumda da ateisttim. Uzun yıllar geçti üstünden ama o anları, o günleri an be an hatırlarım, duygularımla birlikte. 

Hamile kalmak, bebeğin geçirdiği evreler ve nihayet doğum... Mucizevi. O spermin yumurtaya ulaşması ve birleşip embriyoyu oluşturması bile tek başına mucize gibi. Ortamın ısısı, hormonların mikronluk dengesinin tutması, spermin niteliği vs vs derken insan gerçekten bir mucize olduğunu düşünüyor, ben de öyle düşünüyordum.

Ama esas mucize doğum anı ve bebeği beslemeye, ona bakım vermeye başladıktan sonra geliyor. Emziriyorsunuzdur herhalde. Şu yaşımda söylüyorum ki benim için dünyada bundan daha özel, daha eşsiz, daha büyük bir zevk yok. Ben insan olduğumu, dünyadaki binlerce tür içinde sadece bir tür olduğumu, dibine dek memeli bir hayvan olduğumu bebeği emzirmeye başladığım ilk günlerden birinde, bir anda anlamıştım.

O ânı anlatabilmem çok zor. Hayatımdaki en değerli, en özel andır o. Maymunlar, inekler, kediler, köpekler, geyikler, kaplanlar, filler... ...ve burada tek tek sayamayacağım belki yüzlerce tür mensubu hayvan, bizimle aynı şeyi yapıyor. Hatta çoğu bizden çok daha iyi ve başarılı biçimde yapıyor. Mesela goriller ve çitalar bu konudaki en iyilerden. 

 

Bütün bu yaşananlar gerçekten çok etkileyici. O deneyimi ben de yaşadığım ve dibine dek tadını çıkardığım için laf etme hakkı görüyorum kendimde. 

Bu süreçlerin ve bize verdiği duyguların daha değerli, daha önemli ve daha özel olması bence kendiliğinden gerçekleşmesinde zaten... Doğanın, evrimin dişiye kazandırdığı bir ayrıcalık. Erkek cinsinin bunlardan mahrum olması biraz hüzünlü ama ne yapalım, onların da doğaları nedeniyle sahip olduğu başka ayrıcalıklar var. 

 

Eğer bunları Allah veya bir yaratıcı yapmış ise, hiçbir anlamı kalmıyor. Hiçbir şekilde herhangi bir rakibi olamayan, sonsuz güce sahip otoritenin her şeyiyle hesaplayıp ortaya çıkardığı, kontrol ettiği, her ânını önceden bildiği ve kendisine kul olsun diye  yarattığı bir canlı olduğumuzu kabul ettiğimiz vakit hiçbir şeyin anlamı, değeri, önemi ve özelliği kalmıyor. Bütün büyü bozuluyor ve ben olan bitendeki büyüyü görüp tadını çıkarabilmek dururken onun kulu olduğum için ayrıcalıklı hissetmekle yetinmek durumunda oluyorum.

Her şeyi insan için yaptığını söyleyen, doğası gereği insan odaklı düşünen ve eyleyen Tanrı, diğer şahane hayvan anneleri yok sayıyor bir yerde. Malum, dinler ve onları gönderdiğine inanılan Tanrı insan merkezlidir ve diğer hayvanları da insan için yaratmıştır.

Oysa içgülerimize, doğal halimize bakınca o kadar aynıyız ki... Özellikle primatlarla, sonra da diğer memelilerle. 

 

Annelik duyguları gerçekten eşsiz. Özellikle emzirme sürecinde çok fazla aktifler ve etkileyiciler. Anne olmak değil, bu duyguları gerçekten hissedebilmek ayrıcalık artık... 

Hepsi kendiliğinden, milyonlarca yılı bulan süreçlerde ortaya çıkmış. Hayatta kalım mücadelesi içinde bu özellikleri ortaya çıkarmak ve geliştirmek zorunda kalmışız ki bebeğe en iyi biçimde bakım verelim ve o hayatta kalıp nesli sürdürsün. 

 

Lütfen aşağıda linkini verdiğim yazıyı okuyun. Çok zevk alacağınızdan eminim. "Özel" olduğunu düşündüğümüz bütün o duygu ve davranışların (annelik davranışı) neden ve nereden geldiğini anlaşılır bir dilde özetle anlatıyor.

 

Anneliğin nörobiyolojisi: http://turkpsikiyatri.com/PDF/C21S1/07.pdf

 

Yavrunuzu benim için boynundan koklayın. :)

Sevgilerimle.

 

Ben de çocuğum olmasını ve onu her türlü dogmadan, hurafeden ve cehaletten uzak bir şekilde en iyi koşullarda yetiştirmeyi çok istiyorum. Ama oldukça umutsuz ve gerçekleşmesi zor bir arzum bu. Çünkü karşıma o çocuğu doğurabilecek bir kadın çıkmayacak büyük ihtimalle.

 

Evet, saçma biliyorum ama daha şimdiden çocuğum olursa onu nasıl yetiştirmem gerektiğini düşünüyorum. 

 

Hiç kendisine/kendilerine din empoze edilmediği için doğal olarak garipsenecek ve dışlanacak(lar). Acaba bana din, Allah hakkında sorular soruncalar ne demeliyim direk bunların yalan olduğunu mu söylemeliyim yoksa başka bir şey mi bilemiyorum. Benim babam, annem torunları ile hiç mi görüşmeyecek? Hiç mi din, Allah konusunda konuşmayacaklar? 

 

Bir de oğlum olursa sünnet ettirecek miyim ettirmeyecek miyim onda da çok kararsızım. Salak bir hurafe için küçücük çocuğa o trajediyi yaşatmaya hakkım var mı? Sünnet ettirmesem de ayrı bir dert. Arkadaşları arasında alay konusu olacak, dışlanacak. Kendini kötü hissedecek. Büyüyünce Müslüman olup da sünnet olmak zorunda kalırsa daha da rezil olacak. 

 

Offf muhafazakar ailenin ateist çocuğu olmak gerçekten çok zor.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Ulusalcı yazdı:

Ben de çocuğum olmasını ve onu her türlü dogmadan, hurafeden ve cehaletten uzak bir şekilde en iyi koşullarda yetiştirmeyi çok istiyorum. Ama oldukça umutsuz ve gerçekleşmesi zor bir arzum bu. Çünkü karşıma o çocuğu doğurabilecek bir kadın çıkmayacak büyük ihtimalle.

 

Evet, saçma biliyorum ama daha şimdiden çocuğum olursa onu nasıl yetiştirmem gerektiğini düşünüyorum. 

 

Hiç kendisine/kendilerine din empoze edilmediği için doğal olarak garipsenecek ve dışlanacak(lar). Acaba bana din, Allah hakkında sorular soruncalar ne demeliyim direk bunların yalan olduğunu mu söylemeliyim yoksa başka bir şey mi bilemiyorum. Benim babam, annem torunları ile hiç mi görüşmeyecek? Hiç mi din, Allah konusunda konuşmayacaklar? 

 

Bir de oğlum olursa sünnet ettirecek miyim ettirmeyecek miyim onda da çok kararsızım. Salak bir hurafe için küçücük çocuğa o trajediyi yaşatmaya hakkım var mı? Sünnet ettirmesem de ayrı bir dert. Arkadaşları arasında alay konusu olacak, dışlanacak. Kendini kötü hissedecek. Büyüyünce Müslüman olup da sünnet olmak zorunda kalırsa daha da rezil olacak. 

 

Offf muhafazakar ailenin ateist çocuğu olmak gerçekten çok zor.

 

Abartma. Turkiye'de dinsiz ve Ataturkcu bircok kiz vardir eminim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, Ulusalcı yazdı:

Ben de çocuğum olmasını ve onu her türlü dogmadan, hurafeden ve cehaletten uzak bir şekilde en iyi koşullarda yetiştirmeyi çok istiyorum. Ama oldukça umutsuz ve gerçekleşmesi zor bir arzum bu. Çünkü karşıma o çocuğu doğurabilecek bir kadın çıkmayacak büyük ihtimalle.

 

Evet, saçma biliyorum ama daha şimdiden çocuğum olursa onu nasıl yetiştirmem gerektiğini düşünüyorum. 

 

Hiç kendisine/kendilerine din empoze edilmediği için doğal olarak garipsenecek ve dışlanacak(lar). Acaba bana din, Allah hakkında sorular soruncalar ne demeliyim direk bunların yalan olduğunu mu söylemeliyim yoksa başka bir şey mi bilemiyorum. Benim babam, annem torunları ile hiç mi görüşmeyecek? Hiç mi din, Allah konusunda konuşmayacaklar? 

 

Bir de oğlum olursa sünnet ettirecek miyim ettirmeyecek miyim onda da çok kararsızım. Salak bir hurafe için küçücük çocuğa o trajediyi yaşatmaya hakkım var mı? Sünnet ettirmesem de ayrı bir dert. Arkadaşları arasında alay konusu olacak, dışlanacak. Kendini kötü hissedecek. Büyüyünce Müslüman olup da sünnet olmak zorunda kalırsa daha da rezil olacak. 

 

Offf muhafazakar ailenin ateist çocuğu olmak gerçekten çok zor.

 

 

Önce ergenlikten çık sonra düşünürsün bunları. Şunları şu anda düşünmen bile direkt dinci kafası. Dikkatli düşün.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 06.12.2018 at 17:17, Ulusalcı yazdı:

Ben de çocuğum olmasını ve onu her türlü dogmadan, hurafeden ve cehaletten uzak bir şekilde en iyi koşullarda yetiştirmeyi çok istiyorum. Ama oldukça umutsuz ve gerçekleşmesi zor bir arzum bu. Çünkü karşıma o çocuğu doğurabilecek bir kadın çıkmayacak büyük ihtimalle.

 

Evet, saçma biliyorum ama daha şimdiden çocuğum olursa onu nasıl yetiştirmem gerektiğini düşünüyorum. 

 

Hiç kendisine/kendilerine din empoze edilmediği için doğal olarak garipsenecek ve dışlanacak(lar). Acaba bana din, Allah hakkında sorular soruncalar ne demeliyim direk bunların yalan olduğunu mu söylemeliyim yoksa başka bir şey mi bilemiyorum. Benim babam, annem torunları ile hiç mi görüşmeyecek? Hiç mi din, Allah konusunda konuşmayacaklar? 

 

Bir de oğlum olursa sünnet ettirecek miyim ettirmeyecek miyim onda da çok kararsızım. Salak bir hurafe için küçücük çocuğa o trajediyi yaşatmaya hakkım var mı? Sünnet ettirmesem de ayrı bir dert. Arkadaşları arasında alay konusu olacak, dışlanacak. Kendini kötü hissedecek. Büyüyünce Müslüman olup da sünnet olmak zorunda kalırsa daha da rezil olacak. 

 

Offf muhafazakar ailenin ateist çocuğu olmak gerçekten çok zor.

 

 

Bunları düşünmek ve şimdiden kaygılanıp dert edinmek için çok erken değil mi? 

 

1- Ateist veya deist, ya da Müslüman olup da deistik hayat yaşayan milyonlarca kız var. Birine, evlenmek isteyecek kadar aşık olabilirsin herhalde. Ergenlikten daha yeni çıktın, bi soluklan önce, kız arkadaş edin, gez, toz, serserilik yap ve tabii bu arada iyi bir okul ve bölüm için çabalayıp iyi bir çevrede yaşamanın yoluna bak. Kaygıların bunlar olmalı evvela. Evlenmek, çoluk çocuk ve o çocuğu nasıl büyüteceğin konusu çok sonraki iş. 

 

2- Çocuğa, "Dünya düz mü?" diye sorduğunda ne yanıt verirsin? Herhalde doğru, yani bilimsel olan yanıtı verirsin. Kendi kendine "Tamam, dünya kabaca yuvarlak ve dönüyor ama bu bilgiyi kendi çabasıyla bulsun, kendisi karar versin" demezsin.

Bu iş din söz konusu olduğunda neden çekinceler oluşuyor, onu anlamıyorum. Bu bir hata olmak dışında, bir suç bence. Dinler insan yazması metinlerse ve bizim hayatımızda yeri yoksa, çocuğumuzun da olmamalı. Doğru bilgi ne ise ona o bilgiyi vermek bizim ilk görevimiz. Kendimiz eminsek, doğru olduğunu biliyorsak onu çocuğa söylemek zorundayız. Aksini düşünemiyorum bile. Ama hepsini objektif, yaşıyla uyumlu biçimde anlatacağız. Nefret, küçümseme vb olumsuz herhangi bir duygu asla aktarılmamalı. Çocuklar çok kolay anlıyor ve öğreniyor. Bu durumda anneanne, babaanne ve dedeler ne derse desin etkilenmez. Merak ettiğinde, ilgisini çekiğinde, söylenenlerden korktuğunda ya da kafası karıştığında gelip sorabileceği ilk adres sen olacağın için düzeltirsin onu. Çok kolay. Sana güveniyorsa sana sorar ve ikna olur.

 

Bilgiyle, doğayla, kısaca maddeyle büyüyen çocuk çevresi tarafından ne dışlanır ne de mimlenir. Bilakis, tüm arkadaşları içinde en sevilen, en güvenilen, en aranılan insan olur. Bizim çocuklarımız en önce mutlu ve "iyi" insanlar olarak büyümeli. Böyle bir insanı kim neden dışlasın, neden garipensin? Kendine güvenen, düzgün, sağlıklı ve mutlu bir çocuk görmek artık zor olduğu için bu anlamda garipsenebilir ama, evet... 

 

Çocuklar ben ateistim diye dolaşmıyor ortalıkta. Ateist olmakla ilgilenmiyor, oturup din veya Tanrı düşünmüyor. Okuduğu, öğrendiği bilgiyi gerçek düzlemde değerlendiriyor, insan ilişkileri daha canlı ve mantıklı oluyor, eğleniyor, geziyor vs vs... Aklına din, Allah, şu bu gelmiyor ki. Onun gündeminde böyle şeyler olmuyor. E bizim de istediğimiz şey zaten bu, değil mi? Bütün çocuklar böyle doğal büyüsün, saçma sapan inanışlarla vakit kaybetmesin, hayatın tadını çıkarsın istiyoruz. 

 

Sünnet konusuna gelince... Ben uzun yıllar erkek çocuğum olursa sünnet ettiririm diyordum. Anne ve babasının ateist olması onları ilgilendirir hani. Çocuklar acımasızdır, sünnet ritüeli bu toplum için çok önemlidir ve bu önem erkek çocuklara da aktarılır. Sünnet, erkekliğe geçiş gibi görüldüğü için arkadaşları tarafında acımasızca aşağılanacak, okulda falan hep bununla vurulacak çocuk. Ateistiz diye çocuğumuzun bu saçma şey yüzünden bu tip bir baskıya maruz kalmasına göz yumacak değiliz... ...diyordum.

Son yıllarda bu fikrim değişti. Bunda, kız olan çocuğumun tamamen inançsız büyümesi, bu konuda kendisine anlatılanları doğru biçimde uygulayabilmesi, yaşadığı toplumun saçma zırvalarını çok başarılı biçimde püskürtebilmesi ve hiçbir şekilde etkilenmeden devam edebilmesinin de etkisi var.

Yani çocuğa doğru anlatılırsa toplum baskısıyla da kolayca başeder, hatta size duyduğu güven artar, haklılığınızı görüp bir de teşekkür eder.

 

Bir de artık çocuklar eskisi sokakta oynamıyor. Bilgi çok fazla. Antik gelenekleri korumadaki güçlü kararlılık kırıldı, sünnet son yıllarda ateistler nedeniyle çokça tartışıldığı için kulaklar biraz alıştı. Hatta bence çocuk sünnet ettirilmediği için kendini daha güçlü ve ayrıcalıklı hisseder, çünkü gerçekten çok saçma ve zararlı bir ritüel. 

Kısaca, son birkaç yıldır bu konudaki fikrim değişti. Bu fikir zaten toplumun dinamiklerine bağlı olarak geliştiği için değişmesi doğal. O zaman öyle gerekiyordu, o yüzden bizim ateist erkeklerin hepsi sünnetlidir ama bundan sonra olması şart değil. Çocuğu bu saçmalıklardan koruyabilmek artık daha kolay.

 

Sen bunları düşünme ama. Daha çook erken. Sen dindar Müslüman mısın ki daha eğitimini bitirmeden, işe başlamadan, kariyer planı yapmadan, kızlarla gezip tozmaya doymadan, serseriliğin tadına bakmadan oturmuş da bunları düşünüyorsun...

Çok gereksiz. Kaygıların bunlar olmamalı. Vakti geldiğinde düşünür, dönem neye uygunsa öyle davranırsın.

Link to post
Sitelerde Paylaş
19 saat önce, Gece ve Müzik yazdı:

Şunları şu anda düşünmen bile direkt dinci kafası. Dikkatli düşün.

 

@Ulusalcı,

 

Bak bu cümlenin üstünde de dur. 

 

Hayatımızı ateist oluşumuza göre kurguluyor veya düzenliyor değiliz biz. Doğru ve yanlışlara bakıyoruz. "Annemiz babamız çok dindar, aman da çocuğuma din öğretirlerse ne yaparım, onu nasıl korurum" gibi bir soru, aslında sorunlu bir soru.

 

Çocuğu doğru büyütmek önemli ve bunun dinle ilgisi de yok. Çocuğun doğru bilgiyle, güven ve sevgi içinde büyümesi önemli. Dinlerin yalan olması, birçok bilginin yanında duran basit bir bilgi sadece. Eğer bunu bilirsen birileri çocuğa din öğretmeye kalktığında ne yapacağını da doğal olarak bilirsin. Herhangi yanlış bir bilgiyi nasıl düzeltiyorsan onu da düzeltirsin. Çocuğuna o alt yapıyı daha önce vermiş olacaksın zaten ki esas mesele de tam olarak bu. "O alt yapı nedir ve nasıl verilir"in peşine düşmek lazım.

Yani sorulması veya düşünülmesi gereken sor/sorun bu. Ve bunun ne dinlerle ne de ateizmle hiçbir ilgisi ilşkisi yok. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Nasıl mı agnostik-ateist oldum?

 

Açıkçası dindar bir ailenin en küçük çocuğuyum. 17 yaşındayım. 8 senelik kuran kursu geçmişim var ve 2 sene önce gitmeyi çoktan bırakmıştım. O zamanlar kuran kursunda okurken aynı zamanda tenefüslerde eğlenirdik. Şimdi pek fazla eğlenemiyorum. 3 senedir asosyalim. Herkesle iletişimi bıraktım. Lise okuyorum ama açıktan. İlerideki hedefim yazılım mühendisliği, Rusça, İngilizce ve Almanca dillerini akıcı bir şekilde konuşabiliyorum. 4 senedir islamı sorgulayan ve nihayetinde inancımı değiştirebildim. Uzun bir dönem gibi geldi bana. Bu işler pat diye de olmaz tabii. Emek ister, bilgi ister, merak ister. Eğer az biraz meraklı olsa bile bu işin ucu inançsızlığa kadar gidebiliyor. Ben hem ateist hem de agnostisizm arasında gidip geliyorum. Bazen bşr tanrının olması imkansoz geliyor, bazen ise varlığını hissediyor gibi oluyorum. Daha bu kasım ayında dinden çıkabildim ve hiç hayal kırıklıpına uğramadım. Sadece bunalmıştım hayattan ve tanrıya isyan ettiğim bir dönemdeyim. Bu yüzdendir bu inanç değişikliği beni çok değiştirdi ve bakış açımı değiştirdi. Seviyorum sınırsız özgürlüğümü. Teistken daha mutsuzdum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...