Jump to content

nasıl ateist oldum


Recommended Posts

  • İleti 190
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

9 saat önce, Türk Ateist yazdı:

Bizi biz yapan bütün o hislerimiz bir yanılsa mı o halde?  Hem bizi biz yapıyorlar hem de yanılsamadan ibaretler? O halde biz birer yanılsamayız?

 

Duygular her şeydir. Her şey... Yaşadığımız irili ufaklı her şeye verdiğimiz tepki, yalnız ve sadece duyguyla ifade olur. Hırsızlık neden evrensel bir suçtur mesela? Hak hukuk, adalet dediğimiz şeye nereden ulaştık? Neden biri bize kötü kötü baktığında tedirgin oluruz?

 

Biri bize ait bir şeyi çaldığı an sinirleniriz, bunu ona hak görmeyiz, öfke duyarız ve bu aklımızdan çıkmaz. 

Ya da haksızlığa uğramak dediğimiz kavram nedir? Duyguyla ortaya çıkmaz mı? İlk harekete geçen yönümüzdür duygular. Onları çeşitli şekillerde belirtir ve sonuca varırız, hak ve hukuk sonucuna varmak gibi. 

 

Felsefik "gerçek" tanımları yapmak bu basit gerçeği anlamanın önüne geçer. Gerçek nedir konusu hala konuşulur, hala birkaç tanımı vardır ve hiçbiri ortak tanım olarak sunulmamıştır. Felsefe pek çok konuda olduğu gibi bunda da yetersiz kalıyor.

 

Duygular yanılsamadır demek, insanı ve yarattığı medeniyeti de yanılsama olarak görmek demektir. İnsan vardır, gerçektir, duyguları da mekanik altyapısının en önemli ürünlerinden biridir. 

 

Ego'ya, sırf ölünce her şey bitiyor diye "geçici" demek ve öyle değerlendirmek, elbette idealizmden çıkamamış olmak demektir. "

"Dünya, insan geçici; yalan hepsi." Buna Tanrı'yı da ekleyince ateist falan olunmuyor kısacası. Kavramların içinde kaybolup kavga etmek dediğim de bu. Tanrı kavramsal olarak baktığımızda elbette yanılgıdır, olay ve olgu zemininde baktığımızda dibine dek gerçektir. 

Bunları çorba yaparsak "ben yanılgıdır" der, kendimizi ve varlığımızı reddetme noktasına kadar varırız. Düştüğünüz tuzak bu.

 

Tanrı'nın pek öyle konuşulup anlaşılacak bir yanı yok. Saçma sapan bir inanış. "Tanrı yoktur" diyebilmek için duyguları, ben'i, kendimizi  "yok" etmeye lüzum yok. Bir ateistin Tanrı saçmalığıyla bu kadar uğraşması pek akıllı işi değil. Orada sorun var demektir. 

 

İnsanların ölümü bu kadar düşünmesi ve yok olmak istememesi durumunu tartışırken "duygular da benlik de birer yanılsama olduğu için biz zaten yokuz" noktasına gelinmiş burada.

Valla ben varım, dipdiri capcanlıyım, dibine dek gerçeğim, duygu ve düşüncelerimle bir bütünüm, Tanrı falan beni hiç ilgilendirmiyor, varlığımı da yok olacak olduğum gerçeğini de onunla açıklamıyorum.

Binlerce yıl evvel yaratılmış saçma sapan kavramların esiri olmam kısacası. 

 

Anladığımı da anlamadığımı da kelimelere dökerek anlaşılır kılmaya çalışıyorum. Bunun için kavramları kullanır ve tanımlamalar yaparız. Ben de öyle yapıyorum. En başta dedin ki ego genel olarak yanlış bilinir. Ben de bunun üzerine egoyu tanımladım. Ego tanımıma da itiraz etmedin. Sonra gerçeği tanımladım. Aslında o tanıma da itiraz etmiyorsun ama diyorsun ki gerçek nedir hala konuşulur, birkaç tanımı vardır! Üstüne felsefeyi suçluyorsun. Hatta canlılık ile cansızlik arasindaki fark bile bilinmiyor dedin. Burdan ne kastettiğini anlıyorum ama ben bir çerçeve çizmeye çalışıyorum, bu şekilde söyleyince iyice belirsizleşiyor. Ben en temel en basit tanımını yaptım. Senden de isteğim baştan bu kavramları tanımlaman. Ego nedir, gerçek nedir... Yani ego da benim, gerçek de benim, dipdiriyim, capcanlıyım:) demen de bir cevaptır kabul ama kafamda yerli yerine oturması için kavramları kullanma zorunluluğu vardır. Yani tam kitaptan istemesem de literatürde bu kavramlar nasıl geçiyor?

 

Egoyu geçici yapan sadece sonlu olması değil, öznel ve değişken olmasıdır da. Örneğin ben müslümandım. Müslüman bir egoya sahiptim yıllarca. Yıllardır da ateist bir egoya sahibim. Belki yarın da Budist olacağım mesela! Hangisi gerçek? 

 

Örneğin muhatabımıza tartışmanın bir yerinde sen zaten boşanmıştın, sen zaten eskiden müslümandın hatırlatmasında bulunmak o kişinin suçlamaya, yargılamaya meyyal benlik algısının bir yansımasıdır. Benim bu sözleri hemen yargılamam da benim egomun bir yansımasıdır. Bu sözleri sarf edenler gerçekte çok şefkatli, müsamahalı, diğerkâm olabilirler. Kendini üstün görme, muhatabını hiçe sayma, peşin hükümlerle yargılama eğilimleri gibi iyimser olma, gelişmiş yeteneklerimiz ve merhamet duygumuz da egomuzun birer parçasıdır. Özneldir, değişkendir, geçicidir. Agresif biri büsbütün bu özelliğinden sıyrılamaz ama bir başka zaman pişmanlık duyabilir veya yönünü, şeklini, şiddetini değiştirebilir. Egomuzun tüm parçaları olumsuz ya da gerçek dışı değildir. Ancak işin içine öznellik girdi mi yanılsama kaçınılmaz olur. İçimizdeki "ben", ortaya insanlığa yararlı eserler de çıkarabilir, insanlığın sonunu getirecek eylemler de. 

 

Bizi gerçeğe götüren duygularımız değil bilimsel yol ve yöntemlerdir. Gerçek nedir? Maddenin kendisidir. Madde nedir? Gözlenebilen, ölçülebilendir. Peki biz şimdi duygularımızı, egoyu burada nereye koyacağız? Evrende yer kaplayan benliğimiz/duygularımız değil, bedenimiz ve davranışlarımızdır. Mutluluk da korkularımız da gerçek değildir!

 

Biz birer yanılsama mıyız?.. Bizim maddi varlığımız gerçektir. Dışımızdaki gerçekleri de duyu organlarımız aracılığıyla algılarız. Ancak anlamlandırma ihtiyacı hissederiz ve bu süreçte nesnel bilgiyi bir dizi işlemden geçiririz. Bilgiyi yer yer bozar, karıştırır, değiştiririz! Mesela şu an benim beynimden dumanlar yükseliyor:) Saat gecenin 3'ü diye mi, yoksa devreler mi yandı bilemiyorum:) Algı düzeyimiz, biçimimiz, kapasitemiz bunu belirler. Yanılsama da bundan ileri gelir.

 

Hak, hukuk, adalet(Kılıçdaroğlu'na selam olsun) toplumsal ilişkiden doğan kavramlardır. Ahlakın konusudur. Zarar veren her davranış suç kabul edilir. Ortada somut bir davranış olması gerekir. Tıpkı kaş çatmak gibi. Kötü bakış gözlenebilir ise (kaşların çatılması vs.) bu bizi rahatsız eder. Yoksa kimsenin gözünden rahatsız olmayız.

 

İdealizm maddeyi reddeder. Madde, şu an tutunduğum tek dal! Ancak dersen ki iş septisizme kadar varır.. İşte onun sözünü veremem. Ben şüpheci bir insanım. Kendimi bırakırsam şüphe ettiğimden bile şüphe edebilirim! 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şimdi konuyu iyice sağlamlaştıralım: Ego tabii ki ve elbette, hiç şüphesiz sanal bir varlıktır. Buna artık yazılım örneğini verdik, para örneğini verdik. Bu konunun daha artık açıklamaya muhtaç bir yanı kaldığını düşünmüyorum. Yani şimdi Eşofmanlı Şevket Hocaya dönmeyelim! :lol: "Ya ama biz bunları açukladuk ya! Zattiri fontini ile açukladuk, zamazingo şeyisi ile açukladuk! Sonra efenim... Neyinen açukladuk, haaa gottiri pantinisi ile açukladuk! Bu nedir ya? Olmaz ki ama açukladuk biz bunları yapmayun ya!" :0_80cbc_37a71a73_L:

 

İlla birisi çıkıp olayı bu tür bir skece çevirmeye niye çabalar bilmiyorum. Eşofmanlı skecinde olduğu gibi bir zeka sorunu mudur, yoksa bir kişilik sorunu mudur, nedir bilemeyeceğim. Fakat egonun sanal bir varlık olduğuna itirazlara bakıyorum, dişe gelir bir fikir göremiyorum. Ego yanılsamaysa bizler de mi yanılsamayız diye iş mi olur yahu! Senin boyun kaç kilon kaç, saçının gözünün teninin rengi ne arkadaşım? Ya egonun? Kaç kilo kaç metre egon var? Daha da artık bunu zattiri gottiri ile pantini fottiri ile mi açıklayalım yahu! :D 

 

Paraya atanan satın alma gücü aslında sanaldır deyince tamam tüm paraları çöpe atalım para diye bir şey yokmuş mu olacak? Ego güme gittiyse hukuk, uygarlık, her şey her şey güme gider demektir diye iş mi olur hiç yahu! Hayır ego güme gitti diye her şey niye gidiyor yahu! Lan neymiş bu ego da böyle haaaa! Her şey egoya bağlıymış, vaaaay be ki vay be! Lan neymiş bu süper ego beeee!

 

Daha da komik olanı, ego sanaldır deyince dinci olunur safsatası! :lol: Bu ne alaka, kel alaka desen olmaz fodul alaka desen olmaz! Ne alaka, ama ne alaka yahu? Sanırsın "nefis şeytanın avukatıdır, şeytanın borazanıdır, nefis yok mu aaaah o nefis bütün kötülükleri emreder aaaah o nefis yok mu aaah o nefiiiis, körolasıca nefiiiiis. körelesice nefiiiis" diyen oldu yahu! :0_80cbc_37a71a73_L:

 

Hayır ama nedir ya! Bir bardak suda fırtına mı koparmış yahu! Bakın şurda insan gibi laf söyleyenle insan gibi konuşulur. İnsan gibi laf konuşamayanla muhatap olmanın gereği de yararı da olmaz. Başta insan gibi düzgün laf konuşmak gelir. Bu olmadan hiç bir yere varılamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, Getaf yazdı:

tartışmanın bir yerinde sen zaten boşanmıştın, sen zaten eskiden müslümandın hatırlatmasında bulunmak

 

Ben öyle bir hatırlatmada bulunmadım. Ben öyle şeyler yapmam. Benim söylediğim şu: Boşanma demek ki bu gibi durumlarda kaçınılmaz oluyor! Yani eşin sürekli sana böyle saldırıyorsa, insan gibi hiç konuşmuyorsa, ağzını hakaretle açıp aşağılamayla ayırıyor çenesi kapanmak bilmiyorsa boşanmak kaçınılmaz duruma böyle geliyor demek ki dedim. Arada çok fark var.

 

Ama öbür konuda haklısın, eskiden muslim olduğum artık bunun standart, her bana çemkirdiğinde ağzına almasını farz bellediği suçlaması. Heee Mel Gibson da Bir Zamanlar Askerdik filmi çekmişti noolmuş? Hee bir zamanlar muslimdim eeee? :D Kaç ateist değildi acaba? Doğma büyüme ateist kim var? :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, democrossian yazdı:

Şimdi konuyu iyice sağlamlaştıralım: Ego tabii ki ve elbette, hiç şüphesiz sanal bir varlıktır. Buna artık yazılım örneğini verdik, para örneğini verdik. Bu konunun daha artık açıklamaya muhtaç bir yanı kaldığını düşünmüyorum. Yani şimdi Eşofmanlı Şevket Hocaya dönmeyelim! :lol: "Ya ama biz bunları açukladuk ya! Zattiri fontini ile açukladuk, zamazingo şeyisi ile açukladuk! Sonra efenim... Neyinen açukladuk, haaa gottiri pantinisi ile açukladuk! Bu nedir ya? Olmaz ki ama açukladuk biz bunları yapmayun ya!" :0_80cbc_37a71a73_L:

 

İlla birisi çıkıp olayı bu tür bir skece çevirmeye niye çabalar bilmiyorum. Eşofmanlı skecinde olduğu gibi bir zeka sorunu mudur, yoksa bir kişilik sorunu mudur, nedir bilemeyeceğim. Fakat egonun sanal bir varlık olduğuna itirazlara bakıyorum, dişe gelir bir fikir göremiyorum. Ego yanılsamaysa bizler de mi yanılsamayız diye iş mi olur yahu! Senin boyun kaç kilon kaç, saçının gözünün teninin rengi ne arkadaşım? Ya egonun? Kaç kilo kaç metre egon var? Daha da artık bunu zattiri gottiri ile pantini fottiri ile mi açıklayalım yahu! :D 

 

Paraya atanan satın alma gücü aslında sanaldır deyince tamam tüm paraları çöpe atalım para diye bir şey yokmuş mu olacak? Ego güme gittiyse hukuk, uygarlık, her şey her şey güme gider demektir diye iş mi olur hiç yahu! Hayır ego güme gitti diye her şey niye gidiyor yahu! Lan neymiş bu ego da böyle haaaa! Her şey egoya bağlıymış, vaaaay be ki vay be! Lan neymiş bu süper ego beeee!

 

Daha da komik olanı, ego sanaldır deyince dinci olunur safsatası! :lol: Bu ne alaka, kel alaka desen olmaz fodul alaka desen olmaz! Ne alaka, ama ne alaka yahu? Sanırsın "nefis şeytanın avukatıdır, şeytanın borazanıdır, nefis yok mu aaaah o nefis bütün kötülükleri emreder aaaah o nefis yok mu aaah o nefiiiis, körolasıca nefiiiiis. körelesice nefiiiis" diyen oldu yahu! :0_80cbc_37a71a73_L:

 

Hayır ama nedir ya! Bir bardak suda fırtına mı koparmış yahu! Bakın şurda insan gibi laf söyleyenle insan gibi konuşulur. İnsan gibi laf konuşamayanla muhatap olmanın gereği de yararı da olmaz. Başta insan gibi düzgün laf konuşmak gelir. Bu olmadan hiç bir yere varılamaz.

Felsefik ifadelerin içinde boğulup gerçeği sanallaştırmaya çalışıyorsunuz.Bu biraz sizin tanımlamanızın farklılığından kaynaklanıyor.Artık biraz gerçekle yaşamayı öğrenmek lazım.Lütfen bol emojileriniz ,iğneleyici yorumlarınız ve komik olmayan şakalarınızla başka değerli bir üyeyi bezdirmeyin daha önce olduğu gibi(anibal).Benim gibi bir çok okur gencin bilgi kaynağı çünkü burası.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Egonun varlığı bir hakikattir; aksini düşünmek hilaf-ı hakikattir.

 

Ne demiş Decartes: Düşününüyorum, o halde varım. Filozof burada egoya atıf yapmış. Beynimiz maddesel bir varlık. Nöronlar arası etkileşim ve iletişim ile düşünce üretiyor. Dış dünyaya tepki veriyor. Ego ile dış dünya birbirinden kesin hatlarla ayrılır. Dış dünyadan farklı bir mahiyete sahiptir lakin nöronlarımız da aynı dış dünya gibi moleküllerden oluşan materyaldir. Fark nerede?

 

Senin beynini bir samandan veya hamurdan ayıran fark nerede? Cevap tabii ki ego...

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

 

15 saat önce, Getaf yazdı:

Egoyu geçici yapan sadece sonlu olması değil, öznel ve değişken olmasıdır da. Örneğin ben müslümandım. Müslüman bir egoya sahiptim yıllarca. Yıllardır da ateist bir egoya sahibim. Belki yarın da Budist olacağım mesela! Hangisi gerçek? 

 

 

Burada bahsettiğin şey "ben" değil. Müslüman da olsan Budist de, değişmeyen şey sen'in varlığı. 

 

Ego, yani "ben", bizi diğerlerinden ayıran özel bir bilinçtir. Düşünmeksizin hissettiğimiz, daha doğmadan (anne karnındayken dahi) bildiğimiz özel bir bilgi. Kim ve ne olduğuna bakmaksızın vardır. Sadece insanda değil, diğer canlılarda da vardır. Kendi varlığını bilmek, tanımak, farkında olmak gibi bir bilince ihtiyaç olmaksızın vardır ve canlının hayatta kalmasının ilk itkisi olarak sürer. 

 

Aslında burada üstünde durulması gereken şey egonun tanımı da değil, ben ve duygu dediğimiz gerçeklerimizin yanılsama olduğunu söylemeniz. Egonun tanımının ne olduğu sizin bu iddianızdan daha önemli değil. O tanım her ne olursa olsun yanılsama olduğunu düşündüğünüz, yazılarınızın bütününden belli.

 

15 saat önce, Getaf yazdı:

Bizi gerçeğe götüren duygularımız değil bilimsel yol ve yöntemlerdir. Gerçek nedir? Maddenin kendisidir. Madde nedir? Gözlenebilen, ölçülebilendir. Peki biz şimdi duygularımızı, egoyu burada nereye koyacağız? Evrende yer kaplayan benliğimiz/duygularımız değil, bedenimiz ve davranışlarımızdır. Mutluluk da korkularımız da gerçek değildir!

 

Mesela bu cümlelerin...

 

Yani sana göre bir şeyin gerçek olabilmesi için görünebilmesi, hacmi ve kütlesi olması şart. Eğer biz doğada o bahsi geçen şeyi göremiyorsak gerçek değildir.

Hoşgeldin ilkokul 2. sınıf...

 

Sen hormon diye bir şey duydun mu? Ya gen?

Duygular basit veya karmaşık biyokimyasal reaksiyonlardır. Hormonlar beyinde ve diğer birtakım organlarda üretilir, duygularla ilgili olanları belki de en önemlileridir. Duygularımız, bizim birtakım nesne ve olaylar karşısında verdiğimiz tepkidir, etkidir vs... Onu ortaya çıkaran şey ne kadar gerçekse, hormonlar ve onların ifadesi olan duygular da o kadar gerçektir. Tartıya alıp ölçemeyiz, ancak direkt maddi karşılığını gözleriz. Hem hormonları hem de davranışları gözlemler, ölçeriz. Çünkü duygular, davranışlarla direkt ilişkidir, davranış şeklinde ortaya çıkar. Örneğin sevgi, ilişki-iletişim-bağ kurmaya, nefret ve öfke saldırgan olmaya, aşk ise sonunda muhtemelen seks yapıp üremeye iter. Duyguların hemen hepsinin davranışsal bir karşılığı vardır yani. 

 

Mutluluk da korku da gerçektir, ilginç olarak en temel duygulardan iki tanesidir. Korku özellikle, en temel duygulardan biridir, çünkü kendini korumayı, temkinli olmayı sağlar. Literatürde, amigdalası kireçlenmiş bir kadın vardır örneğin. Kadın hiç ama hiçbir şeyden hiçbir şekilde korkmuyor. Bir dolu korku dolu testten geçiriyor ve kadının en ufak bir tepki vermemesi karşısında şaşırıp kalıyorlar. Sonra anlaşılıyor ki amigdalası kireçlenmiş ve kadın korku duyusunu kaybetmiş.

Korkmayan insan kendini tehlikeden koruyamaz, tehlikeyi algılayamaz ve kolayca av olur...

 

 

15 saat önce, Getaf yazdı:

Biz birer yanılsama mıyız?.. Bizim maddi varlığımız gerçektir. Dışımızdaki gerçekleri de duyu organlarımız aracılığıyla algılarız. Ancak anlamlandırma ihtiyacı hissederiz ve bu süreçte nesnel bilgiyi bir dizi işlemden geçiririz. Bilgiyi yer yer bozar, karıştırır, değiştiririz! Mesela şu an benim beynimden dumanlar yükseliyor:) Saat gecenin 3'ü diye mi, yoksa devreler mi yandı bilemiyorum:) Algı düzeyimiz, biçimimiz, kapasitemiz bunu belirler. Yanılsama da bundan ileri gelir.

 

Bizim dışarıdan görünen tarafımız gerçek, ama iç dünyanız yanılsama diyorsun... Algılar, düşünceler vs vs değişebiliyorsa yanılsamadır şeklinde açıklıyorsun.

İyi de bunların değişmediğini söyleyen olmadı ki. Değişmediklerine inansak bu forumda işimiz ne mesela, di mi? Sen eskiden Müslümandın, şimdi ateist olduğunu söylüyorsun. Bu durumda Müslümanken yanılgı içindeydin, şimdi de, yani ateistken de yanılgı içindesin. Daha doğrusu bunların hiçbirisi gerçek değil, yanılsama ise burada ateizm anlatmak büyük tutarsızlık olur. Hoş, bu durumda tutarsızlık araman da saçma olur çünkü "sen" diye bir şey bile yok, sen sadece maddi varlığınla(!) gerçeksin. Öyle ya, benlik yanılsama, duygular yanılsama, gerçek olan yalnızca görünen beden, değil mi? Öyle diyorsun.

 

 

15 saat önce, Getaf yazdı:

Hak, hukuk, adalet(Kılıçdaroğlu'na selam olsun) toplumsal ilişkiden doğan kavramlardır. Ahlakın konusudur. Zarar veren her davranış suç kabul edilir. Ortada somut bir davranış olması gerekir. Tıpkı kaş çatmak gibi. Kötü bakış gözlenebilir ise (kaşların çatılması vs.) bu bizi rahatsız eder. Yoksa kimsenin gözünden rahatsız olmayız.

 

Ahlak nedir, onu biliyor musun peki? Bilmediğin o kadar açık ki... Duygusal tepkilerden ortaya çıkmıştır ahlak. Etki ve tepkidir temeli. 

"Mesela zarar veren davranış suç kabul edilir, o davranış somuttur ve somut olmalıdır" demişsin. Davranışı ortaya çıkaran nedir, bunu düşündün mü? Duyguyla bağı yok mudur? Ya da onu suç haline getiren, o davranışa verilen tepki değil midir? Yukarıda biraz anlatmıştım bunu.

 

Ama burada hepsinden daha önemli olan kısım, duyguların yalnız insana ait olmadığı gerçeği. Hatta duygularımızın önemli bir bölümü bize diğer hayvanlardan geçmiştir. Bunu ilk gözlemleyen de Charles Darwin'dir, malum... Sonraki araştırma gözlemler onun yanılmadığını açıkça göstermiştir. Örneğin yukarıda bahsini ettiğimiz korku duygusu, bize ilk çağ  (memeli olmayan) atalarımızdan aktarılmıştır ve ilkel beyinde gerçekleşir. Aile (anne-bebek diyelim) ile ilgili duygular, memeli atalarımızdan aktarılmıştır. Utanma, suçluluk duyma, gurur, onur gibi sosyal duygularsa daha da sonra, yani sosyal primat atalar tarafından edinilmiş ve aktırılmıştır. Ve bütün bunların toplamında ahlak da öyle. Ahlak dediğimiz şeyin temeli tamamen duygu ve duyarlıklardır, başka da bir şey değil.

 

2012'de yazdığım bir yazıdır aşağıdaki. Okumanı öneririm.

 

 

 

Bazı insanlar belki çok kızacak ama ben bu çağda felsefenin insanı bir şekilde metafiziğe götürdüğünü düşünüyorum. Soyutla uğraşmak, insanın ayağının altındaki sağlam zeminden kopmasına neden olabiliyor. O zeminden kopmadan felsefe yapabilmek mümkün aslında, ama işin içine kavramsal olarak uğraşılan Tanrı da girince kaymak kaçınılmaz oluyor. 

 

Edit: Link eklendi.

tarihinde administrator tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, democrossian yazdı:

 

Ben öyle bir hatırlatmada bulunmadım. Ben öyle şeyler yapmam. Benim söylediğim şu: Boşanma demek ki bu gibi durumlarda kaçınılmaz oluyor! Yani eşin sürekli sana böyle saldırıyorsa, insan gibi hiç konuşmuyorsa, ağzını hakaretle açıp aşağılamayla ayırıyor çenesi kapanmak bilmiyorsa boşanmak kaçınılmaz duruma böyle geliyor demek ki dedim. Arada çok fark var.

 

Ama öbür konuda haklısın, eskiden muslim olduğum artık bunun standart, her bana çemkirdiğinde ağzına almasını farz bellediği suçlaması. Heee Mel Gibson da Bir Zamanlar Askerdik filmi çekmişti noolmuş? Hee bir zamanlar muslimdim eeee? :D Kaç ateist değildi acaba? Doğma büyüme ateist kim var? :lol:

 

Sen ağır terbiyesiz bir adamsın. İki para etmez bir kişiliğin var, onu zaten biliyor ve söylüyorum ama terbiyesizsin de. Ağzın bozuk, leş gibisin. Hakaret etmenin bile bir adabı vardır. 

 

Geçmişte Müslüman olmanla ilgilenmedim, ona laf etmedim. Hiçbir zaman hiç kimseye bu konuda bir laf etmedim çünkü senin gibi deli değilim. Ateistlerin yüzde doksanı geçmişte inançlıydı...

Ben senin geçmişte dinle ilgili halüsinasyonlarından, cin muhabbetlerinden, sana musallat olan cinlerle kurduğun ve zaman zaman özlediğini söylediğin o hastalıklı halden bahsettim.

 

Diyorum ki beynin sağlıksız. Bunun dinle, dine inanmakla hiçbir şekilde ilgisi yok. Dinden çıkmışsın, ateist olmuşsun ama beynin hala sakat, hala hasta. Oysa sen dinden çıkınca "cin basmalarından kurtuldum, rahatladım, artık hasta değilim" diyor, öyle olduğunu sanıyorsun.

 

Cin vb metafizik inançlar sadece araçtır. Aslolan, önemli olan hastalık durumudur. İnançlıysan, cinlere inanıyorsan halüsinasyonların onlarla ilgili olur, ateistsen başka şekilde... 

Bastı mı kafan? 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Türk Ateist yazdı:

Burada bahsettiğin şey "ben" değil. Müslüman da olsan Budist de, değişmeyen şey sen'in varlığı. 

 

Açık söyleyeyim bu konuyu tartışmanın hiçbir faydasının olmadığı belli. Ortada yani. Onun için bu yazdığım cevap niteliğinde değil. Benim duygularım da var hayallerim de var. Tartıştığımız niteliği.. 

 

Attığın link ve kitap önerin için teşekkürler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
30 dakika önce, Getaf yazdı:

 

Açık söyleyeyim bu konuyu tartışmanın hiçbir faydasının olmadığı belli. Ortada yani. Onun için bu yazdığım cevap niteliğinde değil. Benim duygularım da var hayallerim de var. Tartıştığımız niteliği.. 

 

Attığın link ve kitap önerin için teşekkürler.

 

Yoo, hayır, ortada falan değil. Benim açıklamalarım felsefik yorumlar değil. Bildiğimiz basit, bilimsel gerçekler. Sen ve diğer birkaç kişi en ufak bir bilimsel yaklaşımda bulunmuyor ki. Felsefe yapıyorsunuz. Nitelik falan da tartışmıyorsunuz ama zaten tartışılmaz bu. Duygular bunlar bunlardır, şu şu neden ve yollarla çıkar der, böyle tanımlarız. Niteliği falan yoktur.

Tanrı değil yani bu... 

 

O yüzden konu için "ortada" demen benimle değil, bilimsel bilgiyle mücadele etmen anlamı taşır. Onunla çekişmek ve bilmeden bir şeyler iddia etmek sana zarar verir, seni küçük düşürür. 

Yine de sen bilirsin tabii... Ben ille de kabul etmen için yazmış değilim. Bana ne ki... 

Eğer seni ikna etmek gibi bir amacım olduğunu düşünüyorsan zaten en baştan yanılıyorsun. Dediğim gibi, ikna olup olmamandan, kabul edip etmemenden bana ne ki...

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yalnız felsefeyi dışlamak ve küçümsemek yanlış bir tavır. Böyle bir davranışa kimsenin hakkı yok. Bilim ve felsefe, bilim tabii ki başat olmak koşuluyla insanlık kültürünün iki yüzüdür. Din de bir kültür unsuru ama onu tabii dışlıyor, saymıyoruz. Ama felsefeyi dışlamak olanaksızdır.

 

Çünkü felsefe ile bilim arasında tam bir işbirliği vardır. Bilim, hakkında ölçülebilir, tekrarlanabilir, sınanabilir somut veriler bulduğu konuları alır inceler. Böyle veriler bulamadığında konuyu felsefeye havale eder. Felsefe olası çözümleri listeler.

 

Bunları insan gibi düzgünce, kişiselleştirmeden, sayıp saçmadan tartışabilirdik ama konu sabotaja uğradı. Eğer sabotajı yok sayıp devam edecek varsa ben devam ederim. Evet savunum; felsefe dışlanamaz ve felsefeye ihtiyacımız var. Görüş varsa sabotaj ve sayma saçma dışında, alabilirim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şöyle bir anahtar sunayım: Tanrı konusu örneğin. Bilim tanrı ile ilgilenmez. Bu konuyu felsefeye havale eder. Eğer felsefe boş iş ise forumu kapatıp gitmemiz lazım. Bilim içinde tanrıyı tartışamayız. Tanrı felsefenin konusu. Felsefeye lüzum yok dendiğinde kepenkleri indirip gitmemiz gerekir. 

 

Tanrı inancının sosyal yansımaları tabii ki bilimin konusu. O ayrı. Tanrı var mıdır yok mudur, var olup olmadığı bilinebilir mi bilinemez mi, varsa nasıl bir tanrıdır, bunlar felsefenin konusu. Bunun yanı sıra madde nedir, sonsuz mudur, sonradan var olmuş mudur, materyalizmi mi idealizmi mi tercih edeceğiz, bunlar da felsefi sorunlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bende şöyle bir anahtar sunim,  ne zaman? tanrı ile ilgili bir konu açılsa, er yada geç bir sonuç elde edilemiyor bu sonuçsuz kavramlarda yıllardır, dikkatimi! 

 

çekiyor,tanrı kavramını yalnızca bilimsel değil aynı zamandada felsefik olarakta tartışmak, anlamsız olmuyormu? tartıştığımızın ne  olduğunu? dahi bilmiyoruz,, tıpkı 

 

şempanzelerin, ewrimleşip insan oluncaya kadarki süreçleri gibi düşünün.  :)  ara geçiş formlarının olmadığını düşünürsek, tıpkı tanrı gibi

kısır bir döngü yaratmıyormu? sizce..

 

bilim adı üstünde, artık bilinebirlilik olduğu için gözlemlendiği için, adına bilim denmiştir, daha fazlası metafiiziktir, ve bilimin konusu değildir.

 

herhangi bir gözlem veya sonuç elde edilemeyen, herşey bilimsel değil, görecesiz kavramlardır, peki! böyle kavramlar varmıdır?

 

karadelikler gözlem dışıdır, fakat yinede gözlemlenebilir, emdiği bir samanyolunu gözlemlenebilir, ve karadeliğinde varlığı nispeten

göreceli olmasa bile ispatlanmış olucaktır.

aam tanrı kavramı farklı birşeydir, hakkında en ufak bier açık veya bilgi yoktur, olması mantık gelmiyor, evrenin sırlarını çözebilsek

 bile  tanrının varlığını yada yokluğunu bilmek veya en azından gözlemlemek bilimi aşar diye düşünüyorum.

tanrıya inanmıyor veya onu reddediyor olabilirsiniz, bunu anlıyabilirim, hatta ondan nefret! ediyor olabilirsiniz, tıpkı benım gibi

 

ama bir gerçeği kabul etmek kabul etmek zorundayız,  bilinmeyen bir varlık, gözlem dışı olabilir, gözlem dışı olan mantık dışıdır, ve mantık

dışı olanda ispatlanamaz bir kuraldır. 

 

 

tarihinde hydra tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
13 saat önce, Getaf yazdı:

tartışmanın hiçbir faydasının olmadığı belli.

 

Sabotajcı ile tartışmanın faydası yok. Zamanında muslim olmak suç mu diyorum, inançlıysan diyor. İnançlı değilim, ateistim dememe gerek olmadığını ağzıyla söylüyor, hâlâ geçmişimi yargılamak için kendini yırtıp paralıyor. Ya bir de bir insan gibi hitap etmeyi dene yahu! Bir kereliğine bir insan olmayı denese sorun yok! Denemiyor! Diline dolamış cinler de cinler! :D Ya bir zamanlar muslimdik ya, kaç ateist değildi diyorum, sayıklama değişmiyor! Şimdi sen olsan bunu muhatap alır mısın? Bir kere bir insan gibi konuşsun da yanıt vereyim be yahu!

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, hydra yazdı:

tanrı ile ilgili bir konu açılsa, er yada geç bir sonuç elde edilemiyor

 

Öyle olacak zaten. Bilimin alanına giren bir konu olsaydı kesin bir sonuç elde edebilirdik. Felsefede olası çözümlerin listelendiğini söyledim zaten. Tanrı konusunda olası çözümler teizm, deizm, agnostisizm, ateizm. Her görüş sahibi kendi görüşünün doğru, diğerlerinin yanlış olduğunu iddia eder. Ben ateist olduğum için bana göre ateizm doğru, diğerleri yanlış! :) 

 

Bilimde bana göre doğru olmaz. Bilim ve felsefenin doğaları böyle!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Daha doğrusu ben teizmi bir çözüm olarak da görmüyorum. Teizmin yarattığı tanrı halisünasyonu karşısında deizm, agnostisizm, ateizm olası çözümlerini felsefi çaba olarak görüyorum. Teizmi bu denklemin içinde görmek doğru değil bence. Teizm bir felsefi öneri değil bir sorunsal. Yaratılmış, yapay bir sorun. Bu açıdan bakınca deizm ve agnostisizm de aslında yapay ve palyatif çözümler. Kesin çözüm ateizm. Benim bakış açım daha net olarak bu şekilde.

 

Panteizmi denkleme bir ayrı eleman olarak koymadım, çünkü panteizm ateizmin göbek adıdır.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 dakika önce, democrossian yazdı:

 

Öyle olacak zaten. Bilimin alanına giren bir konu olsaydı kesin bir sonuç elde edebilirdik. Felsefede olası çözümlerin listelendiğini söyledim zaten. Tanrı konusunda olası çözümler teizm, deizm, agnostisizm, ateizm. Her görüş sahibi kendi görüşünün doğru, diğerlerinin yanlış olduğunu iddia eder. Ben ateist olduğum için bana göre ateizm doğru, diğerleri yanlış! :) 

 

Bilimde bana göre doğru olmaz. Bilim ve felsefenin doğaları böyle!

Ben tanrı konusunda olası çözümlerin, mantıklı olmadığını düşünüyorum, söz konusu tanrı olunca, sizin veya benim düşüncemizden çok, ispatlanamayan düşüncelerin

mantığını tercih ediyorum, belkide tek yol budur, doğuştan atheist doğmak isterdim, sonradan atheist agnostik  olunca  hayatımız eleştirmekle geçiyormuş anladım.  :) 

 

yalnız bir konuyu düzeltmekle fayda var, agnostisizm size bir şeyin varlığını yada yokluğunu iddia etmez, atheizm veya teizm gibi iddialarda bulunmaz

 açık ve net! bir biçimde derki;

tanrının varlığı yada yokluğu bilinemez sizce bu hipotez bir sonuç!  değilmidir? bana göre agnostik olmamda bu etkili olmuştur,hipotezler 

sonuçlarıyla anlamlı hale gelirler..  

tarihinde hydra tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, hydra yazdı:

doğuştan atheist doğmak isterdim

 

Zaten öyle! Tanrıya inanarak doğmadın ya? Seni çevren muslim yaptı, sonra allahın saçma olduğunu anlayıp tanrı inancını sorguladın. Bunda bir anormallik yok. Doğal bir süreç bu. Eleştirilemeyen fikirler felaket getirir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...