Jump to content

İslamın gerçek temsilcisi, mümessili kimdir?


Recommended Posts

Bir saat önce, Hurrican yazdı:


Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Sen bundan [Kur'an-ı kerim indirilmeden] önce, bir yazı, bir kitap okumadın, elinle de yazı yazmadın. Böyle olsaydı, bâtıl yoldakiler şüpheye düşerlerdi.) [Ankebut 48] (Müşrikler, Kur’anı başkasından öğrenmiş veya önceki semavi kitaplardan almış derlerdi. Yahudiler de, Onun vasfı Tevrat’ta ümmi olarak bildirilmiştir, bu ise ümmi değil diye şüpheye düşerlerdi.) 

 

Aktardığın âyetin doğru çevirisi şudur:

 

"Sen daha önce bir kitabtan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi." (Ankebut 48)

 

Araplar; Kur'anda önceden kitap verilmemiş, ataları uyarılmamış  - ümmi - bir kâvim olarak nitelenir. Ümmi kelimesini galaktik taklatörler "Okuma-yazma bilmeyen" olarak çeviriyor. "Cuma 2" mealinde "ümmi"nin anlamını net olarak görebilirsin. Dikkatli okursan "ümmiler içinde" derken kasdedilen; "okuma yazma bilmeyenler" değil, kendilerine kitap verilmemiş olanlardır.

 

" O'dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allâh'ın âyetlerini okuyan, onları yücelten, onlara Kitabı ve hikmeti öğreten bir elçi gönderdi. Oysa onlar, önceden, açık bir sapıklık içinde idiler."

 

Küçük yaşlardan itibaren, hayâtı ticâret kervanları içinde geçen, dünyevi mesleği tüccarlık olan birinin okuma-yazma bilmemesi mümkün mü ?  Ankebut 48 de daha önce verilmiş olan kitapları okumadığı ve kendi elleri ile o kitaplardan herhangi bir şey yazmadığı anlatılıyor . Önceki ayettte de "Sana kitabı indirdik" derken, neyi okuyup-yazmadığı da net olarak anlaşılıyor.

tarihinde Edip Cevdet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 104
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

27 dakika önce, Edip Cevdet yazdı:

 

Aktardığın âyetin doğru çevirisi şudur:

 

"Sen daha önce bir kitabtan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi." (Ankebut 48)

 

Araplar; Kur'anda önceden kitap verilmemiş, ataları uyarılmamış  - ümmi - bir kâvim olarak nitelenir. Ümmi kelimesini galaktik taklatörler "Okuma-yazma bilmeyen" olarak çeviriyor. "Cuma 2" mealinde "ümmi"nin anlamını net olarak görebilirsin. Dikkatli okursan "ümmiler içinde" derken kasdedilen; "okuma yazma bilmeyenler" değil, kendilerine kitap verilmemiş olanlardır.

 

" O'dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allâh'ın âyetlerini okuyan, onları yücelten, onlara Kitabı ve hikmeti öğreten bir elçi gönderdi. Oysa onlar, önceden, açık bir sapıklık içinde idiler."

 

Küçük yaşlardan itibaren, hayâtı ticâret kervanları içinde geçen, dünyevi mesleği tüccarlık olan birinin okuma-yazma bilmemesi mümkün mü ?  Ankebut 48 de daha önce verilmiş olan kitapları okumadığı ve kendi elleri ile o kitaplardan herhangi bir şey yazmadığı anlatılıyor . Önceki ayettte de "Sana kitabı indirdik" derken, neyi okuyup-yazmadığı da net olarak anlaşılıyor.


 


Hudeybiye Antlaşması-
"Bu, Muhammed Resûlullahın, Süheyl bin Amr'la üzerinde anlaşmaya varıp sulh oldukları, icabının taraflarca yerine getirilmesi kararlaştırılıp imzaladığı maddelerdir."
 
Kureyş heyeti başkanı Süheyl yine itiraz etti,
 
"Vallahi, biz senin gerçekten Allah'ın Resûlü olduğunu kabul edip tanımış olsaydık, Beytullahı ziyaretine mani olmaz ve seninle çarpışmaya kalkmazdık." dedi.
 
Peygamber Efendimiz, "Peki nasıl yazalım?" buyurdu.
 
Süheyl, "Muhammed bin Abdullah diye kendi ismini ve babanın ismini yaz." dedi.
 
Peygamber Efendimiz, "Bu da güzeldir" buyurduktan sonra, Hz. Ali'ye, "Yâ Ali, sil onu. Sil de Muhammed bin Abdullah yaz" diye emretti.4
 
Hz. Ali, "Hayır! Vallahi, ben Resûlullah sıfatını hiçbir zaman silemem." diye yemin etti.5
 
Bu arada Müslümanlar da, Hz. Fahr-i Âleme karşı besledikleri muhabbet ve hürmetlerinin eseri olarak, "Biz, Resûlullah Muhammed'den başkasını yazdırmayız. Ne diye dinimiz uğrunda bu eksikliği, bu hakareti kabul ediyoruz?" diye yüksek sesle konuşmaya başladılar.
 
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Müslümanlara seslerini kısmalarını ve susmalarını mübârek elleriyle işâret buyurdu. Birden sustular. Bundan sonra Peygamber Efendimiz Hz. Ali'ye, "Bana o sıfatın geçtiği yeri göster." dedi.
 
Hz. Ali, "Resûlullah" kelimesinin geçtiği yeri gösterdi. Resûl-i Ekrem Efendimiz de onu eliyle sildi. Yerine ise "İbni Abdullah (Abdullah'ın oğlu)" kelimelerini yazdırdı.
MÜSLİM MÜSNED


Ümmî kelîmesinin en belirgin anlamı, okur yazar olmamaktır, Diğer anlamların da ba'zı âyetlerde geçerli olması, en belirgin temel anlamı ibtâl etmez.
Misyoner ve müsteşrîkler için aşılması gerekli mühîmm bir mevzûdur.
Ben misyoner ve müsteşriklerin geri zekâlılığına ve şuursuzluklarına yeri gelmişken şu ayıktırmayı yapayım, belki uyanırlar. 
Kur'ânda, İnciller ve tevrâtta olmayan, incîl veyâ tevrâttaki hâdiselerin , uydurmaya güç yetirilemeyecek, detayları gözükmektedir. İsteyene bir çok örnek verebilirim. Önceki kitaplarda olmayan bu detay bilgiler nerden geldi?

Dayı sen hangi kilisenin papazısın?
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Hurrican yazdı:

Dayı sen hangi kilisenin papazısın?

 

Geçen gün bir iletinde "ateist" olduğumu yazmıştın.

Ne çabuk "papaz" oluverdik ?

Hz. Bedevi, senin fırıldaklarından gınâ geldi artık.

 

Ali çocuk yaşatan itibâren Muhammed'in yanında idi.

Muhammed "bilmez"(!) iken, Ali nasıl olmuş da öğrenmiş ?

 

tarihinde Edip Cevdet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...