Jump to content

Bilimi, teknolojiyi, modernizmi kötüleyip doğallığı ve ilkelliği öven insanlar


Recommended Posts

On 07.03.2018 at 20:04, Cold storage yazdı:

Pek magazinle ilgilenmem. Simdi bahsettiginiz konu ile alakali bir video izledim.

 

Tam olarak anlamadim, Hulya Avsar neden rezil olmus? Kadin uretime de katilsin diyor zaten.

 

Senin yaptigin da bu degil mi zaten, Turk Ateist? Isine de devam ediyorsun ama cocugunu daha cok onemsiyorsun filan. Hatta onu buyutmek icin 4-5 yil calismamissin.

 

Kadin zaten erkek baskisindan bahsetmemis ki?

 

Bu Hulya Avsar gibi kadinlari hic sevmiyorum ama. Dediginiz gibi tam bir oyuncu, manipulator, sinsi filan. Boyle kadinlarla erkekler neden beraber olur ki?

 

"Kadın üretime katılsın, çalışsın, ben de kızıma 'Dünyanın en zengin erkeğiyle de evlensen mutlaka bir işin olmak zorunda' dedim ve onu bu düşünceyle büyüttüm" diyor zaten. Bildiğimiz üzre kendisi de hayatı boyu arı gibi çalışmış, işinde de inanılmaz hırslı bir kadın. 

 

Erkek egemen olmalı diyor, egemenlikle baskıyı birbirinden ayırdığının altını çizdikten sonra "Ama" diye başlayıp saçmalıyor. Evde çocuk büyüten, kocasını karşılayan, ona hizmet eden vs vs bir kadın modelini idealize ediyor. Çünkü romantik bir aptal. 

 

İşte burada aslında kendisinin bile bilmediği, anlamadığı, cahilliğinden dolayı doğru düzgün ifade edemediği şey, bizim haftalardır anlatmaya çalıştığımız şey.  

İstisnasız bütün kadınlar kendilerini anlayan, düzelten, hükmedebilme yeteneği olan, sahiplenici, güçlü erkeğe ihtiyaç duyarlar. Her şeyleriyle teslim olmak, kendilerini bırakmak, dişiliklerinin tadını çıkarabilmek isterler.

 

Bu erkek kadını alabildiğine özgür bırakır. Ona ciddi saygı duyar, her alanda ona her biçimde destek olur ve onun içgüdülerine hitap eder. Yani erkeğin kadına hükmetmesi lazım, kadının ona teslim olması lazım, kadının kendini teslim etmesi lazım derken anlaşılan şeyin erkeğe köle olmak, o ne derse onu yapmak, varlığını ona endekslemek olmaması lazım, bunu söyleyebilecek en son insanlar bile değiliz biz. 

 

Sağlam bir erkek kadının kendisine duyduğu güveni, inancı, kendini teslim etmesi durumunu zaten istismar etmez. Anlaşılmayan şey bu. Kadın bunu anlar ve savunmalarını ya kaldırır ya da kaldırmaz zaten. Kadınlar aptal değil, ama erkekler gerçekten aptal bu noktada. Ve kadınların parmakları ucunda fırıl fırıl dönüp küt diye düşmeleri, bazılarının vahşetin dibine vurup kadını dövmeleri ve hatta öldürerek yok etmek istemeleri bundan. Bunlar erkek değil. 

 

Akıl elbette iyidir, hatta zekadan çok daha önemlidir ama kadını erkek kafası ve çağın dayattıklarıyla idealize etmeye yeltenmeye neden olursa çuvallamaya neden olur. Bugün olan da bu. 

 

Evet, ben çocuğumu bakıcıya, kreşe vs teslim etmeyi hiç istemedim. Hayat artık zor, insanlar çalışmak zorunda, bu yüzden ağlaya ağlaya bebeklerini küçük çocuklarını bırakıp işe gidiyor. Ya da entel dantel dünyanın dayattığı hırsları nedeniyle bunu yapıyor, ama mutlu da olmuyor bir şekilde. 

 

Bunun bana özel farklı nedenleri de var ama. Burada önemli olan, eşin, senin yapmak istediğin şeyi anlaması ve destek olması. Olmak zorunda. Olmadığı noktada zaten başının çaresine bakar insan, o da ayrı. İşte biz tam da bu yüzden kız çocukları özellikle okumalı ve mümkünse profesyonel bir meslek edinmeli diyoruz. Benim geçen sene doksan küsur yaşında ölen babaannem çalışan bir kadındı, ölene dek emekli maaşını aldı. Dedem daha önce öldüğü için onun maaşını da alıyordu. Bunlar 1928'li, 30'lu yıllarda doğmuş, yoksulluğun dibini görmüş, insanlar. Babaannem, ilk iki çocuğu biraz büyüyünce gidip çalışmaya başlamış, kocası tarafından da hep desteklenmiş, kazandığı tek kuruşun bile hesabı sorulmamış bir kadın. O yüzden erkek egemenliği gibi laflar etmek ahmaklıktan, rezillikten başka bir şey değildir. 

 

Mesele hiç karışık değil, modern dünya kadını özgürleştiriyor görünüyor ki evet, elbette özgürleştirdiği yerler var ama kimsenin farkedemediği biçimde köleleştirip mutsuz ediyor. 

İnsanı, özellikle de kadını iç güdülerinden koparırsanız modernizm adına, asla mutlu olamazsınız. Bizim bütün davranışlarımızın evrimsel kökeni vardır ve duygularımız onlarla uyumludur. Bu, artık çoktan elenmiş ilkel hayat biçimlerine dönelim demek değildir. Adı üstünde, elenmiş. Ancak kurduğumuz yeni dünya, yeni modern sistem de insanla çok fazla uyumlu değil. Benim kişisel görüşümse düzelebilme ihtimalinin artık pek kalmadığı yönünde. 

tarihinde Bir Buçuk tarafından düzenlendi
Yazarın ricası üzerine kişisel bulduğu kısım iletiden kırpıldı.
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 116
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

On 3/7/2018 at 20:04, Cold storage said:

Pek magazinle ilgilenmem. Simdi bahsettiginiz konu ile alakali bir video izledim.

 

Tam olarak anlamadim, Hulya Avsar neden rezil olmus? Kadin uretime de katilsin diyor zaten.

 

Senin yaptigin da bu degil mi zaten, Turk Ateist? Isine de devam ediyorsun ama cocugunu daha cok onemsiyorsun filan. Hatta onu buyutmek icin 4-5 yil calismamissin.

 

Kadin zaten erkek baskisindan bahsetmemis ki?

 

Bu Hulya Avsar gibi kadinlari hic sevmiyorum ama. Dediginiz gibi tam bir oyuncu, manipulator, sinsi filan. Boyle kadinlarla erkekler neden beraber olur ki?

 

Kadınlar ne kendisine iyi olanı bilir, ne de ne istediğini bilir. Tabi bir takım gerzekler, bunu kadını aşağılamak gibi anlayacak ve gene boş lakırdılar edeceklerdir. 

 

Eğer sen kadını kendi haline bırakırsan, o gayet güzel gerekeni yapacaktır, bilmesi gerekmez, ki gözden kaçan budur. 

 

Şimdi malum gerzeklerin malum şekilde anlayacakları mevzuyu bir doğru anlamak gerekir. 

 

Kadın, seçicidir ve seçme hakkı bakidir. Bu mekanizma temel olarak erkek seçme hususundan kaynaklanır, fakat bununla sınırlı değildir ve kadının hayatının her noktasında bu mantalite geçerlidir. Örneğin, kadın yiyeceğini de seçer, seçmelidir. Zira zaten içinde o anki gebelik, süt verme vs. vs. hallerine göre doğru yiyeceği seçebilme kabiliyeti taşır. 

 

Diğer yandan bin kerede söylediğimiz gibi, kadın erkeğe muhtaçtır ve beyninde erkek seçmek için ayrı bir bölge taşıma lüksü yoktur. Yani, erkek seçme için kullandığı yapının çoğu, diğer seçme işlemleri ile aynı yapılardır. 

 

Şimdi, pek çok "mal", yani büyükbaş mal, bunu anlamayıp gene goy goy edecektir. Şimdi, kadın erkeğe muhtaç. Ve olan erkekler arasından birisini seçecek, çünkü muhtaç, olmazsa olmuyor. Tabi bu da gene ufak kafaların anlamayacağı bir şey. Ve burada bahsedilen, erkektir, erkeğin spermi, seks falan değil. Kadın, hormonlarının durumuna göre her hangi bir anda, ama çok ama az seks arzulayabilir. Bunun erkek ihtiyacı ile doğrudan alakası yoktur. Yani, kadının seks yapmak için illa seçtiği erkeğin olması gerekmez. 

 

Malum haysiyetsiz gerzeğe, anlatıyoruz, anlamıyor mesela. Kadın, erkeği seçer, doğru erkek derse, işte o zaman, onun malı olur, bu durumda, seks için özellikle, o erkekten başkasını kabul etmez, çünkü artık, kadının sahibi erkeğidir. Neyse, detayları uzun hikaye.

 

Yani, öncelikle seks ihtiyacı ve erkek ihtiyacını ayrı ayrı ele almanız gerekir. Detayda, erkek ihtiyacı bir kaç benzer bölüme ayrılabilir. İşte egosunu besleyecek erkek, onu karar verme derdinden kurtaracak erkek, yediği haltları aklayacak tevbe çıkarma erkeği falan filan. Bunları bir kadın başka başka erkeklerden bölük pörçük vs. bir şekilde karşılar. Erkek ihtiyacını gidermeye çalışır. Ama bu durum onu rahatsız eder, tercihi tek bir erkekten hepsini karşılamaktır. Hani, rahatsız eder diyoruz da, aslı, o kadar erkekle git gel falan, enerji kaybı, asıl mesele o gerçekte, neyse. 

 

İşte bugün kadınlarının çoğunun içinde olduğu durum budur, Hülya Avşar'da dahil, buldukları ile yetinmek, kalanları sağdan soldan telafi etmeye çalışıp, bir sürü enerji harcamak ve yorulmak. Tabi bu durumda, kadının ne halde olduğunu bilmeyip, böyle çıkıp, "Amanda kadın otursun evinde, çoluğuna çocuğuna baksın" falan demesi de gayet normaldir. Çünkü, kadın o kadar koşturduğunun karşılığını alamamakta, yorulmaktadır maddi manevi... Bu gibi teranelerin ardında yatan şey budur. 

 

Eğer Hülya avşasr veya başka bir kadın, ne istediğini biliyor olsaydı, durum çok daha farklı olurdu. Ama bilmiyorlar maalesef. Bu da bir eksiklik falan değil, aksine doğada çok çok iyi bir davranış modeli. Ne istediğini bilmeye çıkıp abes işlere çıkmaktansa, mevcut olanlardan güzelce iyisini seçip kullanmak, her zaman daha verimli olmuştur. 

 

Nassı yani, nasıl bilmez bir kadın ne istediğini? Ufak akılların almadığı şey, kadının ne istediğini bilmek değil, ihtiyacı olanı seçip bulabilmek tarafınının gelişmiş olduğudur. Bunun boş tantanasını yapana kadar, güncel hayattan kolay görülebilecek bir örnek vermek daha iyi olur. 

 

Bir bakın bakalım, bir giyim mağazasında kadınlar ve erkekler nasıl davranır? Kaba bir genelleme ile, erkekler çoğu zaman neye bakacağını bilmez, öyle bakınır falan ve seçemez bir şeyler. Ne işim var burada benim modunda olurlar. Erkekler, mağazada bin çeşit şeye bakmayı, denemeyi, saatlerce oyalanmayı çekemez. Ve pek çok erkek, kadınlarla giysi falan almaya gitmeyi bir kabus olarak görür. Ama kadınlara bakarsanız... Gidin deneme kabinlerinin civarında takılın biraz, kadınların ve erkeklerin davranışlarına bakın. Erkekler mesela, aynı pantalonun bir iki bedenine bakar, hangisi uyacak gibi falan. Ama kadınlar, bir sürü çeşit çeşit kıyafet ile gelir, hepsini tek tek giyer, kombin yapar, sağına döner, arkadan bakar falan falan... Kadın, bir sürü elbiseden kendine en uyanını seçmeye uğraşır. Kimisi de hatta, amaaan der, kucaklar eve götürür hepsini, evde dener. Pek çok kadının o şekilde alınıp hiç giyilmemiş bir sürü kıyafeti olur, tabi maddi imkanlar dahilinde. 

 

İşte kadının ne istediğini bilmemesinin, güncel hayatta görülebilecek en iyi örneği budur. Tabi, doğada ak kara yok, griler var. Kadının genel bağlamının böyle olması, bakkala gidince, dur ne alsam ben diye iki saat rafları karıştıracağı anlamına gelmez elbette. Tamam, kek yapacak, bilmem ne unu ve falanca marka kabartma tozu istiyordur, bu başka bir mesele. Bir takım laf anlamaz angutların, anlayacağı gibi, kanun kitabı yazmadığımızı, tipik sohpet, gündelik konuşma durumunda olduğumuzu aklından çıkarma. Ne istediğini bilmez derken, bilimsel tespit şeyetmeye değil, kadının ahvalini günlük konuştuğumuz dille anlatmaya çalışıyoruz, bunu unutma.

 

Eğer kadınlar aslında neye ihtiyacı olduğunu ve ne istediklerini biliyor olsalardı, bu abes hallere düşülmesi de olmayacaktı. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, anibal yazdı:

Nassı yani, nasıl bilmez bir kadın ne istediğini? Ufak akılların almadığı şey, kadının ne istediğini bilmek değil, ihtiyacı olanı seçip bulabilmek tarafınının gelişmiş olduğudur.

 

Acayip önemli bir şey söylemişsin. Ben bu durumu böyle tek cümleyle açıklayamıyordum. Süpersin.

Ne aradığını, ne istediğini bilen kadın da o bilgiyle bakmaz etrafa. Yani bilgiyle ölçüp tartmaz, kavun seçer gibi seçmez.

On binlerce adam içinde biri dikkatini çeker kendiliğinden, aklı ona kayar gider ve bir şeyler olursa olur işte. Şu var; bu kadın tipi genel olarak kendisi için doğru erkeği seçer, gereksiz enerji ve zaman harcamadığı için avantajlıdır sadece.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 09.03.2018 at 08:18, Gerçeksiz yazdı:

Mutlaka bir şeylerin kölesi olmak yerine kendi zihnini özgür bırak o zaman,

 

Özgürlük zihinde başlayan bir şeydir, o ayrı, ama özgürlük zihinde yaşanan bir şey olmaktan çok maddi yaşamın içinde kökleri olması gereken bir şey, bu atlanmamalı. Maddi yaşamın içinde kökleriyle buluşamazsa, gerçekliğini yitirir. Bize kendini duyuran da o kavuşmazlığın acısıdır. Çarkın dişlisiyiz, kurtulamıyoruz. Bireysel kurtuluşlar bir sürü canlısı olan insanın doğasına aykırıdır. O bakımdan. 

 

Doğamız gereği doğadan kopuyoruz, çıkmazdayız. Bu çaresizlik denklemini fark et, biraz düşün, o kadar entelce görme ya.

tarihinde Jen tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir kadının "keşke beni sahiplenen, ekmek elden su gölden geçinip elimi sıcak sudan soğuk suya sokmadığım bir kocam olsaydı" demesi bir iş adamının "keşke babamdan yüklü bir miras kalsaydı da ömrüm boyunca çalışmadan keyfime bakarak yaşasaydım" demesinden farksız. Bu öne sürülerek kadının temel bir özelliği keşfedilmiş gibi yapılamaz! :lol:

 

Bir kedi de sahibinin kendisine ömür boyu bakmasını ve yaşlanıp eceliyle sahibinin kucağında ölmeyi düşünebilir. Hayvanların geleceği düşünüp düşünemediğinden emin değiliz ama bir kedinin bunu düşünebiliyor olma olasılığı vardır. Belki yaşlanmayı eceliyle ölmeyi bilmiyordur ama sonsuza kadar sahibiyle yaşamayı düşlüyor diyelim. Ne düşünebildiğinden emin değiliz.

 

Peki bunu düşündüğünü hayal etmek, bizi kedinin doğasındaki temel bir özelliği keşfetmiş yapar mı? Hayır...  :D 

 

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, democrossian said:

Bir kadının "keşke beni sahiplenen, ekmek elden su gölden geçinip elimi sıcak sudan soğuk suya sokmadığım bir kocam olsaydı" demesi bir iş adamının "keşke babamdan yüklü bir miras kalsaydı da ömrüm boyunca çalışmadan keyfime bakarak yaşasaydım" demesinden farksız. Bu öne sürülerek kadının temel bir özelliği keşfedilmiş gibi yapılamaz! :lol:

 

Bir kedi de sahibinin kendisine ömür boyu bakmasını ve yaşlanıp eceliyle sahibinin kucağında ölmeyi düşünebilir. Hayvanların geleceği düşünüp düşünemediğinden emin değiliz ama bir kedinin bunu düşünebiliyor olma olasılığı vardır. Belki yaşlanmayı eceliyle ölmeyi bilmiyordur ama sonsuza kadar sahibiyle yaşamayı düşlüyor diyelim. Ne düşünebildiğinden emin değiliz.

 

Peki bunu düşündüğünü hayal etmek, bizi kedinin doğasındaki temel bir özelliği keşfetmiş yapar mı? Hayır...  :D 

 

 

Buradan anlaşılan: sen sadece bir salaksın...

 

Bak şimdi. "keşke beni sahiplenen"... Evet, kadın bunu ister, daha doğrusu istemez, bunu yapar. Ama salak olduğun için, devamını sayıklıyorsun. Kadın, elimi sıcak sudan soğuk suya sokmayayım demez o noktada. Kendi kıçınızdan uydurup, felsefe yaptık sanıyorsunuz. 

 

Ha, durma, şikayet et hadi, salaklığımı ayan ediyor diye koş hemen adminlere... 

 

Kadın, başkalarının nankör kedisi, sahibinin ise sadık köpeğidir. 

 

Doğa falan kim, sen kim... Sen git cinlerinle teati işlerine devam et, neyine senin insanmış, kadınmış, kediymiş falan....

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evlilik dışı ilişki, bir çok partner edinmek bulaşıcı hastalıktan başka bir şey getirmez.  İnsanlar bu yüzden kanser bile oluyor. Evlilik dışı ilişki yani 80 sonrası çıkan 'cinsel devrim' dedikleri nane insanlara hastalıktan başka bir şey getirmedi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Yurt yazdı:

Evlilik dışı ilişki

 

Evlilik diye bir şey yok, önemsiz de, bir insanın bir anda bir partneri olur. Aynı anda iki partner idare edilmez. Ne olduğunu ne bittiğini ne yaptığını bileceksin. Kural bu. Evliymişsin evsizmişsin barklıymışsın barksızmışsın önem taşımaz. Önemli olan iki partneri idare etmeye kalkışmamaktır. Partnerler ayrılabilir, bu doğaldır. Herkes takar sepeti koluna, gider kendi yoluna. Ondan sonra başka partnere bakarlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 minutes ago, Yurt said:

Evlilik dışı ilişki, bir çok partner edinmek bulaşıcı hastalıktan başka bir şey getirmez.  İnsanlar bu yüzden kanser bile oluyor. Evlilik dışı ilişki yani 80 sonrası çıkan 'cinsel devrim' dedikleri nane insanlara hastalıktan başka bir şey getirmedi.

 

 

Cinsel devrim 80 sonrası çıkmadı zaten.

 

Çok eşlilikte hastalıktan başka bir şey getirmez lafı boş bir laf. 

 

Velakin, asıl mesele, pragmatizmin bilimde yerinin olmadığıdır. Bir şeyin faydalı veya zararlı olması o şeyi doğru veya yanlış kılmaz. 

 

İnsanlar olarak, çok eşliliğe yatkınlığı olan tek eşli türleriz. Genel kaide olarak, eş mevzusunu doğru eşi bulma noktasına getiremezsek, çok eşli oluyoruz. Velakin, doğru eş olunca, o zaman işin rengi değişiyor, çok eşli doğamız kayboluyor. 

 

Bunu tarihte ve etrafımızda örnek çoktur. Velakin, mesela Şah cihan çok iyi bir örnek olabilir. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, anibal yazdı:

 

 

Cinsel devrim 80 sonrası çıkmadı zaten.

 

Çok eşlilikte hastalıktan başka bir şey getirmez lafı boş bir laf. 

 

Velakin, asıl mesele, pragmatizmin bilimde yerinin olmadığıdır. Bir şeyin faydalı veya zararlı olması o şeyi doğru veya yanlış kılmaz. 

 

İnsanlar olarak, çok eşliliğe yatkınlığı olan tek eşli türleriz. Genel kaide olarak, eş mevzusunu doğru eşi bulma noktasına getiremezsek, çok eşli oluyoruz. Velakin, doğru eş olunca, o zaman işin rengi değişiyor, çok eşli doğamız kayboluyor. 

 

Bunu tarihte ve etrafımızda örnek çoktur. Velakin, mesela Şah cihan çok iyi bir örnek olabilir. 

 

80 sonrası medya yoluyla propagandası inanılmaz seviyelere geldi ve yaygınlaştı.

 

Evet hastalıktan başka bir şey getirmez. Kanser dahi oluyorsun. Özellikle kadınlar için.

 

İnsanlar için hiç bir faydası yok.

tarihinde Yurt tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 minute ago, Yurt said:

 

80 sonrası medya yoluyla propagandası inanılmaz seviyelere geldi ve yaygınlaştı.

 

Evet hastalıktan başka bir şey getirmez. Kanser dahi oluyorsun. Özellikle kadınlar için.

 

İnsanlar için hiç bir faydası yok.

 

Olabilir, şahsen hiç te tasvip etmem. Ama insanlar bunu yapar. Doğalarında var. 

 

80 sonrası falanda yaygınlaşmadı. Kolay erişebilir olacağın için, gir bir bak, mesela Fransız kralları ve resmi metreslerine. Ya da, padişahların haremine...

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, anibal yazdı:

 

Olabilir, şahsen hiç te tasvip etmem. Ama insanlar bunu yapar. Doğalarında var. 

 

80 sonrası falanda yaygınlaşmadı. Kolay erişebilir olacağın için, gir bir bak, mesela Fransız kralları ve resmi metreslerine. Ya da, padişahların haremine...

Nasil tasvip etmiyorsun? Bircok partner degistirmek neden kotu bir sey?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Just now, Cold storage said:

Nasil tasvip etmiyorsun? Bircok partner degistirmek neden kotu bir sey?

 

Kötü bir şey demedim, tasvip etmiyorum dedim. 

 

Kötü, iyi göreceli kavramlar, şahsi görüşüm olur belki. Ama çok eşlilik insanın doğasında var. Bu böyle.

 

Partner değiştirmek, insanda ki hormon dengesini pek iyi sağlayamıyor. Yani, işin doğrusu tam anlamıyla mutlu olmuş olmuyorsunuz. Olmanız gerekiyor mu, o ayrı bir soru. Ama bilinen ve benim kanaatim bu şekilde. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, anibal yazdı:

 

Kötü bir şey demedim, tasvip etmiyorum dedim. 

 

Kötü, iyi göreceli kavramlar, şahsi görüşüm olur belki. Ama çok eşlilik insanın doğasında var. Bu böyle.

 

Partner değiştirmek, insanda ki hormon dengesini pek iyi sağlayamıyor. Yani, işin doğrusu tam anlamıyla mutlu olmuş olmuyorsunuz. Olmanız gerekiyor mu, o ayrı bir soru. Ama bilinen ve benim kanaatim bu şekilde. 

 

İnsanlarda telegoni gerçekleşiyor mu? Onunla mı alakası var?

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 minute ago, Kenopsia said:

 

İnsanlarda telegoni gerçekleşiyor mu? Onunla mı alakası var?

 

 

Bunun olduğuna dair somut bir bulgu yok. 

 

Fakat, bir canlıyı, yani bir bireyi, safi genleri belirlemez. Genler ve çevre birlikte belirler. Çok basit olarak, timsahların dişi mi erkek mi olacaklarını kuluçka sıcaklığı belirler örneğin, o kadar etkilidir çevre. 

 

Önceki eşler, çevrenin bir parçası olacağı için, onların bebeğe etkili olması bu şekilde olasıdır. Zaten telegoni olan canlılarda da bu süreç böyle işler. 

 

Üreme genlerin kopyalanmasından fazlasıdır, fakat aslolan genlerdir. Yani, evrim süreci, daha çok üreyen genleri seçer, o çevre özelliklerine rağmen hemde. Telegoni de bu noktada etkin olabilir, bir tür daha güçlü genleri ayıklama mekanizması gibi. Henüz bu hususta pek fazla yeterli kaynak yok, bunlar sadece yüksek sesle düşünmeler oluyor elbette.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 08.03.2018 at 18:07, Gerçeksiz yazdı:

 

 

Seni, konuları kişiselleştirmemen ve birilerine kafayı takıp başlıkları kirletmemen konusunda uyarmıştım, son kez olmak üzere bir kere daha uyarıyorum. Devam ettiğin takdirde, uyarılmadan atılacaksın.

 

Başlığı bir kere daha temizledim, bir üyeyi uzaklaştırdım. Uyarılara kulak asılmadığı takdirde üyelik sonlandırmalar devam edecek ve başlık temizlemekle uğraşmaya devam etmeyeceğim için konu kilitlenip Tavanarası'na kaldırılacak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilim ve teknolojiyi kötülemek kadar aptalca bişey olamaz. İlk silah yapıldıktan sonra bilim başlamıştır. Gerisi teferruat. Ha biz bilim ve teknolojiyi doğru kullanıyor muyuz acaba? Asıl sorun burda. Sen aptal gibi kendi doğandan kopmayı marifet sayarsan -modernitede olduğu gibi- en yüksek teknolojiye bile sahip olsan "mutlu" olamazsın. Gerçi amaç her ne olursa olsun bu durumda gerçekleşme ihtimali olmuyor "doğal" olarak...

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 3/12/2018 at 01:24, Hiçkimse... said:

Bilim ve teknolojiyi kötülemek kadar aptalca bişey olamaz. İlk silah yapıldıktan sonra bilim başlamıştır. Gerisi teferruat. Ha biz bilim ve teknolojiyi doğru kullanıyor muyuz acaba? Asıl sorun burda. Sen aptal gibi kendi doğandan kopmayı marifet sayarsan -modernitede olduğu gibi- en yüksek teknolojiye bile sahip olsan "mutlu" olamazsın. Gerçi amaç her ne olursa olsun bu durumda gerçekleşme ihtimali olmuyor "doğal" olarak...

 

İnsan doğasından çok çok önce koptu. Bu kaçırılıyor gözden. Özellikle kadın erkek ilişkileri noktasında.

 

Bugünkü eğitim, çalışma, ekonomi, üretim hayatı, tamamen, kadınların yok sayıldığı, bir takım baskın erkeklerin menfaatine çalışan bir sistemden ibaret. Bu sistemde siz kadın hakkıymış falan filan diyerek ancak sayıklarsınız. 

 

Erkeklerin kendilerine göre tasarladıkları bir dünya da kadınların başarılı olmasını bekliyorsunuz. Bu bir geyiği yağmur ormanına salmak ve bir kaplanı antartikaya taşımaktan farksız. İşin kötüsü, burada bir simbiyoz söz konusu, kadınların başarısızlığı, otomatik olarak erkeklerin de başarısızlığı demektir. Ve gidini bakın, bu sistemin büyüyüp geldiği süreçte, binlerce yıldır, insanlar genel olarak mutsuzdurlar. 

 

Olması gereken, insanın doğasına gerçekten uyumlu yeni bir yaşam modeli üzerine çalışmaktır. Bugün teknolojimiz buna müsait. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
14 minutes ago, Bir Buçuk said:

Mutsuzuz ve mutsuz kalacağız zaten.

Yeni bir yaşam modelinin mümkün olduğunu hiç sanmıyorum. İnsanlar neden mutsuz olduğunun farkında değil. İnsan kendiyle çelişen bir varlık. Genel olarak mutlu olması pek mümkün değil.

 

Zamanla çözeceğiz elbette..

 

Velakin o zaman pek yakın bir zaman gibi görünmüyor. 

 

Şu doğadan bilmez avanaklar gibi sayıklayan, üstüne bir de bilimciymiş, entelmiş gibi falan takılan madrabazlar elbette zamanla azalıp gidecek. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...