Jump to content

Dünyanın dört bir yanından yaratılıș mitleri


Recommended Posts

17. Yunanlı Pelasgi´lerin yaradılıș miti:
        Kuzey yeli ve yılan

 

Kaostan Euyronme(evrensel) isimli bir varlık oluștu.
Gökyüzünü ve suyu birbirinden ayırdı ve güneye doğru, kuzey yelini hissedene kadar, denizin üzerinde dans etti.
Rüzgarı ellerinde oğușturmaya bașladı ve hava yoğunlașarak yılanı olușturdu.
İki yaratık çiftleștiler ve döllenmiș yumurtadan günes, ay, yeryüzü ve diğer canlılar oluștu.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 106
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

18. Kuzey Amerika: Michigan gölü civarında yașayan Sioux kabilesinin yaradılıș miti

 

Bilinçlendiğinde, babamızın nerede oturduğu ve tam olarak ne olduğu meçhuldu.
Ağlamaya bașladı ve göz yașları çok aktı.
Ama fazla uzun düșünmedi, hiçbir șey görmüyordu ki ve hiçlik her yerde vardı.
Nihayet oturduğu tahtından bir șey aldı ve ondan yeryüzünü yaptı.
Sonra tahtının altındaki yeryüzünü kendisinden uzaklaștırdı ve yarattığını incelediğinde, o dünyamıza benzedi.
Üzerinde hiç birșey yetișmiyordu ve tamamen çıplaktı.
Rahat durmuyordu ve kendi ekseni etrafında dairesel bir șekilde dönüp duruyordu.
Aniden düșündü :"Bir șey yaparsam, rahat edecek."
Böylece onun için saçlar, örtü yarattı. Yeryüzünde otları olușturmak için, tahtından bitkileri aldı ve onları yeryüzüne doğru gönderdi.
Bunu yaptı ve yarattığını izledi. Bu ise hâlâ rahat durmuyordu ve hareket etmeye devam ediyordu.
"Bu yoldan bir kere daha deneyeceğim." diye düșündü.
Bir ağaç aldı ve yeryüzüne doğru gönderdi ve yarattığını yine izlediğinde, o hâlâ dairesel dönüyordu.
Böylece 4 adam (kardeș) gönderdi; birini doğuya, birini batıya, birini güneye ve birini de kuzeye yerleștirdi.
Ve yarattığına yine bir baktı. Bu hâlen dönüyordu.
"Belki șu eylemden sonra duracak." diye düșündü.
Bunun üzerine, su ruhları denilen varlıkları yarattı ve yeryüzünün altındaki yeri onlara tahsis etti.

Bu nedenle onlara son ada deniyor.
Ardından bir diși ruhunu parçalayıp yeryüzünün heryerine dağıttı, onlardan tașlar oluștu.
Nihayet yarattığına doğru așağıya baktı ve sonunda dünyanın durduğunu farketti.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

19. Finlandiyalıların yaradılıș miti:
       Demirci ve sihirli değirmen

 

Demircilerin ilki olan  İlmarinen, yeryüzünü yaratacak bir tane sihirli değirmen insa etti.
Maalesef o hatalı bir tasarımdı, çünkü sadece tuz, un ve altın üretiyordu.
Ancak sadece tüketici olduğu müddetçe, bunlar faydalı ürünlerdi.
Mistik demirci bu nedenle öfkesinden değirmeni parçalayınca, topraklar bereketlendi ve hayat bașladı.  

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu mitolojik bilgilere göre de, ilkel insanlarda bir yaratılma saplantısı olduğu anlaşılabiliyor. baştan peşin hükümle karar verilmiş.

Yani bir oluşma durumu olamaz, illa yaratılma olacak.

 

mesela tedavi yöntemleri konusunda kimse geçmişteki ilkel insanları referans almaz. ancak iş bu yaratılma denilen hadiseye gelince bilim çöpe atılır. 

çünkü kutsallara aykırıdır. Bir de "tanrı olmadan insan hiçbir şey başaramaz" gibi aciz bir zihniyet var tabii...

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

20. Afrika´dan yaradılıș mitlerinden bir tanesi de șöyle:

 

Yeryüzünün bașlangıcında sadece tanrıların annesi vardı.

O, Niamye ve küçük kardeși Anangama´yı doğurdu.
Gökyüzündeki insanlar, hayvanlar ve ruhlar, aynı șekilde tanrının eliyle oluștular.

Orada uzun bir süre yașadılar ve çoğaldılar; Tanrı ve eși de, gökyüzü dar gelene kadar, yığınla çocuk sahibi oldular.
İște o zaman tanrı yeryüzünü yarattı. Tozu suyla karıștırarak, onu dairesel bir biçime getirdi.
Yeryüzü kuruduğunda, tanrı, eși Assie´yi orada hükmetmesi için așağıya gönderdi.
Assie beraberinde ağaçları getirdi, diğer bitkiler kendiliğinden yeryüzünde bitip büyümeye bașladılar.
Sonra tanrı´nın kardeși Anangama uzun bir zincir yaptı. Onunla insanları ve bütün hayvanları așağıdaki yeryüzüne bıraktı.
Önce bir erkek, sonra bir kadın; bu șekilde gökyüzündeki bütün insan uluslarını așağıya gönderdi.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

21. Paskalya adasındaki(Rapa Nui) yerlilerin yaratılıș miti:

 

Makemake yeryüzünü yarattıktan sonra bir șeyin eksik olduğunu hissetti.

O gün su ile dolu bir sukabağında kendi yansımasını gördü.

O an bir kuș omuzuna konduğu için, kendi çehresini kanatlı ve gagalı gördü.

Yansımayı canlandırdı ve o onun ilk doğanı oldu.

Sonra Makemake kendisi gibi konușabilen bir varlık yaratmak istedi ve suya hayat verdi.

Balık oluștu.

Ama sonuç arzulandığı gibi değildi ve sonra yerdeki bir tașa hayat verdi.

Böylece ilk insan yaratılmıș oldu.

Adamın yalnız olduğunu gören Makemake, kadını yarattı.

Sonra Makemake onlara Rapa Nui´yi verdi.         

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

22. Orta Afrika

        Bushongo kabilesine göre yaratılıș miti:

 

Bașlangıçta neredeyse hiçbir șey yoktu.
Sadece karanlık, su ve büyük tanrı Bumba vardı.
Bunun bir ara karnı sancımaya bașladı ve güneși kustu.
Onun sayesinde suyun bir bölümü buharlaștı ve yeryüzü ortaya çıktı.
Tanrının durumu hâlâ pek iyiye gitmiyordu ve kusmaya devam etti.
Ay, yıldızlar ve dokuz tane de hayvan dıșarıya çıktılar.
Nihayet insanları da kustu.
O dokuz tane hayvan, geriye kalan hayvanların tümünü yarattılar.
Bumba´nın üç oğlu yeryüzünü tamamlamaya karar verdiler ve su șekilde diğerlerinin arasında, bitkileri de yarattılar.
Bumba, yeryüzünün tamamlanmasının ardından herșeyi insanlara devretti ve kendisi geriye çekildi.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

23. Maya´ların kutsal kitabı Popol Vuh´ta yazılı olan yaratılıș miti:

 

Çok eskiden sadece gökyüzü ve deniz vardı.

Ama tanrılar kendilerine tapan birisini özlüyorlardı.
Bu yüzden canlı varlıklar yaratmaya karar verdiler ve onlar için gökyüzü ile denizin arasında kuru bir yer olan yeryüzünü inșa ettiler.
Tanrılar önce hayvanları yarattılar.
Ancak hayvanların onlara tapmadıklarını farkettiler, çünkü konușamıyorlardı.

Bu yüzden çamurdan bir insanı biçimlendirdiler.
O konușabiliyordu, ama sadece anlamsız sözler söyleyebiliyordu.
Tanrılar bu sefer tahtadan üretilmiș insanları denediler.
Bunlar konușuyorlardı ve çoğalıyorlardı, ama tanrılara șükretmeyi unutuyorlardı.
Tanrılar, tahta insanlardan kurtulmak için bir tufan gönderdiler.
Ancak onlar ağaçlara çıkarak kurtulmayı bașardılar.

Nihayet tufan gidince de tahta insanlar așağıya inmeyi unutmușlardı.
Tanrılar, son bir kere daha denemeye karar verdiler.

Mısır çekirdeklerini topladılar, onları öğüterek un yaptılar ve suyla karıștırdılar.
Bununla dört insanı biçimlendirdiler.
Mısır değișik renklerde olabildiğini için (beyaz, gri, sarı, pembe, kırmızı ve kahverengi), tenleri farklı renklerde olan insanlar meydana geldi.
Tanrılar șimdi memnundu mısır insanlarından, çünkü tanrılara tapmaları gerektiğini çabucak öğreniyorlardı.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

24. Hindistan´dan bir yaratılıș miti :

 

En bașında yeryüzü su ile kaplıydı. Bundan bașka hiç birșey yoktu; sadece bu uçsuz bucaksız deniz vardı.

Yeryüzünün çok üstünde, gökyüzü diyarında, Güneș Baba tanrı olarak hüküm sürüyordu. Yanında, kendisinden bir makam așağıda diğer tanrılar da vardı. Pek bir meșguliyetleri de yoktu ve bu yüzden canları çok sıkılıyordu. Gökyüzündeki bir pencereyi açıp așağıya baktıklarında, sadece kocaman denizi görüyorlardı. Fırtına olduğunda, bazen tepeleri köpüklü yüksek dalgaları görüyorlardı, ama bazen de sadece denizin üstünü örten bulutları görüyorlardı.

 

Bir gün tanrılardan biri, Güneș tanrısının karșısına çıktı. Önünde eğilip "Ben bugün, kendilerine insan diyen ve yeryüzünde yașayan, garip varlıkların rüyasını gördüm. Neden onları yaratmıyoruz ?. Baba, bunun için bize izin ver.", dedi.


En yüce tanrı, bu fikir üzerinde uzunca düșündü. Bir kaç gün sonra dedi ki: "Bana yașlı Malin´i getirin. Siz onu denizin altındaki bir mağarada bulursunuz."

Yașlı Malin hizmetkar ruhlardan biriydi. Çok becerikli elleri vardı. Bu yüzden insanları biçimlendirme görevi ona verildi. Çalımlı bir șekilde "Ben bu varlıkları denizin köpüklerinden yapacağım." dedi ve Güneș tanrısı da onu tasdikledi. "İșin bitince, senin yaratıklarına yașam nefesini üfleyeceğim." diye ciddiyetle beyan etti. Yașlı Malin, bütün bir gün boyunca insanı biçimlendirmek için çalıștı. Büyük bir çaba sarfediyordu. Bir erkek ve bir kadın  figürunu akșama doğru biçimlendirmiști. Kurumaları için güneșin yakıcı ıșınlarına bırakmıștı.

 

O arada oraya susuzluğunu gidermek isteyen bir at uğramıștı ve bu güzelim figürleri ezmiști. Malin öfkeli bir șekilde Güneș tanrısına koștu. "Senin atın beni kıskanıyor. İnsanların benim elimden yaratılmasını istemiyor.", diyerek ona yakındı. Ancak yüce tanrı onu sakinleștirdi ve "İșini tekrar yap, bir daha kesinlikle yıkılıp bozulmayacaklar" dedi. Böyle de oldu. At ertesi akșam figürlerin etrafından dolanıp geçti. Tanrılar onun eseri beğenmișlerdi.

 

Ama en önemlisi ise henüz eksikti. Bu yüzden Güneș tanrısı Malin´e seslendi: "Şimdi vakti geldi. Bize iki insan hayatı getir. Ben onları evimin çatısının altındaki bir kirișe koymuștum." Ama Malin küçüktü, kendisi sadece evin kapısının üst tarafına kadar yetișebiliyordu. Orada ise iki kuș hayatı bulunuyordu. Onları Güneș tanrısına getirdi.

Güneș tanrısı, Malin´in yaratıklarına yașam nefesini üfler üflemez, bunlar ördeklere dönüștüler ve uçup gittiler. Tüyleri deniz köpüğü gibi parlıyordu.

 

Ördekler bir sene sonra neșeli bir șekilde geri geldiler ve anlattılar: "Deniz bize hem masa hem de yatak oldu, ama șimdi bir yuva yapmak istiyoruz. Çocuklarımızı büyütmek için nerede bir yer var ?". Güneș tanrısı buna bir cevap bulamadı ve diğer tanrılara sordu. Onlar da çaresizdi.

 

Nihayet Prens Yengeç öne çıktı ve "Ben bunu bașarırım. Bir ada yapmaya yetecek kadar toprağı makaslarımla denizin dibinden getiririm. " diye söz verdi. Ancak Prens denizin müthiș gücünü küçümsemiști. Ne zaman yukarı çıksa, o zaman kocaman bir dalga makaslarındaki toprağı alıp denizin dibine götürüyordu.

 

Daha sonra Prens Solucan hizmetini sunmak istedi. Hiç kimsenin yapamadığı bir șekilde denizin dibine indi, toprağı yiyerek karnını doldurdu ve suyun üzerinde hepsini tekrar kustu. Ama doyumsuz deniz hepsini yutup tekrar așağıya götürüyordu.

Tanrılar, "Bir parça yere ihtiyacımız var. Bir parça yer." diye bağırıyorlardı.

 

Sadece Prens Kırkayak bu sızlanmalara katılmıyordu. Onun bir fikri vardı: "Denizde yașayan büyük, yașlı ve sırtı güçlü kaplumbağayı hepiniz tanıyorsunuz. Denizin dibinde onun ayaklarını dünyanın dört bir yanına bağlasak, nasıl olurdu ?. Sonra onun sırtında toprağı toplayıp biriktirirdik." Bu fikir büyük bir alkıș aldı. Prens Kırkayak hemen kaplumbağayı bağlayıp zincire vurmalıydı. Onun da hiç umrunda değildi ve bütün yükü hiç yakınmadan tașıdı. Bu șekilde hakikaten sonsuz denizde bir ada oluștu ve büyüdükçe büyüdü.
Güneș tanrısı adadaki ilk ağacı ekti ve kıyılarında kamıșların büyümesine olanak sağladı. Ördekler burada güvenli bir șekilde yuvalarını yapabilirdi. Kısa bir süre sonra da iki yumurta yuvada duruyordu.

 

İște yaratılıș mucizesi bu olsa gerek!
Yumurtalar kırılınca, içinden bir erkek ve bir kadın yeryüzünün ıșığına çıktılar. Bunlar kaplumbağanın sırtında doğan ilk insanlardı.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

25. Altay Türk´lerinde yaratılıș destanı:

 

Gök yoktu, yer yoktu. Yalnızca, sonu olmayan bir deniz vardı.

Tanrı Ülgen (Aakay, Kurbustan), bu denizin üzerinde uçuyordu. Konacak sert bir yer arıyordu, bulamıyordu.

Böyle uçarken gönlüne doğdu. Bir ses "Önündeki nesneyi yakala" diye fısıldadı. Ülgen, bu fısıltıyı yineledi.

Ellerini öne doğru uzattı. O sırada su yüzüne bir taş çıkmıştı. Ülgen, taşı yakaladı, üzerine kondu.

Taşın üstünde ne yapacağını düşündü.

Uçsuz bucaksız suyun içinden Ak Ene (Ak Ana), süzülüp Ülgen'in karşısına çıktı ve "Yarat" dedi; üç kez yineledi.

Ülgen "Nasıl ?" diye sordu. Ak Ene "Yaptım oldu de, yaptım olmadı deme" dedi.

Sonra, Ak Ene kayboldu. Bir daha da görünmedi.

Ülgen, insanlara şu buyruğu verdi. "Var olana yok demeyin; vara yok diyen de yok olur!".

 

Ülgen, "Yer yaratılsın!" dedi; yer yaratıldı. "Gökler yaratılsın!" diye buyurdu; gökler yaratıldı.

Böylece bütün dünyayı yarattı. Sonra, üç büyük balık yaratıp, yeri onların üzerine yerleştirdi.

Balıklardan ikisini yerin kenarına, üçüncüsünü ortasına temel yaptı.

Ortada bulunan balığın başı kuzey yönündedir. Bu balık başını eğerse, kuzeyden yayık (tufan) olur.

Başını daha aşağı eğerse, yeryüzünde su basmadık bir avuç yer kalmaz.

Onun için bu balık, büyük bir zincirle bir direğe bağlanmıştır. Onu, Mangda-Şire yönetir.

 

Ülgen, dünyayı yaratırken ay ve gün ışığının dokunduğu Altın Dağ'da oturdu.

Bu dağ, gök ile yer arasında idi. Dünya'nın yaratılışı altı gün sürdü.

Yedinci gün Ülgen yatıp uyudu; sekizinci gün kalktı...

 

Bizim Ay ve Güneş'imizin dünyasından başka, doksan dokuz dünya daha vardır.

Bunların hepsinde birer uçmag (cennet), birer tamu (cehennem) vardır.

Herbirinde insanlar bulunur. En büyük dünya, Han Kurbustan Tengere'dir.

 

Bay-Ülgen, bu âlemin yönetimini yardımcılarından olan Mangızın Matmas Burkan adlı ruha vermiştir.

Bu dünyanın yerinin adı Altın Telegey'dir. Cehennemi, Mangız Toçiri Tamu'dur. Bu tamuyu, Matman Kara adlı bir zebani yönetir.

Doksan dokuz âlemin ortancası, Ezre Kurbustan Tengere'dir. Ezre Tengere'yi, Belgein Keratlu Türün Musıkay Burkan'a verilmiştir.

Yerinin adı, Altın Şarka'dır. Cehennemi, Tüpken Kara Tamu'dur. Bu cehennemi Matman Karakçı yönetir.

 

Kişioğullarının bulunduğu bizim dünyamız, en küçük dünyadır. Adına, Kara Tengere Dünyası denilir. Bu dünyayı, May-Tere yönetir.

Cehenneminin adı, Kara Teş'tir. Bu cehennemi, Kerey Han yönetir. Bizim dünyamızın üzerinde otuz üç kat gök vardır.

 

Bay-Ülgen, birgün denize bakarken, suyun üstünde bir toprak parçasının yüzdüğünü gördü.

Toprağın üzeri, insan gövdesine benzeyen bir kil tabakası ile kaplıydı. Ülgen, "Bu cansız toprak, kişi olsun!" diye buyurdu.

Toprak, kişi oldu. Ülgen, ona Erlik adını verdi; olduğu yere bıraktı. Erlik, giderek Ülgen'i buldu.

Ülgen de onu yanına aldı; kendisine küçük kardeş yaptı.

Bir zaman sonra Erlik, Ülgen'i kıskandı. Ondan daha güçlü olmak istedi.

Ülgen'e imrendi, "Ben de onun gibi olmalıyım" diye düşündü.

Düşüne düşüne Ülgen'e düşman oldu.

Ülgen bunun yerine, Mangdaşire'yi yarattı.

Sonra da, bizim dünyamızda yedi kişi yarattı.

Bunların kemikleri kamıştan, etleri topraktan oldu.

Kulaklarına üfledi, can verdi. Burunlarına üfledi, akıl verdi.

En sonra da, yine bir kişi yarattı ve May-Tere adını verdi.

Ona "Bu insanları sen yönet" diye buyurdu.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 months later...

26. Güney Amerika: Eski bir Pachamama miti

 

Evrenin tan kızıllığından Pachamama seslenmişti: "Kutsal toprak benim. Benim, oluşturan ve besleyen. Benim Pacha Toprak, Pacha Nusta, Pacha Bakire. Beni şu üç kişi için çağıracaksınız, üfleyeceksiniz: Pacha Toprak, Pacha Nusta, Pacha Bakire. O gün konuşacağım. Kutsal toprağa dokunmayın.

Böylece Pachamama konuştu...
"Bu yeryüzü yaşıyor ve üzerinde hep beraber yaşıyoruz. Anneniz gibi sizi besliyor ve sizi yetiştiriyor. Ancak annemiz bir şekilde ölse bile bu yeryüzü hiçbir zaman ölmez. Biz öldüğümüzde yeryüzünden kayboluyoruz. Bizi yanına alıyor. Yeryüzü kendi çocuğu gibi bizi yetiştiriyor. Saçları uzuyor, bunlar otlaklar... Hayvanlar otlaklarda yemlerini buluyor... Pachamama doğurabiliyor: patatesler doğuruyor... Biz ona tohumları veriyoruz ve doğuruyor. Tanrıya dua ediyoruz ve ona tohumları veriyoruz... Pachamama haberleri alıyor. Çocuklar hasta olmasın ve yeni ve iyi mahsul olsun diye haberler ona mahsül ve hayvanlar sayesinde iletiliyor." 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

27. Afrika: Zulu kabilesinin yaratılış miti

 

En yaşlısı olan Unkulunkulu, Zulu kabilesinin yaratıcısıydı. Şimdi nerede olduğunu hiçkimse bilmiyor; aslen kamışların arasından gelmişti.
Bazıları onun kamış olduğunu söylüyor, çünkü kamış için kullanılan Uthlanga´nın başka bir anlamı da "köken" demek. Oydu, önce insanları sonra hayvanları ve başka insanları kamışların içinden çıkaran. Büyücüleri ve rüyaları da çıkaran oydu. Gercekten o ilk erkekti ve diğer erkeklerin atasıydı.
Unkulunkulu herşeyi yarattı; dağları, sığırı, nehirleri, yılanları.
Zulu´ya avlanmasını, taştan ateş yakmasını ve tahıl yemesini öğretti. Onlar için hayvanları isimlendirdi. İnsanlar, Unkulunkulu´nun herşey olduğunu söylüyor. Unkulunkulu; tahıl, ağaç, su. Bazıları kamışların arasından bir kadının onu takip ettiğini söylüyor, sonra bir inek ve öküz ve daha sonra diğer hayvan çiftleri. Hikayeler nasıl devam ederse etsin, Unkulunkulu ilk erkekti ve ondan önce hiçbir şey yoktu.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

28. Afrika: Kikuyu kabilesinin miti

 

En ulvi tanrı Ngai yeryüzünü yarattı ve yarattığını izlemek için Mount Kenya´yı  meydana getirdi. O, Kukuyu´ların babası Gikuyu´yu yarattı ve onu yabani incir ağaçlarının yetiştiği güzel bir yere gönderdi. Gikuyu´ya yardıma ihtiyacı olduğu zaman belirli hayvanları kurban etmesi gerektiğini tembihledi.

Sonra  gitti.

 

Gikuyu o güzel yere vardığında, orada olağanüstü güzellikte bir kadın olan Mumbi´yi keşfetti ve onunla evlendi. Kısa bir süre dokuz tane kızları oldu. Gikuyu, Ngai´ye kızlarıyla evlenecek oğlanlar vermesini diledi. Tanrı Ngai, Giyuku´ya bir kuzu ve bir çocuk kurban etmesini ve kanlarını belirli bir incir ağacına sürmesini söyledi. Dokuz tane adam yerden çıkıp geldiler. Bu dokuz adam, dokuz kadınla evlendiler ve dokuz Kiyuku kabilesini  inşa ettiler.   

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

29. Afrika: Malozi kabilesinin miti

 

Yeryüzünde yalnız başına ilk önce Nyambe vardı. O yeryüzünü yarattı ve orada eşi Nasilele ile yaşadı. Nehirleri, bozkırları, hayvanları ve ilk insan olan Kamunu ve eşini o yaptı. Kamunu, Nyambe´den çabucak öğreniyordu ve diğer hayvanlardan daha zekiydi. Oymayı, demiri dövmeyi öğrendi. Zaman geldi, bir mızrak yapıp onunla antipopun oğlunu öldürüp yedi. Nyambe atarlanmıştı. "Sen çocuklarımdan birini yedin. O senin kardeşindi." dedi. Kamnuyu uzaklara gönderdi. Kamunu, bir sene sonra elinde bir sopa ve sihirli tencere ile geri geldi.


Bu durum Nyambe´ye iletildi ve o onun kalmasına izin verdi. Kamunu, Nyambe´nin yanına gidip kendisine ekip biçeceği tarla vermesini istedi ve aldı da. Ancak geceleyin manda onun tarlasını ezip geçince, Kamunu bir tanesini öldürdü.  Nyambe, mandayı yiyebileceğini söyledi ve Kamunu da onu yedi. Sonra Kamunu´nun sihirli tenceresi öldü ve Nyambe dedi ki:"Hayatın cilvesi bu." Kamunu, tarlasını talan eden bir geyiği öldürdüğünde onu yemesine izin verildi. Ertesi gün ise köpeği öldü ama Nyambe hiç umursamadı. Kamunu, tarlasını ezip geçen bir fili öldürdüğünde, Nyambe onu da yiyebileceğini söyledi. Bunu yapınca  oğlu öldü. Kamunu bunu şikayet ettiğinde Nyambe dedi ki: Hayatın cilvesi bu."


Sonra Nyambe bir adada yaşamak için botunu ve antilopunu alıp Kimunu´dan uzaklaştı. Kamunu onu buldu, bir kano yapıp ona yemesi için hayvan kurbanı getirdi. Nyambe mutsuzdu ve ölü kurbanları almak istemedi. "Bunların hepsi benim çocuklarım.", dedi.  Nyambe adamdan kurtulmak için bir dağa çıktı ama Kamunu onu sürekli takip ediyordu. Nyambe yeryüzünden nereye giderse gitsin, Kamunu´nun çocukları onu buluyordu. Nihayet kendine güvenli bir yer buldu Nyambe. Hayvanları kendi yanına davet etti ancak onlar kalmayı tercih ettiler, çünkü hızlı oluşlarına, güçlü ve büyük oluşlarına güveniyorları.


Sonunda Nyambe yukarıya gitti. Kamunu ise hălă Nyambe´ye ulaşmaya çalışıyordu. Tahtadan kuleler yaptı ama kuleler insanların ağırlıkları altında yıkılınca, birçoğu öldü. Kamunu, Nyambe´ye varmaktan vazgeçti ama her sabah, kralımız olan güneş doğduğunda, ona dua etti.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

30. Kuzey Sumatra´daki Batak kabilesinin miti

 

Mula Jadi na Bolon ilk tanrıydı. O yukarı, orta ve aşağı yerin biçimine büründü. Bu biçim, evrenin üç bölümünü birbirine bağlayan bir yeryüzü ağacı şeklinde yeryüzünün merkezi olarak temsil ediliyordu. Bir kuş bu yeryüzü ağacında yumurtayınca üçlü ortaya çıkar. Batara Guru yukarıda, Soripada ortada ve Mangalabulan aşağıda hüküm sürer.


İnsansı varlıklar şu şekilde yeryüzüne gelirler: Batara Guru´nun kızı Sorbayati, Magalabulan´ın oğlu Raja Odap-Odap´la nişanlandırılır. Ama Raja Odap-Odap , Sorbayati´nin küçük kız kardeşi olan Si Boru Deak Prerujar´i beğenince, Sorbayati bir dans merasiminde evin damından aşağıya atlar. Cesedi bambu ve kamış olur. Ancak Si Boru Deak Prerujar amfibimsi Raja Odap-Odap´ı istemiyordu ve sonunda orta yerin denizine kaçmayı başardı. Orada yılan Naga Podoha´nın sırtında yeryüzünü yarattı. Sonra Raja Odap-Odap insan şekline dönüşünce, onunla evlenmeye razı oldu. Bu çift ilk insansı varlıklar olan Si Raja lhat Manisia ve Si Boru lhat Manisia adlı ikizleri yarattılar. Sayısız çocuklarından birisi Si Raja Batak´tı.
Batak´ların ilki.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

31. Orta Afrika: Ewe kabilesinin yaratılış miti

 

Yüce varlık, ayın yardımıyla, içini reçine ve kanla doldurduğu, Baatsi adlı bir erkek yaptı. Bir kadın da yaptı ve erkeğe onunla çocuklar yapmasını emretti.
Onlara dedi ki: "Şu kuralı uyun; Tahu ağacından yemeyin!".
Dendiği gibi oldu; Baatsi´nin çocukları oldu ve onun çocuklarının da daha fazla çoçukları oldu. Hepsi de o kurala uyuyorlardı. Yaşlı ve yorgun olduklarında, mutlu mesut yökyüzüne gidiyorlardı. Ta hamile bir kadının canı, Tahu meyvesini çekinceye ve kocasını ondan koparmaya ikna edinceye kadar, herşey yolunda gidiyordu. Ay, adamın karanlıkta Tahu meyvelerini kopardığını gördü ve yaradana anlattı. Zamanında o adamın ve karısının yaptıkları yüzünden, şimdi hepimiz ölümlü olmanın acısını çekiyoruz.

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

32. Yakın doğu : Asurların yaratılış miti

 

Büyük gökyüzü tanrıları Anu, Enlil, Shamash ve Ea yeryüzü, gökyüzü ve ana tanrıça yaratıldıktan sonra, yarattıklarına baktılar ve daha ne yapabileceklerini kendilerine sordular. Güzel Dicle ve Fırat nehirleri görkemli bir şekilde denize akıyordu; gökyüzünün ve yeryüzünün kaderi tesis edilmişti ancak sanki birşey eksik gibiydi. Tarlaları sürmek, dini bayramları kutlamak ve soyunun öyküsünü düzenli anlatmak için insana gereksinim olduğuna karar verildi.
Tanrıça Mami, ilk insanları yaratmak için çağrıldı. "Onlar topraktan biçimlendirilmeli ve kanla canlandırılmalı", dedi.   Ea ekledi "Kurban edilmiş tanrının kanı olmalı ki, tanrılar ve insanlar ebediyen birbilerine bağlı olsunlar". Tanrıça, tanrı Ea´nın yardımıyla tasarladığı insani varlıkları nihayet doğurdu.
Bu şekilde ilk insanlar olan Ulligarra ve Zalgarra yaratıldı. Onların kaderi, tanrıların eşi Aruru tarafından belirlendi.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

33. Batı Afrika: Ashanti kabilesinin yaratılış miti

 

Yüce tanrı Nyame yeryüzünü ve Ananse adlı hırsız örümceği de yarattı. Ancak ilk insanları yaratan Ananse idi ve gökyüzü tanrısı Nyame onların içine yaşamı üfledi. Yüce tanrının sırtında ve kuş kılığında gizlenmiş vaziyette çalışmak, hatta güneşi, ayı, yıldızları, gündüz ve geceyi yaratarak ona meydan okumak, Ananse´nin hoşuna gidiyordu.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

34. Batı Afrika: Efik kabilesinin yaratılış miti

 

Yarattığı iki insanın çabaları, yaratıcı Abassi´yi ürkütüyordu. Tanrının eşi Atai ısrar etmeseydi, insanlar yeryüzünde yaşamayacaklardı. Eşine boyun eğdikten sonra, onlardan sadece kendisi ile beraber yemek yemelerini isteyerek, insanların denetimini eline tuttu. Onlara avlanmak, ekip biçmek ve üremek yasaktı. Abassi´yi anmak zorundaydılar. Hergün bir zil çalıyordu ve insani çifti Abassi´nin masasına çağırıyordu.
Sonraları kadın yeryüzünde yiyecek ekmeye başladı ve insanlar bu yemekten hoşlanıyorlardı ve gökyüzünde yemek yemeyi bıraktılar. Çok geçmeden erkek ve kadın beraberce tarlaları ekip biçmeye başladılar, bununla kalmadı, ardından çocukları da oldu. Erkek çocukları saklamaya çalışıyordu ama Abassi çocukları gördü ve endişelerini hiç ciddiye almadığı için, bundan Atai´yi sorumlu tuttu. "Bak!. Kendi yemeklerini yapıyorlar, ürüyorlar ve beni unuttular; sen ne yaptığını gördün mü ?!", dedi.
"Tasalanma", dedi Atai. "Ben onların gücü devralmalarına izin vermeyeceğim."
Onlara haddini bildirmek için de ölümü gönderdi.

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

35. Batı ve kuzey doğu Afrika: Dogon kabilesinin yaratılış miti

 

Kadınların gökyüzündeki yıldızları topladığı ve onları çocuklarına verdikleri bir zaman vardı. Küçük  toprak parçalarından yıldızları yapıp onları uzaya fırlatan, tek ve büyük tanrı Amma idi. Amma, ayrıca ayı ve güneşi de topraktan yaptı. Güneş, kor haline gelene kadar ısıtılmış ve kırmızı bakırdan kalaylanmış bir tencere idi. Ay o kadar çok ısıtılmadı ve beyaz bakırdan kalaylandı. Afrıkalılar güneşin ışıgından ve Avrupalılar ayın ışığından gönderildiler.
Amma bir parça balçığı uzaya fırlattı. Orada kuzeyi yukarda, güneyi aşağıda, batıda ve doğuda kolları olan, uzanmış bir canlıyı andıran bir vücut meydana geldi. Yeryüzü düz bir şekilde yayılmış vaziyette onun sırtında duruyordu ve dişi idi. Ortasında karınca yuvasını andıran cincel organı vardı. Klitoris ise bir termit yuvasıydı. Amma yalnızdı ve bu dişi varlığı arzuluyordu. Yeryüzüne yaklaştığında, termit yuvası  erkeksi bir şekilde  yükseldi ve karınca yuvasının girişini kapattı. Güçlü cinsel arzusunu gidermek için termit yuvasını darmadağın etti ve yeryüzüyle cinsel ilişkide bulundu.
Ancak Amma doğanın tabiatını termit yuvasını darmağın ederek bozduğu için, bu birleşmenin çocukları umduğu ikizler değildi, bilakis problemlerin sembolü olan çakal idi. Yine de Amma yeni eşiyle cinsel ilişkiye devam etti ve onu hayatın tohumu olan su ile doldurduktan sonra, yeryüzü uzun zamandır beklenen ikizleri doğurdu.
Vücutları baştan bele kadar insansı, aşağısı ise yılandı. İnsan gözleri gibi açık olan kırmızı yılan gözleri ve  çatal dilleri vardı. Gevşek kolları vardı ve vücutları su ve bereketi temsil eden yeşil tüylerden kaplıydı.

Ammanın bu Nummo adlı çocuklarda babalarının özü vardı ve onun yanına yukarıya gittiler. O, onlara bilmeleri gereken herşeyi öğretti. İkizler, Ammanın özü için muntazam bir kaptı. Yeryüzünün birincil yaşam kaynağı olan sudan doğmuş olup, bugüne kadar bütün karasularda bulunuyorlar; okyanustan tutun, insanların bir gıdım içtiği suya kadar.    

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...