Jump to content

Dünyanın dört bir yanından yaratılıș mitleri


Recommended Posts

53. Güney Amerika:  Kap Horn adalarında yaşayan Selk´am, Alakaluf ve Yámana kabilelerinin yaratılış miti

 

Her şeyden evvel Temáukel -hep varolan- vardı. O gökyüzünü, yeryüzünü ve insanları yaptı. Hayat verdi ve ölüm verdi ve bunu hălă yapıyor. Ve her zaman hep yapacak.
Yeryüzüne düzeni oluşturmak için gönderilen ilk erkek Kenos idi. Bitkileri ve hayvanları yapan ve yeryüzünü insanlara paylaştıran o idi. Sürekli baş gösteren azıcık sıcak ve ümitsiz soğuk arasında cereyan eden Kuzey-Güney çekişmesi yüzünden, yeryüzü zor ve sıkıntılı bir yerdi. İnsanlar daha iyi bir hava durumu ümidiyle, tanrıya birazcık yemek veya sıcak kömür bırakıyorlardı.

Bunu hălă yapıyorlar.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...
  • İleti 106
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

55. Güney Filipin adası Mindanao´da yaşayan gavur(!) Bagobo kabilesinin yaratılış miti

 

En başta yaratıcı Melu vardı. Gökyüzünde yaşıyordu ve beyazdı ve altın dişleri vardı. Harbiden kendi beyazlığını sürekli parlatıyordu ve bunu yaparken dökülen kurumuş deriden yeryüzünü yaptı. Daha sonra kendi suretinden iki tane küçük insan yaptı. Ama bu insanların burunları yoktu, bu yüzden Melo´nun kardeşi bunları kendisinin yapabileceğini ona teklif etti. Yanlış olduğunu bile bile kardeşinin yapmasına izin verdi. Ancak Melo´unun kardeşi pek zeki değildi ve burunları tersine yaptı. Bu yüzden ilk insanlar bir ağacın altında kafaüstü durana kadar az kalsın boğuluyorlardı. Melo geçerken uğradığında onlara ne yaptıklarını sordu. İşte o zaman ters duran burunları gördü ve onları düzgün tarafa çevirdi.
O zamandan beri burunlarla ilgili herşey yolundaydı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, kavak yazdı:

55. Güney Filipin adası Mindanao´da yaşayan gavur(!) Bagobo kabilesinin yaratılış miti

 

En başta yaratıcı Melu vardı. Gökyüzünde yaşıyordu ve beyazdı ve altın dişleri vardı. Harbiden kendi beyazlığını sürekli parlatıyordu ve bunu yaparken dökülen kurumuş deriden yeryüzünü yaptı. Daha sonra kendi suretinden iki tane küçük insan yaptı. Ama bu insanların burunları yoktu, bu yüzden Melo´nun kardeşi bunları kendisinin yapabileceğini ona teklif etti. Yanlış olduğunu bile bile kardeşinin yapmasına izin verdi. Ancak Melo´unun kardeşi pek zeki değildi ve burunları tersine yaptı. Bu yüzden ilk insanlar bir ağacın altında kafaüstü durana kadar az kalsın boğuluyorlardı. Melo geçerken uğradığında onlara ne yaptıklarını sordu. İşte o zaman ters duran burunları gördü ve onları düzgün tarafa çevirdi.
O zamandan beri burunlarla ilgili herşey yolundaydı.

 

Burun olayı bizimkinin aynısı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, kavak yazdı:

 

Bizimkisi derken ?

Biraz daha detaylıca yazarmısınız ?

 

Melekler mi cebrail mi burnu yapamadı deniyor, burnu yapabilmesi için Allahtan yardım istemişler. Allah yapmış çamurdan.

Babaannem hep anlatırdı bi ara tarikatlara karıştı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...

55. Afrika: Kamerun´da yaşayan Bulu halkının yaratılış miti

 

İlk önce yeryüzünü yukarıda tutan Membe´e vardı. İnsanları, şempanzenleri, gorilleri ve filleri yaratmak için oğlu Zambe yeryüzüne gönderildi. Her birine kendi ismini veriyordu. Yarattığı erkeklerden biri siyah diğeri beyazdı. Zambe, yeni Zambe´lere su, bahçivan aygıtları , ateş ve kitap gibi iyi şeyler veriyordu. Yeni mahluklar ateşi körüklediler. Beyaz adamın gözüne duman gelince, kitabı alıp gitti. Şempanze ateşi ve diğer hediyeleri bırakıp yemiş yemek için ormana gitti. Goril de onun yanına çekip gitti ve fil ise öylece dikiliyordu ve hiçbir şey düşünmüyordu. Siyah adam ateşi körüklemeye devam etti ve kitabı umursamadı.

 

Yaratıcı onları ziyarete geldiğinde, hepsini bir araya çağırdı ve onlara kendilerine bıraktığı şeyleri ne yaptıklarını sordu. Şempanze ile goril ne yaptıklarını anlattıklarında, Zemba onları kıllı vücut, büyük diş ve ormanda ebediyen yemiş yemeye mecbur kalmakla lanetledi. Fil de benzer bir lanetle gönderildi. Zambe daha sonra siyah adama kitabın nerede olduğunu sordu. Siyah adam, ateşle ilgilendiği için onu okumak için zaman bulamadığını söyledi. "Pekala" dedi Zambe. "Bunu yapmaya devam edeceksin; bütün hayatın boyunca diğerleri için çalışacaksın, çünkü kitap bilgin yok."

 

Zambe beyaz adama doğru döndü ve ona hediyeleri ne yaptığını sordu. O "Ben sadece kitabı okudum", dedi. "Bunu yapmaya devam edeceksin" diye yanıt verdi tanrı. "Birçok şeyi bileceksin, ama yine de siyah adama ihtiyacın olacak. O seninle ilgilenecek, çünkü sırtını sıcak tutmasını ve yemek yapmasını bilmiyorsun."  

   

Dediği gibi oldu. Hayvanlar ormanda yaşıyor. Beyaz adamlar sadece oturuyorlar ve çok okuyorlar. Siyah adamlar ise çok sıkı çalışmak zorundalar, ama sürekli iyi yanan bir ateşleri var.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

56. Güney Pazifik: Polonezya´lıların yaratılış miti

 

Kiho, Havaiki´nin altındaki boşlukta/hiçlikte yalnız başına yaşıyordu. Velileri ve eşi yoktu. Tek yoldaşı, kendisinin dublorü olan nefsi vardı. Kendi kendisi ile düşünüyordu ve nefsinin aracılığı ile hareket ediyordu. Kiho evvela karanlık suları ve sonra ruhların diyarını geliştirdi. Sonra yeryüzüne ve nihayet gökyüzüne sıra geldi.


Şöyle oluştu: Kiho uyandı ve çok eski olan kaosa baktı. Sonra aynen olduğu biçimde konuştu: "Havaiki´nin tüm karanlığı". Kiho şeyleri düşünüyordu ve kendi içindeki bilgilerin oluşması için kendi nefsini çağırdı. Sonra eski karasulardaki yaratıcı şehvet, yaşamaya başladı. Havaiki ile beraber uyuyan doğurganlık, uyuyan gökyüzü ve uyuyan yeryüzü uyanmaya başladı. Kiho sonra karasulara söz hakkı verdi ve onlar gerçekleşmeye başladılar. Havaikinin kayalık temeline depremi getirmesi için kendi nefsini çağırdı. Gözlerini aleve dönüştürdü ve ışık oluştu.

 

Kiho kendi nefsi gibi sonsuz derinliklerden yeryüzüne yükseldi ve sonra karasuların üzerinde sakince uzanıp durdu. Karanlığı ve gündüzü yarattı. Kiho yavaşça kalktı ve birçok yüksek gökyüzlerini ve yeryüzünü yarattı. Daha sonra yeryüzünün döllendiricileri olan erkek güç Atea-ragi´yi ve dişi güç Fakaho-tuhenua´yı yaptı. Kiho şimdi de yeryüzünü düzenledi; toprağı ve suyu yerlerine koydu ve gökyüzünü de düzenledi. Kiho´nun nefsi yeryüzünün hükümdarı olmak için yeniden doğdu.

Kiho nihayet tekrar hiçliğe sürüklendi.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

57. Kuzey Amerika: Wyandot kızılderili kabilesinin yaratılış miti

 

Önce su ve su hayvanları vardı. Bu boşlukta Büyük Ruh ile beraber yaşayan bir tanrıça, gökyüzünden aşağıya düştü. İki dalgıç kuşu onu düşerken gördüler ve kendilerini onun üstüne düşeceği bir yaştığa dönüştürdüler. Dalgıç kuşları diğer hayvanlardan yardım çağırdılar; dalgıç kuşlarının sesi bir hayli gürdü. Dev kaplumbağa ilk gelenlerden oldu ve gökyüzü kadınını kendi sırtında taşınmasını teklif etti. Sonra ne yapılması gerekenler konusunu görüşmek için bir kurultay düzenlendi. Kurultayda gökyüzü kadınının  yaşayabileceği bir yere ihtiyacı olduğuna karar verildi ve dev kaplumbağa diğer hayvanlara toprak bulmak için suyun dibine dalmalarını rica etti. Bu uğurda birçokları canından oldu. Sadece kurbağa buna muvaffak oldu ve bir tutam toprak ile döndü. Gökyüzü kadını toprağı aldı, onu kaplumbağanın sırtına yerlerştirdi ve toprak yeryüzüne dönüştü. Bu dev kaplumbağa yeryüzünü hălen sırtında taşıyor.

 

Gökyüzü kadını aşağı düşerken hamile idi. İkiz erkek kardeşleri - biri iyi, biri kötü - taşıyordu. Karnında durmadan döğüşüyorlardı. Kötü olanı doğal bir şekilde doğmayı reddetti ve annesinin yan tarafından zorla çıkarak onu öldürdü. Tanrıçanın gömüldüğü yerden yeryüzünün bütün sebzeleri ve meyveleri ortaya çıktı. Yaşam, o zamandan beri iyi ve kötü kardeşlerin arasındaki kavgaya sahne oldu. İyi olan sehayat etmek için nehirleri, kötü olanı ise yolculuğu zorlaştırmak  için anaforu yaptı. Biri faydalı hayvanları, diğeri ise tehlikeli olanları yaptı. Ve bu böyle uzun bir süre devam etti. Nihayet iyi kardeş kötü kardeşini öldürdü ve batıda iyi bir ölüme zemin hazırladı.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...

58. Kuzey Amerika: Mohawk kabilesinin yaratılış miti

 

Bir zamanlar gökyüzünde, insanların mutlu mesut yaşadıkları, bir yer vardı. Evlerin yönü, doğan ve batan güneşin yörüngesi gibi doğudan batıya doğru düzenlenmişti. Evlerin birinde bir kadın, sihirli güçlerinden dolayı yardıma muhtaç bir erkek ile beraber yaşıyordu. Ancak adam hastalandı ve öldü - böyle bir vaka gökyüzünde hiç olmamıştı. İnsanlar defin için adamı bir kabın içine yerleştirdiler. Çok geçmeden kadının hamile olduğu gözlemlendi ancak kendisi babanın kim olduğunu kimseye söylemiyordu. Zamanı geldiğinde, Aientsik(yeryüzü) ismini verdiği bir kızı doğurdu. Kız çabucak büyüyordu. Birgün Aientsik kontrolsüz bir şekilde ağlamaya başladı. Ölen adamın(babasının) defin kabının önüne geldiğinde, ağlamayı aniden kesti. Babasının ruhuna saatlerce konuştu ve günlerden birgün evlenmesinin gerektiğini annesine anlattı.

 

Hazırlıklar sürerken, annesi mısır ve böğürtlen dolu bir sepeti kaptığı gibi kızına verdi. Aientsik, Tharonhaiwakon´un(gökyüzünün bekçisi) yerini bulmak için yola koyuldu ve babasının ruhu da kendisine eşlik ediyordu. Orada geldiğinde, sepeti Tharonhaiwakon´a verdi ve onun yanında üç gün üç gece kaldı. Çok geçmeden adam hastalandı. Aientsik´i özel bir ağacın -ışığın ağacı- yanına  getirdi ve ona ağacı yerden havaya kaldırmasını söyledi. Kız ağacın kökünü kopardı ve bir yarık ortaya çıktı. Kız yarığa doğru eğildiğinde, Tharonhaiwakon onu deliğin içine iteledi ve kız düşmeye başladı. Deliğin içeresinde düşerken fasulyelerin, mısırların ve kabakların köklerine tutunmaya çalıştı.


Aientsik, gökyüzünün altındaki karanlıkta habire düşmeye devam ediyordu, ta ki hayvanların yüzdüğü sularla kaplı kocaman bir yeri görene kadar. Dalgıç kuşu düşen kadını gördü, ona gökyüzü kadını diyorlardı. Kaplumbağaya, sırtına düşmesine izin vermesini rica etti ve uçan hayvanlar da kadının oraya düşmesine yardımcı oldular.

Aientsik, yeryüzünü yapabilmek için hayvanların çamura ihtiyacı olduklarını biliyordu. Dolayısıyla onlara suyun dibine dalmalarını rica etti. Birçok hayvan denedi, ama hepsi başarısız oldu. Nihayet misk sıçanı bunu başardı ve kaplumbağanın sırtına azıcık çamuru koydu. Aientsik hergün kaplumbağanın sırtında dolandıkça, çamur büyüdükçe büyüdü ve düşerken yanında getirdiği kökler yeni yeryüzünde sebzelere dönüşmeye başladılar.
Bu sebzeler mısır, fasulye ve kabak idi. Mohawk´ların temel gıda maddeleri .

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...

59. Güney Pazifik : Polonezya´lıların başka bir yaratılış miti

 

Kainatın oluşumundan evvel Tagaloa-fa´atupu-nu´u bir ileri bir geri hareket ediyordu. Bir kere durdu ve bir kaya oluştu. Kayaya bölünmesini söyledi ve kaya denileni yaptı. Başka birçok kayalarda ona katıldı ve bunlar Samoa´lıların hălen kullanmakta oldukları kelimeri ve fikirleri temsil ediyorlardı. Yaratıcı Tagaloa kayaların ilkine vurdu ve o yeryüzünü ve gölü doğurdu. Sonra çeşitli taşlar birbirleri ile konuşmaya başladılar. Tagaloa sık sık anakaya ile konuşuyordu ve temiz suyu, gökyüzünü, uzayı, yüksekliği ve başka şeyleri ve fikirleri meydana getirdi. Erkekliği ve dişiliği, adamı, ruhu, kalbi, insenci ve düşünceyi ortaya çıkardı.
Tagaloa, kayaya ruhun, düşüncenin, istencin ve kalbin adamın içinde bir araya gelmelerinin gerektiğini söyledi; onlar söyleneni yaptılar. Adam yeryüzüyle bir çift oluşturmak için bir araya gelmeliydi - Fatu(erkek) ve Ele-ele(dişi). Bunlar ălemin bir bölümünü doldurmalıydı. Gökyüzünü yeryüzünün üzerinde tutabilmek için özel bir kaya söylemi olan "gökyüzünü-tutan-reis" söylendi ancak direkleri yapana kadar pek başarılı olunamadı. Daha sadece sonsuzluk ve mekan vardı. Sonsuzluk ve mekan sonra gündüzü ve geceyi, Ao ve Po´yu yarattı. Bunlar yedi gökyüzünü yaptı.

Bunun üzerine yaratıcı Tagaloa, hareketsiz Tagaloa´yı(gökyüzünün reisi) ve haberci Tagaloa´yı (diğer gökyüzleri için elçi) yaptı. Gündüz ve gece engin bir gökyüzünde yaşıyorlardı ve soyları olan Manu´ayı, Samoa´yı, güneşi ve ayı yarattılar. Haberci geceyi, gündüzü ve çocuklarını yaratıcı ve hareketsizle bir konsey oluşturmak için biraraya topladı. Orada onlara Manu´a ve Samoa´nın aşağıya gitmeleri gerektiği söylendi ve orada Fatu ve Ele-ele´nin temsilcilerine reislik yapmalıydılar. Güneş ve ay´da gece ve gündüzü takip ederek aşağıya gitmeliydiler.
Yaratıcı, "İnsan-yapan-bitki" olan Fue´de bulduğu kurtlardan insanları yaptı.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

60. Hindistan: Puruşa miti

 

Bin kafalı, bin gözlü, bin ayaklı Puruşa; yeryüzünü tamamen kaplıyordu ve on parmak daha üstüne yükseliyordu.

Herşey Puruşa´dan ibaret idi, hem geçmiş hem de gelecek olan ve ölümsüzlüğün efendisi idi.

Çok kocamandı Puruşa. Onun bir çeyreği yaratıkların hepsi idi ve diğer üç çeyreği ise gökyüzündeki ölümsüzlük idi.

Puruşa´nın üç çeyreği gökyüzüne yükseldi, bir çeyreği yeryüzünde kaldı. Ondan her tarafa ve yemek yiyen ve yemeyen herşeye dağıldı.

Ondan Virăj doğdu, Virăj´dan da Puruşa. Doğduktan sonra yeryüzünün başından ve sonuna kadar yer kaplıyordu.

Tanrılar, Puruşa´yı adak olarak feda ettiklerinde, ilkbahar onların erimiş yağı, yaz onların yakıt odunu ve sonbahar onların armağanıydı.

İlk doğan Puruşa´yı Barhis´in üzerinde adak olarak kutsadılar.

Bu tamamen feda edilen adaktan kurban yağı üretildi. Bunu havada, ormanda ve köyde yaşayan hayvanlara dönüştürdüler.

Bu tamamen feda edilen adaktan dizeler oluştu, onlardan kurban sözleri oluştu.

Ondan beygirler ve dişleri çift sıralı bütün hayvanlar, sığırlar, keçiler ve koyunlar meydana geldi.

Puruşa´yı parçalalara ayırdıklarında, kaç parçaya ayırmışlardı? Ağzı, kolları neydi?  Kalçalarına ve ayaklarına ne deniyordu?

Ağzı Brahman´a, iki kolu Răjanya´ya dönüştü. İki kalçasından Vaiśya ve ayaklarından Śūdra meydana geldi.

Ruhundan ay, gözünden güneş, ağzından İndra ve Agni, ahından rüzgar meydana geldi.

Göbeğinden hava sahası, kafasından gökyüzü, ayaklarından yeryüzü, kulaklarından bölgeler çıktı. Yeryüzünü böyle tertiplediler.

Tanrılar Puruşa´yı adak olarak bağlayıp kurban ettiklerinde, yedi tane alevleyici odun ve yirmi bir tane de yakıt odununu hazırlamışlardı.

Tanrılar adakla beraber adağı feda ettiler. Bunlar kurbanın ilk ilkeleriydi. Nihayet bu güçler eski tanrıların bulunduğu diyar olan Sādhya’sa döndüler.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

61. Çin : Pan Gu efsanesi

 

İlkin kaos hakimdi; kocaman bir yumurtanın içinde nemli bir zifiri karanlık vardı. 18.000 seneden beri uyuyan Pan Gu, yumurtanın içinde oluştu ve nihayet uyandıktan sonra iriyarı bir adamın şekline dönüştü. Cüssesi küçük olmasına rağmen güçlü kuvvetli kollara ve geniş omuzlara sahipti. Elindeki keski ve balta ile yumurtayı kırınca, kaos halinde ve yumurtanın içinde süzülmekte olan yaratılışın elementleri dışarıya doğru savruldular. Ağır olanlar (Yin) aşağıya çökerken ve yeryüzünü meydana getirirken, hafif olanlar (Yang) yukarıya doğru çıktılar.

 

Ancak bir noktada gökyüzü ile yeryüzü birbirine bağlıydı ama Pan Gu  kuvvetli bir darbe ile bunu da ayırdı. Gökyüzü kafasının üzerinde duruyordu ve ayakları yeryüzünde idi. Her bir darbe ile gökyüzü bir Zhang (3 metre civarı) yükseliyordu ve yeryüzü bir Zhang şişmanlıyordu. Aynı ölçekte Pan Gu da büyüyordu. Pan Gu inanılmaz büyüklüğe erişebilmek için 18.000 sene aynı yerde dikildi.

 

Nihayet gökyüzü ile yeryüzünün ayrıldığını gören Pan Gu, yorgun bir şekilde yere uzandı ve orada öldü. Bunun dışında vücudu değişime uğradı. Nefesinden rüzgar oluştu, sesi gök gürültüsüne dönüştü, sol gözünden güneş ve sağ gözünden ay oldu. Saçları ve sakalından yıldızlar meydana geldi ve terinden yağmur oldu. Ellerinden ve ayaklarından köşeli yeryüzünün dört kutubu ve vücudundan beş kutsal dağ oluştu. Kanından nehirler ve çaylar, etinden tarlalar, vücut kıllarından otlar ve ağaçlar meydana geldi. Dişleri ve kemikleri metallere ve taşlara dönüştü. Omur iliğinden ve menisinden değerli inciler ve yeşim taşları oluştu.    

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

62. Çin: İnsanların yaratılış miti

 

Tanrıça Nu Gua gökyüzünün ve yeryüzünün oluşmasından sonra karada dolaşıyordu. Birçok hayvana rastladı ancak yine de yalnız hissediyordu, çünkü bir yoldaşı eksikti. İşte o anda kendi suretinde olan bir mahluğu yaratma düşüncesi zihninde belirdi. Bir göletin kıyısından bir avuç çamuru aldı ve ondan kolları ve bacakları olan bir vücudu biçimlendirdi. Onu yere koyduğunda canlandı. Gördüklerinden hoşlanmıştı ve güneş batana kadar daha fazlasını yarattı. Tanrıça ertesi sabah bu mahluklardan yüzlercesini yaratmaya devam etti. Yine de bu yöntemle bütün dünyayı bunlardan dolduramayacağını çabucak farketti.

 

Bu defa eline bir urganı aldı ve onu çamura beledikten sonra kafasının üzerinde çevirmeye başladı. Her istikamette küçük parçacıklar yere düşüyordu ve yere temas ettiklerinde insanlara dönüşüyorlardı. Bu şekilde sayısızca insanları yaratmayı başardı.

 

Kendi elleriyle  biçimlendirdikleri asiller ve hükümdarlardı. Urgan sayesinde oluşanlar ise çiftçilerdi. Yaratıkları tanrıçayı uzun senelerce mutlu etmişti ancak sonraları suyun ruhu Lei Gong ile ateşin ruhu Jurong arasında ihtilaf oluştu. Amansız bir mücadeleden sonra gökyüzü hasar gördü ve parçaları yeryüzüne düşmeye başladı, yerde yarıklar oluştu. Günes, Ay ve yıldızlar şimdiye kadar değişmeyen yörüngelerine düştüler. Ovaları sular bastı ve ormanlarda yangınlar meydana geldi. İnsanlar çok korkmaya başlamışlardı.


Tanrıça Nu Gua onların sıkıntılarını gördü ve hemen harekete geçti. Önce gökyüzündeki deliği onarmak için nehirlerdeki taşları eritti. Sonra bir kamplumbağayı aldı, onun dört bacağını kesti ve onları kare şeklinde olan yeryüzünün dört köşesininin kenarlarına yerleştirdi. Daha sonra seli önlemek için barajlar inşa etti. Böylece yeryüzüne düzen geri geldi ve insanlar barış içinde yaşamaya devam ettiler.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...

63. Asya: Sibirya´lı Jakut´larda yeryüzünün yaratılış miti

 

Ulu yaratıcı tanrı Ürüng ajyy tojon, uçsuz bucaksız olan denize bakarken denizin içinde yüzen bir kabarcık gördü ve sordu: "Sen kimsin?"
Kabarcık, kendisinin şeytan olduğunu ve suyun altındaki yeryüzünde oturduğunu söyledi. Bunu duyan Tanrı, dedi ki: "Eğer gerçekten suyun altında bir yeryüzü var ise, oradan bir parça getir!"   
Şeytan suya daldı ve bir zaman sonra bir toprak parçası ile döndü. Tanrı toprak parçasını kutsadı ve suyun üzerine bıraktıktan sonra üzerine dikildi. İşte şeytan o vakit tanrıyı boğmaya karar verdi ve yeryüzünü ince olana kadar yaymaya başladı, yaydıkça toprak sertleşti ve artık denizin büyük bir yüzeyini kaplıyordu.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 weeks later...

64. Çin: Üç mistik ermiş

 

Çin, Pan Gu´dan sonra insanlara önemli becerileri öğreten üç ermiş hükümdar tarafından yönetildi.

Bunlardan ilki Fu Xi idi; gökyüzünün efendisi. İnsanlar yeryüzündeki cennetvari bir yer olan mistik memleket Huaxu´da yaşıyorlardı. Günlerden bir gün bir kız Laize bataklığında dolaşıyordu ve orada yıldırım tanrısının ayak izlerini keşfetti. Meraklı bir şekilde ona bakarken vücudunun ısındığını farketti ve kısa zamanda hamile olduğunu anladı. Fu Xi adı verilen bir oğlan doğurdu. Bunun tanrı gibi özellikleri vardı ve gökyüzü ile yeryüzü arasında hareket edebiliyordu. İnsanlara balıkçılığı ve ipek böceklerinin yetiştirilmesini öğretti. Ayrıca takvimi ve kehanet trigramlarını icat etti.

İkinci hükümdar Shen Nong idi; yeryüzünün efendisi. Sabanı icat etti; insanlara hububat ekmesini ve yetiştirmesini öğretti ve şifalı otları anlamalarına yardımcı oldu.

Üçüncüsü ise Huang Di idi; insanlığın efendisi ve efsanevi "Sarı İmparator". İnsanlara yol yapmasını, çömlekçiliği ve müzik sanatını öğretti. Ayrıca yazıyı ve tekeri icat etti.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Daha sırada sayısız mitler, efsaneler olmasına rağmen konuyu toparlayıp özet geçmek istiyorum.

 

1. Yaratılış mitleri

 

Yaratılış mitlerinin dünyanın her diyarında, her kültürde ve her dinde olduğu, hepimizin malumu. Bu mitler yeryüzünün ve insanın yaratılışından bahsederler. İlginç olan, dünyanın neresinde olursanız olun, yaratılış mitlerinin benzer motifleri içinde barındırıyor olması. Neredeyse her yerde kudretli bir varlık, kaostan veya hiçlikten bir kăinat yaratıyor.

 

Bilinen en eski yazılı yaratılış miti Sümer çivi yazıtlarında mevcuttur. Yaratılışın ilk anına Mısırlılar "Nun", Druidler "Arweyyn" derken, Budistler "boşluk", Lakota kızılderilileri "Hanhepi" der. Diğer kültürler, ilk anı ve başlangıcı karanlığa bandırılmış su veya sınırlandırılması mümkün olmayan biçimsiz bir kütle olarak tanımlarlar. Bu ilk kaosta yaratılış için gereken tüm ham maddeler bulunmaktadır. Japon mitlerine göre ilk başlarda yeryüzü ile gökyüzü (Izanagi ve Izanami) bir bütündü. Beraberce içinde tohumu barından ve bir yumurtaya benzeyen kaosu oluşturuyordu. O vakit erkeklik ve dişilik prensibi yoktu; başlangıç mükemmel bir birlikten meydana geliyordu.

 

Başlangıçtaki birliğin kırılması, yani yeryüzünün ve gökyüzünün birbirinden ayrılması yaratılışın ilk perdesini oluşturur. Yumurta biçimindeki ilk an Çin´de, Hindistan´da, Endonezya´da, Polnezya´ya ve Afrika´daki mitlerde de bulunur. Sibirya ve Endonezya mitlerinde ise bir kuş biçiminde olan ulvi bir varlık sonradan yeryüzünün oluştuğu ilker sulara bir yumurta bırakmaktadır.

 

Devam edecek...

Link to post
Sitelerde Paylaş

2. İlk varlık ve yaratılış

 

Mitlerde bahsi geçen ilk varlık çoğunlukla hep var ve bazen hiçlikten yükseliyor. Bir düzeni, bir kainatı, insanların sonradan yasayacağı ve hayat yolunda ilerleyeceğı yeryünüzü yaratıyor. Yaratıcı tanrı bazı yerlerde üçlü sahsiyet (Trimurti) olarak ortaya çıkar. Hindistan kökenli Rigveda´da bu üçlü sahsiyetin isimleri Brahma(Yaratıcı), Vishnu (Koruyucu) ve Shiva(Yok edici) olarak bilinir.

 

Söz veyahut sözün titreşimleri ile yaratılış da birçok kültürlerde karşımıza çıkar. Yuhanna İncilinde söyle yazar: "İlk anda söz vardı ve söz tanrının yanında idi ve tanrı söz idi. Herşey söz sayesinde meydana geldi. ...". Sözü söyleyen, Tahiti´de Ta´aroa, Yeni Zelanda´lı Maori´lerde Io şöyle der: "Karanlık, ışıkla dolsun" ve ışık gözükür. "Işık, karanlığa bürünsün" ve ışık ile karanlık birinini sarmalar. Çoğu kere yaratıcı tanrının hep orada olduğundan ve çevresinin ise boş ve karanlık olduğundan bahsedilir. Etrafında hiçbir şey yoktur veya herşeyin olduğu ancak biçimsiz ve ışıksız bir hiçliğin, boşluğun tarifi yapılır. Bu boşluk bu nedenle karanlık olarak da adlandırılır. Varlığın bütün temeli ona atfedilir. Boşluktan ışık yaratılır.

 

Birçok yaratılış mitleri aynı zamanda yaratılış türküleridir - Kuzey Avrupa kökenli Völuspá, Edda şarkılarından tutun Güney Amerikalı Guarani kızılderililerin türkülerine kadar hemen her diyarda karşımıza çıkmışlardır.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

3. İnsanın yaratılışı

 

Yaratılan insan sık sık topraktan biçimlendirilir ve yaratıcının nefesiyle canlandırılır.

Bu eylem İncil de şöyle geçer: "Jahwe, toprağın tozundan insanı oluşturdu ve hayat nefesini onun burnuna soludu; o, bu şekilde canlı bir mahluka dönüştü.

İslamın kutsal kitabında: "O ki, .... İnsanı yaratmaya da çamurdan başladı.... Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. ...".

Qumran yazıtlarında şöyle denir: "Ve O, Adem´i ve eşini yarattı, nefesiyle onu ayağa kaldırdı."
Kuzeydoğu Sibiryadaki Chukch´lular (maalesef Türkçesini bilmiyorum) şu şekilde bilir: "Yaratıcılar ellerine avuç dolusu toprağı alıp ona üflediler ve onu ot saçlı insanlara dönüştürdüler."

 

Benzerlerini Yeni Zelandalı Maori´lerde, Nijeryanın Güneybatısında yaşayan Yoruba´larda, Aztek´lerde, Arizonalı Hopi´lerde görmek mümkün. Afrikalı Suaheli kabilesinin yaratılış mitine göre yaratılmış olan insani mahluk, söylenen söz sayesinde de hayata gözlerini açar. Yaratılış mitlerinde, yaratıcı tanrı, topraktan yaratılan insana akıl ve ruh verir. Winnebago kızılderililerine göre yaratıcı tanrı insana sırasıyla akıl, dil ve ruh verir. Ama ona nefesini üfledikten sonra o konuşabilmeye başlar. Hopi´lerde çamurdan biçimlendirilen vücut, yaratılış şarkısı sayesinde hayat bulur. Aztek´lerde insan, mısır ve tanrının kanından yaratılır ve burada da onu canlandırmak için ona nefes üflenir. Guetamala´daki Maya´larda da insan mısırdan yaratılır.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

4. Yaratıcıya olan bağlantı

 

Bu şekilde yaratılan insanların etkili olabilmeleri için, yaratıcı tanrıya kadar giden sürekli bir bağın olmasına insanların ihtiyaçları var. Bu bağ birçok dinlerde gözlemlenen dinsel veya ruhsal ritüeller sayesinde kurulmaktadır. Bunun yanında Kuzey cermenlerin kutsal ağacı olsun, Mikronezyadaki "Ataların ağacı" olsun, Sioux kızılderililerin güneş dansındaki güneş ağacı olsun veya Avusturalya yerlilerinin kutsal sırığı olan Kauwa-auwa olsun, bunların üzerinden tanrı ile kutsal bağın kurulabildiğine inanılan ve bölgesel olarak çok farklı yerler var. Kosmik bağın kutsal bir sırıkta vücut bulmuş halini Melanezyada, Endonezyada, Kuzey- ve Güney Amerikada da görmek mümkün. Kuzey ve Orta Asyada ise şamanların bir ağaç veyahut bir sırık sayesinde gökyüzününe tırmandıklarına inanılır. 

 

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...

Bugünlerde ortalık toz duman; kim dinsiz kim dindar pek belli değil. Sağ gösterip sollayanlar olduğu gibi tam tersini yapanlar da ortalıkda cirit atıyor.

 

Konuya gelirsek...
Dinlerin yegane temeli olan mitler olmasa, dinlerin içeriği bayağı fakirleşirdi desek, pek abartmış olmayız.

Azıcık güncelleyelim, efendim.

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...